Şimdi Ara

League of Legends (Hikaye)[Bölüm 20.Saldırı] (15. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
300
Cevap
46
Favori
8.877
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
24 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1112131415
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    İlgi varsa hikaye de var. Yarın 20. bölüm gelebilir. 19 için ufak bir up.

    Sen devam et okuyanlar çoğalır elbet :)

    Yer bulmak zor oluyor bazen :D
  • Hadi devamı gelsin artık
  • İlgi var devam et

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Uzun süre sonra gelen bölüm.
  • Keşke güncel olsa ve +100 bölüm olsa diyenler +

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Devam ettir şunu seri bişekilde ailecek severek izliyoruz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • En heyecanlı yerinde kesmişsin ama

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Gölge'nin Dönüşü [1.Bölüm]

    Denge için adanmış bir ömür. Shen . Uzun zamandır hissetmediği o duygu , Alacakaranlığın Gözünü oldukça endişelendiriyordu. Bu duyguyu hissetmemesi gerekiyordu.

    Zırhını kuşandı. Kılıçlarını kınına yerleştirdi. Doğru yeri ve zamanı hissetmeye çalışıyordu. Onun geleceğini biliyordu. Sadece yürüyor , belki de hiç bir şey düşünmeden ilerliyordu.

    Yürümeye başlayalı uzun zaman olmuştu. Oldukça sessiz bir yerde aniden durdu. Çalıları geçti . Dev ağacın altına sakince oturdu. Konuşmaya başladı. Shen :
    -Senin için geldim kardeşim.
    -Sen benim kardeşim değilsin.
    Oldukça derinden ve yıllar önceki sesine hiç benzemeyen gittikçe kararmış bu ses Zed'e aitti. Shen ayağa kalktı konuşmayı sürdürdü.
    -Ustamız böyle olsun istemezdi. Belki o bir hata yaptı. Seni sürgün etti. Gölgelere teslim etti. Ama ben bunu yapmayacağım. Denge içi..
    -Denge diye bir şey yok!!. Güç var. Ve gücün kaynağı gölgelerdir. Ya gölgelere hakim olursun ya da gölgesi altında kalmış bir ceset.
    -Beni neden çağırdın , kardeşim?
    -O gün olduğu gibi gerçek ninjanın kim olduğunu göstermek. Evet o gün seni yenmiştim. Ama o yine seni seçti. Çünkü sen onun oğlusun , bense bir hiçtim. Her zaman seni seçti. O bahsettiğin ihtişamlı denge bunun neresinde??? Kitabı ele geçirdim ve sanatımda ustalaştım. Ya bize katılırsın ya da gölgenin dokunuşuyla son nefesini verirsin.!
    -Çocukluğumuzdan beri bana denk olan tek rakip sendin. Tek arzun beni yenmek ve ustanın gözdesi olabilmekti. Bunun için hırs yaptın. Senin sahip olduğun ve benim olmadığım tek şey hırstı. İşte bu hırs yüzünden tüm karşılaşmalarımızda berabere kalsak bile ustam beni seçti. Senin bu durumu fark edip içindeki hırsı yok etmen gerekirken yasak tekniğe başvurdun ve bizlere leke sürdün.

    Zed'in öfkesi iyice artmıştı. Gözleri karardı.

    Aniden gölgeler Shene hücum etmeye başladı. Shen her gelen darbeyi savuşturmaya çalışıyordu. Ancak onun dayanamayacağı kadar fazla güçlendiğini fark etmesi uzun sürmedi. Kendini kurtarmak için fırsat arıyordu. Zed ise tam tersine öyle seri ve ustalıkla saldırıyordu ki Shen'in kendini savunmaktan başka bir çaresi yokmuş gibi görünüyordu.

    Artık gün batmaya başlıyordu. Shen'in zırhı paramparça olmuştu. Zed is en ufak bir çizik almadan tüm gücüyle , içindeki öfke ve hırsla saldırmaya devam ediyordu.

    Shen saldırıları bloklamayı kesti. Ayakta hareketsiz duruyordu. Ellerini birleştirdi. Odaklandı. Zihnini berraklaştırdı. Ve ortadan kayboldu.

    Gerçeklerle Yüzleşmek [2.Bölüm]

    Zed. Hızlı ve aniden gelen ölüm. Kaçırmıştı. Onu elinden kaçırmıştı. Nasıl olduğunu anlayamadı. Yıllarca birlikte çalıştığı kardeşinin hangi teknik ile bunu yaptığına anlam veremedi. Hissettiği tek duygu öfkeydi.

    Ormanın derinliklerine daldı. Önüne çıkan her canlıya , küçük büyük ayırt etmeksizin , saldırıyor ve kısa sürede öldürüyordu. Öfkesi geçene kadar bunu yapmaya ant içmişcesine , her şeyi yok ediyordu. Aradan yaklaşık 1 ay geçmişti. Zed in tüm düzeni bozulmuştu. Aklına geldikçe daha da deliriyor ve tekrar ormana girip katliamlarına devam ediyordu. Ta ki o göz renkleri farklı olan sessiz yaratığı görene dek.

    Zed gölgelerde uzmanlaşmış ve görüş tekniğini bu sayede geliştirmişti. Normalde herhangi bir canlının o yaratığı o çalıda görmesi imkansızdı. Zed bunu fark etti. O yokmuş gibi yavaşça çalıya yaklaştı. Tetikte bekliyordu.

    Muhteşem bir kükremeyle çalıdan sıçrayan yaratık peş peşe 2 ani saldırı yapana kadar Zed durumu fark edemedi. Gölgesiyle aradaki mesafeyi açtı. Göz göze geldiler. Zed omzuna baktığında aldığı derin yaraları gördü. Savaşıp savaşmamak arasında kaldı. Bu doğadaki vahşi kaplanı andıran yaratık belkide konuşması için ona şans vermişti. Ama Zed bir şey söylemedi. Ne söyleyeceğini bilmiyordu belkide. Uzun zamandır ormandaki her canlıyı yok etmişti. Bunun gibi bir şeyi ilk defa görüyordu. Ve bu diğerlerinden farklıydı. Bu sırada yaratık vahşi sesi ve ilginç tonlamasıyla söze girişti.
    -Uzun zamandır seni izliyorum ucube. Beni gördün çünkü görmeni istedim. Sen lanetli bir varlıksın. Benim ormanımı rahat bırak. Seni öldürebilirdim ama yapmadım. Çünkü sen benim gözümde bir av değilsin ve seni öldürmek bana düşmez. Bizler gerektiği şekilde avlanır ve gerektiği gibi yaşarız. Şimdi ormanı terk et ve bir daha da buraya geri dönme.

    Zed bu sözlerin üzerine iyice sinirlenir. Ancak Sheni elinden kaçırdığı gibi bunu da kaçırabileceğinden endişelenir. Belki de bu yaratıkla kapışmaktan çekiniyordu. Daha fazla düşünebilmek ve zaman kazanmak için ona adını sordu.
    -Rengar. Benim adım Rengar ve bu orman bana ait . Şimdi yanlış bir karar vermeden buradan ayrıl.

    (Gölgelerin ustası benim. Ve kitaba sahip olduğum günden beri kimseye kaybetmedim. Ben dokunulmazım. Fakat bu yaratık bana benden daha hızlı bir şekilde saldırmayı başardı. Ancak bunun hiç bir önemi yok çünkü ben yenilmezim). Zed'in aklında bu düşünceler dolaşırken kararını verdi.

    Önce Rengarın arkasına bir gölge bıraktı ardından saldırıya başlayacaktı ki Rengar gözden kayboldu. Zed sinirden deliye dönmüştü. Bu lanet yerde ona denk biri yoktu. Herkes bir şekilde elinden kaçıyordu. Ormana zarar vermeye devam etti. Artık ağaçlara bile vuruyor , her şeyi yok etmeye çalışıyordu.

    Aradan belki 10 saniye bile geçmemişken Rengar kulakları tırmalayan kükremesiyle Zede ölümcül 2 darbeyi vurdu . Zed diz üstü çökmüştü. Rengar:

    -Seni uyarmıştım. Bu orman bana ait. Buradan ayrılmanı söyledim. Sen sadece lanetli bir ucubesin.

    Zedin aklı karıştı , gözleri bulanıklaştı , içindeki tüm enerji tükeniyordu. Ve gölgelere dalmadan önce gerçekleri fark etti. O bu diyardaki en güçlü ninja değildi. Hırsına yenik düşüyordu. Her ne kadar gölge tekniğinde ustalaşsa da hırsı ona kaybettiriyordu. Bu düşünceler içinde; yerin derinliklerine doğru gölgelere daldı.

