Şimdi Ara

kuantum düşünce tekniği kuralları herkez okusun

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
25
Cevap
4
Favori
54.370
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • dusunce gucunu yıllardır farkında olmadan hayatına uygulamış biri oalrak ,
    yarattığı sonuçları biliyor ve onaylıyorum. Tüm insanların gıpta ettiği bir eşim,
    işim, çocuğum var sağlığım yerinde sürekli spor yapıyorum, kilolu değilim,
    kilo problemim hiç olmadı, hiç alerjim olmadı, hiç beni sinek ısırmadı,
    çantamın ağzı her zaman açık gezmeme rağmen hiç kaptı kaçtı veya
    hırsızlık gelmedi başıma, 1 yıl yurtdışında yaşadım 0 para ile oraya gitmeme
    rağmen hiç yokluk çekmedim iş buldum hatta para biriktirip geldim, orada
    bulduğum işede herkes gıpta ile baktı çünkü öğrenci şartlarına göre iyi bir işti oda,
    tüm aksilikler beni bulur demedim hiç, bulmadıda zaten, hayatımda istediğim ve
    hedeflediğim herşeyi gerçekleştirdim, ben bunları yaparken Allaha ve onun
    nimetlerinin sonsuzluğuna beni her zaman koruduğuna kolladığına inanarak
    yaptım hayata karşı hiçbirzaman endişem olmadı, paramı severek harcadım
    ve oda bana severek geri döndü. Şimdi siz buna ister kuantum deyin ister
    iman isterseizde başka şey ama inanamak ve gülmek güzel düşünmek herşeyin
    başında geliyor.

    çekimyasası.comdan alıntı yapıyorum aşağıdaki ayetleri,


    En güzel kararlar ve en güzel niyetler, hayata güzellikler getiren şeylere verilen kararlar ve niyetler oluyor.
    Ödülü de yine Allah’tan bol bol geliyor.
    ******************************************************************************
    Biz güzel davranıp, güzellik üretenlere daha fazlasını da veririz. BAKARA 58 (Bakara: İnek)
    İnsanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. BAKARA 83
    Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever. BAKARA 195
    Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. ÂLİ IMRÂN 134 (Ali İmran: İmran ailesi)
    Allah, güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever. ÂLİ IMRÂN 148
    İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra takvaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış olduklarından ötürü hiçbir günah yoktur. Allah, güzel düşünüp güzel davrananları sever. MÂİDE 93 (Maide: Sofra) (Takva: Günahlardan sakınma)
    Güzel ve temiz beldenin bitkisi Rabbinin izniyle çıkar. Pis ve çorak beldeden ise zararlı bitkiden başkası çıkmaz. Şükreden bir topluluk için ayetleri işte böyle çeşitli şekillerde sergiliyoruz. A’RAF 58 (Araf: Cennetle cehennem arası bölge)
    Sabret! Allah, güzel düşünüp güzel davrananların ödülünü yitirmez. HÛD 115 (Hud: Hud Peygamber)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dusuncegucu -- 23 Haziran 2010; 17:06:28 >




  • tv8 de carsamba 2315 de yayınlanan hayata evet programını elimde kağıt kalem izliyorum cıkardığım notları burda sizinle paylaşıyorum. yazdıklarım cok önemli aklınızın bir kosesinde bulunmasın

    bedenimin alt ilkel yonetim birimine sesleniyorum.
    Istemek – planlamak – eğlem hayatta istediğini elde ederim yeterki planla ve calış
    Düşünerek yaşamak gerekir allah bize düşün emrini kuranda gonderiyor.
    Egzema : anne yine mi cocuk düşüncesinden dolayı cocuk ta olusur.
    Annenin Erken olmesi: dunyadan kacmak istemesi
    Bu kaygıyı kim hissediyor- bu duyguyu kim hissediyor- bu duyguyu ben hissetmiyorum-
    Sevgi vermek için cocuk yapılır, işci olsun diye değil
    Once hayatı değil kendi kafanı değiştireceksin
    Unutmamak için hatırlıyorum komutunu beynine vereceksin
    Bilince altı kotulukleri yastık altı yapar unut emir verirsen herseyi unutmaya başlar. Unutma emir verilen noktada hatırla komutunu ver
    Hatırlıyorum ve biliyorum, yaşamımı güvenle sürdürüyorum.
    Hayatına hedefler koyarak yaşamak gerekir
    Bütüncül öğrenme-sağ beyin deneysel öğrenme sol beyin düşünsel matematik
    Başına kaza gelenler kendilerini cezalandırıyorlar
    Kendi içleri oh diyor derin sucluluk duygusu
    Başımıza gelen herşey inaclarımızın ve düşüncelerimizin sonucu
    Yeni iş kurarken “risk olusturma” kelimesi bize ait değil.
    Hayata ne katıyorum?
    Uslu cocuklık iyi değil. Pasif insane yapıyor.
    Başarılı olmak alt beyni korkutuyor
    Babadan gelen telkinler cocuğu değiştiriyor kandırılacağını ,yapamayacağını ,zarar göreceğini soylediğinden dolayı.
    Içimizdeki kotu sozleri soyleyek nötr hale getirilir. Beni kandırırlar,seni kandırırlar ,tekrarlanır-aklım ermez-vücüdn bir yerinde uyusma olur.
    Uslu cocuklarda ne yaparsam guvende olururum davranısı gorulur
    Cok harika iş yaparım- kimse beni kandıramaz
    Hayalini aramaya devam et- çağrıyı takip et-odulunu al
    Bir şeyi bulamayacağım diye ararsan bulamazsın
    Sevgiyi Kabul ediyorum e başka bir seye donusmesine izin veriyorum- içimdeki tanrısallığı Kabul ediyorum
    Iyi –kotu-doğru –yanlış-evet- hayır cümleleri zararlı yargılayıcı kelimeler
    Hersey 4/4 olacak diyerek küçükken anne babanın asılamasıdır
    Manevi gobek bağı kesme: hayal ederek göbek bağı kesilir. Kafadan sinyal gunese ordan tanrıya gider sinsal altın rengindedir.göbek bağı ile kimle ilişki kesilecekse gobek bağından sinyal o kişiyle hayal edilir. Sonar altın rengine donusturulur. Uzatılır kısaltılır.
    Tiklerden kurtulma: babasızlık yere sağlam basamamak sırta el koyarak hayali olarak destek alınır.
    Elimdeki para barajda biriken su gbi coğalır.kendim için bol bol harcarım.sevdiklerim ve karım için kullanırım. Yine bol bol varlığını sürdürür .coğalır param. Bir lirasıyla bile milyonluk alısveriş yaparım.
    Dertleşmek yarayı kasıyıp tedavi etmemekdir
    Kendi varlığımı ifade ediyorum ve böylece yaşamımı güvenle sürdürüyorum
    Depresyon: bütün günler birbirine benzerse olusur.
    Ne düşünmüştüm ve ne hissetmiştimki başıma bunlar geldi mantığı vardır. Hangi inancim ve korkum bunları olusturdu.
    Kilo: güvensizlik hayat nesesinin ve yaşam keyfinin olmaması. Airbag gibi güven kemeri olusur insanda. Geçmişteki tacizlerden kilo alusur.ya yine ac kalırsan diyerek ye olusur. Sevgisiz kaldığı zaman yemek yer. Hayatında sıkıstırılmıs insanlar yemeğe yönelir. Emirler bonbardımanına uğrayanlar kilo alabilir.
    Ben hayatı bütün bolluğu bereketi doluluğuyla nesesiyle heyecanıyla dolu dolu yaşıyorum. Kendimi olduğu gibi ifade ediyorum. Duygularımı olduğu gibi ifade ediyorum.böylece yaşamımı güvenle sürdürüyorum. Sevgili bedenimin zekasına sesleniyorum.bu kararımı uygulamanı istiyorum.ve sana teşekkür ediyorum
    Ben özelim sen özelsin hepimiz özeliz.
    Içimizdeki her duygu için bu duygu kime ait sorusunu soracağız.
    Bedenimizin zekasına ait korkularımızı kendi korkumuz zannediyoruz
    Allaha sonsuz inanırsan kaygı cekmezsin.
    Çağrı almak:rüya ve hayat akısı değişir çağrıla herzaman Kabul edilir. Rüyalar hergün bir deftere yazılır
    Vitiligo: deride beyazlasma.desteksiz güvensiz hissetme sonucu olsur.kendini ikinci plana atanlarda gorulur. Nefes teknikleri ile cozulebilir.deri gorunmez hale gecmek istemektedir.kardeşlerden biri kendisine daha az öncelik tanındığını hissederse görülür
    Ilkel bedenin zekası na sesleniyorum. Kendi varlığımı Kabul edip yaşamımı belirginleştiriyor farkettiriyor güvenle sürdürüyorum.
    Denizden korkanlar (sonsuz mavilik) hayata dalmaktan ve acılmaktan korkarlar.onlar iin kucuk olumdur. Onlara her tur değişim bir olumdur.belirsizliktir. kendine korkular kime ait diye sor.
    Bedenimizin zekasının kaygıları var .
    Hamileyken cocuk herşeyi duyuyor- konus onunla –masaj yap- huzurlu olmasını seni cok istediğimizi beklediğimizi güvende olduğunu daha hamileyken ona bildir.
    Öneri uyarı saptama tespit şeklinde insanla konusulur
    Şükür taşı: geçmişteki en güzel anılarımızı herhangi bir objeye onu tutarak yukleriz. Kotu anlarımızda o taşa dokunarak daha önceki mutluluklerımız hatırlanır.
    Temizlik takıntısı sucluluk duygusuyla ilgilidir.en yakın tanıdığa olan nefretden doğar. Cozum konusarak cozulur.
    Herşeyin ne kadar güzel olduğunun farkında olmak gerekir. Sonuc herşey güzel olur ve sükredilir.
    Atanmısım hergün işe gidip geliyorum maasımı cekiyorum.
    Hayatımda herşeyin kolayca akıp gitmesini istiyorum
    Hayatının kolayca akıp gecmesini isteyeceksin
    Burası gariban dunyası değil
    Hatırlıyorum herşeyi. Hatırladığım zihnimin ekranında yansıyacak.
    Cocuk hakkındaki negative düşünceler sağlıksız sonuclar doğurur.
    Arkadaşlar kafamızın içine negative cümleleri ve inacları sokarar. Bizi korkuturlar.gerçekleşmesini bozarlar
    Herşey aynı değip hergünün aynı geçmesine sebep olursun.
    Sevgimizden ve kızgınlığımızdan korkmak düşüncesini alt beynimizden kaldırıyorum
    Hayata evet demek allaha evet demektir
    Kendimizi sevdiğimizde bütünleştiğimizde bolluk akmaya devam eder.
    Hayatta beklentin neyse gerceği de o olur.
    Bilgi ve kednine güven duygusuna sahip olmak cok onemli
    Kotu anıları slime: hayalimizdeki kotu anıları dusunup yavaş yavas gorunmez hale getirip üzerine hayatımızdan mutlu kareler eklenir.
    Yanlış inancların gerisinde gecmisteki kotu goruntuler ve sesler var . bu fikirler kime ait .bu fikirler ve duygular bana ait değil.


