Şimdi Ara

Mutlu olamayışımızın sebebi mutluluğun ihtimali mi?

Bu Konudaki Kullanıcılar:
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
1
Favori
638
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Düşünmekteyken şöyle bir şeyi farkettim.Hayatımda mutluluğa ulaşmak için ne kadar farklı bir yol seçersem sonucunda belirli bir aydınlanma seviyesine ereceğimi farz ediyorum.Mesela hayatıma koyduğum bazı hedefleri gerçekleştirmenin beni aydınlatacağını ve hayatımı asıl bu zamandan sonra tam anlamıyla yaşayabileceğimi düşünüyorum.Aydınlanma olayı kafamda o derece takıntı olmuş ki tüm hayatım en temelde ona bağlanıyor.Ve hedeflerime ulaşsam bile aydınlanmadan bunun bir anlamı olacağını düşünmüyorum.
    Çok anlamsız ve saçma bir durum.Ama hayatımın tamamı mutluluğa erişip özgür birey olduğum günün varlığı için geçiyor.Oysa bu durumun nasıl olduğundan bile haberim yok.Aydınlanmanın tam olarak ne olduğunu bile bilmiyorum



  • büyük, küçük.. eğer ulaştığın bir hedefin olmuşsa, şimdi bir an için geçmişe dönüp onu düşün.
    diyeceğin şey şu:" iyi olmuş be bunu yaptığım, güzel şeydi."

    büyük bir aydınlanma yaşamadın elbette ki. çook önemli bir şeyi başardığında yaşayacaksın çünkü o aydınlanmayı.. her şeye daha bir fonksiyonel bakacaksın, pek çok şeyi idrak edeceksin. -hayalleriyle kendini uyuşturuyorsun, burada kısaca sana gerçeği anlatmaya çalışacağım-

    yapılan deneyde, fakir bir aile babasının mutluluğunu her gün puanlamasını istemişler. adamın ortalaması senelik 10 üzerinden 6 çıkmış.
    bir de kendisine piyango ikramiyesi çıkan bir gönüllüyü takip etmişler. ilk bir ay bu insan hep 10-9 civarı puanlamış yaşamını, ve geçmişi kendisine sorulduğunda geçmişim 4 ila 5'likti demiş.
    bir sene sonra peki ne olsa beğenirsin? ikramiye kazanan şahıs artık günlerini 6-5 arası puanlamaya başlamış. kendisine bu kez geçmiş yaşamıyla şimdiki arasında bir mutluluk farkı olup olmadığı sorulduğunda adam tereddütsüzce, hemen hemen aynı olduğu yanıtını vermiş.

    sadece bu deneye dayanarak kesin böyle işte demiyorum. gerçekten öyle, hepimiz gözlemliyoruz, bu deney sadece bu gözlemimizi onaylayan bir örnek.

    istediğin kadar mutlu ol, istediğin kadar şey başar, yaşa, düşün, her ne olursa, sen her zaman sen olarak kalacaksın. ne hislerinde ne de zihninde, kalıcı bir zıplama olmayacak, ne yaparsan yap bir süre sonra yine normal hissedeceksin. ve bu kötü bir şey de değil.

    elbette etrafındaki insanlar iyiyse, veya sen onları iyi idare ediyorsan, huzur ortalaman yükselir. düşünür, çalışırsan zekâ aktiviten artar. ama sen hep sensin. aydınlanmış farklı bir varlığa dönüşeceğin falan da yok.

    bunu hayal edip durmak, masturbasyon yapmaktan farksız. geleceğini plânlayıp bugünkü yapacaklarını saptamak güzel bir şey ancak bunun hayaliyle tatmin olmak çok zararlı.

