Şimdi Ara

Witcher Kitaplarından Kısa Özetler Şeklinde Hikayeler

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
107
Cevap
37
Favori
11.226
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
29 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Çok daha detaylı bir anlatım için aşağıdaki adresi öneririm. Elbette bu konudakileri de okumaya devam edebilirsiniz fakat bu arkadaşımızınkisi çok daha kapsamlı ve hoşhttp://www.thewhitetree.org/forum/viewtopic.php?f=55&t=24625&

    Bu paylaşım Yağız M. tarafından yapılmıştır.

    Ciri'nin Soyu Nereye Dayanıyor?



    (damarlarında Kadim Kan akanların isimlerinin yanında (k) eki olacaktır. damarlarında asi Falka'nın kanı akanların yanında (a) eki olacaktır)

    Ciri'nin özel güçleri olan biri olduğunu witcher evreni takipçileri olarak çoğumuz biliriz. Ciri'nin yetenekleri aslında damarlarında akan Kadim Kan'ın bir sonucu. Peki ya bu kan, bu soy nereye dayanıyor?

    Öncelikle Ciri'nin iki önemli atası var. Bunlardan biri Falka(a) diğeri de Lara Dorren(k) ve Lara'nın kızı Riannon(k)

    KRONOLOJİK SIRAYA GÖRE KİŞİLER VE OLAYLAR:

    Falka(a) - Falka'nın babası Kral Vridank'tır. Kral Vridank elflere olan hayranlığıyla bilinir ve bu hayranlığın sonucu olarak bir elf olan Kovirli Beatrix ile evlenir. İşte bu evliliğin meyvesi Falka'dır. (Özellikle not düşmek gerekir ki Falka'nın Kadim Kan ile hiçbir alakası yoktur. Annesi Beatrix'in ya da Kral Vridank'ın da Kadim Kan ile hiçbir alakaları yoktur)

    Lara Dorren(k) - Lara, güzeller güzeli bir elftir. Elfler Lara'yı Avallach ile evlendirmek istemektedir fakat Lara içten içe bir insan olan büyücü Cregennanlı Lod'u sever ve onunla evlenir. Hem elfler hem de insanlar bu birlikteliğe karşı çıkarlar ve Hem Lod'u hem de Lara'yı Dol Blathanna Vadisi'nde öldürürler. Lara can vermek üzereyken son bir nefes ile doğum yapar ve Riannon'u(k) doğurur.

    Kraliçe Cerro - Kovirli Beatrix'in ölümün ardından Kral Vridank, Kraliçe Cerro ile evlenir fakat Cerro kısırdır, çocuk peydahlayamaz. Kraliçe Cerro, Lara Dorren'in yetim kalan kızını evlatlık edinmeye karar verir. Ona Riannon ismini veren de yine Cerro'dur. (Yine not düşelim, Cerro'nun da Kadim Kan ile hiçbir alakası yoktur. Falka'ya da Riannon'a da üvey annelik yapar)

    Kral Vridank - Vridank'ın tek öz kızı Falka'dır, onu da Beatrix'den peydahlamıştır. Cerro'dan hiçbir çocukları yoktur fakat Cerro'nun evlatlık edindiği Riannon'u Vridank da benimser ve ona üvey babalık yapar.

    Riannon(k) - Üvey annesi Cerro ve üvey kardeşi Falka ile büyüyen Riannon gençlik çağına gelince Temerya Kralı Goidemar ile evlendirilir. İki çocuğa hamile kalır. Tam bu sırada Falka(a) meşhur başkaldırısını gerçekleştirir. Annesini, babasını ve iki abisini öldürür. Üvey kardeşi Riannon'u(k) da daha yeni doğmuş iki çocuğuyla birlikte hapishaneye atar. İroniktir ki bu sırada Falka da evlilik dışı bir ilişkiden bir çocuk peydahlar. Bu çocuğun da bakımını üstlenmez ve doğurduğu gibi onu da Riannon'un bulunduğu hapise fırlatır. Riannon akıl sağlığını yitirdiği için üç çocuk doğurduğunu sanır. Elbette Falka(a)'nın başkaldırısı bastırılır ve Falka yakılarak idam edilir. Fakat ölürken "Benim soyumdan bir çocuk hepinizin kıyameti olacak" diye bağırır ve tüm soyunu lanetler.

    Sonuç olarak bu olayların ardından ortada üç çocuk vardır:

    Falka'nın kızı Fiona, (asi soyu)
    Riannon'un iki çocuğu Amavet ve Adela (kadim kan soyu)

    Hikaye burada karışıyor. Nasıl oluyor da Cirilla hem Falka'nın hem de Riannon'nun soyundan geliyor? O da kaderin cilvesi şöyle ki:

    Fiona'nın(a) torunu Dagorad(a) ile Riannon'un(k) torunu Adalia(k) evleniyor (tamamen rastlantı). Bu evliliğin meyvesi de Ciri'nin anneannesi Calanthe oluyor. Böylece Calanthe'nin damarlarında hem asi hem de kadim kan akıyor. (bundan böyle a+k denilecektir)

    Calanthe(a+k) de Kral Roegner ile evlenip Pavetta'yı(a+k) doğuruyor. Ve artık daha tanıdık yüzlere geliyoruz, Pavetta da malumunuz Emhyr var Emreis ile evleniyor ve hikayemizin odak noktası Ciri'yi(a+k) doğuruyor.

    İşte Ciri'nin hem Falka'nın hem de Riannon'un kanını taşımasının sebebi bu. Falka ve Riannon aslında üvey kardeşler fakat torunları evlenip bu iki kanı, soyu birbirine bağlıyorlar. Bunun sonucu olarak da Ciri hem Falka'nın asi yapısını hem de Riannon'un annesi Lara Dorren'in damarlarında akan kadim kanı miras alıyor.

    ------------

    Ciri'nin Doğumu


    Emhyr var Emreis daha küçük bir çocukken babası komploya kurban gider. Babasını tahttan düşürmek isteyen komplocular Emhyr'i lanetletirler. Bu lanetin sonucunda Emhyr'in kafası kirpi şeklini alır, bu yüzden de lakabı Urcheon yani Kirpi olur. Oğlunun bu halini gören imparator psikolojik olarak çöker ve zayıf düşer. Bu zayıflıktan yararlanan komplocular sonunda başarıyla imparatora suikast düzenler, darbe yaparlar. Ardından lanetlenmiş oğlunu da sınır dışı ederler.

    Emhyr böylece hakkı olan imparatorluktan aforoz edilmiş bir yetim olarak yaveriyle birlikte yollara düşer. Birkaç yıl sonra gecenin köründe dar bir vadide Cintra kralı Kral Roegner ile karşılaşır. Kral Roegner yaralanmış ve oraya sığınmıştır, Emhyr'den yardım ister. Emhyr ona yardım eder, karşılığında ise Kral'dan şunu ister,

    "Eve döndüğünde bulmayı ummadığın şeyi bana vereceksin."

    Kral o an için bu isteğin ne olduğunu anlayamaz. Eve döndüğünde ummayı bulmayacağı şey çocuğu olacaktır. Hem de kız bir çocuk. Kral verdiği söz gereği bu kızı Emhyr'e vermelidir ama bunu gerçekleştiremeden ölür. Karısı Calanthe kraliçe olur ve bu bilgiyi sır gibi saklar. Doğan kızın ismi Pavetta'dır. On altı yıl sonra Pavetta güzel, genç bir kız olmuştur. Artık evlenme çağına gelmiştir. Kraliçe Calanthe kızını görücüye çıkarır. Fakat Calanthe'nin asıl amacı siyasi çıkarlar adına Cintra ve Skellige'yı müttefik yapmak için kızını Erts Tuirseach'ın yeğeni Crach an Craite'e vermektir. Şölen düzenlenir ve talipliler gelir. Gece saat 11'de de Emhyr çıkagelir. Lanetli olduğu için yüzünü gösterememekte, kocaman bir miğfer takmaktadır. Lanetli yüzü yalnızca gece 12'den sabah 6'ya kadar normale dönmektedir. Bu yüzden oradakilere gece 12'ye kadar yüzünü gösteremeyeceğini söyler. Calanthe'ye Pavetta'nın kendi hakkı olduğunu, yıllar önce Kral'ın söz olarak kızı kendisine verdiğini söyler. Calanthe ise buna karşı çıkar, muhafızlara emir verir ve Emhyr'in miğferini çıkartırlar. Adamın lanetli yüzü ortaya çıkar. Büyük bir kavga kopar, herkes birbirine dalaşır. Dövüş sırasında Emhyr tam öldürülecekken Witcher Geralt onu kurtarır. Hengame sırasında Pavetta sinir krizi geçirir ve büyüsel bir patlama gerçekleştirir. Kavga bitmiş, herkes gözlerini Pavetta'ya çevirmiştir. Pavetta öyle bir bağırmaktadır ki herkes neredeyse sağır olacak gibidir. Resmen her taraf büyüyle dolup taşmaktadır. Kimse ne olduğunu anlamaz. Druid Ermion ve witcher Geralt zor bela Pavetta'yı büyüler kullanarak sakinleştirirler. Ortalık yatışınca gerçekler ortaya çıkar. İşin aslında Emhyr, Pavetta ile gizli gizli bir yıldır görüşüyormuş ve birbirlerine aşık olmuşlar. Sonuç olarak Kraliçe Calanthe mecburi olarak kızını Emhyr'e verir. Bu arada Pavetta'nın da Kadim Kan soyundan geldiği için olağanüstü yeteneklere sahip olduğu anlaşılır, yaşadığı büyü patlaması da bu yüzden gerçekleşmiştir.

    Emhyr, Geralt'a hayatını kurtardığı için borçlu olduğunu ve onu ödüllendirmek istediğini söyler. Witcher Geralt da Pavetta'nın şişmiş göbeğini işaret ederek, "Dünyada canavar avcılarının soyu tükeniyor. Biz witcherlar üreyemiyoruz. O yüzden sizin doğacak çocuğunuzu almak ve bir witcher olarak yetiştirmek istiyorum." der. Emhyr'in kabul etmekten başka çaresi yoktur, kabul eder. Böylece doğacak çocuk ile Geralt arasındaki yazgı o gün başlamıştır.

    Yıllar geçer ve Pavetta doğum yapar. Cirilla adını verdikleri küçük, tatlı bir kızları olur. Emhyr güçlü bir büyücü olan Vilgefortz ile işbirliği yaparak imparatorluğa dönmek ve hakkını geri almak, imparator olmak istemektedir. Vilgefortz'un asıl amacı ise Emhyr aracılığıyla Ciri'yi ele geçirmek ve Ciri'nin damarlarında akan Kadim Kan'ı kullanarak onun gücünü kendi lehine kullanmaktır. Emhyr bunun farkında değildir fakat Pavetta Vilgefortz'un haince planlar kurduğunu hisseder. Emhyr ile anlaşmalarına göre, Vilgefortz Emhyr'in tahta geçmesine yardımcı olacak ve bunun karşılığında Emhyr imparator olduğunda Vilgefortz'a Kuzey topraklarını verecektir. Emhyr, karısı Pavetta ve Ciri Nilfgaard'a doğru yola çıkmak için Vilgefortz'un ayarladığı bir gemiye bineceklerdir. Vilgefortz yolculuk sırasında gemiyi batırtarak Emhyr ve Pavetta'yı öldürüp Ciri'yi ele geçirmeyi planlar. Pavetta Vilgefortz'un gerçek yüzünü bildiğinden Ciri'yi anneannesi Calanthe'nin yanında bırakır. Yani Ciri, Cintra'da kalır. Emhyr sinir krizine girer ve yolculuk sırasında dayanamayıp Pavetta'yı gemiden aşağı fırlatarak ölümüne sebep olur. Vilgefortz'un planları suya düşer ama yine de Emhyr'in imparator olmasına yardımcı olur. İleriki zamanda yine Ciri'nin peşine düşecektir.