    not: BU BÖLÜM BENİM NOTLARIMDAN YAZILMISTIR YAZIM VE CUMLE DUSUKLUKLERİ MEVCUTTUR

    şimdi diğer sitelerden bulduklarım.!

    BOLLUK BEREKET

    “ Sonsuz kaynak benim içimdedir ve ben onu harekete geçiriyorum.”
    Bolluk ve bereket içindeyim.
    Bütün ihtiyaçlarimi rahatlikla karsilayacagim kaynaklara sahibim ve bunu kullanyyorum.

    Gürül gürül akan bir çaglayan gibi hayatin nimetleri akip gelir sürekli.
    O çaglayanin içinde nese ve huzurla yikanyyor ve doya doya içip kaniyorum.
    Her zaman içimdeki sonsuz kaynakla birlikte oldugumu bilirim.

    Benim asil zenginligim iste ona sahip olmaktir ve bu duygu bütün zenginligi bana çeker.
    Bolluk duygusu sahip oldugum seyler dolayisiyla hissettigim bir sey degildir.
    Varligimin kendisi zaten ihtiyaçtan uzaktir.

    Temizlenmek ve gelismek ve olgunlasmak için çiktigim bu yolda benim için en uygun araçlar her zaman yolumun üzerinde beni bekler.
    Hayatimda bol sevgi, bol para, yeterli zaman, ve sonsuz bilgi her zaman mevcut.
    Onlar tam zamanynda kariyma çikiyorlar.
    Ben de uzanip onlary aliyorum.

    O beni yaratti ve bütün ihtiyaçlarimin garantisini verdi bana. O beni sever.
    O’nun katinda ve yaninda özel bir yerim oldugunu bilirim.
    Simdi ve gelecekte bütün ihtiyaçlarim O’nun garantisi altindadir.
    Çalisarak, üreterek ve paylasarak yasadikça bolluk bana akar.

    Sahip oldugum bollugu paylasirken verdiklerimin bana çogalarak geri geldigini bilirim.
    Bir elim bana sunulan bollugu sunmak için yukardaysa, diger elim ihtiyaçta olana vermek için asagidadir.
    Böylece ben alma verme döngüsünü sürdürmü? olurum.

    Kimsenin kalbini kirmamaya, hakkini yememeye özen gösteririm.
    Böylece bollugun önünü kesecek enerjileri hayatimda barindirmam.
    Her günümü nese, mutluluk ve kahkaha ile doldururum.

    Her bir saniyeyi bir gün gibi, her bir günü bir hafta kadar verimli yasarym.
    Cebimdeki her bir lira bin lira gibi bereketlenir.
    Her yaptigim ise bütün dikkatimi, bütün sevgimi katarim.
    Her ne yapiyorsam en iyisini, en kalitelisini yaparim.
    Isim benim imzam gibidir.

    Bir Kurban Yaratmak
    Çalışmalarım bana sevginin insan hayatında ne denli önemli olduğunu gösterdi. Sevgisizlik ortamı çocukta bir güvensizlik zemini oluşturuyor ve en küçük travmada devreye sürüngen beynin koruma stratejisi giriyordu. Bu arada gerçekten sevmeyi başarmış çok az kişinin bulunduğunu söylemek gerek. Çünkü sevmek için bütün koşullandırmalardan, beklentilerden ve sınırlamalardan kurtulmuş olmak gerekiyor. Bu ise zor iş! Çaba gerektirir. Kültürel kalıpların ötesine geçmeyi, düşünmeyi, kendi kendini anlamayı ve değiştirme yeteneğine sahip olmayı gerektirir. Gerçeği sevmeyi, gerektiğinde gerçeği değiştirmeye çalışmak yerine kendini değiştirebilmeyi gerektirir. Karşısındakinin dünya modeline saygı göstermeyi gerektirir. Onu eğip bükmeye çalışmadan ilişki kurmayı gerektirir. Zor iştir yani! Meşakkatlidir. Özgür olmayı ve başkasının seçimlerine saygı duymayı gerektirir. Sıkı bir çalışma gerektirir. Aslında çalışma sözcüğünün gerçek karşılığı tam olarak budur. Geçmişte bir Gülyüzlü bu işe “Büyük Cihad” demişti. Zor iştir ama ince bir iştir. Ne kadar emek verirseniz bu işe, size misliyle kazandırır. Mutluluk, neşe ve bolluk olarak geri döner. Aslına bakarsanız insan sevmeye mecburdur. Çünkü o, Tanrı’nın sevgisinden yaratılmıştır. Ve böyle sevmek onun kaçınılmaz kaderidir. Yani sevgiyi ya öğrenecek, ya da öğrenecektir. Üstünde olduğumuz dünya treni bizi oraya götürmektedir zaten. En akıllıca olanı bu işi bir an önce kıvırmaktır.



    SEVGİSİZLİK ÖRNEKLERİ
    Daha anne karnında başlar her şey:

    1- Eğer anne gergin, mutsuz ve çaresiz hissediyorsa kendini bebek bunu hisseder. Yaşamsal güven alanı zedelenir. Devreye sürüngen beyin girer. Çocuk kendini istenmeyen bir varlık olarak algılar. Matrix buna göre oluşur. Kendini çevresindekiler için feda eden biri olur çıkar. Ancak böyle olduğunda kendini yaşamsal düzeyde güvende hisseder.

    2- Anne karnında yaşadığı bir travma, örneğin babanın anneyi dövmesi, bebek tarafından algılanır. Fakat bu sırada sürüngen beyin devrede olacağı için buradan yanlış sonuçlar çıkartılır. Örneğin o sırada babanın anneye bağırarak söylediği sözler aynen alınır ve genelleştirilip çarpıtılır. Bir danışanım böyle bir sahneyi hatırlamış ve babanın anneye ”sapık” diye bağırdığını hatırlamıştı. Şaşırarak o sözün kendisine söylenmiş olduğunu sandığını söyledi.

