Şimdi Ara

The Witcher Kitap Serisi Ana Konu

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.451
Cevap
43
Favori
111.177
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
8 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ülke yönetimi ve ekonomisi bombok bi vaziyette ama 400 sayfalık romana 40 TL istemenin dolarla molarla alakası yok.

    Kitabın satış fiyatına etki eden faktörlerin belkide en düşüğü kağıt ve mürekkep kullanımıdır. Misal İthaki'de 70 sayfalık Uzaktan Kumandalı Kız 9 TL iken, 720 sayfalık Dune 30 TL'dir. Yani 10 kat fazla kağıt mürekkep ve tutkal kullanımı kitabın satış fiyatını 3 katına çıkarmış.. 20-25TL'lik bir kitabın 40 TL olması için kağıt mürekkep vs. fiyatlarına %700 zam gelmiş olması gerekir. Var mı böyle birşey? Yok....

    Pegasus 7 kitabın orijinal kapağı mapağı dahil her türlü telif hakkınıda ta 2015 yılında dolar 2.5 TL iken almış zaten. Bugünkü dolar kuru ile bişey ödedikleri falanda yok...

    Kısaca tutup kitaba %100 zam yapmasının okuyucuyu kazıklamaya çalışması hariç hiçbir nedeni yoktur. Aynı boku TMÇ'de de yediler. Piyasada bekleniyor talep var önden bi parti iteleyebildiğimize iteleyelim diye litse fiyatı 70 internet fiyatı 45TL dedilerı. Kimsa almadı 1 hafta olmadan o indirimi bu kampayası bilmemnesi derken fiyatı 35'e çektiler. 2 gün önce amazonda 30TL'ydi...

    Witcherda yılbaşında 25'e rahat düşer. Belki o kadar bile sürmez...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Leingrad -- 27 Kasım 2018; 14:50:25 >
  • Ülke yönetimi ve ekonomisi bombok bi vaziyette ama 400 sayfalık romana 40 TL istemenin dolarla molarla alakası yok.

    Kitabın satış fiyatına etki eden faktörlerin belkide en düşüğü kağıt ve mürekkep kullanımıdır. Misal İthaki'de 70 sayfalık Uzaktan Kumandalı Kız 9 TL iken, 720 sayfalık Dune 30 TL'dir. Yani 10 kat fazla kağıt mürekkep ve tutkal kullanımı kitabın satış fiyatını 3 katına çıkarmış.. 20-25TL'lik bir kitabın 40 TL olması için kağıt mürekkep vs. fiyatlarına %700 zam gelmiş olması gerekir. Var mı böyle birşey? Yok....

    Pegasus 7 kitabın orijinal kapağı mapağı dahil her türlü telif hakkınıda ta 2015 yılında dolar 2.5 TL iken almış zaten. Bugünkü dolar kuru ile bişey ödedikleri falanda yok...

    Kısaca tutup kitaba %100 zam yapmasının okuyucuyu kazıklamaya çalışması hariç hiçbir nedeni yoktur. Aynı boku TMÇ'de de yediler. Piyasada bekleniyor talep var önden bi parti iteleyebildiğimize iteleyelim diye litse fiyatı 70 internet fiyatı 45TL dedilerı. Kimsa almadı 1 hafta olmadan o indirimi bu kampayası bilmemnesi derken fiyatı 35'e çektiler. 2 gün önce amazonda 30TL'ydi...

    Witcherda yılbaşında 25'e rahat düşer. Belki o kadar bile sürmez...
    Öncelikle kitapları (7. kitap dahil) okumayan arkadaşlar lütfen mesajımı es geçsin. Çünkü kitaplar ve içeriği hakkında bol spoiler olacak.

    Witcher dünyası ile tanışmam buradaki çoğu arkadaş gibi oyunlarla başladı. İlk iki oyunu oynamadım ama internetten her bölümünü detaylıca izledim. Üçüncü oyunu ise suyunu çıkarana kadar oynadım. Oyunun geçtiği ortaçağ Avrupa’sına benzeyen dünyasına, derin hikâyesine, ırklara (özellikle elfler ve cücelere), karakterlere, canavarlara, güç odaklarına, siyasi oyunlara, büyücülük ve özellikle Witcher’lık kavramına bayıldım.

    Bu kadar detaylı oluşturulan dünyanın bir zemini olmalıydı elbette. Ve kitaplardan böylece haberim oldu. Şansıma o dönem Pegasus Yayınları seriyi dilimize çevirmeye başlamıştı ve böylece kitapları okumaya başladım. 1 yıllık bir süre zarfında kitapları dün itibariyle bitirdim. 7. kitabı bir kere, diğer kitapları defalarca okudum. Ve artık tüm seri hakkında düşüncelerimi paylaşabilirim.

    Dünya:
    Yukarıda daha önce bahsettiğim gibi oyunların sunduğu dünya gerçekten detaylı ve insana yaşadığını hissettiriyor. Kitaplarda bu duyguyu çok daha üst düzeyde yaşadım. Ciri’nin hikâyesinin geçtiği zaman itibariyle bazı şeylerin geride kaldığını, değişimlerin oldukça sancılı olacağını anlıyorsunuz. Ve yazarda bunu okuyucuya derinden hissettiriyor. Savaş ortamında çocuk, yaşlı ve kadın demeden herkesin gözünün yaşına bakılmadan öldürüldüğünü, kadınların ve küçük kızların tecavüze uğradığını, yerleşim yerlerinin yanıp küle döndüğünü okurken geriliyor insan. Olaylara tarafsız kalmasıyla ünlü Geralt bile bir noktadan sonra dayanamıyor ve okuyucu gibi isyan ediyor. Hikayenin geçtiği zamanda ırklar, hem diğer ırklara hem de ırkdaşlarına karşı çok acımasız. Bu hikayeyi okurken düşünmeden edemedim, savaş ortamında insanlığımızı kaybediyoruz sanırım ve kan ve vahşet gördükçe bir yerden sonra bu tür manzaraları normalleştirmeye başlıyoruz.

    Siyasi coğrafyaya gelecek olursak; kendi aralarında al gülüm ver gülüm geçinmeye çalışan kibirli ve ırkçı kuzey imparatorlukları, daha kuzeyde sözüm ona sürgüne gönderilen ama keşfedilen değerli madenler sayesinde oldukça zenginleşen ve güçlenen kendi halinde takılan Kovir Krallığı, güneyde ise küçümsenen hor görülen Nilfgaard ve bu ana güç odaklarının dışında irili ufaklı devletler ve diğer ırklar.

    Bu siyasi coğrafyada elbette kuzey imparatorluklarının ırkçı ve kibirli siyasetinin bir sonucu olmalıydı. İnsanlardan çok daha önce bu topraklarda yaşamış ve kadim şehirler kurmuş elfler (Aen Seidhe) şimdi boyunduruk altındaydı. İkinci sınıf canlı muamelesi görüyorlardı. Akrabaları (Aen Elle) ise dünyaların birleşmesinden önce bugünleri öngörmüş olacak ki kendilerine başka bir dünya bulup oraya göçmüşlerdi. Mavi dağlarda yaşayan ve kimseyle iletişim kurmayan bir kısım özgür elfler var ama onlar hakkında kitapta pek detaylı bir bilgi yok. Oyunda bile isimlerinin geçtiği çok ender.