    Geralt ve Ciri'nin İlk Karşılaşması




    Verden kralı Eryvll, Brokilon Ormanın'daki orman perileriyle anlaşma yapmak istemekte ve perilerin işgal ettiği orman bölgesinden bir bölümü krallığına katmak istemektedir. Fakat orman perileri büyük bir inatla anlaşmaya yanaşmamakta, topraklarını korumaya büyük bir dirayetle devam etmektedirler. Eryvll bunun üzerine orman perilerinin manevi lideri Eithne ile görüşmesi için elçi olarak Geralt'ı görevlendirir. Çünkü Geralt Brokilon'a girip sağ çıkabilmiş nadir kişilerdendir. Geralt ormanın derinliklerine doğru yola çıkar fakat o da bilir ki bu ormanda yolunu kaybetmesi çok kolaydır. Bu yüzden orman perilerinden yardım isteyecektir. Yol boyunca orman perilerinin oklarıyla öldürdükleri insanlarla karşılaşır. Sonunda orman perilerinin kendileriyle karşılaşır. Geralt niyetini onlara anlatır ve anlaşmaya varırlar, orman perileri Geralt'ı Eithne ile görüşmesi üzerine ormanda yürütmeye başlarlar. Bu sırada ormanda bir hışırtı duyarlar. Bir canavar yaklaşmaktadır. Bir anda topraktan bir dev kırk ayak çıkar. Bu canavar bildiğimiz kırk ayağa benzer fakat kırk ayağın 2.5 metre olanını hayal edin, öyle bir canavar. Kırk ayak küçük bir kıza saldırmaktadır. Geralt müdahele eder ve küçük kızı kurtarır. Ne Geralt ne de periler bu küçük kızı tanımamaktadır. Kız ne ismini ne de cismini söyler. Tek söylediği şey kendisinin bir prenses olduğunu ve Kral Ervyll'in oğlu Prens Kistrin ile evlendirilmek için Verden'e gönderildiğidir. Fakat kendisi Prens Kistrin'i şişko bulmuş ve onunla evlenmek istemediği için Verden Sarayından kaçmıştır. Böylece Geralt, küçük kız ve periler birlikte Brokilon'a giderler. Eithne onları karşılar ve Geralt elçi olarak görevini yerine getirerek Eryvll'in isteklerini sıralar. Eithne oralı olmaz, anlaşmayı kabul etmeyeceğini söyler. Elçiye zeval olmaz diyerek Geralt'ın gitmesine izin verir, fakat küçük kızı kendisine saklayacağını söyler. Geralt buna çıkışır, kızı yanında götürmek ister. Kız da Geralt'a bir yakınlık hisseder, Geralt ile birlikte gitmek ister. Fakat Eithne çok kararlıdır. Yıllar önce ölmüş kızı yerine bu küçük kızı evlatlık edinmek, onu bir orman perisine çevirmek ister. Kızı orman perisine çevirmek için özel Oblivion suyundan içirir fakat kızda hiçbir değişim gözlenmez. Kız olağanüstü bir kızdır. Yazgısı orman perisi olmak değildir. Geralt önce Eithne'nin hile yaptığını, sahte bir su verdiğini düşünür. Eithne suyun sahte olmadığını, kızın kaderinin böyle olduğunu anlatır. Geralt inanmaz, suyu kendisi içer, kendisi elbette orman perisine dönüşecek değildir fakat eğer su gerçekse hanisülasyonlar görerek bayılacağını bilir. Gerçekten suyu içince bayılır ve ağır rüyalar görür. Bunun sonucu olarak suyun gerçekten de Oblivion suyu olduğuna inanır ve kızın bu suyu içmesine rağmen orman perisine dönüşmemesinin kaderin bir oyunu olduğuna da kanaat getirir. Bu kız çünkü damarlarında Kadim Kan akan Cirilla Fiona Ellen Riannon'dan başkası değildir. Geralt yıllar önce Emhyr'den söz almış olsa da doğan çocuğun kız olduğunu öğrendiğinde hakkından feragat etmiş ve kızı yanına almayı reddetmiştir. Onu bir witcher yapamayacağını, bir kızın böyle şeylerle muhattap olmaması gerektiğini düşünerek daha bir bebekken Ciri'yi bırakıp gitmiştir. Fakat Geralt kaderin gücünü küçümser. Kader böyle bir oyun oynayarak Ciri ve Geralt'ı habersiz bir şekilde buluşturur. Geralt'la Ciri ne yapacaklarını bilmeden birlikte Brokilon'dan çıkarlar. Geralt kızı anneannesine geri götürmeye karar verir, yol sırasında druid Ermion ile karşılaşır, kızı Ermion'a emanet eder ve kaçar gider. Kaderden kaçar. Kaderiyle, Ciri ile yüzleşmek istememekte, kaderden korkmaktadır. Çünkü kaderin iki keskin ucu vardır. Biri kendisi, biri de ölümdür. Etrafındakilere ölüm getirmekten korkan Geralt, Ciri'den bu yüzden yine kaçar. Druid Ermion da üstüne düşen vazifeyi yerine getirerek kızı anneannesinin yanına götürür. Böylece anneannesi, Ciri'yi Prens Kistrin ile evlendirmekten vazgeçer.


    Geralt ve Ciri'nin İkinci Karşılaşması




    Bu olaylar olurken Emhyr de tahta çıkmış ve gücünü geri kazanmıştır. Şimdi sıra kızını bulmaya gelmiştir. Kendi kızıyla evlenerek ondan çocuk yapmak ve kehanette anlatıldığı üzere dünyanın yarısına hükmetmek istemektedir. Bunu bilen Calanthe torununu Emhyr'in ellerine vermek istemez. Emhyr bunun üzerine Cintra'yı işgal eder ve Ciri'yi orada bulup kendisine getirmesi için Cahir'i görevlendirir. İşgal sırasında Kraliçe Calanthe ölür fakat Ciri şehirden ve işgalden kaçmayı başarır. Bir süre sağda solda helak olur, aç kalır, açıkta kalır, en sonunda orta halli bir tüccar olan Yurga'nın karısı karşılaşır. Kadının iki erkek çocuğu vardır fakat ikinci çocuktan sonra kısır olmuştur. Kadın hep kız çocuk hayali kurduğundan Ciri'yi evlatlık edinmeye karar verir. Bu sırada bu olanlardan habersiz olan Yurga atıyla birlikte Ysgith bataklıklarından geçerken canavar saldırısına uğrar. Witcher Geralt onu kurtarır. Yurga'nın verecek bir ödülü yoktur ve Geralt ona "eve döndüğünde ummayı bulmayacağın şeyi" vereceksin der. Yurga ona ikinci erkek çocuğunu verebileceğini ama karısının kısır olduğunu, bu yüzden ona çocuk veremeyeceklerini söyler. Yurga'nın Ciri'den elbette ki haberi yoktur. Fakat kader yine oyununu oynamıştır. Geralt ve Yurga birlikte tüccarın evine giderler. Yurga Ciri'yi görünce şaşırır, kızın kim olduğunu bilmez. Fakat Geralt o kızı tanımaktadır. Ciri'dir o kız. Ciri Geralt'ı görünce büyük bir sevinç yaşar, birbirlerine koşar ve sarılırlar. Ciri Geralt'a "Bu sefer beni bırakme ne olur." der. Geralt da onu asla bırakmayacağını, kaderden artık kaçmayacağını söyler ve onu yanına almayı kabul eder. Ardından Ciri'yi büyütmek üzere Witcherların Okulu olan Kaer Morhen'a götürür.




    Ciri'nin Kaer Morhen Eğitimi ve Ellander Tapınağı'na Yolculuk




    Geralt Ciri'yi Kaer Morhen'a götürür. Ciri orada diğer Kurt Okulu witcherlarından Vesemir, Eskel ve Lambert ile tanışır. Hepsi Ciri'yi severler ve özümserler. Yaklaşık üç ay boyunca Ciri Kaer Morhen'da türlü türlü antrenmanlardan geçer. Zırhlı kütük, zorlu orman patikları, kılıç tutma teknikleri, kondisyon çalışmaları gibi zorlu witcher antrenmanlarından geçer. Fakat bir yandan da zaman zaman garip translara girmektedir. Transa girdiğinde sesi değişmekte ve tuhaf, elfçe sözler zikretmektedir. Witcherlar anlar ki Ciri bir "Kaynaktır." Yani doğuştan bir büyü gücü vardır. Bu büyü gücüyle baş edemeyeceklerini anlayınca işinin ehli birini çağırmaya karar verirler. Akla önce Geralt'ın sevgilisi Yennefer gelir fakat Geralt'ın Yennefer ile arası o sıralar çok bozuktur. Geralt bu yüzden Yennefer yerine Triss'e mektup yazar ve onu Kaer Morhen'a çağırır. Triss Kaer Morhen'a ancak kış vakti varır ve vardığı sırada Ciri'nin ormandaki patikada koşuşturduğunu görür. Ciri ile Triss'in ilk karşılaşması böyle olmuştur. Ciri sendeler ve yere düşüp dizini yaralar, Triss de ona yardım etmek ister. Ciri Triss'i tanımadığı için önce ona soğuk davranır fakat Triss durumu açıklar ve birlikte Kaer Morhen'a giderler.

    Triss Kaer Morhen'da kaldığı süre boyunca hem kızsal (adet görmek, makyaj yapmak vs.) hem de büyüsel konularda Ciri'ye yardımcı olur. En önemlisi de o sırada Kaer Morhen witcherları, Ciri'nin büyü patlamalarını kontrol altına alabilmek için onu Nebat İmtihanı'na (genç çocukları witcher yapmak için damardan ot zerk edilmesi) tabi tutmayı düşünmüşlerdir. Bu fikri duyan Triss küplere biner, bunu yapmanın kız için felaket sonuçlar doğuracağını söyler ve engel olur. Triss bu arada Ciri'ye Kadim Dili öğretmeye başlar.

    Triss ile diğer witcherlar arasında sürekli bir gerginlik vardır. Kızın her tarafının yara bere olduğunu, bu yaralarla yaşamasının bile mucize olduğunu söyler. Üstelik witcherlar Ciri'ye birtakım mutasyonlu mantarlar yedirmişlerdir ve Triss bunu fark ettiğinde yine küplere biner, bu tür mantarların Ciri'de çok ters etkilere yol açacağını söyler. Diğer bir yandan witcherlar da Triss'den şüphelenmektedirler. Triss'in asıl amacının kızı alıp Sahireler Locası'na (kadın büyücülerin oluşturduğu siyasal bir grup) götürme niyetinde olduğunu düşünürler. (işin aslı, gerçekten de Triss üstlerinden direktif almıştır) Aralarındaki gerginlik gitgide artar. Geralt bu gerginliğe dayanamamakta ve iki arada bir derede kalmaktadır. Bu yüzden Ciri'yi eğitim görmesi için Nenneke Ana'nın Ellander'deki Tapağına götürmeye karar verir. Ciri, Triss ve Geralt birlikte Kaer Morhen'dan yola çıkarlar.

    Yol sırasında Triss ağır bir hastalığa yakalanır. Daha Kaedwen sınırlarına ancak gelmelerine rağmen seyahat hızları sekteye uğrar. Geralt sığınabilecekleri bir konvoy arar ve yol sırasında karşılarına Yarpen Zigrin'in konvoyu çıkar. Yarpen Zigrin Geralt'ın eski dostlarından olan bir cücedir. Geralt, Triss ve Ciri onların konvoyuna katılır. Yarpen konvoy hakkında net bilgi vermez, tek söylediği şey konvoyun Kaedwen Kralı Henselt'in Aedirn Kralı Demavend'e gönderdiği gizli bir yardım olduğudur. Yol sırasında konvoyda sürekli bir gerginlik vardır. Çünkü o sırada Kaedwen'de sürgün edilmiş elflerden, cücelerden ve gayri insanlardan oluşan Scoitael adında bir asi oluşumu vardır ve bu örgüt yoldan geçen konvoylara saldırarak geçimlerini idame ettirmektedir. Bu sırada Yarpen, Geralt ve Ciri arasında felsefik konuşmalar geçer. Ciri Geralt'a tarafsız olup olmadığını sorar, Geralt ise tarafsız olduğunu söyler. Kaderin cilvesi olacak ki elflerin konvoya saldıracağı tutar ve Geralt elflere karşı kılıç çekmek zorunda kalır. Bu olayların ardından Geralt, Triss ve Ciri Vizima'ya varırlar ve Geralt Ciri'yi Nenneke Ana'nın tapınağına bırakır ve tekrar kendi yoluna düşer.



    Ciri'nin Ellander Tapınağında eğitim gördüğü sırada Geralt'a gönderdiği mektup



    Geralt, sabah sisinin ardında beliren ada ve adacıklara bakarak iç çekti. Hantal Delta akıntısıyla hareket eden gemi adeta bir kamlumbağa edasıyla ağır ağır hareket ediyordu. Çoğunluğunu tüccarların ve köylülerin oluşturduğu yolcular ise bavullarının üzerinde uyuya kalmışlardı. Witcher, elindeki kağıdı bir kez daha açtı ve Ciri'nin mektubunu okumaya devam etti.