    3- Evde sürgit devam eden tartışmalar, bağırış çağırış da aynı etkiyi yapar. Çünkü çocuk için anne babanın birliği büyük bir güven zemini oluşturur. Bu tip tartışmalar hemen sürüngen beynin girmesine yol açar. Ya onları bir arada tutmak için “iyi” çocuk olmaya karar verir, ki bu aslında çocuk olmaktan vazgeçmek demektir; ya da büyüdüğünde hep sorun giderici kişi olarak kişiliği şekillenir.

    - Sevgisizliğin bir başka boyutu. Aşırı beklentidir.

    Anne baba çocuktan bir kahraman, bir yıldız, bir kurtarıcı olmasını bekler. Aksi halde çocuk yeterli sevgi ve ilgiyi alamayacağını bilir. Bu koşullu sevgi sürüngen beyni devreye sokar. Çocuk da, anne baba (ya da her kimse) için kahraman ya da yıldız olmak ne anlama geliyorsa öyle olmaya çalışır.

    Yaklaşık ortalama kırk yıl süren bir uğraştan sonra ne İsa'ya ne de Musa'ya yaranabildiğini görür!

    5- Sevgisizliğin en tehlikeli ve pek fark edilmeyen boyutu “özveri kıskacıdır.”

    Anne baba çocukları için kendilerini feda ederler. Saçlarını süpürge ederler. Yemezler yedirirler, giymezler giydirirler. Onların da çocuklarından bazı küçük ricaları olacaktır elbette. Mesela kendilerini yaşamamak gibi! Sevdikleri biriyle evlenme girişimleri böyle değiştirilir, en çok yapmak istedikleri meslekten bu sebeple vazgeçerler. Ne zaman hayatları ile ilgili önemli bir karar vermeye dursalar karşılarına özveri senedi çıkartılır. Çocuk anne babaya öfkelenir bu yüzden, ama bunu ifade edemez, içine atar. İfade edilmemiş öfke örneğin kanser içi bir numaralı nedendir.

    6- Bir başka sebep kız erkek ayırımı yapmaktır.

    Bu, bizim ülkemizde çokça görülen bir durum. Cahiliye devrindeki Arap adetlerinin bir başka versiyonudur aslında. Onlar bu işte daha radikaldiler; kızlarını diri diri kuma gömüyorlardı! Oysa ailesi erkek bekleyen ve kız olarak doğan biri de yaşar belki yaşamasına, ama ruhsal olarak kuma gömülmüştür. Cinsellikten, hayattan, kendinden haz alamaz. Haz hayatın motorudur. Haz olmayan yerde ölüm vardır aslında. Böylesi kişilerde kadınlığını reddetme durumu ortaya çıkar. Biraz erkeksi olmayı seçerler. Bir yandan da “ben kızım ama bakın bir oğlan kadar mükemmelim,” durumu gelişir.

    7- Katı, kuralcı ebeveynler de sürüngen beyni patron yapan en sık rastlanan örneklerdir.

    Bu tip aileleri kurallar yönetir. “Doğru” şekilde yapılmalıdır her şey ve asla yanlış yapılmamalıdır. Her şeyin bir doğrusu bir de yanlışı vardır. Ne yapsalar, nasıl yapsalar beğenilmez takdir görülmez. “Daha iyi olabilirler” her zaman. Böylece yanlış yapmaktan korkan, kendisini ve başkalarını yargılayan bir karakter oluşur. Bu tiplerin kafa katılıkları bedenlerine de yansır. Kaskatı dururlar. Boyunları sık sık ağrır. Hatta belki bir süre sonra fıtık olurlar. Gülmeyi bilmeyen, donuk bakışlı biri olup çıkarlar. Migren kaçınılmaz bir arkadaş olur onlara. Cinsel yönden soğuk olurlar. Bedensel teması pek sevmezler. İş hayatlarının ortak kaderi çok uğraşıp, mücadele verip az sonuç almaktır.

    8- Cinsel taciz kurbanları…

    Cinsel taciz, çok sık rastlanan bir durumdur. Fakat kişiler bunu saklarlar. Çocuklar genellikle en yakınları tarafından tacize maruz kalırlar. Abi, dede, amca v.s gibi. Çok küçük yaşlarda böyle bir şeye maruz kalan kişi, sonunda sınırları olmayan biri haline gelir. İnsanlar kolayca onun özel haklarını gasp eder. Saygısızlık yaparlar kendisine ve o sesini çıkaramaz. En küçük eşyalarına bile sahip olamaz sanki. Bir süre sonra cinsel organlarında miyomlar, kitleler oluşur.

    9- Sevgisizliğin en etkili boyutu görmezlikten gelmektir!

    Anne baba kendi meselelerine, hayatlarına, toplumdaki rollerine öyle dalıp gitmişlerdir ki, çocuklarının farkında bile değillerdir. Çocuğu dinlemezler, ona bakmazlar, onunla konuşmazlar. Onların işleri vardır. Onların sorunları vardır.

    Onların...

    Böylelikle sinik ve silik bir karakter çıkar ortaya.

    Kendini güvende hissetmek istiyorsa, sesini çıkarmamalı, öylece durmalıdır.

    Bunlar bir toplulukta isimleri en zor hatırlanan kişilerdir.

    Hayalet gibi dolaşırlar.

    Sesleri kısık, zor anlaşılır bir şekilde çıkar.

    Özür diler gibi konuşurlar sanki hep şöyle hissederler ve hissettirirler: “Yaşadığım için kusura bakmayın ne olur!”

    Bu kişilerin kendilerine yokmuş gibi davranan bir eşle evlenme ihtimali çok fazladır.

    Ya da hiçbir zaman tam olarak bağlanmamaları ihtimali...

    Hayatı içine çekmek, almak hakkına sahip olmadıklarına inandıkları için astım olma ihtimalleri yüksektir.

    10- “Sen adam olmazsın” kehanetiyle büyüyenler.

    Bu tip anne baba (ya da sadece biri) çocuklarını motive etmek için kendilerince bir yol belirlemişlerdir. Başarılı ve güçlü olması için çocuklarının hep şu sözü söylerler: “Sen adam olmazsın!” Hatta bazen motivasyonun dozunu arttırırlar. Örneğin “sen adam olursan köpekler de olur,” gibi…

    Bu sözlere birkaç tokadın eklenmesi etkiyi bir hayli arttırır.

    Bu tip bir davranışa maruz kalanlar, bu kehaneti gerçekleştirmekten başka çareleri yokmuş gibi davranırlar.

    Ne kadar yetenekli ve akıllı olurlarsa olsunlar, ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar gerçekten sonunda onlardan bir şey olmaz.

    Buradaki sır, sürüngen beynin adam olmayarak adam olmak gibi salakça bir stratejiyi sürdürme inadıdır.

    11- Çocuklarını süs bebeği gibi yetiştirerek kendilerine bağımlı kılan anne babalar.

    Bu tip ebeveynler, “dur senin yerine ben yaparım” durumundadırlar.

    Çocuklarına güvenmezler. Ya da sanki onlar hiç üzülmesin, kırılmasın, yorulmasın tavrını sürdürürler.

    Sonunda çocukta, “ben onlarsız bir hiçim” düşüncesi yerleşir.

    Başlangıçta bu durumu fark etmez. Ama ne zaman ki hayat sorumluluğu sırtına biner (daha doğrusu bindiğini hisseder; çünkü omzu o denli güçlenmemiştir,) o zaman korkular, sıkıntılar başlar.

    Ya bir çocuğun doğumu, ya yeni bir işe başlama bu güçsüzlük durumunu tetikler.

    En küçük bir iş onun için kâbus olmaya başlar. Yemek yapmak sanki dünyanın en zor işi olmuştur.

    Birdenbire bir geri dönüş yaşanır. Kişi yine sanki çocuklaşmıştır.

    12- Ölen bir kardeşinin yolunu izleyenler…

    Kendisinden önce ya da sonra bir kardeşi ölen ya da sakat doğan bir çocuk bu kardeşinin ölümünden kendini sorumlu hisseder. Onun kaderini izlemek eğilimi taşır.

    Bu kişiler ......r eğilimi taşırlar. Sanki “senin yerine ben” demektedirler.

    Hayatlarını kötüleştirmek için ellerinden geleni artlarına koymazlar. Sanki üzerlerinde bir lanet varmış gibi davranırlar.

    Kendilerine özen göstermez, değer vermezler.

    Sanki birileri her an parmaklarını onlara uzatacak gibidir.



    Yukarıdaki örneklerden insanın koşulların kurbanı olduğu sonucunu çıkartacağımız kesindir. Ama durum hiç de öyle değil. Bu resmin sadece bir kısmıdır.

    İnsan seçen bir varlıktır. Hem de en üst düzeyde. İnsanın derin düzeylerinde tüm resme hâkim olan yanı. Hangi aileyi seçerse hangi çekirdek inanca ve stratejiye sahip olacağını bilir.

