Şimdi Ara

Bilim/Kültür Haberleri.... (25. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
808
Cevap
0
Favori
104.041
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 2324252627
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • ═══════════════════════════════
    Kendinizi Nasıl Bilirsiniz?
    ═══════════════════════════════

     Bilim/Kültür Haberleri....



  • ══════════════════════════════════════
    İngiliz araştırmacılar suni deri geliştirdi
    ══════════════════════════════════════

    İngiliz araştırmacılar, yaraların iyileştirilmesinde kullanılmak üzere suni deri geliştirdi.
     Bilim/Kültür Haberleri....

    “Regenerative Medicine” dergisinde çıkan makalede, merkezi İngiltere’de bulunan Intercytex şirketinin geliştirdiği derinin ilk denemelerinde ümit verici sonuçlar elde edildiği belirtildi.

    Makalede, geliştirilen derinin, geçmişte denenenlere nazaran dokuyla daha iyi uyum sağladığının saptandığı kaydedildi.

    Günümüzde ağır yanıklar ve önemli yaraların tedavisinde, hastanın vücudunun bir bölgesinden alınan deri kullanılıyor.

    Araştırmacılar, deneme aşamasındaki suni derinin bu tür tedaviler için daha iyi bir alternatif olmasını umuyor.


  • ═════════════════════════════════════════════
    AMASYA GENELGESİ (BİLDİRİSİ) 21-22 Haziran 1919
    ═════════════════════════════════════════════


    Mustafa Kemal Paşa'nın
    Amasya Genelgesini kaleme aldığı
    Amasya'daki Saraydüzü Kışlası.


    Havza'daki çalışmalarını tamamladıktan sonra Mustafa Kemal ve arkadaşları, 12 Haziran 1919'da Amasya'ya geçtiler. Milli Mücadele çalışmalarını sürdüren Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy birlikte Amasya Genelgesi'ni hazırladılar. Hazırlanan bildiri, Erzurum'da 15. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir'e sunuldu. O'nun da onayının alınmasından sonra, bildiri, 22 Haziran 1919'da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla Abdurrahman Rahmi Efendi tarafından ulaştırıldı. Amasya Genelgesi, milli mücadelenin temel gerekçe, amaç ve yöntemini ilk olarak belirtmiş oldu. Amasya Genelgesi'nin yayınlanması İstanbul'da bulunan işgal güçlerinin tepkisini çekmişti. Özellikle İngilizlerin, Mustafa Kemal'i geri getirmek için İstanbul Hükümeti üzerindeki baskıları iyice artmıştı. Mustafa Kemal, İstanbul'a dönmediği için daha sonra görevinden alınacaktır. O sırada İçişleri Bakanı olan ve Milli Mücadele'ye sıcak bakmayan Ali Kemal Bey, bir genelge yayınlayarak, Mustafa Kemal'in iyi bir asker olduğunu, fakat İngiliz baskısı sonucu görevinden alındığını duyurmuştur.

    Amasya Genelgesi'nin içeriği şöyledir:

      1- Vatanın bütünlüğü, milletin istiklâli tehlikededir.
      2- İstanbul Hükümeti, üzerine aldığı sorumluluğu yerine getirememektedir. Bu hal, milletimizi âdeta yok olmuş göstermektedir.
      3- Milletin istiklâlini, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.
      4- Milletin içinde bulunduğu bu duruma göre harekete geçmek ve haklarını yüksek sesle cihana işittirmek için her türlü tesir ve denetimden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir.
      5- Anadolu'nun her bakımdan emniyetli yeri olan Sivas'ta bir kongre toplanacaktır.
      6- Bunun için her ilden milletin güvenini kazanmış üç temsilcinin mümkün olduğu kadar çabuk yetişmek üzere yola çıkarılması gerekmektedir. Bu temsilciler, Müdafaa-i Hukuk, Redd-i İlhak cemiyetleri ve belediyeler tarafından seçilecektir.
      7- Her ihtimale karşı, bu meselenin bir milli sır halinde tutulması ve temsilcilerin, lüzum görülen yerlerde, seyahatlerini kendilerini tanıtmadan yapmaları lazımdır.
      8- Doğu illeri için, 10 Temmuz'da Erzurum'da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin temsilcileri de Sivas'a gelebilirlerse; Erzurum Kongresi'nin üyeleri, Sivas genel kongresine katılmak üzere hareket edecektir.





    ═════════════════════════════════════════════
    ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919)
    ═════════════════════════════════════════════