    Kralın Emri [3.Bölüm]

    Demasya (Demacia). Bir zamanlar barış , huzur ve güvenle anılan , son zamanlarda ise Noxusla yaptıkları bitmek bilmeyen savaşlarla anılan yer. Tüm bu savaşlardaki başarısızlık ve cephelerde verilen kayıplardan çok , şu sıralarda yaşanan olaylar artık halkın ilgisi daha da çekmekte. Halk Zed'in dönüşü ve yaptıklarını konuşuyor. Ormanda neden kıyım yaptığına dair herhangi bir ipucu yok. Bilinmeyen bir diğer noktaysa Zed'in neden bir anda ortadan kaybolduğu..

    Halkın anlattıklarıma göre civar ormanda dolaşan bir çok insanda Zed'in zulmüne tanık olmuş. O günlerde kaybolan insan sayısının artması da endişeleri bir hayli artırmış.
    Çok sürmeden Kral III. Jarvan'ın kulağına giden bu olay onu harekete geçirdi. Konseyi topladı. Yapılan kısa görüşmelerin ardından bölgeye elit süvarilerden oluşan bir grubun gönderilmesi kanaatine varıldı. Kralın oğlu Jarvan IV ,her ne kadar birliğin başında oraya gitmek istese de , babası buna izin vermedi.

    Yolculuk sabaha IV. Jarvan izin alamasa da hareket eden birliği bir süre takip ettikten sonra onlara katıldı. Haliyle kimse onun önderlik etmesine karşı çıkamadı. Ormana vardıklarında sık ağaç ve çalılardan dolayı atlarından inip kalan yolu yürüyerek devam ettiler.

    İçerilere doğru ilerledikçe kan ve vahşet arttı. Gördükleri karşısında dehşete düştüler. Bunların sebebini bulabilmek için ilerlemeye devam ettiler. Dinlemek için durduklarında Rengar ağır adımlarla onlara yaklaşıyordu. Bunu gören grup yavaşça silahlarına uzanıyor bir yandan da Jarvan IV'ün emrini bekliyorlardı.

    Jarvan ayağa kalktı . Şaşkındı . Bu vahşi yaratık burada hayatta kaldığına göre güçlüydü. Ve bunun ötesinde burada ne işi vardı , neden gelmişti yanlarına. Tüm bu kafasındaki soruların yanıtı için ; kralın oğluna yakışan bir asaletle ona sordu:
    -Kimsin , nesin , neden buradasın? . Önce kendimi takdim edeyim. Ben IV. Jarvan , Kralın III. Jarvanın oğlu ve tahtın tek adayı.
    -Adım Rengar . Burası benim yurdum bu yüzden buradayım. Ya siz , geldiğinizden beri sizi izliyorum , zararsızsınız ancak silahlısınız , siz neden buradasınız? O ucubeden sonra ormanımda eski düzen kalmadı. Bunu sağlamak için uğraşıyorum.
    -Ormanı kendine yurt edinmiş bir kediden mi bahsediyosun. (Grup kendi arasında gülüşür) . Sen ciddi olamazsın. Orman herkese ait. Her neyse bahsettiğin ucube , ninja tipli biri miydi?
    -O ucubeydi. Gölgeleri kullanan bir ucube. Ama artık dert değil onu geldiği cehenneme yolladım.
    -Onu öldürdün mü?
    -Ölümcül darbeyi vurdum ama ortada ceset falan kalmadı. Emin değilim daha önce böyle bir avım olmamıştı.
    Jarvan bir süre düşündü.
    -Bize katıl . Onu bulup cezasını verelim.
    Rengar büyük bir kahkaha attı.
    -Sen beni anlamadın ufaklı..
    Jarvan sözünü tamamlatmadı.
    -Kiminle konuştuğunun farkında değilsin. Sen ...
    -Evet farkındayım 20 kadar ufaklık ve zırhı fazla parlayan bir ufaklık daha..
    Jarvan bunun üstüne bağırır.
    -Şu kendinini bilmez kediyi bana getirin.

    Rengar çalılara girer. Gözden kaybolur. Grup takibe başlar. Kısa süre sonra bağırmaları ve acı haykırışları gelir. Birinin sesi kesilmeden diğeri ve diğeri. Hepsi 1 dakika içinde gerçekleşirken Jarvan yanında kalan son 2 adamıyla korkuyla , belki de cephede veya başka bir yerde olmadığı kadar, korkuyla çalıya girerler. Yüzündeki ifadeden korktuğunu anlamak imkansız , ancak adımları , silahını tutuşu ve o parlayan altın kaplama zırhı. Dili olsa korkusunu bağıracak olan zırhı.. Belkide her hangi biri olsa orda durmaz evet bir an bile durmaz. Arkasına bakmadan kaçar.. Ancak o her hangi birisi değil. O şanlı Jarvan III'ün oğlu Jarvan IV.

    Adımını attı. Bir nefes kadar yakında olan 2 adamı ile. O kadar senkron hareket ediyorlardı ki bunu başarmak için günlerce antrenman yapmaları gerekebilirdi. Aynı anda adım adım. Korku bunu onlara yaptırmıştı.

    Ve ansızın bir ses , sağına dönemeden ikinci bir ses. Yere düştükleri duymak Jarvan'a yetti. O çalılar arasına inen metal zırhla kaplı 2 bedenin çıkardığı sesi duymak ... Ansızın 2 ceset daha... Silahını yere sapladı. Ölümün onu çağırdığını duyar gibiydi. Geçmişi en iyi anları hayal ederken yavaşça diz çöküyor. Boşluğa bakarcasına kafası hafif yukarda , gülümsüyordu. O eğildikçe zırhındaki ışık süzmesi yer değiştiriyor. Eli silahının altına doğru kayıyordu.

    Sonunda dizleri yere değdi.

    Yeni Dostlar [4.Bölüm]

    Bu iğrenç, dayanılmaz koku... Neden hala koku alıyordu ? Bu ona bir ceza mıydı? Kaç gündür orada baygın yattığını bilmiyordu. Belki 1 belki 2 gün... Gözlerini açtı. Şaşırmıştı. Ama kokuyu hala alıyordu. Güçlükle doğruldu. Hala şokta , ölüp ölmediğini kavrayamadan yürümeye başladı. Sonra kokunun cesetlerden geldiğini anladı. Daha fazla orada durmak istemedi. Üzerindeki şoku atamamıştı. Oradan uzaklaşırken aklında uçuşan fikirlere cevap aramaya çalışıyordu.

    Neden yaşamasına izin vermişti. Bunu anlamanın şimdilik imkansız olduğunu fark etti ve bunu düşünmeyi bıraktı. Ne yapacağına karar vermeliydi. Atları bıraktıkları yere geldi ancak ortada at falan yoktu. Hızlıca Demasya'ya ulaşıp olanları anlatması gerekiyordu ve bunun için bir ata ihtiyacı vardı. En yakın yerleşim merkezini bulmaya koyuldu. Aradan fazla vakit geçmeden , küçük bir kasabaya vardı. Çevredekilerin şaşkın bakışları arasında ilerliyordu. Durdu . Yaşlıca birine yaklaştı.
    -Ben Kralın oğlu Jarvan IV . Kuzeybatı civarındaki ormanda yaptığımız çarpışmada (Gerçekleri anlatamadı) düşman çekilmeye zorladık ancak sonra pusuya düştük ve sadece ben sağ kaldım. Şimdi bu haberi kralımıza ulaştırmam gerek. Sizden bir at istiyorum.
    -Evet, evet tabi. Güzel zırh kuşanan her kişi kralın oğludur ve buralarda at bulmak su bulmak kadar kolaydır. (diyerek uzun bir kahkaha attı)
    -Beni anlamıyorsunuz..
    -Seni gayet iyi anlıyorum evlat. Savaş zamanı ve bunlar zor zamanlar. Yiyecek yemeği zor bulurken sizin gibi dolandırıcılara bedava bir at kaptıracak niyetim yok.
    -Size kendimi nasıl ispatlayabilirim?
    -Arkanı dönüp başka bir kasabada bu numarayı deneyerek iyi sonuçlar alabilirsin. (İhtiyar adam bir kahkaha daha patlattı.)

    Jarvan sinirlenmişti. Halkının bu durumda olmasına üzülüyordu. Savaş onları gerçekten derinden etkilemişti. Bir kasabayı ziyaret etmeye uzun zaman olmuştu ve savaş onun kendini halka tanıtmasına engel olmuştu. O son zamanlarda , cepheden cepheye koşmak ve savaş stratejileri üzerine konuşmaktan başka bir şey yapamamıştı.

    Bu ihtiyardan bir sonuç çıkmayacağını anladı. Üzerinde bir atı satın alabilecek tek şey altın kaplama zırhı ve silahıydı. Ancak bunları vermek .. Karar veremedi. Belkide gerekeni yapıp atı almalıydı. Son kez şansını denemek için işlek bir yemekhaneye girdi. Masalardan birine oturdu. Bir yandan çevresine bakıyor bir yandan da ne yapacağına karar vermeye çalışıyordu.

    Karşısına değişik bir kıyafeti olan yüzünü tam seçemediği birisi oturdu. Kıyafetinin uçlarında bıçağa benzer belkide bıçak olan keskin cisimler vardı. Mavi tonlarında bir kıyafet. Bu adam çok gizemli bir tipe benziyordu. Adam söze girdi.