    Cüceler desen elfler kadar olmasa da onlarda insanların kibrinden ve zulmünden nasibini alıyorlar. Mahakam dağlarındaki cüce yerleşimini saymazsak pek rahat yaşadıkları söylenemez. Devamlı insanlar tarafından sadakatlerinin sınırı teste tabi tutuluyor. Kitapta bunun acı bir örneği var hatta. Gnomlar ve diğer irili ufaklı ırklar hakkında kitapta pek fazla bir bilgi yok. Ama onlarında insanlardan olabildiğince uzak yaşamı tercih ettiğini gözlemliyorsunuz.

    Daha önce de dediğim gibi kuzey devletlerinin kibirli ve ırkçı politikasının bir sonucu olmalıydı ve bunu iyi değerlendiren Nilfgaard ezilmiş elfleri de (onlara toprak sözü vererek) yanına alarak kuzeye doğru bir sefer başlattı. Ve bu sefer oldukça kanlı ve acımasız oldu. Bu seferin sonuçlarına pek değinmek istemiyorum çünkü kitapta okuyacağınız üzere sonuçlar tarihçiler tarafından çok güzel yumuşatılıyor :)

    Hikayenin geçtiği dünyanın diğer bir önemli tarafı ahlak kavramının yerlerde sürünüyor olması. Özellikle kasabalarda küçük kızlara tecavüzler, insanların birbiriyle ölümüne dövüştüğü arenalar, yol boyunca ağaçlara asılı cesetler ve daha birçok tatsız detay. İnsanlar ziyadesiyle yozlaşmış.

    Büyücüler meclisi ve büyücüler:
    Gücün insanı (elflerde dahil) nasıl değiştirdiğini ve yozlaştırdığını bu gruba bakarak görebilirsiniz. Birkaç kişi dışında büyücülerin tamamı diğer insanlara tepeden bakıyorlar. Onları kullanıyor, sömürüyor, kendi emellerine alet ediyorlar. Bu güç yolcuğunda gözleri hiç doymuyor. Sürekli daha fazlasını istiyorlar. İnsanların (kraliyet ailesi dahil) yatak odalarına kadar giriyor, onların nasıl bir aşk hayatı olacağına, hayatlarını kiminle geçireceğine kadar her şeye karışıyorlar ve bunu da normal bir davranışmış, olması gereken buymuş gibi gösteriyorlar. Ciri’nin soyağacına baktığımızda bunu çok daha iyi anlıyoruz. Hazırladıkları aşk iksirleri ve yaptıkları büyülerle kimlerin kimlerle çiftleşmesi gerektiğini belirliyorlar. İlişki ensestmiş, anne oğluyla veya baba kızıyla olmuş hiç fark etmiyor onlar için. Daha fazla güce giden yolda herşeyi mübah görüyorlar. Kralların görüşmelerine gizliden gizliye kulak misafiri oluyorlar, onları yönlendiriyorlar ve casusluk yapıyorlar. Daha fazla güce ulaşmak için basit halka yardım ediyor gibi gözüküyorlar sadece. Büyücüler meclisinde seçkin bir yeri olan ve herkes tarafından övülen parmakla gösterilen Vilgefortz’un küçük kızlara uyguladığı deneyleri okudukça tüylerim ürperdi resmen.

    Büyücülüğe gelirken, büyücü olmak gerçekten zor ve emek isteyen bir süreç. Çetin sınavlardan geçiyorsun ve elde edeceğin güç yüzünden kadınlar ve erkekler kısırlaştırılıyor. Sanırım güç elde etmek yolunda bu kadar emek verdikten sonra diğer insanlara nasıl davrandığının büyücü gözünde bir önemi olmuyor. Yeteri kadar bedel ödediklerini düşünüyor olmalılar.

    Witcher’lık:
    Sayıları oldukça fazla ve çeşitli olan canavarlara karşı çözüm olması düşünülen meslek. Canavarlara karşı dövüşürken dayanıklı ve hızlı olmak için verilen müthiş zorlayıcı testler. Her 10 çocuktan ortalama 7 tanesinin öldüğü iksir testleri. Ve bu testleri zorda olsa geçtikten sonra bedeninin verdiği tepki sonucu hissizleşen ve duygularından arınmış sonuç; tepkileri hızlı, iksirler sayesinde kas gücü kuvvetli ama kısır ve mutant bir insan. Kimsenin isteyerek bu mesleği yapacağını zannetmiyorum. Ve bu mesleği bir çocuğa reva görenlerinde insan olduğunu düşünmüyorum. Ama bir yandan da dünyanın gerçekleri var. Canavarlar insanları öldürüyor ve buna birilerinin dur demesi gerekiyor. Dur demesi gerekiyor ama bedeli çok büyük gerçekten. Çünkü insanlıklarını yitiriyorlar ve her canavar avında içtikleri iksirler yüzünden duyguları yavaş yavaş körelmeye başlıyor. Bu sayede uzun bir hayat sürüyorlar, bir canavarın ellerinde ölmezlerse eğer. Bunca bedel ödemelerine rağmen büyücülerin aksine insanların küçümseyici bakışlarına maruz kalıyorlar. Neredeyse gittikleri her mekanda horlanıyorlar ve dışlanıyorlar. Sevilmiyorlar, istenmiyorlar. Belki de insanlara çok korktukları canavarların gerçekten var olduğunu ve yakınlarında olduğunu hatırlattıkları için olabilir.

    Karakterler
    Geralt: Ak saçlı kurt. İstemediği bir mesleği yapan, annesinin terk ettiği çocuk. Witcher olmak için zorlu testleri atlatan, bu uğurda arkadaşlarının ölümüne tanıklık eden bir insan. Witcher olduktan sonra insanların ona karşı davranışları yüzünden daha da hissizleşen ve bu maskenin arkasına saklanan bir ölüm makinesi.

    Hikaye boyunca; Geralt’ın ikilemlerini, aldığı kararları sorgulamasını, aşklarını ve kaçamaklarını, canavar avlarını, haksızlığa uğramasını, geçmişiyle bir türlü barışamamasını ve pişmanlıklarını derinden hissettim. Çok sevdim bu karakteri. Bazı aldığı kararları içime sindiremesem de (özellikle Essi ve Yennefer konusunda) onu olduğu gibi kabullendim. Herkes onu duygusuz olmakla suçlarken bile aslında ne kadar duygusal bir insan olduğunu haykırmak istedim. İstemediği bir mesleği yapmasına rağmen mesleğini hakkıyla yerine getirdiğine şahit oldum. İçine çekildiği siyasi oyunlarda önceliğinin kendisi değilde sevdiklerinin olması içimi ısıttı. Milva’nın deyimiyle “inatçı katırını bile geride bırakmayan birisin sen” Geralt.

    Ciri: Yeşil gözlü, kül sarısı saçlı eski kana sahip çocuk. Hikaye boyunca bu ufak kızın büyüyüp serpilmesini okuduk. Oldukça şatafatlı bir hayat yaşarken savaş sonucu her şeyini kaybeden bir kıza dönüşmesine şahit olduk. Yazgısı Geralt tarafından kurtarıldıktan sonra bile taşıdığı kanın laneti peşini bırakmadı ve Yennefer’in büyük hatası sonucu yeniden yalnız kaldı. Seri boyunca Nilfgaard topraklarında kaç defa tecavüz girişimine uğradı ben sayısını unuttum. Ve en sonunda da kaderin cilvesi olsa gerek hemcinsi tarafından tecavüze uğradı. Sonraları o kızı sevdi ama bu tecavüze uğradığı gerçeğini değiştirmez. Sıçanlar isimli kanun kaçağı gruba istemeden de olsa girince geçirdiği değişim gerçekten inanılmaz. İnsan öldürmeye, hırsızlık yapmaya, masum insanların önünü kesip haraç kesmeye başladı. Bunda elbette yaşadığı travmaların payı büyük. O yüzden kendisine pek kızamıyorum çünkü yalnızca 15 yaşında bir kız. Bonhart ile yaşadıkları, kaçışı, ölümden kılpayı kurtuluşu, Vysogota ile karşılaşması ve sonrasında dünyalar arası seyahatleri gerçekten fantastikti. Yazarın burada hayal gücü olağanüstü seviyeye çıktı. Ciri karakterini sevdim ben. Yaşadığı acılar onda derin izler bıraksa da bunları atlatacak güçte bir karakter.