    23 Temmuz 1919 günü Erzurum Kongresinin toplandığı okul.

    Anadolu'da milli mücadele birliğinin kurulmasının ikinci adımı Erzurum Kongresi ile atıldı. Amasya Genelgesi'nden sonra İstanbul ve askerlikle ilişkisi kesilen Mustafa Kemal'e, başta Kazım Karabekir olmak üzere Anadolu'daki komutan ve mülki amirlerin büyük bir çoğunluğu verdikleri desteği sürdürmeye devam ettiler. Amasya Genelgesi'nde yer aldığı gibi, Mustafa Kemal bu dönemde milli bir kongre toplayarak, milli mücadele ile ilgili tüm faaliyetleri birleştirmeyi planlıyordu. Kazım Karabekir, milli bir kongreden önce Doğu illeri için bölgesel bir kongre toplanmasının faydalı olacağı görüşündeydi. Mustafa Kemal, bölgesel bir kongreye karşı olmasına rağmen, Kazım Karabekir ve Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin ısrarları karşısında bir kongre toplanmasını ve kongreye katılmayı kabul etti. Kongre, 10 Temmuz'da toplanması kararlaştırılmış olmasına rağmen, 23 Temmuz'da bir okul salonunda 54 delege ile çalışmalarına başladı. Mustafa Kemal'in davetli olarak katıldığı bu kongreye asil üye olabilmesi için, Erzurum delegesi Cevat Dursunoğlu istifa ederek, kendi yerine Mustafa Kemal'in seçilmesini sağladı. İlk gün, Mustafa Kemal kongre başkanlığına seçildi. Milli bir hal alan kongrede, genel değerlendirmeler yapıldı ve doğu illerinin durumu görüşüldü. Milli mücadelenin temelleri açısından önemli kararlar alındı. Erzurum Kongresi'ne katılanlar, 17 çiftçi ve tüccar, 5 emekli subay, 4 emekli memur, 5 öğretmen, 4 gazeteci, 5 hukukçu, 2 mühendis, 1 doktor, 6 din adamı, 3 eski milletvekili, 1 general ve 1 eski bakan olmak üzere 54 delegeden oluşmuştu.

    Alınan Kararlar


      1. Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
      2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekun kendisini savunacak ve direnecektir.
      3. Vatanı korumayı ve istiklali elde etmeyi İstanbul Hükümeti sağlayamadığı takdirde, bu gayeyi gerçekleştirmek için geçici bir hükümet kurulacaktır. Bu hükümet üyeleri milli kongrece seçilecektir. Kongre toplanmamışsa, bu seçimi Temsil Heyeti yapacaktır.
      4. Kuva-yı Milliyeyi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.
      5. Hıristiyan azınlıklara siyasi hâkimiyet ve sosyal dengemizi bozacak ayrıcalıklar verilemez.
      6. Manda ve himaye kabul edilemez.
      7. Milli Meclisin derhal toplanmasını ve hükümet işlerinin Meclis tarafından kontrol edilmesini sağlamak için çalışılacaktır.
      8. Milli irade padişahı ve halifeyi kurtaracaktır.





    ══════════════════════════
    BALIKESİR KONGRELERİ
    ══════════════════════════


    Balıkesir ve Alaşehir Kongrelerinin Başkanı Hacım Muhittin Çarıklı.

    Balıkesir Kongresi, bölgedeki milli kuvvetlerin sayılarının artması karşısında, bunların bir düzen altına alınması, beslenme ve teçhizatın sağlanması amacıyla düzenlendi. 28 Haziran - 12 Temmuz 1919 günleri arasında Hacım Muhittin Çarıklı başkanlığında toplandı. Balıkesir ve çevresinde Yunanlıları Anadolu'dan çıkarmak için bir direniş hattı oluşturuldu.

    26-30 Temmuz arasında, I. Balıkesir Kongresi'nde kurulan Merkez Heyeti, teşkilatı kuvvetlendirmek için Erzurum Kongresi sürerken, ikinci bir kongre topladı. Kongreye katılanlar bütün güçlerini birleştirmeyi, Yunanlılara karşı savaşmak için asker toplamayı ve gereken diğer bütün önlemleri almayı kararlaştırdı. Kongre, direniş hareketinin meşruiyetini sağlayacak bir dil kullandı. Yöre halkına ve İstanbul'a yumuşak mesajlar göndererek, faaliyetlerinin ittihatçılık ve çetecilikle alakası olmadığını, amaçlarının saltanatın ve hilafetin korunması olduğunu belirtti. Ayrıca, mücadelelerinin Yunan işgalini bertaraf etmekle sınırlı olduğu ve herhangi bir iktidar kaygısına düşmedikleri vurgulandı. Bu kongre, asker toplamanın yanında, bütün kongrelerde olduğu gibi, padişaha olan bağlılığını da bildirmişti. İşgal devletlerinin temsilcilerine telgraflar çekilmişti.




    ═════════════════════════════════════════════
    ERZURUM KONGRESİ (23 Temmuz - 7 Ağustos 1919)
    ═════════════════════════════════════════════


    Alaşehir Kongresine katılanlardan bir grup.
    Oturanlar sağdan sola doğru,
    2.Sarı Efe, Çerkez Ethem, Refet Bele Paşa, Demirci Mehmet Efe. (16-25 Ağustos 1919)

    Erzurum Kongresi sürerken, Ege'deki vatanseverler de Balıkesir'de büyük bir kongre toplamıştı. Erzurum Kongresi bittikten sonra, bu vatanseverler Alaşehir'de tekrar bir araya gelip yeni bir kongre topladılar. Bu kongrede, Balıkesir Kongresi ve Erzurum Kongresinin kararları görüşüldü. İki önemli konuda karar alındı. Batı Anadolu'da Yunanlılara karşı direnilecek ve ölünceye dek bu direniş sürecekti. Bu amaçla silahlanma ve askere alma gibi her tür işlem yapılacaktı. Gerekirse İtilaf Devletlerinden yardım istenecekti. Kongreye katılanlar, mutlaka gerekli ise bölgelerinin Yunanlılar yerine İtilaf Devletlerince işgalinin daha uygun olacağını saptamışlardı.




