Şimdi Ara

Atatürk anıtkabirde gömülümü yoksa mumyalanmıs mı ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
8
Cevap
0
Favori
23.939
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Ceset mumyalanmış değil islami usullere uygun olarak 10 kasım 1953 de vatanın tüm vilayetler,doğdudu yer selanik,suriyede süleyham şah türbesi ve koredeki şehitlikten getirilen toprakların harmanlandığı özel bir toprak içine defnedilmiştir.Mezar odasına öyle labirentler ile falan gidilmez anıtkabirde zaten plazmta tcden canlı olarak kameredan mezar odasını izliyebilirsiniz ve benim gibi orada askerlik yaparsanız teskere almadan önce veda töreninde mezar odasına girebilirsiniz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi diciotto -- 5 Aralık 2007; 23:18:54 >
  • Ulu önder Atatürk anıtkabirde gömülümü yoksa mumyalanmıs mı ?
    ben önceden mumyalanmış olarak duymuştum...



  • Anıtkabir'in altında labirent cinsi bir oda vardır. Orada mumyalanmış şekilde yatıyor. Odayı da iki muhafız dışında pek kimse bilmiyor.

    Diye biliyorum ben...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: EagleWING


    Anıtkabir'in altında labirent cinsi bir oda vardır. Orada mumyalanmış şekilde yatıyor. Odayı da iki muhafız dışında pek kimse bilmiyor.

    Diye biliyorum ben...



    mumyalanmis olurmu ! sadece Anit kabrin isaati bitene kadar , vucuduna bir sivi enjekte edilmisti . okadar ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi isperih -- 5 Aralık 2007; 22:59:54 >
  • sıvı vicudu organları bozulmasın die mi ?
    bende mumyalı die biliyorum.
  • valla bence mumyalanmadı
    yada ben öle biliom çünki yanlış bilmiosam mumyalanması için ölmeden önce olması lzm
    ama yanlış olabilir:D
  • quote:

    Orjinalden alıntı: YüXeXes26

    Ulu önder Atatürk anıtkabirde gömülümü yoksa mumyalanmıs mı ?
    ben önceden mumyalanmış olarak duymuştum...