    Yennefer: Geldik kitabın en kompleks karakterine. Geralt’ın büyük aşkı sahireye. Geralt ve birkaç kişi dışında herkesin nefret ettiği kadın büyücü. Kitapta Geralt dahil birçok karakter siyah veya beyaz değil gri tonlardan oluşuyor. Çünkü hikayenin geçtiği dünya gerçekten acımasız ve insanı gri olmaya zorlayan bir yapısı var. Yennefer için şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bu kadının siyah yönleri beyaz yönlerinden çok daha fazla. Kitapta zor bir çocukluk ve gençlik geçirdiğini görebiliyoruz. Bedensel kusurları yüzünden ailesi tarafından istenmeyen ve babası tarafından şiddet gören bir kız çocuğu. Sonrasında büyücülük okulunda geçmişinde yaşadığı travmalar sebebiyle intihar girişiminde bulunuyor. Tissaia de Vries sayesinde hayata tutunup güçlü bir büyücüye dönüşen bir kadın. Hayat kendisine karşı acımasız davrandığı ve hiç sevgi görmediği için o da kimseye karşı sevgi beslemiyor. İnsanları zevki ve ihtirasları uğruna kullanmaktan geri kalmıyor. Büyü sayesinde oldukça güzelleşiyor ve cinselliği de çok sevince  ortaya böyle bir karakter çıkıyor.

    Geralt’la ilişkileri derin ama her iki tarafı da yoran cinsten. Geralt’a iyi geldiğine inandığım bir karakter değil. Tam tersine Geralt’ı aşağıya çeken bir yapısı var. Istredd ile olan mevzular yüzünden Geralt neredeyse intihar edecekti. Kitapta o bölümde nefret ettim Yennefer’den. Geralt hiçbir zaman onunla birlikteyken başka bir kadınla beraber olmadı. Başka kadınlarla birlikte olduğu zamanlarda kavgalı ve ayrıydılar. Ama Yennefer gece Geralt’la sevişip hemen sabahında Istredd’le sevişmiş bir karakter. Ve Geralt bunu ortaya çıkardığında pişkin pişkin “yaptıklarımdan pişman değilim, Istredd’i ziyarete gideceğimde onunla sevişeceğimi biliyordum ama bunun açığa çıkacağını düşünmemiştim” açıklaması kabul edilebilir gibi değil. İki erkeği aynı anda idare etmeye çalışmak ve yazarın bunu ileride anlatacağım Essi karakteri örneği ile hafifletmeye çalışması benim açımdan kabul edilemez. Geralt ile ilk karşılaşmasında ona büyü yaptırması, emekletip elini öptürmesi, Geralt’ı kasabada hesabını kesmek istediği hasımlarının üzerine salması Yennefer’in nasıl bir karaktere sahip olduğunu gösteriyor.

    Ciri ile ilişkisi apayrı bir mevzu. Bu kızı tanımadan önce kızın soyağacında bulunan insanların cinsel hayatlarına karıştığını görüyoruz. Philippa önderliğinde toplanan kadın büyücüler toplantısında bu konu açığa çıkıyor. Yennefer yaptıklarından pişmanlık duyuyor ama Ciri’nin anneannesi Calanthe ve onun annesi Muriel’in aşk hayatlarına müdahale ettiği ortada. Muriel için şehvetli Muriel ifadesi kullanılıyor ve neredeyse sarayda herkesle yattığı dilden dile dolaşıyor. Adım gibi eminim bu kadına büyücüler tarafından aşk iksirleri içirildi ve bu işin içinde Yennefer’de vardı. Kraliyet ailelerinde istediklerini efsunlayıp istediklerini çiftleştirdiler. Yennefer Ciri’yi tanıyınca ve kızı gibi sevince bu yaptıklarından pişman oldu ama iş işten geçmişti bir kere. Ciri’yi ortaya çıkaran ensest ilişkilerde onunda parmağı vardı. Üçüncü oyunu oynayanlar bilir, oyunun sonlarına doğru Ciri, Geralt ve Yennefer, Avallach’ın gizli mekanına gidiyordu. Orada duvarda Ciri’nin soyağacını gösteren bir tablo asılıydı. Ciri, Yennefer’e seninde bu işte bir parmağın oldu mu diye sorduğunda Yennefer onlara arkası dönük ve yüzü asık bir şekilde hayır deyip yalan söylüyordu. Sizce bu gerçek açığa çıksaydı Ciri ve Geralt Yennefer’i affedermiydi. Bence asla affemezlerdi.

    Ciri’yi kurtarma girişimi bile çok kötü olaylara vesile oldu. Ciri onun işkence gören halini gördüğü için Vilgefortz’un bulunduğu kuleye geri döndü. Onun yüzünden Milva, Angouleme, Cahir ve (oyunu saymazsak) Regis gibi çok sevdiğim karakterler hayatlarını kaybettiler.

    Kadının yarardan çok zararı var. Geralt’la birlikteyken ona karşı davranışlarını söylemedim bile. Geralt’ın sürekli düşüncelerini okuması, güvensiz bir insan olduğunun göstergesi. Belki çok ileri gideceğim ama ha Vilgefortz deney tüpü ile Ciri’den kanını almaya çalışmış ha Yennefer ve büyücüler meclisi Ciri’yi Kovir Prensinin “metresi” (evet metresi) yaparak ondan çocuk yapmasını, istemediği bir hayatı zorla yaşatmaya çalışmışlar. Ben arada hiçbir fark göremiyorum. Büyücülerin tamamı Yennefer dahil kötü karakterler ve güç için yapmayacakları hiçbir şey yok.

    Triss: Geldik bize oyunlarla sevdirilen kadın büyücüye. Kitapta bu karakterin pek bir ağırlığı yok. 3. kitabın ilk bölümlerini saymazsak genelde hep yan rollerde. CDPR bu kadına oyunlarda çok büyük ağırlık verdiği için biraz bahsetmek istedim. Her büyücüde olduğu gibi bu kadının da ihtirasları farklılık gösteriyor. Daha henüz çok genç olduğu gözü o kadar yükseklerde değil ama büyücüler meclisini her şeyin önüne koyduğu bir gerçek. Geralt’a tecavüz ettiğine değinmiyorum bile. Hatasını kabul etti ama onun için iş işten geçmişti artık. Yennefer’in ve diğer büyücülerin kraliyet ailesine yaptığını Triss Geralt’a yaptı. Geralt’ın zor anında büyüleriyle onu efsunladı ve onunla birlikte oldu. Bir erkeğin genç kızın içkisine ilaç atıp ona bedenen sahip olmasıyla eşdeğer bence. Büyücüler arasında belki de en sevimlisi görünüyor ama yukarıda yazdıklarım ortada. En zararsızı insanlara iksir içirip tecavüz ediyor.