    -Hizmetinizdeyim efendim. Siz Kralın oğlu Jarvan IV'sünüz. Hangi rüzgar sizi buraya attı efendim?
    Ses tonundan genç olduğunu belliydi.
    -Bana adını bahşet.
    -Benim adım Talon efendim. Ancak siz neden burda olduğunuz hala bana söylemediniz.
    Jarvan ilk kez gördüğü birine bunu söylemezdi. Ve güvenemezdi.
    -Önemli bir sebebi yok. Sen iyi birine benziyorsun. Bana bir at ayarlayabilirsen şehre vardığımızda seni cömertçe ödüllendiririm.
    -Size en iyisinden bir at hazırlamam pekte uzun sürmez efendim.
    -İyi öyleyse bu gece burada kalalım . Yarın şafakla yola çıkarız. Umarım beni iyi bir yerde ağırlarsın.
    -Size layık olacağından hiç süpheniz olmasın. Ama önce isterseniz bir şeyler yiyelim.

    Yemekler biter. Hava kararmıştır. Birlikte oradan ayrılıp kalacakları hana doğru , gecenin sessizliğinde ilerlerler. Sessizliği bozan Yerlere sağlanan ok sesleri ve vızıltısı. Talon direk Jarvan'ın kenara iterek onu oklara hedef olmaktan kurtarır ve ardından kendisi de siper alır. Göremedikleri bir hedefe karşı savaşmak imkansız gibiydi. Talon :
    -Efendim emriniz nedir?
    -Buradan çıkmak delilik olur. Oklarının bitmesini bekleyelim.
    -Bir yandan ok atarken bir yandan çevremizi sarabilirler. Lütfen efendim izin verin dikkatlerini dağıtayım siz o sırada buradan uzaklaşın.
    -Buna izin veremem. Bunu yapman saçmalık. Gerekirse çıkar birlikte savaşırız.

    O sırada karanlık içinden fırlayıp gelen kıyafeti bir kuşu andıran ve omzunda da kuş olan bir kız yanlarına atılıverir. Ardından yüksek sesle.
    -Valor şimdi..

    Omzundaki kuş yükselir kısa bir turun ardından sahibine döner. Bu kız ve kuşu tek vücut olmuşcasına , zifiri karanlıkta kimse bir şey görmezken , onlar teker teker düşmana atış yapmaya başlamıştı. Bir süre sonra gelen tüm oklar kesildi. Karşısı ya ölmüştü ya da bu bir tuzaktı.

    Birlikte kalktılar tam ilerleyecekleri sırada çevrelerinin 10 kadar baltalı adam tarafından sarıldığını gördüler. Quinn atış yapacağı sırada , Talon gözden kaybolur. Sadece 3 saniye sonra Bıçağın eti keserken çıkardığı o ses ve atardamardan fışkıran kan sesi... Talon olduğu yerde .. Kıyafetin üstünden bıçaklar düşmanlara saplanmış bir şekilde..
    Talon:

    -Gidelim efendim.
    Jarvan:
    -Dur bir dakika sen de kimsin.
    diyerek yanlarına aniden gelen kıza seslenir
    -Ben Quinn ve bu da can yoldaşım Valor. Sizin burda olduğunuzu görünce geldim. Sizi tanıyorum ve yardımcı olmak istedim.

    Jarvan bir şey söylemez. Hana dinlemeye çekilirler.

    Ertesi sabah yolculuk için harekete geçecekleri sırada , Quinn'in geldiğini görürler. Quinn
    -Size refakat etmek istiyorum efendim.
    Jarvan şaşırır ve cevap veremez. Quinn'in atı da alındıktan sonra yola çıkarlar.

    Not:5. bölümde biraz Talon'un Demasya sınırlarına girişi ve Noxus cephesi anlatılacaktır.


    Talon'un Yolu [5.Bölüm]

    Talon General Du Couteau'yu tanıdığından beri Noxus üst komutasında ajan olarak çalışıyordu. Söv verdiği gibi.. Ya ölümü seçecekti ya da yaşamayı. O aslında ikisini de seçmedi. Kendinden daha iyi bir bıçak ustası emrinde görevlendirilmeyi seçti.

    Sonunda o kendine layık olan görevi almayı başardı. Demasya içlerine sızmak ve .. gerisini sır gibi saklıyordu. Yapacaklarına kendi bile şaşkınlıkla bakabilirdi. Ama yapmayı kafasına koydu. Bu işi Du Couteau tekrar görmek için yapması gerekiyordu. Anlaşma böyleydi. Olaylar şöyle gelişti.

    Darius ve Swain cephelerde alınan zaferlerin yetersiz olduğunu düşünüyorlardı. Rakibi içeriden de çökertmek için Demasya'ya sızması için bir ajana ihtiyaçları vardı ki bu işi Talondan başkası halledemezdi. Sonunda konsey kararıyla Talon odaya çağırıldı. Oda da yalnızca Swain ve Darius vardı. Talon kalabalıktan hoşlanmaz. Kalabalık onda kuşku uyandırır. Buna bir katil psikolojisi diyebiliriz. Darius söze başladı:
    -Ne için çağırıldığını biliyorsun. Kendin için olmasa bile Du Couteau için bunu başarmalısın.

    Talon sessizliğini bozmadı. Sadece içini bir endişe kaplamıştı.

    Swain ağır ve topallayan adımlarla yaklaştı.
    -Yarın yola çıkman gerek. Söyleyecek sözün yoksa hazırlıklara başla.

    Talon arkasını döndü ve odadan çıktı. Kafası karışıktı. Bu her göreve başlarken yaşadığı bir duyguydu. Ancak bu sefer ki farklıydı. Daha derinden gelen bir duygu..

    Ertesi sabah erkenden yola koyuldu. Sınıra kadar hiç durmadan ilerledi. Atını indiği yerde öldürdü. Bunu her seferinde yapardı. Geçmişten kalan bir anı...

    Bu kadar bıçakla içeri giremeyeceğini biliyordu. Ağır adımlarla sınırın kapısına yaklaştı. 2 zırhlı muhafız ve yanılmıyorsa bir de kontrol memuru. Sayılarının bu kadar olmadığına emindi. İçeride de mutlaka güvenlik vardır diye düşündü. Sakince yaklaştı. Bu işi yüzlerce kez yapmıştı. Memur dokunduğu an bıçağın tekini eliyle çıkardı. Talonun gözünün seviyesine çıkardı. Ve konuştu:
    -Bu ne?
    -Sanırım bir bıçak.
    -Bunlarla içeri girmeyi mi düşünüyorsun?
    -Yok bunlar burada kalcak. Hatta size veriyim.

    Demesiyle birlikte bıçağı gırtlağına saplar.

    -Burada iyi durdu.

    Muhafızlar üstüne hücum eder. Talon Bıçaklarla dolu peleriniyle aralarına girer ve çıkar. Yere devrilen 2 ceset daha. Ardından güvenlik alarmının sesini duyar.

    -Şuraya bir kaç nota ekleseler.. Hep aynı ton.

    Gelen güvenliğin ayak seslerini duyar.

    3 dakika sonra arkasında bıraktığı cesetler ve bıçaklar onun için hiç bir şey ifade etmiyordu. Artık Demacia sınırlarındaydı ve yapacağı çok iş vardı. Saraya bu şekilde giremeyeceğini biliyordu. İçeriden güç alması gerektiğini düşünmeye başladı. Sakin bir kasabaya gidip bir handa dinlenmeye çekildi.

    1 hafta kadar araştırma yaptı. Tüm haberleri halktan dinlemeye daha fazla bilgi edinmeye uğraştı. Sonunda Kralın oğlu IV. Jarvan'ın iş başında olduğunu öğrendi. Jarvan ve askerlerini uzun süre izledi. Ormana girmedi. Atların bırakıldığı yerde. Bekledi. Jarvan'ı kasabaya kadar takip etti. Kasaba da yaşlı adamla yaptığı konuşmaları da duydu. Jarvan hana girdikten sonra. Sıranın ona geldiğini düşündü. Bir kahraman ve sadık bir yoldaş olduğu ona ispatlaması gerekirdi. Önceden tuttuğu adamlar... Ve plana dahil olmaya Quinn. Onu tek endişelendiren şey de buydu. Bu kız nereden çıkmıştı. İşler yolunda gitmezse onun işini düzgün bir yerde bitirebilirdi.


    Saraya Doğru [6.Bölüm]

    Yola çıktılar. Hepsinin kafasında başka bir düşünce... Farklı amaçlar farklı yollar...

