Şimdi Ara

Friedrich Nietzsche

Bu Konudaki Kullanıcılar:
4 Misafir (1 Mobil) - 3 Masaüstü1 Mobil
5 sn
77
Cevap
2
Favori
9.724
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Friedrich Nietzsche 15 Ekim 1844 - 25 Ağustos 1900
     Friedrich Nietzsche

    Hayatı ve Felsefi Görüşleri ( Vikipedi )

    "Tanrı Öldü" iddiası


    "Tanrı öldü", Nietzsche'nin en popüler sözüdür. Bu düşünceyi Nietzsche, ilk kez Şen Bilim adlı eserinde dile getirmiştir. O dönemin koşullarına göre yorumlanması gereken "Tanrı'nın Ölümü" düşüncesini, kendi tabiriyle bir kaçığın ağzından duyurur. Gündüz vakti elinde fenerle dolaşıp "Tanrı öldü! Tanrı öldü!" diye bağıran bir delinin ağzından, Tanrı'nın ölümünü ilan eder.
    Friedrich Nietzsche, Basel, yaklaşık olarak 1875.

    Nietzsche "Hiçbir adalete sığmayan, sayısız çatışma ve acılar iyi bir Tanrı'ya nasıl mal edilebilir?" düşüncesinden yola çıkarak, Tanrı'nın ölümünün insanın anlaşılmaz olan doğasını yenmesi için ve üst insan'a ulaşılabilmesi için bir mecburiyet olduğunu savunmuştur.

    Tanrı'nın, insanı yeryüzüne acı çekmesi için yolladığına inanır. Nietzsche bunu Empedokles adlı eserinde de vurgulamıştır. Nietzsche'ye göre "Sanatçı Tanrı" kendisini Yunanlıya bir model olarak sunar. Onun kendisine bir şekil vermesini, mermerin ya da taşın içinde gizli kalan heykeli çıkarıp, sonra da gerçekleştirilen bu sanat yapıtının tadına varmasını önerir. "Hristiyan Tanrı" ise emredicidir. İnsanın dünya nimetlerinden faydalanması yerine, çile çekmesini ister. "Tanrı'yı yadsıyoruz, Tanrı'nın sorumluluğunu yadsıyoruz ve böylece, yalnızca dünyayı biliyoruz." Nietzsche olaylar sonrası insanların Tanrı'yı suçlamayarak suçu dünyaya bulmalarının yanlış olduğunu düşünmüştür. Nietzsche'ye göre geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.

    Bununla beraber, bu araçlar bizim için dayanılması zor bir dünyayı dayanılabilir kılabilmeye hizmet ederler. Bu hizmet yıllardır dinlerin varoluşu ile de desteklenmektedir. Dinler bize öbür dünya gibi güzel vaatler sunarak, bize bu dünyada yapmamız gerekenleri buyururlar. Bu buyruklar, insanların özgür ve başkaldıran doğasını yoketmeye onları birer sürü parçası haline getirmeye yöneliktir.

    Nietzsche Tanrı anlayışına ve hayatı katlanılabilir kılan araçlara karşı çıkar. Öte yandan, bunlar varolmadan yaşamanın ne kadar zor olduğunu ve ne kadar yüksek düzeyde hayat ve birey bilinci gerektirdiğini söyler. İşte onun istediği de budur. Bilime ve dine hizmet edenler bu noktada birbirinden farklı değillerdir. İkisi de bu araçların ve vaatlerin tekrar tekrar insan hayatına girmesine ve insanların bunlara körü körüne bağlanmasına neden olurlar.

    İnsanlar bu araçlardan kurtulup zorla bir gereklilik kazandırılmış dünyadan sıyrılmalıdırlar. Tanrı ölmüştür; çünkü insan kendi hareketlerini yönlendirebilecek düzeydedir. Fakat tahmin edildiği gibi Nietzsche bu durumdan tam bir çıkış önermez. Bu çıkışı insanların başarabileceğini söyler.

    Tanrı'nın ölümünü büyük bir reddedişe ve kendi üzerimizde sürekli bir zafere dönüştüremezsek, bu kaybın bedelini ödemek zorunda kalırız.

    Aforizma (özlüsöz) Nietzsche'nin en belirgin edebî tarzıdır.


    * Ahlak, bireyin içindeki sürü içgüdüsüdür.

    * Ahlak esasen toplumu çöküntüden kurtaracak ve toplumun muhafazasını sağlayacak bir araçtır.

    * Ahlaki gerçekler diye bir şey yoktur.Ahlaksız toplum vardır.

    * Ah bu melankoli. İnsanın gerçekten boğulabileceği bir deniz var mıdır?

    * Arzularımız o kadar şiddetlidir ki bazen birbirimizi parçalamak isteriz. Ama topluluk duygusu bizi durdurur. Lütfen not edin : işte bu , neredeyse ahlakın tanımıdır.

    * Ah, buldum onu kardeşlerim! İşte, en yüce dorukta kanıyor sevinç pınarı benim için! Burada, hiçbir ayak takımının benimle birlikte içemeyeceği bir yaşam var! Akışın nerdeyse pek yoğun geliyor bana, ey haz pınarı! Doldurayım derken, sık sık yeniden boşaltıyorsun kadehi!

    * Ancak hepiniz beni inkar ettiğiniz zaman size dönmek isterim. Gerçekten,kardeşlerim,o zaman kaybettiklerimi başka gözlerle arayacağım.O zaman sizleri başka başka bir sevgi ile seveceğim.

    * Av ve zafer için tutkuyla donanan görkemli yırtıcı hayvan, sarışın canavar görmezlikten gelinemez. Bu gizli temel, zaman zaman patlar, hayvan tekrar vahşete döner. Romalı, Arap, Alman, Japon soyluluğu, Homeros'un kahramanları, İskandinav Vikingleri ... tümü de bu gereksinimi paylaşıyorlardı.Nereye gitseler arkalarında "barbar" kavramını bırakan bu soylu ırklar, en yüksek kültürlerinde bile, bunun bilinçliliğini gösteriyor, gururunu taşıyorlardı.

    * Aşk nedir? Yaradılış nedir? Hasret nedir? Yıldız nedir?" böyle soracaktır son insan ve kırpacaktır gözlerini. O zaman yeryüzü küçülmüş olacaktır, her şeyi küçülten son insan onun üzerinden sıçrayacaktır.Cinsi, toprak piresi gibidir, kökü kurutulamaz; son insan herkesten uzun ömürlü olandır. "Saadeti biz keşfettik"- derler son insanlar ve gözlerini kırparlar.Onlar yaşanması güç semtleri terketmişlerdir: zira hararet lazımdır kişiye. Henüz komşu sevilmektedir, ona sürtünülür. Zira hararet lazımdır kişiye. Hasta olmak ve kuşku duymak günah kabul edilir: sakınarak yürürler. Budaladır, buna rağmen ayakları taşa sürçen ya da insanlara takılıp tökezleyen kişi. Ara sıra bir miktar zehir: bu hoş rüyalar gördürür. Ve nihayetinde alınan fazlaca zehir, huzur içinde bir ölüm temin eder bu da. Hala çalışmaktadır kişi, zira iş eğlencelidir. Fakat dikkat edilir, eğlencenin kişiyi tüketmemesine. Artık kişi ne zenginleşir ne de züğürt kalır. Her ikisine de katlanmak güçtür. Kim hükmetmek ister ki artık? Kim artık itaat etmek ister? İkisine de katlanmak güçtür. Çobansız bir sürü! Herkes aynı şeyi ister, herkes birdir: kendini farklı hisseden, gönüllüdür tımarhaneye. "Bir zamanlar dünyanın tamamı çılgındı." -deyip en kurnazları, göz kırparlar.İnsan zekidir ve olup biten her şeyi bilir: bu nedenle iğnelemelerinin sonu yoktur. İnsanlar hır gür halindedir hala, ancak çabuk barışırlar- aksi takdirde mideleri bozulur.İnsanın, gündüz için ayrı, gece için ayrı, küçük şekerlemeleri vardır: yine de değer verirler sağlığa. "Saadeti biz keşfettik"- derler son insanlar ve göz kırparlar...

    * Ah!..En yüksek umutlarını kaybeden soylular tanıdım ben.Şimdi kara çalmaktalar tüm yüksek umutlarına. Artık küstahça yaşıyorlar,anlık hazlar içinde , ve ertesi güne dair hedefleri yok neredeyse..."Ruh , şehvettir!" .... böyle derlerdi.Bu sırada kırıldı ruhların kanatları ; şimdi yerlerde sürünüyor ruhları ve kirletiyor kemirdiği her şeyi.. Bir zamanlar kahraman olmayı düşünüyorlardı...şehvet düşkünüler şimdi.Kahraman , artık onlar için bir kasvet ve dehşet!Fakat sevgim ve umudumla sana yemin ederim : terk edip gitme ruhundaki kahramanı!Kutlu tut en yüksek umutları!

    * Az bilen ve az düşünen çok konuşur.

    * Acı çeken dostuna dinlenmesi için yer göster ama dikkat et yatak sert olsun.


    * Barış zamanında savaşçı kendine çatar.!

    * Başarının sonu yalnızlıktır.

    * Birini suçlamak üzere ileri uzattığın elinin 3 parmağının seni gösterdiğini unutma.!

    * Benim hayalimdeki aşk, iki insanın birbirini sahiplenme duygusundan çok daha öte bir şey.

    * Başkaları yararına çok şey yapıldığı için dünya mükemmel değildir.

    * Beni öldürmeyen herşey beni güçlendirir.

    * Bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır.

    * Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.

    * Biz arzulanana değil arzulamanın kendisine âşığızdır.

    * Bir kez yürünmüş bir yola düşenlerin sayısı çoktur, hedefe ulaşan az ..

    * Bütün hedefler yokedilmiştir.Değer biçmeler birbirlerine karşı cephe almışlardır.

    * Bence hayatın kendisi gelişme içgüdüsü , idame içgüdüsü , güçlerin biriktirlmesi içgüdüsüdür : Güce yönelmenin olmadığı yerde çöküş vardır.İddaam şudur ki,insanlığın yüce değerlerinde işte bu yöntem esiktir ; en kutsal isimler altında hüküm süren değerler , çöküş değerleri , nihilist değerlerdir.

    * Bizi farklı kılan şey , tarihte , doğada veya doğanın arkasında hiçbir Tanrı'yı tanımamamız değildir. Bizi farklı kılan , Tanrı diye hürmet edileni Tanrı'ya benzer bulmamamızdır.

    * Biz , tekrar ahlaktan arıtılmış olan dünyada yaşamaya cesaret eden az ve çok sayıdakiler ; Biz putperestler! İnanca göre ; Olasıdır ki biz , pagan inancın ne olduğunu ilk kavrayanlarız. İnsanın kendisi için daha yüksek varlıklar tasarlaması , lakin O'nu iyinin ve kötünün öte yanında görmesi sözkonusudur.Her yüksek olmanın , ahlaksız olarak takdir etmek mecburiyetinde kalınması sözkonusudur.Biz , "Olimpus"a inanırız! Çarmıha gerilene değil!

    * Bir genci bozmanın en iyi yolu, ona aynı düşüneni farklı düşünenden daha çok saymayı öğretmek.

    * Bu dünya başlangıcı ve sonu olmayan güçten bir canavardır.Büyüklüğün , güç büyüklüğünün çelikten sabit bir toplamıdır.O , ne daha büyür ne de daha küçülür.Kendini tüketmez.Tersine sadece değişir ama bütün olarak değişmez derecede büyüktür.

    * Bakın! Size "Üstinsan"ı öğretiyorum.Üstinsan yeryüzünün anlamıdır. İsteminiz desin ki ; Üstinsan yeryüzünün anlamı olacaktır!

    * Ben nerede canlı bir varlık buyduysam , orada kudrete yönelik iradeyi gördüm.Hizmet edenin iradesinde bile efendi olabilme iradesini gözlemledim.

    * Büyük kozmik söylem: "Ben vahşetim, ben kurnazlığım". Bir hatanın ve tüm acının sorumluluğunu üstlenme korkusuyla alay etmek (yaratıcının alayı). —Hiçbir zaman olunmadığı kadar acımasız olmak, vs. -kendi yapıtından tatmin olmanın en üst biçimi; bu biçimi, bıkmadan usanmadan yeniden inşa etmek için parçalar. Ölüm, acı ve yok olma üzerinde yeni bir zafer.

