Şimdi Ara

Edebiyatımızdaki En Güzel Beyitler, Kıtalar, Şiirler... (64. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.309
Cevap
11
Favori
167.381
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 6263646566
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Var mı beni içinizde tanıyan
    Yaşanmadan çözülmeyen sır benim
    Kalmasa da şöhretimi duymayan
    Kimliğimi tarif etmek zor benim

    Bülbül benim lisanımla ötüştü
    Bir gül için canevinden tutuştu
    Yüreğime Toroslardan çığ düştü
    Yangınımı söndürmedi kar benim

    Niceler sultandı kraldı şahtı
    Benimle değişti talihi bahtı
    Yerle bir eyledim taç ile tahtı
    Akıl almaz hünerlerim var benim

    Kamil iken cahil ettim alimi
    Vahşi iken yahşi ettim zalimi
    Yavuz iken zebun ettim Selim’i
    Her oyunu bozan gizli zor benim

    Yeryüzünde ben ürettim veremi
    Lokman Hekim bulamadı çaremi
    Aslı için kül eyledim Kerem’i
    İbrahim’in atıldığı kor benim

    Sebep bazı Leyla bazı Şirin’di
    Hatrım için yüce dağlar delindi
    Bilek gücüm Ferhat ile bilindi
    Kuvvet benim kudret benim fer benim

    İlahimle Mevlana’yı döndürdüm
    Yunusumla öfkeleri dindirdim
    Günahımla çok ocaklar söndürdüm
    Mevladanım hayır benim şer benim

    Benim için yaratıldı Muhammet
    Benim için yağdırıldı o rahmet
    Evliyanın sözündeki muhabbet
    Enbiyanın yüzündeki nur benim

    Kimsesizim hısmım da yok hasmım da
    Görünmezim cismim de yok resmim de
    Dil üzmezim tek hece var ismimde
    Barınağım gönül denen yer benim
    Benim adım aşk...

    Cemal Safi




  • KAPALI ÇARŞI

    Kendi yastıklarına gölge salmasın
    Çocuklarının öpüşleri onlara anlat
    Onlara anlat yağmur karşılıklı yağar
    Ruhların içindeki müzikle karşılıklı
    Kapalı çarşı içinde bir sigara
    Bir keman kılıfı senin saçlarına sürünen yağ
    Onlara anlat kadınların gözlerinin içinden geçer
    Kapalı çarşı ve kapalı çarşıyı götüren saat

    Bir inci gerdanlık dumanları içinde kapkara
    Anlamağa başladığı ağır ve çekilmez kelimeler içinde dağ
    Senin resmin ince gerdanlığın siyah parlaklığı içinde ışıklı
    Işıklı ışıksız yandan ve önden ışıksız arkadan ve içten ışıklı
    Onlara anlat ki insan kelimelerden ve şiirden yaratılmadı
    Tüyler içinde gelen yeni dünya
    Bir sandalye kadar hür olduğu gün
    Sen cuma gününün hürriyet kadar kutsal olduğunu onlara anlat

    Benim aynamı küçültüp büyülten onlar
    Benim aynamı aynalıktan çıkaran
    Kapalı çarşılar içinde fikre ve gerçeğe
    Neler neler etti anlarsın onlar
    Şemsiyeler gibi
    Felaketlerin en şakacısına açılıveren onlar
    Kendi yastıklarına düşmesin
    Dostlarının kadınları üstündeki gölgesi onlara anlat
    Kapalı çarşılar içinde
    Aslanların ağaç kabuğuna yazdığı şiir
    Kapalı çarşı içerisinde
    Açık ve keskin yumuşak ve güzel Kur'an sesleri
    Kapalı çarşı içinde kapalı rüya çarşıları
    Kapalı çarşı içinde öfke ve af çarşıları

    Kapalı çarşıya gittiğin zaman
    Bir yangın sonrasının gazetelerini okudun
    Bir gazete uzun ve kul olmuş bir gazeteydi kapalı çarşı
    Mavi gözlü bir gazete
    Kapalı çarşı içinde bulutların en senin olanı
    Sen bana kapalı çarşı
    Şüphesiz o kadar satılan ve alınanlar var ki
    Şüphesiz bir harita kırığı
    Bir yapma deniz parçasıyla kapalı kapalı çarşı

    Sen kapalı çarşılar üstüne yağmur yağanı
    Yağmurun iyi ve doğru yağmadığını onlara anlat.

    Sezai Karakoç

    Bu şiirde tuhaf bir hava var.




