Şimdi Ara

MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
99
Cevap
3
Favori
36.175
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Tarihimizde yer alan elem verici olaylardan biri. "Menemen Olayı"
    Şehit asteğmen Mustafa Fehmi KUBİLAY'a Allah rahmet eylesin diyerek konuya başlıyorum.

    Bu olay resmi tarihimizde hep aynı şekilde anlatıldı. Kitaplarda, ansiklopedilerde hep aynı dar kalıplarda basitçe bizlere aktarıldı. Ta ki 2006 yılına kadar. 2006 yılında Genelkurmay arşivlerinden çok ilginç belgelere ulaşıldı. Arkasından da o günleri yaşayanlarla yapılan röportajlar. Lütfen zamanınız yettiğince hepsini okuyunuz. İlk olarak konuya Can Dündar'ın Milliyet Gazetesinde yayınlanan röportajıyla başlayalım. Gerçek Menemen tanıklarıyla...

    Kaynak: Can Dündar web sitesi



    Menemen'in son tanıkları anlatıyor:

    "'70 bin Arap geliyor' dediler. Korktuk. Alkışladık"

    Menemen'de Kubilay'ın katledilişine tanıklık edenlerle 10 yıl önce bir belgesel için görüşmüştüm. Belgeselde kısaca yer verebildiğimiz bu tanıklıkları bugün, Kubilay'ın katledilişinin 75'inci yılında ilk kez yayımlıyoruz


    SAMİ ÖZYILMAZ
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    "Kubilay 'Hücum' dese hepsi süngünün ucunda kalırdı"
    Eniştem bakkaldı. Sabah dükkanı açmış. 'Menemen'in etrafını 70 bin Arap'ın çevirdiğini' duymuş. Eniştem 'Gel dükkanı kapatalım' diye beni kaldırdı. Dükkanı kapattık. O eve gitti. Ben Hükümet'in (Vilayet'in) önüne gittim.
    6-7 kişi vardı orada... Normal adamlardı, kafaları kasketli, omuzlarında çanta var. Birinin eli silahlı... Ellerinde bir bayrak... Musabey köyünün Çarşı Camii'nden almışlar sabah namazında... 'Öğlene kadar o bayrağın altından geçen geçecek, geçmeyen kılıçtan geçecek' diyorlarmış.
    Millet etraflarını çevirmiş. Ben köşeden onlara bakıyorum. Epey durdular. Hükümet tarafından ya da büyüklerden kaymakam, hoca falan gelse, sivillere 'Yakalayın bu adamları' dese, yakalarlardı.
    Ondan sonra telefon ettiler Alay'a... Bir manga asker geldi karşı sokaktan... Asker süngüyü taktı. Siviller açıldı. Orada Kubilay askere süngüyü taktıktan sonra 'Hücum' dese, hepsi süngünün ucunda kalacaktı.
    Bir silah patladı. Bir tek el ateş edildi. Kubilay ayağından vuruldu. Asker geri kaçtı. Millet kaçıştı.
    Kubilay önce Hükümet'e giriyor, kapılar kapalı. Oradan geri, camiye dönüyor, cami avlusundaki taşın dibinde düşüyor. Bunlar da gidip başını kesiyorlar.
    Sonra askere telefon ediyorlar Hükümet'ten... Asker geliyor. Kahveden onlara makineleri tüfeklerle ateş ediyor. Hepsi esrarkeşmiş zaten. Asker hepsini vurdu, yalnız bir tanesi kaçtı, onu gördüm.
    Sonra bütün cesetleri topladılar oraya... Halk toplandı, jandarmalar, subaylar geldi, ölülerin torbalarından esrar çıktı, parça parça... Ben de esrarı ilk orada gördüm. Cesetleri kamyonlarla götürdüler.
    Sonra sıkıyönetim oldu. Kaçan adamı bulmak için haftalarca nöbet tuttuk. Evleri aradılar tek tek... Manisa'da bulundu. Bir oduncunun ekmek torbasını almış. Oduncu da ihbar etmiş, yakalanmış orada... 28-29 gün sonra... Mahkemeye getirdiler. Adama bizi gösterip 'Bunlardan kimse var mıydı?' diye sordular. O da bakıp 'Bu vardı', 'Bu yoktu' diyordu. 'Var' dese yandın.
    Ben şofördüm. Mahkemenin emrinde akşam iki araba nöbet bekliyorduk. Adam kimin ismini söylediyse 'Getirin' diye telefon ediyorlardı. Getiriyorduk, içeride mahkeme ediyorlardı.
    Onların asılacağı gün, nöbet yine bendeydi. Korkudan otomobilin dışına çıkmıyordum. Hep seyrettik, üzüldük.
    Hükümet'in altında Birincieller'in evi var, önce onu astılar: Manisalı Hocazade Ahmet Efendi... Astıktan sonra önüne ismini asıyorlar. Ondan sonra geldik akasyaların altında birini astılar. Sonra Ali Efendi'yi tütün satılan barakanın yanında astılar. Adamlara mecburen cigara satan Molla Osman'ı astılar. O çok bağırdı asılırken 'Kurtarın' diye, askerler vaziyet aldı. Ondan sonra sırayla asıldı, asıldı, ta çarşının içine kadar hepsini gördüm.Kamyonlarla atıp mezara götürdüler öğlene kadar...
    Bence asılanlar içinde suçlu olan yoktu. 6-7 tane sarhoşun işi... Bunlar içinde Menemen'den bir Gazozcu Abbas vardı, bir de Kubilay'ın kafasını bayrağa asmakta kullandıkları urganı elinden aldıkları çocuk...
    Olaydan sonra bizi caminin önünde topladılar. Sivil birkaç kişi vardı, bir de alay komutanı paşa... Orada gözlüklü bir sivil "Menemen'i toprak halinde (yerle bir) görseydim, iftihar ederdim" dedi.
    Bunlar gelmeden Menemen'de gericilik yoktu. Ama parti meselesi vardı. Serbest Fırka kazanmıştı. Onun intikamı mı, bilmem. Bildiğim şu ki Menemen'in bu işte hiçbir suçu yok. Zaten içlerinde Menemenli de yok."