    peki neden zararlı? sen bunu hayal ettiğinde mutlu oluyor, ya da kendini iyi hissediyorsun. beyin ilginçtir, sana başka bir olaydan söz edeyim, bir golf oyuncusu ettiği bir seyahatte kaçırılarak esir düşürülür. 4 yıl boyunca parmaklıklar ardında tutsak hayatı yaşar. sonunda kaçıp kurtulur, bir sene sonra yine golfe başladığında performansı düşmemiş hatta %40 gibi olağanüstü miktarda artış göstermiştir.

    neden mi? çünkü bu adam esirken, akli dengesini korumak için sürekli olarak zihninde golf oynamıştır. zihnimiz hayal ettiğimiz şeylerce değişime uğrar, sanki onu gerçekten yaşamış gibi oluruz. birisi giysisiz bir kadın hayal ettiğinde ereksiyon olabilir en basit biçimde.

    sen kardeşim, hayal ettiğinde zihnin bunu gerçek sanıyor. hiçbir şey başarmadığın hâlde hayalinde, çok müthiş bir yaşantı ya da zihin yapısına sahip oluyorsun. böylece beynin tatmin olma ve mutluluk hormonu salgılıyor. oysa ki bu hormon bir şey becerildi mi salgılanmalı. bu hormon en son hissetmen gereken şeyi ilk hissetmeni sağlayarak tüm motivasyonunu sonlandırıyor. böylece içinden pek bir şey yapmak, çalışmak falan gelmiyor.

    bu dediklerimi değerlendirerek, ne yapman gerektiğini kendin bul.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: gandalff

    büyük, küçük.. eğer ulaştığın bir hedefin olmuşsa, şimdi bir an için geçmişe dönüp onu düşün.
    diyeceğin şey şu:" iyi olmuş be bunu yaptığım, güzel şeydi."

    büyük bir aydınlanma yaşamadın elbette ki. çook önemli bir şeyi başardığında yaşayacaksın çünkü o aydınlanmayı.. her şeye daha bir fonksiyonel bakacaksın, pek çok şeyi idrak edeceksin. -hayalleriyle kendini uyuşturuyorsun, burada kısaca sana gerçeği anlatmaya çalışacağım-

    yapılan deneyde, fakir bir aile babasının mutluluğunu her gün puanlamasını istemişler. adamın ortalaması senelik 10 üzerinden 6 çıkmış.
    bir de kendisine piyango ikramiyesi çıkan bir gönüllüyü takip etmişler. ilk bir ay bu insan hep 10-9 civarı puanlamış yaşamını, ve geçmişi kendisine sorulduğunda geçmişim 4 ila 5'likti demiş.
    bir sene sonra peki ne olsa beğenirsin? ikramiye kazanan şahıs artık günlerini 6-5 arası puanlamaya başlamış. kendisine bu kez geçmiş yaşamıyla şimdiki arasında bir mutluluk farkı olup olmadığı sorulduğunda adam tereddütsüzce, hemen hemen aynı olduğu yanıtını vermiş.

    sadece bu deneye dayanarak kesin böyle işte demiyorum. gerçekten öyle, hepimiz gözlemliyoruz, bu deney sadece bu gözlemimizi onaylayan bir örnek.

    istediğin kadar mutlu ol, istediğin kadar şey başar, yaşa, düşün, her ne olursa, sen her zaman sen olarak kalacaksın. ne hislerinde ne de zihninde, kalıcı bir zıplama olmayacak, ne yaparsan yap bir süre sonra yine normal hissedeceksin. ve bu kötü bir şey de değil.

    elbette etrafındaki insanlar iyiyse, veya sen onları iyi idare ediyorsan, huzur ortalaman yükselir. düşünür, çalışırsan zekâ aktiviten artar. ama sen hep sensin. aydınlanmış farklı bir varlığa dönüşeceğin falan da yok.

    bunu hayal edip durmak, masturbasyon yapmaktan farksız. geleceğini plânlayıp bugünkü yapacaklarını saptamak güzel bir şey ancak bunun hayaliyle tatmin olmak çok zararlı.