    Diğer karakterler: Milva, Angouleme, Regis, Cahir, Dandelion, Shani, Zoltan, Essi… ve daha ismini sayamayacağım onlarca karakter. Ve bu karakterlerin gerçekten duygularıyla olsun, davranışlarıyla olsun yaşadığını hissettiriyor kitap.

    Örneğin Milva karakterini çok sevdim. Gerçek babası ölünce üvey babası tarafından şiddete ve tecavüz girişimine maruz kalan bir kız. Bir şekilde Dryad’ların arasına düşüyor ve onlarla beraber yaşıyor. Çok kanlı olaylara karışıyor ve yolu bir şekilde Geralt ile kesişiyor. Müthiş ok kullanma becerisi ile ön plana çıkıyor ama sert görüntüsünün altında ilgiye ve sevgiye muhtaç son derece kırılgan genç bir kız saklı. Ölümüne en çok üzüldüğüm karakterdir kendisi. Kitapta o bölümü okurken kalakalmıştım.

    Angouleme örneğin. Yetim bir kız, zorlu şartlar altında başka bir ailenin yanında büyümüş, manastıra verilmiş ve tecavüze uğramış. Sonrasında hayat şartları gereği çete olaylarına karışmış. İdam edilecekken Geralt tarafından kurtarılmış, sohbetini ve mizacını çok sevdiğim genç kız. Onun ölümü de insanı derinden üzüyor.

    Âli vampir Regis. Bilgisiyle herkesi kendisine hayran bırakıyor. Grubun gizli lideri. Geralt’ın en büyük yardımcısı ve rehberi. Onun rehberliği olmasaydı eminim Ciri’yi bulamazlardı. Ölümüne çok üzülmüştüm ama neyseki CDPR doğru bir iş yaparak onu hayata döndürdü.

    Nilgaard’lı olmadığını iddia eden Nilfgarrd’lı Cahir :) Abisinin kuzey topraklarında savaşta öldürülmesi üzerine annesi tarafından intikamını alacağına yemin ettirilen genç delikanlı. Kralların verdiği kararların insanların hayatlarına nasıl etki ettiğinin canlı bir örneği. Kaçırdığı kıza aşık olup onun hayatı için savaşan ve bu uğurda canını veren genç adam.

    Daha birçok karakter var ama onları ayrı ayrı yazamayacağım. Sadece Essi karakterine değinmek istiyorum. Yennefer’in aşk acısı yüzünden Geralt’ın görmezden geldiği genç kız Essi. Geralt’a ve yaşadığı zor hayata merhem olacağını düşündüğüm Essi. Yennefer’den çok daha fazlasını Geralt’a verebilecek Essi. Öldüğünde boynunda Geralt’ın hediyesi olan siyah inci kolyeli Essi. Kitapta ölümüne en çok üzüldüğüm karakter olan Essi. Bana göre Geralt’ın en büyük hatası Essi’nin aşkına karşılık vermemesiydi. Essi’ye karşı hiçbirşey hissetmiyordu belki ama Yennefer’in Istredd’le ona tattırdığı acıyı Essi örneğinden hafifletmeye çalışması çok büyük bir hatasıydı. Yazık olsu Essi’ye. Böyle bir kız çok daha fazlasını hakediyordu. Geralt’a aradığı huzuru ve mutlu hayatı yaşatabilirdi.


    Son olarak yazar Andrzej Sapkowski gerçekten çok büyük bir iş başarmış. CDPR’da bunu olabildiğince ileri taşımaya çalışmış. Hikayeyi büyük bir zevk alarak okudum. Yazarın hikayeyi bu şekilde bitirmesi kendi takdiridir ama keşke bu dünyaya ait çok daha fazla roman kaleme alsaydı. Yine de her şey için teşekkürler. Son bir teşekkürü ise böyle bir eseri dilimize kazandırdığı için Pegasus Yayınları hak ediyor bence.
    1. The Last Wish / Son Dilek (hikaye kitabı)

    2. Sword of Destiny / Kader Kılıcı (hikaye kitabı)

    3. Blood of Elves / Elflerin Kanı (roman)

    4. Time of Contempt / Nefret Çağı (roman)

    5. Baptism of Fire / Ateşle İmtihan (roman)

    6. The Tower of the Swallow / Kırlangıç Kulesi (roman)

    Yukarıdakiler şimdiye kadar çevrilmiş olan kitaplar. Ocak ayı içinde şu kitap da yayımlanacak:

    7. The Lady of the Lake / Gölün Hanımı (roman)

    Bu ana serinin bitimden sonra yazar kronolojik olarak ilk kitabın dolaylarında geçen bir yan kitap yazdı, yakında o da çevrilir:

    0. Season of Storms / Fırtınalar Mevsimi(?) (roman)

    Ek olarak yazar tarafından yazılan ama yazarın canon'a dahil etmediği 2 hikaye var:
    - Bazı Şeyler Biter, Bazı Şeyler Başlarhttps://kayiprihtim.com/dosya/witcher-bazi-seyler-biter-bazi-seyler-baslar-kisim-1/
    - Dönüşü Olmayan Yolhttps://kayiprihtim.com/dosya/witcher-donusu-olmayan-yol-kisim-1/


    Ayrıca Witcher oyunlarını yapan firma CDPR tarafından hazırlanan The World of the Witcher / Witcher Evreni de çevrildi. Yakında raflarda olacakmış:https://twitter.com/m_tatari/status/1209142750735740928

    Ekleme:
    CDPR tarafından çıkarılan çizgi romanlar da varmış. İnternetten onlara da bakabilirsiniz.
    7.kitabı bir parça hüzün bırakarak bitirdim, izlenimlerim;


    Kesinlikle serinin en güzel kitaplarından biri olmuş diyebilirim. Şuana kadar devam eden olayların hepsi havada kalmadan bir sonuca bağlanıyor. Kitabı bitirdiğinizde aklınızda bir soru işareti kalmamış oluyor yani.
    Hikaye olarak aslında kitabın başı sonu olarak başlıyor yani ciri kitabın başında bütün olaylar olup bittikten sonra neler olduğunu anlatarak başlıyor. Özellikle Aen Elle denilen işgalci elflerin nasıl pis bir ırk olduğunu gözler önüne sermiş oldu. Oyunlar dada zaten pek haz etmiyordum nedenleri ile görmüş olduk.
    Son kitabı okuduktan sonra oyunlarda en nefret ettiğim adam Radovid'e hak vermeye başladım. Büyücüler loncası gerçekten gücü elinde toplayınca çıldırabilecek bir grup. Bütün kralları bütün dünyayı kendi çıkarları doğrultusunda kontrol etmeye çalışıyolar. Özellikle son kitapdan sonra Radovid'in yaptıklarına hak vermeye başladım. Loncanın kesinlikle bir yerde durdurulması gerekiyordu. Başından o kadar badireler atlatmış Eredin gibi adamdan kaçmış Vilgefortz ve Bonhart gibi adamlarla karşılaşan zamanın ve mekanın hanımı olarak bahsedilen kızı Kovir kralının metresi olarak ayarlamaya çalışıp birde bunu oylamaya açıyolar kafalarına göre. Çok sinir bir durumdu.
    Özellikle beni en çok üzen kısım Geralt'ın yol arkadaşlarının bir bir ölmesi oldu gerçekten son birkaç sayfayı resmen işkence çekerek okudum desem yeridir. Hikayenin yarattığı hüzünden dolayı. CDPR gerçekten iyi toparlamış Regis karakterini hayata döndürürken. Çok iyi bir karakter yapısı vardı. Milva, Angouleme, Cahir, Regis gerçekten yaratılmış en iyi harakterlerdi kitaplarda. Beni en çok üzen kısım onların gidişi oldu.
    Kitabın sonuda zaten Geralt'a patladı, ama sanırım yazar birazda okuyucuya bırakmış sonunu. Normalde Geralt ölüyor ama Ciri ve tekboynuz ile beraber ikisini başka bir zamana/mekana ışınlayıp orada iyileşmeleri için bırakıyor. Zaten uzun zamandır Yennefer ile başbaşa kalamadıları için onlar için güzel bir son oluyor. Burdan sonra Ciri kendi yoluna bakarak hikaye bitiyor. Biraz buruk da bitse güzel bir seri oldu.
  • The Witcher Kitap Serisi Ana Konu