    * * *

    SABAHAT ERKAL
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    "Atatürk geçerken pencereyi açmazdı"
    Babam Sabri Bey, Seferihisar'dan Menemen'e posta müdürü olarak atandı. İlkokulu bitirince 14 yaşında postanede çalışmaya başladım. Kubilay okulunun karşısındaki bir Rum evinde oturuyorduk.
    Menemen mutaassıp küçük bir kasabaydı. Biraz gericiliği vardı. Mesela şapkaya karşı çok düşmanlık vardı. 'Şapkayı gavurlar giyiyor, biz nasıl giyeriz?' derlerdi.
    O gün babam sabah 5'te postaneye gitmiş. Kahvenin önünde 6 kişinin hu çektiğini görmüş. Bunlar esrarkeşmiş, içip içip köylerden silah bıçak topluyorlar, şehre girince 'Biz mehdiyiz. Arkamızda 70 bin kişi var, Müslümansanız bu bayrağın altından geçin, yoksa kurtulamazsınız' falan diyorlarmış. Babam Kaymakam'ın evine gidip durumu anlatmış. Alay Kumandanı'na gitmişler. Kumandan, hemen 'Cephane alın ve Hükümet meydanına gidin' diye emir vermiş. Kubilay'ı görevlendirmişler.
    Kubilay bir manga askerle meydana gitmiş. Gençlikten olsa gerek, hemen 'Ne istiyorsunuz?' diye birinin yakasına yapışmış. Fakat içlerinden biri silahı ateşleyince Kubilay ayağından vurulmuş. Askerler de ellerinde süngü olduğu halde kaçmışlar. Kubilay sürüne sürüne yakındaki camiye kaçmış, musalla taşına yaklaştığı sırada Mehmet'lerden birisi (bunlar dört Mehmet, iki Zeki idi) gidip bağ bıçağıyla kafasını kesmiş. Civardaki dükkanlardan sopa, ip istemişler. Kafayı sopanın ucuna asmışlar. 'Biz mehdiyiz' deyince halk da inanmış.
    Biz pencereden seyrediyorduk, geçenler kaçışırken 'Kafayı değneğin ucuna takmışlar, gözlerini açıp kapatıyor' diyordu, çok fena oluyorduk. Böyle bir kargaşa... O sırada babam geldi eve, anneme 'Kadriye, siz hemen ev sahibinin evine geçin, memur ailelerine karşı bir hareket var' dedi. Bu arada iki bekçi de vurulmuştu. Kubilay'ın cenazesinde onlar da vardı arkada...
    Adamlar, 'Arkamızda 70 bin kişi var' dediğinden çalılar, bağlar, her yer arandı. Hatta komutan tepelere toplar, tüfekler yerleştirdi. Şimdiki Kubilay İlkokulu'na kurulan Divan-ı Harp mahkemesinde ben şahitlerin ifadesini yazıyordum. Köyden gelen adamlara, hocalara 'Allahınız kim?' diye soruyorlardı. Onlar da 'İstanbul'da Esat Hoca' diyordu. Mehdi diye bunlara tapmışlar.
    Esat Hoca'yı İstanbul'dan sedyeyle getirdiler. 90 yaşındaydı, eceliyle ölür diye asmadılar. Zaten çok yaşamadı, öldü. İdam edilecekleri gün babam dışarı çıkmadı, bizi de çıkarmadı. İbret için ortalığa asmışlar. Asılanlar içinde adamlara sigara, kazma, ip verenler de vardı. Babama durumu haber verdiği için İçişleri Bakanlığı takdirname verdi. Maaşına zam yapıldı.
    Sonradan duyduk ki, Atatürk Manisa, Menemen çevresinden trenle geçerken penceresini bile açmazmış. Biz istasyona giderdik onu görelim diye, göremezdik."