    Seçimini buna göre yapar. Çünkü bu stratejiyle yola çıktığında, bu hayat için hatırlamayı amaçladığı bilgeliği fark etme şansı olacaktır.

    Yani insan başından sonuna kadar ve her konuda, her şeyi kendisi planlar.

    R.Şanal.


    Ve her ürettigim sey bana bir çok zenginlik katar. Çünkü ben ürettiklerimle insanlarin hayatlarina anlayis, saglik, umut ve konfor ve güzellik katarim. Ürettiklerim onlarin hayatlarinda fark yaratir.
    Onlar da bana bunun bedelini sevinçle ve bolca öderler.
    Bu arada gereksiz israftan, bosuna ve gösterise yönelik harcamadan kaçynirim. Çünkü bilirim ki yaradan israftan hoslanmaz.

    Gereksiz harcamalarda dikkatli, ama kendim ve baskalarinin hayatina katkida bulunacak harcamalar için cömertim.
    Bollugu hayatima çeker ve bollugu olustururum.
    Her an yaratip çogaltan yaradanin bu oyununa ben de katilmis olurum böylece

    R.Sanal

    Öncelikle şükürlerim hiç yoktan var olduğum için.
    * O'nun bendeki özüne şükrederim.
    * Beni özene bezene yarattığı ve bana akıl verdiği için.
    * Alemlerde kimseye vermediğini bana verdiği için; seçme özgürlüğünü!
    * Aklımda tasarlayabildiğim, plan yapıphayal kurabildiğim için.
    * Bana deney yapma imkânı verdiği için.
    * İstediğim kişi olma imkânını verdiği için.
    * Bazen kadın, bazen erkek.
    * Bazen zengin, bazen fakir.
    * Deneyebildiğim için.
    * Bana bu deneyleri yapacak bir alan, dünya ve yaşam verdiği için.
    * Benle birlikte gelişen yol arkadaşlarım için.
    * Onlar olmasaydı kendimi tanıyamazdım.
    * Bana yardımcı olan melekler için.
    * Çevremdeki binlerce çeşit hayvan için.
    * Biz onlarla birlikte bu yolculuğu yapıyoruz.
    * Kediler, Kuşlar, böcekler, atlar ve diğerleri için.
    * Düşünebildiğim için. Gülebildiğim için.
    * Ağlayabildiğim için.
    * Kahkaha atabildiğim için, çünkü böylece her şey birden anlam kazanıyor.
    * Ağlayabildiğim için, çünkü böylece kirlerimden arınıyorum.
    * acılarım ve sevinçlerim için, çünkü onlar benim kalbimin güçlü olmasını sağlıyorlar.
    * Ailem için, çünkü onlarla yalnızlığımı paylaşıyor ve kendi benliğime anlam veriyorum.
    * Gözlerim için, onlarla çevremi açık, berrak ve renkli görüyorum.
    * Yanlışlarım için şükrederim, çünkü onlar sayesinde öğreniyorum.
    * Kıyafetlerim için, kitaplarım için, seyrettiğim filmler için, güzel gösteriler için şükrederim.
    * Çocuklar için şükrederim, onlar bana hayatı sevdiriyorlar.
    * Yeteneklerim için şükrederim, onlar kendime saygı duymamı sağlıyorlar.
    * Aptallıklarım için şükrederim, onlar beni akıllı yapıyorlar.
    * Şükredebildiğim için şükrederim.
    * Bana acı veren insanlar için şükrederim, onlar sayesinde kendimi tanıyorum.
    * Ellerim için, kollarım için, ağzım ve burnum için şükrederim.
    * Onlar benim harika araçlarım.
    * Ayaklarım için, onlar beni istediğim yere götürüyorlar.
    * Şükrettikçe çevremde yüksek nitelikli bir alan yaratıyor ve bütün yüksek nitelikli araçları kendime çekiyorum.
    * Mutluluğu, gücü, sevgiyi, neşeyi yaratacak araçları kendime çekiyorum.
    Sevgi ve 'Işık'la


    DÜŞÜNMEYE ALIŞMAK GEREK

    R.ŞANAL


    * Nasıl ki kaslarımız hareket ettikçe gelişiyorsa, Düşünce Gücü de düşünme alıştırması yapa yapa gelişir. Düşünce ilk anda sanıldığı gibi kendiliğinden oluşan bir iş değildir. Bunun için önce boşalmak ( ki bu da bir çabayla Başarılır ), sonra istediğimiz konuyu aklımıza tesbih etmek ( çekmek ) gerekiyor.
    * Düşünceyi dış dünyaya yöneltmek ve onu düzenlemek için kullanmanın yanı sıra, asıl zor olan ve yapılması şart olan, düşünceyi kendi gönlümüze yöneltmektir. Kendi duygularımızı, davranışlarımızı objektif bir gözle irdelemezsek, giderek düşüncelerimiz de gerçek dışı olmaya başlayacaktır.
    O zaman kendimizi gerçeğe değil, gerçeği kendimize uydurmaya çalışırız.

    Zihnimiz kendi haline bırakıldığı zaman başıboş dolaşan enerji girdaplarıyla dolar. Gelişigüzel bir şekilde, bir geçmiş anılarımız( O da çarpıtılmış olarak), bir gelecekle ilgili tasarılarımız danseder kafamızın içinde. Üstelik bütün bunlar, dışarıdan bizim bilinçli bir müdahalemiz yoksa, hep geçmiş kalıpları tekrar eden bir şekilde hareket eder.
    " Alışkanlığın kısır döngüsü " diyebileceğimiz bu dinamik, şöyle gelişir: Diyelim siz matematiksel zekanızın olmadığına inanmışsınız. Bir sınava girdiniz ve karşınıza bir matematik problemi çıktı. Hemen ototmatik düşünce sisteminiz harekete geçer. "Bu problemi yapamayacağım" Neden? Çünkü gerekli formülü hatırlamıyorum" Neden? Çünkü " Benim matematik zekam zayıftır." İşte başlangıçtaki inancınıza geri dönmüş oldunuz. Böylece kader ağlarını ördü ve "Kendi kendini gerçekleştiren Kehanet" tekrar ortaya çıkmış oldu.

    YANLIŞ KABULLENİŞLERİN
    ACIMASIZ EGEMENLİĞİ

    Otomatik olarak, kabul ettiğimiz bir çok yargı vardır. Bazen bunları hiç ölçüp tartmadan kabul ederiz ve hayatımızı bu yargılarla göre düzenleriz. " Erkekler zaten böyledir", "Bu dünya sert dünyası" gibi kabullerimizin esaretinde kurarız dünyamızı. Ama bütün bunların doğruluğunu araştırmayız. Sonra da işler ters gitmeye, gerçekler gelip gelip yanlış yargılarımızı zorlamaya başladıkça, talihimize küser otururuz.
    Eğer hayatımızı mutlu ve verimli kılmak istiyorsak bu " Yanlış Yargılar Hegomonyasından " kurtulmanız gerekiyor. Neden? Niçin? Nasıl? sorularını bu yargıların üstüne bombardıman etmeniz gerekiyor. Eğer tabii ki mutlu olmak ve verimli yaşamak istiyorsak!
    Kim mutsuz olmak ister ki ? dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ne yazık ki, küçük yaşlarda mutlu olma alışkanlığını edinmemiş birinin "Mutlu olma hakkını" savunması çok güçtür. O kişi mutsuzluğun, verimsiz ve güdük bir hayatın doğal olduğunu düşünecek ve öyle yaşayacaktır. Çünkü düşünce alışkanlığı yoktur. Çünkü beyinsel bağlantılarının otoyol ağı vaktiyle kurulmamıştır. Bu bağlantı kurulmuş olsa bile yanlış kurulmuştur.
    Ülkemizde hem eğitim sistemimiz, hem de kültürel kalıplarımız düşünmeyi teşvik edici değil düşünmeyi iğdiş edici bir yapıdadır.
    Bu yüzden akıl dışı, gerçek dışı bir değerler sistemi kök salmıştır beyinlerimizin içine.
    Bu yüzden insan hayatı mutluluğa, Başarıya değil; mutsuzluğa ve Başarısızlığa mahkumdur.
    Bir yandan da düşünmeye başlamış, tartışan araştıran bir yeni dalga da oluşmuyor değil hiç şüphesiz.
    Bu iki kafa yapısı arasında gittikçe artıp gelen bir çarpışma ve tartışma anaforu oluşmakta.


