Şimdi Ara

Lütfen herkes 1 yorum yapsın, ihtiyacımız var [cvplar 4.sayfada] (12. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
228
Cevap
5
Favori
4.139
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Tr serverinde oynuyorsa normaldir

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tr serverinde oynuyorsa normaldir

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Aynı oyunu oynuyorum yaklaşık 2,5 yıldır uzun süreli bir ilişkim vardı bu oyun yüzünden sorunlar çıktı ilişkimde. Yeni bir şehre taşındım fakat değişen hiç bir şey olmadı. Fakat ben senin kardeşin kadar değilim yanlış anlama bu söylediğimi o biraz fazla kaptırmış. Aynı durumda olan birisinin gözünden bir tavsiye istiyorsan yapılabilecek 2 şey var; birincisi İnterneti kapatın hatta bilgisayara kilit vurun bu onu daha fazla kızdıracak o bir yolunu bulup tekrar oynamaya başlayacak mesela İnternet kafe gibi o yüzden harçlığını filan kesin yani onu oyundan soyutlayın dışarıya çıkın sürekli beraber ilgi gösterin olabildiğince evden uzaklaştırın. İkinci yol ise o oyunda ilerlemesine yardımcı olun. İstediği yere gelince kendiliğinden bırakacaktır oyunu. Bu oyunu kendimde oynuyorum dediğim gibi ve kafamı başka yere verdiğim sürece hiç bir sıkıntım olmuyor. Yardımcı olduysam ne mutlu bana.
  • Bi oyundan sıkılmak oyunda herşeye ulaşmayla başlar diye düşünüyorum o yüzden oyunda bi defalık paraya kıyıp en alâsından bi hesap alın kardeşinize. Belki oyunu oynamaya yine devam eder ancak hırsının ve sinirinin kesinlikle geçeceğini düşünüyorum.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: nk061

    Arkadaşlar bütün yorumları babamla birlikte okuduk. Babam herkese teşekkür ettiğini ve bu meseleyi onu oyundan bıktırarak çözümleyeceğimizi söyledi.

    Herkese tek tek cevap yazamıyorum, konu 4 sayfa olmuş. O yüzden genel bir cevap yazıp herkese mention atacağım.


    Yasakla diyenlere ; Yasaklamak aslında net çözüm gibi duruyor ama uzun vadede kardeşimle bizim aramızda sıkıntılar yaratacak bir hareket olduğundan bu seçeneği eledik.

    Döv diyenlere ; Dövmek bizim lugatımızda yokmuş. O yüzden bunu hiç tartışmadık bile.

    Profesyonel destek diyenlere ; Bu benim kardeşim için pek faydalı bir seçenek değil. Çünkü böyle bir şey önerdiğimizde bile "ben hasta değilim" triplerine girebilir. Böyle bir yapısı var.

    "Otorite kurun" diyenlere ; Evde benim olmasa da babamın otoritesi etkin ve herkes üzerinde de etkili. Ama kardeşim genelde bu yaptığı hareketleri babam yokken yaptığı için sizlere sanki evde "baba otoritesi" yokmuş gibi geldi sanırım. Babam höt dese oturtur kardeşimi ki oturtuyor ama işte fazla da zorlayıp onu bizden uzaklaştırmak istemiyor.

    Şımartmışsınız diyenlere ; Evet bu konuyu babam her ne kadar kabul etmese de ben kabul ediyorum. Gerçekten kardeşime çok fazla tolerans gösterildi ve her istediği yapıldı. Bunun sonucunda olay buralara geldi.

    "Çocuğa sevgi-saygı verdiniz mi?" diye soran arkadaşa ; Sevgi ve saygı en başından beri max. seviyede verildi. Burada hiç bir sorun yok. Gerek maddi gerekse manevi... Babam ve annem her zaman yanımızda olmuştur. Burada hiç bir şekilde sıkıntı yok ve bu konu tartışmaya kapalı.