    "...Yatakhane dedikleri kocaman bir salonda yatıyorum ve yatağım da büsbüyük, çok ciddiyim. Beni orta öğretim gören kızların yanına verdiler. On iki kişiyiz ama en sevdiğim arkadaşlarım Eurneid, Katye ve İkinci Iola. Bugün et çorbası içirdiler, en kötüsü de bazen kahvaltı yemek zorunda kalıyoruz ve sabahın köründe uyanmak zorunda kalıyorum. Kaer Morhen'de bile bu kadar erken kalkmıyordum. Dua okumasına gitmem gerektiğinden mektubun devamını yarın yazacağım. Kaer Morhen'de hiç dua falan etmiyorduk halbuki, neden burada etmek zorundayız ki? Belki burası bir tapınak olduğundandır.

    Geralt. Nenneke Ana sana yazdığım mektubu okumuş ve bana saçma sapan şeyler yazmamamı ve daha düzgün, hatasız bir şekilde yazmamı tembihledi. Gördüğüm dersleri ve sağlığımı ve sıhhatimi yazmalıymışım. Gayet iyiyim ve sağlığım da yerinde ama şu an çok açım, neyse ki akşam yemeğine az kaldı. Ayrıca Nenneke Ana dedi ki dua etmek kimseye zarar vermezmiş, ne bana ne de sana.

    Geralt, sonunda boş zaman bulabildim ve sana gördüğüm dersleri anlatacağım: Rünlerin doğru yazımını ve okunuşlarını öğrendik. Tarih, doğa, şiir ve nesirler üzerine dersler aldık. Artık Kadim Dil'i derdimi anlatacak kadar biliyorum. Kadim Dil'de sınıfın en iyisiyim, Kadim Rünler bile yazabiliyorum. Sana da bir şeyler yazayım da gör: Elaine blath, Feainnewed. Şu anlama geliyor: Güneş'in çocuğu, güzel çiçek. Bak gördün mü, yazabiliyorum işte. Ayrıca-- Az önce tüy kalemim kırıldığından yeni bir kalem buldum ve onunla yazmaya devam edeceğim. Nenneke Ana bu yazdıklarımı okudu ve doğru yazdığım için beni övdü. Uslu bir çocuk olduğumu ve yazmaya devam etmemi söyledi, bir de beni merak etmemeliymişsin. Beni merak etme, Geralt.

    Sonunda olan bitenleri yazabilmek için zaman bulabildim. Ben, Iola ve Katye, birlikte tavukları yemlerken kocaman bir tavuk bize saldırdı, boynu kırmızıydı ve çok ama çok korkutucuydu. Önce Iola'ya saldırdı, sonra da bana saldırmak istedi ama ben korkmadım çünkü Sarkaç'a (kaer morhen'de eğitim için kullanılan, sallanan kütük) kıyasla daha küçük ve yavaştı. Kenara atladım ve parmak uçlarımın etrafında dönüş yaptım, sonra da korkup kaçana kadar kovaladım onu. Nenneke Ana burada kılıcımı taşımama izin vermiyor, ne kadar üzücü, yoksa o tavuğa Kaer Morhen'de öğrendiklerimi uygulamalı olarak gösterebilirdim. Bu arada Kaer Morhen'in Kadim Rün'de yazılışının Caer a'Muirehen olduğunu biliyorum ve o da dilimizde Kadim Deniz'in Kalesi anlamına geliyormuş. Şimdi anlaşıldı neden oradaki taşların üzerinde midye, salganyoz ve balık oymalarının olduğu. Cintra ise Xin'trea diye yazılıyormuş. Benim ismim de Zireael diye yazılıyormuş, anlamı da Kırlangıç demekmiş ve bu da..."

    "Okumakla mı meşgulsün?"

    Geralt kafasını kaldırdı.

    "Evet. Ee? Var mı bir olay? Göze çarpan bir şeyler?"

    "Hayır, hiçbir şey yok," diye cevap verdi kaptan, ellerini deriden ceketine ovuşturarak. "Su durgun. Yine de çok sis var ve Turna Adacığı yakınlarındayız-"

    "Biliyorum. Bu rotadan altıncı kez geçişim, Boatbug, dönüşleri saymıyorum bile. Bu yolu iyi biliyorum. Gözlerim açık, merak etme."

    Kaptan başını onaylar şekilde salladı ve geminin öteki tarafına doğru yürümeye başladı, yolcuların geminin her tarafında istiflenmiş bohça ve bavullarının üzerinden geçerek. Geminin orta kısmına sıkıştırılmış atlar ise burunlarından soluyor ve toynaklarını yere vuruyorlardı.

    Akıntının tam ortasındaydılar, yoğun sis içerisinde kalmışlardı. Geminin ucu su üzerindeki nilüfer çiçeklerini yarıp geçiyor, parça parça ediyordu. Geralt mektubu okumaya devam etti,

    "...ve bu da demektir ki benim ismim elfçe. Ama sonuçta ben bir elf değilim Geralt, ayrıca burada Sincaplar (gayri-insanların oluşturduğu bir oluşum) hakkında çok dedikodu dönüyor. Hatta bazen askerler gelip bize sorular soruyorlar ve yaralı elf gördüğümüzde onlara yardım etmememiz gerektiğini söylüyorlar. Sonbaharda başımızdan geçen olayla ilgili kimseye tek bir kelime bile etmedim, merak etme. Bu arada antrenman yapmaya da devam ediyorum, sakın aksini düşünme. Vakit bulduğumda parka gidiyorum ve antrenman yapıyorum. Ama hep yapamıyorum çünkü diğer kızlar gibi benim de mutfakta ya da bostanda çalışmam gerekiyor. Ayrıca çok fazla ders çalışmamız gerekiyor. Ama merak etme, çalışacağım. Ne de olsa sen de Tapınak'ta eğitim görmüşsün, Nenneke Ana öyle söyledi. Ayrıca, her kendini bilmez eline kılıç alabilir ama bir dişi witcherın aklını çalıştırması gerekir dedi. Geralt, geleceğine söz ver. Lütfen gel.

    Seni seven, Ciri

    Dipnot: Gel, lütfen gel.
    Dipnot II: Nenneke Ana dedi ki mektubumu Yüce Melitele'nin duasıyla sonlandırmalıymışım, Melitele seni kutsasın ve her şey gönlünce olsun. Ve başına hiçbir şey gelmesin.

    Ciri."

    Ellander'e gitmeyi çok isterdim diye düşündü Geralt, mektubu aldığı yere geri bırakırken. "Ama çok tehlikeli olurdu. Benim yüzümden ona-- Bu mektup işini sonlandırsak iyi olacak. Nenneke tapınak postasını kullanıyor ama yine de.... Off, çok tehlikeli."


    Rience, Ciri'nin Peşinde




    Bu hikaye kısmında, her tarafta yayılan "Kaedwen'de görülen kül saçlı kız" rivayetleri sebebiyle Ciri'yi bulmak isteyen Rience kişisiyle karşılaşıyoruz. Bu Rience denen kişinin azmettiricisi ise ileride bahsedilecek güçlü bir büyücü olan Vilgefortz ve imparator Emhyr. Ciri'nin tehlikede olduğunu düşünen Geralt, Rience'i bulmak için bir gemi şirketiyle anlaşma yapar, gemi şirketi de Geralt'ın her tarafta reklamını yapar... Witcherın amacı Rience'i peşine takmak ve onu bu şekilde bulmaktır...

    Ciri'yi ele geçirmek isteyen Vilgefortz Ciri'yi bulma görevini Rience adındaki yetenekli bir casusa vermişti. Rience Anakara'nın dört bir yanında Ciri'yi aramış fakat bir türlü bulamamıştı. Rience bir ara Dijkstra'nın eline düşmüş fakat hapisten kaçmayı başarmıştı. Hapisten kaçtıktan sonra Ciri'nin nerede olduğunu öğrenmek için bir şehir köşesinde Dandelion'ı sıkıştırmış ve ona işkence ederek bilgi almaya çalışmıştı. Son anda Yennefer olay verine varmış ve Dandelion'ı kurtarmıştı fakat Rience kaçmayı başarmıştı. Yennefer, Dandelion'a Oxenfurt'a gitmesini ve Dijkstra ve Philippa'nın himayesinde kalmasını söyledi.

    Rience'in Ciri'nin peşinde olduğunu bilen Geralt, Rience'i bulabilmek için bir ticaret şirketinde koruma olarak çalışmaya başlamıştı. Ticaret şirketinin bunun reklamını yapacağını bildiğinden, Rience'in dikkatini kendi üzerine çekeceğini düşündü. Aynı zamanda etrafta Geralt ile Ciri'nin birlikte görüldüğüne dair rivayetler vardı ve Geralt artık aranan bir adam olmaya başlamıştı. Rience'ın da bu yüzden kendisinin peşine düşeceğini düşündü.

    Ticaret şirketinin yolculuklarından birisi sırasında Geralt başına konulan ödül sebebiyle Temeryalıların saldırısına uğrar fakat kılpayı kaçarak soluğu Oxenfurt'ta bulur. Bu sırada Dijkstra da Rience'i bulmak istemekte ve bu uğurda Geralt'ı yem olarak kullanmak istemektedir. Bu yüzden Dandelion'dan Geralt'ı bulmasını ve kendisine getirmesini ister. Dandelion zaten Geralt'ın Oxenfurt'ta olduğunu bilir fakat elbette yakın dostunu satmaz.


    Dijkstra ve Philippa'nın İlk Sahneye Çıkışları





    Ön not: Bu zaman diliminde, Ciri Ellander Tapınağında gizli gizli eğitim görmektedir fakat tüm Kuzey'de hatta Güney'de Ciri'ye dair dedikodular çıkar. Herkes onun peşinde, herkes onun gücünü kendi lehine kullanmak istemektir. Gerek krallar, gerek büyücüler, gerekse de Nilfgaard imparatoru, yani babası, onu aramaktadır. Herkesin kendine bir çıkarı vardır ve Geralt hikaye boyunca Ciri'yi kollamak adına adeta karşısına dünyayı alacaktır. Bu hikaye parçasında da yine Ciri'yi kendi çıkarları için bulmak isteyen ve bunun için de öncelikle Geralt'ı ele geçirmek ve ona şantaj yapmak isteyen Dijkstra ve Philippa'nın Dandelion'ı sıkıştırmalarını okuyoruz

    Redanya Kralı Vizimir'in istihbarat servisinin başı Dijkstra'nın casusu andırır bir tarafı yoktu. Kısa boylu, zayıf, fare suratlı ve siyah bir kukuletanın ardından delici bakışlar atan tipik casuslardan çok daha farklı bir görüntüsü vardı. Dandelion'ın bildiği kadarıyla Dijkstra hiç kukuleta takmazdı ve parlak renkli elbiseler giymeyi yeğlerdi. Boyu neredeyse iki metre uzunluğundaydı ve yüz elli küsür kilo vardı. Kollarını kavuşturması, kendisinin adet haline getirdiği bir davranıştır, bir balinanın önüne kurulmuş iki yavru balinayı andırıyordu. Suratı, saç rengi ve teni ise yeni yıkanmış bir domuzu andırıyordu. Dandelion hayatı boyunca Dijkstra kadar görünüşü aldatıcı olan çok az kişi tanımıştı çünkü dışarıdan bakıldığında uykulu, aklı havada bir moronu andıran domuz suratlı bu cüsseli adamın aslında çok keskin bir zekası vardı. Aynı zamanda da sözünü geçirebilen biriydi. Kral Vizimir'in sarayında meşhur bir laf vardır, eğer Dijkstra karanlık çökmesine rağmen öğlen vakti geldi diyorsa, güneşin başına bir şey mi geldi acaba diye düşünülürmüş.

    O an için şairin gözünü korkutan daha başka sebepler vardı.

    Kollarını kavuşturarak, uyuşuk bir ses tonuyla "Dandelion," diye seslendi, "seni kalın kafalı dangalak. Seni su katılmamış mal. Her elini attığın işi batırmak zorunda mısın? Şu koca hayatın boyunca bir kez olsun doğru olan şeyi yapamaz mısın? Kendini düşünmeyi beceremediğini biliyorum. Neredeyse kırkına merdiven dayadığını, otuzlarında gösterdiğini, ama yirmilerinde olduğunu düşündüğünü ve on yaşındaki çocuklar gibi davranış sergilediğini biliyorum. Bunlardan dolayı, sana açık talimatlar vermiştim. Sana neyi, ne zaman, nasıl yapacağını anlatmıştım. Ama anladım ki duvarla konuşuyormuşum."