    BEYNİN VE BİLİNÇALTININ SONSUZ POTANSİYELİ

    İnsan düşünce ve bilgi gücü neredeyse SONSUZ diyebileceğimiz bir potansiyele sahiptir. Aslında insan beyni "Sonsuzluğa Açılan Kapı" desek doğru söylemiş oluruz.
    Araştırmacılar, ortalama her beyinde 10.000.000.000 beyin hücresi olduğunu keşfettiler.
    Bu sayıyı daha bir gözönüne getirebilmek için şöyle bir örnek verebiliriz. Dünya'daki tüm telefon sistemleri ağı bir araya gelse, beyne oranla sıradan bir bezelye tanesi büyüklüğünde bir parça işgal eder ancak.
    Herhangi bir dakikada beynimizde 100.000 ila 1.000.000 kimyasal reaksiyon yer alır. Eldeki bu verilerle bir beynin yapabileceği bağlantıların kaç olduğunu tahmin edersiniz? 1 den sonra yanınbna 10.000.000 kilometre daktiloyla yazılmış sıfırlar. Bir de buna beynin sağ yarım küresiyle sol yarım küresi arasındaki alışverişi eklerseniz!
    Beyin üzerinde araştırmalar yapan Profesör Anokhin, beynini tümüyle kullanan bir insanın şimdi ve şimdiye kadar yaşamadığına ikna olmuş.
    Beynini birazcık kullanan insanlar neletr yapabiliyor bir de buna bakalım. Antonio de Marco Magliabechi kitapları okumuyor adeta fotoğrafını çekiyordu. Müthiş bir süratle okuduğu kitapları noktası virgülüne kadar aynen hatırlıyordu.
    Christian Friedrich Heinecken iki yaşında İncil'in tarihini tüm gerçeklerini kapsayacak ölçüde biliyordu. Üç yaşında Dünya Tarihi ve Coğrafyasını öğrendi. Dört yaşında Latince ve Fransızca konuşmayı öğrendi.
    Paul Charles Morphy 1837'de New Orleans'ta doğdu. Bir satranç dahisi. Dünya Şampiyonluğuna giderken bir yandan Hukuğu bitirdi ve dört dil öğrendi. Bu şaşırtıcı hünerlerine ilaveten, Morphy bir başka dalda belki de ilk ve tek uzman oldu. Gözü kapalı Satranç oyunu.
    Bu liste daha da uzatılabilir. Belki de aklınıza bu kişilerin özel kişiler olduğu, bizim onlar gibi olamayacağımız geliyordur. Buna katılmak mümkün değil. Çünkü onların elindeki malzemeyle bizimkisi arasında arasında hiç bir fark yok. Fark onu geliştirmiş olmaktan kaynaklanıyor.


    BİLİNÇALTI: BİLGELİK DEPOSU

    Bizim bilinçaltımız hem bu hayatımızın bütün bütün duygu ve düşüncelerimizin, anılarımızın deposudur, hem de bütün geçmiş hayatlarımızın. Düşünün belki de yüz, ikiyüz hayat! Bunların tüm bilgi deposu istendiğinde yararlanabileceğimiz bir kaynak olarak orada öyle durmaktadır.
    Bizim YÜKSEK BENLİK diyebileceğimiz bu bilgelik merkezi, şimdiki bilincimiz tarafından perdelenmedikçe ortaya çıkartılıp kullanılabilir.
    YÜKSEK BENLİĞİMİZ bize çeşitli şekillerde ulaşmaya çalışır. RÜYALARLA, SEZGİLERLE, DUYGULARLA, ANLAMLI RASTLANTILAR oluşturarark. Bütün bunları iyi deşifre edebilmek için o yönde düşünmek ve uyanık olmak alışkanlığını geliştirmek gerkir. Bunun yolu da sessiz ve sakin kalmak. Durup sezgilerin, ilhamların içimizden akmasını beklemek. Yaşadığımız her olayın bir mesaj niteliği taşıdığını görmeye alışmaktır.
    Böyle oldukça düşünce bize dışarıdan değil, belli bir çabayla zorlayarak değil, sakin ve gevşemiş haldeyken gelir.
    Bir çok önemli buluşun ve bir çok büyük Sanat eserinin uykudayken küçük ipuçlarıyla gelmesi bu yüzdendir.


    DÜŞÜNCEYİ KENDİMİZİ ANALİZ İÇİN KULLANMAK

    Dış dünyayı anlamak, iyi satranç oynamak, kitap ezberlemek, dil öğrenmek amacıyla düşünme gücümüzü kullanmak bir ölçüde kolaydır. Asıl zor olan ve bir o kadar da gerekli olan kendi kendimizi anlayabilmek ve değiştirmek amacıyla düşünce gücümüzü kullanmaktır. Çünkü bu durumda düşünen bilincin kendisini gözlemlemesi gibi çift katlı bir devreye girer.
    Biz doğumumumuzdan başlayarak, hatta doğumdan önceki hayatlarımızda, hep kendi benliğimizle başbaşa olduğumuz yanlışlarımızı kanıksarız. Onları doğru sanırız. Hatta giderek yanlışlarımızı KENDİMİZ sanmak gibi bir çarpık düşünceye kapılırız.
    Hatta daha da ilerisi bu Benliği ideal bir Benlik olarak kabul ederiz. Bu ideal Benliğimizi savunmak için her türlü yolu deneriz. Sanki hatalarımız ortaya çıkınca kendi varlığımızı kaybedecekmiş gibi bir hisse kapılırız.
    Gerçekte BİZ Hatalarımız değiliz,
    BİZ değişen duygularımız değiliz,
    BİZ değişen kararlarımız değiliz,
    BİZ değişen bedenimiz değiliz,
    BİZ değişen düşüncelerimiz değiliz,
    Bütün bunların ötesinde, değişmeyen
    bir Benliğimiz daha var.
    Gözlem yapan izleyen Ben'imiz.

    Kendimizi bu bilinçle algıladığımız zaman duygularımızı, düşüncelerimizi, yaptıklarımızı dışarıdan seyredip gözlemleyerek düzeltme şansımız olabilir.

    ARINDIRILMAMIŞ GÖNÜL
    ÇARPIK DÜŞÜNÜR.
    ARINMIŞ GÖNÜL
    EVRENSEL AKILLA BİRLİKTE
    DÜŞÜNÜR.

    İnsan dış dünyaya bakarken, kendi duygusal gözlüğünün müsaade ettiği biçimde algılar herşeyi. Bunu hepimiz bir ölçüde kendi yaşamlarımızdan biliriz. Keyifli ve güzel bir şey yaşadığımızda herşey gözümüze güzel görünür. Moralimiz bozuk olduğu zamansa aynı şeyler sıkıcı gelmeye başlar.
    Kızgın birinin bakışı, hep sinir bozucu şeylere odaklanır. İyimser biri herşeyin iyi taraflarını görür.
    Buraya kadar bir ölçüde çok bilinen bir gerçeği söylemiş oluyorum belki. Fakat işin bir başka boyutu daha var! Biz dünyaya nasıl bakarsak dünya da bize öyle yanıt verir.
    Şanssız olduğunu düşünenin işleri hep ters gider. Karamsar kişi hep acıklı olaylarla karşılaşır. İyimser kişi çevresine hep uygun kişileri ve uygun olayları çeker.


    KENDİNİ İYİ TANIMANIN GÜCÜ

    Kendini çok iyi tanıyan biri, olayları, insanları çok iyi gözlemleyebilecek güce ulaşır. Çünkü bakışında belli bir önyargı yoktur. Herşeyi olduğu gibi görür.
    Böyle olunca da, o kişi için dünya, olanaklar, güzellikler ve fırsatlar dünyasıdır.
    Bu kişide yapıcı yaratıcı yetenekler filizlenmeye başlar. Düşüncesi süratlenir ve derinleşmeye başlar. Yavaş yavaş kendinin sanki bir bilgi ve sevgi okyanusunda olduğunda hisseder. Bu okyanus, ihtiyaç halinde her türlü bilgiyi bize ulaştıran bir denizdir.
    İşte o zaman, beş duyunun ötesinde bir görüş ve algılayış alanına adım atılmış olur.
    Gözün görme sınırları ötesinde bir görüş, kulağın duyma eşiğinin çok ötesinde bir işitme yeteneği olduğu çıkar ortaya, insanın kendi aklı Evrensel Akıl'la birliktre çalışmaya başlar.


    HAYAL GÜCÜ: SEZGİSEL DÜŞÜNCENİN ÇİÇEĞİ

    Hayal gücü insanın düşüncelerinin mükemmel bir şekilde resimleştirilmiş halidir. Hayal gücü de geliştirilip mükemmelleştirilebilir.
    Hayal gücü düşünmekten öte bir şeydir. Gerçekleşmeye en yakın düşüncedir Hayal!
    Kelimelerle değil şekillerle düşünmeye başladığı zaman insan beyni fikir oluşturmakla kalmaz, daha da ilerisi YARATMAYA başlar.
    Eğer bu Hayaller gücü ve devamlı bir arzuyla desteklenirse, bir de kafamızdaki fotoğraf bir de sesler ve renklerle zenginleştirilirse gerçekleşme olaslığı artar.
    Bu konuda günümüzde bir çok araştırma yapılmaktadır. Fakat en iyi araştırma insanın kendi hayatında hayal gücünün mucizelerini DENEYEREK görmesidir.