    * Bundan sonraki yıllarda yapacağım iş iyiden iyiye belirlenmişti. Olumlayıcı kesimini bitirmiştim işimin. Sözle, eylemle hayır diyen bölümüne gelmişti sıra. Bunlar da şimdiye değin sürüp gelen değerlerin yenilenmesi, büyük savaş, son karar gününün belirlenmesiydi. Bu arada, bir de yavaş yavaş çevreme bakıyor, kendime yakın gördüklerimi, güçlerine dayanarak bu yok etme işinde bana yardımı dokunabilecekleri arıyordum. İşte o günden beri, yazılarımın her biri bir oltadır: Kim bilir belki de olta atmakta herkesten ustayımdır? Oltama hiç bir şey takılmamışsa suç benim değil artık. Balık yokmuş...

    * Bugüne değin iyi ve kötü üzerine en berbat düşünceler ortaya kondu. Bu, her zaman çok tehlikeli bir şey oldu. Vicdan, iyi bir şöhret, cehennem; durumuna göre polisin bizzat kendisi önyargısızlığa izin vermiyordu ve vermiyor. İşte günümüz ahlakı üzerine, her otorite karşısında alınan tavırda olduğu gibi, düşünmemek, pek de konuşmamak gerekiyor. Burada itaat edilir! Dünya var olduğundan bu yana hiçbir otorite kendisinin eleştiri konusu yapılmasına istekli görünmemiştir. Hele ahlakı eleştirmek, ahlakı bir sorun, sorunlu bir şey olarak ele almak: Nasıl olur? Bu ahlak dışı değil miydi -şimdi değil mi?- Ama ahlak, kendisinden eleştiren elleri ve işkence aletlerini uzak tutmak için sadece her türlü korku aracına hükmetmekle kalmaz: Onun güvencesi, kullanmasını çok iyi bildiği bir tür göz boyama sanatında yatar, -nasıl "coşturacağını" bilir. Sık sık, tek bir bakışla eleştirici iradeyi felç etmeyi, hatta kendi tarafına çekmeyi başarır. Onun kendine karşı tavır almasını başardığı durumlar da var: Bunun sonucunda irade, tıpkı bir akrep gibi kendini sokar. Ahlak, ta başlangıçtan veri ikna etme sanatındaki bütün şeytanlıkları bilir. Bugün bile onun yardımına başvurmayan hiçbir konuşmacı yoktur.

    * Bir şeyde ilk olmak isteyene iyi denir.Ama bir başkasından önde olmak istemeyene de iyi denir.

    * Benim anlatacaklarım , önümüzdeki iki yüzyılın tarihidir.Ben neyin geleceğini ,neyin olacağını anlatacağım , "Nihilizmin Yükselişini"..Bu tarih şimdiden anlatılabilir , çünkü zorunluluğun kendisi burada harekete geçmiştir.

    * Benim dionizik / dionysian kavramım burada ulu bir fiil oldu.Bununla karşılaştığında bütün diğer insani faaliyetler çok zavallı ve göreli kalır.Bir Goethe , bir Shakespeare , bu muazzam ihtiras ve yükseklikte bir saniye bile nefes alamaz ve Dante , Zerdüşt'le kıyaslandığında basit bir mü'mindir...


    * Cins olarak insan her hangi başka bir hayvanla karşılaştırıldığında , bir ilerleme kaydetmez .Bütün hayvanlar ve bitkiler dünyası , alçak olandan daha yüksek olana gelişmez.Hepsi aynı zamanda ,birbirinin üzerinde ,birbirinin içinden ve birbirine karşı gelişirler.En zengin ve en karmaşık biçimler-çünkü daha yüksek tip sözcüğü daha çoğunu ifade etmez daha kolay mahvolurlar.Sadece en alttakiler,en aşağıdakiler görünüşte bir ölümsüzlüğü idame ederler.


    * Dostuna yatacak yer göster ama dikat et yatak sert olsun!

    * Doğrular ve yanlışlar yoktur, sadece yorumlar vardır.

    * Dünyada hiçbir şey insanı kin besleme duygusu kadar yıpratmaz.

    * Doğrunun kayıtsız şartsız dostuna iyi denilir.Ama saygınlığın insanına nesnelerin nurlandırıcısına da iyi denilir.

    * Daha güçlü olana daha zayıf olanın hizmet etmesi ; bunun için onu iradesi ikna ederki zayıf olan üzerine hükmetsin.Sadece bu o zevkten vazgeçemez.Nasıl daha küçük olan daha büyük olana kendisini verirse , en küçük olandan zevk ve güç alması için , tıpkı bunun gibi en büyük olan da kendini kudret uğruna verir , hayatını bunun için kullanır. Bu , en büyük olanın kendini teslim etmesi , vermesi , onun riziko ve tehlikelerle ölüm için zar atmasıdır.

    * Düşününki varoluşun ebedi kum saati defalarca tersine , bir daha tersine çevrilip duruyor.Her seferinde siz de , ben de , içindeki her zerrede sürekli tersine çevriliyoruz ... Zaman ezeli ;zaman sonsuza dek uzanıyorsa , olabilecek her şey , zaten daha önce olmuş değilmidir?Şuanda geçen her şey daha önce de aynı şekilde geçmiş değilmidir?...Zamanın hep varolduğunu , sonsuza dek geriye uzandığını düşünün..Böyle sonsuz bir zamanda , dünyayı oluşturan bütün olayların yeniden bir araya gelişleri,sonsuz kereler kendilerini yinelemeleri demek olmuyor mu?

    * Dionizik kelimesinin manası şudur : Birliğe itilim duygusu ,kişiliğin, günlük olanın, toplumun ötesine, geçicilik uçurumunun ötesine uzanmak: Karanlık, daha dolu, daha değişken hallere doğru, ihtiraslı, acılı dolup taşma; hayatın topyekün karakteri olan, hep aynı kalan, aynı derecede güçlü, haz dolu olanın vecd ile onanması, hayatın en korkunç ve şüpheli niteliklerini kutsayıp iyi gören, neşe ve elemin, panteistce birlikte kabülü; çoğalmaya, verimliliğe, tekerrüre, ebedi istem; yaratmanın ve yoketmenin zorunlu birliği duygusu.

    * Dünya bana bir Tanrı`nın buluşu ve rüyasıymış gibi görünüyor. Dünya canı sıkılmış bir Tanrı`nın gözleri önündeki boyalı buharlara benziyor. İyi ve Kötü, mutluluk ve acı ve sen ve ben, benim için bir yaratıcının gözlerinin önündeki boyalı buharlardır. Yaratıcı gözlerini kendi üstünden çekmek istiyordu ve dünyayı yarattı. Acı çeken birisi için gözlerini kendi acısından başka bir yere çevirebilmek baş döndürücü bir mutluluktur.

    * Daima daha temiz, daima daha uzak olarak düşünülen bir tanrı ile daima daha günahkâr insan arasındaki ayrılığın yarattığı gerginlik, insanlığa zorla kabul ettirilen en büyük kuvvet sınavlarından biridir. Günahkârlar için Tanrı sevgisi bir mucizedir. Yunanlılar tanrısal bilgi ile insan bilgisizliği arasında niçin böyle bir gerginlikle karşılaşmadılar? Bu iki uçurumu birleştiren köprüler, var olmayan yeni yaratıklar olsalar gerek (Melekler mi? Vahiy mi? Tanrı`nın Oğlu mu?)

    * Damların üstünde yükselen kuleleri görmek için , şehri terk etmen gerekir.

    * Deneme ve sorgulama olmuştur tüm yolculuklarım.

    * Egoizm asil bir ruhun temelidir.

    * Ebedi gerçeklik olmadığı gibi, mutlak doğru da yoktur.

    * En insani davranış, bir insanın utanılacak duruma düşmesini önlemektir.

    * En gizliler!, en güçlüler!, en korkusuzlar!, en yarıgecemsiler!, bir ışık istermisiniz? Bu dünya kudrete yönelik iradedir. Bunun dışında hiçbir şey değildir. Bizzat sizde kudrete yönelik iradesiniz. Bunun dışında hiçbir şey değilsiniz!

    * Eğer müslümanlık, hristiyanlığı küçümsüyorsa bunu yapmakla binlerce kez haklıdır. Çünkü müslümanlık insana değer verir.

    * Ey büyük yıldız!Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun.


    * Fırtınayı getiren en derin ve yumuşak sözlerdir.

    * Felsefe, yaratmanın anlamını kavramaya çalışan bir akımdır.

    * Felsefeyi tehlikeli hale getireceğiz, felsefi bilgiyi değiştireceğiz, yaşam için bir tehlikeli olan bir felsefeyi öğreteceğiz: Yaşama bundan daha iyi nasıl hizmet edebiliriz? Bir fikir insanlığa ne kadar pahalıya mal olursa, o kadar değerlidir. "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; fikirleri için kendini kurban etmekten çekinmiyorsa, tüm tarih bu tür kurban etmeleri çevreleyen dumandan ibaretse, "Tanrı", "Vatan", "Özgürlük"; gibi bu popüler kavramlar karşısında "felsefe" kavramının üstünlüğü, felsefenin onlardan daha pahalıya mal olması, onlarınkinden daha büyük kıyımları gerektirmesi dışında nasıl kanıtlanabilir?


    * Gerçeğin düşmanı tabular ve inançlardır.DÜŞÜNÜN..

    * Geliştirmiş olduğumuz tüm değerler, dünyanın gerçek doğasını görmemizi engellemek amacıyla geliştirilmiş araçlardan başka hiçbir şey değildirler.

    * Gerçek erdem, yalnızca aristokrat azınlık içindir! Herkes için geçerli bir ahlak, gülünç bir fikirdir.

    * Gerçek ve büyük başarılar mutlulukla tanışamaz.


    * Hayat; kendisini alt edenindir.

    * Hala kendinizden herhangi bir şekilde utanıyorsanız bizden değilsiniz.

    * Hayat bir neşe pınarıdır.Lakin ayak takımıda içince tüm pınarlar zehirlenir,bozulur.Ben temiz şeyleriseverim , fakat sırıtkan suratları ve pislerin susuzluklarını görmeyi asla istemem...Onlar kutsal suyumuzu şehvetleriyle zehirlediler.Pis hayallerine zevk diyip , dilide zehirlediler...

    * Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.

    * Hayatını tekrar tekrar aynı hayatı yaşayacakmışsın gibi yaşa, istemediğin bir durumla karşı karşıya kalmışsan ve buna boyun eğiyorsan, diğer hayatlarında da aynı şeye boyun eğeceğini düşünerek, sen en güzeli boyun eğme, bu böyle gitmez; bir şeyi çok mu istiyorsun, ama buna cesaret edemiyor musun, diğer hayatlarında da bu şeyi çok isteyip hiç bir zaman cesaret etmediğin için ulaşmayacaksın, o yüzden sen en güzeli aş kendini, yap yapmak istediğini ki sonunda en mutlu şekilde yaşayabileceğin bir kısır döngü oluşturabilmiş ol.20 Nisan 2008

    * Hepimiz bazen birileriyle o kadar yakınlaşırız ki dostluğumuzu ya da kardeşliğimizi hiçbir şey engellemiyormuş gibi görünür, bizi ayıran küçücük bir köprü vardır, hepsi o kadar. Ama tam sen bu köprüye adım atacakken sana şu soruyu sorsam :"bu köprüyü geçip bana gelir misin?" İşte o anda artık bunu istemeyiverirsin, sorumu tekrarlasam öylece suskun kalırsın. O andan itibaren aramıza dağlar ve azgın nehirler girer, bizi ayıran ve birbirimize yabancılaştıran duvarlar bitiverir önümüzde ve bir araya gelmek istesek de artık yapamayız. Ama o küçücük köprüyü düşündüğünde sözcüklere sığmayacak kadar büyüyüverir gözünde; yutkunur ve şaşar kalırsın... 12.Mart.2008


    * Issız ve yorucu dorukları sevenlerin kanatları olmalıdır!


    * İnsanoğlu hayatta o kadar acı çeker ki, canlılar arasında yalnız o,gülmeyi icat etmek zorunda kalmıştır.

    * İçine koyacak bir şeyiniz varsa, bir günün bin cebi vardır.