    Dinlenmek için durdular. Bir ağacın gölgesine yerleştiler. Tek kelime etmediler. Hem ne konuşabilirlerdi ki. Geceyi burada geçireceklerdi. Demacia eskisi kadar güvenli değildi. Talon ve Quinn sırayla gece boyunca nöbet tutmaya karar verdiler. Jarvan çoktan uyumuştu.
    Nöbet sırası Quinndeyken Valor ağacın tepesinden büyük bir hızla indi. Kendi aralarında konustukları bir dille konuştular
    Quinn telaşla herkesi uyandırdı. Ve

    -Valor kalabalık bir grubun bize yaklaştığını söyledi. Acilen uzaklaşmalıyız.!

    Talon:
    -Bir kuşla konuştuğuna mı inanalım yoksa bir grubun bize yaklaştığına mı? Hem ben ses falan duymuyorum. Sıra bana gelene kadar burada uykumun tadını çıkaracağım.
    -Anlamıyorsu...
    Jarvan söze girer.
    -Ben gayet iyi anladım. Sabaha kadar buradayız . Gelen olursa da kendimizi tanıtırız , geçer giderler.
    -Ama Valor durumun tehlikeli olduğunu..
    -Burası Demacia. Burada tehlike diye bir kelime yok.
    Talon zifiri karanlığın içinde ,yattığı yerden Jarvanın bu sözüne hafif bir tebessüm etti.
    Quinn
    -Kasabada da tehlike yoktu ta ki o herifler çevremizi sarana kadar..
    Jarvan ses kontrolünü kaybederek bağırdı.
    -Bu kadar yeter!! Kapat şu meseleyi. Saraya varana kadar güvende olacağımıza şüphen olmasın.

    Evet saraya varana kadar diye içinden geçirdi Talon.

    Gölge Adaların Kudreti [7.Bölüm]

    Kısa süre sonra sesler gittikçe arttı. Talon ve Jarvan daha fazla dayanamayıp uyandılar. Quinn oklarını hazırlamaya çoktan başlamıştı. Gürültü şiddetini artırdıkça daha da telaşlandılar. Jarvan silahını alıp seslere doğru yöneldi , Talon ve Quinn de onu takibe koyuldu. Ağaçların arasından gecenin karanlığında muazzam bir ışık ve ışığın altında koşan 100 lerce atın çıkardığı toz,karmaşa...

    Jarvan yutkundu.

    - Anlatılanlar doğruymuş... Masal olarak anlatırlardı bize ..Şimdi de ben size anlatayım. Dinleyin : Bazıları onun kadim bir savaşçının intikam hırsıyla dolu, tüm canlıları yok etmek isteyen gölgesi olduğunu söylüyordu; onun bir hayalet süvari birliğine önderlik ettiğini gördüklerinde ısrar edenler bile oldu. Kimilerine göre ise nefret dolu bir kara büyücünün yarattığı bir canavar olduğunda hemfikirdi. Şehri pençesine alan bu dehşeti yok etmek isteyen bir Demacia komutanı, en iyi askerleriyle birlikte Hecarim'i geldiği yere göndermek ya da öldürmek üzere yola çıktı.

    Komutan, askerleriyle birlikte Hecarim'in yolunu keserek saldırıya hazırlandı. Varlık yaklaştığında, savaşçılar yoğun bir kasvet duygusunun esiri oldu. Devasa hayalet üzerlerine atılıp hepsini paramparça eder ve demir toynaklarının altında ezerken, korkudan donakalan adamlar sadece çığlık atabildi. Hecarim korkuyla sinmiş, ağır yaralı komutana döndü ve kan donduran şu sözleri söyledi: ''Bu daha başlangıç. Hiçbir ölümlü, Gölge Adaların kudretine karşı koyamaz.'' Bu sözler ağzından dökülen Hecarim, arkasını dönerek kasvetli ilerleyişini sürdürdü. Yaşadığı kâbus gibi olayla çıldırmanın eşiğine gelen komutan zor bela Demacia'ya döndüğünde, yaptığı uyarılar bir delinin saçmalamaları olarak karşılanmıştı. İşte o komutan haklıymış...

    Atlıların arasından liderleri Hecarim öne doğru çıktı. Tek bir cümle söyledi ve hücumu başlattı. "Gölge Adaların kudretine tanık ol".

    Jarvan ve yoldaşları savaşmaya başladı. Gelen atlıları yok edebilseler de bir türlü sayıları azalmıyor adeta çoğalıyorlardı.

    Talon:

    -Bıçaklarım bu kadar kanı bir arada görmedi. Sayıları azalmıyor ... Bir şeyler yapmamız lazım.

    Quinn

    -Belki de liderlerini öldürürsek tüm sorun çözülür. Tüm masallarda bu vardır.

    Jarvan

    -Quinn haklı aralarından sıyrılıp Onu haklamalıyız. Siz oyalamaya çalışın .

    Der. Mızrağıyla Hecarimin yanına atılır. Hecarim bu küçük insanı görünce kahkaha atar.

    Wuju Üstadı [8.Bölüm]

    Hecarim ilk darbesiyle Jarvan'ı dizlerinin üstüne düşürdü. Jarvan her ayağa kalkmaya çalıştığında aynı darbe ile tekrar yere düşürüyor ve işkencesini sürdüyordu. Talon ve Quinn savaşmaktan bitap düşmüş artık ayakta durmakta zorlanır halde çevresinde dönen atlılarla mücadele etmeye çalışıyorlardı.

    Jarvan'ın miğferi ağır geliyordu. Kafasını kaldırmak arkadaşlarına bakmak en azından son bir kez bakmak için miğferini çıkardı. Hecarimin doğrulduğu an üstüne hücum edeceğini biliyordu. Yavaşça kafasını kaldırdı. Arkadaşlarına doğru baktı. Sonra tekrar yere indirdi kafasını. Rengarla karşılaştığı hissettiği duyguyu düşündü. Düşünceleri daha da derinleşti. Hecarimin sesi gittikçe yaklaşıyordu. Demir toynakların sesi gittikçe yükseldi. Ta ki kılıç sesi duyulana kadar. Bir kesik sesiydi bu. Ardından Hecarimin acı feryadı .. .Jarvan kafasını kaldırdı , Tuhaf görünümlü elinde kılıcı olan o adamı gördü ve bayıldı... Vücudu aldığı yaralara daha fazla dayanamadı.

    Hecarim acı feryadının ardından kılıçlıya döndü.
    -Sen benimle kurbanım arasına giren insan parçası... Ölümle yüzleş...

    Master Yi gözden kaybolur. Hecarimin arkasında belirir. Ardarda hızlı kılıç darbeleri ve kesikler... Master Yi saniyeler içinde Hecarimi iliklerine kadar doğradı. !!

    Acılar içinde can veren Hecarim ve ordusu gözden kayboldu...

    Yi Jarvanın yanına gitti. Elini boynuna koydu ve ardından ayağa kalktı. Talon ve Quinn şaşkınlıkla olanları izlemişti. Hala hayretle mu kılıçlı adama bakıyorlardı. Master Yi de onlara baktı ve gülümsedi.
    -Wuju stili


    2 saat sonra birbirileriyle tanışmış ve Jarvan'ı sırtlarına alarak Demacia yoluna çoktan koyulmuşlardı. Yol ayrımına geldiler. Vedalaştılar. Master Yi selamını verip kendi yoluna koyuldu...




    Ufukta Demasya surları görünmeye başladı. Heybetli aşılamamış surlar. Yıllardır halkın güvenini sağlayan , barış ve demokrasi şehri.

    Jarvan yavaşça gözlerini açtı. Uzun süredir baygındı. Kafasını ufka çevirdi. Demasya surlarını görünce gülümsedi. Sonra aniden yüzünü ekşitti. Olanlar aklına teker teker üşüştü. Döndü ve :

    -O kılıçlı adam ne oldu? Hem siz nasıl kurtuldunuz? Ya ben?

    Talon:

    -Onun adı Master Yi. Hecarimi yok etti . Hepimizi kurtardı. Surlara az bir yol kaldı gidelim iyice istirahat edin kendinizi yormayın.

    -Ben İyiyim.

    Dedi ve ayağa kalktı Jarvan.

    Kısa süre sonra Sur kapılarına vardılar. Nöbetçiler Jarvanı görünce telaşla kapıyı açtı. İçeri girdiler .

    Ayrılık [9.Bölüm]

    Kral III. Jarvan , oğlunun dönmesiyle merakını yok etmiş oldu. Artık içinde ona karşı olan hiddet vardı. Emrine itaat etmemişti. Gereken cezayı çekecekti. Bu düşünceler ile oğlunun odasına girişini bekledi.

    Kapılar açıldı . İçeriye giren IV. Jarvan ve 2 yoldaşı krala doğru emin adımlarla ilerliyorlardı. IV.Jarvan yıllardır evinden ayrı gibiydi. Bir o kadar yılda tecrübeli hissediyordu kendini. Konuşmaya hazırdı. Olanları anlatmaya ve hak ettiği övgüyü almaya.

    III.Jarvan hafif titrek sesiyle konuşmaya başladı.

    -Yanındakiler dostların olmalı. Onları kırmak istemem ancak konuşma senin ve benim aramda olmalı evlat.