    Kardeş al sana kaynak yazı:Meseleyi detaylarına varıncaya kadar anlayacağın tam senlik bir yazı:
    Atatürk’ün tabutunun açılması
     Atatürk anıtkabirde gömülümü yoksa mumyalanmıs mı ?
    Ata'nın son fotolarından biri
    Yayın tarihi: Haziran 2nd, 2006
    Kefen sıyrıldı ve özel solüsyonla ıslatılmış pamuk kitlesi kaldırılınca Ata’nın yüzü ortaya çıktı. Derisi kahverengi bir hal almış, ama hatları bozulmamıştı. Sanki uyuyordu…8 Kasım 1953 Pazar gecesi saat 23.00′da Prof. Dr. Kamile Şevki Mutlu’nun ev telefonu çaldı. Prof. Mutlu, Ankara Tıp Fakültesi Histoloji ve Ambriyoloji Kürsüsü Başkanı’ydı.Patalogdu. Arayan ise Ankara Valisi Kemal Aygün’dü. Aygün, “Hocam” dedi, “10 Kasım günü Atamızın naaşını Anıtkabir’e taşıyacağız. Bunun için bir komite kurduk. Naaşı geleneklere uygun olarak toprağa defnedeceğiz. Ancak bozulmadan korunduğunu belgelemek için muayene etmenizi rica ediyoruz.”Prof. Mutlu önce reddetti. Mutlu, o sırada 40 derece ateşle yatıyordu. Hastalığını gerekçe göstererek bu görevi bir başka meslektaşının yapmasını rica etti. Ancak Vali Aygün ısrarcıydı: “Ben sizi sarar sarmalar götürürüm, bu tarihi bir görev” dedi. Mutlu kabul etti ve 9 Kasım sabahı Etnografya Müzesi’ne gitti. Başbakan Adnan Menderes oradaydı. Meclis
    Başkanı Refik Koraltan ve eski başkan Abdülhalik Renda da…Mutlu, görevden affını istemekle ne büyük hata ettiğini o zaman anladı. Gerçekten tarihi bir tanıklıktı bu…
    Ata’nın gül ağacından tabutu, 4 Kasım günü, geçici kabrinden çıkarılıp müzenin holündeki mermer katafalka konulmuştu. Bir hafta boyunca sırayla öğrenciler, subaylar ve generaller katafalk başında nöbet tutmuştu. Nihayet tabutun açılma günü gelip de komite üyeleri tamam olunca Prof. Kamile Mutlu “Başlayın” talimatını verdi. Bunun üzerine tabutun vidaları söküldü. Tahta tabutun içinde madeni bir sanduka bulunuyordu. Bu sandukada gaz birikmiş olma ihtimali düşünülerek önce bir burgu ile delik açıldı. Gaz ya da koku çıkmadı. Sanduka talaş doluydu. Sandukanın içi, muhafaza solüsyonu ile ıslatılmış tahta talaşı doluydu. Bu talaş, naaşın ayak yönüne doğru toplandı. Talaşın arasında, ağzı kapalı ve içi sıvı dolu bir şişe bulundu. Bu,cesedi muhafaza için kullanılan solüsyondan bir numuneydi. Üzerinde terkibi yazılıydı.Ata’nın naaşı beyaz kefene sarılmış, sonra kahverengi bir muşambayla kaplanmıştı. Sargıları açmaya başladılar. Herkes nefesini tutmuştu. Çünkü, “Naaş çürüyüp bozulmuş, çıkan gazlar tabutu patlatmış, nöbetçi er, kokudan bayılmış” diye bir sürü söylenti geziniyordu. Ve 15 yıl sonra ilk kez Ata’nın yüzünü göreceklerdi. Kefenin sargıları aralanınca Prof. Kamile Şevki Mutlu, orada bulunanların yardımıyla katafalka çıktı ve Atatürk’ün yüzüne baktı. Ata’nın derisi kahverengi bir hal almış, ama yüz hatları bozulmamıştı. Menderes sapsarı olmuştu Prof. Mutlu, gördüğü tabloyu daha sonra şöyle anlatacaktı:”Yüzünü örten
    ıslak pamuk kitlesi kaldırılınca Ata’nın heykel gibi duran yüzü ile karşılaştım. Uzun sarı saçlarından ince bir tutam, sol göz
    kapağının üzerine düşmüştü. Atatürk, Dolmabahçe Sarayı’ndaki yatağında uyuyor gibiydi.”

    Prof. Mutlu, kenarda bekleyen komite üyelerini tabutun başına çağırdı. Onlar da tek tek tabutun içine baktılar.En başta
    Başbakan Adnan Menderes vardı. Koyu renk takım elbisesi içindeki Menderes de yanındakilerin yardımıyla katafalka çıktı,ürkek bir şekilde aşağı, tabuta doğru baktı. O an ne olduğunu Prof. Kamile Mutlu’dan aktaralım: “Menderes çok heyecanlandı.Rengi sapsarı oldu. Bir de baktım ki, müzenin kapısına doğru gidiyor. Atatürk’ün yüzüne bakmadı. Tahmin
    ediyorum, kendinde o kuvveti bulamadı. En sona Abdülhalik Renda kalmıştı. O da Ata’yla karşı karşıya gelir gelmez tabutun yanına yığılıverdi. Salondaki herkes Atatürk’ü tek tek gördükten sonra naaş, tekrar solüsyonla ıslatıldı. Ata’nın başı pamuklarla örtüldü ve vücudu beyaz kefenle sarıldı. Bu sırada bir komiser,orada görevli adli tıp doçenti Dr. Cahit Özen’in yanına yaklaşıp avucunda taşıdığı bir kâğıdı gösterdi ve şöyle dedi:”Bu kâğıdı,Atatürk’ün hemşiresi Makbule Hanım gönderdi. Kefenin içine Atatürk’ün göğsü üstünekonmasını istiyor.”Doç. Özen, kâğıda bir göz attı. Eski Türkçe bir şeyler yazılıydı. “Böyle bir kâğıdı Atatürk kabul etmez. Bize kızar, darılır” dedi. Komiser kâğıdı katlayıp cebine koydu ve uzaklaştı. Bütün işlemler bittikten sonra salonda bulunanlar naaşın iki yanından geçip hep bir ağızdan besmele çektiler ve cesedi yeni tabuta yerleştirdiler. Bu tabut da 15 yıl içinde yattığı büyük gül ağacı tabutun içine konuldu. Üzeri bayrakla örtüldükten sonra kapağı kapatıldı. Ve 10 Kasım sabahı, Ata’nın naaşı 15 yıl önce onu Dolmabahçe’den Ankara’ya taşıyan top arabasına yerleştirilip son durağı olacak Anıtkabir’e taşındı. Artık ebediyen orada kalacaktı…