    * İnsan da ağaca benzer, ne kadar yükseğe ve ışığa çıkmak isterse, o kadar yaman kök salar yere, aşağılara, karanlıklara, derinliğe, kötülüğe.

    * İnsanın ve insanlığın tarihi bilinmez olarak seyreder.Ama ideal hayaller ve onların tarihi , bize gelişmenin kendi gibi görünmektedir.

    * İnsan bir iptir ki hayvanla insanüstü arasına gerilmiştir.Uçurum üstünde bir ip.

    * İnsanlığın içinde müthiş bir güç , kendini deşarj etmek , yaratmak istemektedir.

    * İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.

    * İnsana göre maymun nedir? Gülünecek bir şey ya da acı bir utanç...İşte üstinsana göre de insan aynen böyle olacak ; Gülünecek bir şey ya da acı bir utanç!

    * İradenin tatmini değilidir zevkin sebebi..Tersine irade ileriye gitmek ister ve kendine engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır.Zevk hissi düpedüz iradenin tatminsizliğinden ortaya çıkar.Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.

    * İyi olan nedir?
    -Kudret hissini , kudret iradesini , insanın içindeki kudreti yükselten her şey!
    Kötü olan nedir?
    -Zaaftan çıkan her şey!

    * İnsandaki güçlü ve ulu olan her şey insanüstü ve dışsal olarak düşünüldü.İnsan kendini çok küçümsedi.Kendindeki iki yanı birbirinden ayrı iki alana böldü insan ; Değersiz ve güçsüz yanı ile güçlü ve şaşırtıcı yanını..İlkine insan dedi , ikincisine ise Tanrı!

    * İyi huylu insana,mücadeleden kaçana iyi denir.Ama savaşçı olana da ve zaferi tutkuyla isteyene de iyi denir.

    * İnsanların bir şeyleri var ki ,gurur duyuyorlar onunla.Ne diyorlardı , onları gururlandıran şeyin adına ? Eğitim diyorlar ; kendilerini keçi çobanlarından ayırt eden şeymiş bu!

    * İradenin temini değildir zevkin sebebi.Tersine irade ileriye gitmek ister ve o engel olan her şeyin üstesinden gelmeye çalışır.Zevk hissi , düpedüz iradenin taminsizliğinden kaynaklanır. Onun rakipsiz ve dirençsiz olarak yeterli doyuma ulaşamamasıdır.

    * İsa`nın Yaptığı Yanlış. — Hıristiyanlığın kurucusu, insanlara günahları kadar hiçbir şeyin acı çektirmediğini düşünüyordu. Yanlışı bu oldu: Kendini günahsız hisseden, bu noktada deneyimi eksik olan bir kimsenin yanlışı! Nitekim ruhu da olağanüstü ve hayalci bir merhametle doldu, bir kötülüğe doğru yöneldi. Fakat günahı icat etmiş olan kendi ümmeti, böylesi bir hâlden pek seyrek olarak büyük bir kötülüğe uğramışçasına acı çekiyordu. Ne var ki, Hıristiyanlar efendilerine hemen hak verme konusunda anlaştılar ve onun yaptığı yanlışı bir gerçek hâline sokarak kutsallaştırdılar.


    * Kadınla buluşmaya gittiğinde yanına kırbacını almayı unutma Gücünü göster.(Kadın yaradılış olarak güçlüden hoşlanır)

    * Kılavuz öğrencisine bütün izleri göstermeli ama gideceği yolu seçmemelidir.

    * Kutsal olan gerçekler değil kişinin kendi gerçeği için çıktığı arayıştır.Neysen o ol.

    * Kaybetmeyi göze alamayacak kadar az dostum var.

    * Kendi savaşınızı açmalısınız, kendi düşüncelerinizin uğruna. Düşünceleriniz yenilse bile, dürüstlüğünüz zafer çığlıkları atmalıdır bunun için

    * Kendi kendine inanmayan her zaman yalan söyler.

    * Kimine göre yalnızlık,hasta kişinin kaçışıdır; kimine göre de, hasta kişilerden kaçıştır

    * Kendine karşı cebir kullanmayana iyi denilir.Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir.

    * Kibar ve soylu olana iyi denir.Ama kimseyi horgörmeyene ve kimseye yukarıdan bakmayana da iyi denir.

    * Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.

    * Küçücük bağışlarla büyük mutluluklar kazanmak büyüklüğün bir ayrıcalığıdır.

    * Keyif ve keyifsizliğin birbirinden asla ayrılmaz şeyler olduğunu düşünelim, öyle ki insan birinin ne kadarına sahip olmak isterse ötekinin de ancak o kadarına sahip olacak. Seçim sizin:1.mümkün olduğu kadar az keyifsizlik, kısacası acısız bir yaşam mı, yoksa o ana kadar hiç tadılmamış zevkleri tatmanın, keyifleri yaşamanın bedelini ödemeyi göze alarak mümkün olduğu kadar çok keyifsizlik mi? Eğer ilk seçeneği yeğler ve acılarınızı azaltmayı, hatta yok etmeyi isterseniz, o zaman zevk alma kapasiteniz de azalacak, hatta yok olacak.


    * Merhameti öldürün.

    * Müziksiz hayat hatadır.

    * Mutluluk hedef değildir.Tersine kudret duygusu hedeftir.İnsanın ve insanlığın içinde müthiş bir güç kendini deşarj etmek , yaratmak istemektedir.O, hiçbir zaman mutluluk hedefi olmayan patlamaların kesintisiz zinciridir.

    * Mantıksal bir çıkarsamayla , ama sezginin anında oluşan keskinliğiyle ,sanatın sürekli gelişiminin Apolloncu ve Dionysoscu bir ikiliğe bağlı olduğunu anladığımızda estetik bilimi için çok şey yapmış oluruz : Yaradılışın , bazen araya giren uzlaşmalara rağmen sürekli çatışan cinsiyet ikiliğine bağlı olması gibi...


    * Niceleri kendi zincirlerini çözemezler de, dostlarının azatcısıdır.

    * Nihilizmin anlamı nedir? En üst değerlerin derğersizleşmesi. Hedef yok : 'Niçin'e yanıt verilebilinmiş değil.Ya da verilen yanitlar yetersiz kalmistir. Kime gore cunkulerin dogru oldugunu kim bilebilir ki...

    * O... Herşey belirlenmiş bir noktadan sonra O'na yönelir. Fakat kimi farkeder bu yönelimi, kimi ise halen farkında değildir nereden gelip nereye gittiğinin...

    * Öyle kolay bir sanat değildir uyumak. Onun uğruna bütün gün uyanık durmak gerekir.

    * Öldürmeyen acı beni güçlendirir. İngilizcesi (what doesn't kill me makes me stronger)

    * Pazaryerinden ve şandan uzakta yer alır büyük olan her şey. Hep pazaryerinden ve şandan uzakta barınmıştır yeni değerler yaratan. Yalnızlığına kaç dostum: görüyorum ki her yerini ağılı sinekler sokmuş. Sert ve sağlam bir havanın estiği yere kaç! Yalnızlığına kaç! Sen küçük ve acınacak kişilere pek yakın yaşadın. Onların göze görünmez öçlerinden kaç! Onlar sana karşı öçten başka bir şey değildirler. Artık el kaldırma onlara! Sayısızdır onlar, hem senin yazgın sinek kovmak değildir ki... 27.01.2008

    * Papalığın ... hiçbir zaman Hristiyan siyasetini uygulayacak bir durumu olmadı ; dini reformcular siyasetle uğraştıkları zaman , örneğin Luther gibi , bunların herhangi bir ahlakdışı (immoralist) veya tiran gibi Machiavellici oldukları görülür.

    .

    * Seyirciler bulanık suda balık tutan ile derinden su çekeni kolayca karıştırıyor.

    * Sadece cevaplarını bulabileceğimiz soruları duyarız.

    * Sizin kökeniniz , nereden geldiğiniz değildir.Bundan sonra onurunuzu oluşturan , tersine nereye gittiğinizdir.

    * Sahip olmak ve daha çoğuna sahip olmayı istemek ,tek kelimeyle büyümektir. Bu hayatın kendisidir.

    * Sosyalizm ; sona erdiği düşünülen en cüz'ilerin ve budalaların , yani yüzeysel insanların bir baskısı ve kıskançların , dörtte üç sahte oyuncuların , gerçekte "modern ideleri"nin mantıksal bir sonucudur.Onların , gizli anarşizmlerinin doğurduğu bir durumdur...

    * Sosyalistlerin üslubu, umudları ve hayalleri, zararsız koyun mutluluğunun bir ifadesidir.

    * Sosyalizm öğretisinde, hayatın çok kötü bir şekilde olumsuzlanması, kötü bir şekilde gizlidir. Böyle bir düşünceyi nihai olarak düşünenler, kusurlu doğmuş insanlar ya da ırklar olmalıdır.

    * Sosyalistler, anarşistler, nihilistler varlıklarını başka birini suçlayabilecekleri bir şeyde buldukları nispette , Hristiyanlığa yakındırlar. Zira, Hristiyan da kendi hastalığından, marazlı bünyesinden birini sorumlu tutarak buna daha iyi tahammül edeceğine inanır. İntikam ve kin içgüdüsü her iki durumda da tahammül vesilesi, varlığı koruma içgüdüsü olarak görünüyor.

    * Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...

    * Sanırım en yüce insanın ruhundan bazı şeyleri tahmin edebildim.O insanı -üstinsan- çözen kimse belkide mahvolacak.Ama yine de onu gören, onun mümkün olmasına yardım etmelidir.

    * Sürü hayvanının zayıflığının ürettiği ahlak, decadent-in ürettiği ahlaka çok benzer. Bunlar birbirini anlar ve bir ittifak oluştururlar. Büyük decadent dinler, her zaman sürünün desteğine güvenir-. Kendi başınayken sürü insanında hiçbir hastalık yoktur. Hatta çok değerlidir.Ama yönetilmeye ihtiyaç duyduklarından dolayı, bir çobana gereksinimleri vardır. Papazlar bunu bilir.


    * Şimdiye kadar üstinsan dünyaya hiç gelmedi. En büyük ve en küçük insanı çırılçıplak gördüm. Hala birbirlerine pek fazla benziyorlar. Hakikaten, en büyüklerini bile hala pek insanca buldum.

    * Şövalyece / Aristokratik değer yargıları güçlü bir fiziği, serpilen, dopldolu bir sağlığı gerektirir. Bunları koruyup devam ettirebilmek için de savaşı, macerayı, avcılığı, dansı, harp oyunlarını, yani genel olarak dinç, özgür, neşe dolu faaliyetler gerektirir.


    * Tanrı öldü.Kafanızdaki tüm tabuları yıkın.Düşünün çarpılmazsınız!.


    * Tüm yazılanlar arasında en çok bir kişinin kendi kanıyla yazdığı şeyi severim. Kanla yaz ve göreceksin ki, kan tindir... Etrafımda cinler olsun istiyorum, çünkü ben cesurum. Hayaletleri kaçıran cesaret, kendisine cinler yaratır. —cesaret gülmek ister. Artık hislerinizi paylaşmıyorum; altımda gördüğüm şu bulut, güldüğüm şu karaltı ve ağırlık -işte budur sizin yağmur bulutunuz. Yükselmeyi arzuladığınızda yukarı bakarsınız siz. Ve ben aşağı bakarım, çünkü yükseltilmiş biriyim ben. Aranızdan hanginiz aynı anda hem gülebilir, hem yükseltilmiş olabilir? En yüksek dağa çıkan, tüm matem oyunlarına, tüm matem ciddiyetlerine güler. Cesur, tasasız, alaycı ve şiddet uygular -işte böyle istiyor bizleri bilgelik: O bir kadındır ve daima savaşçıyı sever ancak.

    * Türler gittikçe daha çok yetkinleşmezler ; güçsüz her seferinde güçlüye egemen olur. Çünkü çoğunluktadır ve daha akıllıdır.

    * Tanrı kavramından en yüksek iyiliği uzaklaştıralım- O , bir Tanrı'ya layık olmayandır. Biz bu kavramdan en yüksek bilgeliği de uzaklaştıralım-Bu , Tanrı kavramından , Tanrı'dan bir bilgelik ucubesinin ürünü olan bu akıllılığa sebep olarak filozofların kendini beğenmişliğidir. O , onlara mümkün mertebe eşit görünmelidir. Hayır! Tanrı , en yüksek kudrettir.Bu yeter! O'ndan her şey ortaya çıkar,O'ndan dünya ortaya çıkar.