    * * *

    MUSTAFA ŞENGÖNÜL
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    Ben Menemen'de marangoz çırağıydım. Dükkanı açmaya gittim. Karşımda uncu Mehmet Efendi vardı. Belediye Meclis üyesiydi. Bana 'Dükkanı açma, eve git. Çarşıda bir karışıklık var' dedi. 'İzmir'den 70 bin kişi harekete geçti. Burayı işgal edeceklermiş' diye duyduk.
    Ben dükkanı açmadan döndüm. Ama sonra meraktan geri gittim. Köşeden baktım, direğin etrafında 7-8 kişinin döndüğünü gördüm. Menemenli değillerdi. Bazısı sakallı. Aralarında genç olanlar da vardı. Bozalan'da kazandıkları parayla esrar alıp içmişler diye duyduk sonradan... Ellerinde silah vardı.
    Bekçi Hasan'ı kafasından vurdular. Yere düştü. O zaman millet kaçtı. O ara Kubilay alaydan bir manga askerle gelmiş.
    Ben Kubilay'ı tanıyordum. Bizim mahallede otururdu, yüksekte, Dermandağı'nda ev tuttuydu, gidip dönerken bizim evin önünden geçerdi. Uzun boyluydu.
    Kubilay askeri yolun kenarına bırakmış, adamların yanına gitmiş.'Ne yapıyorsunuz burada?' diye sormuş. Adamlardan birine tokat atmış. Bunun üzerine ateş etmişler Kubilay'a, yaralanıp yere düşmüş. Silah patlayınca asker kaçmış. Cephanesizmiş. Kubilay sürüne sürüne cami avlusuna girmiş. Arkadan gelip kafasını kesmişler. Ben kanları gördüm sonradan... Karşıda eskici Kamil vardı ondan ip alıp kafasını bayrağın üstüne bağlamışlar.
    Fabrikada çalışan bir Musevi vardı, oradan geçerken 'Sen de bayrağın altından geç' dediler. Bayrağın altından onu da geçirdiler. Karşıda Molla Osman'ın çalıştığı bir büfe vardı, ondan sigara aldılar.
    Sonra ahaliye mecburi alkış yaptırdılar. Millet '70 bin kişi geliyor' korkusundan yaptı. Hepimiz korktuk. Meğer adamlar sarhoşken böyle demişler, hepsi yalanmış.
    Ordu, haber alınca geldi. Kahvenin oraya mitralyözü koydular, bunlara ateş ettiler, kimi yaralandı, kimi öldü. Manisalı genç olan, mezbahanın oradan kaçtı.
    Sonra sokağa çıkma yasağı kondu. Şimdiki Kubilay okulunun orada mahkeme oldu. Her gün benim dükkanın önünden geçiyorlardı. 4-5 jandarma bir kişiyi götürüyordu. Elleri kelepçeliydi. Sakalları uzamıştı.
    İstanbul'dan bir şeyh geldi, o da mahkemelik oldu. Bunların asılacağı gece 'Yarın hepimiz asılıyoruz' demiş, kendisi de o gece mahpusta ölmüş.
    Ben hepsinin asıldığını gördüm. Sabah geldiğimde caminin yanından Kabak Pazarı'na kadar 8-10 kişi vardı. İstasyonda 7 kişi vardı. Tren yolunda böyle boydan boya asılmışlardı. Kamil de istasyonda asılmıştı. Önlerinde bir kağıt vardı, ne suçu olduğu yazılıydı.
    Manisalı bir çocuk, Kubbeli bakkalın önünde asılmıştı.
    Suçsuz olanlar da asıldı. 'Neden sigara verdin?', 'Neden ip verdin?' diye Kamil'le Molla Osman'ı astılar. Halbuki Menemen içinden o hadiseye karışan kimse yoktu.
    Sonradan bir emir gelmiş 'Menemen'i yakın' diye. Onu duydum. Korktuk tabii... Manisa'dan her sene otobüslerle gelip miting yapmaya başladılar. Çok şeyler söylediler bize, ama katlandık. Çünkü Menemenlilerin bu işte zerrece günahı olmadığını onlar da bilmiyordu."



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YorgunDemokrat45 -- 23 Aralık 2009; 15:18:28 >




  • Genelkurmay Başkanlığı'nın arşivine göre Kubilay'ın katilleri esrarkeş

    'İrticaî kalkışma' şeklinde sunulan Menemen Olayı ile ilgili önemli belgelere ulaşıldı. Genelkurmay ve Emniyet arşivi, Kubilay'ı katledenlerin esrarkeş olduğunu ortaya koyuyor.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


    Emniyet raporu: Esrarlı sigarayla tasarrufunu artırıyormuş

    Kubilay'ı öldüren Derviş Mehmet'in çevresindeki insanları esrarla etki altına aldığına ilişkin bir başka resmî bilgi de Emniyet Genel Müdürlüğü kayıtlarında yer alıyor. Dönemin İçişleri Bakanlığı'na 25 Aralık 1930'da "Vali Kazım" imzasıyla gönderilen 7 maddelik raporun 4. maddesinde şunlar yazılı: "Bunların hepsinde esrar ve esrarlı sigara olup, Derviş Mehmet bunları Manisa'da alıştırmış ve bununla da tasarrufunu artırıyormuş."