    Ağzını burnunu kır diyenlere ; Yahu nasıl kırayım ağzını burnunu ? Kardeşim la o benim. Aynı kan, aynı can. Adamın burnu kanasa benim aklım çıkıyor siz gelmiş bana ağzını burnunu kır diyorsunuz.

    Kardeşini sosyalleştir diyen arkadaşlara ; Aslında bize de en mantıklısı bu geldi. Çocuğu yalvar-yakar evden çıkaramıyor olsak bile bundan sonra gittiğim her yere onuda götüreceğim ve babama da söyledim bana destek çıkarak onu benimle yollayacak. Bu zamana kadar hep "Bırak onu, sen git" diyordu çünkü.

    @konuşantahta
    @Tyler Durden
    @nigel gearsley
    @sadece50
    @saveyourself
    @PeerNet*
    @Easxx
    @druen
    @IgorStravinsky
    @epyhon
    @__BadblooD__
    @Ripskill
    @senatorts
    @Thomas Edison
    @the right hand of evil
    @autocorrect


    Hacı dövmek lügatımızda yok, nasıl döveyim içim acır gibi şeyler söylemişsin de biçok insan son çare demiş zaten. Önce adamakıllı konuşmayı dene. Sonra sosyalleştirmeyi dene. Daha da olmadı bilgisayarı ya da interneti kapat. Daha da olmadı bi tokat at ya da omzuna falan bi tane vur. En son çare ağzını burnunu gerçekten kır. Son maddeyi söylememizin sebebi şımarıklık yapmasıdır. Zaten dövme olayından önceki önerdiğimiz şeyleri anlamayan adam boş adamdır. Senin vuramam dediğin adam annesine ve abisine karşı saygısızlık yapıyosa o dayağı da hakediyo demektir. Kardeşinin iyiliğini istiyosan son çare de olsa istemeye istemeye döveceksin. Ben şahsen kendi kardeşime vurmayı asla istemem. Ama bazen öyle noktaya gelir ki yaptığı saçmalık bi iki kere vurmuşluğum vardır. Çok şükür daha fazlası olmadı. Genelde bağırmam ve sıkı bi nasihat çekmem yeter. Dövemem, vuramam olaylarını aş bi kere. Gerektiğinde döveceksin. Eğer kardeşine düşkünsen eline falan bişey batsa bile için gider bilirim. Ama yapacak bişey kalmadığında vereceksin odunu. Bunu kardeşinin iyiliği için yapacaksın.




  • Hocam benim dediğim sorunun cevabı göremedim üst mesajinizda.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kardeşinizin psikiyatrlık işi yok, o yüzden psikyatra götürmeyin sakın..! Artık bir türlü meselenin üstesinden gelemezseniz en fazla psikoloğa götürürsünüz.

    Birkaç ikâz;

    1-) Âileiçi meselelerde şiddet hiçbir zaman bir çözüm aracı olmamıştır ve olamaz ( Kısasa kısas hâriç )

    2-) Yine âileiçi meselelerde hakâret, küfür yine hiçbir meseleyi hiçbir şekilde çözüme kavuşturamaz. Sâdece ortamı daha da alevlendirir.

    3-) (İslâmî hassasiyetin bir gereği olarak bildiriyorum) fâiz, şans oyunları, rüşvet gibi haksız kazanç getiri kalemleri her kabûl gördüğü ortama nifâkı, felâketleri, yıkımları taşır...


    Sen, annen ya da baban kardeşine sık sık şu türlü çıkışlarda bulunuyor musunuz;

    “Bırak şu oyunu artık, saatlerdir başındasın..!

    "Biraz da derslerinle ilgilen..!”

    “Tembel çocuk! Okuldan geldiğinden beridir başındasın. Kalk şunun başından, kıracağım artık bak kafanı..!”

    “Bıktım senden ve oyunundan! Sen hiç, bir işe yaramaz mısın.!?