    İçeriye seslendi: "Derhal en iyi odalardan 2 oda verin değerli misafirlerimize , diledikleri gibi istirahat etsinler.

    Talon ve Quinn'in çıkışının ardından tekrar oğluna döndü.

    -Evlat benim emrime itaatsizlik ettin. Bunun sonucunda sana gereken cezayı vermem gerekir. Bu halkımızın krala ve ülkeye olan güvenini pekiştirecektir. Kralın her hangi bir ayrım yapmadığının başka bir kanıtıdır. Ülkemize adalet, huzur ve barış getirecektir.

    -Baba ben yapmam gerekeni yaptım. Eğer orada olmasaydım her şey bambaşka olabilirdi. Ben de ülkem için Demasya için uğraştım. Eğer kararın buysa buna da razıyım.

    Der ve odadan ayrılır. Kısa süre sonra eline Kral tarafından mühürlenmiş sürgün kağıdı gelir. Savaşın ve şiddetin hat safha da olduğu Sınır şehirlerinden biri olan Qelthalas'a görevlendirildiği yazıyordu.

    Bunun üzerine Jarvan toplanma hazırlıklarına başladı.


    Plânlar [10. Bölüm]

    Talon odasında hiç olmadığı kadar heyecanlı bir şekilde düşünüyordu. Sakin olması gerektiğini hissetti. Uzandıgı yerden kalktı
    Jarvan'ın yanına gidip ne ceza aldıgını öğrenmeliydi.

    Kralın oğlunun odasını aramak tahmininden uzun sürdü. Yaklasınca kapısının açık olduğunu gördü. Sonra kulağıma gelen sesler onu kapıya daha da yanaştırdı. Îçeri girmeden dinlemeye kara verdi. Bir takim sesler duyuyor ama ne olduğunu anlayamıyordu. Artık içeri girdi. Duyduğu şey konuşmanın sonuydu ya da girmese devam edecekti.

    Jarvan
    -Bu bize her şeyi açıklar.

    Talonu gören Jarvan sustu. Küçük sessizliğin ardından
    -Gidiyorum can yoldaşım Talon.

    Talon sürgün kararına şaşırmadı. Neden bu konuşmalara çağrılmadığını merak ediyordu ve sordu :
    -Neden beni de çağırmadınız?
    -Quinn ve Xin beni odamın kapısının önünde bekliyordu. Öyle ormandaki olaylardan bahsettim önemli bir durum yok.

    Xin
    -Prensim sizden de bahsetti yiğit bir savaşçıymışsın.

    Talon bir kafa hareketiyle övgüye karşılık verdı.

    Bir an bulunduğu durumu hatırlayıp , telaşlıymış gibi davranmaya çalışarak
    -Sürgün çok gereksiz bir ceza ona itiraz etmeliyiz.
    Diyerek sahte kararlılığını belli etmemeye uğraştı.

    Jarvan
    -Yapılacak herhangi bir sey yok. Burası size emanet.
    Dedi ve kapıya yöneldi.

    Birkaç saat içinde sarayı büyük bir sessizlik kapladı.

    Talon odasında sessizliği bozacak planı hazırlamaya koyuldu.

    Arayış [11. Bölüm]


    Jarvan gideli 1 hafta olmuştu. Saray eski haline gelirken Talon planlarını uygulumaya koymak için fırsat kolluyordu. Hiç olmadığı kadar serbestte geziyor artık hiç suç işlememiş , masum biri kadar rahat davranıyordu. Gölgelerin arasında yürümek , karanlıkta dışarı çıkmak , yüzünü saklamak ve gereğinden fazla bıçak taşımak yoktu. Kendini ne kadar mutlu hissetse de yapması gereken bir iş vardı. Bu yüzden her an tetikte olmalıydı.

    Düzenlenen şenlikler ve benzeri partilerde bu işi yapamazdı. Kalabalık kaçması için işini kolaylaştırırdı ancak sarayın merkezinden dışarıya kaçana kadar yakalanma ihtimali çok yüksekti. Talon kaçmakta değil öldürmekten ustaydı. Hedefini ve çevredekileri bitirip yoluna devam ederdi. Aldığı en büyük ve en zor iş ile başbaşaydı. Uzun süresi olmadığını biliyordu. Ve tek şansı vardı...


    Kral odasına girmek veya kralı uyurken öldürmek gibi ulaşılması imkansıza yakın işlerle vakit harcayamazdı. Sarayda olay çıkması gerekliydi. Ama içeride tekti. Yalnız çalışırdı. Ancak şuan ya çok şanslı olmalıydı ya da olay çıkaracak birini bulmalıydı. Boş durmak yerine aramaya koyuldu. Surların içinde ücra caddelerde dolaşıyordu...

    Bir gece sokağın başından gelen gürültüleri duydu ve yöneldi. Kahkaha sesleri geliyordu. Yaklaşık on kişilik bir grup bir şeyin çevresinde toplanmış gülüyorlardı. Talon hızlandı ve yaklaştı. Adamların ikisini omzundan tutup ayırdı ve kafasını uzattı.. Yerde Tuhaf giyimli bir palyaço tuhaf hareketler yapıyordu .. Şaşırdı Talon. İzlemeye devam etti. Ona komik gelmiyordu bu durum. Sağındaki adama döndü ve

    -Bu saçmalığa mı gülüyorsunuz??

    Adam gülmekten cevap veremiyordu kafasıyla evet tarzı bir cevap verdi.

    Talon tekrar palyaçonun suratına baktı ve arkasına dönüp yürümeye koyuldu. Henüz uzaklaşamadan bıçak kesikleri ve bağrışmaları duydu. Tekrar döndü..

    Gördükleri dehşet vericiydi... O masum palyaço adamları teker teker doğruyordu. Kaçmalarına fırsat vermeden.. Büyü tarzı bir şey de kullandığı belliydi.

    Fazla düşünmeden palyaçonun arkasında belirdi ve bıçağını gırtlağına dayadı. O sırada kalan son 3 adam dehşetle koşarak uzaklaşmaya başladı. Yerde 6-7 ceset vardı ya da bazıları can çekişiyordu. Emin değildi Talon. Durum değerlendirmesi yapmaya vakti yoktu.

    -Konuş

    dedi. Tüm kararlılığıyla.

    Palyaço gülümsedi ve gözden kayboldu!!

    Talon duraksadı. Arkasında hissetti onu... Dönüyordu... Gelen 2 bıçağı ve 2 palyaçoyu görmesiyle birlikte ... Son tekniği olan Gölge Saldırısına başvurdu.. Gölgelere dalıyor gözden kayboluyordu. Bu sırada etrafa dağılan 12 bıçak çevreye saçılıyordu..

    Hızlı kararı onu ölümden kurtuldu palyaço saldırısını ıskalamıştı ve bıçaklar tarafından kesilmişti. Talon ortaya çıktı ve karşısına dikildi. Yaralı 2 palyaço karşısında duruyordu. Biri diğerinden daha fazla hasar almışa benziyordu. Sesini yükseltti.

    -Sayının benim için önemi yoktur. Sayılarla başkaları ilgilensin benim işim öldürmek. Şimdi ölmek ya da konuşmak sana kalmış...

    Palyaçolar hala gülümsüyordu.

    Talon soğukkanlılıkla üzerilerine gidiyordu. Aralarında bir kol mesafe kalmıştı. Talon ağır yaralı olana yaptığı tek hamleyle kolunu uçurdu. Bunu yaparken diğerinin suratına bakıyordu. Suratındaki ifade değişmedi . Palyaço hala gülüyordu. Talon yere devrilmiş olan kolsuza döndü ve onunda gülmekte olduğunu fark etti.

    Öfkesi arttı ve palyaçoyu boynunda kavradı. Ayaklarını yerden kesti. Palyaço hala gülüyordu. Talon bunun beyinden yoksun bir canlı olduğuna karar verdi. Çıkardığı ipler ile bağladı. Yerde sürükleyerek ilerliyordu.

    Odasına götüremezdi. Ama bu tuhaf yaratığın işine yarayacağını düşünüyordu. Aradığını bulmuş muydu? Emin değildi. En azından akıl sahibi bir şey olsa emirlerine itaat ederdi.

    Onu sorgulamak için vakte ihtiyacı vardı ve gece çökmüştü. Dışarıda da kalamazdı. Yerden kafasını kaldırdı ve palyaçonun suratına baktı. Hiç değişmeyen o gülümseme...

    Aklına geleni uygulamaya koyuldu...


    Oyun[12. Bölüm]

    Yerde sürüklerken konuşmaya çalışıyordu. Hiç bir cevap alamadı. Sadece sırıtıyor , yüzündeki ifade değişmiyordu. Talon onu yıkamaya ve gerçek yüzünü görmeye karar verdi. Adeta paket yapmıştı. Odasına soktu ve tuvalete kitledi. Gergindi. Bir kaç dakika durdu kafasını topladı. Ne yapacağına karar veremedi ancak emin adımlarla tuvalate ilerledi. Kilidi açtı içeri girdi ve baktı. Ancak kimseyi göremedi. Pekte şaşırmadı aslında. Arkasında nefesi hissetti. Aniden döndü tekrar kavradı palyaçoyu

    -Kes şunu artık. Benimle oynama.