    Tarihe 'Menemen Olayı' olarak geçen Asteğmen Kubilay'ın katledilmesinin üzerinden 76 yıl geçti. Ancak 'irticaî kalkışma' olarak sunulan hadiseyle ilgili şüpheler zihinlerden hiç çıkmadı. Gerek Mehdiliğini ilan edip topladığı bir avuç müridini esrar içirerek kendisine bağlayan Derviş Mehmet'in kimliği, gerekse resmî makamların olay sırasındaki ihmalleri, resmî teze karşı çıkan araştırmacıların "komplo" iddiasına yol açtı. Bu tartışma her 23 Aralık'ta yeniden gündeme gelirken, Zaman olayın perde arkasıyla ilgili önemli bir belgeye ulaştı.

    O dönemde Büyük Erkan-ı Harbiye Riyaseti olarak adlandırılan Genelkurmay Başkanlığı'na ait 26 Aralık 1930 tarihli bir belge, hükümet yetkililerinin ihmallerine dikkat çekiyor. Genelkurmay tarafından Menemen'e gönderilen 1. Kolordu Komutanı Vekili Muğlalı Mustafa Paşa (Mustafa Muğlalı) hadiseden üç gün sonra Ankara'ya ilettiği raporda Derviş Mehmet'in şüpheli hareketlerinin yetkili mercilerce bilindiğine işaret ediyor. Buna rağmen gerekli takibatın yapılmadığı; uzaktan seyirci kalınarak adeta "olay çıkmasına göz yumulduğu" ima ediliyor. Emniyet arşivlerindeki bir belgede ise Derviş Mehmet'in etrafındaki insanları esrara alıştırıp, istediğini yaptırdığı belirtiliyor. Dokuz maddeden oluşan dört sayfalık Genelkurmay raporunda da kendisini 'Mehdi' ilan eden Derviş Mehmet'in Manisa'da bir esrarkeş kahvesini mekan edindiği ve çevresindeki insanlarla uzun süre şüphe uyandıracak fiiller içinde bulunduğu kaydediliyor. Derviş Mehmet'in bu şüpheli halinin bilinmesine rağmen ortadan kaybolduğuna dikkat çekilen raporda, "Kayboluşları Manisa hükümetine bildirilmesine rağmen, Menemen'e gelene kadar 15 gün boyunca gezdikleri civar köylerde ahaliye telkinatta bulunmalarına rağmen bundan haberdar olunmaması ve hükümet konağı önüne gelene kadar Menemen hükümetinin bundan hiçbir suretle malumat almaması" eleştiriliyor.

    GENELKURMAY ARŞİVLERİNDEKİ BELGELER:

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü


     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü

    1. Kolordu Komutan Vekili Mustafa Paşa'nın hazırladığı Menemen Raporu, 26 Aralık 1930 tarihini taşıyor.
     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü




    Link:http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=476957




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YorgunDemokrat45 -- 23 Aralık 2009; 11:57:22 >
  • Başka bir bilgi içerikli haber daha. Kaynak tumgazeteler.com adlı haber arşiv sitesidir (link).



    25.12.2006

    Tarihçilerden ortak tavır: Menemen`in istismarı bitmeli

    76 yıl önce gerçekleşen Menemen olayları sırasında asteğmen Kubilay ve iki bekçiyi şehit edenlerin `esrarkeş` olduğunu gösteren belgeler büyük ilgi gördü.

    Tarihçiler, Genelkurmay ve Emniyet arşivine dayanılarak ortaya çıkarılan gerçekler ışığında menfur hadisenin yeniden tanımlanması gerektiğini ifade ediyor. Bir kesimin ısrarla `irtica kalkışması` diye sunduğu olayların faillerinin İslami değerlerle ilgisinin bulunmadığını vurgulayan uzmanlar, Menemen vesile kılınarak dindar halk üzerinde baskı oluşturulmasına karşı çıkıyor. Araştırmacı-yazar Mustafa Armağan, Derviş Mehmet`in dindarlıkla ilgisinin olmadığını ifade ederken, olayın CHP örgütünün iktidarını kuvvetlendirmeye yaradığına dikkat çekiyor. Tarihçi İsmet Bozdağ da katillerin esrarkeş olduğu yönündeki bilgilerin delillendirilmesinin büyük önem taşıdığını kaydediyor. Tarihçi Caner Arabacı ise Menemen`in içyüzünün akademik çevrelerde bilinmesine rağmen yüksek sesle ifade edilmediğinin altını çiziyor.

    Araştırmacı-yazar Mustafa Armağan, Derviş Mehmet olarak anılan kişinin dindarlıkla ilgisi olmadığını vurguladı. `Menemen olayı kimin işine yaramıştır?` diye soran Armağan şu tespitleri yaptı: `Komplo olup olmadığından emin değilim. Ancak ben meselenin bir başka boyutuna dikkat çekmek istiyorum. Menemen olayı, CHP örgütünün iktidarını kuvvetlendirmeye yaramış ve onu `eleştirilemez bir konuma` taşımıştır. İnönü ve CHP`nin devlete hakim olma sürecinde bir dönüm noktası teşkil eder. Ve partinin devletle bütünleşme süreci hızlanır.` Derviş Mehmet`e ilişkin ilginç bilgiler veren Armağan, Cumhuriyet gazetesini kaynak göstererek şunları dile getirdi: `Olayın sanıkları içinde esrar içenler olabilir; fakat bir başka belgeden (O tarihlerde Cumhuriyet`te çıkan bir yazı) aslında Derviş Mehmet`in Çerkez Ethem`in arkadaşı olduğunu ve onunla beraber çalıştığını öğreniyoruz. Çerkez Ethem`le birlikte Yunanistan`a kaçmış ve 150`liklerden olmadığı için 1930`lara doğru tekrar Yunanistan`dan Türkiye`ye geliyor. Bu olay, bu kişilerin kullanılmış olabileceği izlenimi veriyor.`