    ══════════════════════════════════
    SİVAS KONGRESİ (4 -11 Eylül, 1919)
    ══════════════════════════════════


    Mustafa Kemal Sivas Kongresi günlerinde (17 Ekim 1919)

    Sivas Kongresi, Amasya Genelgesi ile milli bir kongre olarak öngörülmüştü. Erzurum Kongresi'nden sonra kongre ile ilgili çalışmalar yapılıyordu. Bu arada, Fransızlar Sivas Kongresine karşı bazı önlemler alıyordu. Fransız Binbaşı Brunot, kongrenin toplanması halinde Sivas Valisi Reşit Paşa'ya şehrin işgal edileceğini söylemişti. Hatta Elazığ Valisi Ali Galip, kongreyi basmakla görevlendirilmişti. Tüm engellemelere rağmen, kongre 4 Eylül 1919'da bugün lise olarak kullanılan binada saat 15.00’de toplandı. (Katılanlar) Mustafa Kemal'in Kongre başkanlığına seçilmesine kimi üyelerden itirazlar geldi. Ancak yapılan seçimde kongre başkanlığına Mustafa Kemal Paşa getirildi. Kongre ilk günlerinde, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile ilişkisi olup olmadığını tartıştı. Daha sonra manda sorunu gündeme geldi. Sivas Kongresi, ilk milli kongre niteliğinde olduğu için kararlar da bu doğrultuda alınmıştır. Erzurum Kongresinde alınan kararların tümü kabul edilmiştir. Yurtta ayrı ayrı bölgesel olarak çalışan tüm cemiyetlerin birleştirilmesi ve tek yönetim altına alınması sağlandı. Yeni bir Temsil Heyeti oluşturuldu ve bu heyetin başına Mustafa Kemal getirildi.

    Sivas Kongresi Kararları


      1. Milli sınırları içinde vatan bölünmez bir bütündür; parçalanamaz.
      2. Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekun kendisini savunacak ve direnecektir.
      3. İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
      4. Kuvay-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.
      5. Manda ve himaye kabul olunamaz.
      6. Milli iradeyi temsil etmek üzere, Meclis-i Mebusan'ın derhal toplanması mecburidir.
      7. Aynı gaye ile milli vicdandan doğan cemiyetler, "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti" adı altında genel bir teşkilat olarak birleştirilmiştir.
      8. Genel teşkilatı idare ve alınan kararları yürütmek için kongre tarafından Temsil Heyeti seçilmiştir.





    ═════════════════════════════════════════════════════
    AMASYA GÖRÜŞMELERİ ve PROTOKOLÜ (20-22 Ekim, 1919)
    ═════════════════════════════════════════════════════

    Ali Rıza Paşa Hükümeti'nin temsilcisi Bahriye Nazırı Salih Paşa ile Sivas Kongresi Temsil Heyeti adına Başkan Mustafa Kemal Paşa, Rauf (Orbay) ve Bekir Sami (Kunduh) Beyler arasında Amasya'da görüşmeler yapıldı. Amasya görüşmesi ve imzalanan protokoller, Anadolu'da başlatılan milli mücadelenin İstanbul Hükümeti'nce tanınması bakımından önemlidir. Yapılan toplantılar sonunda, önemli kararlar ve hükümler içeren, üçü açık ve ikisi gizli beş protokol hazırlanıp kabul edildi.




    ══════════════════════════════════════════════
    KURTULUŞ SAVAŞINI YÖNLENDİREN KONGRELER
    ══════════════════════════════════════════════

    Edirne Kongresi'nin toplandığı Öğretmen Okulu Binası.



      1. Kars Milli İslam Şurası : 14 Kasım 1918
      2. Kars Milli İslam Şurası : 30 Kasım 1918
      3. Kars Milli İslam Şurası : 17-18 Ocak 1919
      İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye
      Cemiyeti Kongresi : 17-19 Mart 1919
      1. Balıkesir Kongresi : 28 Haziran-12 Temmuz 1919
      2. Balıkesir Kongresi : 26-30 Temmuz 1919
      Erzurum Kongresi : 23 Temmuz-7 Ağustos 1919
      1. Nazilli Kongresi : 6-9 Ağustos 1919
      Alaşehir Kongresi : 16-25 Ağustos 1919
      Sivas Kongresi : 4-11 Eylül 1919
      3. Balıkesir Kongresi : 16-22 Eylül 1919
      2. Nazilli Kongresi : 19-23 Eylül 1919
      1. Edirne Kongresi : 16 Ekim 1919
      4. Balıkesir Kongresi : 19 - 21 Kasım 1919
      2. Edirne Kongresi : 15 Ocak 1920
      5. Balıkesir Kongresi : 10 -23 Mart 1920
      Lüleburgaz Kongresi : 31 Mart - 2 Nisan 1920
      Büyük Edirne Kongresi : 9 -13 Mayıs 1920
      Afyonkarahisar Kongresi : 2 Ağustos 1920




  •  Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....




  •  Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


  •  Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....


     Bilim/Kültür Haberleri....

  • ═══════════════════════════════
    TÜBİTAK’tan su altında bilim daveti.
    ═══════════════════════════════

    TÜBİTAK Bilim ve Toplum Daire Başkanlığı, su altında bilimsel araştırma yapmayı planlayan, deneyimini dalış yaparak artırmak isteyen, bilimsel sualtı projelerinde çalışmayı düşünen genç bilimadamları ve adaylarına dalış tekniklerini öğretecek.
    Mersin-Taşucu’nda 1-9 Eylül günleri arasında gerçekleştirilecek Sualtı Bilim Kampı’na lisans ve lisansüstü öğrenciler katılabilecek. Bilimi anlaşılır düzeyde anlatmak ve çevrede yaşanan her olayın bilimsel bir açıklamasının olduğunu vurgulamak amacıyla çeşitli etkinlikler düzenleyen TÜBİTAK Bilim ve Toplum Daire Başkanlığı, bu yıl ilkini gerçekleştirileceği Sualtı Bilim Kampı için son başvuru tarihini 20 Temmuz 2007 olarak belirledi.