    Yakasından tuttu ve fırlattı. Sırtını çarptı ve yere oturur pozisyonda düştü. Kahkaha atarcasına gülüyordu. Talon durdu. Dikkatlice yüzüne bakıyordu. Bunun bir çocuktan farksız olduğunu düşünmeye başladı. Onu seyrederken yavaşça yatağına oturdu. Hala izliyordu. İzlemeye devam etti..

    2 dakika sonra Talon da gülümseye başladı. Ayaklarını uzattı sırtını yasladı ve gerildi.

    -Seninle güzel bir oyun oynayacağız. Oyuna başka birini de dahil edeceğim. Çok seveceksin..

    Ertesi sabah Talon erkenden kalkıp bağladığı ve büyü bariyerine aldığı palyaçoyu çözdü.

    -Hmm sana bir isim bulmalıyız. Fazla düşünmeye gerek yok aptalın tekisin zaten. Sana Shaco diyeceğim. Evet Shaco oyunu anlatayım sana.

    Talon duraksadı. Shaco heyecanlanmış gibi bakıyordu. Gülüşüne yansımıştı bu durum.

    -Devam edeyim. Sana birini göstereceğim. Çok eğlenceli birisi ve onunla ölüm oyunu oynayacaksın. Her zaman yaptığın gibi anlaştık mı?

    Talon yine durdu. Bu işten sıkılmıştı.

    -Sana diyorum aptal yaratık. Seninle iletişime geçmenin bir yolu olmalı..

    Yola koyuldular. Paketlemişti yine minik Shacoyu. Yola çıktı ama nereye gideceğini kestiremiyordu. İletişim uzmanı bulacak hali yoktu. Bir kumarhanenin önünde dikkatini Twisted Fate çekti.

    -Bu adam hala yakalanmamış mı? Gel bakalım Shaco bey belki senin dilini bir kumarbaz çözer.

    Talon yaklaştı. Daha da yaklaştı kendini belli etmeden oyunu izlemeye koyuldu. Twisted Fate'in yine iş başında olduğunu ve sömürdüğünü biliyordu. Noxus ve Demacia kumarhanelerinde en çok kazanan bir türlü yakalanamayan başka kim vardı ki. Her nasılsa kimliğini gizliyordu. Bir şekilde bu adamla tanışmalıydı. Sağına soluna baktı. Pelerinine döndü ve sahip olduğu en büyük güç bıçaklara.. Evet onlara başvurmak en iyi yoldu. Bir plana ihtiyacı vardı. Yan masaya oturdu. Düşünmeye koyuldu. Hiç tanışmadığı kötü biriyle tanışmanın en kolay yolu onu beladan kurtarmaktı. Tek yapması gereken bir bela oluşturmaktı. Ve yanında tam anlamıyla bir baş belası vardı. Onu çözerken bir yandan da konuşuyordu.

    -Baş belası olman dışında ilk görevinde başarılar. Şu şapkalı herifi görüyor musun? Gördüğüne eminim. Hadi git ve ona bir şaka yap. Her neyse.. Zaten beni anlamıyorsun ne yaparsan yap. Sadece olay çıkarmanı istiyorum.

    Durdu ve düşündü. "Hiç bişey anlamadı sanırım. En azından bir şeyler olacak. Tek yapmam gereken kurtarıcı olmak." Bu sırada tamamen çözdü ve serbest bıraktı. Shaco emin adımlarla ve sırıtarak Twisted Fate'e doğru gidiyordu. Talon şaşırdı. Hatta ağzı açık izliyordu. Sanırım bu sefer anlıyordu. Sadece konuşmak sıkıntısı vardı. İzlemeye devam etti.

    Shaco daha da yaklaştı. Yanına ulaştığında Twisted Fate ona döndü ve :

    -Ne sevimli bir şeysin sen öyle. Hadi bizi eğlendir..

    Shaco gözden kayboldu..

    Şans [13. Bölüm]

    Twisted Fate'in arkasında belirdi. Elinde bir kutu vardı. Masaya fırlattı. Korkunç kahkaha sesleri çıkarırken her yer toz ve duman içinde kalmıştı. Masalar dağılmış , göz gözü görmez hale gelmişti. Toz bulutu yavaşça ortadan kalkarken Twisted Fate diz çökmüş halde şapkasını sağ elinin iki parmağı arasında , kafasının üstünde tutarak bekliyordu. Shaco karşısında belirdi. İki Shaco olarak. Twisted Fate kafasını kaldırdı. Ardından doğruldu. Elini ceketinin cebine atarak iskambil destesini çıkardı. Karıştırmaya başladı. Kartlar ışıldıyordu. Oldukça iyi bakıldığı kesindi. Karıştırmayı kesti. Shacolar sırıtan suratlarıyla bakınıyordu.

    Koordine bir şekilde Twisted Fate'e yaklaşmaya başladılar. Yürüyerek başlayan hareket koşar adımlara dönüştü. Arada büyük bir mesafe yoktu. Sıçradılar.

    Twisted Fate seçtiği kartı, seçtiği Shacoya fırlattıktan sonra olay yeri farklı bir görünteye bürünmüştü. Kartın saplandığı Shaco yerde hareketsiz yatıyordu. Kafasını çevirdi. Diğerinin kanlar içinde yerde yığılı olduğunu gördü. Hemen yanı başında duran Talondu.

    -Sanırım bana hayatınızı borçlusunuz ,bayım.

    Talon'un bu sözü üstüne küçük çaplı bir tebessüm ile :

    -Ben borçlu olmam. Genelde insanların bana borçlu olur.

    Twisted Fate ceketinin iç cebinden ufak bir defteri çıkardı.

    -Adını söyle.

    Talon şaşkındı. Yutkunurken cevap vermesi gerektiğini düşündü. Kısık bir tonla :

    -Talon.

    -Talonnn

    Sesli şekilde tekrar ederken kalemiyle bir şeyler karalıyordu. Talon söze girdi.

    -Bakın bayım az önce 2 kişi tarafından saldırıya uğradınız ve ben bıçaklı olanı öldürdüm. Yani en azından bana minnet duymanız gerekir.

    T. Fate dağılan eşyalar arasından kırık bir sandalyeyi kendine çekti. Sandalyenin kırık kısmını , masanın sağlam bölüme dayayarak oturdu. Dengesini sağlıyordu.

    -Doğru olanı vurdum. (Duraksadı) . Senin öldürdüğün sahte olandı. Gerçeği yerde yatıyor.

    -Doğruyu vurduğuna nasıl emin olabilirsin?

    -Şans işte.

    Talon ciddiyetini koruyordu. Bir yandan yerde yatan Shacoyu tekrar paket yapmaya başlamıştı.

    -Senin gibi birinin şans ile pek alakası yok gibi duruyor. Hiç kaybettiğini duymadım.

    -Bende kaybediyorum Talon. Ama kaybedeceğim zamanı da ben belirliyorum. Böylece fazla dikkat çekmemiş oluyorum. Ayrıca evet şans. Şans sadece diğer insanların beni anlayamayacağını bildiğim için kullandığım bir kelime. Bir nevi özet. Bir şeyi açıklamak yerine "şans" demek daha dinlendirici oluyor.

    -Dinlendirici mi? Açıklamak seni yoruyor mu? Şans demek yerine bana açıklayabilirsin mesela.

    -Küçük arkadaşını üzerime salıp, sonra da sözde beni kurtarma çalışma planını, tekrar sana mı açıklayayım? Yoksa doğru olanı nasıl vurduğumu mu?

    Twisted Fate bunları söylerken cevap beklemediğini belli eder bir tavırla uzaklaşıyordu. Talon hayretler içerisindeydi. Onun uzaklaşmasını izlerken yaptığı planın neden tutmadığını düşünüyordu. Shacoyu kendi salıvermişti ancak bunu yaparken ona gözükmediğine emindi. Ayrıca doğru olanı nasıl bulmuştu? Aklında bu sorular varken paketlediği Shacoyu yerde sürükleyerek odasının yolunu tuttu.

    Ayyaş [14. Bölüm]

    Olayların üstünden bir hafta kadar geçmişti. Her gün düzenli olarak kumarhaneleri geziyor ve tekrar Twisted Fate ile karşılaşmak için uğraşıyordu. Ondan herhangi bir iz yoktu. Bu sırada fazla vaktinin kalmadığını biliyor ve Sarayı incelemeye devam ediyordu. Yeterince iyi bir gözlemci değildi. Ya da şuana kadar onu bu kadar uzun süre gözlem yapmaya iten bir görevi olmamıştı. Hatta kimseye ihtiyaçta duymazdı. Ama şuan üzerinde çalıştığı görev onun tüm kapasitesini zorlamasını sağlıyordu.