    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu


    Yayınevi :Pegasus Yayınları
    Çevirmen : Regaip Minareci
    Editör: Kemal Küçükgedik
    Yazar: Andrzej Sapkowski


    NOT: Arkadaşlar, kitap serisi ile ilgili düşüncelerimizi bu başlık altında konuşup tartışabiliriz. Sormak/söylemek istediklerimizi lütfen SPOILER kullanarak yazalım, eğer spoiler içeriyorsa.

    Oyun, kitap serisinin bitiminden çok sonrasını karma şekilde ele alıyor. Yani bilmediğimiz bir çok olay/karakter mevcut kitaplarda. O yüzden gönül rahatlığı ile okuyabilirsiniz.


    Kısa hikayelerden oluşan kitaplar:

    1- The Last Wish ( Son Dilek)
    2- The Sword of Destiny (Kader Kılıcı)


    Romanlar:

    3- Blood of Elves ( Elflerin kanı)
    4- Time of Contempt (Nefret çağı)
    5- Baptism of Fire (Ateşle imtihan)
    6- The Swallow's Tower (Kırlangıç kulesi)
    7- The Lady Of The Lake ( Gölün Hanımı)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gwynbleidd. -- 8 Aralık 2022; 11:37:6 >



  • Pegasustan 4. kitabın hazırlandığına dair cevap aldım, tarih yok.



    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Trise

    Kitaplarla oyunu bir tutmamak lazım bence. Kitaplar daha değerli.

    Alıntıları Göster
    Hem oyunu hem kitabı bilen biri olarak.



    Oyunu kendi alanında kitabından daha başarılı.



    Witcher 3 Wild Hunt gelmiş geçmiş en iyi oyunlar arasında gösterilebilirken aynı şeyi kitap için diyemeyiz.
  • Yalnız kitabı okuyan nickini değiştirniş
  • Kitap geldi arkadaşlar

    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gwynbleidd. -- 13 Mart 2018; 14:31:29 >
  • 7. Kitap " GÖLÜN HANIMI "Ocak ayında çıkıyor.Dizi çıkınca hızlandı kitap

    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu
  • Öncelikle kitapları (7. kitap dahil) okumayan arkadaşlar lütfen mesajımı es geçsin. Çünkü kitaplar ve içeriği hakkında bol spoiler olacak.

    Witcher dünyası ile tanışmam buradaki çoğu arkadaş gibi oyunlarla başladı. İlk iki oyunu oynamadım ama internetten her bölümünü detaylıca izledim. Üçüncü oyunu ise suyunu çıkarana kadar oynadım. Oyunun geçtiği ortaçağ Avrupa’sına benzeyen dünyasına, derin hikâyesine, ırklara (özellikle elfler ve cücelere), karakterlere, canavarlara, güç odaklarına, siyasi oyunlara, büyücülük ve özellikle Witcher’lık kavramına bayıldım.

    Bu kadar detaylı oluşturulan dünyanın bir zemini olmalıydı elbette. Ve kitaplardan böylece haberim oldu. Şansıma o dönem Pegasus Yayınları seriyi dilimize çevirmeye başlamıştı ve böylece kitapları okumaya başladım. 1 yıllık bir süre zarfında kitapları dün itibariyle bitirdim. 7. kitabı bir kere, diğer kitapları defalarca okudum. Ve artık tüm seri hakkında düşüncelerimi paylaşabilirim.

    Dünya:
    Yukarıda daha önce bahsettiğim gibi oyunların sunduğu dünya gerçekten detaylı ve insana yaşadığını hissettiriyor. Kitaplarda bu duyguyu çok daha üst düzeyde yaşadım. Ciri’nin hikâyesinin geçtiği zaman itibariyle bazı şeylerin geride kaldığını, değişimlerin oldukça sancılı olacağını anlıyorsunuz. Ve yazarda bunu okuyucuya derinden hissettiriyor. Savaş ortamında çocuk, yaşlı ve kadın demeden herkesin gözünün yaşına bakılmadan öldürüldüğünü, kadınların ve küçük kızların tecavüze uğradığını, yerleşim yerlerinin yanıp küle döndüğünü okurken geriliyor insan. Olaylara tarafsız kalmasıyla ünlü Geralt bile bir noktadan sonra dayanamıyor ve okuyucu gibi isyan ediyor. Hikayenin geçtiği zamanda ırklar, hem diğer ırklara hem de ırkdaşlarına karşı çok acımasız. Bu hikayeyi okurken düşünmeden edemedim, savaş ortamında insanlığımızı kaybediyoruz sanırım ve kan ve vahşet gördükçe bir yerden sonra bu tür manzaraları normalleştirmeye başlıyoruz.

    Siyasi coğrafyaya gelecek olursak; kendi aralarında al gülüm ver gülüm geçinmeye çalışan kibirli ve ırkçı kuzey imparatorlukları, daha kuzeyde sözüm ona sürgüne gönderilen ama keşfedilen değerli madenler sayesinde oldukça zenginleşen ve güçlenen kendi halinde takılan Kovir Krallığı, güneyde ise küçümsenen hor görülen Nilfgaard ve bu ana güç odaklarının dışında irili ufaklı devletler ve diğer ırklar.

    Bu siyasi coğrafyada elbette kuzey imparatorluklarının ırkçı ve kibirli siyasetinin bir sonucu olmalıydı. İnsanlardan çok daha önce bu topraklarda yaşamış ve kadim şehirler kurmuş elfler (Aen Seidhe) şimdi boyunduruk altındaydı. İkinci sınıf canlı muamelesi görüyorlardı. Akrabaları (Aen Elle) ise dünyaların birleşmesinden önce bugünleri öngörmüş olacak ki kendilerine başka bir dünya bulup oraya göçmüşlerdi. Mavi dağlarda yaşayan ve kimseyle iletişim kurmayan bir kısım özgür elfler var ama onlar hakkında kitapta pek detaylı bir bilgi yok. Oyunda bile isimlerinin geçtiği çok ender.

    Cüceler desen elfler kadar olmasa da onlarda insanların kibrinden ve zulmünden nasibini alıyorlar. Mahakam dağlarındaki cüce yerleşimini saymazsak pek rahat yaşadıkları söylenemez. Devamlı insanlar tarafından sadakatlerinin sınırı teste tabi tutuluyor. Kitapta bunun acı bir örneği var hatta. Gnomlar ve diğer irili ufaklı ırklar hakkında kitapta pek fazla bir bilgi yok. Ama onlarında insanlardan olabildiğince uzak yaşamı tercih ettiğini gözlemliyorsunuz.