    “Bana bak serseri! Bir daha benden izinsiz bu bilgisayarı açtığını görürsem seni kulaklarından duvara çivilerim!"


    Eğer cevabınız bir kısmı için dahi evetse, bu usûllerden her biri sâdece kardeşini daha da yalnızlaştırmaktan ve daha da hırçınlaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.

    Hakiki bir hayatta da olduğu gibi bir oyunda, sâdece netice itibâriyle zafere erişmek değil; bu süreç içersinde sürekli sevindirici, neşelendirici gelişmeler yaşanması arzusu vardır. Ve dikkât edersek, oyundaki yaşamın hakiki yaşamdan fevkalâde büyük bir farkı vardır; zaman farkı. Hakiki bir yaşamda, 1 gün içersinde diyelimki 1tane üzücü haber alıyorsak, bu demek oluyor ki bir günde 1 defa sarsılırız. Kişinin kendisini içersine dâhil ettiği sahte bir yaşam yüzünden günde diyelimki 10 defa üzülüp sarsılıyor, bu ağır durum kişinin zihnî mukâvemetini güçten düşürüp etkisiz hâle getirebiliyor. Şöyle düşünelim, 6 – 7 kişinin bulunduğu bir ortamda A adından biri B adındaki birinin sözlerine ya da davranışlarına sinirlenip B’nin yüzüne ansızın bir tokat patlatsa ve B daha neye uğradığını anlayamadan ve toparlanamadan ortamdakiler araya girseler, B’nin öfkesi uzun bir süre dinmez ya mesela, oyunda da benzer şekilde, kişi bir kere değil, farklı zamanlarda defalarca yıkılır, kaybeder, intikam ve / veya nefret duygusuyla dolar ve stres üzerine stres yapar.

    Diğer taraftan oyunlar, –her ne kadar hayâlî bir hayat da olsa– hayatı daha seri yaşattığı, zaferlere daha seri ulaştırmaya elverişli olduklarından ve insanı meşrû tercihlerinde hür bıraktıklarından dolayı tercih ediliyorlar.


    Bu düğümü nasıl çözeceğimize gelmeden önce şunu açıkça belirteyim; bir psikiyatr, artniyetli ve / veya mesleğinde bilgisiz ve / veya mesleğinin gerektirdiği titizliğe sahip biri değilse eğer, psikolojik destekle üstesinden gelinebilecek bir mesele de bile bir psikoloğa yönlendirmek yerine hemen ilaç verme yoluna gidebilir. Hâlbuki, hakikatte böylesi bir örnek, psikolojinin alanına girer. Zira, soruna sebep olan etmenler, somut ve duyu organlarıyla algılanabilir nitelikte. Psikyatrinin sahasına giren meseleler ise, gerçekle bağını koparmış, yani 5 duyu organından herhangi biriyle algılanamayan etmenlerin tetikleyici olduğu meselelerdir.

    Evet şimdi gelelim, bu düğümü nasıl çözeceğimize;

    Birincisi, oyun bağımlılığını –normal bir yaşantıyı yakaladıktan sonra bile– kesinlikle yüzüne vurmayın.

    Âilenizde küfür normal mi karşılanıyor bilmiyorum; ama kesin olarak bildiğim bir şey varsa o da en başta kesinlikle bu küfürlü konuşmalardan hem sizlerin hem de kardeşinizin vazgeçmesini temin etmektir.

    Hattâ, -belirtilenlere göre- böylesi herkesin birbirlerini aşağıladığı, birbirlerine küfürler yağdırdığı ortamlarda, aşağılık ve yetersiz bir varlık olduğu bilinçaltı mesajı (ya da hissi) ile hırs ve nefretin bütünleşik kuvveti, mantığı esir alıyor olsa gerek.