    Şair, küstahça bir tutumla çıkıştı, "Bana kalırsa sırf dudaklarına ve diline antrenman olsun diye konuşuyorsun. Sadede gel ve hitabet ve söz sanatı kısmını geç. Bu seferki çağırış sebebin ne?"

    Ciltlerle ve parşömen yığınlarıyla dolup taşan kitaplıkların arasında kalan, meşeden yapılma geniş bir masada oturuyorlardı, başbakanlık ofisinin en üst katında, Dijkstra'nın nazire olsun diye Yakın Tarih Fakültesi adını verdiği, Dandelion'ın ise Karşılaştırmalı Casusçuluk ve Uygulamalı Şantaj diye adlandırdığı odadaydılar. Şairle birlikte odada dört kişi daha bulunmaktaydı, Dijkstra'nın haricinde muhabbete iki kişi daha dahil olmuştu. Bunlardan biri her zamanki gibi Ori Reuven'di, Redanya casuslarının baş sekreterliği görevini büyük bir inatla icra etmeye devam eden bir ihtiyardı. Diğer kişinin de sıradan biri olmadığı barizdi.

    Dijkstra soğuk bir tavır takınarak, "Seni neden çağırdığımı çok iyi biliyorsun," diye cevap verdi. "Ama belli ki aptalı oynamaktan büyük bir zevk alıyorsun, o yüzden derdimi daha basit kelimeler kullanarak anlatacağım. Belki de bu şerefe sen nail olmak istersin, Philippa?"

    Dandelion o ana kadar sessiz kalmış olan toplantıdaki dördüncü kişiye şöyle bir bakış attı. Philippa Eilhart Oxenfurt'a çok yakın bir zaman önce gelmiş olmalıydı ya da bir an önce ayrılmak istiyordu çünkü üstünde havalı bir elbise yoktu, en sevdiği siyah akik mücevherini de takmamıştı, hatta makyaj bile yapmamıştı. Erkek ceketi, pantolonu ve çizmesi giyiyordu, şairin deyişiyle "umumi" bir giyim tarzıydı bu. Genelde düz ve dağınık olan siyah saçları bu sefer taralı ve ensesinin arkasından tokayla bağlanmıştı. Düz kaşlarını çatarak "Daha fazla vakit kaybetmeyelim," diyerek konuşmaya dahil oldu. "Dandelion haklı. Bu kadar basit ve sıradan bir konu için bu kadar hitabete ve söz sanatına gerek yok."

    Dijkstra gülümseyerek "Bence de öyle." dedi. "Demek sıradan ha. Şu anda gayet sıradan bir şekilde Tretogor'daki zindanlarımın en derinlerinde hapis tutabileceğim tehlikeli bir Nilfgaar casusu sıradan bir şekilde kaçtı, sıradan bir şekilde uyarıldı ve Dandelion ve Geralt adlı iki beyefendinin sıradan salaklıkları yüzünden korkup kaçtı. Bundan daha sıradan hatalar için darağacını boylamış nice adam gördüm ben. Neden bana o tuzaktan bahsetmedin Dandelion? Witcherın tüm yaptıklarını bana raporlayacaksın demedim mi ben?"

    Dandelion büyük bir kararlılıkla, "Geralt'ın planları hakkında hiçbir fikrim yoktu" diyerek yalan söyledi. "Şu Rience denen adamı bulmak için Temerya'ya ve Sodden'e gittiğini söylemiştim sana. Geri döndüğünü de söyledim. Bence pes etti. Rience adeta yer yarılıp içine girdi, witcher onun izini bile bulamadı, ayrıca hatırlarım ki-"

    Casus soğuk bir tavırla, "Yalan söylüyorsun," dedi. "Witcher, Rience'in izini buldu. Rience'in öldürdüklerini takip etti. O andan itibaren taktiğini değiştirmeye karar verdi. Rience'in peşinden koşmaktansa, Rience'in onu bulması için beklemeye başladı. Maltius ve Grok Şirketi için koruma olarak çalışmaya başladı. Bunu bir plan çerçevesinde yaptı. Şirketin bu haberi dört bir tarafa yayacağını bildiğinden Rience'in de bunu duyacağını ve harekete geçeceğini düşündü. Rience gerçekten de harekete geçti. Garip huylu, kaypak Rience Bey. Küstah, kendine çok güvenen, sahte isim ya da kimlik kullanmak için bile tenezzül etmeyen Rience Bey. Bir mil öteden bile Nilfgaard tütünü kokan Rience Bey. Ve kanun kaçağı bir sahir olan Rience Bey. Değil mi Philippa?"

    Büyücü bunu ne doğruladı ne de yalanladı. Sessiz kalmaya, Dandelion'a dikkatlice ve yakından bakmaya devam etti. Şair sürekli gözlerini aşağıya çeviriyor ve arada sırada bir göz ucuyla bakıyordu. Dandelion böyle bakışlardan hiç hoşlanmıyordu.

    Dandelion'a göre kadınlar sevişme teklifine verdikleri tepkilere göre çok sevimli, sevimli, sevimsiz ve çok sevimsiz olmak üzere dört sınıfa ayrılıyordu. Eğer teklife icap ediyorlarsa çok sevimli, eğer teklif karşısında küçük bir gülümse atıyorlarsa sevimli, eğer teklife ters düz cevap veriyorlarsa sevimsiz, eğer teklifi eden kişinin tir tir titremesine sebep oluyorlarsa çok sevimsiz oluyorlardı.

    Her ne kadar çekici bir kadın olsa da Philippa Eilhart açık bir şekilde çok sevimsiz biriydi. Bunun dışında Philippa Eilhart Büyücüler Konseyi'nin önemli bir parçasıydı ve Kral Vizimir'in güvenoyu verdiği bir saray büyücüsüydü. Çok yetenekli bir sahireydi. Hatta söylenene göre poliformoz sanatında ustalaşabilen birkaç kişiden biriydi.


    Philippa ve Dijkstra'nın Dandelion'a Şantajı




    Casus bir anda sessizliği bozarak, "Fakat senin şu witcher, Rience Bey'i çok hafife aldı. Tuzak kurdu ama bir nebze bile akıl kırıntısı göstermeyerek Rience'in kendisiyle yüz yüze buluşacağını umdu. Witcherın planına göre Rience kendisini güvende hissedecekti, tuzak kokusu almayacaktı, Usta Dijkstra'nın casuslarının ona pusu kurup kurmadıklarını merak etmeyecekti. Witcherın talimatlarına göre Usta Dandelion, Usta Dijkstra'ya bu tuzaktan hiç bahsetmeyecekti. Ama sana verilen talimatlara göre senin görevin bana bundan bahsetmendi. Bu konuda sana açık ve bariz talimatlar vermeme rağmen emrime karşı geldin."

    Şair gururlu bir tavır takınarak, "Ben senin casuslarından değilim" diyerek çıkıştı. "Ayrıca senin emirlerine ve talimatlarına da uymak zorunda değilim. Arada sırada sana yardım ederim ama bunu ancak kendi rızamla yaparım, vatanımı sevdiğim, yakın gelecekteki değişimlere karşı kayıtsız kalmak istemediğim için-"

    Dijkstra onun sözünü sert bir şekilde kesti, "Kim para verirse onun için casusluk yaparsın. Kim senin aleyhine bir şeyler biliyorsa ona bilgi satarsın. Söylemem gerekirse, senin aleyhine pek çok sağlam şey biliyorum, Dandelion. O yüzden şu cıvıklıktan vazgeç."

    "Bana şantaj yapamazsın!"

    "Var mısın iddiaya?"

    "Beyler." Philippa Eilhart elini yukarı kaldırdı. "Lütfederseniz, biraz ciddileşelim. Konumuzdan uzaklaşmayalım."

    "Çok haklısın." Casus oturduğu koltuktan hızlı bir hamleyle kalkıverdi. "Dinle, şair bozuntusu. Olanla ölünmez. Rience artık her şeyin farkında ve ikinci bir kez üçkağıda gelmeyecektir. Ama bir daha asla böyle bir şeyin olmasını istemiyorum. O yüzden witcher ile yüz yüze konuşmam gerek. Onu bana getir. Şehirde sürtüp de casuslarımın izini kaybetmeye çalışayım deme. Doğruca Geralt'a git ve onu buraya, fakülteye getir. Onunla konuşmam gerek. Yüz yüze, tanıksız bir şekilde. Olur da kendisini tutuklatmam gerekirse, bunun sessiz sedasız ve halktan gizli bir şekilde yapılmasını isterim. Onu bana getir, Dandelion. Senden şu an için tek istediğim şey bu."

    Şair, "Geralt şehri terk etti," diyerek sakin bir edayla yalan söyledi. Dijkstra büyücüye şöyle bir göz attı. Dandelion bir an için kendisinin yalan söyleyip söylemediğini büyüyle kontrol edeceklerini düşündü ve gerildi, fakat hiçbir şey hissetmemişti. Philippa, gözlerini kısmış bir şekilde onu dikizlemeye devam ediyordu, ama henüz büyüye dair herhangi bir belirti yoktu."

    İnanmış numarası yapan Dijkstra iç çekerek, "O zaman geri dönmesini beklerim. Onu görmek istememin sebebi çok önemli olduğundan programımda değişiklik yapmak ve kendisini beklemek zorunda kalacağım."

    Dandelion yüzünü ekşiterek, "Geralt'ı buraya gelmeye ikna etmek biraz zor olacaktır. Şöyle ki kendisi casuslardan nefret eder. Her ne kadar casusluk mesleğinin amacını ve niyetini biliyor ve bir ekmek kapısı olduğunu kabul ediyorsa da mesleği icra edenlerden tiksinti duyar. Konu memleket olunca fikirleri değişebilir ama genel olarak bu meslekte alçaklar ve şerefsizler yer aldığından-"

    Dijkstra elini rastgele bir şekilde sallayarak, "Yeter, yeter. Lütfen klişe sözler kullanma, klişelerden nefret ederim. Çok nezaketsizler."

    Şair homurdanarak, "Bence de öyle," diye cevap verdi. "Ama witcher basit biridir, olaylara düz bakan, vicdanına göre hareket eden, dürüst bir avanaktır, bizim gibi siyaset adamlarına benzemez. Casuslardan nefret eder ve dünyaları bile versen onunla konuşamazsın, hele ki istihbarat servisine yardım etmesini istiyorsan, aklından bile geçirme derim. Ayrıca, onun aleyhine de hiçbir şey bilmiyorsun.

    Casus, "Yanılıyorsun," diye cevapladı." Biliyorum. Hem de birçok şey biliyorum. Şimdilik Acorn Koyu'ndaki teknede yaşanan kavgayı bilmem bana yeterli. O tekneye kimin saldırdığını biliyor musun? O kişiler Rience'in adamları değildi."

    Şair sakince, "Ben de biliyorum," dedi. "Temerya Muhafız birliği şerefsiz kaynıyor. Rience her tarafta witcherı soruşturuyor ve şüphesiz Geralt hakkında bilgi getirenlere ödül teklif ediyordur. Şu açık ki Rience için witcher büyük önem arz ediyor. Bu yüzden de birkaç çakal Geralt'ı bulmaya, onu yakalayıp Rience'e satmaya çalıştı, kendi koşullarını dayatarak ve mümkün olduğunca pazarlık yaparak Rience'den para koparmaya çalıştılar. Çünkü sırf bilgi karşılığında az para alacaklarını biliyorlardı."

    "Böylesine bir keskin zekayı takdir etmemek olmaz. Seni kastetmedim tabii ki, witcherı diyorum. Yoksa senin aklın o kadar çalışmaz zaten. Ama mesele senin sandığından çok daha karmaşık. Ne gariptir ki Kral Foltest'in istihbarat servisinde çalışan casuslar da Rience Bey'in peşindeymiş. Onlar, yani senin tabirinle şu çakallar işi çözmüşler. Tekneyi basan, witcherı yakalamaya çalışan onlarmış. Belki Rience'e yem olsun diye, belki de başka amaçlar için bunu yaptılar. Acorn Koyu'nda, Dandelion, witcher Temerya casuslarını öldürdü. O yüzden istihbarat başkanı çok, hem de çok sinirli. Sen de Geralt şehri terk etti diyorsun, ha? Umarım Temerya'ya gitmemiştir o halde. Yoksa bir daha geri dönemez."