    Kampta Türkiye’nin deniz ve deniz canlıları ile ilgili değerlerini daha iyi tanımaya yönelik uygulamalar yapılacak. Kampta deniz canlılarının nasıl araştırıldığı, arkeolojik çalışmaların nasıl yapıldığı, sualtı görüntüleme tekniklerinin nasıl uygulandığı gibi konular anlatılacak.

    Sualtı bilim kampıyla deniz bilimleri ve sualtı alanlarında bilimsel araştırmalar yapmayı planlayan, bu konudaki deneyimini artırmak isteyen, bilimsel sualtı projelerinde çalışmayı düşünen genç bilim adamlarına dalış tekniklerini öğreterek daha donanımlı hale getirmek, böylece Türkiye’nin deniz zenginliklerinin ortaya çıkarılması, korunması ve nitelikli araştırmacı yetişmesine katkıda bulunma amaçlanıyor.

    Sualtı araştırmaları dünyasına adım atmak isteyen, sualtı araştırmaları yürüten ve dalış yöntemlerini öğrenmek isteyen lisans ve lisansüstü öğrencileri kampa başvurabilecek.

    Başvurularda biyoloji, arkeoloji bölümleri, su ürünleri fakülteleri ve tıp fakülteleri öğrencilerine öncelik tanınacak.

    Başvurular,www.biltek.tubitak.gov.tr/etkinlikler/sualti/index.htm adresindeki formun doldurularak sualti@tubitak.gov.tr adresine gönderilmesiyle yapılabilecek. Başvurusu kabul edilenler, konaklama ve yemek ücreti de dahil olan 50 YTL’lik kamp ücreti ödeyecekler. Ulaşım ise başvurusu kabul edilen öğrenicilere ait olacak.


  • ═══════════════════════════════════════════
    Japonya, yaşlı nüfus oranı en fazla olan ülke
    ═══════════════════════════════════════════

    Japonya’da yaşı 65 ve üzerinde olanlar toplam nüfusun yüzde 20’sini oluşturuyor.
    Japonya bu oranla, nüfusu 30 milyondan fazla olan 37 ülke arasında yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu ülke durumunda.

    Japonya İçişleri Bakanlığının açıklamasına göre, 65 yaş ve üzerindekilerin genel nüfusa oranı Japonya’da yüzde 20,1 iken, bu oran ikinci durumdaki İtalya’da 19,7, üçüncü durumdaki Almanya’da ise yüzde 18,8.

    ABD ise yüzde 12,3’lük yaşlı nüfus oranıyla 37 ülke arasında 11. sırada bulunuyor.

    Japonya’da yaşlı nüfusun giderek arttığı, 2000 yılında yüzde 17,3 olan yaşlı nüfus oranının 2055’te yüzde 40,5’e çıkmasının beklendiği bildirildi.

    Japonya’da yaşlıların toplam nüfusa oranının artması, nüfus artış hızının azlığına bağlanıyor.


  • Altı Şapkalı Düşünme Tekniğini kısaca anlatmaya çalışayım;

    Beyaz şapka : Beyaz tarafsız ve objektifdir.Bu şapka objektif olgular ve rakamlarla ilgilidir.

    Kırmızı şapka : Kırmızı öfke tutku ve duyguyu çağrıştırır. Duygusal bir bakış açısı verir.

    Siyah şapka : Siyah karamsar ve olumsuzdur,kötümserdir.Bir şeyin niçin yapılmayacağını görür.

    Sarı şapka : Sarı güneş gibi aydınlık ve olumludur.İyimser umutlu ve olumlu düşünme ile ilgilidir.

    Yeşil şapka : Yeşil bereket ve verimli büyüme demektir.Yaratıcılık ve yeni fikirlerle ilgilidir.

    Mavi şapka : Mavi serinkanlılığı temsil eder ve her şeyin üstündeki göğün rengidir. Düşünme sürecinin düzenlenmesi ve kontrolu ile uğraşır.

    Şapkalar işlevleriyle değil renkleriyle tanımlanır, bunun iyi bir gerekçesi vardır. Eğer bir kişiden bir konu hakkındaki duygusal tepkilerini ortaya koymasını isterseniz, ondan dürüst bir cevap almanız hemen hemen olanaksızdır. Çünkü; insanlar duygusal olmanın yanlış bir şey olduğunu düşünürler. Ancak “kırmızı şapka” terimi tarafsızdır. Birisinden bir süre için ”Siyah şapkasını çıkarmasını istemek”, ondan “Bu kadar olumsuz olmayı bırakmasını” istemekten daha kolaydır. Renklerin tarafsızlığı, şapkaların sıkıntı duymadan kullanılmalarını sağlar. Düşünme faaliyeti tasvip edilmeme ya da kınanma tehlikeleri olmayan kuralları tanımlanmış bir oyun haline gelir. Şapkalara doğrudan göndermelerde bulunur.

    Kaynak.

  • Mesnevi, aruz vezniyle Türkçe’de

    Mevlana’nın en önemli eserlerinden Mesnevi’nin tamamını asırlar sonra aruz vezniyle Türkçe’ye çeviren Ahmet Metin Şahin, 10 yılda tamamladığı çalışmasını beğeniye sundu.

