Şimdi Ara

<< Atatürkçüler Birliği - Atatürkçü Düşünce Topluluğu>> (7. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
4.279
Cevap
95
Favori
262.999
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
99 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Hüseyin kardeşimi aramızda görmekten dolayı çok mutluyum. Hoşgeldin.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Photoshop ®

    beni de ekle.


    Atatürk'ün Bursa Nutku

    Mustafa Kemal Atatürk'ün, 5 Şubat 1933 günü Bursa'da yaptığı öne sürülen konuşmadır.

    Şubat 1933'ün ilk günlerinde Bursa Ulucami'de toplanan 100 kadar kişi camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar. Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk olayın hemen ardından Bursa'ya gider. Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırada bir kişi Atatürk’e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü...". Atatürk'ün hemen konuşmakta olan kişinin sözünü kestiği ve günümüzde "Bursa Nutku" diye anılan konuşmayı yapmıştır.

    Bu konuşmayla ilgili olarak Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, "Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi" adlı kitabında şu yorumu yorumu yapar: "Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile 'zaaf' içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlardan kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine 'sınırsız' bir güven besleyen, böylesine 'çek' veren, gençliği böylesine 'son çare' olarak gören bir devrimci yoktur! Ve Atatürk, hem gelecek iktidarlar hem de gençlik konusunda yanılmamıştır."

    Mustafa Kemal Atatürk'ün Bursa Nutkunun metni

    Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!



    İnşallah bu klübümüz uzun ömürlü olur....
    Teşekkür ederim Mé®t kardeşim..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Photoshop ®

    beni de ekle.


    Atatürk'ün Bursa Nutku

    Mustafa Kemal Atatürk'ün, 5 Şubat 1933 günü Bursa'da yaptığı öne sürülen konuşmadır.

    Şubat 1933'ün ilk günlerinde Bursa Ulucami'de toplanan 100 kadar kişi camilerde Türkçe ezan okunmasına karşı bir ayaklanma girişiminde bulunurlar. Ayaklanma kısa sürede bastırılır. Atatürk olayın hemen ardından Bursa'ya gider. Çekirge yolu üzerinde bulunan bir köşkte akşam yemeği yenildiği sırada bir kişi Atatürk’e ayaklanmayla ilgili olarak şöyle diyecek olur: "Bursa gençliği olayı hemen bastıracaktı, fakat zabıtaya ve adliyeye olan güveninden ötürü...". Atatürk'ün hemen konuşmakta olan kişinin sözünü kestiği ve günümüzde "Bursa Nutku" diye anılan konuşmayı yapmıştır.

    Bu konuşmayla ilgili olarak Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı, "Kemalizm, Laiklik ve Demokrasi" adlı kitabında şu yorumu yorumu yapar: "Tarihte bu sözleri söyleyebilen bir başka devrimci çıkmış mıdır? Başında bulunduğu devletin bile 'zaaf' içinde olabileceğini düşünen, geleceğin siyasal iktidarlardan kuşkulanabilen, ama gençliğe böylesine 'sınırsız' bir güven besleyen, böylesine 'çek' veren, gençliği böylesine 'son çare' olarak gören bir devrimci yoktur! Ve Atatürk, hem gelecek iktidarlar hem de gençlik konusunda yanılmamıştır."

    Mustafa Kemal Atatürk'ün Bursa Nutkunun metni

    Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir.Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek; ama hiçbir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, “demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek” Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haklı ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.” İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!




  • Hayırdır arkadaşlar...Ne bu yazı büyütme olayı... ....Amacınız nedir....Nedense kimse TUTUNSATAR'ın yokluğunu hissettirmiyor....?!Ben ÇarkıEfe ile tutunsatar'ı bu konu'ya davet ediyorum....Onlar çok iyi bilirler Bursa Nutku'na nasıl itiraz ettilerse bende hep karşılarındaydım....Olay çıkıp klübümüzün güme gitmesini istemem...Ve @@@lovelymadmex arkadaşım Lütfen timsah göz yaşları dökme ..Senin ne olduğunu bir ben bilirim.Burası sizin gibi sahte Atatürkçülerin yeri değil.......