    * Tipik dindar bir insanın decadence nin bir şekli olup olmadığını belirlemek için ( bütün yenilikçiler kasvetli ve saralıdır) iki tip ; Dionysos ve Çarmıha gerilen ; ama biz burda bir başka tür dindar insanı ihmal etmiyormuyuz? Yani paganı..Pagan mezhebi , hayata şükretme ve onu tasdikin bir şekli değil mi? Bunun en yüksek temsilsici hayatın savunulması ve tasdiki değil mi? Sağlam yaratılmış tür ve vecd ile taşan ruh! Bu ruh türü ki , varoluşun tezatlı ve şüpheli vechelerini kendine alıp kurtarır.İşte burada yunanlıların Dionysos'u nu ortaya koyuyorum : Hayatın dindarca tasdiki...Çarmıha gerilene karşı Dionysos'u!

    * Tüm yazılmışların içinde en çok kanla yazılanı severim.Kanla yaz, göreceksin ki kan, tindir.

    * Uçurumları sevenin kanatları olmalı.

    * Umut sadece eziyetin süresini artırır.

    * Uçmayı öğretemediğinize düşmesini öğretin.

    * Uçuruma gözlerinizi dikip baktığınızda, uçurum da sizin içinize bakmaya başlar.

    * Ümit kötüdür işkenceyi uzatır.

    * Varlık, sonsuz bir yaradır.

    * Yaratıcılık ve keşif acıda ve yalnızlıkta saklıdır.

    * Yiğitlik ; en büyük korkunun ve en büyük ümidinin üstüne üstüne gitmektir.

    * Yüksek sesle konuşanlar ince konuları düşünemez.

    * * Yine de en çok çiy damlası, en sessiz gecede düşer, bilirim.

    * Yükseldikçe uçma bilmeyenlere daha küçük görünürüz.

    * Yükselmek için yalnız kendi gücünüzü kullanın, başkasının sizi yükseltmesine fırsat vermeyin.

    * Yüreğinin sesine kulak verene iyi denilir.Ama sadece yükümüne kulak verene de iyi denilir.

    * Yumuşak ve barışçıl olana iyi denilir.Ama nefsini yenen kahramana da iyi denilir.

    * Yüksek kültür dediğimiz şey , barbarlığın-gaddarlığın ruhsallaştırılmasına ve yoğunlaştırılmasına dayanır.Benim önermem şudur : "vahşi hayvan hiçbir zaman dinlenmeye çekilmemiştir. , o hala yaşamaktadır , büyümektedir , o sadece Tanrı'laşmıştır.

    * Yoldaşlar arar yaratıcı ve hasat arkadaşları: Çünkü ona göre her şey olgun hasat için. Ama yüz orağı yok onun: Bu yüzden yolar başakları öfkeli öfkeli. Yoldaşlar arar yaratıcı, oraklarını bilemesini bilen yoldaşlar. Yıkıcılar denecek onlara, iyi ile kötüyü hor görenler denecek. Hasatçılar ve şenlik edenler onlar hâlbuki. Kendi gibi yaratıcılar arıyor Zerdüşt, hasat arkadaşları ve şenlik arkadaşları arıyor: Sürülerle, çobanlarla, cesetlerle işi ne Zerdüştün! Ve sen benim ilk yoldaşım, hoşça kal! Ağacının kovuğuna güzelce gömdüm seni, güzelce sakladım seni kurtlardan. Ama veda ediyorum şimdi sana, zira vakit erişti. Bir seherle öbür seher arası yeni bir gerçek ayan oldu bana.


    * Zavallı İnsanlık! — Beyindeki kanın bir damla fazla ya da az olması, yaşamımızı tarif edilemeyecek kadar perişan ve zor hale sokabilir. Öyle ki, Prometheus`un akbabadan çektiği acıdan daha fazlasını bu bir damla kandan çekeriz. Ama insan nedenin damla olduğunu bile bilmeyip, "şeytan!" ya da "günah!" diye düşünürse, en korkunç durum işte o zaman ortaya çıkar.

    * Zorla alabileceğin bir hakkın, sana verilmesine izin verme

    * İnançlar hakikat düşmanları olarak, yalanlardan daha tehlikelidir.
    * Hoşlanmadığımız bir düşünceyi öne sürdüğü zaman bir düşünürü daha sert eleştiririz. Oysa, bizi pohpohladığında onu daha sert eleştirmek uygun olacaktır.
    * Sahip olunması zorunlu tek şey var: Ya yaradılıştan ince bir ruhtur bu, ya da bilim ve sanatlar tarafından inceltilmiş bir ruh...
    * Tüm idealistler, hizmet ettikleri davaların her şeyden önce dünyanın tüm öteki davalarından üstün olduğunu düşünürler. Kendi davalarının biraz olsun başarılı olması için, bu davanın tüm öteki insan girişimlerine gerekli olan aynı pis kokulu gübreye açıkca ihtiyacı olduğuna inanmak da istemezler.
    * İnsan, diğer insanlardan hiçbir şey istememeye, onlara hep vermeye alıştığı zaman, elinde olmadan soylu davranır.
    * Acıların bölüşülmesi değil, sevinçlerin bölüşülmesidir dostluğu yaratan ...
    * Bir şeyden hoşlanmaktan söz edilir, aslında doğrusu, bu şey aracılığıyla kendinden hoşlanmaktır.
    * Kendinden hiç söz etmemek çok soylu bir ikiyüzlülüktür.
    * Hakikatin temsilcisinin en az olduğu zaman, onu dile getirmenin tehlikeli olduğu zaman değil, can sıkıcı olduğu zamandır.
    * Doğa bize aldırmadığından, doğanın ortasında kendimizi öyle rahat hissederiz ki ...
    * Uygarlaşmış dünya ilişkilerinde herkes, hiç değilse bir konuda kendini başkalarından üstün hisseder. Genel iyiyüreklilik buna dayanır. Çünkü, durum elverirse herkes yardım edebilir, o halde bir utanç duymaksızın bir yardımı da kabul edebilir.
    * Yapacak çok şeyi olan insan inançlarını ve genel düşüncelerini hemen hemen hiç değiştirmeksizin korur. Aynı şekilde, bir ülkünün hizmetinde olan her insan ülkünün kendisine artık hiç kulak asmaz; onun buna zamanı yoktur. Demem şu ki, ülküsünün hala tartışılabilir olmasından yana olmak çıkarına aykırıdır.
    * Bugün artık kimse ölümcül hakikatlerden ölmüyor; çok fazla panzehir var.
    * Uygarlık tarafından yokedilme tehlikesiyle karşı karşıya olan bir uygarlık çağını yaşıyoruz.
    * Beni öldürmeyen herşey güçlendirir.
    * Ey büyük yıldız ! Aydınlattıkların olmasaydı nice olurdu mutluluğun.!
    * Bir dost kimdir? Öteki bendir.



    Nietzsche'nin Şiirleri


    Ariadne'nin Yakınması
    Kim ısıtır, kim sever beni daha?
    Sıcak eller uzatın bana!
    Yürek mangalları uzatın bana!
    Vurulup düşürülmüş çırpına çırpına,
    can çekişenler gibi, ayakları ovuşturulan,
    sarsılmışım, ah! Bilinmeyen ateşlerle yana yana,
    sen peşimdesin, ey Düşünce!
    Adlandırılamaz! Açıklanamaz! İğrenç!
    Sen, ey bulutların ardındaki avcı!
    Yerle bir olmuşum senin şimşeklerinle,
    sen alaycı göz, dikmişin gözünü bana karanlıklardan!
    Yatıyorum öyle,
    kıvrılarak, çırpınarak, işkencesiyle
    bütün sonsuz ezaların,
    vurdun beni
    sen ey zalim avcı,
    sen ey tanınmaz - T a n r ı...
    ur, daha derine vur!
    Bir kez daha, haydi vur!
    Kopar, parçala bu yüreği!
    Niye bu işkence
    körelmiş oklarla?
    Neye göz koydun böyle,
    usanmadın mı bu insan işkencesinden,
    acı vermekten haz duyan Tanrı şimşeği gözlerle?
    Öldürmek değil istediğin,
    yalnızca eziyet, eziyet etmek mi?
    Bana - niye eziyet ediyorsun,
    sen, ey acı vermekten haz duyan tanınmaz Tanrı?

    Ha ha!
    Usul usul sokuluyorsun
    böylesi gece yarısında? ...
    Ne istiyorsun?
    Konuş!
    Üstüme geliyorsun, sıkıştırıyorsun beni,
    Ha! Çok yaklaştın yanıma!
    Soluğumu duyuyorsun,
    yüreğimi dinliyorsun,
    kıskanç seni!
    - neden kıskanıyorsun beni?
    Git! Defol!
    O merdiven de niye?
    İçeri mi girmek istiyorsun,
    yüreğime tırmanmak,
    en mahrem
    düşüncelerime tırmanmak?
    Utanmaz! Tanınmaz! Hırsız!
    Ne çalmak istiyorsun?
    Ne gözetlemek istiyorsun?
    Ne işkencesi etmek istiyorsun?
    Sen ey işkenceci!
    sen - Cellat - Tanrı!
    Yoksa köpek gibi,
    taklalar mı ataydım karşında?
    teslim mi olaydım, kendimden geçerek
    sevginle - sırnaşarak?

    Boşuna!
    Sürdür batırmanı!
    Zalim diken!
    köpek değilim - avınım yalnızca senin,
    zalim avcı!
    en gururlu esirinim,
    en ey bulutların ardındaki haydut...
    Konuş artık!
    Ey şimşeklerin ardına gizlenen! Tanınmaz! konuş!
    Ne istiyorsun, ey Eşkiya... b e n d e n?

    Nasıl?
    Fidye mi?
    Ne istiyorsun fidye diye?
    Çok iste - böylesi yaraşır gururuma!
    ve az konuş - böylesi yaraşır öteki gururuma!

    Ha ha!
    Beni - istiyorsun ha? beni?
    herşeyimle beni? ...
    Ha ha!
    Ve işkence ediyorsun bana, delisin ya işte,
    gururumu kırıyorsun işkencenle?
    S e v g i ver bana - kim ısıtır ki beni daha?
    kim sever ki beni daha?
    sıcak eller uzat bana,
    yürek mangalları uzat bana,
    bana, yalnızların en yalnızına,
    buzunu ver ah! yedi kat donmuş buz,
    düşmanları bile
    düşmanları özlemeyi öğreten,
    ver, evet, teslim et,
    ey zalim düşman
    bana - k e n d i n i!

    Kaçıyor!
    Bu kez o kaçıyor,
    tek yoldaşım,
    en büyük düşmanım, tanınmazım benim,
    Cellat-Tanrım benim! ...

    Hayır!
    gel geri!
    bütün işkencelerinle birlikte geri gel!
    Bütün gözyaşlarım
    sana akıyor,
    yüreğimin son alevi
    seni aydınlatıyor.
    Gel, geri gel,
    tanınmaz Tanrım! A c ı m benim!

    son mutluluğum benim! ...

    (***)

    Nietzsche

    Ecce Homo
    Evet, biliyorum nereden geldiğimi
    Daim aç bir alev gibi
    Yakıp tüketirim kendimi
    Işığa döner anladığım herşey
    Geride bıraktığım ne varsa kül
    Ateş benmişim demek ki

    Friedrich NİETZSCHE

    Köprünün üstünde
    Köprünün üstünde durmuşum geçende
    Karanlık geceye bürünmüşüm.
    Bir türkü duyulur uzaklardan
    Altın damlalar yağardı bir de

    Ürperen aynasında suyun
    Gondollar, ışıklar, bir de müzik
    Geçmiş kendinden, yüzdüler alaca karanlığa doğru
    Ruhum, şu görünmez parmakların dokunduğu çalgı,
    Bir venedik türküsü söyledi gizlice,
    Boyam boyam mutluluk içinde ürpererek.
    __Bir duyan varmı dersin?