    KONYA - Daha önce çeşitli yazarlar tarafından Mesnevi’nin bazı kısımlarının aruz vezniyle çevirilerinin yapıldığını belirten Ahmet Metin Şahin, “Mesnevi’nin aruz vezniyle çevirisine teşebbüs eden birçok şair oldu. Ancak kimisi yarım cilt, kimisi bir cilt, kimisi bin beytini çevirdi. Ancak ben ısrar ettim, inat ettim ve tamamını aruz vezniyle Türkçe’ye çevirdim. Bu konuda ilk çalışmayı Lale Devri’nde Süleyman Nahifi hazretleri 1730 yılında yapmış. Ondan asırlar sonra da Allah bana nasip etti. 276 yıl sonra Mesnevi’nin çevirisini ben tamamlamış oldum” dedi.

    Mesnevi’nin tercümesini 10 yılda tamamladığını belirten Şahin, “Çeviriyi yaparken zorlanmamak mümkün değildi. Tercümeyi tamamladıktan sonra, defalarca okuyarak düzeltmelerini yaptım. 10 yıl sonra eser yayınlanmaya hazır hale geldi. Çalışmayı yaparken diğer tercümeleri de göz önünde bulundurdum. Biri başka bir manada, diğeri başka bir manada yazılmış olabiliyor. Ancak en son tercüme edenin, o manaları birleştirerek daha iyi bir açıklıkla anlayabilme şansı var. Bu durumdan da yararlandım” diye konuştu.

    Mesnevi’nin aslının şiir olduğunu, dolayısıyla düz yazı çevirilerin aynı tadı vermeyeceğini anlatan Şahin, “Şiirin tercümesi, şiir olarak daha güzeldir. Şiirin bir özelliği de insanın dikkatini çeken, duygusuna hitap eden mısralara sahip olmasıdır. Şiirin tercümesinin de şiir olarak daha güzel olacağını, daha çok akılda kalacağını ve anlaşılacağını düşünerek Mesnevi’yi aruz vezniyle Türkçe’ye çevirdim. İnsanlar Mesnevi’yi daha rahat okusunlar, tadına varsınlar istedim” ifadelerini kullandı.

    Şahin, Mesnevi’nin aruz vezniyle yaptığı çevirisinin bu yıl Kaynak Kültür Yayınları tarafından 3 cilt halinde basıldığını, ikinci baskısının da bir haftaya kadar yapılacağını söyledi.


    kaynak
  • ═══════════════════════════════
    Kelebeklerde evrim iş başında
    ═══════════════════════════════

    Güney Pasifik’teki 2 adada bazı erkek kelebeklerin daha önce görülmemiş bir hızla evrim geçirdiği ortaya çıktı.
     Bilim/Kültür Haberleri....

    Bilim adamlarının yaptığı araştırma, Savaii ve Upolu adasında Hypolimnas bolina türü erkek kelebeklerinin oranının bir yıldan az süre içinde yüzde 1’den yaklaşık yüzde 39’a çıktığını ortaya koydu.

    2001’de bölgedeki erkek ve dişi kelebeklerin sayısındaki eşitsizliği gören, 2006’daysa erkek kelebeklerin sayısının dişilerinkine ulaştığını ya da çok yaklaştığını fark eden bilim adamları, erkek kelebeklerin sayısındaki “bu şaşırtıcı patlamanın” anneden bulaşan ve yumurtadan çıkmadan erkek kelebeklerin ölümüne neden olan Wolbachia bakterisini yok eden bir genin gelişmesine ve böylece bu gene sahip erkek kelebeklerin ortaya çıkmasına bağladı.

    ABD’nin California Üniversitesinden Sylvain Charlat, “Bildiğim kadarıyla bu şimdiye kadar görülen en hızlı evrim” diyerek, araştırmanın, bir topluluğun aşırı doğal seleksiyon (doğal ortama ayak uyduramayan zayıf canlıların yok olması, bu ortama ayak uyduran güçlü canlıların da türlerini devam ettirmesi) baskısına maruz kalması halinde (bu durumda Hypolimnas bolina kelebeklerinin cinsiyet oranındaki aşırı dengesizlik), evrimin çok hızlı olabileceğini gösterdiğini söyledi.

    Bakteriyi yok eden genin mutasyonla tesadüfen mi ortaya çıktığının yoksa göç sırasında daha önce bu gene sahip başka Bolinaslar tarafından mı bulaştırıldığının henüz berilenemediğini belirten Charlat, kaynağı ne olursa olsun, sonuç olarak sayısı giderek artan dişi kelebeklerin evrim geçirerek bu koruyucu geni taşıyan erkek kelebeklerin ortaya çıkmasını sağladığını, genin nesilden nesile böylece geçmeye başladığını ifade etti.

    İngiltere’nin London College Üniversitesinden Gregory Hurst de “Genellikle doğal seleksiyon, binlerce yılda oluşan yavaş bir süreç olarak bilinir. Ancak bu durumda evrim, göz açıp kapayıncaya kadar olmuş. Bu gerçekten ilginç” dedi.

    Araştırma Science dergisinde yayımlandı.


  • ═══════════════════════════════════════════════
    Hamilelik sorunları bebeğin kalbini etkiliyor
    ═══════════════════════════════════════════════

    Doğuştan gelen kalp rahatsızlıklarında, annenin hamilelik döneminde karşılaştığı sorunların etkili olduğu bildirildi.
     Bilim/Kültür Haberleri....