    Tarihçi İsmet Bozdağ, tozlu arvişlerde bekleyen belgelerin irdelenmesiyle bu tür tartışmalı konuların derinlemesine incelenme imkanı bulunduğunu belirtti. Menemen olayıyla ilgili gerek hükümet temsilcilerinin ihmalleri, gerekse olayın faillerinin esrarkeş olduğu yönündeki iddiaların söylenegeldiğini hatırlatan Bozdağ, `Bu tür belgelerle bunlar delillendirilmiş oluyor.` dedi. Dönemin hükümeti tarafından olayın kendi lehine kullanıldığını ifade eden Bozdağ, `Bu konuda çok detaylı ve bilimsel çalışmalarım olmadı. Ancak, aktarabileceğim şudur: Olay meydana geldiği zaman aslında çok küçük bir olay gibi göründü. Ama birdenbire patladı. Hükümet bu hadiseyi kendi lehine kullanmak istedi.` değerlendirmesinde bulundu.

    İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Toktamış Ateş ise Derviş Mehmet`in esrarkeş olduğunun aslında `sır` olmadığını kaydetti. Tarihçiler tarafından bilinen gerçeğin bu olaylar hakkında ciddi ipuçları verdiğini belirten Ateş, `Derviş Mehmet ve adamlarının esrar içerek şehre indiği ve bu olaylarla Menemen halkının hiçbir ilgisi olmadığı biliniyordu. Zaten zaman içinde o halkın kendi halinde mütedeyyin Müslümanlar olduğu görülmüştür.` diye konuştu. Ateş, bu yıl Menemen olaylarının yoğun bir şekilde gündemi meşgul etmesinin nedenini de `Türkiye`nin içinde bulunduğu siyasal ortam`a bağladı.

    Mustafa Armağan: Menemen olayı, CHP örgütünün iktidarını kuvvetlendirmeye yaramış ve onu `eleştirilemez bir konuma` taşımıştır.

    İsmet Bozdağ: Bu tür belgelerle yıllardır ileri sürülen iddialar delillendirilmiş oluyor. Dönemin hükümeti hadiseyi kendi lehine kullandı.

    Toktamış Ateş: Kubilay`ı şehit eden kişilerin esrarkeş olduğunu tarihçiler biliyordu. İlçe halkının olayla hiçbir ilgisi olmadığı da zamanla anlaşıldı.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü

    Zaman`ın dün manşetten yayınladığı arşiv belgeleri tarihçileri heyecanlandırdı.

    `Bugünkü komploları daha iyi anlıyoruz`

    Selçuk Üniversitesi`nden Yard. Doç. Caner Arabacı, belgelerin Menemen olaylarının arkasındaki gerçeklere ışık tuttuğunu söyledi. Bu olayların akademik çevrede yıllardır bilinmesine rağmen yeterince dile getirilemediğine dikkat çeken Arabacı, `Derviş Mehmet geceleri çevresindekilerle esrar içerek her türlü ahlaksızlığı yapan bir insandı. Bu insanlar gündüz de başlarına yeşil sarık sararak halka çok farklı görünüyordu.` diye konuştu. Olayların tam anlamıyla açığa çıkması halinde yıllardır yapılan hataların önüne geçilebileceğini vurgulayan Arabacı, sözlerini şöyle sürdürdü: `Yıllarca inançlı insanlar bu olay nedeniyle baskı gördü ve dışlandı. Gerçeklerin açığa çıkması bugün yapılan komploları anlamada büyük önem taşıyor. Çünkü bu olayların arkasında yer alan planları ne halk biliyor ne de kendini aydın kabul eden kişiler.` Nergihan Çelen, İstanbul

  • Atatürk menemen olayından sonra menemen e bidaha hiç gitmemiştir
  • Şehidimize Allah rahmet eylesin.
    Konuyu açan arkadaşa objektif davrandığı için teşekkür ederim.
  • Tarihçiler bir şeyler dese ne olur? Hâlâ Kubilay'ı şeriatçılar öldürdü görüşüne destek olarak tiyatrolar oynanıyor, gösteriler düzenleniyor, nutuklar atılıyor...
  • güzel paylaşım
    İnşallah hehidimizin kanının üstünden islama sataşanlar bunları okuyup kandan beslenme huylarından vazgeçerler

    allah rahmet eylesin
  • Menemen olayı günümüze de ışık tutan bir olaydır.
    Aynı Menemen olayındaki gibi 2003-2008 arasında yaşadığımız süreçte de birçok olay "irtica" şeklinde topluma sunulmadı mı?
    Fabrikatörler topluma o kadar yoğun "irtica" pompalaması yaptı ki belki de gerçek irticai faaliyetleri bile arada kaynadı gitti.
    Tarih tekerrürden ibarettir. Artık milletçe tarihimizden ders almaya başlasak iyi ederiz...