    Nietzsche

    Nietzsche
    Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
    Cenneti de gördüm, cehennemi de.
    Öyle bir aşk yaşadım ki,
    Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
    Bazıları seyrederken hayatı en önden,
    Kendime bir sahne buldum oynadım.
    Öyle bir rol vermişler ki,
    Okudum okudum anlamadım.
    Kendi kendime konuştum bazen evimde.
    Hem kızdım hem güldüm halime
    Sonra dedim ki ' söz ver kendine '
    Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin.
    Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin.
    Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
    Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
    Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım.
    Öyle çok değerliymiş ki zaman,
    Hep acele etmem bundandı
    Anladım...

    Nietzsche



    Türküler
    öylesine geniş ki yüreğim bir deniz gibi,
    güler yüzün bir güneş ışığınca
    tatlı ve derin yalnızlığında,
    dalganın dalgaya sessiz karıştığı yerde.
    gece mi bastırdı? gün mü yoksa? bilmiyorum.
    güler bana o tatlı o sevimli
    güneş ışıltılı yüzün,
    ben bir çocuk gibi mutluyum.

    gece yarısı bir de rüzgar
    yavaştan yavaştan pencereme çarpar.
    bir sağnak başlamış inceden
    damlar odama yavaşça.
    mutluluğumun düşüdür benim,
    rüzgar gibi yalar geçer yüreğimi.
    bir buğudur o bakışında senin.
    bir yağmur tadıyla sarar yüreğimi.

    Nietzsche


    Yalnız
    Haykırışan kargalar
    Darmadağın uçuşuyor kente doğru.
    Neredeyse yağacak kar
    Yeri yurdu olana ne mutlu!

    Donmuş kalakaldın,
    Hanidir gözlerin arkada!
    Boşuna kaçışın, ey çılgın,
    Kıştan uzaklara!

    Dilsiz ve soğuktur binlerce çöle
    Açılan bir kapıdır dünya!
    İnsan senin yitirdiğini yitirse
    Bir yerlerde duramaz bir daha!

    Sen şimdi solgun, sarı
    Kış gurbetlerine lânetli,
    Hep soğuk gök katlarını
    Arayan bir duman gibi.

    Uç git, kuş, söyle ezgini
    Issız çöl kuşlarının sesiyle!
    Göm, gizle, ey çılgın, kanayan kalbini
    Buzların, alayların içine!

    Haykırışan kargalar
    Uçuşuyor kentten yana, dağınık;
    Neredeyse yağacak kar
    Yeri yurdu olmayana çok yazık!

    F. Nietzsche
    (çev. Behçet Necatigil)



    Yanlış Arkadaşlar İçin

    Sen, ey çalan, gözlerin masum mu sanırsın
    Aşırdığın bir tek düşünce mi, aldanırsın!
    Kim ki böyle hem şerefli ve namussuz
    Yemlen avuç dolusu sana verilenden sonsuz
    Al benden olan herşeyi
    Ye kalan masumluğu da temizlen ey domuz!

    Friedrich NİETZSCHE

    http://tr.wikipedia.org/wiki/Friedrich_Nietzsche
    http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?goster=siirler&sair=8256
    http://tr.wikiquote.org/wiki/Nietzche



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi metete -- 28 Mart 2009; 18:43:02 >



  • Trajedinin Doğuşu (1870-1871)
    Birinci Zamansız Düşünceler: David Strauss'a Karşı (1873)
    Dördüncü Zamansız Düşünceler: Richard Wagner Bayreuth'de.
    İnsanca, Pek İnsanca I. Cilt (1876-1877)
    İnsanca, Pek İnsanca II. Cilt (1878)
    Tan Vakti (1881)
    Sevinçli Bilim (1882)
    Gezgin ve Gölgesi (1879)
    Böyle Buyurdu Zerdüşt (1883-1885)
    İyinin ve Kötünün Ötesinde (1885-1886)
    Ahlakın SOykütüğü Üstüne (1887)
    Homeros ve Klasik Dilbilimi (1869)
    Empedokles (1870)
    Schopenhauer'ci Felsefe ve Uygarlığı (1873-1876)
    Yunan Trajedisi Döneminde Felsefe (1874-1875)
    Zerdüşt Şiirine Eklemeler (1883-1886)
    Plan, Proje ve Sistemler (1887-1888)
    Gücün İradesi (1888)
  • ÜSTİNSAN / ÜSTÜNİNSAN / ÜBERMENSCH

    Nietzsche'nin felsefesini klasik bir Nihilizm olarak adlandırmak pek doğru olmaz. Çünkü onun felsefesi çok ayrı konulara ayrılmış gibi görünse de, temelde aynı noktalarda birleşen büyük bir öğretidir.

    Bazen büyük çelişkilere düştüğü ve değişik ideolojilere kaynaklık ettiği iddia edilse de bu kadar çok konuda düşünce üreten birinin bu gibi eleştiriler alması çok normal doğrusu. Anormal taraf bunun tersini iddia etmektir. Nietzsche gibi bir aristokrat kişiliğin, insanlığın yüzyıllarca düşündüğü ve temelde yıkılması ya da yenilenmesi düşünülmemiş konular hakkında yıkıcı ve eleştirisel yaklaşması vatanı Almanya ve daha sonra gideceği ülkelerde başına büyük dertler açtı.
    Nietzsche, toplumların temellerinde yer alan devlet ve ahlak gibi konularda temelde sorgulayıcı ve karşıcı bir kişilik gibi görünür. Ama bazıları Nietzsche'nin felsefesini de bir ahlak öğretisi olarak kâbul ediyor. Tabii Nietzsche'nin felsefesi katıksız bir felsefe sayılamaz, en azından ustam dediği Schopenhauer'in sarsılmaz etkileri gözlenir. Bunu da yazdığı metinlerde görüyoruz.

    ÜSTİNSAN/ÜBERMENSCH

    İnsan eksik, tamamlanmamış bir varlıktır, açıktır her şeye: Gerisin geri de gidebilir, sağa sola da sapabilir, yukarılara da yükselebilir. Öyleyse insanın yönünü, ereğini belirlemeli. "Hayat, hep kendini altedendir." Hayata ayak uydurmaktan, hayatla yöndeş olmaktan başka sağlam yol yoktur. İnsan eksiktir, ama bu eksiği kendisi giderecektir; kurtuluş kendisinden gelecektir ona; şimdiye dek kendi dışında sanarak yücelttiği varlıkların bütün görkemi, güzelliği onun olacaktır. Bir var ki insan, kendi içinde kalarak gerçekleştiremez bunu; insan varlığının yöneldiği, erek bildiği bir örnek koymak gerek onun üstüne: Üstinsan. İnsan, var gücünü seferber ederek bu örneğe doğru ağmasında hep kendini aşmaya çalışmalıdır.

    İnsanın erek olarak hiç bir büyüklüğü yoktur çünkü; o ancak, köprü olarak değerlidir: Üstinsana götüren köprü. Üstinsan, yalnız insanın değil, bütün yeryuvarlağın anlamıdır; yeryüzünde var olan her şey, Üstinsanın yaratılmasına katıldığı ölçüde haklı çıkarabilir varlığını. Üstinsandan yoksun insan, kargaşadan, yıldız doğurmamış bir karanlıktan başka bir şey değildir. Zaman gelmiştir: İnsan, bir an önce kargaşasını, kendine anlam veren bir düzene çevirmezse, yıldız doğurtmazsa karanlığına, yok olacaktır. ("Zerdüşt"ün Önsözünden)

    Nietzsche'nin yazdığı kitaplar ve yayımladığı makalelerde sık sık duyulan bir kavramdır: Üstinsan (Alm. Übermensch).

    Üstinsan, fiziksel ve doğaüstü güçlerinden yoksun bir Süpermen ya da Batman değildir. Üstinsan(lar)ın insanlardan farkı, Nietzsche'nin deyimiyle "insana göre maymun" ayarında biri belki. Üstinsan deyimi Nietzsche'nin "Böyle Buyurdu Zerdüşt" isimli kitabında bolca geçer.

    İsterseniz şimdi Nietzsche'nin Üstinsan'ını çeşitli kaynaklardan alınmış alıntılarla daha yakından tanıyalım...

    ÜSTÜN-İNSAN

    Ahlâk nasıl iyi yüreklilikte değil de kuvvetleyse, insan çabasının amacı da, herkesi yükseltmek değil, daha iyi, daha kuvvetli bireyler geliştirmektir. İnsanlık değildir amaç, üstün-insandır. Aklı başında olan her adamın yapacağı en son şeydir, insanlığı geliştirmek. İnsanlık düzelmez, hatta insanlık diye bir şey yoktur bile. Bir soyutlama işidir, bütün var olan. Bireylerden meydana gelmiş olan geniş bir karınca yığınıdır. Bütünün görünüşü, her çağda bazı şeylerin bazen kazandığı, çoğu başarısızlıkla sonuçlandığı büyük deney atölyesine benziyor daha çok. Bütün deneylerin amacı da, yığının mutluluğu değil, tipin mükemmelleştirilmesidir. Yüksek tipler çıkmazsa, toplumlar varsın batsın, daha iyi. Toplum, bireyin gücünün ve kişiliğinin artması için bir araçtır.

    Topluluk kendi başına bir amaç değildir. Makineler ne işe yarar, bütün bireyler yalnızca onların bakımında kullanılacaksa? Makineler ya da toplumsal örgütler kendi başlarına amaç oldular mı, bu insanlık komedisi demektir.

    Nietzsche ilkin, yeni türlerin üretimini umut eder gibi konuşuyordu. Sonradan üstün-insanını, yığınların bayağılık çamurundan, tehlike ortasında yükselen üstün birey olarak düşünmeye başladı. Var oluşunu, doğal seçimin rastlantısına değil, insan tarafından bile bile dikkatli bir biçimde beslenmesine borçluydu. Çünkü biyolojik süreç, ayrıcalıklı bireye karşı önyargılıdır. Doğa en güzel eserine karşı zalimce davranır. Daha çok bayağı olan, sıradan olanı sever ve korur. Doğa daima insanı belli bir tipe, yığının seviyesine indirmek ister. En iyi olana, çoğunluk hâkim olur daima. Üstün-insan ancak insan seçimiyle, soyun düzelmesini öngörmeyle, soylu eğitimle sağ kalabilir.

    Yüksek bireylerin aşk uğruna evlenmeleri ne saçma şey! Hizmetçilerle evlenen kahramanlar, terzi kadınlarla evlenen dâhiler! Schopenhauer yanlış söylüyordu. Aşk, soyu düzeltmez. İnsan âşık oldu mu, bütün hayatını etkileyecek kararlar almasına bırakılmamalıdır. Bir insan aynı anda hem sevip hem de akıllı olamaz. Âşıkların birbirlerine verdikleri sözlerinin geçersiz olduğunu açıklamamız ve aşkı evlilik için kanunî bir engel tanımamız gerekir. En iyi olan, ancak en iyi olanla evlenmelidir. Aşk aşağı tabakaya bırakılmalıdır. Evliliğin amacı yalnızca çocuk yapmak değildir, aynı zamanda onları geliştirmektir de.

    Gençsin, evlenmek, çoluk çocuk sahibi olmak istiyorsun. Ama sorarım sana: Çocuk istemeye cüret edecek adam mısın sen? Başarılı mısın? Benliğine hâkim olan mı? Duyularına buyuran mı, erdemlerinin efendisi mi, yoksa isteğinin ardında hayvansı bir taraf ya da gereklilik mi var? Yoksa yalnızlık mı? Yoksa kendi kendine çatışma mı? Çocuk, zaferin ve özgürlüğün özlemini duysun dilerdim. Zaferinin ve kurtuluşunun üzerine canlı anıtlar dikeceksin. Kendinden öteyi kuracaksın. Ama ilkin bedenini ve rûhunu tam sağlamlaştırmalısın. Genişlemekle yetinmeyecek, derinleşeceksin. Evlilik: Var olandan daha üstününü yaratmak için, iki kişinin istemidir derim. Evliliği, böyle bir istemi isteyecek olanların birbirine saygısı olarak kabul ediyorum.