    "Bu mu yani onun aleyhine bildiğin şey?"

    "Aynen öyle. Bu. İstersem Temeryalıları yatıştırabilirim. Ama karşılıksız olmaz. Witcher nereye gitti Dandelion?

    Dandelion bir an için bile düşünmeden, "Novigard," diyerek yalan söyledi. "Oraya Rience'i aramaya gitti."

    Casus, yine inanmış numarası yaparak gülümsedi, "Hata, büyük hata. Keşke casuslara duyduğu tiksintiyi göz ardı edip de benimle iletişime geçseymiş. Novigrad'a gitmesine gerek kalmazdı. Çünkü Rience orada değil. Orası Temerya casuslarıyla dolup taşmış durumda. Muhtemelen çoğu witcherın yolunu gözlüyor. Uzun bir zamandır benim de bildiğim bir şeyin farkına vardılar. Şöyle ki witcher Rivialı Geralt, Dört Krallığın da istihbarat servisinin dilinde olan sorulara cevap verebilir. Anlaşmamız gayet açık: Witcher buraya, depertmana gelecek ve o sorulara cevap verecek. Sonra da mutlu mesut bir şekilde gidecek. Ben de Temeryalıları sakinleştireceğim ve ona güvence vereceğim."

    "Ne sorularıymış onlar? Belki ben cevap verebilirim?"

    "Beni güldürme, Dandelion."

    "Ama," Philippa Eilhart konuşmayı bölerek, "belki biliyordur? Belki bize zaman kazandırabilir? Hatırlatırım Dijkstra, witcher burada olmasa da şair arkadaşımız burada ki kendisi bu konular hakkında çok şey biliyor olmalı. Kaedwen'deyken Geralt ile birlikte görülen o kız nerede? Hani şu kül saçlı, yeşil gözlü olan kız? Temerya'dayken seni yakalayan ve sana işkence ederek hakkında bilgi almaya çalıştığı şu kız? Ha Dandelion? O kız hakkında neler biliyorsun? Witcher onu nereye sakladı? Geralt'ın mektubunu aldıktan sonra Yennefer nereye gitti? Triss Merigold nerede saklanıyor ve saklanmasının sebebi ne?"


    Geralt'ın Rience ile Yüzleşmesi, Philippa'nın Gerçek Yüzünü Göstermesi, Elflerin Kanının Dökülmeye Başlanması




    Ön not: Bu hikaye kısmı, bir önceki hikayenin kaldığı yerden devam etmekte. Bu hikaye kısmının geçtiği sırada Geralt, Oxenfurt'ta, Shani'nin sığınağında kalmakta, Ciri hala Ellander Tapındağında Eğitim görmektedir, bu sırada Yennefer da o tapınağa gitmiş ve Ciri'ye göz kulak olmuştur. Yennefer'ın başına buyruk davranması ve rapor vermeden hareket etmesi büyücüler arasında dedikodulara yol açar

    Dandelion Geralt'ın yanı başlarında, Oxenfurt'ta olduğunu biliyordu fakat büyük bir inatla söylemiyordu. Dijkstra ve Philippa ozanı sıkıştırmak yerine onu salıvermeye karar verdiler, ardından da Philippa Dandelion'ı gizli takibe alacaktı.

    Dandelion Geralt'ı uyarmak için derhal onun saklandığı yere gitti. Sığınakta Geralt'ı Shani ile sevişirken yakaladı. (Ara Not: Geralt Oxenfurt'ta gizlice kalmaktayken, Shani'nin ayarladığı bir sığınakta kalıyordu. Shani o sıralar akademide tıp okuyan bir 3. sınıftı. Geralt ile ilk tanışmaları Dandelion aracılığıyla olmuş, o günlerde aralarında bol bol yakınlaşma olmuştu)

    Dandelion Geralt'a dikkat etmesini ve Dijkstra'nın kendisini aradığını söyledi. Geralt tam ayrılmaya hazırlanırken odaya bir baykuş girdi ve transformasyon geçirerek Philippa'ya dönüştü. Philippa witcherın Ciri'ye iyi korumalık yapamadığından yakınıyor ve ona yardım etmek istediğini söylüyordu.

    Bu sırada Shani bombayı patlattı, birkaç gün önce gizlice uyuşturucu sattığı bir adamın evinde, Rience'in tanımına uyan bir adam gördüğünü söyledi. Philippa, Shani, Dandelion ve Geralt birlikte o adamın evine gittiler ve adama işkence düzenleyerek Rience'in yerini öğrendiler.

    Geralt böylece Rience ile yüzleşecekti fakat Rience de tuzak kokusunu aldığından dört kişilik bir profesyonel katil çetesi kiralamıştı. Geralt bu dört kişiyi zar zor öldürebilmiş, ardından Rience'in peşine düşmüştü. Rience de görece güçlü bir büyücüydü ve Geralt'a bu dövüşte zorlu anlar yaşattı. Açtığı portaldan tam kaçmak üzereyken Geralt son bir hamleyle onu yere devirdi ve öldüresiye yumruklar atmaya başladı. Fırsatı bulan Geralt, Rience'e kim için çalıştığını sordu fakat cevap alamadan ters bir şeyler oldu, portaldan bir anda iki tane büyülü halat çıktı ve Geralt'ı kollarından tutarak olduğu yerde kalmasına sebep oldu. Portaldan bu halat büyüsünü yapan ve Geralt'ı durduran kişi... Philippa idi. Bu sayede Rience kaçmıştı.

    Geralt, Philippa'nın ihanet ettiğini düşünüyor sahire ise bağlı olduğu Büyücüler Birliği'ne ters gitmemek için bu hareketi yaptığını iddia ediyordu.

    --

    Bu olaylar olurken siyasi anlamda arka planda başka şeyler de oluyordu. Temerya kralı Foltest, Kaedwen kralı Henselt, Rivia ve Lyria kraliçesi Meve ve Redanya kralı Vizimir bir arada toplanıp bir sonraki hamlelerini tartışıyorlardı. Nilfgaard ile olan son Sodden Savaşı'ndan sonra Nilfgaard geçici olarak geri çekilmiş olsa da tekrar saldıracakları açık bir gerçekti. Kuzey'in ise bu saldırıya karşı koyma umudu yoktu bu yüzden krallar ve kraliçe ortak olarak aldıkları karara göre saldırıya saldırıyla cevap verecek ve son savaş sırasında kaybettikleri Cintra'yı geri almaya çalışacaklardı. Ateşkesi bozmak için ise provokasyon ile sahte bir düzenek ile savaşı fitilleyeceklerdi. Tek sorun, Cintra'nın herhangi bir Kuzey kralını tahtta görmek istememesiydi. Kraliçe Calanthe'nin ölümünün ardından yasa boğulan Cintra halkı onun torunu Cirilla'nın dönüp tahta çıkacağı umudunu taşıyordu.

    Bunun yanında Nilfgaard'dan güç alan elflere de toplu saldırılar düzenlemeye karar verdiler. Bu karar, tüm Kuzey'de ırkçılığı hadsafhaya ulaştıracak kanlı bir karar olacaktı.

    Kuzey Krallıkları'na bağlı Büyücüler Birliği de bu sırada boş durmadı. Bu gizli kral buluşmasından haberdar olan Büyücüler Birliği üyelerinden Arnaud ve de Vries bu konu hakkında ne yapacakları konusunda liderleri Vilgefortz'tan tavsiye istediler, Vilgefortz ise şimdilik herhangi bir harekette bulunmayacaklarını ve konuya anonim yaklaşmalarının daha iyi olacağını söylüyordu, "Gök yüzündeki yıldızların sudaki yansımasını cennet sanıyorsunuz."

    Vilgefortz aslında ikili oynayan bir şerefsizdi, Rience'i Geralt'ın peşine gönderen Emhyr ve Vilgefortz idi. Tabii kimsenin bundan haberi yoktu... Vilgefortz Ciri'yi bulamayacağını anlayınca o sıralar ona göz kulak olan Yennefer'ı bulmayı kafasına koymuştu...

    Bu sırada Ciri hala Ellander Tapınağı'nda, Yennefer'ın gözetimi altında eğitim görmeye devam ediyordu.



    Vilgefortz'un Sahneye Çıkışı




    Vilgefortz hakkında ön not: Kendisi meşhur Nilfgaard-Kuzey savaşında Kuzeyli büyücülere önderlik etmiş, ardından iki taraf arasında ateşkes imzalanmasına aracı olmuş çok güçlü ve bir o kadar da güç delisi bir büyücüdür. Kendisi el altından Emhyr ile birlikte çalışmakta, daha da önemlisi Emhyr'in de habersiz olduğu bir şekilde Ciri'nin güçlerini kendi lehinde kullanmak için onu aramaktadır. Savaşın ardından kurulan Büyücüler Birliği'nin de resmi olmayan lideri gibidir, o ne derse büyücüler onu yapar.

    Tissaia de Vries hakkında ön not: Yennefer'ı gençken kanatları altına almış ve kambur sırtını düzeltmesine yardımcı olmuştur. Aretuza Büyü Okulu'nda rektörlük yapmıştır. İyi niyetli bir sahiredir.


    Raporu öğrenen Vilgefortz, "Demek krallarımız bağımsızca düşünmeye başlamışlar. Demek bağımsızca plan yapmaya başlamışlar, demek bu kadar kısa bir zaman diliminde taktiksel düşünceyi bırakıp stratejik düşünmeye başlamışlar ha? İlginç. Daha birkaç ay önce Sodden savaşında bağıra çağıra dört nala sürüyor ve etrafındakiler arkada mı kalmış yoksa başka bir yere mi gidiyorlar diye bakmaksızın kılıç sallıyorlardı. Ve bugün gelmiş Hagge kalesinde dünyanın kaderini beliriyorlar. İlginç. Ama ne yalan söyleyeyim, onlardan da bu beklenirdi."

    Artaud Terranova, "Biliyoruz," diyerek onayladı. "Ve bizi bu konuda uyarmış olduğunu da unutmadık. Bu yüzden sana geldik."

    Büyücü gülümseyerek, "Hatırlamanız ne hoş. Büyücü Birliği ne diyor bu işe?"

    Terranova, "Öncelikle, senin tavsiyeni dinlemek isteriz, Vilgefortz."

    Büyücü yine gülümseyerek, "Öncelikle, bir şeyler yiyip içelim. Yeterince vaktimiz var, sizi güzel bir şekilde ağırlamama müsaade edin. Görüyorum ki soğuktan elleriniz buz tutmuş ve yolculuk sizi epey yormuş. Kaç portal değiştirdiniz, ayıptır sorması?"

    Tissaie de Vries omuzlarını silkerek, "Üç" diye cevapladı.

    Artaud da, "Ben daha yakındım buraya, iki portal yetti. Ama söylemek gerekirse karmaşık bir yolculuk oldu."

    "Hava her tarafta mı kötü?"

    "Her tarafta".

    "Madem öyle, şöyle güzel bir yemek ve Cidaris'ten gelme yıllanmış bir kırmızı şarap eşliğinde canlanalım. Lydia, rica etsem?"

    Vilgefortz'un asistanı ve şahsi sekreteri Lydia van Bredevoort perdenin ardından adeta bir hayalet edasıyla beliriverdi ve gözleriyle Tissaie de Vries'a gülümsedi. Yüz ifadelerini kontrol eden Tissaie de hoş bir gülümseme ile karşılık verdi ve başını eğdi. Artaud Terranova da ayağa kalktı ve saygıyla eğildi.

    Sessiz ve sakince yemeklerini yediler.

    Terranova nihayet sessizliği bozarak, "Ee, Vilgefortz, hükümdarlarımızın bu davranışı karşısında fikrin nedir? Hen Gedymdeith ve Francesca bizi buraya gönderdi çünkü senin fikrini öğrenmek istiyorlar. Tissaie ve ben de bu konuyu çok merak ediyoruz. Büyücüler Birliği bu konuda ortak bir düşünceye varmak istiyor. Eğer harekete geçmemiz gerekirse, bunun da ortak bir tutumda olmasını istiyoruz. Kısacası, ne öneriyorsun?"

    Tabağına birkaç parça daha brokoli koyan Lydia'ya teşekkür olarak eliyle jest hareketi yaptıktan sonra Vilgefortz, "Büyücüler Birliği'nin benim fikrime göre hareket etmek istemesi koltuklarımı kabarttı doğrusu."

    Artaud kendi bardağına biraz daha şarap doldurarak, "Kimse öyle bir şey söylemedi."