    Doğuştan kalp hastalıklarının sadece yüzde 5’lik kısmının nedeninin bilindiğini ve hastalığın çok faktörlü hastalıklar grubuna girdiğini söyleyen Akdeniz Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Pediatrik Kardiyoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil Ertuğ, gereksiz ilaç kullanımının anne karnındaki bebeğin kalp gelişimi üzerinde olumsuz etkileri bulunduğuna dikkati çekti.

    Bu etkilerin oluşmasında epilepsi ilaçlarının başta geldiğini belirten Prof. Halil Ertuğ, ayrıca gebelik kusmaları için kullanılan bazı ilaçların da doğuştan kalp hastalıklarının oluşmasında etkisinin olduğunun ortaya çıktığını söyledi.

    Özellikle hamileliğin ilk üç ayının bebeğin kalp gelişimi açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Ertuğ, bu ayda ilaç alımı, röntgen çekilmesi gibi çevresel etkilerin anne karnındaki bebeğin kalp gelişimini olumsuz etkilediğine işaret etti.

    Prof. Dr. Ertuğ, annenin geçirdiği bazı hastalıkların da anne karnındaki bebek üzerinde diğer vücut gelişimi bozukluklarıyla birlikte kalp yönünden anormalliklere yol açabildiğini bildirdi. Annenin döküntülü hastalık geçirmesinin bebekte doğuştan kalp hastalığı oluşmasında etkisinin olabileceğine dikkati çeken Ertuğ, şöyle konuştu:

    “Bunların arasında en iyi bildiğimiz annenin kızamıkçığa yakalanması. Kızamıkçık bir çocukluk hastalığı olmasına rağmen eğer anne çocukluk döneminde geçirmemişse, tesadüfen gebelikte de buna yakalanabilir. Oldukça riskli bir hastalık. Özellikle gebeliğin ilk üç ayında yakalanırsa, bebeğinde, yüzde 100’e yakın oranda diğer organların gelişim bozukluğuyla birlikte kalp anomalisi ortaya çıkıyor. Kalpte akciğer damarıyla şah damarı arasında bağlantı olabiliyor. Akciğer damarının çıkışında koroner darlık dediğimiz kalp rahatsızlığı olabiliyor. Anne hastalığa gebeliğin ne kadar erken evresinde yakalanırsa risk artıyor.”


  • ═══════════════════════════════
    TÜRKSAT Uzay Haftası’nı kutlayacak
    ═══════════════════════════════

    Dünyada her yıl 50’den fazla ülkede kutlanan Dünya Uzay Haftası, bu yıl Türkiye’de de TÜRKSAT’ın koordinatörlüğünde organize edilecek. TÜRKSAT, Dünya Uzay Haftası süresince Türkiye’de yapılacak etkinliklere de destek vermeyi planlıyor.
    Birleşmiş Milletler tarafından finanse edilen ve uluslararası bir etkinlik olan Dünya Uzay Haftası her yıl 4-10 Ekim günleri arasında kutlanıyor. TÜRKSAT, tüm dünyadan uzaya ilgisi olan insanların gönüllü olarak katıldığı, milyonlarca insanı uzay teması altında birleştiren Dünya Uzay Haftası etkinlikleri ile kamu kurumlarını, sanayi kuruluşlarını, sivil toplum örgütlerini, eğitimcileri ve bireyleri uzay çatısı altında bir araya getirmeyi ve Türkiye’de uzay bilincinin geliştirilmesini desteklemeyi hedefliyor.

    TÜRKSAT, Dünya Uzay Haftası süresince organize edeceği faaliyetlere ek olarak, Türkiye’de yapılacak etkinliklere de destek vermeyi planlıyor.

    UZAY HAFTASI İÇİN İNTERNET SİTESİ AÇILIYOR
    Konuyla ilgili çalışmaların hızla ilerlediği, önümüzdeki günlerde Dünya Uzay Haftası 2007 Türkiye takviminin kamuoyuna sunulacağı belirtildi. TÜRKSAT tarafından hazırlanmakta olan Dünya Uzay Haftası Türkiye internet sitesinin çok yakın bir zamanda açılacağı ve yine bu sitenin Türkiye’de uzayla ilgili çalışmalara yönelik bilimsel ve toplumsal bir merkez olacağı ifade edildi. Kişilere interaktif bir ortam sağlaması amaçlanan sitenin, uzaya ilgi duyan her yaştan insanı bir araya getirmesi hedefleniyor.

    Dünya Uzay Haftası’nın hedefleri arasında; insanlığı uzayın faydaları hakkında bilgilendirmek, uzayın sürdürülebilir ekonomik kalkınmada kullanımını teşvik etmek, uzay programlarına toplum desteğini göstermek, çocukları, yeni şeyler öğrenme ve kendi geleceklerini şekillendirmeleri için heyecanlandırmak, uzay çalışmaları içinde yer alan enstitüleri canlandırmak, uzayın keşfi ve uzay eğitimi alanlarında uluslararası işbirliklerini canlandırmak, Türkiye’deki uzay teknolojileri kabiliyetlerini artırmak için üniversite sınai - işbirliğini artırmak, pekiştirmek yer alıyor.

    1999’DAN BERİ KUTLANIYOR
    1999 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen Dünya Uzay Haftası insanlığın uzaya açılmasında dönem noktaları olan iki önemli olaya işaret ediyor: 4 Ekim 1957 tarihinde dünyanın ilk yapay uydusu SPUTNIK I’in uzaya fırlatılması ve böylece uzay keşfinin yolunun açılması ve 10 Ekim 1967 tarihinde kısa adı ile “Uzay Antlaşması” olarak bilinen “Ay ve Gök Cisimleri Dahil Uzayın Keşfi ve Kullanımı için Devletlerin Faaliyetlerini Düzenleyen İlkeler Antlaşması”nın yürürlüğe girmesi.