    İyi bir doğum olmadan, soyluluk olamaz. Yalnızca akıl, kişiyi soylulaştırmaz. Tersine, aklı soylu yapacak bir şey gerektir hep. Nedir peki, gerek olan? Kan... (Burada rütbe anlamında, Lord gibi sözler değil demek istediğim.)
    Sağlam ana babadan iyi doğum oldu mu, üstün-insan formülündeki bundan sonra gelen şey, ciddî bir okuldur. Burada mükemmelleşme, tabiî bir şekilde yer alacaktır. Övgüye bile yer verilmeyecektir. İnsanın rahatını sağlayacak şeyler az, sorumluluklar çok olacaktır. Burada bedene sessizce acıya katlanması, isteme de buyruk dinleyip buyurması öğretilecektir. Özgürlük saçmalığı diye bir şey olmayacaktır. Hoşgörü ve özgürlük yüzünden maddî manevî gevşeme olmayacaktır. Bununla birlikte insan bu okulda yürürken, kahkahalarla gülmeyi öğrenecektir. Filozoflar, gülebilme yeteneğine göre sıralanacaklardır. En yüksek dağları bir adımda aşanlar, bütün tragedyalara gülebilirler. Üstün-insanın bu eğitiminde ahlâkın sirkesi olmayacaktır. İstem sıkı bir düzene sokulacaktır, ama beden yerilmeyecektir. Durmayın, raks edin güzel kızlar! Güzel ayak bilekli kızların düşmanı olarak, kötü gözle bakan oyunbozan yoktur karşımızda. Üstün-insan bile ayak bileklerinden hoşlanabilir.

    Böyle doğup büyüyen bir adam, iyi ve kötünün ötesindedir. Amacı gerektiriyorsa, böse yani kötü olmaktan çekinmez. İyiden çok, korkusuz olur. İyi nedir? Kahraman olmak iyidir. İyi nedir? İnsandaki iktidar duygusunu, iktidar istemini, iktidarın kendini arttıran şeydir. Schlecht, yani kötü nedir? Zayıflıktan gelen her şey. Üstün-insan baskın belirtisi, amacı olduğu süre tehlike ve mücadele aşkıdır belki de. Her şeyden önce mutluluğu çoğunluğa bırakacaktır. Zerdüşt uzun yolculuklara çıkanları, tehlikesiz yaşamayı sevmeyenleri severdi.
    Böylece çağımızda, nedenlerinin bayağı olmasına rağmen her türlü savaş iyidir. İyi bir savaş her türlü nedeni iyi göğüsler. Devrim bile iyidir; kendi başına değil ama. Çünkü yığınların hâkimiyeti kadar uğursuz bir şey olamaz. Devrimin iyi olmasının nedeni, mücadele anlarının ve fırsat bulamamış bireylerin gizli büyüklüğünü meydana çıkarmasıdır. Bu karışıklıktan, kendini gösterecek olan yıldız doğar. Fransız devriminin karmaşa ve saçmalığından Napolyon çıkmıştır. Rönesans şiddet ve düzensizliğinden, Avrupa�nın o ana kadar görmediği sayısız güçlü birey çıkmıştır.

    Enerji, akıl ve gurur... Bunlardır, üstün-insanı yapan. Ama bunların uyumlu hâle getirilmeleri gerekir. Tutkular; isteklerin karmaşasını, kişiliğin gücüne uyduran büyük bir amaç uğruna seçilip birleştirildiklerinde, büyük güçler hâline gelirler. Bitkilerin bahçıvanı olmayıp, toprağı olan düşünürlerin vay hallerine! Dürtüleriyle hareket edenler kimlerdir? Zayıflar; dizginleme gücü nedir bilmezler çünkü. Hayır diyebilecek güç yoktur onlarda. Sürekli çatışma durumunda ruhu bozuk kişilerdir. İnsanın kendini disipline sokması budur işte. Ve en büyük şeydir. Yığınlar içinde herhangi biri olmak istemeyen adam, kendine karşı rahat davranmayı bıraksın. Kişi, amacı için başkalarına özellikle de kendine sert davranmalıdır: Dosta ihanet dışında, uğruna her şeyin yapılabileceği bir amaç gerek. Soyluluğun son örneği, üstün-insanın son formülü budur.

    Ancak böyle bir insanı emeklerimizin hedefi ve ödülü olarak görerek, hayatı sevebiliriz. Öyle bir amacımız olmalı ki, onun uğruna birbirimizi sevelim. Ya kendimiz büyük olalım ya da büyük olanın uşağı ve âleti olalım. Ne hoş bir görünümdü o milyonlarca Avrupalı, Bonaparteın amacına araç olup, onun adını seve seve anıp düşüp öldüklerinde! Belki aramızda anlayanlar, seviyesine ulaşamadığımız o kişinin, peygamberleri olabilir ve gelmesi için yolunu hazırlayabilir. Bizler, ülkeler ve zamanlarla ilgimiz olmadan, birbirimizden nice farklı olsak da, bu amaç için birleşebiliriz. Zerdüşt bu gizli yardımcıların, bu üstün-insanı sevenlerin seslerini duyabilse, acı da çekiyor olsa, kendi türküsünü söyler. Siz bugünün yalnızları! Siz ayrı duranlar! Bir gün gelecek, birleşip bir ulus meydana getireceksiniz. Kendi kendinizi seçtiğiniz sizlerden seçkin bir ulus doğacaktır. Bu ulustan da üstün-insan çıkacak.
    Felsefenin Öyküsü - Will Durant
    Türkçesi: Ender Gürol

    ÜSTİNSAN

    Nietzsche'nin üstinsanı ile Amerikan karikatür dünyasında, peleriniyle gökyüzünde uçan Süpermen arasında kesinlikle hiçbir ilişki yoktur. Eğer üstinsan Nietzsche, isim babası olduğu bu mizahın en azından birazına sahip olsaydı, bu kendisi için iyi olabilirdi. Clark Kent hiç değilse, dünyadaki kötüleri ve iyileri etkisine sokmaya çalıştığı saf bir ahlakın adına çalışıyor. Nietzsche'nin üstinsanı bu tür zahmetlerde bulunmuyor bile. Onun üstinsanı için tek bir ahlaki prensip vardır: güç istemi. Ancak, Nietzsche'nin süpermeni, içinde en az o karikatür dünyasındaki kadar çok basit tiplerin bulunduğu bir dünyanın içinden doğuyor.

    Üstinsan prototipi Nietzschenin dayanılmaz derecede sıkıcı, ama tehlikeli ve psikosomatik semptomları olan Zerdüşttür. İtiraf edilmeli ki, Zerdüşt ile ilgili hikâye mecazidir ve davranış kalıplarına işaret eder. Ama İsa peygamber de benzetmeler yaparak konuşurdu ve onun dağda verdiği vaazlarda da çocuksu bir yalınlık vardır. Onların derin anlamlarını idrak etmemiz ise, onlar üzerinde düşünmemize bağlıdır. Ne var ki Zerdüşt benzetmesi çocuksu bir basitliktedir, üstüne defalarca kafa patlatsanız da. Her şeye rağmen yine de önemli bir mesaj içerir. Nietzsche�nin vaazını yaptığı şey, Hıristiyanlık değerlerinin çöküşünden başka bir şey değildir: Ona göre her insan, tanrısız dünyasında, bulunduğu her eylemin tüm sorumluluğunu üstlenmelidir. Prangalara vurulmamış bir özgürlükte kendi değerlerini bulmalıdır. İster tanrısal, ister başka doğa güçleri tarafından olsun, bulunduğu eylemler için hiçbir ceza söz konusu değildir. Nietzsche bunda, 20. Yüzyıl insanının var oluşçu durumunu görüyordu. Ne yazık ki, bu tür koşullar altında nasıl davranılması gerektiği konusunda da görüşler belirmiştir. Nietzsche�ye göre, Zerdüşt ün izlediği yol şeklinde gösterilen kuralları kendisine yön belleyecek insanlar üstinsan olacaklardı.
    Böyle Buyurdu Zerdüşt�te Nietzsche kitaptaki kahramanı aracılığıyla şöyle der: "Maymun, insan için nedir ? Bir kahkaha veya acı veren bir utanç. Ve işte üstinsan için insan da böyledir: bir kahkaha veya acı veren bir utanç." (Zerdüşt ün önsözü 3) Başka bir yerinde şöyle buyurur: "İnsanlığın hedefi onun sonu değil, olsa olsa insanlığın en iyi örnekleri olabilir." (Tarihin Yararı ve Zararı Üstüne, 9)

    Nietzsche bu bağlamda akılsızca davranarak üstinsanını 'soyluluk' ve 'kan' gibi gevşek düşüncelerle birleştirir. Ama o, bunu ırkçı bir şekilde anlamamaktadır. 'Güç İstemi'nde şöyle yazar. "Sadece doğuştan ve soydan asillik vardır. (Ben burada 'von' ünvanından ve Gotha takviminden (ç.n. Doğu Almanyada bir kent) bahsetmiyorum: Eşek olanlar için belirtme ihtiyacı duydum da)" Başka bir yerinde de şöyle der: "Platon, Pascal, Spinoza ve Goethe den bahsettiğimde, onların kanının benimkinde gezdiğini biliyorum." Nietzsche�nin gözünde bir Yunanlı, bir Fransız, bir Portekiz Musevisi ve bir Alman, üstinsan ile aynı derecede kan bağına sahip.

    Buna rağmen ırkçı lobi Nietzsche�nin üstinsanını aldı be kendisinde yorumladı. Önce antisemitistler, sonra da faşistler işlerine gelen bölümlere atıfta bulundu. Düşüncelerinin gevşek bağı, ki Nietzsche'nin felsefi eylemi için bu tipik bir özellik, onun felaketi oldu.

    Nietzsche�nin felsefesi gözden düştü, çünkü yirminci yüzyılın ilk yarısında grotesk bir şekilde kötüye kullanıldı. Bugün üstinsan hakkında, Nietzsche�nin onu anladığı şekilde konuşmak neredeyse imkânsız hale geldi.

    Yazılarının poetik-fragmatik özelliği kasıtlı çarpıtmalar için ne yazık ki fazlaca bir hareket alanı tanımaktadır. Çok şükür ki Nietzsche bize üstinsanı gülünesi bir konuma çekebilmenin fırsatını da tanıdı -ki bu da günümüze en uygun düşen tepkidir belki de.
    Kaynak: 90 dakikada NIETZSCHE
  • Inançlar, hakikat düşmanları olarak bazen en büyük yalanlardan daha tehlikelidir...
  • Nietzsche;kapısının üstüne 'Tanrı öldü' yazdırır..

    Nietzsche öldüğünde aynı yere 'Nietzsche'de öldü' yazdırılmış..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: İ.x.İ.r

    Nietzsche;kapısının üstüne 'Tanrı öldü' yazdırır..

    Nietzsche öldüğünde aynı yere 'Nietzsche'de öldü' yazdırılmış..



    Sanırım ona tezat olan kişiler tarafından
  • Nietzsche sadece insanların birşeylere bağlı olarak yaşamasına karşı çıkıyordu. (Ahlak gibi insan yaratması toplumsal düzenler). Ki bunlar hayat yolumuzu çizer. Nietzsche de herkesin kendi yolunu çizmesi taraftarıydı. Tanrı öldü lafını da o dönemler Avrupa'da kilisenin gücünü kaybettiğinden dolayı söylemiştir.

    Tek başına hayatını sürdürebilecek bir canlı olan insan neden başkaların tarafından kendinin uyması için belirlenen kurallara karşı çıkmaksızın veya sorgulamaksızın kabul etsin?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Thoughtless -- 30 Mart 2009; 12:01:23 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Dreatlord


    quote:

    Orjinalden alıntı: İ.x.İ.r

    Nietzsche;kapısının üstüne 'Tanrı öldü' yazdırır..

    Nietzsche öldüğünde aynı yere 'Nietzsche'de öldü' yazdırılmış..



    Sanırım ona tezat olan kişiler tarafından


    Evet.

    Zaten Nietzsche seveni yoktu o zamanlar.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Thoughtless

    Nietzsche sadece insanların birşeylere bağlı olarak yaşamasına karşı çıkıyordu. (Ahlak gibi insan yaratması toplumsal düzenler). Ki bunlar hayat yolumuzu çizer. Nietzsche de herkesin kendi yolunu çizmesi taraftarıydı. Tanrı öldü lafını da o dönemler Avrupa'da kilisenin gücünü kaybettiğinden dolayı söylemiştir.

    Tek başına hayatını sürdürebilecek bir canlı olan insan neden başkaların tarafından kendinin uyması için belirlenen kurallara karşı çıkmaksızın veya sorgulamaksızın kabul etsin?


    Bunu gerçekten düşünerek mi söylediniz?