    "Öyle ya da böyle, Birlik toplantısında ortak bir karar alınacak. Ama toplantıdan önce herkesin fikrini öğrenmek istiyoruz ki değişik bakış açıları yakalayabilelim. Şimdilik sadece fikir alıyoruz."

    Lydia gözlerinde bir gülümsemeleye telepati yöntemiyle konuşarak, "Yemek faslı bittiyse, atölyeye gidelim." dedi. Terranova Lydia'nın gülümsemesine baktı ve hızlıca kadehini kafaya dikti. Posalarına kadar.

    Vilgefortz da ağzını peçetesiyle temizleyerek, "Güzel fikir. Orada daha rahat oluruz. Büyüsel kulak misafirliğine karşı orası daha korunaklı. Hadi gidelim. İstersen o sürahiyi de getirebilirsin, Artaud."

    "Kesinlikle getireceğim. En sevdiğim yıllanmış şaraptan bu."

    Atölyeye doğru gittiler. Tissaia yol boyunca etrafta gördüğü büyülü aletlerden gözünü alamıyordu. Hepsi büyüyle görünmez hale getirilmişti fakat Tissaia de Vries bir üst-büyücüydü, onun gözünden hiçbir büyüsel perde kaçmazdı. Vilgefortz'un son zamanlarda neler yaptığını merak etti.

    Hep birlikte ebonitten yapılma koltuklara oturdular.

    Genç büyücü sessizliği bozarak, "Evet. Demek Büyücüler Birliği atacağımız adımlar ve krallarımızın planları konusunda beyin fırtınası yapıyor öyle mi? Hiç gerek yok buna. Onların planlarını görmezden gelmeliyiz."

    Bir elinde sürahi, bir elinde kadeh olan Artaud, "Affedersin? Doğru mu anladım? Hiçbir şey mi yapmayacağız yani? Buna izin mi ver--"

    Vilgefortz onun sözünü keserek, "İzin verdik bile. Sonuçta kimse bizden izin istemedi. İstemeyecek de. Tekrar ediyorum, hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranmalıyız. Mantıklı olan tek davranış bu olacaktır."

    "İyi de, planladıkları şeyler büyük çapta savaşlara yol açacak."

    "Planladıkları şeyler konusundaki bilgilerimiz o kadar eksik ve şifreli ki ayıptır söylemesi bu bilgilere "dezenformasyon" diyesim geliyor. Bu bilgiler doğru bile olsa, hala plan aşamasında oldukları ve uzun bir zaman da o aşamada kalacağı aşikardır. Eğer olur da o aşamanın ötesine geçerlerse... O zaman, biz de ona göre hareket ederiz."

    "Yani diyorsun ki, onların çaldığı şarkıya göre oynayacağız?

    "Evet, Artaud. Ya onların çaldığı şarkıya göre oynarsın ya da dans sahnesini terk edersin. Çünkü bu dans sahnesi, tırmanıp da müzisyenlere başka bir şarkı çalın diyemeyeceğiniz uzunlukta bir dans sahnesi. Bunu artık idrak edin. Eğer aklınızda başka bir çözüm varsa, hata yapıyorsunuz demektir. Hatanız, gök yüzündeki yıldızların sudaki yansımasını cennet sanıyor olmanızdır."

    Tissaie de Vries içten içe düşüncelere daldı. Büyücüler Birliği o ne derse onu yapacak. Tavsiye maskesi altında emir veriyor adeta. Hepimiz onun satranç tahtasındaki piyonlarız. Artık büyüdü, etkisini genişletti, aydınlığıyla hepimizi kendisine biat ettirdi. Onun piyonlarıyız biz. Kurallarını bile bilmediğimiz bir oyunun parçası etti bizi.

    "Kralların planı hareket aşmasına ulaştı bile." dedi de Vries, sakince bir edayla. "Kaedwen ve Aedirn'de Scoia'tael'e karşı saldırılar başladı bile. Genç elflerin kanı dökülmeye başladı. Öyle bir noktaya ulaştı ki gayri insanlara karşı zulüm ve soykırımlar başgösteriyor. Dol Blathanna ve Gri Dağlar'daki özgür elflere yönelik saldırılar olduğuna dair duyumlar var. İş resmen toplu katliama döndü. Gedymeith ve Enid Findabair'e gidip, senin oturup bu olanları izlememizi söylediğini mi söyleyeceğiz yani? Hiçbir şey görmüyormuş gibi mi davranacağız?"

    Tissaie bu sözlerinin ardından içinden düşünmeye devam etti. 'Şimdi taktiklerini değiştireceksin. Oyunu oynayan sensin, zarın ne tarafa gittiğini de görebiliyorsun. Taktiklerini değiştirmek zorunda kalacaksın.'

    Vilgefortz gözlerini Tissaia'dan ayırmayarak nazikçe, "Haklısın. Haklısın, Tissaia. Nilfgaard'a karşı savaş açmak başka bir konu fakat gayri insanlara yapılan zulüme kayıtsız kalamayız. Bir toplantı düzenleyelim derim, toplantıya üçüncü dereceden büyücüleri de dahil edelim, hatta Sodden savaşından beri kraliyet meclislerinde yer alan büyücüleri de. Toplantıda, onları mantıklı davranmaya davet ederiz ve kralları kontrol altında tutmalarını emrederiz."

    Terranova, "Bence de öyle yapalım. Toplantı düzenleyelim ve büyücülerin asıl sadakatlerinin kime olduğunu görelim. Şunu da söylemek gerek ki birliğimizdeki büyücülerin bir kısmı krallara danışmanlık yapıyor. Bunlar Carduin, Philippa Eilhart, Fercard, Radcliffe, Yennefer-"

    Son ismi duyunca Vilgefortz'a bir titreme geldi. Üst-büyücü olan Tissaie bu titremeyi hissetmişti. Hem bu titremeyi, hem de masadaki büyüyle gizlenmiş olan kitaplardan yayılan titreşimi hissediyordu. Bu kitaplardan biri Aen Ithlinne idi, elf kâhin Aegli aep Aevenien'in kehaneti. Kehanete göre sonsuz bir soğuk tüm dünyayı esiri ederek medeniyeti sonlandıracak, toplu yıkım gerçekleştirecek, her tarafı harap edecek ve barbarlığın başlamasına sebep olacaktı. Öteki kitap ise... Çok eskiydi... Adeta dökülüyordu... Aen Hen Ichaer... Kadim Kan... Elf Kanı...?

    "Tissaie, sen ne düşünüyorsun?"

    "Ben de katılıyorum. Vilgefortz'un planını destekliyorum. Bir toplantı düzenleyelim. Hem de bir an önce."

    Tissaia yine düşüncelere daldı. Metal, taş ve kristal... Yoksa Yennefer'ı mı arıyorsun? Neden? Yennefer ile Ithlinne'in kehanetinin alakası ne? Ya da Elflerin Kadim Kanı ile alakası ne? Ne haltlar karıştırıyorsun Vilgefortz?'


    Yennefer ile Ciri'nin İlk Karşılaşması


    Ön not: Geralt Ciri'yi Ellander Tapınağı'na bıraktıktan bir süre sonra Yennefer'a mektup yollar ve Ciri'den bahseder. Yennefer'dan Ciri'ye göz kulak olmasını ister... Yennefer Tapınağa gelir ve olaylar gelişir...

    "Halihazırda bir savaş gördüm," diye fısıldadı. "Bir başka savaş daha görmek istemem. Bir daha asla. Bir daha asla yalnız kalmak istemiyorum. Korkmak istemiyorum. O zaman olduğu gibi, her şeyi kaybetmek istemiyorum. Geralt'ı... ya da seni, Leydi Yennefer, kaybetmek istemiyorum. Seni kaybetmek istemiyorum. Hep senin yanında kalmak istiyorum. Ve Geralt'ın yanında. Hep."

    "Öyle olacak." Büyücünün sesinde hafif bir titreme vardı. "Ve ben de seni hiç bırakmayacağım, Ciri. Hem de hiç. Söz veriyorum."

    Ciri yine burnunu çekti. Yennefer sessizce öksürdü, elindeki makası ve tarağı masaya koydu, ayağa kalktı ve pencereye doğru yürüdü. Kuzgunlar dağlara doğru uçarlarken cıyaklamaya devam ediyorlardı."

    Bir anda sessizliği bozarak, ezgili, hafif alaycı ses tonuyla, "Buraya ilk geldiğimde... İlk karşılaşmamızda... Benden hoşlanmamıştın."

    Ciri cevap vermedi.

    İlk karşılaşmamız. diye düşündü. Hatırlıyorum. Diğer kızlarla birlikte herbaryumdaydık. Hrosvitha bize otları ve bitkileri tanıtıyordu. Birinci Iola odaya girdi ve Hrosvitha'nın kulağına bir şeyler fısıldadı. Rahibenin yüzü bir anda ekşimişti. Birinci Iola'nn da suratında garip bir ifade vardı. "Eşyalarını topla, Ciri" demişti rahibe. "ve çabucak yemek haneye gidiyorsun. Nenneke Ana seni çağırıyor. Biri seni görmeye gelmiş."

    Hepsinin gözlerinde garip, manidar bakışlar vardı. Ve fısıltılar. Yennefer.
    "Büyücü Yennefer gelmiş. Çabuk ol Ciri, acele et. Nenneke Ana bekliyor. Büyücü hanım da bekliyor."

    Biliyordum zaten, o kadının gelen kadın olduğunu biliyordum. diye düşündü Ciri. Çünkü onu daha önce de görmüştüm. Bir önceki gece görmüştüm. Rüyamda. Onu. Adını bilmiyordum. Rüyamda hiç konuşmamıştı. Sadece bana doğru bakıyordu ve arkasında, karanlığın ortasında kapalı bir kapı görmüştüm... Ciri iç çekti. Yennefer Ciri'ye doğru döndü ve boynundaki obsidyandan yapılma gerdanlık binlece ışığı yansıtıyordu. Kız büyük bir ciddiyetle, büyücünün ela gözlerinin içine bakarak "Haklısın," dedi. "Senden hoşlanmamıştım."

    --

    "Ciri," diye seslendi Nenneke. "Gel buraya bakayım. Bu, Vengerbergli Leydi Yennefer, Büyü Metresi. Korkmana gerek yok. Leydi Yennefer seni yakından tanıyor. Ona güvenebilirsin." Kız saygıyla eğildi, tam saygı gösterdiğini belirtmek için de avuçlarını birbirine kenetledi. Uzun, siyah elbiseli sahire Ciri'ye doğru yaklaştı ve onu çenesinden tutarak kafasını bir sağa bir sola çevirdi. Kız ona karşı şimdiden bir öfke ve nefret duymaya başlamıştı, böyle davranılmaya hiç alışık değildi. Aynı zamanda da Yennefer'ı çok kıskanıyordu. Çünkü çok güzel bir kadındı. Ciri'nin her gün gördüğü rahibelerin ve öğrencilerin sıradan, soluk ve bayağı suratlarıyla kıyaslayınca büyücünün her bir detayından bilinç, güzellik, vurgu akıyordu. Omuzlarına dökülen, her hareketiyle deniz dalgaları gibi dalgalanan o kapkara saçları, ışığı adeta bir tavuskuşunun tüyleri gibi yansıtıyordu. Ciri o an için Yennefer'ın güzelliğine, onunki gibi apaçık bir boyna ve parlayan bir yıldızı andıran gerdanlığına sahip olma arzusuyla yanıp tutuştu. Kaşları düzgündü, kara kalem ile boyanmışlardı ve uzun kirpikleri vardı. Dudaklarından zerafet akıyordu. Her nefes alıp verişiyle şahlanan, siyah elbise ve beyaz dantellerle örtülü bir göğsü vardı...

    "Demek meşhur Sürpriz Çocuk sensin." Büyücü dudaklarını biraz daha büktü. "Gözlerimin içine baksana kızım." Ciri ürktü ve omuzlarını büktü. Hayır, Yennefer'ın tek bir şeyini kıskanmamıştı, o kıskanmadığı şeye sahip olmak istemediği gibi bakmak da istemiyordu. O ela, dipsiz bir gölü andıran, tuhaf bir şekilde parlak, nefret saçıcı ve hissiz gözler. Korkutucuydu. Büyücü üst rahibeye doğru döndü. Boynundaki gerdanlık, pencereden yemek haneye giren güneş ışınlarının yansımasıyla adeta alev almışa benziyordu.