    Daha önce de dediğim gibi kuzey devletlerinin kibirli ve ırkçı politikasının bir sonucu olmalıydı ve bunu iyi değerlendiren Nilfgaard ezilmiş elfleri de (onlara toprak sözü vererek) yanına alarak kuzeye doğru bir sefer başlattı. Ve bu sefer oldukça kanlı ve acımasız oldu. Bu seferin sonuçlarına pek değinmek istemiyorum çünkü kitapta okuyacağınız üzere sonuçlar tarihçiler tarafından çok güzel yumuşatılıyor :)

    Hikayenin geçtiği dünyanın diğer bir önemli tarafı ahlak kavramının yerlerde sürünüyor olması. Özellikle kasabalarda küçük kızlara tecavüzler, insanların birbiriyle ölümüne dövüştüğü arenalar, yol boyunca ağaçlara asılı cesetler ve daha birçok tatsız detay. İnsanlar ziyadesiyle yozlaşmış.

    Büyücüler meclisi ve büyücüler:
    Gücün insanı (elflerde dahil) nasıl değiştirdiğini ve yozlaştırdığını bu gruba bakarak görebilirsiniz. Birkaç kişi dışında büyücülerin tamamı diğer insanlara tepeden bakıyorlar. Onları kullanıyor, sömürüyor, kendi emellerine alet ediyorlar. Bu güç yolcuğunda gözleri hiç doymuyor. Sürekli daha fazlasını istiyorlar. İnsanların (kraliyet ailesi dahil) yatak odalarına kadar giriyor, onların nasıl bir aşk hayatı olacağına, hayatlarını kiminle geçireceğine kadar her şeye karışıyorlar ve bunu da normal bir davranışmış, olması gereken buymuş gibi gösteriyorlar. Ciri’nin soyağacına baktığımızda bunu çok daha iyi anlıyoruz. Hazırladıkları aşk iksirleri ve yaptıkları büyülerle kimlerin kimlerle çiftleşmesi gerektiğini belirliyorlar. İlişki ensestmiş, anne oğluyla veya baba kızıyla olmuş hiç fark etmiyor onlar için. Daha fazla güce giden yolda herşeyi mübah görüyorlar. Kralların görüşmelerine gizliden gizliye kulak misafiri oluyorlar, onları yönlendiriyorlar ve casusluk yapıyorlar. Daha fazla güce ulaşmak için basit halka yardım ediyor gibi gözüküyorlar sadece. Büyücüler meclisinde seçkin bir yeri olan ve herkes tarafından övülen parmakla gösterilen Vilgefortz’un küçük kızlara uyguladığı deneyleri okudukça tüylerim ürperdi resmen.

    Büyücülüğe gelirken, büyücü olmak gerçekten zor ve emek isteyen bir süreç. Çetin sınavlardan geçiyorsun ve elde edeceğin güç yüzünden kadınlar ve erkekler kısırlaştırılıyor. Sanırım güç elde etmek yolunda bu kadar emek verdikten sonra diğer insanlara nasıl davrandığının büyücü gözünde bir önemi olmuyor. Yeteri kadar bedel ödediklerini düşünüyor olmalılar.

    Witcher’lık:
    Sayıları oldukça fazla ve çeşitli olan canavarlara karşı çözüm olması düşünülen meslek. Canavarlara karşı dövüşürken dayanıklı ve hızlı olmak için verilen müthiş zorlayıcı testler. Her 10 çocuktan ortalama 7 tanesinin öldüğü iksir testleri. Ve bu testleri zorda olsa geçtikten sonra bedeninin verdiği tepki sonucu hissizleşen ve duygularından arınmış sonuç; tepkileri hızlı, iksirler sayesinde kas gücü kuvvetli ama kısır ve mutant bir insan. Kimsenin isteyerek bu mesleği yapacağını zannetmiyorum. Ve bu mesleği bir çocuğa reva görenlerinde insan olduğunu düşünmüyorum. Ama bir yandan da dünyanın gerçekleri var. Canavarlar insanları öldürüyor ve buna birilerinin dur demesi gerekiyor. Dur demesi gerekiyor ama bedeli çok büyük gerçekten. Çünkü insanlıklarını yitiriyorlar ve her canavar avında içtikleri iksirler yüzünden duyguları yavaş yavaş körelmeye başlıyor. Bu sayede uzun bir hayat sürüyorlar, bir canavarın ellerinde ölmezlerse eğer. Bunca bedel ödemelerine rağmen büyücülerin aksine insanların küçümseyici bakışlarına maruz kalıyorlar. Neredeyse gittikleri her mekanda horlanıyorlar ve dışlanıyorlar. Sevilmiyorlar, istenmiyorlar. Belki de insanlara çok korktukları canavarların gerçekten var olduğunu ve yakınlarında olduğunu hatırlattıkları için olabilir.

    Karakterler
    Geralt: Ak saçlı kurt. İstemediği bir mesleği yapan, annesinin terk ettiği çocuk. Witcher olmak için zorlu testleri atlatan, bu uğurda arkadaşlarının ölümüne tanıklık eden bir insan. Witcher olduktan sonra insanların ona karşı davranışları yüzünden daha da hissizleşen ve bu maskenin arkasına saklanan bir ölüm makinesi.

    Hikaye boyunca; Geralt’ın ikilemlerini, aldığı kararları sorgulamasını, aşklarını ve kaçamaklarını, canavar avlarını, haksızlığa uğramasını, geçmişiyle bir türlü barışamamasını ve pişmanlıklarını derinden hissettim. Çok sevdim bu karakteri. Bazı aldığı kararları içime sindiremesem de (özellikle Essi ve Yennefer konusunda) onu olduğu gibi kabullendim. Herkes onu duygusuz olmakla suçlarken bile aslında ne kadar duygusal bir insan olduğunu haykırmak istedim. İstemediği bir mesleği yapmasına rağmen mesleğini hakkıyla yerine getirdiğine şahit oldum. İçine çekildiği siyasi oyunlarda önceliğinin kendisi değilde sevdiklerinin olması içimi ısıttı. Milva’nın deyimiyle “inatçı katırını bile geride bırakmayan birisin sen” Geralt.

    Ciri: Yeşil gözlü, kül sarısı saçlı eski kana sahip çocuk. Hikaye boyunca bu ufak kızın büyüyüp serpilmesini okuduk. Oldukça şatafatlı bir hayat yaşarken savaş sonucu her şeyini kaybeden bir kıza dönüşmesine şahit olduk. Yazgısı Geralt tarafından kurtarıldıktan sonra bile taşıdığı kanın laneti peşini bırakmadı ve Yennefer’in büyük hatası sonucu yeniden yalnız kaldı. Seri boyunca Nilfgaard topraklarında kaç defa tecavüz girişimine uğradı ben sayısını unuttum. Ve en sonunda da kaderin cilvesi olsa gerek hemcinsi tarafından tecavüze uğradı. Sonraları o kızı sevdi ama bu tecavüze uğradığı gerçeğini değiştirmez. Sıçanlar isimli kanun kaçağı gruba istemeden de olsa girince geçirdiği değişim gerçekten inanılmaz. İnsan öldürmeye, hırsızlık yapmaya, masum insanların önünü kesip haraç kesmeye başladı. Bunda elbette yaşadığı travmaların payı büyük. O yüzden kendisine pek kızamıyorum çünkü yalnızca 15 yaşında bir kız. Bonhart ile yaşadıkları, kaçışı, ölümden kılpayı kurtuluşu, Vysogota ile karşılaşması ve sonrasında dünyalar arası seyahatleri gerçekten fantastikti. Yazarın burada hayal gücü olağanüstü seviyeye çıktı. Ciri karakterini sevdim ben. Yaşadığı acılar onda derin izler bıraksa da bunları atlatacak güçte bir karakter.