  • "Kâinatın aynasıyım
    Mademki ben bir insanım
    Hakkın varlık deryasıyım
    Mademki ben bir insanım

    İnsan hakta hak insanda
    Arıyorsan bak insanda
    Hiç eksiklik yok insanda
    Mademki ben bir insanım

    İlim bende kelam bende
    Nice nice âlem bende
    Yazar levhi kalem bende
    Mademki ben bir insanım

    Bunca temenni dilekler
    Vız gelir çarkı felekler
    Bana eğilsin melekler
    Mademki ben bir insanım

    Tevrat'ı yazabilirim
    İncil'i dizebilirim
    Kuran'ım sezebilirim
    Mademki ben bir insanım

    Enel Hakkım ismim ile
    Hakka erdim cismim ile
    Benziyorum resmim ile
    Mademki ben bir insanım

    Daimi'yim harap benim
    Ayaklarda türap benim
    Âşıklara şarap benim
    Mademki ben bir insanım..."

    aşık daimi
  • Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak
    Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
    Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
    Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
    İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
    Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
    Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
    His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
    Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
    Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
    Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
    Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
    Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
    Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
    Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
    Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
    Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
    Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
    Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
    Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
    mîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
    Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
    Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
    Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
    En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
    Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
    Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
    Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
    Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
    Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
    Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

    Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
    Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '
    Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
    Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan!
    Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
    Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
    Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
    Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
    Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!

    Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
    'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
    Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.

    (M. Akif Ersoy 14 Mart 1913)




  • KARTAL ÖLÜSÜ

    Tabutunuz
    Pırıl pırıl çivileri ve talaş kokuyor
    Demek taze ölülerdensiniz hemşehrim

    Kan akıtılmadan
    Kesildi damarlarınızın sıcaklığı
    Söyleyin kim yokladı
    Bir ateş salmaya içinizi

    Şimdi doya doya seyredin gövdenizi
    Kalabalıklardan eli mızraklılardan
    Otomobillerden nüfus patlamasından
    Ve o koca denizlerin kirlenip ağrımasından


    Cahit Zarifoğlu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _kılıç_ -- 14 Temmuz 2011; 0:13:46 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: chakra

    Atiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak
    Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
    Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.
    Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
    İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:
    Ey dipdiri meyyit, 'İki el bir baş içindir.'
    Davransana... Eller de senin, baş da senindir!
    His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
    Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.
    Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
    Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
    Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
    Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!
    Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
    Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.
    Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
    Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!
    Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
    Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?
    Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
    mîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!
    Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
    Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar
    Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
    En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
    Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
    Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
    Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
    Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,
    Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
    Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!

    Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
    Sesler de: 'Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş! '
    Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
    Tek kol da yapışsam demiyor bir taraftan!
    Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
    Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.
    Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
    Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.
    Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!

    Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!
    'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur! ' deme, yılma.
    Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma.

    (M. Akif Ersoy 14 Mart 1913)


    mehmet akif herkesin anlayabileceğin düzeyde basit bir şair değildir. her şiiri derinyüklü bir anlama sahiptir.




  • Çok fazla olmasa uzun zamandır buradayım. Böyle bi konunun olduğu daha yeni gördüm ..:///(( İlk 3 sayfaı tek tek okudum. Başka bir boş zamanımda , bugüne kadar gelmeyi düşünüyorum.. En başta vaynett'e teşekkür ederim, böyle bir konuyu açtığı için. Tabii ki diğer paylaşım yapan arkadaşlarada..


    Dikine mustakil bir apartmanin en üst katinda dört köse bir oda.
    Perdesiz pencereler.
    Pencerelerin disinda yildizli geceler.
    Genc adam alnini dayamis cama:
    iyi bak yildizlara onlari belki bir daha göremezsin.
    Belki bir daha yildizlarin isiginda
    kollarini ufuklar gibi acip geremezsin..
    Senin kafanin ici yildizli karanliklar kadar
    güzel,korkunc,kudretli ve iyidir.
    Yildizlar ve senin kafan kainatin en mükemmel seyidir.
    Sen ki ya bir köse basinda kan sizarak basindan
    gebereceksin, ya da bir daragacinda can vereceksin.
    Iyi bak yildizlara onlari göremezsin belki bir daha...
    Belki beni anladin,belki anlamdin Kesiyorum sözümü..
    Iste kapi acildi
    geldi beklenen kadin..
    BEKLETTIM MI
    COK..
    Ama zarari yok..
    Kadin yakaladi genc adami elinden.
    Genc adam yakaladi kadini belinden.
    Bir yumrukta kirdi cami
    Oturdular pencerenin icine.
    Sarkti ayaklari gecenin icine......
    Isikli bir deniz dibi gibi
    baslarinda,sagda,solda gece yaniyor.
    Ayaklari karanlik bosluklara sallaniyor..
    Sallaniyor ayaklari,sallaniyor ayaklari...
    .............DUDAKLARI..................

    Sevmek mükemmel is delikanlim.
    Sev bakalim...
    Mademki kafanda isikli bir gece var.
    benden izin sana ,
    sev sevebildigin kadar.............

    Nazım Hikmet..




  • Siz hiçbir sarrafın bağırdığını duydunuz mu?
    Kıymetli malı olanlar bağırmaz.
    Domatesçi biberci bağırır da kuyumcu bağırmaz.
    Eskici bağırır ama antikacı bağırmaz.
    İnsan bağırırken düşünemez.
    Düşünemeyenler ise hep kavga içindedir.
    Popçular folkçular boğazlarını patlatana kadar bağırıp duruyor.
    Ama.
    Dede Efendi'yi okuyanlar bağırmıyor.
    İnsanın kazandığı paradan değil paranın kazandığı insandan korkulur.