    "Evet, Nenneke" dedi. "Hiç şüphe etmeye gerek yok. O yeşil gözlerine bakmak bile başlı başına onun özel biri olduğunu anlamaya yetti. Uzun bir alın, dümdüz kaşlar, gözler arasında etkileyici bir aralık. İnce burun. Uzun parmaklar. Nadir görülen bir saç rengi. Elf kanı taşıdığı kesin, ama çok fazla taşıdığını da söyleyemem. Büyük büyük babası ve büyük büyük annesi elf olmalı. Doğru mu tahmin ettim?"

    "Kızın aile ağacını bilmiyorum," diye sakince cevapladı, üst rahibe." İlgimi de çekmiyor."

    "Yaşına göre boyu da uzun," diye devam etti büyücü, Ciri'yi gözleriyle süzmeye devam ederek. Kız içten içe nefret ve can sıkıntısıyla dolup taşıyordu, avazı çıktığı kadar bağırmak, ayaklarını yere vurmak ve masadaki vazoyu kırıp, kapıyı çatıyı inletecek sertlikte vurup parka koşmak istiyordu."

    "Vücudu fena gelişmemiş." Yennefer hala gözlerini kızdan alamıyordu. "Çocukluğunda hiç bulaşıcı bir hastalık geçirmiş mi? Ha, kesin bunu sormayı aklına bile getirmedin. Peki buraya geldiğinden beri hiç hastalandı mı?"

    "Hayır."

    "Migren geçirdi mi? Bayılma falan? Soğuk algınlığı bile mi olmadı? Sancılı adetler?"

    "Hayır. Sadece o kabusları görüyor."

    "Biliyorum." Yennefer yanağına gelen saçlarını düzeltti. "Geralt da bahsetmişti mektubunda. Mektubunda anlattığına göre Kaer Morhen'de onun üzerinde o garip... deneyleri yapmamışlar. Umarım doğrudur."

    "Doğrudur. Sadece doğal uyarıcılar vermişler."

    "Uyarıcının doğalı yapayı olmaz!"

    "Sakin ol." Nenneke Yennefer'a soğuk bir bakış attı ve bir anda saygıdan ödün vererek "Sana dedim ki, o uyarıcılar gayet doğal ve mutlak surette güvelidir. Beni yanlış anlama canım benim ama bu konuda senden daha yetkiliyim. Biliyorum, başkasının sözünün geçmesini kabullenmekte zorluk çekiyorsun ama bu konuda son söz bana ait. Bu konuda başka bir söz de etmeyeceğim."

    "Keyfin nasıl isterse." Yennefer dudaklarını büktü. "Ee, hadisene kızım. Fazla vaktimiz yok. Boşa harcarsak çok üzülürüz sonra."





    ----

    Parça parça ekleyeceğim, şimdilik iyi okumalar :)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DaenerysStormborn -- 9 Şubat 2017; 2:48:45 >







  • Seri hakkında spoiler içeriyor mu? 1. oyun bitti 2 ye geçtim kötü bir şeyle karşılaşmak istemem...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kitabı okumayanlar için çok faydalı olacak
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Storm Raider

    Seri hakkında spoiler içeriyor mu? 1. oyun bitti 2 ye geçtim kötü bir şeyle karşılaşmak istemem...

    Kitap seriden çok önce geçiyor . Kitabın kaldığı yerden devralıyor yani spoiler olacağını sanmam. tam tersine aşina olmadığın karakterler göreceksin birçoğu oyunda bahsedilmiyor çünkü
  • O zaman takipteyim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yeni parça,

    Yıllar geçer ve Pavetta doğum yapar. Cirilla adını verdikleri küçük, tatlı bir kızları olur. Emhyr güçlü bir büyücü olan Vilgefortz ile işbirliği yaparak imparatorluğa dönmek ve hakkını geri almak, imparator olmak istemektedir. Vilgefortz'un asıl amacı ise Emhyr aracılığıyla Ciri'yi ele geçirmek ve Ciri'nin damarlarında akan Kadim Kan'ı kullanarak onun gücünü kendi lehine kullanmaktır. Emhyr bunun farkında değildir fakat Pavetta Vilgefortz'un haince planlar kurduğunu hisseder. Emhyr ile anlaşmalarına göre, Vilgefortz Emhyr'in tahta geçmesine yardımcı olacak, Pavetta ve Ciri'yi Nilfgaard'a götürmelerine aracı olarak ve bunların karşılığında Emhyr imparator olduğunda Vilgefortz'a Kuzey topraklarını verecektir. Emhyr, karısı Pavetta, Ciri Nilfgaard'a doğru yola çıkmak için Vilgefortz'un ayarladığı gemiye bineceklerdir. Vilgefortz yolculuk sırasında gemiyi batırtarak Emhyr ve Pavetta'yı öldürüp Ciri'yi ele geçirme planları kurar. Pavetta Vilgefortz'un gerçek yüzünü bildiğinden Ciri'yi anneannesi Calanthe'nin yanında bırakır. Diğer bir deyişle Ciri, Cintra'da kalır. Emhyr sinir krizine girer ve yolculuk sırasında dayanamayıp Pavetta'yı gemiden aşağı fırlatarak ölümüne sebep olur. Vilgefortz'un planları suya düşer ama yine de Emhyr'in imparator olmasına yardımcı olur. İleriki zamanda yine Ciri'nin peşine düşecektir.


    --

    yeni,


    ----
    ARA HİKAYE - GERALT VE CİRİ'NİN İLK KARŞILAŞMASI

    Verden kralı Eryvll, Brokilon Ormanın'daki orman perileriyle anlaşma yapmak istemekte ve perilerin işgal ettiği orman bölgesinden bir bölümü krallığına katmak istemektedir. Fakat orman perileri büyük bir inatla anlaşmaya yanaşmamakta, topraklarını korumaya büyük bir dirayetle devam etmektedirler. Eryvll bunun üzerine orman perilerinin manevi lideri Eithne ile görüşmesi için elçi olarak Geralt'ı görevlendirir. Çünkü Geralt Brokilon'a girip sağ çıkabilmiş nadir kişilerdendir. Geralt ormanın derinliklerine doğru yola çıkar fakat o da bilir ki bu ormanda yolunu kaybetmesi çok kolaydır. Bu yüzden orman perilerinden yardım isteyecektir. Yol boyunca orman perilerinin oklarıyla öldürdükleri insanlarla karşılaşır. Sonunda orman perilerinin kendileriyle karşılaşır. Geralt niyetini onlara anlatır ve anlaşmaya varırlar, orman perileri Geralt'ı Eithne ile görüşmesi üzerine ormanda yürütmeye başlarlar. Bu sırada ormanda bir hışırtı duyarlar. Bir canavar yaklaşmaktadır. Bir anda topraktan bir dev kırk ayak çıkar. Bu canavar bildiğimiz kırk ayağa benzer fakat kırk ayağın 2.5 metre olanını hayal edin, öyle bir canavar. Kırk ayak küçük bir kıza saldırmaktadır. Geralt müdahele eder ve küçük kızı kurtarır. Ne Geralt ne de periler bu küçük kızı tanımamaktadır. Kız ne ismini ne de cismini söyler. Tek söylediği şey kendisinin bir prenses olduğunu ve Kral Ervyll'in oğlu Prens Kistrin ile evlendirilmek için Verden'e gönderildiğidir. Fakat kendisi Prens Kistrin'i şişko bulmuş ve onunla evlenmek istemediği için Verden Sarayından kaçmıştır. Böylece Geralt, küçük kız ve periler birlikte Brokilon'a giderler. Eithne onları karşılar ve Geralt elçi olarak görevini yerine getirerek Eryvll'in isteklerini sıralar. Eithne oralı olmaz, anlaşmayı kabul etmeyeceğini söyler. Elçiye zeval olmaz diyerek Geralt'ın gitmesine izin verir, fakat küçük kızı kendisine saklayacağını söyler. Geralt buna çıkışır, kızı yanında götürmek ister. Kız da Geralt'a bir yakınlık hisseder, Geralt ile birlikte gitmek ister. Fakat Eithne çok kararlıdır. Yıllar önce ölmüş kızı yerine bu küçük kızı evlatlık edinmek, onu bir orman perisine çevirmek ister. Kızı orman perisine çevirmek için özel Oblivion suyundan içirir fakat kızda hiçbir değişim gözlenmez. Kız olağanüstü bir kızdır. Yazgısı orman perisi olmak değildir. Geralt önce Eithne'nin hile yaptığını, sahte bir su verdiğini düşünür. Eithne suyun sahte olmadığını, kızın kaderinin böyle olduğunu anlatır. Geralt inanmaz, suyu kendisi içer, kendisi elbette orman perisine dönüşecek değildir fakat eğer su gerçekse hanisülasyonlar görerek bayılacağını bilir. Gerçekten suyu içince bayılır ve ağır rüyalar görür. Bunun sonucu olarak suyun gerçekten de Oblivion suyu olduğuna inanır ve kızın bu suyu içmesine rağmen orman perisine dönüşmemesinin kaderin bir oyunu olduğuna da kanaat getirir. Bu kız çünkü damarlarında Kadim Kan akan Cirilla Fiona Ellen Riannon'dan başkası değildir. Geralt yıllar önce Emhyr'den söz almış olsa da doğan çocuğun kız olduğunu öğrendiğinde hakkından feragat etmiş ve kızı yanına almayı reddetmiştir. Onu bir witcher yapamayacağını, bir kızın böyle şeylerle muhattap olmaması gerektiğini düşünerek daha bir bebekken Ciri'yi bırakıp gitmiştir. Fakat Geralt kaderin gücünü küçümser. Kader böyle bir oyun oynayarak Ciri ve Geralt'ı habersiz bir şekilde buluşturur. Geralt'la Ciri ne yapacaklarını bilmeden birlikte Brokilon'dan çıkarlar. Geralt kızı anneannesine geri götürmeye karar verir, yol sırasında druid Ermion ile karşılaşır, kızı Ermion'a emanet eder ve kaçar gider. Kaderden kaçar. Kaderiyle, Ciri ile yüzleşmek istememekte, kaderden korkmaktadır. Çünkü kaderin iki keskin ucu vardır. Biri kendisi, biri de ölümdür. Etrafındakilere ölüm getirmekten korkan Geralt, Ciri'den bu yüzden yine kaçar. Druid Ermion da üstüne düşen vazifeyi yerine getirerek kızı anneannesinin yanına götürür. Böylece anneannesi, Ciri'yi Prens Kistrin ile evlendirmekten vazgeçer.

    Bu olaylar olurken Emhyr de tahta çıkmış ve gücünü geri kazanmıştır. Şimdi sıra kızını bulmaya gelmiştir. Kendi kızıyla evlenerek ondan çocuk yapmak ve kehanette anlatıldığı üzere dünyanın yarısına hükmetmek istemektedir. Bunu bilen Calanthe torununu Emhyr'in ellerine vermek istemez. Emhyr bunun üzerine Cintra'yı işgal eder ve Ciri'yi orada bulup kendisine getirmesi için Cahir'i görevlendirir. İşgal sırasında Kraliçe Calanthe ölür fakat Ciri şehirden ve işgalden kaçmayı başarır. Bir süre sağda solda helak olur, aç kalır, açıkta kalır, en sonunda orta halli bir tüccar olan Yurga'nın karısı karşılaşır. Kadının iki erkek çocuğu vardır fakat ikinci çocuktan sonra kısır olmuştur. Kadın hep kız çocuk hayali kurduğundan Ciri'yi evlatlık edinmeye karar verir. Bu sırada bu olanlardan habersiz olan Yurga atıyla birlikte Ysgith bataklıklarından geçerken canavar saldırısına uğrar. Witcher Geralt onu kurtarır. Yurga'nın verecek bir ödülü yoktur ve Geralt ona "eve döndüğünde ummayı bulmayacağın şeyi" vereceksin der. Yurga ona ikinci erkek çocuğunu verebileceğini ama karısının kısır olduğunu, bu yüzden ona çocuk veremeyeceklerini söyler. Yurga'nın Ciri'den elbette ki haberi yoktur. Fakat kader yine oyununu oynamıştır. Geralt ve Yurga birlikte tüccarın evine giderler. Yurga Ciri'yi görünce şaşırır, kızın kim olduğunu bilmez. Fakat Geralt o kızı tanımaktadır. Ciri'dir o kız. Ciri Geralt'ı görünce büyük bir sevinç yaşar, birbirlerine koşar ve sarılırlar. Ciri Geralt'a "Bu sefer beni bırakme ne olur." der. Geralt da onu asla bırakmayacağını, kaderden artık kaçmayacağını söyler ve onu yanına almayı kabul eder. Ardından Ciri'yi büyütmek üzere Witcherların Okulu olan Kaer Morhen'a götürür.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DaenerysStormborn -- 12 Temmuz 2016; 22:31:57 >