    *Yanlış anlaşılmaya vesile olmasın. Fabrikatör, siyasi ve şahsi maksatlar için, genellikle hakiki ajan kaynaklarına sahip olmaksızın uydurma veya şişirme haber üreten şahıs veya grup anlamındadır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: seymes

    Tarihçiler bir şeyler dese ne olur? Hâlâ Kubilay'ı şeriatçılar öldürdü görüşüne destek olarak tiyatrolar oynanıyor, gösteriler düzenleniyor, nutuklar atılıyor...


    Şimdi esrarkeş öldürmüş tamam. Peki bu esrarkeş , bunca olay 7 kişinin işimiymiş? Eğer öyleyse bu ifade nedir?
    quote:


    " 'Kadriye, siz hemen ev sahibinin evine geçin, memur ailelerine karşı bir hareket var' dedi. Bu arada iki bekçi de vurulmuştu. Kubilay'ın cenazesinde onlar da vardı arkada... "
  • Yeni Türkü; uzun uzun yazdırtmayın bana. O dönemin siyasi arka planına dair bir araştırma yapın. Dahaaaa nelerrr göreceksiniz.
  • Yurdun her tarafında dinsel ve azınlık sebepli, feodal sebepli isyanlar çıkarken, bana menemen olayının " 7 " kişinin olayı olması biraz garip geldi o kadar.
  • Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

     MENEMEN OLAYI: Tarihi gerçekler ve olayın iç yüzü



    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm
  • Lehrer

    Hassan sabbahın karmati esrarkeşlerini de dahil etmemiş olmana şaşırmadım değil.

    Senin ifadelerine ve daktilodan dökülen tik ve taklara bakıyorumda Kubilayın eşinden de şiddetli hassas yaklaşılmış hadiseye !!!

    Kubilayın hanımı Fatma Vedide Ersuz beyanına bakınca dahada anlamlı hale geliyor durum.

    quote:

    Ben eşimin katledilmesi olayından sonra bu menfur olayı genelleştirerek Menemenlileri de, din adamlarını da hakir gösterenlerden yana değilim


    ve tabi oğlu Vedat Kubilayın beyanlarına da göz atmak lazım

    quote:

    "Menemenlilerin suçlanmasının sebebi, esrarkeşlerin ip istemesi sırasında 2-3 kişinin koşarak ip getirmesidir. Yoksa Menemenlilerin hadisede hiçbir suçu yoktur. Olay Türkiye'nin başka bir yerinde de yaşanabilirdi. Menemen'lilerin hadiseye karışmadıklarının başka bir delili de çevresinde sevilip sayılan itibarlı biri olan Saffet Hoca'nın esrarkeşleri kapısından kovmasıdır.

    Hadiseyi daha kuvvetli gerçekleştirip halkın desteğini sağlamak için geldikleri sabah Saffet Hoca'yı saflarına çağıran esrarkeşler aradığı ilgiyi bulamamıştır. İleriyi gören bir alim olan Saffet Hoca kendilerine, 'Sizin yaptığınızın din ile alakası yok' diyor. Esrar içtiklerini anladığı için böyle konuşmuş olabilir.

    Tabii sadece Saffet Hoca destekleseydi, olayın çapı çok daha büyürdü. Hocanın onları kovalaması Menemenlilerin yüz akıdır.

    Defalarca söyledim. Menemenlilere dargın değilim. Menemenlilerin hiç bir kabahati yok. Hatta Menemenlilerin iftihar etmesi lazım. Eğer isyancılara uysalardı, önlenemez olay ile sarılamaz yaralar açılabilirdi."


    Kraldan çok kralcı her türlü şenaatin işleyicisi kimlermiş bir bakalım.

    Menemendeki hadise vuku bulmadan yaklaşık 3 ay önce ekim 1930 da mahalli seçimler yapılmıştı.

    Bu seçimlerden zaferle çıkan parti Serbest Cumhuriyet Fırkasıdır (SCF). Yani CHP nin karşısındaki muhalefet partisi !!!

    Tesadüfe bakınız ki CHP nin büyük oranda kan kaybettiği bir bölgede aradan çokda uzun zaman geçmeden hangi olay vuku buldu. !!

    Tabi öncesi de var bu durumun Ali Fethi Beyin 4 Eylül 1930 da izmire gidişi başlı başına hadise olmuştu.

    Miting esnasında yaşananlara ne demeli yine bu hadiseler zincirinden olarak "meçhul kişiler" kalabalığın üzerine ateş açmış bu esnada genç bir talabe can vermisti. !!

    Çocuğun babası evladını kucağına alarak Fethi Bey'in yanına götürüp onun önüne koymuş ve "Bu hurriyet yolunda şehiddir. Kurtar bizi." demişti.!!

    (Bknz : Fethi Okyar, Üç Devirde Bir Adam, İstanbul, 1980; sahife 499)

    Enteresan değilmi bakınız gelenek hiç değişmiyor. Ne zaman iktidarları tehlikeye girse paçaları tutuşsa irtica hazır kıta !!