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hüso58 -- 21 Ocak 2009; 11:58:30 >
  • Edit: Konuya devam..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Güven -- 21 Ocak 2009; 12:05:22 >
  •  << Atatürkçüler Birliği - Atatürkçü Düşünce Topluluğu>>

     << Atatürkçüler Birliği - Atatürkçü Düşünce Topluluğu>>

     << Atatürkçüler Birliği - Atatürkçü Düşünce Topluluğu>>

     << Atatürkçüler Birliği - Atatürkçü Düşünce Topluluğu>>




  • Atamız ile ilgili herşey....
    http://www.ataturk.net/
  • Beni de eklerseniz sevinirm.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Reasonable

    Beni de eklerseniz sevinirm.

    Teşekkür ederim, ekledim.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: hüso58


     << Atatürkçüler Birliği - Atatürkçü Düşünce Topluluğu>>




    Sadece din mi?

    Ayrıca bursa nutku diye bir şey yoktur.Atatürk'ün gibi göstermeyin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mega Therion -- 22 Ocak 2009; 12:35:06 >
  • YalnızEnes;
    Tartışmaya sebebiyet verecek fikirlerini burada verme. Mesajın silinecektir.
    Lütfen cevap vermeyiniz.
  • 7 şubat 1923- Balıkesir Zağnos paşa camii'nde, Atatürk tarafından hutbe verilmiştir,