    Ben bir tavsiyede bulunduğumda eğer gerekiyorsa nasılını, niçinini, ne zamanını, ne şekilde oluşu gibi soruları atlamaksızın belirtenlerdenimdir. O yüzden bu gibi durumlarda hemen her fırsatta kendi tavsiyelerimi ya da deneyimleri aktarıyorum.

    Eğer sen ya da âilenden bir teki dahi –en azından– âile içinde küfürlü konuşmamak konusunda kendisini hazırlamamış ise kardeşinin küfürsüz konuşur hâle gelmesini temin de epey zorlaşacaktır. Niçin küfürlü konuşmanın üzerinde duruyorum? Küfür, saygısızlıktır ya, insan yerine koymamaktır. Ve ayrıca, insanca düşünmeye büyük ölçüde engeldir de. Daha bu sorun aşılamadan kayda değer düzeyde bir mesafe kat’edilemez. Hadi diyelimki kat’edildi, [müzmin hastalıklar gibi] aynı ya da benzer rahatsızlıklar / huzursuzluklar gibi bir süre sonra tekerrür edecektir, sorunun kaynaklarından birisi [ olarak küfürlü konuşmalar ] yokedilmediğinden dolayı.


    Yol 1;

    Oyunla uğraşmazkenki ilk fırsatta kardeşinize dostça yaklaşın, ve ona bütün oyunların insanları kindarlaştırdığından, hırçınlaştırdığından ve daha kötüsü bağımlılık yarattığından bahsedin. Bakın, burası çok önemli; oyunların niçin bağımlılık yarattığını sorun kendisine. Belkide bunu hiç düşünmedi; fakat bunu hiç düşünmemiş olması, bu konuda hiçbir farkındalığı olmadığı anlamına gelmez. Farkındalıklarını düşündüğünde bunları zihninde bilgiye dönüştürecektir de.
    Ve sonra, zihninde şahsına yönelik küfür ve hakâretlerin kamp kurmuş olduğu bütün aksi kanaatleri kovacak (her bir insanın yaradılıştan yatkınlığının olduğu meslekler düşünüldüğünde zaten hiçkimsenin kabiliyetsiz olmadığı gerçeğinin yanısıra kardeşiniz üzerinde gözlemlemiş olduğunuz cesûr olduğu, yardımsever olduğu gibi gözlemlere atfen) telkinâta başlayınız. İtirâflarınızda samimi olunuz, eğer başarılı olursanız, –bir panzehir misâli– bu noktadaki tahribatın durudurulmuş olmasına ek olarak zihin kendiliğinden bir tamir sürecini de başlatacaktır. Aksi telkinlerle zihinde yeni baştan bir yıkım, bir tahribat süreci ya da taarruzu başlamadığı sürece, bundan sonraki süreç adım adım normalleşmeye götüren süreç olacaktır.

    Ayrıca kardeşine (eğer sizden de küfürlü konuşanlar varsa) artık kendilerinin küfürlü konuşmayağını ve kendisinden de kesinlikle küfürlü sözler işitmek istemediğinizi belirtin.

    Eğer oyun oynamak istiyorsa bunun tanınmadık onlarca ya da yüzlerce herneyse katılımcısı olan bir online oyun olmamasını, tek bilgisayarla oynamasını isteyin. Gerekçe olarak da etkileşimli oyunlarda bunun sâdece kendisine değil, böylesi bir ortamda oyuncu olarak bulunan pekçok kimseye az ya da çok zarar verdiğini bildirin. Bağırış, çağırış ve küfürlerin size ve apartman sâkinlerine ve / veya komşulara zarar vererek, bu tutumlarının çok ciddî sorunlara sebep olabileceğini, bu sebeple bundan sonra çevresine karşı duyarlı olmasını isteyin. Ayrıca sırf kendisini düşünerek mause aldığınızı; fakat şu anki hâlinden dolayı büyük üzüntü duyduğunu belirtin.