    28 Şubat öncesinde bu filmin modern versiyonunun görmedik mi ?

    Ne idiğü belirsiz Ali Kalkancılar Müslüm Gündüzler pavyonlardan devşirilip getirilen Fadime Şahinler meydana kamuoyuna servis edilmedi mi ?

    İrtica geliyor hemde nasıl diye yaygara koparılmadı mı ?

    Pavyon eskisini "müteddeyin hanımefendi" diye millete kakalayanlar kimlerdi lehrer ?

    Akı kara karayı ak göstermede sizin zihniyetin eline kim su dökebilir sorarım size ?

    Menemen olayından bir ay önce SCF nin kapatılması ve akabinde menemen olayının gerçekleşmesi tesadüfmüdür acaba ? Seçimlere karıştırılan hile ve SCF nin aldığı büyük orandaki oy kaygısı genel seçimlere yansısaydı ne olurdu iktidardaki CHP nin hali !! hiç değinmiyorum

    Ama mesele çarçabuk halledildi parti kapatıldı (16 Kasım 1930 da meclisdeki sert tartışmalardan bir gün sonra Mustafa Kemal Paşa Fethi Beyle görüştü ve ona partiyi feshetmesi yolunda talimat verdi. Ali Fethi Bey ve arkadaşları da 17 Kasım 1930 da Dahiliye Vekaletine bir dilekçe vererek partiyi kapattıklarını bildirdiler.) ve meşum olay vuku buldu.

    Tabi bunlar hep tesadüf idi değil mi ?

    İhtimal ya şu yönde bir savunma gelebilir, efendim kapatılan SCF nin kuruluşuda yine mevcut iktidarın onayı ile gerçekleşti . Evet doğru ancak ilgili partinin oy potansiyeli ve halkın SCF ye gösterdiği teveccüh tahmin edilemedi !!

    Tek partinin saltanatı esnasında yargılanmadan katledilen binlerin hesabını sormak bir yana sahiplenilen ve kurban edilen Kubilayın kanı kimlerin yakasına yapışır bunu elbet göreceğiz er yada geç !!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 26 Aralık 2009; 3:54:11 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: lehrer35

    Barbar katillerin tarikatçi olduklarının belgesi. Esrarkeş olmaları da mümkün. Malum her tür pislik var bu cenahta.

    Belgelerin tümü için:http://www.tsk.tr/8_TARIHTEN_KESITLER/8_2_Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi/Arsiv_Belgeriyle_Menemen_Olayi.htm




    Alkol almazlar kesinlikle ama ottur günahı yoktur diyip üfleyen çok var
  • Bu olay hep belli siyasi gruplar tarafından istismar malzemesi olarak kullanılmıştır. Yoldan çıkmış ve dinle uzaktan yakından alâkası olmayan bir avuç çapulcu insanlara "dindar-tarikatçi-mürid" gibi gösterilmiş ve hep bu olay üzerinden gerçek dindarlara saldırılmıştır.

    Biraz demokratik olmak gerekise bu yapılanlar ne akla sığar ne hukuka. Sayıları yüzü bile bulmayan yobaz kişilerin yaptığını milyonlarca insana yüklemek ne kadar mantıklıdır? Üstelik yukarıda bir arkadaşımızın verdiği Kubilay'ın oğlunun ve hanımının ifadelerine rağmen.

    Bir bilgi daha: Olayın baş sorumlusu olarak gösterilen ve güya "derviş" olan Derviş Mehmet, bu olaydan önce Yunanlılara yardım etmiş ve bundan dolayı kaçmıştır. Sonra her nasıl oluyorsa bu kişinin adı vatan haini listesinden "esrarengiz bir kurguyla" kaldırılmış ve Derviş Mehmet yıllar sonra elini kolunu sallaya sallaya Menemen'e dönmüştür. Kısa bir süre sonra da etrafına birilerini toplayıp bu olayı tezgahlamıştır. Tam detaylarını anımsamasamda olayın özü budur. Kaynağını bulduğumda buna dair yazı ekleyeceğim.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi YorgunDemokrat45 -- 27 Aralık 2009; 2:31:10 >
  • Bu olay göründüğü kadar basit bir olay değil. Olayla ilgili çok ciddi siyasi komplo iddialarıda var. Gerçekleştiği döneme bakarsanız Menemen Olayı resmen bir siyasi partinin çıkarlarına doğrudan hizmet ediyor.

    Fakat ben bununla ilgili çok ciddi iddialar ve deliller içeren yazıları buraya eklemedim. Malumunuz üzere forumdaki siyaset yasağı. Saygılı olmak lazım, o yüzden bu iddiaları koymadım. Beni anlayışla karşıladığınız içni teşekkürler.
  • İtidal üzere yaklaşan arkadaşlara teşekkür ederim. Bu ve benzeri bir kaç olay tarihen açıklığa kavuşturulduğu halde bazı kesimler, siyasi ve toplumsal menfaatleri gereği, bu olayları sürekli kaşıyarak gerginlik malzemesi olarak kullanmaktan çekinmiyorlar.