    Atatürk’ün tabutu, Menderes’in huzurunda açılmıştı Ata’nın 15 yıl Etnografya Müzesi’nde bekletilen naaşı,12 askerin omuzları üzerinde oradan alınmış ve 136 asteğmenin çektiği bir top arabası ve matem marşı eşliğinde Anıtkabir’e taşınmıştı.Radyodan naklen yayımlanan o görkemli tören, en az 15 yıl önceki kadar hüzünlüdür.Ancak o törenden hemen önce yaşananlar, tarihçilerin pek ilgisini çekmemiştir. Bilindiği gibi, Anıtkabir yapılana dek, Atatürk’ün naaşının korunabilmesi için “tahnit” denilen bir işlem yapılmıştı. Gülhane Patolojik Anatomi profesörü Dr. Lütfi Aksu tarafından
    gerçekleştirilen bu işlem sırasında naaşa, şırıngayla özel bir formül enjekte edilmiş ve üzerine formüllerin yapıştırıldığı iki küçük ilaç şişesi, Ata’nın koltuk altlarına yerleştirilmişti. Bu işlem sayesinde Ata’nın naaşı da -diyelim bugün Lenin’in mozolesinde olduğu gibi -öldüğü günkü haliyle korunabilirdi. Ancak İslam dini, ölünün defnini şart koştuğundan, geçici tahnitin bozulması şarttı. Nakilden önce, bu işlem için bir komite kuruldu. O komite,törenden bir gün önce, Başbakan Adnan Menderes’in huzurunda Atatürk’ün tabutunun açılmasını kararlaştırdı.Tabut açılınca tahnit bozulacak ve ceset çürümeye başlayacaktı.Bir başka deyişle Atatürk’ün (mumyalanmış gibi) korunmuş naaşını son görenler, o törene katılanlar
    olacaktı. Atatürk’le ilgili belgesel çalışmaları sırasında o törene katılanların bir kısmıyla konuşmuştuk.Bu yazıda yer alan
    bilgilerin bir kısmı o tanıklıklara, önemli bir bölümü ise değerli Atatürk araştırmacısı Prof. Dr. Utkan Kocatürk’ün, Prof.Dr. Kamile Şevki Mutlu ile yaptığı sohbetten aktardıklarına dayanıyor. Ata’nın yarım asır önceki son yolculuğu, sanırım bu
    ayrıntılarla daha da ilginç bir boyut kazanıyor. Atatürk’ü son görenler anlatıyor: ‘Yüzünde iki günlük sakal vardı’

    Osman Ersoy ve Halide İntepe, 10 Kasım 1953′te Etnografya Müzesi’nde asistan olarak çalışıyorlardı. O yüzden 50 yıl önceki o töreni ve tabutun içindeki Atatürk’ü son kez görme fırsatı buldular. İzlenimlerini şöyle anlattılar:

    OSMAN ERSOY: “Sağlığında görmemiştim Atatürk’ü… Korkunç heyecanlıydım. Biz çalışanlar, asistanlar, memurlar sıra ile
    katafalka çıktık. Oldukça sararmış ve küçülmüş bir çehre… 1 - 2 günlük sakalı vardı. Kaşları fevkalade iyi şekilde fark ediliyordu.”

    HALİDE İNTEPE: “Tabut kapanmadan en son gittim baktım. Başı yana doğru eğikti. Yüzü hiç bozulmamıştı. Azıcık sakalları çıkmıştı. Hani insan hasret giderek ölürse, gözleri aralık kalırmış ya, öyle aralıktı gözleri… Ama bir ölü yüzü yoktu. Uyuyor gibiydi.”




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Oriental -- 5 Aralık 2007; 23:10:43 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.