    Bunları düşünürken kumarhaneye girdi. Aynı olay günü olduğu gibi masaya oturdu. Yanında taşımıyordu artık Shacoyu ancak o varmış gibi hareket ediyor. Yaşananları çözmeye çalışıyordu. Bir saat kadar süre sonra masasından kalktı. Hiç bir sonuca varamıyordu. İçki almak için Şişko herife doğru yaklaşıyordu. Seslendi. Şişko herif dönüp ağırlığını masaya verdi ve

    -Gragas sana ne versin?

    -En ağırdan istiyorum.

    Gragas devasa boyuttaki fıçıyı masanın üzerine tek seferde oturdu. Elindeki tuhar tabanca görünümlü aletle fıçının orta kısmına bir delik açtı ve tıpa taktı. Tekrar arkasını döndü. Kollarını masadan çekmesiyle masa biraz rahat etmişti ki tekrar elindeki bardakla masaya çöktü. Bardağı tıpanın altına doğru iteledi. Tıpayı çıkartırken musluk benzeri bir şey yerleştir. Ardından vanayı çevirerek içkinin bardağa doluşunu izledi.

    -Bu sana pahalayı patlar evlat. Umarım o cılız vücutta ağır bir cüzdan vardır.

    Talon gülümsedi. Dolan bardağı eliyle kavradı. Bu sırada Gragas vanayı kapattı.

    -Bir derdin mi var evlat?

    Talon içkisinden bir yudum alıp masaya bıraktı.

    -Evet. Bir hafta kadar önce bu mekandaki olayda, şu kumarbaz onu arıyorum.

    Gragas yüzünü ekşitti. Fıçıyı kavradı indirdi. Aldığı yerden farklı olarak diğer açılmış fıçıların yanına koydu.

    -Onu bulamazsın. Ama onun seni bulmasını sağlayabilirsin.

    -Güzel o zaman ona söyle beni bulsun.

    -Hayır anlamıyorsun. Onu tanımıyorum. Yani konuşmuşluğum yok. Ama ulaşmak isteyen herkesle sohbet etmişliğim var. O herif bir hayalet gibidir.

    -Filmlerdeki gibi konuşuyorsun. Sadece kart fırlatabiliyor diye kimse hayalet olmaz. Açık adres istemiyorum. Ne yapmam gerek?

    -Büyük bir organizasyon düzenle. Büyük paralar dönsün. Bunu yapabilirsen onu da bulursun.

    -Aydınlattığın için sağ ol. Bunu bende biliyorum. Önemli olan bunu nasıl yapacağım?

    -Çok fazla soru soruyorsun evlat. Düzenlenmiş bir organizasyon bulman da yetecektir.

    Talon ücreti masaya bıraktı. Yeterli olup olmadığını sorarcasına gözlerine baktıktan sonra içkisini alıp uzaklaştı.

    Yeni Yollar [15. Bölüm]

    Sarayın ihtişamlı koridorlarında ilerlerken , muhafızların bakışları arasında Kral odasına vardı. Kapıda bekleyen elit iki muhafız kapıyı açarken , Talon incelemeye koyuldu.
    Peyniri ikiye böler gibi kesemeyeceğini bildiği bu askerler diğerlerine benzemiyordu. Boyları en aşağı 1.80 civarı olmalıydı. Üniforma ve zırhın üstünden her ne kadar yapılı vücutları görünmese de , sınırı aşarken veya diğer mücadeleler de kestiği onca adamdan daha zorlu olacakları kesindi. Dev kapılar ardına kadar açıldı. Talon beklediği o ışık süzmesini göremedi. Tam tersine oda loş ışıkla bile aydınlatılmıyordu. İçeride neyin döndüğünü göremeden ilk adımını attı. İlerleyişiyle kısık tonda ışıklar açılmaya başlıyordu. Bir oda değil de yeni bir koridorda ilerlediğini fark etti.

    Durup arkasına baktı. Sağlı sollu dizilmiş Elit muhafızları gördü. En ufak bir açık olduğunu düşünmüyordu. Buraya giren birinin sağ çıkamayacağını düşünürken koridorun sonundaki kapıya vardı. Sanki Demacia değil de başka bir yerdeymiş gibi hissetti. Ne olduğunu anlayamadı. Gözleri kararıyordu.

    Uyandığında kafasındaki örtüyü kaldırdılar. Kral

    -Kabalığım için bağışla. Ancak oğlumun yakın arkadaşı , yoldaşı olsan bile benim odama bu şekilde gelmen doğruydu. Klasik prosedürü uyguladık.

    Bunları söylerken yüzünde zorunlu bir gülümseme vardı. Talon dikkatle dinlerken çevreyi inceliyordu. Sözün bitişini duyunca kafasını Krala çevirip ufak bir gülümsemeyle anladığını belli etti. Kral devam etti.

    -Neden gelmek istedin?

    Oldukça keskin ve net bir soruydu bu. Koskoaca Demacia Kralıyla özel görüşme talep etmesi. Ve haftalarca beklemesi bunun içindi.

    -Kralım , size birinden bahsedeceğim. Çok tehlikeli ve yakalanması gerek.

    -Öyle mi? Demek yakalanması gereken kişilerin listesini tutuyorsun. Çok kibarsın.

    -Hayır bu diğerleri gibi masum suçlulardan değil. Daha fazlası var. Twisted Fate.

    Kral bu ismi duyunca duraksadı. Önünde uzanan manzaraya doğru ilerledi. Arkası dönük bir biçimde.

    -Onu yakalamakla uğraşarak vakit kaybedemem. Tüm cepheler savaşta. Ona ayıracak vaktim yok.

    -Demek siz de onu tanıyorsunuz. Bakın bu adamı yakalamanın kolay bir yolunu buldum. Tek gerekli olan biraz bütçe.b

    -Aklındakileri biliyorum. Güzel bir kumarhane festivali istiyorsun değil mi? Sence bu bizim aklımıza gelmedi mi Talon? Çocuk olma hiç bir dahi böyle bir organizasyonu yutmaz.

    -Kimin tarafından düzenlediğini yanlış bilirse yutar. Haberler hızlı yayılır. Merak etmeyin sizinle görüşüne kadar geçen süreçte yeterince araştırdım. Planım hazır. Detayların hepsini buraya bırakıyorum. Vaktinizi çalmak istemem ancak planımı görünce bana hak vereceksiniz.

    Kral geri dönüp masaya yaklaştı. Talonu süzdü. Getirildiği sandalye de hala oturuyordu. Sakin görünmeye çalışmasına karşı heyecanlıydı. Planı eline aldı.

    -Tamam , inceleyeceğim. Umarım zaman kaybı yaşatmazsın bana.

    Talon cevap vermeden ayağa kalktı. Odayı tamamiyle süzmek adına çevresine baktı.

    -Çıkış ne tarafta?

    Muhafızlar yanaştı ve tekrar bayıltılacağını anlayan Talon tepki vermeden razı oldu.

    Gözlerini tekrar açtığında dairesindeydi. Yatağının yanı başında "Kral III. Jarvan" yazan bir zarf gördü. Hemen zarfı kavradı. Ağırdı. Açtı. İnce bir kalıba sokulmuş bıcağı gördü. Gülümsedi. Üzerinde not vardı: "Kabalığımız adına Demacia'nın sana armağanını kabul et". Kaliteli el yapımı bir şeydi bu. Diğer bıçaklar ile bir tutamazdı. Düşünmeye koyuldu ve gülümsemeye devam ediyordu.

    Geçen zaman da Shacoyu daha çok çözmüştü. Bazen onu hapise tıkmakla tehdit etse de ,tam olarak çözene kadar odasında saklayacaktı. Bunu düşünürken aklında şimşek çaktı. Odasına bırakılırken Shacoyu bulmuş olabilirler miydi? Hemen yerinden doğruldu.


    Oyun Zamanı [16. Bölüm]

    Talon telaşla odanın altını üstüne getirdi. Ardından tuvalete koştu. Kapıyı açtı ve şaşkınlıkla izliyordu. Shaco birini esir almıştı. Talonu gören Shaco istifini bozmadan Talona bir bakış attı ardından kurbanını incelemeye devam etmeye koyuldu. İlk şoku atlatan Talon kısık bir ses tonuyla :

    -Beni kendine örnek alıyorsun galiba? Ben seni böyle mi esir tutuyorum Shaco? Bu kadını serbest bırakınca ne olacağını düşünebiliyor musun? Aklı olan bir şeyi esir almak tamamen yüktür. Beni yanlış anlama senin de aklın var tabi.. Öyle bakma suratıma Shaco. Aklın olmasa başıma böyle bir dert açmazdın. Ee ne yapacağız bu kadını?

    Shaco hala Talonun suratına anlamsız bir gülüşle bakıyordu.

    -Twisted Fate belası yetmedi, bir bu eksikti.