    Tek başına ne kadar süre yaşayabilir insan?
  • “vay içinde çöl barındıran insana”

    Bu kendi sözü, kendisini anımsatır, içindeki fırtınalar kum fırtınalarından farksızdır. Bu nihilist, atını döven bir adama engel olup, atın boynuna sarılarak ağlayan ve sonrası çıldıran bu düşünür, hep ilgimi çekmiştir
    Okuma önerisi;
    Ecce Homo

    İlgi duyanlar için, bir başka yazar; R. Maria RİLKE
  • quote:

    Orjinalden alıntı: metete


    quote:

    Orjinalden alıntı: Thoughtless

    Nietzsche sadece insanların birşeylere bağlı olarak yaşamasına karşı çıkıyordu. (Ahlak gibi insan yaratması toplumsal düzenler). Ki bunlar hayat yolumuzu çizer. Nietzsche de herkesin kendi yolunu çizmesi taraftarıydı. Tanrı öldü lafını da o dönemler Avrupa'da kilisenin gücünü kaybettiğinden dolayı söylemiştir.

    Tek başına hayatını sürdürebilecek bir canlı olan insan neden başkaların tarafından kendinin uyması için belirlenen kurallara karşı çıkmaksızın veya sorgulamaksızın kabul etsin?


    Bunu gerçekten düşünerek mi söylediniz?

    Tek başına ne kadar süre yaşayabilir insan?

    Kastettiğim insanın kendi hayatı hakkındaki kuralları kendisi koymasıdır. Toplumun o doğmadan önce onun adına verdiği kararlar... Yanlış anlaşılabilecek bir cümleymiş gerçi. Orada insanın yanlızlığını değil bir dayanağı olmaksızın hayatını sürdürmesini vurguladım.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Thoughtless


    quote:

    Orjinalden alıntı: metete


    quote:

    Orjinalden alıntı: Thoughtless

    Nietzsche sadece insanların birşeylere bağlı olarak yaşamasına karşı çıkıyordu. (Ahlak gibi insan yaratması toplumsal düzenler). Ki bunlar hayat yolumuzu çizer. Nietzsche de herkesin kendi yolunu çizmesi taraftarıydı. Tanrı öldü lafını da o dönemler Avrupa'da kilisenin gücünü kaybettiğinden dolayı söylemiştir.

    Tek başına hayatını sürdürebilecek bir canlı olan insan neden başkaların tarafından kendinin uyması için belirlenen kurallara karşı çıkmaksızın veya sorgulamaksızın kabul etsin?


    Bunu gerçekten düşünerek mi söylediniz?

    Tek başına ne kadar süre yaşayabilir insan?

    Kastettiğim insanın kendi hayatı hakkındaki kuralları kendisi koymasıdır. Toplumun o doğmadan önce onun adına verdiği kararlar... Yanlış anlaşılabilecek bir cümleymiş gerçi. Orada insanın yanlızlığını değil bir dayanağı olmaksızın hayatını sürdürmesini vurguladım.


    Kurallarınızı kendiniz koysaydınız ne gibi kurallarınız olurdu, meraktan soruyorum
  • Nietzsche severler için konu güncel.
  • DİNDARLAR ve NİETZSCHE

    3 OCAK 1889 sabahı� Nietzsche �akıl�dan bağımsız bakmaya çalıştığı �anlamsız� ve �düzensiz� dünyaya bugün aklını bütünüyle kapadı. Fizikî hayatının sona ereceği 25 Ağustos 1900�e kadar o artık ya Dionizus�tur ya da �Haç�a gerilen adam.� O gün, dışarıdan gelen gürültülere uyanıp sokağa inen Nietzsche, yaşlı bir atın sahibi tarafından feci şekilde dövülmüş olduğunu görür. Kollarıyla atın boynuna sarılır ve yere düşer. Bu düşüş, Nietzsche�nin �aklı başında� son düşüşüdür. Abesiyetin ve kör tesadüfün yönetimindeki öznel dünyasında artık ona düşen rol, elinde fenerle pazar yerine dalıp �Tanrı öldü� diye bağıran �deli�yi oynamak olacaktır.

    �Elinde çekiçle felsefe üreten� bu adam, Batı medeniyetinin hastalıklarını çok iyi teşhis eden bir doktordur. Aydınlanma�nın, bilimin, aklın ve Darwinci insan ve evren anlayışının vücut verdiği Batı modernitesi, ona göre, yeni bir mutlakçı düşünce üretmiştir. Eski Yunan�da akla ve mitolojiye, Orta Çağda Hıristiyanlığa, modern dönemde ise akla ve bilime dayalı olarak üretilen mutlak bilgi kavrayışları insanlığın düşünme ve bilme biçimini tayin etmiştir. Oysa Nietzsche�ye göre, ilerleme fikrini temel alan Batı modernitesi ondokuzuncu yüzyıl sonuna gelindiğinde kendi sınırlarına ulaşmış; bilim, akıl ve teknolojiye dayalı hakim paradigma yeni problemlerin çözümünde ve daha kamil ve zengin bir beşerî tecrübeyi yakalamanın önünde bir engel haline gelmiştir. Ona göre, modern insan hayatın rasyonel ilkelere göre yönetilmediğini anlamalıdır; çünkü zorbalık, zulüm ve saçmalık bu hayatın karakteristiğidir. Bilimin �hayatta en hakiki yol gösterici� olduğunu iddia etmek, ona göre, sadece bir kandırmacadır. Ne bilim, ne de akıl, bize iyi-kötü, güzel ya da çirkin gibi moral değerler konusunda hiçbir standart sunamaz. Batı modernitesi hiçbir aşkın değer, ebedî hakikat, �tabiî yasa� ve bilgi için sağlam bir temel ortaya koyamamıştır. Tüm bilgi belirli tarihî bir durumda insanlar tarafından oluşturulmuştur; bu yüzden onu oluşturan insanlardan bağımsız moral hakikatler olamaz. Burjuva kültürü çökmüştür ve kendini yıkmakla meşguldür. Beşerî faaliyetlerin, bilim ve aklın sınırlılığını ortaya koyan rasyonel olmayan bir boyutu vardır; akıl diğer beşerî insiyaklarla çelişmiş ve insanın kendini gerçekleştirmesini, tatminini ve hürriyetini engellemiştir. Modern insan yozlaşmış ve güçsüz düşmüştür; bunun da en önemli sebebi, beşerî irade ve insiyakların rasyonaliteye kurban edilmiş olmasıdır.

    Batı modernizminin aşırı rasyonelliği karşısında yapılması gereken, bunu aşarak hayatın gerçek gücünü oluşturan karanlık ve esrarengiz insiyaklara kucak açmaktır. �Kim iseniz, o olmalısınız� der Nietzsche. İnsanın sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirebilmesi, onun deyimiyle �üst-insan� olabilmesi için bu şarttır. Tam da bu yüzden, her türlü cismanî lezzeti afaroz eden Hıristiyanlık, ona göre �bu dünya�dan kovulmalıdır; çünkü herşey bu dünyada başlar ve burada biter. �Öte dünyacılık� insanın kendisini gerçekleştirmesini önleyen bir afyondur. Bu anlamda Nietzsche dünyevîleşmenin (sekülarizm) sahte peygamberidir.

    Fakirlerin ve zayıfların sesi olarak Roma�yı ele geçiren Hıristiyanlık, bu �köle ahlâkı�nın temsilcisi olarak üsttekilerin, �efendilerin� sahip olduğu her türlü özelliği �kötü� olarak nitelemiş, böylece �yaşama sevinci�ni yok etmiştir. Bunun yerine, kendi aşağı ve �kahrolası� hayat değerlerini herşeyin standardı yapmıştır. Aydınlanma�nın müminleri Hıristiyanlığa acımasızca saldırmışlardı, çünkü Hıristiyanlık insan aklına aykırıydı. Ancak, Hıristiyanlığı yok etmeyi değil makul bir din haline getirmeyi hedefledikleri için, Hıristiyan ahlâkını korudular. Nietzsche�nin Hıristiyanlığa saldırısı ise hayat kıvılcımını ve beşerî iştiyakları boğduğuna inanmasından kaynaklanır. Fakat Hıristiyanlığın en büyük cinayeti, yeryüzünde onun hükümranlığını temsil ettiğini ileri sürerken gerçekte Tanrı�yı öldürmesidir. Kiliseler Tanrı�nın gömüldüğü mezarlardır. Dostu, ünlü besteci ve Yahudi düşmanı Richard Wagner�e saldırması da bu yüzdendir. Bir Hıristiyan karşıtı olarak gördüğü Wagner�in 1882�de sahnelenen Parsifal isimli operasında Hıristiyan imanını ikrar etmesi, Nietzsche�yi, bu muhteris ehl-i dünyanın Hıristiyan öte-dünyacılığını iltizam etmesi biçiminde ortaya çıkan ikiyüzlülüğe duyduğu şiddetle tepkisini Anti-Christ�ta (1888) ifade etmeye götürmüştür. Şöyle der Nietzsche: �Bugün eyleme dönüşen her saat, her insiyak, her değerleme Hıristiyanlık karşıtıdır: Modern insan hatadan mürekkep öyle bir canavardır ki, buna rağmen utanmadan kendisine Hıristiyan diyebilmektedir!� Nietzsche�nin İsa (a.s.) Hırıstiyanlığını gerçek Hıristiyanlık olarak gördüğünü ve saldırılarına nesne yaptığı Saint Paulcü Hıristiyanlıktan bunu ayırdığını belirtmek de hakşinaslık olacaktır.

    �Tanrı�nın öldüğü,� saçma, dolayısıyla düzenden yoksun bir dünyada yapayalnız, kendi başına, çıplak bir insan vardır. Kendisine yabancı, tüm kâinata yabancı, mütevahhiş. Diğer insanlar, Sartre�ın deyimiyle, onun yeryüzündeki cehenneminden başka birşey değildir. O güne kadar savaşıp sömürgeleştirdiği tabiat kendisi için büyük bir tehlike kaynağıdır; çünkü var olan herşey, kör tesadüfün oyuncağıdır artık. Dalâletin, burada Tanrı�nın öldüğünü varsaymanın, beraberinde getirdiği ızdırarî bir sonuçtur bu. Düzenin ve anlamın olmadığı bir dünyada insan Tanrı�nın tahtına geçmek zorundadır; çünkü düzen ve anlamı inşa etmek tanrılaşmayı gerektirir. Bu tanrı-insan, Nietzsche�nin �üst-insan�ıdır. Farazî bir varlığı olan insan benliğinin sanal olarak da olsa reelleştirilmesi tarih boyunca Firavun ve Nemrutları ürettiği gibi, Nietzsche�de de �üst-insan� idealini üretmiştir.

    �Tanrı�nın öldüğü� an, tüm değerlerin yeniden değerlendirilmesinin zorunlu hale geldiği andır. Bundan dolayı, önceye ait olan herşeyin reddedilmesi, yani nihilizm, Nietzsche için bir çıkış noktasıdır. Önce iyi ve kötü�nün ötesine geçerek, günlük hayatın nihilist tabiatı ikrar edilmelidir. Ancak bundan sonra yeni değerlerin oluşturulması mümkün olabilir. İşte o zaman insan kendisinin efendisi olur ve �bir başkası� yerine kendisine tâbi olur. Böylece Batı modernitesinin doğurduğu tek biçimcilik, sıradanlık, bilim ve aklın tiranlığının aşılması ve insana hürriyetinin yeniden iadesi mümkün olabilecektir. İsteme kudretine cesaret eden insan �kudret iradesi� ile iyi ve kötünün ötesine geçerek kendi düzen ve anlamını kurar ve Batı medeniyetinin tüm kısıtlamalarından kurtulmuş olur. �Yapmayacaksın� yerine �Yapacağım� diyen insandır bu. Kulluk zincirlerinden kurtulmuş, dalalet vadilerinde at süren, alan, isteyen, çaba gösteren, mücadele eden ve hükmeden olarak hayatını yaşarken, bunun anlamsız olduğunu da bilir. Hayatın anlamını anlamsızlıkta arayan bu insanın şiarı Nedim-i Şeyda�yla aynıdır: �Gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan/Mâ-i tesnim içelim çeşme-i nev-peydadan.�

    Nietzsche�nin görüşlerindeki �kötümserlik,� ondokuzuncu yüzyıl sonu, yirminci yüzyıl başı düşünürlerinin ortak temalarından biridir. Bu da Batı modernitesinin bir kriz içinde olduğu gözlemine dayanır. Oswald Spengler�ın 70�li yıllarda, dindar, milliyetçi ve muhafazakar çevrelerde pek rağbet bulan Batı�nın Çöküşü isimli eseri de bu dönemin bakış açısını yansıtır. Ondokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde, Batı modernitesinin görünümü bir çürüme ve yozlaşma tablosudur. İlerlemenin iman olarak görüldüğü böyle bir çağda, bunu reddetmesi bile Nietzsche�yi önemsememizi gerekli kılar. Bilimsel devrim, orta sınıf bireyciliği, Marksizm, pozitivizm ve materyalizmin ivme kazandırdığı �Tanrı�nın ölümü� ile, geleneksel moral değerlerin tüm anlamını ve geçerliliğini yitirdiği bir dünyada, artık �hiçbir şey doğru değil�di ve �herşey doğru�ydu.