    Dünya Uzay Haftası ile ilgili ayrıntılı bilgiwww.turksat.com.tr adresinde yer alıyor.


  • ═══════════════════════════════
    Onlar için su koymayı unutmayın...
    ═══════════════════════════════

    Hayvanseverler herkese çağrıda bulunarak, “sahipsiz hayvanları susuz bırakmamayın” mesajını veriyor.
     Bilim/Kültür Haberleri....

    Su sıkıntısı ve sıcakların bir başka boyutu da sokak hayvanlarının hayatlarının tehlikeye girmesi... Bu nedenle hayvanseverler hayvan seven, bakan veya bakmayan herkese çağrıda bulunuyor: “Lütfen sokakta, yalnız yaşayan canlılara bir kap su koyalım. Ve her gün boşalan kaplarını tazeleyelim...”


  • ═══════════════════════════════
    Ne Oluyor Bu Gençlere?
    ═══════════════════════════════

     Bilim/Kültür Haberleri....



  • ═══════════════════════════════
    Televizyonun Tarihi
    ═══════════════════════════════

    Televizyon yayını, resim ve ses sinyali haricinde, her alıcının aynı renklerde, zamanda ve aynı resim seviyesinde göstermesi için yayıncı tarafından RF ( Radyo Frekans ) sinyalinin içine bazı elektronik sinyallerin katılmasıyla yapılır.
    XX. yüzyılın ilk yarısı için artık elektronik çağı nitelemesi yapmak mümkündür. Bu dönemde çok hızlı ve şaşırtıcı bir gelişme çizgisi izleyen elektroniğin uygulamaları, yaşamın her alanını artık doğudan etkiler hale gelmiştir.
    1904 yılında J. A. Flaming elektron lambasını ( diyot ) gerçekleştirdi.
    1907'de Lee De Forest triyot lambayı yaptı.
    1923'te ise Rus asıllı ABD'li mühendis Vladimir Kosma Zworykin ( 1889 - 1982 )'in, görüntüleri elektrik işaretlerine dönüştüren ikonoskop lambasını bulması televizyonun gelişiminde temel önemde bir adım oldu.
    Modern televizyon mucidi, Rus asıllı ABD'li elektrik mühendisi Vladimir Kosma Zworykin'dir.
    Zworykin 1923 yılında, televizyon kamerasının en önemli parçası olan ve ilk kez resim tarama yöntemini tümüyle elektronik olarak yapan ikonoskopu buldu.
    Ertesi yıl da kineskop olarak adlandırılan resim tüpünün patentlerini aldı.
    Bu iki buluş, tümüyle elektronik ilk televizyon sisteminin oluşturulmasını olanaklı kıldı. 1950'li yıllarda televizyon artık ticari uygulama aşamasına geçmişti.

  •  Bilim/Kültür Haberleri....



    İlk Televizyonlar



    Dünyanın ilk TV'si İskoç L. Baird tarafından yapıldı. 1924’te tarihin ilk televizyonun patentini alır, “Televisor”.

    Oldukça ilkel koşullarda üretilen ve eski bir çay kutusunun üzerine monte edilen Televisor’ün motoru, ev yapımı bir Nipkow diskten oluşmaktadır - disk tekeri olarak şapka kutusundan kesilen yuvarlak karton, lambayı yerleştirmek için bir bisküvi kutusu, mil yerine bir dikiş iğnesi bu motor için ideal malzemelerdir.

     Bilim/Kültür Haberleri....



     Bilim/Kültür Haberleri....

     Bilim/Kültür Haberleri....

     Bilim/Kültür Haberleri....
  • Televizyonun olağanüstü bir icat olduğunu anlamak için fazla düşünmeye gerek yok. Dünyanın bir ucunda, denizin dibinde, hatta uzayda birileri bir şeyler yapıyor olsun, biz de evimizin salonunda rahat rahat bunları izleyelim. Bundan daha keyifli olanı herhalde onları izlemek yerine yanlarına ışınlanabilmek olur ama bunun için henüz erken galiba.

    İşte televizyonun hikâyesi böyle. Ne yazık ki günümüz televizyonlarının o zamanki televizyonla uzaktan yakından ilgisi yok. Ama televizyonun babası unvanını hakkıyla alan Baird, keşfinin bugün ulaştığı boyutları görse herhalde gözlerine inanamazdı, ama eminiz çok gurur duyardı. Yaptığı icatlardan hiçbir zaman büyük paralar kazanmamış olan Baird, televizyonun patentini 100000 Pound’a almak isteyen bir şirketi de hiç düşünmeden geri çevirmişti:
    “Bu kadar para benim huzurumu da satın alır, hiç değilse geceleri rahat uyumak istiyorum.”

    Baird’in temelini attığı bazı icatlar:

    Bilgisayar faresi: Nipkow diskinde kullandığı “pixel takip edebilen minik top” tekniği mouse’lar için zemin oluşturmuştu.

    Ses kaydı (Phonovision): Baird’ın ses kaydı için geliştirdiği ve plastik disklerin hareketini okuyabilen iğne, her ne kadar kendisine ticari bir katkıda bulunmamış olsa da, plakların, CD’lerin ve günümüzdeki lazer disklerin gelişimine yol açtı.