    Necip Fazıl Kısakürek



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Volpenotte -- 26 Temmuz 2011; 23:31:18 >
  • Müslüman Yüzü

    O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır;
    O yüz ki, göz değince Allah'ı hatırlatır...

    Necip Fazıl Kısakürek.
  • Gözüm, aklım, fikrim var deme, hepsini öldür!
    Sana çöl gibi gelen, O göl diyorsa göldür!...
    N.F.K
  • Ne irfandır veren ahlaka yükseklik, ne vicdandır
    Fazilet hıssi insanlarda Allah korkusundandır.
    M.A.Ersoy
  • Yalnız senin gezdiğin bahçede açmaz çiçek,
    Bizim diyarımızda bir bir baharı saklar!
    Kolumuzdan tutarak sen istersen bizi çek
    İncinir düz caddede dağda gezen ayaklar
    ..........
    ..........



    Faruk Nafiz Çamlıbel
  • Ehl-i irfânım deyü, her yerde bendin atma meydâna,
    El elden belki üstündür, ne lâzım; uyma şeytâna,
    Yakın olmak dilersen Hazret-i Hallâk-ı Ekvâna,
    Cihanda tatlı dilli olması lâzımdır insâna,
    Alvarlı Efe
  • */*/*/ AYNALAR */*/*/

    aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
    iste yakalandık, kelepçelendik!
    çıktınız umulmaz anda karsıma,
    başımın tokmağı indi başıma.

    suratımda her suç bir ayrı imza,
    benmişim kendime en büyük ceza!
    ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
    acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

    nur topu günlerin kanına girdim.
    kutsi emaneti yedim, bitirdim.
    doğmaz güneşlere bağlandı vade;
    dişlerinde, köpek nefsin, irade.

    günah, günah, hasad yerinde demet;
    merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
    olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
    gözyaşı döksem, nuh tufanına denk?

    çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
    bakamam, aynada, aynada vicdan;
    beni beklemeyin, o bir hevesti;
    gelemem, aynalar yolumu kesti.

    Necip Fazıl Kısakürek.
  • DESTAN
    ......................
    .........................
    Allah'ın on pulunu bekleyedursun on kul,
    Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul!...
    Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa,
    "Yaşasın kefenimin kefili, karaborsa!.."
    .........................
    ......................
    NFK
  • Akıl çağıydı,

    budalalık çağıydı da...

    İnanç çağıydı,

    aynı zamanda inkar çağıydı da...

    Bir taraftan aydınlık,

    bir taraftan karanlık mevsim yaşanıyordu...

    Umudun baharıydı,

    yeisin kışı.

    Her şeyimiz vardı

    ama hiç bir şeyimiz yoktu.

    Hepimiz doğruca cennete gidiyorduk

    ama hepimiz cehenneme de gidiyorduk.


    Charles Dickens - ''İki Şehrin Hikayesi'' adlı kitabından bir alıntı.
  • Yolların Sonu

    Bu gün yollanıyorken bir gurbete yeniden
    Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
    Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
    itler bile gülecek kimsesizliğimize

    Gidiyorum: gönlümde acısı yanıkların...
    Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
    Dün benimle birlikte gülen tanıdıkların
    Yalnız bir hatırsı kaldı artık yanımda.

    Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
    Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
    Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
    Değişilir topuda bir sokak kaltağına.

    İster düşün... Kendini ister hayale kaptır...
    Uzar uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
    Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
    Sevimli bir hayale açılırken kolların.

    Ey doğunun anlımı serinleten rüzgarı!
    Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
    Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları.
    Düştüğü yer uzakta “DİLEK” adlı bir saray.

    O sarayda bulunca Tanrılaşan erleri
    Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
    Hepsi sussa da “Kür şad” uzatarak elini;
    “Hoş geldin oğlum ATSIZ, kutlu olsun! ” diyecek.

    1932

    Hüseyin Nihal Atsız





  • Zevkle midir içtiğimiz bade azizim
    Dert ateşini zehr ile söndürmek içindir.
    Mey neşeye de zevke de mahsus değildir
    Erbab-ı gamı belki tez öldürmek içindir.
    (Harputlu Hacı Hayri Bey)
  • «Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
    Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
    bu memleket bizim.

    Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
    ve ipek bir halıya benziyen toprak,
    bu cehennem, bu cennet bizim.

    Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
    yok edin insanın insana kulluğunu,
    bu dâvet bizim...

    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine,
    bu hasret bizim...»>



    Nazım Hikmet RAN...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi inancveahlak -- 20 Eylül 2011; 11:20:41 >
  • 
Sayfa: önceki 6263646566
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.