    üşünce gücünün mucizesi artık her alanda etkinliğini hissettiriyor. Migren, Alfizem gibi fiziksel hastalıklar, düşünce gücüyle tedavi edilebiliyor. Tek yapmanız gereken, hastalıktan kurtulmayı gerçekten istemek. Hastalığın oluşma nedeni ve düşünce gücüyle tedavi ;


    Fiziksel bir sorunun olduğunda listeyi kullanma yolu:


    1. Sorunun zihinsel nedenine bak ve bunun senin için doğru olup olmadığını düşün.
    Değilse, sessizce otur ve kendine sor: “Bende bunu yaratan hangi düşünceler olabilir”
    2. Şu sözleri tekrar et: “Bilincimde bu koşulları yaratan düşünce kalıbını bırakmaya
    hazırım.”
    3. Yeni düşünce modelini birçok kez tekrar et.
    4. İyileşmenin zaten başlamış olduğunu varsayıp, iyileşmeyi kabul et.

    Addison hastalığı: (Derin boyutta duygusal yoksunluk. Kendine duyulan kızgınlık.)
    “Bedenimin, düşüncelerimin, duygularımın bakımını sevgiyle yapıyorum.”

    Adrenal sorunlar: (Yenilgi duygusu. Kendine aldırış etmemek. Endişe) “Kendimi seviyorum
    ve onaylıyorum. Kendime bakma isteğini duyuyorum.”

    Ağlamak: (Gözyaşları hayatın ırmaklarıdır. Üzüntü ve korkudaki kadar sevinçte de gözyaşı
    dökülür.) “Tüm duygularımda huzur içindeyim. Kendimi seviyorum ve onaylıyorum.”

    Ağrılar, Sızılar: (Sevgiye hasret çekmek. Dokunulmayı özlemek.) “Kendimi seviyorum ve
    onaylıyorum. Sevecen ve sevilen bir insanım.”

    AIDS: (Kendini reddetmek, cinsel suçluluk ve yetersizlik duygusu.) “Hayatın kutsal ve
    görkemli bir ifadesiyim. Cinselliğimden haz duyuyorum. Kendimi seviyorum.”

    Akciğer sorunları: (Hayatı kabul etmemek. Depresyon. Üzüntü. Dolu dolu bir yaşama
    kendini layık görmeme.) “Hayatım mükemmel bir denge içinde. Hayatı dolu dolu yaşamaya
    hakkım ve kapasitem var.”

    Akıntı: (Eşe duyulan kızgınlık. Cinsel suçluluk duygusu. Kendini cezalandırma.) Başkaları,
    kendime duyduğum sevgi ve saygının aynalığını yapıyor. Cinselliğimin coşkusunu
    yaşıyorum.”

    Allerjiler: (Kime allerji duyuyorsunuz? Kendi gücünü reddetmek) “Dünya güvenli ve dostça.
    Güvencedeyim. Hayatla barış içindeyim.”

    Alkolizm: (Ne yararı var? Yararsızlık, suçluluk, yetersizlik duygusu. Kendini reddetme.) “Şu
    anda yaşıyorum. Her an yeni bir an. Özdeğerimi görmeyi seçiyorum. Kendimi seviyorum ve
    onaylıyorum.”

    Alzheimer hastalığı: (Yaşamı terketme arzusu. Hayatı olduğu gibi kabul edememek)
    “Herşey doğru zaman ve mekan sıralaması içinde gelişiyor. Her şey olması gerektiği gibi
    oluyor.”

    Amfizem: (Yaşam korkusu. Kendini yaşamaya layık bulmama.) “Dolu dolu ve özgür
    yaşamak en doğal hakkım. Hayatı ve kendimi seviyorum.”

    Amnezi: (Korku, hayattan kaçış. Kendi ayakları üzerinde duramama.) “Zeka, cesaret ve
    özdeğere daima sahibim. Hayatta olmayı seviyorum.”

    Kuantum terapotik şifa

    Şifanın etkileyici seviyeleriyle aktive edilen sevgi ve niyetimizin gücüyle ana kaynakla temasa geçerek ulaştığımız titreşimlerle denge ve rahatlama sağlanmasına kanal olan uygulayıcının elerinden güç dolu ve saf şekilde akan şifa enerjisi, ruhu, bedeni, zihni sararak enerji kanallarındaki tıkanıklıkları ve olumsuz duyguları temizleyerek arınma sağlar ve hastalıkların kaynağını şifalandırıp gerekli duygusal boşalmalara yardımcı olur.

    Nefesimiz yardımıyla çakralarımızdan topladığımız enerjiyi ellerimiz ve nefesimiz yardımıyla hafif dokunuşlarla şifa olarak aktarma gücüyle bedenin kendini şifalandırmasını sağlar.

    Uygulayıcı beden taraması ve nefes tekniklerini kullanarak kendi titreşimini en yüksek seviyeye çıkarmasını öğrenmiştir. Ellerini enerjisi düşük bir bedene uzattığında, o beden kendi frekansını uygulayıcının titreşim frekansına uyumlayacaktır. Yüksek frekansa geçen beden zekası aldığı bu enerjiyi nasıl kullanacağını iyi bildiğinden şifanın gerçekleşmesi için gerekeni yapacaktır.

    Şifacılar pozitif enerji üretirler bunu negatif enerjinin yerleşmiş olduğu auraya çakralara ve bedene aktarırlar. Sağlıklı enerjiyi alan hasta organ rezonansa uyumlanarak sağlıklı haline dönüş yapar ve şifa yerini bulmuş olur.

    Bizi çevreleyen evren sonsuz ve tükenmeyen bir enerjiye sahiptir. Bu bizi canlı tutan büyük bir gücün dalga boyutudur. Tekrar canlandıran ve düzenleyen ruhsal kaynaktır. Özünde taşıdığı güçlü, uyumlu enerji yoluyla daha dengeli rahat bir seviyeye gelinmesine yardım eder.

    Bedenimizde oluşabilecek her hastalığın duygusal bir yanı olduğunu biliyoruz. Bastırılmış ve çözümlenmemiş duygular şifa titreşimlerini bloke ederek hastalığa neden olurlar.

    Şifalanan bedende bu blokajlar tıkanıklıklar açılır. Organların fiziksel ruhsal duygusal bedenlerin acı ve hastalıktan şifa bulup beslenmelerini dolayısıyla mutlu ve sağlıklı olmayı sağlar.

    Tüm canlılar yaşam enerjisiyle doğarlar, yaşam enerjisi seviyesi düşük olanlar daha sık ve kolayca hasta olurlar.

    Ruhsal ilke ve yasalara yani öz varlığına uygun biçimde yaşayan bir insan kolay kolay hasta olmaz.

    Şifalanan beden sükunet ve sakinliğe, yeni bir yaşam şekline ulaşır.

    Sadece fiziksel bedeni iyileştirmekle kalmaz aynı zamanda duygulara zihne ve ruha da etki ederek rahatlama güvenlik vb. gibi birçok duygunun hissedilmesine yardımcı olur.

    Hafif dokunuşlarla ağrıların azaldığını yaraların kapanmaya başladığını hatta kemiklerin kendiliğinden düzene girdiğini görebiliriz. Kendimizin ve başkalarının enerji frekansını yükseltip, bedenin kendi kendisini iyileştirmesi ve yaşam kalitesini arttırmasını sağlar.

    egonun kodlanması

    kodlamalar şöyle çalışılıyor


    1-- karşındaki kişi ellerini çarpı yaparak omuzuna koyuyor.sende onun arkasına geçerek ellerinin üzerini ellerini koyarak sen benim sürüngen beynimsin diyorsun kişiyi 3 defa ama karşındaki kişinin göözleri kapalı olacak

    2-- kişinin önüne geçip ellerini sana uzatarak eller avuçları birbirine bakacak senin elin üstte olacak şekilde şunları söylüyorsun.

    3--sen saf enerjiden yaratılan sevgi ve huzursun diiyorsun.3 defa ve aynı şekilde sen kaynağa bağlısın diyeceksin 3 defa.