  • Showa devam ediyosun ellerine sağlık
  • Kitaptada çok güzel hikayeler oluyor bilmediğimiz. Ellerine sağlık döktürüyorsun yine
  • Güzel bi çeviri ve özet olmuş. Eline sağlık

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • valla dostum devamını bekliyoruz. bir solukta okudum teşekkür ederim
  • Saygıyla eğiliyorum hocam. Eklediğin hikayeleri ilk mesajda toplarsan çok daha iyi olur.
  • Ellerine sağlık hocam süpersin, keşke Türkçe çevirisi çıksada okusak şu seriyi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • eline sağlık kardeşim
  • Yeni parça;

    CİRİ'NİN KAER MORHEN MACERASI VE VIZIMA'YA GİDİŞİ

    Geralt Ciri'yi Kaer Morhen'a götürür. Ciri orada diğer Kurt Okulu witcherlarından Vesemir, Eskel ve Lambert ile tanışır. Hepsi Ciri'yi severler ve özümserler. Yaklaşık üç ay boyunca Ciri Kaer Morhen'da türlü türlü antrenmanlardan geçer. Zırhlı kütük, zorlu orman patikları, kılıç tutma teknikleri, kondisyon çalışmaları gibi zorlu witcher antrenmanlarından geçer. Fakat bir yandan da zaman zaman garip translara girmektedir. Transa girdiğinde sesi değişmekte ve tuhaf, elfçe sözler zikretmektedir. Witcherlar anlar ki Ciri bir "Kaynaktır." Yani doğuştan bir büyü gücü vardır. Bu büyü gücüyle baş edemeyeceklerini anlayınca işinin ehli birini çağırmaya karar verirler. Akla önce Geralt'ın sevgilisi Yennefer gelir fakat Geralt'ın Yennefer ile arası o sıralar çok bozuktur. Geralt bu yüzden Yennefer yerine Triss'e mektup yazar ve onu Kaer Morhen'a çağırır. Triss Kaer Morhen'a ancak kış vakti varır ve vardığı sırada Ciri'nin ormandaki patikada koşuşturduğunu görür. Ciri ile Triss'in ilk karşılaşması böyle olmuştur. Ciri sendeler ve yere düşüp dizini yaralar, Triss de ona yardım etmek ister. Ciri Triss'i tanımadığı için önce ona soğuk davranır fakat Triss durumu açıklar ve birlikte Kaer Morhen'a giderler.

    Triss kızın durumuna çok üzülür. Hep erkek ortamında bulunduğu için Ciri birtakım kızlık çağı sorunları yaşamakta ama bunlara anlam verememektedir, misal adet geçirir fakat ne olduğunu anlayamaz. Triss ona hem bu konularda hem de diğer başka konularda yardımcı olur. Ona giyinmeyi, makyaj yapmayı öğrettiği gibi büyü güçlerini nasıl kullanacağını da öğretir. Ayrıca Ciri bu sırada Kadim Dil öğrenmeye de başlar. Kadim Dil diğer bir deyişle elf dilidir. Triss ile diğer witcherlar arasında sürekli bir gerginlik vardır. Triss Witcherlara çok kızar. Kızın her tarafının yara bere olduğunu, bu yaralarla yaşamasının bile mucize olduğunu söyler. Üstelik witcherlar Ciri'ye birtakım mutasyonlu mantarlar yedirmişlerdir ve Triss bunu fark ettiğinde yine küplere biner, bu tür mantarların Ciri'de çok ters etkilere yol açacağını söyler. Diğer bir yandna witcherlar da Triss'den şüphelenmektedirler. Triss'in asıl amacının kızı alıp Sahireler Locası'na (kadın büyücülerin oluşturduğu siyasal bir grup) götürme niyetinde olduğunu düşünürler. Büyücüye güvenmezler haliyle aralarındaki gerginlik gitgide artar. Geralt bu gerginliğe dayanamamakta ve iki arada bir derede kalmaktadır. Bu yüzden Ciri'yi Vizima'ya, Nenneke Ana'nın yanına götürmeye karar verir. Ciri, Triss ve Geralt birlikte Kaer Morhen'dan yola çıkarlar.

    Yol sırasında Triss ağır bir hastalığa yakalanır. Daha Kaedwen sınırlarına ancak gelmelerine rağmen seyahat hızları sekteye uğrar. Geralt sığınabilecekleri bir konvoy arar ve yol sırasında karşılarına Yarpen Zigrin'in konvoyu çıkar. Yarpen Zigrin Geralt'ın eski dostlarından olan bir cücedir. Geralt, Triss ve Ciri onların konvoyuna katılır. Yarpen konvoy hakkında net bilgi vermez, tek söylediği şey konvoyun Kaedwen Kralı Henselt'in Aedirn Kralı Demavend'e gönderdiği gizli bir yardım olduğudur. Yol sırasında konvoyda sürekli bir gerginlik vardır. Çünkü o sırada Kaedwen'de sürgün edilmiş elflerden, cücelerden ve gayri insanlardan oluşan Scoitael adında asilerden oluşan bir grup vardır ve bu grup yoldan geçen konvoylara saldırarak geçimlerini idame ettirmektedir. Bu sırada Yarpen, Geralt ve Ciri arasında felsefik konuşmalar geçer. Ciri Geralt'a tarafsız olup olmadığını sorar, Geralt ise tarafsız olduğunu söyler. Fakat gerçekten de elfler konvoya saldırır ve Geralt elflere karşı kılıç çekmek zorunda kalır. "Yapmam gerekeni yaptım" diyerek işin içinden kaçmaya çalışsa da bu cevabı Ciri'yi ikna etmez. Bu olayların ardından Geralt, Triss ve Ciri sağsalim Vizima'ya varırlar ve Geralt Ciri'yi Nenneke Ana'nın eğitim verdiği tapınağa bırakır ve tekrar kendi yoluna düşer. Triss de Temerya kralı Foltest'in yanındaki işine geri döner. Vizima Temerya'da olduğundan dolayı bir yandan Triss bir yandan Ciri'ye de göz kulak olmaya devam eder.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DaenerysStormborn -- 5 Ağustos 2016; 10:18:47 >




  • Süpersin dostum. Bir witcher hayranı olarak bu yaptığın en yararlı konu oldu benim için
  • Hocam, harikasınız. Ben dahil birçok hayran adına çok teşekkür ederim.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • O My God Ben bu mükemmel konuyu şimdi görüyorum. Emeğine sağlık. İlk bölümü bir solukta okudum. Ah bi kitapları çevirilse :(

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Neden bu kitaplar Türkçe çıkmıyor hala yokmu bir yayın evi sesimizi duyacak :(
  • Ciri'nin Soyu Nereye Dayanıyor? (damarlarında Kadim Kan akanların isimlerinin yanında (k) eki olacaktır. damarlarında asi Falka'nın kanı akanların yanında (a) eki olacaktır)



    Ciri'nin özel güçleri olan biri olduğunu witcher evreni takipçileri olarak çoğumuz biliriz. Ciri'nin yetenekleri aslında damarlarında akan Kadim Kan'ın bir sonucu. Peki ya bu kan, bu soy nereye dayanıyor?



    Öncelikle Ciri'nin iki önemli atası var. Bunlardan biri Falka(a) diğeri de Lara Dorren(k) ve Lara'nın kızı Riannon(k)



    KRONOLOJİK SIRAYA GÖRE KİŞİLER VE OLAYLAR:



    Falka(a) - Falka'nın babası Kral Vridank'tır. Kral Vridank elflere olan hayranlığıyla bilinir ve bu hayranlığın sonucu olarak bir elf olan Kovirli Beatrix ile evlenir. İşte bu evliliğin meyvesi Falka'dır. (Özellikle not düşmek gerekir ki Falka'nın Kadim Kan ile hiçbir alakası yoktur. Annesi Beatrix'in ya da Kral Vridank'ın da Kadim Kan ile hiçbir alakaları yoktur)



    Lara Dorren(k) - Lara, güzeller güzel bir elftir. Elfler Lara'yı Avallach ile evlendirmek istemektedir fakat Lara içten içe bir insan olan büyücü Cregennanlı Lod'u sever ve ona varır. Hem elfler hem de insanlar bu evliliğe karşı çıkarlar. Hem Lod'u hem de Lara'yı öldürürler. Lara tam doğarken doğum yapar ve Riannon'u(k) doğurur.



    Kraliçe Cerro - Kovirli Beatrix'in ölümün ardından Kral Vridank, Kraliçe Cerro ile evlenir fakat Cerro kısırdır, çocuk peydahlayamaz. Kraliçe Cerro, Lara Dorren'in yetim kalan kızını evlatlık edinmeye karar verir. Ona Riannon ismini veren de yine Cerro'dur. (Yine not düşelim, Cerro'nun da Kadim Kan ile hiçbir alakası yoktur. Falka'ya da Riannon'a da üvey annelik yapar)



    Kral Vridank - Vridank'ın tek öz kızı Falka'dır, onu da Beatrix'den peydahlamıştır. Cerro'dan hiçbir çocukları yoktur fakat Cerro'nun evlatlık edindiği Riannon'u Vridank da benimser ve ona üvey babalık yapar.



    Riannon(k) - Üvey annesi Cerro ve üvey kardeşi Falka ile büyüyen Riannon gençlik çağına gelince Temerya Kralı Goidemar ile evlendirilir. İki çocuğa hamile kalır. Tam bu sırada Falka(a) meşhur başkaldırısını gerçekleştirir. Annesini, babasını ve iki abisini öldürür. Üvey kardeşi Riannon'u(k) da daha yeni doğmuş iki çocuğuyla birlikte hapishaneye atar. İroniktir ki bu sırada Falka da evlilik dışı bir ilişkiden bir çocuk peydahlar. Bu çocuğun da bakımını üstlenmez ve doğurduğu gibi onu da Riannon'un bulunduğu hapise fırlatır. Riannon akıl sağlığını yitirdiği için üç çocuk doğurduğunu sanır. Elbette Falka(a)'nın başkaldırısı bastırılır ve Falka yakılarak idam edilir. Fakat ölürken "Benim soyumdan bir çocuk hepinizin kıyameti olacak" diye bağırır ve tüm soyunu lanetler.



    Sonuç olarak bu olayların ardından ortada üç çocuk vardır:



    Falka'nın kızı Fiona, (asi soyu)

    Riannon'un iki çocuğu Amavet ve Adela (kadim kan soyu)



    Hikaye burada karışıyor. Nasıl oluyor da Cirilla hem Falka'nın hem de Riannon'nun soyundan geliyor? O da kaderin cilvesi şöyle ki:



    Falka'nın kızı Fiona(a), Cintralı Coram ile evleniyor, Corbett(a) adında bir çocukları oluyor. Corbett, Kaedwenli Elen ile evleniyor ve Dagorad(a) adında bir erkek çocukları oluyor.



    Riannon'un erkek çocuğu Amavet(k), Anna Kameny ile evleniyor ve Muriel(k) adında bir kızları oluyor. Muriel, Robert adında biri ile evleniyor ve Adalia(k) adında bir kız çocukları oluyor.



    Hah, işte hikaye burada birbirine düğümleniyor. Kader; Falka(a)'nın torunu Dagorad(a) ile Riannon(k)'un torunu Adalia(k)'yı karşılaştırıyor. Dagorad(a) ve Riannon(k) evliliğinin meyvesi ise önceki hikayelerden yakından tanımış olduğunuz Calanthe'den başkası değil. Böylece Calanthe'nin damarlarında hem asi hem de kadim kan akıyor. (bundan böyle a+k denilecektir)



    Calanthe(a+k) de Kral Roegner ile evlenip Pavetta'yı(a+k) doğuruyor. Ve artık daha tanıdık yüzlere geliyoruz, Pavetta da malumunuz Emhyr var Emreis ile evleniyor ve hikayemizin odak noktası Ciri'yi(a+k) doğuruyor.



    İşte Ciri'nin hem Falka'nın hem de Riannon'un kanını taşımasının sebebi bu. Falka ve Riannon aslında üvey kardeşler fakat torunları evlenip bu iki kanı, soyu birbirine bağlıyorlar. Bunun sonucu olarak da Ciri hem Falka'nın asi yapısını hem de Riannon'un annesi Lara Dorren'in damarlarında akan kadim kanı miras alıyor.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.