    peki neden zararlı? sen bunu hayal ettiğinde mutlu oluyor, ya da kendini iyi hissediyorsun. beyin ilginçtir, sana başka bir olaydan söz edeyim, bir golf oyuncusu ettiği bir seyahatte kaçırılarak esir düşürülür. 4 yıl boyunca parmaklıklar ardında tutsak hayatı yaşar. sonunda kaçıp kurtulur, bir sene sonra yine golfe başladığında performansı düşmemiş hatta %40 gibi olağanüstü miktarda artış göstermiştir.

    neden mi? çünkü bu adam esirken, akli dengesini korumak için sürekli olarak zihninde golf oynamıştır. zihnimiz hayal ettiğimiz şeylerce değişime uğrar, sanki onu gerçekten yaşamış gibi oluruz. birisi giysisiz bir kadın hayal ettiğinde ereksiyon olabilir en basit biçimde.

    sen kardeşim, hayal ettiğinde zihnin bunu gerçek sanıyor. hiçbir şey başarmadığın hâlde hayalinde, çok müthiş bir yaşantı ya da zihin yapısına sahip oluyorsun. böylece beynin tatmin olma ve mutluluk hormonu salgılıyor. oysa ki bu hormon bir şey becerildi mi salgılanmalı. bu hormon en son hissetmen gereken şeyi ilk hissetmeni sağlayarak tüm motivasyonunu sonlandırıyor. böylece içinden pek bir şey yapmak, çalışmak falan gelmiyor.

    bu dediklerimi değerlendirerek, ne yapman gerektiğini kendin bul.


    Yorumun için çok teşekkür ederim hocam.
    Evet benim bahsettiğim şey de tam olarak bu zaten.Bugün belki de yeni keşfettiğim bir olaydı bu.Hayatımda bana mucize gibi gelen şeyler de başardım ufak şeyler de.Sonuç olarak hala şuandaki halimdeyim.Bahsettiğin ileri derecede aydınlanma hayaline saplanma olayını farkettim.Hayatımın en büyük odağı bu olmuş durumda.Bunu şartlara bağlamıyorum.Hayatın aniden gelişen bir olayla beni mutluluğa erdirmesini bekliyorum.Zihnimse ise sürekli olarak bu idealliği kurarak senin de bahsettiğin gibi bir nevi mastürbasyon yapıyorum.
    Bahsettiğim farkındalık seviyesine ulaşabilmek için çok büyük acılar çekmem gerektiğini de düşünüyorum.Çok aptalca belki ama yaşayabileceğim en büyük acıları hayal ederek farkındalığa ulaştığımı düşlüyorum mesela.Hayatım sürekli kendimi aşacağım ve doruklara ulaşacağım zamanın tatminiyle geçiyormuş.
    Artık açıkça görüyorum ki bunu büyük bir saplantı haline getirmişim.Takıntılı bir halde hayatımın temeline bunu almışım.




  • E tabii, genellikle film ve romanlarda resmedilen olgun, bilgin, aydın karakterlerin geçmişleri acı ve sıkıntılarla dolu. Tarihte iz bırakmış çoğu kimseninki de öyle. Senin karmaşık örüntü algın bunu, sen farkettiğinin bilincine dahi varmadan anlamış olabilir. Bir de sende böyle bir çok iyi olayım arzusu varsa zihninin seni acı çekmeye yönlendirmesi çok doğal.

    Ama yapma bunu. Onun yerine düşüncelerini genişlet, mesela acı çeken insanlar aydınlanıyor'da kalma. Devam et. De ki acı çeken insanların hepsi mi aydınlanıyor? Hayır. Peki hangileri aydınlanıyor? Doğru çıkarımları yapanlar. Peki acı hâlinde yapılan her çıkarım doğru mudur? Hayır. Peki doğru bir çıkarım hangi hâllerde oluşur ve doğruluğu neye göre saptanabilir? Diye diye git yani..