    Sanal gerçeklik: 1946’da Baird’ın ilginç bir çalışması olmuştu: Her göz için ayrı televizyon. Bu çalışmanın sanal gerçekliğe yaptığı katkı çok büyüktü.

    Kızıl-ötesi ışın (Noctovision): Baird’ın kullandığı ve geliştirdiği ışık sistemi, gece görüşünü sağlayan Noctovision’ın atasıydı.

    Açık hava yayını: Televizyon çalışmalarının ardından geliştirdiği özel bir projeksiyon sistemi, açık havada yayın yapılması sağlayan tekniğin ilk ürünlerinden biriydi.

  • ════════════════════════════════════════════════

    ════════════════════════════════════════════════

    Çok eski savaş köpeklerinin de genetik özelliklerini aldığından çok cesur ve çok canlı bir köpektir. Düşmanıyla öldüresiye savaşır. Ancak, asgari bir eğitimle yabancıların niyetini anlayabilmesini sağlayacak kadar yetenekli, sakin, iyi huylu ve itaatkâr bir köpek haline gelebilir.
     Bilim/Kültür Haberleri....



    Bu savaşçı köpek 19. yüzyılda İngiltere'nin Staffordshire bölgesinde Bulldog ile çeşitli terrierlerin çiftleştirilmesiyle elde edilmiştir. ABD'ye getirilen bu cins burada onun ağırlığını arttıran ve başının daha güçlü hale gelmesini sağlayan Amerikalı yetiştiriciler tarafından mükemmelleştirilmiş ve şu anki durumunu almıştır.

    Erkekler 44-46 cm, dişiler ise 40-42 cm yüksekliktedir. Ağırlıkları 17-20 kg kadardır. Güçlü, kaslı bir gövdesi vardır; aynı zamanda çok çeviktir. Kısa kuyrukludur; yatay duruşlu kalın, kısa, parlak tüyleri vardır. Her renk olabilir. Ancak erkeklerin %80'i beyazdır. Amerikan Köpek Kulübü tarafından American Staffordshire, İngiliz Köpek Kulübü tarafından ise Amerikan Pitbull Terrier olarak iki grupta sınıflandırılmışlardır.

    Mülk bekçisi olarak çok iyi sonuç vermiştir. İnsana eşlik eden köpek olarak da çok değerlidir. Savunma, muhafız köpek, bekçi ve koruma köpeği olarak da iyidir.

    Amerikan Köpek Klubü (AKC) tarafından Amerikan Staffordshire Terrier, İngiliz Köpek Klubü (KC) tarafından Amerikan Pitbull Terrier olarak isimlendirilmiştir.

     Bilim/Kültür Haberleri....




  • ═════════════════════
    Amipler çok zekiymiş
    ═════════════════════

    Bazı basit organizmaların insanların tahmin ettiğinden daha zeki oldukları ortaya çıktı. Daha önce rastgele hareket ettikleri düşünülen amip ya da plankton gibi hayvanlar, yemek aramak için planlı adımlar atıyorlar.

    Biofizikçiler uzun zamandır farklı boyutlardaki canlıların yemek bulmak için nasıl avlandıklarını açıklamaya çalıştıysalar da, şimdiye kadar bakteri ve amip gibi tek hücreli canlıların bilinçli olarak belli bir yöne hareket etmediği sanılıyordu.

    Princeton Üniversitesi bofizikçilerinden Liang Li ve Edward Cox 12 amibin hareketlerini izleyerek, hayvanların bütün dönüşlerini ve ileriye doğru hareketlerini 8 ila 10 saat boyunca kaydettiler.

    Deneyin mantığı, bir amibin sağa döndükten hemen sonra tekrar sağa ya da sola dönmesinin yüzde 50 şansı olduğuydu. Bu da amiplerin gelişmemiş bir hafızaya sahip olduklarına işaretti. Fakat amiplerin hareket etmek için farklı bir strateji belirledikleri ortaya çıktı.

    PROTEİN İZLERİ

    Dönebilmek için amipler vücutlarını istedikleri yöne doğru uzatıyorlar. Bu uzanım sayesinde de vücutlarının alt bölümünde ince protein çizgicikleri oluşturuyor. Bu ince çizgicik amibin farklı bir düzleme hareket etmesine sebep oluyor. Bu sayede amip hem kısır bir döngüye girmekten kaçınıyor, hem de kısa bir sürede daha geniş bir bölgeyi dolaşabiliyor.

    "36 DERECE"

    Missouri Üniversitesi’inde Ricardo Garcia ve Frank Moss tarafından yapılan basit organizmaların yiyecek bulma stratejisiyle ilgili çalışma da, ‘Daphnia zooplankton’ adı verilen basit canlının benzer bir yöntem uyguladığını gösterdi. İnceledikleri 5 ayrı türün 1000’e yakın hareketini izleyen bilimadamları, Daphnia’nın 36 derecelik dönüşlerle dar alanda hareket ederek yiyecek aradıklarını belgeledi.

    Bu sırada Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nde bir bilgisayar yardımıyla Daphnia’nın sabit bir süre ve alan içerisindeki en ideal hareket açısını belirleyen uzmanlar da sonucun 36 dereceye yakın olduğunu kanıtladı. Çalışma, daha dar ya da daha geniş bir açının verimliliği düşüreceğini ortaya çıkardı.

    Bu sayede basit canlıların tahminden çok daha gelişmiş bir hareket bilinçlerinin olduğunu da kanıtlandı.


  • 
Sayfa: önceki 2324252627
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.