    Yukarıya aktarılmış olan hiçbir belge yeni bulunup, değerlendirilmeye tabi tutulmuş değil. Gerek muhafazakar ve gerekse laik olarak adlandırılan kesimden bir çok tarihçi arşiv belge ve kayıtlarına göre olayın tahlil ve yorumunu yapalı çok zaman oldu. Fakat bu değerlendirmeler popüler tarih kitaplarında değil de akademik çalışmalarda yer aldığı için, pek çok kişi izahlardan habersiz ve araştırma gereği de duymuyorlar.

    Serbest Cumhuriyet Fırkası ve öncesi ile ilgili bulgular ciddi konulara temas ettiğinden her yerde gündeme getirilmesi sakıncalı. Fakat merak edenlere yol göstermesi için şu ayrıntıları soru şeklinde buraya aktaralım.

    1-Sıkıyönetim Komutanı Fahrettin Paşa(Altay)nın 10 Yıl Savaşı ve Sonrası isimli anılarında belirttiği üzere; M. Kemal Atatürk, olayın siyasal kaynaklarının- eski TPCF üyelerinin olayda parmağı olup olmadığının araştırılmasını niçin istedi? Ve yine neden muhalif basına gözdağı verilmesini istedi?(F.Altay, a.g.e., s.434-439)

    2- Balıkesir’de hükümet şeklini değiştirmek için teşekkül eden, eski mebuslardan bir –iki kişinin de aralarında bulunduğu 14 kişilik gizli örgüt ortaya çıkarıldığı halde ve Menemen Olayı’nın kışkırtıcıları oldukları yönündeki kanaate rağmen bunların üzerine neden gidilmedi? (İsmet İnönü’nün 1930 tarihli TBMM celse konuşmalarına bakılsın.)

    3- ABD Büyükelçisi Grew, ABD Dışişleri Bakanı Stimson’a gönderdiği kriptoda neden şu cümleleri sarf etme gereği duydu?

    “Manisa, Menemen ve Balıkesir’de sıkıyönetim ilan edildi. 100’den fazla kişi divan-ı harbe verildi, bunlardan 15-20 kadarı hocaydı. Basın, ölü kahraman Kubilay’ı, halkın coşkusunu uyandırmak ve Türk gençliğine -özellikle ordu içindeki genç nesle- Cumhuriyete sadık kalması yolunda nasihatte bulunmak amacıyla kullanmıştır. Kubilay’ın deli cesaretiyle hareket etmiş olduğu yolundaki kanaatin aksine, hükümet kahramanlığı üzerinde duruyor. Şerefine mitingler tertip edildi. Yine de kamuoyu ilgisiz kalmayı sürdürüyor. Anlaşıldığı kadarıyla, bir zamanlar öğretmen olan bu genç subay hakkında bariz bir coşkuya rastlanmıyor. Buna mukabil hükümet ve ordu ziyadesiyle ilgili. Halkla hükümet arasında geniş bir uçurum var.( Prof.Walter Johnson- Nancy Harvison Hooker, Çev. Kadri Mustafa Orağlı, Yeni Türkiye, s.37-41 vd.)

    4- İp sattığı için idam edilen Hayim oğlu Jozef,’ın şu sözleri nasıl manalandırılmalı?
    “Kalabalıkla birlikte `yaşasın şeriat` diye bağırmakla suçlandım. Ancak ben Yahudiyim ve Farmasonum. Bu gösteri ile ne alakam olabilir? Hakikat şu ki, ben Fethi Okyar beyin Serbest Cumhuriyet Fırkası üyesiyim ve hükümet canımı almak istiyor...`

    5-Yukarıdaki iki durum(1 ve 2) var iken ve kesin bir sonuca erdirilmemişken, ihale neden esrarkeşlerin üzerine bırakıldı ve neden arşiv belgelerinin aksine Menemen Olayı hâlâ “irtica kalkışma” olarak görülüp, nutuklar atılıyor?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi seymes -- 27 Aralık 2009; 11:42:04 >
  • Ergenekonun işi.
  • şimdiki iktidarı destekleyenler, Menemen olayının da aynı şimdiki PKK cinayetleri gibi güya devlet tarafından yapıldığını iddia ediyorlar.

    neymiş "Kubilay'a ilk kurşunu halkın arasından (yani devletin bir adamı) sıkmış. askerler de çevrede toplanan halka da ateş açmışlar"...

    bunların yatacak yeri yok yemin ediyorum...

    yılların katili teröristi yüce Türk ordusu oldu bunların gözünde.
  • Köpek bile kendisine iyilik yapan insana nankörlük yapmaz ancak bu ülkede köpekten haysiyetsiz o kadar çok insan var ki... Beni kimin ne içtiği ilgilendirmez oradaki halk 6-7 çapulcuya karşılık veremedi mi? 2 Tane bekçi şerefli bir şekilde şehit olmadımı? Oradaki halk onların üstüne çullansa hepsini parçalardı. Bu olayın tartışılacak bir tarafı yoktur vatan hainleri asılarak gebertilmiştir.

    Bu tarz konularda ahkam kesenlerin büyük bir kısmının dedeleri / amcaları istiklal mahkemelerinde gebertilen şerefsiz vatan hainlerini ingiliz ajanı teröristlerdir.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.