    "ey millet, allah birdir, şanı büyüktür. allah'ın selâmı, âtıfeti, hayrı üzerinize olsun. peygamberimiz muhammed mustafa (s.a.s.) efendimiz hazretleri cenâb-ı hak tarafından insanlara hakâyık ve akâid-i kat'iyyeyi (kesin inançları) telkin etmek için me'mûr olmuştur (görevlendirilmiştir), mersûl olmuştur (gönderilmiştir).
    peygamberimiz efendimiz hazretlerinin delâlet-i peygamberânesiyle tesis etmiş olan dînimizin kanûn-i aslîsi cümlenizce mâlumdur ki kur'an-ı azîmüşşânın ihtivâ ettiği nusûhtur (öğütlerdir). bu nusûha istinâden tesis etmiş olan dinimiz 1300 bu kadar seneden beri âlem-i beşere feyz-i rûhânî vermiş son dindir ve dîn-i ekmeldir. çünkü tabiata, akla, mantığa tamamen muvâfık, mutâbık ahkâmı ihtivâ eder.
    filhakîka böyle olması ve en son din olabilmesi için bu mezâyâyı âliyeyi (yüksek meziyetleri) câmî bulunması (içine alması) icap eder. çünkü aksi takdirde kavânîn-i ilâhiye (ilâhî kanunlar) beyninde tezat olması lazımdır. zira bilcümle kavânîn-i dîniyeyi yapan ve kuran allah azîmüşşân'dır.
    biliyorsunuz cenab-ı peygamber bütün mesâi-i zâtiyesinde (şahsî çalışmalarında) iki hâneye mâlik bulunuyordu. birisi kendi evi, diğeri allah'ın evi idi. millet işlerini ekseriyâ allah'ın evinde, camide eshâb-ı kirâm ile istişâre ederek yapardı. biz bu dakikada allah'ın evinde bulunuyoruz.
    allah'ın huzurunda, peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm efendimizin ehl-i imân ile beraber ictimâ ettiği dâr-ı kudsîde bulunuyoruz. böyle bir sevaba beni muzahhir eden (kavuşturan) balıkesir'in dindar, çok kıymettâr ve kahraman insanlarının huzûrudur. bundan dolayı çok memnunum. çünkü cenâb-ı hakk'a karşı en kıymetli bir vazife ifâ ettiğimizden nâşî (dolayı) en büyük sevaba nail olacağım.
    ey balıkesir halkı!
    camiler yalnız birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için değildir. camiler bilhassa din ve dünya için neler yapmak mecburiyetinde olduğumuzu düşünmek, meşveret etmek (fikir alışverişinde bulunmak) içindir. herşey ancak meşveretle iyi tarîka (yola) sevk edilir.
    biliyorsunuz ki cenâb-ı peygamber ekseriya rufekâ-i mesâîsiyle (çalışma arkadaşlarıyla) meşveret eder, dünya umûrunda (işlerinde) kendinden kuvvetli, daha zekî arkadaşları olduğunu teslim buyururlardı.
    binâenaleyh, sizin de kendi işlerinizde her birerlerinizin dimağları (beyinleri) mutlaka ayrı ayrı hâli faaliyette (çalışma hâlinde) bulunmalıdır.
    bugün burada memleketimizin mâmûriyeti için, bütün bunların istinâd ettiği (dayandığı) istiklâli tâmmemiz (tam bağımsızlığımız) bilâ kayd-ı şart (kayıtsız şartsız) hâkimiyetimiz (egemenliğimiz) için neler düşündüğümüzü açıkça söyleyelim, hasbihâl edelim (konuşup dertleşelim).
    ben size yalnız kendi düşündüklerimi söylemek değil, sizin düşündüklerinizi bilmek istiyorum. esasen âmâl-i milliye (millî emeller), irâde-i milliye (millî irâdeler), temâyulât-ı milliye (millî meyiller) demek, halkın içerisinden şu veya bu bir kaç kişinin emelleri değil, bütün bir milletin muhassalası (hülâsâsı, özü) demektir. bu muhassalanın fevkine (üstüne) çıkmak ve tahtında(altında) kalmak mutlaka yanlıştır.
    hakîki yolu bulabilmek için halkın efkârı hissiyâtını (fikrî duygularını) daima bilmek lâzımdır. buna binâen sizden çok rica edeceğim: bana ne sormak istiyorsanız sorunuz, dinleyeceğim. cenâb-ı hakka tekrar hamd ve senâ ederek burasını terk ve sizi dinlemek üzere aşağıya iniyorum.' minberden indiklerinde ise hutbe ile ilgili olarak sorulan bir soruya da şu cevabı vermişlerdir:
    'efendiler! hutbe demek halka hitap etmek, yani söz söylemek demektir. hutbenin manası budur. hutbe denildiği zaman bundan bir takım kavram ve manalar çıkarılmamalıdır. hutbeyi söyleyen hatip'tir. yani söz söyleyen demektir.
    biliyoruz ki, hazreti peygamber hayatta bulunduğu dönemde hutbeyi kendileri söylerlerdi. gerek peygamber efendimiz ve gerek ilk dört halîfe'nin hutbelerini okuyacak olursanız görürsünüz ki, gerek peygamberin, gerek dört halîfe'nin söylediği şeyler o günün meseleleridir. o günün askerî, idarî, malî, siyasî ve sosyal konularıdır. müslümanlar çoğalmaya, islâm ülkeleri genişlemeye başlayınca, hazreti peygamber'in ve dört halîfe'nin hutbeyi her yerde bizzat kendilerinin söylemelerine imkan kalmadığından, halka söylemek istedikleri şeyleri tebliğe bazı kişileri görevlendirmişlerdir. bunlar herhalde müslümanların en büyük reisleri idi. onlar camii şerifte ve meydanlarda ortaya çıkar, halkı aydınlatır ve doğru yolu göstermek için ne söylemek lazımsa söylerlerdi.
    bu usûlün devam edebilmesi için bir şart lazımdı. o da milletin reisi olan kişinin halka doğruyu söylemesi, halkı dinlemesi ve halkı aldatmaması. halkı genel durumdan haberdar etmek son derece mühimdir. çünkü herşey açık söylendiği zaman halkın aklı faaliyet durumunda bulunacak, iyi şeyleri yapacak ve milletin zararına olan şeyleri reddederek şunun veya bunun arkasından gitmeyecektir...
    hutbeden maksat halkın aydınlatılması ve doğru yolun gösterilmesidir, başka şey değildir. yüz, ikiyüz hatta bin sene evvelki hutbeleri okumak, insanları bilgisizlik ve tembellik içinde bırakmak demektir. hatiplerin halkın kullandığı dille konuşması lazımdır.
    geçen sene millet meclisi'nde söylediğim bir nutukta demiştim ki, 'minberler, halkın şuurları ve vicdanları için bir ilim ve nur kaynağı olmuştur. böyle olabilmesi için minberlerden yankılanacak sözlerin bilinmesi, anlaşılması ve ilmî ve fennî hakîkatlere uygun olması lazımdır. asil hatiplerimizin siyasî, sosyal ve medenî gelişmeleri her gün takip etmeleri gerekmektedir. bundan dolayı hutbeler tamamen türkçe ve zamanımızın ihtiyaçlarına uygun olmalıdır ve olacaktır."