    Bir de bu sorularına verdiğin tüm yanıtların doğru olmayabilir, her an düşüncelerini güncelleyebilmeye açık olmalısın. Ancak yine de düşüncelerine güvenmekten korkma, yoksa çok daha alt seviye düşüncelere bile fazla miktarda saygı duyabilme hatasına düşebilirsin.

    Acı çekmeden de, acı gözlemlenerek pekâla gelişme katedilebilir. Ama sen kendini sadece acı çekilerek öğrenilir diyerek şartlarsan, veya acı çekme düşüncesine pozitif ayrımcılıkta bulunursan, bu düşünce, senin diğer durumlardan sonuç çıkarma yetini tıkayabilir. Böylece görebileceğin şeyleri de kaçırırsın, yazık olur.

    Son olarak sana yaşamla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Hayatın amacı mutlu bir yaşam sürmek veya en zeki insan olmak değil. Daha fazlası ve daha azı. Mutlulukta hüzün, azgınlık ve heyecan gibi sadece bir ruh hâli. Çeşitli koşullarda tetiklenir ve vücudumuzca hissedilirler. Sadece bir his mutluluk, sağlıklı ve hoş elbette. Ve biz her daim mutlu olmak zorunda değiliz, mutluluk, tekrar söylüyorum, yalnızca diğerleri gibi bir ruh hâli. Bazen olur bazen olmaz.
    Diğer insanlardan akıllı, üstün, zengin ve hayranlık duyulur olmakta, diğer insanlardan aptal, alçak, fakir ve tiksinti duyulan olmak gibi sadece kimi nitelikler. İnsanların durumlarını belirten etiketler. Bu etiketler anlamsız demiyorum, ancak yaşam amacı olaması büyük kayıp.

    Bunları yaşam amacı olarak görüp kendisini bu yolda ilerleten pek çok ünlü insan var. En iyisiyim, en üstünüm veya sadece iyiyim ve üstünüm düşünceleri tarafından motive edilmiş ve başarılı olmuşlar. Ancak bu görüşte olmayıp sadece yaşayarak, onlardan daha iyi hâle gelebilmiş kimseler de var sanat, felsefe ve bilim camialarında. 1.grup daha hırslı ve stres dolu, kibirli kimseler. 2.grupsa azimli ve rahat, alçakgönüllü kimselerden oluşuyor.




  • @gandalff
    Hocam öncelikle seninle pmden detaylıca konuşmak isterim onu belirteyim.
    Evet bahsettiğin gibi her türlü materyalde veya çevreden algılanan durumlarda acı çekmenin bir yol olduğu belirtiliyor.Zihnim bunu zamanla iyice yerleştirerek bir gereklilik durumuna mı getirmiş bilemiyorum.Ama bu durumları son çıkış noktaları olarak sürekli bir yerlerde tutuyorum.Psikoloğa danışmak her zaman aklımın bir köşesinde durur mesela.Onun son çıkış olduğunu ve başvurduktan sonra istediğim insan olabileceğimi hayal ederim.Bunca zaman gitmememin asıl nedenini artık böyle açıklıyorum kendime.Çünkü gidersem beklediğim parlamayı bulamayacağım çünkü böyle bir parlama yok.
    Hayatımda kısa hedef olarak koyduğum her şeyin sonucunda beni bu umduğum aydınlanma evresine ulaştıracağını düşünüyorum.Belli ki hepsinin özünde mükemmelliği arıyorum.Ve somuttan çok soyuta dayalı algı düzeyi aşmış bir mükemmellik bu.Ama şunu özellikle de belirtmek istiyorum ideal halimin en baskın özelliği huzura kavuşmuş,zihni durgun ve sakin,her şeyin üstesinden gelebilen.Belki sürekli aynı şeyleri tekrarlıyorum kusra bakma.Ama yeni bir şey keşfetmiş gibiyim.Bir tarafımın da bu keşifin beni aydınlatacağına inanmaya başladığını farkediyorum.Oldukça garip bir durum




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.