    Bu yıkımdan Nietzsche�nin yalnız, düşünen, son derece güçlü bir iradeye sahip, �evliya gibi,� kendi-efendisi olmanın gülen ve danseden sesi Zerdüşt de bir çözüm üretemez. Bu yüzden Nietzsche�nin düşünceleri ateist varoluşçuluğa kaynaklık etmiştir. Ancak, bu �problem düşünür�ün aklın ve bilimin tiranlığını deşifre etmesi, bir proje olarak Batı modernitesinin başarısız olduğunu vurgulaması ve nihayet yeni bir tarih için yeni bir değerler kümesine ihtiyaç olduğunu söylemesi onu bugün de güncel kılmaktadır. O, kendisine hasta olarak getirilen Batı medeniyetinin aile doktoruydu. Hastalıkları iyi teşhis etmişti, ancak hiçbir müşahhas tedavi önerisinde bulunamamıştı.

    Liberalizm, Aydınlanma, demokrasi, Hıristiyanlık vd. Batı modernitesinin sembol kurumlarını radikal bir eleştiriye tâbi tutan Nietzsche, bu kurumların kendilerini rasyonel olarak haklılaştırmakta başarısız olduklarını, Batı modernitesinin kendisini onarma imkân ve kabiliyetinin bulunmadığını, bu yüzden, en üst moralite kaynağı olarak insanın kudret iradesine tutunarak �üst insan� olmayı başarmasını önerir.

    Karşılığı olmayan, uygulanabilirliği bulunmayan bir öneridir bu. Tanrısız bir dünyada anlam ve düzeni inşa etmenin imkânsızlığını gösteren bu durum, herşeyin O�nun marifetine bağlı olduğunu ortaya koymaktadır. O�nun marifeti olmadığında ilim vehimden ibaret kalır, akıl ise insanı sürekli taciz eden bir işkence âleti. Sonsuzluğun müşterisi olanlar, okyanusu bir testinin içinde arayamazlar. Nur-u Muhammedî olmadan kimsesiz, biçare varlıkların matemhanesine dönüşür tüm kâinat. Onun nuru bir kimya gibi varlığı ışıttığında ise, tüm varlıklar aynı Yaratıcıya iman bağıyla intisab etmiş, amaç birliği içinde bulunan �kardeşlere� dönüşür.

    56 yıllık hayatının son on yılını aklı kapalı, ondan önceki on yılını gezgin ve avare olarak yaşayan, genç yaşından itibaren görmekte zorluk çeken, sürekli hastalıklarla yaşayan, uyumak için bile bir sürü ilaç kullanmak zorunda olan, evlenememiş fakat onüç eser vermiş, insanlık tarihinin en karanlık çağlarından biri olan ondokuzuncu yüzyılın çocuğu Nietzsche�yi hatırlamak bir ibret ve tefekkür vesilesidir: çünkü insan mükerrem bir varlıktır. Hakkı ararken bazen bâtıla hak diye yapışabilir. Bu arayışa selam olsun!

    Nietzsche�ye küçük bir hatırlatma: Kilisenin duvarları arasında öldüğünü söylediği Tanrı tüm mü�minlerin kalbinde ve büyük kâinat mescidinde hiç ölmedi. Çünkü O, ölümsüz olandır. O her zaman diri olduğu içindir ki, biz de var olmaya devam edeceğiz.

    http://www.ayrinti.net/nietzsche/nietzsche/nietzsche-ye-dindarlarin-bakisi.htm
  • Şu adamı sevemedim gitti.Nasıl oldu bilmiyorum ama çok fazla "ben bilirim" hissi uyandırıyor bu adam bende.Ukalalık sanırım.Maalesef önyargı bir kere oluştuğu zaman,objektif olarak değerlendirme yapılması zor.Nietzsche,kendinden mahrum bıraktı beni...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ANDREI

    Şu adamı sevemedim gitti.Nasıl oldu bilmiyorum ama çok fazla "ben bilirim" hissi uyandırıyor bu adam bende.Ukalalık sanırım.Maalesef önyargı bir kere oluştuğu zaman,objektif olarak değerlendirme yapılması zor.Nietzsche,kendinden mahrum bıraktı beni...


    Önyargıları yıkmak güçtür, yıkmaya çalışmak erdemli bir çaba...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: metete


    quote:

    Orjinalden alıntı: ANDREI

    Şu adamı sevemedim gitti.Nasıl oldu bilmiyorum ama çok fazla "ben bilirim" hissi uyandırıyor bu adam bende.Ukalalık sanırım.Maalesef önyargı bir kere oluştuğu zaman,objektif olarak değerlendirme yapılması zor.Nietzsche,kendinden mahrum bıraktı beni...


    Önyargıları yıkmak güçtür, yıkmaya çalışmak erdemli bir çaba...



    "Önyargıları parçalamak,atomu parçalamaktan güçtür"

    Albert Einstein





    En azından çaba gösteriyorum
  • Adamın yazdığı böyle buyurdu zerdüşt'ü okumaya çalıştım ama seviyemin çok üzerinde olan bir kitap.
    Nietzsche nin yazdığı bir paragrafı çözümlemek için 2-3 dk. düşündüğüm oluyordu.
    Söylemek istediğim Nietzsche nin gerçekten bir dahi olduğudur.
  • Yalnızlığa çekilmek mi istersin kardeşim?... Kendine varan yolu aramak mı istersin?... Biraz dur da beni dinle…

    “Arayan kolay yiter… Her türlü yalnızlık suçtur….” Böyle der sürü… Ve sen sürüdendin uzun bir süre…

    Sürünün sesi daha sende çınlayacak… Ve sen desen: “Artık sizinle ortak vicdanım yok benim”, yakınma ve ağrı olacak bu…

    Bakın, aynı vicdan doğurdu bu ağrıyı; o vicdanın son pırıltısı daha senin derdinde yanmaktadır…

    Derdinin yolunu, yani kendine varan yolu yürümek mi istersin?... Öyleyse hakkını ve bu işi becerecek gücünü göster bana!...

    Sen yeni bir güç ve yeni bir hak mısın?... Bir ilk devinme misin?... Bir kendi kendine döner tekerlek misin?... Yıldızları kendi çevrende dönmeye zorlayabilir misin?...

    Yazık yüksekliğe tutkunluk öyle çok ki!... Gözü doymaz kişilerin çırpınmaları öyle çok ki!... Tutkun ve gözü doymaz bir kişi olmadığını göster bana!...

    Yazık körükten fazla bir iş görmeyen büyük düşünceler öyle çok ki: Körüklerler ve daha da boşaltırlar…

    Özgür mü diyorsun kendine?... Egemen düşünceni işitmek isterim ben senin, boyunduruktan kurtulduğunu değil…

    Sen boyunduruktan kurtulmaya yetkili bir kişi misin ki?... Nice kimseler, uşaklıklarını atarken, son değerlerini de atmış olurlar…

    Neden özgür?... Zerdüşt’e ne bundan!... Gözlerin apaçık söylemeli bana: Neye özgür?...

    Kendi kötün ile kendi iyini kendine sağlayabilir misin?... Kendi istemini bir yasa olarak kendi üstüne asabilir misin?... Kendi kendinin yargıcı olabilir misin ve kendi yasasının öç alıcısı?...

    Korkunçtur, kendi yasasının yargıcı ve öç alıcısıyla yalnız kalmak… Yıldız işte böyle fırlatır ıssız uzaya, yalnızlığın buzlu soğuğuna…

    Bugün kalabalığın acısını çekersin, daha ey tek kişi : Bugün yürekliliğin tam daha… Ve umutların…

    Ama bir gün yalnızlık yoracak seni... Bir gün eğilecek gururun ve yürekliliğin yılacak…Bir gün haykıracaksın: “Yalnızım ben!...”

    Bir gün artık görmeyeceksin yüksekliğini, alçaklığını ise pek yakından göreceksin… Kendi yüceliğin bir hayalet gibi korkutacak seni… Bir gün haykıracaksın: “Her şey düzme!...”

    Yalnızı öldürmek isteyen duygular vardır… Başaramazlarsa kendileri ölürler sonra!... Ama sen buna yeterli misin?... “Katil olmaya?...”

    Kardeşim “ horgörme” sözcüğünü tanıdın mı?... Peki doğruluğun, seni hor görenlere karşı doğru olmanın ağrısını?...

    Nice kimseleri senin için başka türlü düşünmeye zorlarsın, bunu yanına koymazlar senin… Onlara yaklaştın, ama geçip gittin : Hiç bağışlamazlar bunu…

    Onların ğstüne ve ötesine geçersin: Ama sen yükseldikçe, kıskançlığın gözü daha küçük görür seni… Fakat ucundan nefret edilir en çok…

    “Bana karşı nasıl doğru olabilir siniz!...” demelisin sen… “Ben kendi payıma sizin haksızlığınızı seçtim…”

    Onlar haksızlık ve çamur atarlar yalnıza: Ama böyledir diye, kardeşim yıldız olmak istersen, daha az ışık saçmamalısın onlara!...

    Ve iyilerle doğrulara karşı tetikte ol!... Onlar kendi erdemini yaratanları çarmıha germeye can atarlar… Onlar yalnızlardan nefret edeler…

    Kutsal yalınlığa karşı dahi tetikte ol!... Yalın olmayan her şey kutsuzdur onca, ateşle oynamaya da bayılır… Kazığın ateşine…

    Kendi sevginin baskınlarına karşı dahi tetikte ol!.. Her önüne gelene elini uzatmaya pek hazırdır yalnız kişi…

    Elini değil, yalnızca pençeni uzatmalısın nice kimselere… Hani pençenin de tırnakları da olursa… Yok mu?...

    Ama karşına çıkabilecek en çetin düşman, kendin olmalısın hep… Sen mağaralarda ve ormanlar da kendine pusu kurarsın…

    Ey yalnız kişi, sen kendine varan yolda yürürsün!... Ve kendinden ve yedi şeytanından geçer yolun senin!...

    Yadsıyıcı olmalısın kendine karşı, ve büyücü ve falcı ve deli ve kuşkucu ve uğursuz ve alçak..

    Kendi yalımınla yakmaya hazır olmalısın kendini, önce kül olmadan nasıl yeni olabilirsin ki!..

    Ey yalnız kişi, sen yaratıcının yolunda yürürsün: Sen bir tanrı yaratacaksın o yedi şeytanından!...

    Ey yalnız kişi, sen sevenin yolunda yürürsün: Kendini seversin sen, bu yüzden kendini hor görürsün, ancak sevenlerin hor gördüğü gibi tıpkı…

    Yaratmak ister seven kişi, hor görür de ondan!... Sevdiğini hor görmek zorunda kalmamış kişi ne bilir ki sevmeyi!...

    Sevginle git yalnızlığına, kardeşim, yaratmanla git… Doğruluk ancak daha sonra topallar ardın sıra senin…

    Benim gözyaşlarımla git yalnızlığına, kardeşim… Kendinden öte yaratmak isteyeni severim ben… Ve böylece yok olanı…

    Böyle buyurdu Zerdüşt…

    F. Nietzsche...
  • off bu konu tam benlik olmuş, en sevdiğim 2-3 düşünür arasındadır bu adam. okuyacağım kitaplar sıralamasında da 2. sırada bu adam ile ilgili bir kitap var.

    mükemmel bir konu olmuş eline sağlık.
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.