    İkinci yolu, ilk yolda kayda değer hiçbir ilerleme koydolunamamışsa âmirâne ve katı bir disiplinle uygulayınız. kayda değer ilerlemeler sözkonusuysa aşağıda belirttiklerim, kaydedilen ilerlemeler kaybedildiği takdirde devreye gimelidir. Yani önce, babacan bir dille ikâz ve telkinât, eğer bir süre devam ettirilecek bu yaklaşıma rağmen değişen hiçbirşey yoksa kökünde şefkât tohumu olan sert bir disiplinle bu ikinci yol, zannederim sonuç getirecektir.
    İlerlemenin olduğu bir durumda bu ikinci yol yerine, kendinizce kardeşinize samimi ve dostane yardım teşebbüsleri neler olabilir, bunları kendiniz bulursunuz.


    Yol 2;

    Tek başınıza, kardeşiniz de tek iken hemen yakınından, 1. yolda olduğu gibi, kardeşinize (eğer sizden de küfürlü konuşanlar varsa) artık kendilerinin küfürlü konuşmayağını ve kendisinden de kesinlikle küfürlü sözler işitmek istemediğinizi belirtin. Eğerki duyduğundan eminseniz; ama buna rağmen onay verir bir şey söylemiyorsa, uyarınızı kabûl etmiş varsayın. Eğer hakikaten samimiyetinize inanmış ise, kendisi de az - biraz dikkâtli olmayı irade etttiğinde en azından sizlerleyken küfürlü konuşmamaya dikkât edecektir. Uzun süreli dil alışkanlığından dolayı küfürlü bir söz ağzından çıktığındaki durumuna bakın, uyarıyı dikkâte almamaktan dolayı çekindi mi? Kasten mi, yoksa kasıtsız olarak mı küfretti? Kasıtsız olarak küfürlü bir sözün ağzından çıktığına şâhid olduğunuzda sâkin bir şekilde yeniden uyarın. Fakat eğer âilecek almış olduğunuz küfürlü konuşmama kuralına rağmen uyarınızı hiç dikkâte almıyorsa, kendisine saygı duyulmasını istiyorsa kendisinin de sizlere karşı saygılı olması gerektiğini ve küfürlü konuşmalarından fazlasıyla rahatsız oluyor olduğunuzu altınızı çizerek yeniden belirtin.

    Ve sonra yine kendisine, istediği kadar oyun oynayabileceğini; ama kesinlikle ve kesinlikle küfürlü sözler ve bağırış – çağırış duymak istemediğinizi, kendinizi ve apartman sakinlerini ve komşuları rahatsız etmeye hakkı olmadığını, bu rahatsızlığını inatla sürdürmesi durumunda, oyunun kendi kendisini çığrından çıkarttığını nakledip ve bu sebeple de çok ciddî rahatsızlığa sebep olduğunu, üzülerek de olsa bilgisayarın kesinlikle kaldırılacağını bildirin. Uyarınızı dikkâte alarak, dikkâtli olmaya başladı; ama bir süre sonra yeniden küfür, bağırış – çağırış var diyelim. Kendisine uyarıyı hatırlatın, diyelimki küfretmeye ve bağırmaya devam ediyor, oyun oynarken bir elinizi monitörle bakışları arasında gezindirin ki ona rahatsız olmanın ne demek olduğunu yaşatarak hatırlatmış olun. Muhtemelen biraz olsun sâkinleşecektir, yine diyelimki aynı şiddette küfretmeye ve bağırmaya devam ediyor, deyin ki; "Tek bir küfür, bağırış – çağırış daha duyayım, bilgisayarın fişini çekiyorum, tereddüt bile etmeden!"

    Hatâsını kasten tekrar etti diyelim; Açıkça uyardığınız gibi en ufak bir tereddüte dahi düşmeden bilgisayarın fişini çekin!