    Yennefer: Geldik kitabın en kompleks karakterine. Geralt’ın büyük aşkı sahireye. Geralt ve birkaç kişi dışında herkesin nefret ettiği kadın büyücü. Kitapta Geralt dahil birçok karakter siyah veya beyaz değil gri tonlardan oluşuyor. Çünkü hikayenin geçtiği dünya gerçekten acımasız ve insanı gri olmaya zorlayan bir yapısı var. Yennefer için şunu rahatlıkla söyleyebilirim, bu kadının siyah yönleri beyaz yönlerinden çok daha fazla. Kitapta zor bir çocukluk ve gençlik geçirdiğini görebiliyoruz. Bedensel kusurları yüzünden ailesi tarafından istenmeyen ve babası tarafından şiddet gören bir kız çocuğu. Sonrasında büyücülük okulunda geçmişinde yaşadığı travmalar sebebiyle intihar girişiminde bulunuyor. Tissaia de Vries sayesinde hayata tutunup güçlü bir büyücüye dönüşen bir kadın. Hayat kendisine karşı acımasız davrandığı ve hiç sevgi görmediği için o da kimseye karşı sevgi beslemiyor. İnsanları zevki ve ihtirasları uğruna kullanmaktan geri kalmıyor. Büyü sayesinde oldukça güzelleşiyor ve cinselliği de çok sevince  ortaya böyle bir karakter çıkıyor.

    Geralt’la ilişkileri derin ama her iki tarafı da yoran cinsten. Geralt’a iyi geldiğine inandığım bir karakter değil. Tam tersine Geralt’ı aşağıya çeken bir yapısı var. Istredd ile olan mevzular yüzünden Geralt neredeyse intihar edecekti. Kitapta o bölümde nefret ettim Yennefer’den. Geralt hiçbir zaman onunla birlikteyken başka bir kadınla beraber olmadı. Başka kadınlarla birlikte olduğu zamanlarda kavgalı ve ayrıydılar. Ama Yennefer gece Geralt’la sevişip hemen sabahında Istredd’le sevişmiş bir karakter. Ve Geralt bunu ortaya çıkardığında pişkin pişkin “yaptıklarımdan pişman değilim, Istredd’i ziyarete gideceğimde onunla sevişeceğimi biliyordum ama bunun açığa çıkacağını düşünmemiştim” açıklaması kabul edilebilir gibi değil. İki erkeği aynı anda idare etmeye çalışmak ve yazarın bunu ileride anlatacağım Essi karakteri örneği ile hafifletmeye çalışması benim açımdan kabul edilemez. Geralt ile ilk karşılaşmasında ona büyü yaptırması, emekletip elini öptürmesi, Geralt’ı kasabada hesabını kesmek istediği hasımlarının üzerine salması Yennefer’in nasıl bir karaktere sahip olduğunu gösteriyor.

    Ciri ile ilişkisi apayrı bir mevzu. Bu kızı tanımadan önce kızın soyağacında bulunan insanların cinsel hayatlarına karıştığını görüyoruz. Philippa önderliğinde toplanan kadın büyücüler toplantısında bu konu açığa çıkıyor. Yennefer yaptıklarından pişmanlık duyuyor ama Ciri’nin anneannesi Calanthe ve onun annesi Muriel’in aşk hayatlarına müdahale ettiği ortada. Muriel için şehvetli Muriel ifadesi kullanılıyor ve neredeyse sarayda herkesle yattığı dilden dile dolaşıyor. Adım gibi eminim bu kadına büyücüler tarafından aşk iksirleri içirildi ve bu işin içinde Yennefer’de vardı. Kraliyet ailelerinde istediklerini efsunlayıp istediklerini çiftleştirdiler. Yennefer Ciri’yi tanıyınca ve kızı gibi sevince bu yaptıklarından pişman oldu ama iş işten geçmişti bir kere. Ciri’yi ortaya çıkaran ensest ilişkilerde onunda parmağı vardı. Üçüncü oyunu oynayanlar bilir, oyunun sonlarına doğru Ciri, Geralt ve Yennefer, Avallach’ın gizli mekanına gidiyordu. Orada duvarda Ciri’nin soyağacını gösteren bir tablo asılıydı. Ciri, Yennefer’e seninde bu işte bir parmağın oldu mu diye sorduğunda Yennefer onlara arkası dönük ve yüzü asık bir şekilde hayır deyip yalan söylüyordu. Sizce bu gerçek açığa çıksaydı Ciri ve Geralt Yennefer’i affedermiydi. Bence asla affemezlerdi.

    Ciri’yi kurtarma girişimi bile çok kötü olaylara vesile oldu. Ciri onun işkence gören halini gördüğü için Vilgefortz’un bulunduğu kuleye geri döndü. Onun yüzünden Milva, Angouleme, Cahir ve (oyunu saymazsak) Regis gibi çok sevdiğim karakterler hayatlarını kaybettiler.

    Kadının yarardan çok zararı var. Geralt’la birlikteyken ona karşı davranışlarını söylemedim bile. Geralt’ın sürekli düşüncelerini okuması, güvensiz bir insan olduğunun göstergesi. Belki çok ileri gideceğim ama ha Vilgefortz deney tüpü ile Ciri’den kanını almaya çalışmış ha Yennefer ve büyücüler meclisi Ciri’yi Kovir Prensinin “metresi” (evet metresi) yaparak ondan çocuk yapmasını, istemediği bir hayatı zorla yaşatmaya çalışmışlar. Ben arada hiçbir fark göremiyorum. Büyücülerin tamamı Yennefer dahil kötü karakterler ve güç için yapmayacakları hiçbir şey yok.

    Triss: Geldik bize oyunlarla sevdirilen kadın büyücüye. Kitapta bu karakterin pek bir ağırlığı yok. 3. kitabın ilk bölümlerini saymazsak genelde hep yan rollerde. CDPR bu kadına oyunlarda çok büyük ağırlık verdiği için biraz bahsetmek istedim. Her büyücüde olduğu gibi bu kadının da ihtirasları farklılık gösteriyor. Daha henüz çok genç olduğu gözü o kadar yükseklerde değil ama büyücüler meclisini her şeyin önüne koyduğu bir gerçek. Geralt’a tecavüz ettiğine değinmiyorum bile. Hatasını kabul etti ama onun için iş işten geçmişti artık. Yennefer’in ve diğer büyücülerin kraliyet ailesine yaptığını Triss Geralt’a yaptı. Geralt’ın zor anında büyüleriyle onu efsunladı ve onunla birlikte oldu. Bir erkeğin genç kızın içkisine ilaç atıp ona bedenen sahip olmasıyla eşdeğer bence. Büyücüler arasında belki de en sevimlisi görünüyor ama yukarıda yazdıklarım ortada. En zararsızı insanlara iksir içirip tecavüz ediyor.


    Diğer karakterler: Milva, Angouleme, Regis, Cahir, Dandelion, Shani, Zoltan, Essi… ve daha ismini sayamayacağım onlarca karakter. Ve bu karakterlerin gerçekten duygularıyla olsun, davranışlarıyla olsun yaşadığını hissettiriyor kitap.