    işte devlet-millet kaynaşmasının muazzam örneği... atatürk'ün dinî yönünü tenkit edenler mesnetsiz tenkitlerini hiç olmadı şu insaf eleğinden geçirmek zorundadırlar. atatürk, türkiye cumhuriyeti devleti'nin cumhurbaşkanları içinde cami minberinden konuşma yapan tek cumhurbaşkanıdır. işin doğru yolundan sapıp, 'şunun için yapmış, bunun için yapmış' patikalarına sapanları ise, kendi körlükleri içinde bırakmaktan başka yapılacak ne vardır ki?
    (not: bu konuşma, balıkesir belediye başkanı sami gökdeniz tarafından 1995 yılında uludağ üniversitesi atatürk ilkeleri ve inkilap tarihi okutmanı fuat özer'e tercüme ettirilerek günümüze kazandırılan 'zafer-i millî gazetesi'nin ekinde de verilmiştir.)

    http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?id=2961776


    tam metni bulamıyorum arkadaşlar, bulan varsa paylaşırsa sevinirim.




  • Ben kışkırtıcı bir mesaj vermedim.Asla seviyeyi aşıp bir mesaj yazmam yazdıklarımın arkasındayım ve ufak tartışma lar da olmazsa konuun anlamı kalmaz.Tartışmak iyidir insana bildiği yada bilmediği şeyleri doğruya götürebilir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Selim Pusat

    Ulu Türk,Başbuğ Atatürk'ümüzün yolunda,O'nun kurduğu Cumhuriyetin yılmaz bekçileriyiz.
    En düşkün halimizde "millet" olma bilincini yeniden aşılayan,bir milleti yok oluştan,dirilten Ulu Bilge'ye sonsuz şükran borçluyuz.

    "Ressamlar birgün Türk'ün resmini unuturlarsa "yıldırım" çizsinler." bilincini aşılayandır.





    Çok güzel söylemişsin kandaşım.Unutmasınlarki TÜRK ırkının son Başbuğu Mustafa Kemal ATATÜRK'tür.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: YalnızEnes

    Ben kışkırtıcı bir mesaj vermedim.Asla seviyeyi aşıp bir mesaj yazmam yazdıklarımın arkasındayım ve ufak tartışma lar da olmazsa konuun anlamı kalmaz.Tartışmak iyidir insana bildiği yada bilmediği şeyleri doğruya götürebilir.

    Konunun anlamı her zaman olur merak etme. Öğrenmek, doğrusunu kavramak, bilinçlenmek istiyosan, muhattabı olan kişiye PM atar, cevabını alırsın. Bu konu üzerinden tartışma istemiyoruz.
  • Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

    Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: hashus1099

    Biz cahil dediğimiz zaman, mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir.

    Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla hiç ilgisi olmadığını bildiriyor. Bazı kimseler çağdaş olmayı kâfir olmak sayıyorlar. Asıl küfür onların bu zannıdır. Bu yanlış tefsiri yapanların maksadı İslâmların kâfirlere esir olmasını istemek değil de nedir? Her sarıklıyı hoca sanmayın, hoca olmak sarıkla değil, dimağladır.


    Çok güzel söylemiş.

    Cehaletten kurtulmanın yolu ilim öğrenmektir.




  • İyi hiç tartışma olmasın.Doğru yada yanlış Atatürk'ü kendi emelleri için kullanmaya devam...
  • Bu arada beni ekle kandaşım.
  • Evet, Hiç tartışma olmayacak. Beğenmiyorsan konuya girmemek ve yorum yazmamakta özgürsün.
    Tartışma istiyorsan PM'den görüşebiliriz.
  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.