    4--kişiye soracaksın.nasıl hissediyorsun kendini diye benim sürüngen beynim olarak
    kişi bu işleme uygunsa tabi.kişi sana sende ara sıra olabilen şeyleri söyleyecektir senin bildiğin ama farkedemeğin şeyleri bir nevi fal gibide diyebilirisn.ama kesinlikle fal değildir.. bisüre ona sorular sor. aldığın cevaplar tatmin etmiyorsa seni.

    5--birbiirnizle sarılın seni seviyorum deyin.öyle bisüre kalın kendinle barışma anıdır bu.seni affediyorum,seni olduğun gibi kabul ediyorum onaylama kelimeleri kullan kişiye.

    6--ellerinizi gene avuçlar birbiirne bakacak şekilde senin ellerin üzerinde olamlı yaşamında nelerin olmasını istiyorsan söyle

    7--.MESALA--öenenmliyim değerliyim, sağlıklıyım,huzurluyum,bilgeyim,hatırlıyorum, enerjimize uygun işleri insanları hayatımıza çekelim uygun olamayanların gitmelerine izin verelim.yüksekbenliğime odaklıyım,evren bana hizmet ediyor.TANRIsallığımı kullanmayı ve ifade etmeyi seçiyorum şimdi andan itibaren diyorsun.

    8-- gene kuacaklaşma.

    9-- senin ller altta olarak kişi sana söylediklerinin hepsini uygulayacağıma sana söz veriyorum diyecek seni seviyorum kelimeleri kullanılacak barışma olacakkendinle

    10--.gene sarılacaksınız.

    11--sen kişinin arkasına gecerek kişinin adını soyadını söyleceksin mesala kişinin adı pembe yetişen olsun . sen mustafa karademirsin diyeceksiniz

    kuantum sağlık çalışması

    neren ağrıyorsa mesala diyelimki başın ağrıyor


    1-- karşındaki kişi ellerini çarpı yaparak omuzuna koyuyor.sende onun arkasına geçerek ellerinin üzerini ellerini koyarak sen benim başımsın sen benim başımsın sen benim başımsın diyorsun kişiyi 3 defa,

    2-- kişinin önüne geçip ellerini sana uzatarak elleriniz avuçlarınız birbirine bakacak senin elin üstte olacak şekilde şunları söylüyorsun.sen saf enerjiden yaratılan sevgi ve huzursun sen saf enerjiden yaratılan sevgi ve huzursun sen saf enerjiden yaratılan sevgi ve huzursun diiyorsun.3 defa ve aynı şekilde sen kaynağa bağlısın sen kaynağa bağlısın sen kaynağa bağlısın diyeceksin 3 defa.

    3--kişiye soracaksın.nasıl hissediyorsun kendini diye benim başım olarak neden ağrıyorsun neyi farketmem gerekiyor diyeceksin.kişi bu işleme uygunsa tabi.kişi sana bişeyleri söyleyecektir senin bildiğin ama farkedemeğin şeyleri bisüre ona sorular sor. aldığın cevaplar tatmin etmiyorsa seni.

    4--birbiirnizle sarılın seni seviyorum deyin.öyle bisüre kalın başınla ağrınlarınla barışma anıdır bu.seni affediyorum,seni olduğun gibi kabul ediyorum onaylama kelimeleri kullan kişiye.bundan sonra dediklerini yerine getireceğim söz veriyorum diyeceksin

    5--ellerinizi gene avuçlar birbiirne bakacak şekilde senin ellerin üzerinde olamlı yaşamında nelerin olmasını istiyorsan söyle

    6--.MESALA--öenenmliyim değerliyim, sağlıklıyım,huzurluyum,bilgeyim,hatırlıyorum, enerjimize uygun işleri insanları hayatımıza çekelim uygun olamayanların gitmelerine izin verelim.yüksekbenliğime odaklıyım,evren bana hizmet ediyor.TANRI sallığımı kullanmayı ve ifade etmeyi seçiyorum şimdi andan itibaren diyorsun.

    7-- gene kuacaklaşma.

    8-- senin eller altta olarak kişi sana söylediklerinin hepsini uygulayacağıma sana söz veriyorum diyecek seni seviyorum kelimeleri kullanılacak barışma olacak ağrılarınla başınla

    9--.gene sarılacaksınız.

    10--sen kişinin arkasına gecerek kişinin adını soyadını söyleceksin mesala kişinin adı efsal yetişen olsun . sen efsal yetişen sin diyeceksin 3 defa

    Kuantum Düşünce Tekniğiyle hem aşkı keşfetmek hem de hayatınızı renklendirmek elinizde. Aşkın ve mutluluğun sırrının Einstein'in Kuantum Teorisinde gizli olduğunu biliyor muydunuz? Einstein bu teoriyi bulduğunda aslında gerçek mutluluğun formülünü çözdüğünü düşünmemişti sanırız. Oysa tüm dünyada Kuantum Teorisi artık beyin gücümüzü ve benliğimizi keşfetmek amacıyla kullanılıyor. Latince "Quanta", yani "kaç" sözcüğünden gelen Kuantum, atomların sıçrayışı ve bir yerden bir yere kaçışını ifade ediyor.

    Atomların hareketlerini incelerken, belli bir noktadan sonra hareket ve kütlelerinin neye göre değişiklik gösterdiğini çözümleyemeyen bilim adamları, beyindeki hareketliliğin yani düşüncelerin de kendi gönderdiğimiz enerjiye göre oluştuğunu görüyor. Yani beynimiz, Kuantum alanına gönderdiğimiz enerjiye göre yeni ve farklı düşünceler üretiyor. İçimize kapanıp negatif enerjiyle yüklendiğimiz zaman beynimiz kısırdöngüler ve tekrar eden düşünceler üretmekten öteye gidemiyor. Beynimizde oluşan Kuantum sıçraması daha önceki düşüncelerimizin dışına çıkıp yeni bir şey oluşturmamızı sağlıyor. Siz "Benim kimliğim ve kişiliğim bu,ben bunların dışına çıkamam" dediğiniz sürece, gerçek mutluluğu da maalesef bulamıyorsunuz. "Ben artık değiştim" diyebilmek bu noktada önem arz ediyor olmalı.

    Sevmenin, insan yaratıcılığını ve mutluluğunu en üst düzeye ulaştırdığını söyleyen Günseli, "Biz insanlara önce kendilerini, sonra da tüm evreni sevmelerini öğretiyoruz.

    Aşık olduğunda insanın beyninin maksimum yaratıcılığa ulaştığını belirten Günseli, istediğiniz her şeyi kendi düşünce gücünüzle gerçekleştirebileceğinizi söylüyor. Kendimizi hayata açtığımız sürece etrafımızdaki tüm pozitif enerjileri çekiyor ve yenileniyoruz.

    Aşk da aynen hayatı yaşamak gibi. Kendinizi karşınızdakine açar ve tümüyle sunarsanız, yepyeni ama çok daha güzel bir benlik oluşturabiliyorsunuz. Belki bu benliği oluştururken pek bir parçalanıp, dağıldığımız doğru ama bu sonunda bize çok daha güçlü bir benlik kazandırıyor. Şanal Günseli Kızılderililerin bir atasözünü hatırlatıyor."İki şey gizlenemez; duman ve aşk".

    AŞK SAKLANMAZ

    Günseli, "İki insanın birbirine aşık olduğunu hemen anlarsınız. Çünkü farkında olmadan yaydıkları bir çekim enerjisi vardır. İnsanların bedensel varlığı dışında,bir de kuantumsal enerji varlığı vardır. Eğer gözümüz Ultra-V ışınlarını görebiliyor olsaydı,biz de o iki insan arasında gidip gelen ışınların farkına varırdık. Zaten o çekim enerjisiyle mutlaka yan yana gelmek ya da iletişime geçmek isterler." Aşık olduğumuzda maksimum seviyeye ulaşan kuantumsal enerji, gözlerin parlamasına,başımızın ve bedenimizin daha dik durmasına neden oluyor. Beyin olumlu bir enerjiyle harekete geçtiğinde gözler ışık saçarken, vücudumuz da içine kapanmak yerine, kendini dışa doğru açma eğilimi gösteriyor. Kısaca önce kalbimiz, sonra da beynimiz...
    Biz onları hayata açtığımız sürece aşk da, mutluluk da, başarı da bize kapılarını açıyor.

    SEVGİLİ / EŞ İLE İLGİLİ SORULAR

    Nasıl bir ilişki istersiniz?

    Nasıl bir iletişim ve karşılıklı etkileşim olmasını istersiniz?

    Nasıl bir samimiyet ve cinsel hayat istersiniz?

    Birlikte nasıl bir hayatı planlamak istersiniz?

    İdeal eşinizle tanışsaydınız, o da size aşık olur muydu?

    Başka bir insan için "mükemmel" bir eşmişiniz?