    Örneğin Milva karakterini çok sevdim. Gerçek babası ölünce üvey babası tarafından şiddete ve tecavüz girişimine maruz kalan bir kız. Bir şekilde Dryad’ların arasına düşüyor ve onlarla beraber yaşıyor. Çok kanlı olaylara karışıyor ve yolu bir şekilde Geralt ile kesişiyor. Müthiş ok kullanma becerisi ile ön plana çıkıyor ama sert görüntüsünün altında ilgiye ve sevgiye muhtaç son derece kırılgan genç bir kız saklı. Ölümüne en çok üzüldüğüm karakterdir kendisi. Kitapta o bölümü okurken kalakalmıştım.

    Angouleme örneğin. Yetim bir kız, zorlu şartlar altında başka bir ailenin yanında büyümüş, manastıra verilmiş ve tecavüze uğramış. Sonrasında hayat şartları gereği çete olaylarına karışmış. İdam edilecekken Geralt tarafından kurtarılmış, sohbetini ve mizacını çok sevdiğim genç kız. Onun ölümü de insanı derinden üzüyor.

    Âli vampir Regis. Bilgisiyle herkesi kendisine hayran bırakıyor. Grubun gizli lideri. Geralt’ın en büyük yardımcısı ve rehberi. Onun rehberliği olmasaydı eminim Ciri’yi bulamazlardı. Ölümüne çok üzülmüştüm ama neyseki CDPR doğru bir iş yaparak onu hayata döndürdü.

    Nilgaard’lı olmadığını iddia eden Nilfgarrd’lı Cahir :) Abisinin kuzey topraklarında savaşta öldürülmesi üzerine annesi tarafından intikamını alacağına yemin ettirilen genç delikanlı. Kralların verdiği kararların insanların hayatlarına nasıl etki ettiğinin canlı bir örneği. Kaçırdığı kıza aşık olup onun hayatı için savaşan ve bu uğurda canını veren genç adam.

    Daha birçok karakter var ama onları ayrı ayrı yazamayacağım. Sadece Essi karakterine değinmek istiyorum. Yennefer’in aşk acısı yüzünden Geralt’ın görmezden geldiği genç kız Essi. Geralt’a ve yaşadığı zor hayata merhem olacağını düşündüğüm Essi. Yennefer’den çok daha fazlasını Geralt’a verebilecek Essi. Öldüğünde boynunda Geralt’ın hediyesi olan siyah inci kolyeli Essi. Kitapta ölümüne en çok üzüldüğüm karakter olan Essi. Bana göre Geralt’ın en büyük hatası Essi’nin aşkına karşılık vermemesiydi. Essi’ye karşı hiçbirşey hissetmiyordu belki ama Yennefer’in Istredd’le ona tattırdığı acıyı Essi örneğinden hafifletmeye çalışması çok büyük bir hatasıydı. Yazık olsu Essi’ye. Böyle bir kız çok daha fazlasını hakediyordu. Geralt’a aradığı huzuru ve mutlu hayatı yaşatabilirdi.


    Son olarak yazar Andrzej Sapkowski gerçekten çok büyük bir iş başarmış. CDPR’da bunu olabildiğince ileri taşımaya çalışmış. Hikayeyi büyük bir zevk alarak okudum. Yazarın hikayeyi bu şekilde bitirmesi kendi takdiridir ama keşke bu dünyaya ait çok daha fazla roman kaleme alsaydı. Yine de her şey için teşekkürler. Son bir teşekkürü ise böyle bir eseri dilimize kazandırdığı için Pegasus Yayınları hak ediyor bence.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Legolas246

    6. kitap ile ilgili bir gelişme var mıdır ? Bilen duyan
    Çeviri tamamlanmış
    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu
  • MÜJDE !

    https://twitter.com/PegasusYayinevi/status/908695697624637440

    Kitap ön siparişe açıldı. 19 Eylül'den itibaren dağıtıma başlanacak.

    Ön sipariş fiyatı: 26,25 lira

    http://urun.n11.com/roman/elflerin-kani-the-witcher-3-P207622464



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi spache -- 15 Eylül 2017; 17:27:09 >
  • Seri halde çıkan bir kitabın ilk kitabını son kitabını veya aradaki bir sayıyı atlamayı düşünen insan kitap hiç okumasın.Bu düşünce bence tamamen hem yazara hemde insanın kendine yaptığı bir saygısızlık, kısa yoldan okudum demek için üretilen bahanelerden başka bir şey değil.Biri beğenmedi diye bir üründen vazgeçen insan bütün hayatını kalabalıkların verdiği kararlara göre birey olamadan yaşamaya mahkumdur bence.Kendiniz okuyun güzellik değerini kendiniz verin.
    Aynı algı oyunlarda da mevcut, ilk iki oyunun grafikleri döneme göre geride kaldı diyerek seriye ortadan dalıyorsunuz sonra '' Çok saçma olmuş bura neden böyle ? '' diye ortalıkta dolanıyorsunuz.Önce kendinize sorun edebi bir yapının bütün meyvesini özümsemek ve evrene dahil olmak mı amacınız yoksa grafikleri harika diye ekrana bakarak lore a tamamen kopuk biçimde kendinizi dağa taşa at sürerek tatmin etmek mi ?
    Bu yazdıklarım sadece bu kitap hakkında değil genel olarak popüler olan şeylere yönelip belli bir sosyal çembere girmeyi amaçlayan insanlara.CD Projekt RED bu romanları oyun haline getirmese haberi dahi olmayacak kişiler en azından şuan bir fırsatla kitapları tam anlamı ile okusun.
  • https://mobile.twitter.com/PegasusYayinevi/status/915193464572309504



    Müjdemi isterim millet, 4. Kitabın hazırlıklarına başlanmış, umarım çok beklemeyiz :)
  • Trise kullanıcısına yanıt
    Yapmayın etmeyin, Google translate demek ağır kaçtı bence.
  • Arkadaşlar, kusura bakmayın ama bence sağlam saçmalıyorsunuz ve gereksiz evham yapıyorsunuz. İlk 3 kitap gereğinden hızlı çıktı zaten, bu kitap da 1-2 hafta içinde çıkar. Serinin tamamlanmayacağına dair en ufak endişem falan yok benim, satışların da kötü olduğunu hiç sanmıyorum. Kitapyurdu kitapların kendi sitesinden satılan miktarını gösteriyor ve satışlar hiç de az değil, ne serilen gördüm çok daha az satmasına rağmen kaç kitabı çevrildi.
  • benim ki de geldi


    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mercpool

    Beyler bu seri niye bu kadar tuttu?

    Beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönleriyle yazar mısınız?
    Global popülerliği var, seneye netflix dizisi çıkacak, olay örgüsü ve olayların anlatılma şekli çok orijinal. Hikaye dersen ayrı mükemmel. Oyunlar da bir taraftan kitapların reklamını yapıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Trise -- 20 Temmuz 2018; 18:34:41 >
  • 5. kitabı bekliyoruz :)



    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu
  • Son kitaba kadar çevireceğiz dedi adamlar bundan ötesi var mı? Şunun şurasında zaten kaç kitap kalmış.
  • darkknightr kullanıcısına yanıt
    Oyunlar kitaplardan sonrasını konu alır, hikaye CDPR tarafından yazılmıştır. Çok iyi iş çıkardılar bu konuda.
  • Evet 5. Kitap sonunda görüldü.

    The Witcher Kitap Serisi Ana Konu
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.