    Zırlamaya ya da köpürmeye kalkarsa, lavlarını saçtıktan hemen sonra, daha da terbiyesizlik yapmasına izin vermeden "Rahatsız oldun, değil mi? Şimdi rahatsız edilmenin nasıl bir eziyet, nasıl dayanılmaz bir ızdırab olduğunu anlayabiliyor musun!.? İstediğin kadar bilgisayarla vakit geçirebiliyorsun. Daha ne? İnsanların başlarını ağrıtmaya ne hakkın var? İnsanları canından usandırmaya ne hakkın var.!? Ya düzgün bir şekilde kimseyi rahatsız etmeden neyle meşgûl olursan ol ya da eğer bunu başaramıyorsan, bu bilgisayar buradan gidecek..! Evet gidecek, çünkü sahte bir dünyada yaşadığın hezimetin faturasını hakiki bir dünyada bağırıp çağırıp pekçok kimseye ödetmeye kalkıyorsun..! Bizleri ve çevreyi daha fazla rahatsız etmene tahammül edemeyiz . Artık kendine hâkim ol..!"

    Eğer bir kademe bile değişim göstermiyorsa bilgisayarı kaldırmak zorunda kalacaklarını yeniden belirtip, gereğini yapmaya başlayınız. Muhtemelen bu aşamalardan birinde kendisine gelmiş olacaktır.

    Ve her insanın yaradılışı gereği, bir ya da bir dizi işlere yatkın olduklarını yeniden belirtip öneriler sunun. Mesela eğer biyolojinin sahasına giren araştırmalara yatkınlığı ve bunun bir gereği olarak alâkası varsa ona eğer maddî gücünüz de imkân veriyorsa mikroskop alabilirsiniz…

    İnsan, başardıkça azmi perçinlenir ve daha büyük başarılara imzâ atabilmek adına çabaladıkça da kendini mes’ud hisseder. Başarsızlığa uğradıkça ise hırs, nefret, aklını kuşatır, elem verir.

    Son olarak babanızla ilgili olarak; babanızın hiçbirinize bir fiske bile vurmamış olmasında ben bir gariplik görmüyorum. Muhtemelen çok hassas bir kalbi var; bir çocuğun dayak ile yola getirilebileceğini vehmedenlerin ölçüsünü aslâ tespit edemeyecekleri kadar hassas bir kalp...

    Bu tür meseleleri dayak vâsıtasiyle halledebileceklerini vehmedenlerin pekçoğu, aklî olgunluğu muhtemelen sâdece yaş etmenini dikkâte alarak değerlendirmeye tâbi tuttuklarından hemen her fırsatta "Çocuk bu, ne anlar..." düşüncesindedirler. Ve bundan dolayı da çocuklarına hemen hiçbir meselede söz hakkı, karar hakkı ya da bir karara ortak olma hakkı, düşünce hakkı da tanımazlar. Onlar, -"Su testisi su yolunda kırılır"- atasözünden çıkardıkları mânâ ile çocuklar daha ilk hatâlarında ehlleştirilmelimelidir anlayışının leyhtarıdırlar.

    Bu insanlar bilmeliki seneler sonra bile o tokatlar ve / veya türlü yollarla yaşattığınız mahrûmiyetler unutulmayacak ve kalbin üzerine merhâmeti sürekli gölgeleyen bir set çekecek; nefret. Sırf insan olduğunuz için ve bir baba veya bir anne veya bir abi olduğunuz için iyi dilekler sizinle beraber olacak. Şimdi iyi düşünelim; kişiye sırf bir baba ya da bir anne ya da bir abi olduğunuz için size saygı duyuluyor olması başkadır, size gönülden; ama kesik kesik saygı duyuluyor olması başkadır, size gönülden, büyük bir hürmetle saygı duyuluyor olması ise bambaşkadır. İşte esas mazhariyet, bu üçüncüsünü yakalayabilmektedir... Hiç olmazsa ikincisi kadar olabilmek de takdire şâyândır.




  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.