    İdeal eş olmak için ne yapmak, neye sahip olmak istersiniz?

    Birlikte ne gibi maceralar yaşamak, nasıl tatillere gitmek ve faaliyetler yapmak istersiniz?

    Birlikte yaşayacağınız evi nasıl hayal ediyorsunuz?

    İdeal eşinizi nasıl hayal ediyorsunuz?

    İdeael eşinizle bir ilişki içinde olduğunuzu henüz farkı etmediyseniz, neyi çökertmek istersir

    İlişkinizin hangi alanlannda daha fazla kontrol sahibi olmak istersiniz?

    Eşinizle birlikte gelecek için ne gibi planlarınız var?

    Akıl hocası yada öğretmen olarak kimi istersiniz?

    İlişkilerle ilgili hangi kitapları okumak istersiniz?

    Birlikte yada bağımsız olarak hangi kurslara katılmak istersiniz?

    Size nasıl meydan okunmasını istersiniz?

    Nasıl desteklenmek istersiniz?

    kuantum kahkahaları

    sonsuz ve tanımsız kahkahalar (kuantum kahkahaları :) )

    Yeni Bilinç ve Mizah
    Yeni bilinçte mizah arabayı çalıştıran enerji kaynağı (benzin) gibidir. Gülmek neredeyse hayatidir.

    Yaptığımız yaşam yolculuğu sırasında tüm kalıplarımızı kırmayı öğrenir ve inanç sistemlerimizi salıveririz. Bu eskiden ciddiye aldığımız her şeye gülebilmeye götürür bizi.

    Yeni bilinç bir anlamda ciddiyeti salmak demektir.
    Eğer dünyada kendi yolculuğumuzu yapıyorsak, iyi –kötü diye bir şey yoksa, ciddiye alınacak hiçbir şey de yok demektir.

    her şey deneyimdir, başarı-Başarısızlık yoktur, bu ilk öğrendiğimiz kavramlardan biridir.
    Burası bir oyun alanıdır, bizlerde kendi deneyimini yaratan oyuncularız. Farketsek de fark etmesek de kendi oyunumuzun senaryosunu yazar, oyunu biz yönetir, başrolümüzü oynarız.

    Bunun bir oyun olduğunu bildiğimizde ne kendimizde, ne diğer insanlarda, ne dünyanın gidişatında bizim ciddileşmemizi gerektirecek hiçbir şey yoktur aslında.

    Bu elbette başkalarına anlayış, ilgi,sevgi ve şefkat göstermemek demek değildir.
    Duygularımızı şimdi anında olduğu gibi yaşamamak, içimizden ağlamak geldiğinde ağlamamak vs demek değildir. Oyun içinde anda ne hissediyorsak onu yaşarız, yaşamaya izin veririz.

    Ancak durum ne olursa olsun, ona başka bir bakış açısıyla, daha hafif bir bakış açısıyla bakabiliriz demektir.

    İnsan sınırlılıkları ölçüsünde gülmekte de ölçülüdür.
    Özgürleştikçe gülmekte de özgürleşiriz.

    Nelere gülebiliyoruz? Kendimize! Başkalarına, komik olaylara, komedi filmlerine!
    Nelere gülebiliriz?
    Her şeye gülebiliriz, her şeye...

    Bu ilk bakışta insan benliğe tuhaf ve meydan okuyucu gelebilir. Evet komedi olarak algıladığımız şeylere gülebiliyoruz ama bir drama nasıl gülebiliriz? Başkalarına onlarla alay etmeden, incitmeden gülebilir miyiz?

    Dramın içindeyken, ya da onu hissederken. Belki tam o anda gülemeyebilirsiniz, peki ya sonra kendinizle baş başa kaldığınızda, onun dışına çıktığınızda, bunun gülünecek yanlarını keşfedebilir misiniz?

    Sadece yükseliş anlarında, kendinizi çok iyi hissettiğiniz anlarda değil, diğer anlarda da kendinize, yaşama, olaylara, insanlara, her şeye gülebilir misiniz?
    Gülmemekle ilgili toplumun belirlediği kalıpların dışına çıkabilir misiniz?

    Ya yaşamla ilgili kalıpların dışına, size dayatılan iyi bir yaşam hep kendini iyi hissetmek, yüksek enerjili olmak, Başarılı olmak, şu olmak, bu olmak kalıplarının ötesine geçebilir misiniz?

    Bu sizi gevşetecektir.
    Bizlere toplu bilinç tarafından dayatılan, klişe olmuş komedi dizilerinin, fıkraların, filmlerin, tüm bunların ötesine geçebilir misiniz?

    Yeni bilinçte olup olmadığınızı gözlemlerken bunu etkili bir araç olarak kullanabilirsiniz.
    Bir günde ne kadar gülüyorsunuz? Ve nelere gülebiliyorsunuz?

    En son ne zaman yüksek sesli, karından gelen kahkahalar attınız ?
    Buna şimdi bir göz atın ve sonra ileriki bir tarihte yeniden bakın.

    İçinizde çeşitli özgürlük noktalarına ulaştıkça, onları kucakladıkça gülebildiğiniz şeylerin de genişlediğini ve arttığını göreceksiniz.

    Aslında çok basit rakamlar bize bununla ilgili ipuçlarını verir.
    Bir yetişkin günde ortalama ne kadar güler?

    Bir çocuk ne kadar güler sizce?

    Araştırma rakamlarına bakabilirsiniz ama sadece soruya bakarak, rakamlara hiçde ihtiyacınız olmadığını göreceksiniz.

    Bir çocuk bir günde defalarca güler, ya bir yetişkin?
    Ya siz ?



     kuantum düşünce tekniği kuralları herkez okusun



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi @KlavYE@ -- 19 Eylül 2009; 15:24:29 >







  • Editt: Teşekkür ederim bilgiler için



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Jaraxxus -- 18 Eylül 2009; 22:07:48 >
  • resmler cıkmadı sadece linker var.
  • yazdığım cümleleri sırayla kendinize doğru dusunerek okuyunuz.
  • Herkes olacaktı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Haa? -- 18 Eylül 2009; 22:15:02 >
  • Sırf alıntı yapmışsın,düzgün konu açmak istiyorsan önce kendi süzgecinden geçirirsin az ve öz bir biçimde yansıtırsın.
  • Eğlem değil eylem !

    Ayrıca kimse bu kadar şeyi okumaz , hatta kendimden örnek veriyorum gözüme o kadar iğrenç , bayık geldi ki sadece başını okuyabildim..
  • Bu kitabı annem okudu. Bazı bölümlerini ben de okudum.
    Gayet saçma bir kitap. Kişisel gelişim kitapları arasında tek bu kitap kalsa yine de okumam, başka bir tür seçerim.
    Yok nasıl böyle yorum yaparsın, amanda öyledir, filanda böyledir yorumlar yapmayın. Kişisel yorumumdur, önceden uyarayım !

    Not: Kuantumla alakası bile yok. Fizik okumayı sevdiğiniz için alacaksanız, bulaşmayın !



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ibrekka -- 18 Eylül 2009; 22:45:52 >
  • yazdıkların çok güzel kuantuma karşı hep ilgim olmuştur kitaplarını alıp okumayı düşünüyorum
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Anakhrapat

    Sırf alıntı yapmışsın,düzgün konu açmak istiyorsan önce kendi süzgecinden geçirirsin az ve öz bir biçimde yansıtırsın.



    kelimeleri bozuk cümleler dusuk bolumler benim not defterimden direk alıntıdır. biraz once wordda yazdım.

    diğerleri de konuyla ilgili birkac sitede gordum alıntıladım

    tavsiyem okumak isteyenler cıktısını alsın okusun gozleriniz yorulmasın.
  • paylaşıma lafım yok ama söylenenlerin hepsine şunu diyebilirim;

    hadiiiii leeeaaaayynnnn...


    noT: yanış anlaşılmasın lütfen kimseye değil yazıda anlatılanlara tepkim
  • mesela nesine tepkilisin .seni tepkili yapan nedir? kendine sor bakalım

    BUNLAR KİMİN DÜŞÜNCELERİ . TEKRAR ET.
  • güzel olmuş
  • özet geçer misin roman gibi bi şey yazmışın kimse okumaz bunu başını bile okumadım çok sıkıcı geldi
  • hocam bunlar okuncakmıydı
  • okumuyacağımızı bile bile neden db şişirmekten başka bir halt becermeyi düşünmüyorsun evlat!
  • Where is the Summary ?
  • ÖZET GEÇ
  • Hepsini okudum.Kuantum düşünce tekniği ile alakası olmadığını söyleyebilirim genel anlamda.Ha var tanıdık yönleri ama genel anlamda alakası yok.
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.