    Bunları söylerken kadının ağzını açtı. Açar açmaz kadına sessiz olması konusunda uyardı.

    -Lütfen hiç bir şey görmedim, duymadım beni aldığınız yere bırakın. Zaten gözlerim bağlı geldim sizi de bir daha bulamam. Yalvarırım..

    Bunları söylerken gözünden yaş akıyordu kadının. Talon bir süre düşündükten sonra :

    -Bayan, böyle bir riski göze alamam. Buradaki işlerim bitene kadar bizimle kalacaksınız. Merak etmeyin, arkadaşım Shaco size gayet iyi bakacaktır.

    Bunları söylerken istemsizce kasıldı. Shacoya büyü zincirini bağladı ve kapıyı kilitleyip ayrıldı. Kralın verdiği bıcağı sakladığı yerden çıkardı. Yatağına uzandı ve düşünmeye koyuldu.

    4 gün boyunca günlük ihtiyaçlar dışında odasından ayrılmadı. Shaco ve kadının düzenini sağladı bu süreçte. Aynı zamanda düşünecek yeterince vakti oldu. Ve tabi ki Kraldan beklediği haberde bu 4 gün sonunda ona ulaşmıştı. Kral teklifi ve planı tamamiyle kabul etmişti. 2 gün içerisinde saraya yakın ormanlık bir alanın içinde düzenlenecek olan kumarhane, açık havada plana göre yapılmaya başlanmıştı. Talon haberi alır almaz mekanın ilerleyişini denetlemek için yola koyuldu.

    Her şey istenildiği gibi gitti ve 1 günün sonunda mekan hazırdı. İçkiler, palyaçolar, kızlar ve dahası yerlerini almıştı. Davetiyeler basılmış Demacia'nın dört bir yanına yollanmıştı. Kimliği belirsiz bir yardımsever tarafından düzenlenen bu büyük turnuva, o gün içerisinde fazlasıyla dilden dile aktarıldı. 2. günün sabahında ortalık gelen kumarbazlar, ayyaşlar, insanlar ve diğer kavimlerle doldu taştı. Beklenenden büyük ilgi gördüğü aşikardı.

    Öğle saatlerinde Talonun sabırsızlığı arttı. Artık TF'in gelmesini dört gözle bekliyordu. Gece düzenlenecek büyük turnuvadan önce oyuncular ısınıyor ufak miktarlarla birbirlerini süzüyorlardı. Hava yavaş yavaş kararırken Talonun emrine verilen ufak birlik ve Kral tarafından görevlendirilen Xin Zhao bölgeyi kontrol etmekte güçlük çekiyordu. Sivillerin arasına karışmış bu ufak birlik ve Xin Zhao, Talonun işareti ile yerini aldı.

    Twisted Fate düşmana korku salan bakışları ve kafasından eksik etmediği şapkası ile ağır, toz çıkara çıkara ilerliyordu. Her zaman ki kendinden emin tavrı ile havadar bu ortamda, içki satın alabileceği masalara doğru yaklaştı. Talon tüm dikkatiyle izliyordu. TF masaya dayandı ve bir şeyler gevelemeye başladı. İçki istediği belliydi. Karşısındaki bayan, nazikçe şişe ve bir bardağı masaya bırakıp işine döndü. Twisted Fate şişeyi alıp kalabalığın arasına daldı.

    Talon görüşünü kaybedince aşağı indi ve Xin'e hazır olmaları için işaret verdi. Prosedüre göre Twisted Fate gelir gelmez büyük kumar açılacaktı ve önceden rezerv edilen büyük ustalar oynayacaklardı. Halkta büyük bir heyecanla bu anı bekliyordu. Anons yapılırken kalabalık hızla büyük masanın etrafında dizayn edilmiş yerlere oturmaya başladı. Bir kaç dakikalık yerleşmenin ardından, anons tekrar duyuldu. Bu sefer büyük ustaların isimleri teker teker okunuyor ve masaya davet ediliyordu.

    7 isim okundu geriye tek koltuk kalmıştı ancak TF ortalıkta yoktu. Talon bu kadar kalabalığı hesap etmemişti. Üstüne üstlük TF son kalan koltukta da yoksa onu tamamen elinden kaçırmış olacaktı. Sahte bir isimle katılacağını elbette hesaplamıştı ancak ya gerçekten katılmadıysa? Talon soğuk terler dökerek aramayı sürdürüyordu.

    Son isim okundu : Malcolm Graves


    Maça As [17. Bölüm]

    Talon duraksadı. İçinden "Malcolm Graves"? dedi. Telaşla seyircilerin arasından sıyrılıp sahneye kimin çıktığına bakmak için fırladı. Graves en hakkında duyduğu en son şey yıllardır Hapishanede çürüdüğüydü. Böyle bir psikopatın burada ne işi olabilirdi. Bunları düşünerek ilerliyordu. Sonunda masayı görebileceği bir açı yakaladı. Baktı, tekrar baktı. Gözlerini ovuşturmak istedi, çevresine baktı her şey gerçekti.

    Twisted Fate seyircileri selamlıyordu, hafifçe eğildi şapkasını düşürmemek için eliyle tutuyordu. Şapkasının arasında parıldayan maça ası dikkatini çekti. Kendini silkeledi. TF neden "Malcolm Graves" ismiyle giriş yapıyordu? Kafasını kurcalayan bu sorunu çözmek için 8 ustanın ismini bulunduğu listeye bakmak için geri döndü. Alanı hazırlayan grubun bulunduğu bölüme vardı anonsu yapan ve listeyi tutan muhafız yan yana duruyorlardı. Talon giderek hızlandı ve yanlarını vardı. Kaba bir ses tonuyla:

    -Listeyi ver.
    -Ama efen...

    Elinden çekip aldı, listedeki isimleri incelerken anonsçunun turnuvayı başlatmamasını söyledi. En altta bir ismin silinip yerine "Malcolm Graves" yazıldığını gördü.

    -Bu neden silindi de bu eklendi?
    -Sonradan turnuvadan çekilen kişi yerine bu kişi geldi efendim.
    -Bana tüm değişiklikleri bildireceksiniz demedim mi?
    -Değişiklik olduğunda siz burada yoktunuz.
    -Az önce mi değiştiğini iddia ediyorsun?
    -Evet iri yarı sakallı bir adamdı değiştiren.
    -Sana başka ne söyledi?
    -Hiç.. Sadece çıkan ve eklenen kişiyi söyledi.
    -Ne tarafa gitti? Nasıl biriydi biraz daha tarif et.
    -Dediğim gibi iri yarı, sakallı kaba bir herifti. Sinirli ve kızgın bir boğayı andırıyordu, bende acele ettim. Doğrudan seyircilerin arasına karıştı.

    Talon duraksadı, söylenilenleri düşünüyordu. Diğer muhafızlara seslendi "Alın bunu görevden, içeri atın. Ha ters çevirip sallandırmayı unutmayın, ne kadar rüşvet aldığını bilmeliyim." Adamın yakarışlarına kimse aldırış etmedi. Talon yine düşüncelere dalmıştı ki seyircilerin oyunların başlaması için attıkları çığlıklardan rahatsız oldu.

    -Tamam, tamam. Lanet oyunları başlatın. Görelim bakalım neler olacak.

    Anonsçu tekrar anonsunu yaptı, seyircilerin çılgın tezahüratlarıyla oyun başladı. Eğlence, müzik, içkiler ve ortada dev bir kumar dönerken herkes halinden memnundu.

    Geçen bir kaç saatin ardından Talon son uyarısını "Şapkası da dahil elindeki her şeyi alın." şeklinde yaptı, işareti verdi ve masanın çevresini sardılar. TF'yi izlemeye devam ediyordu. Sadece oyuna odaklanmış gibi duruyordu. Şu an en çok kazanan oydu ve Talondan habersiz gibiydi. Uygun zamanın bu olduğunu düşünen Talon tekrar işaretiyle ekibi hareketi geçirdi, anonsçu :

    -Oyun bitti beyler, herkes ayağa kalksın.

    7 kişi ayağa kalkarken, TF oturduğu yerden direk Talon'a döndü ve:

    -Oyun çoktan bitti. Eğlenme zamanı.

    Talon şaşırmıştı. Yine şaşkındı. Ama bu şaşkınlık yersizdi, tüm avantajlar ondaydı. Ses tonunu ayarlamak için yutkundu.

    -Malcolm Graves, Kral III. Jarvan'ın emriyle Demacia topraklarında dolandırıcılık, gasp ve adam kaçırma suçlarından tutuklusun.

    Twisted Fate gülümsedi.

    -Hadi ama Talon, Krallar ve asiller yıllardır legal yollardan halkı dolandırıyor, gasp ediyor hatta kaçıyorlar. Bu arada Malcolm Graves ben değilim.

    Derken eliyle az ileride ki iri yarı sakallı sırıtan elinde koca bir silahla dikilen Graves'ı görsterdi. Talon yüksek sesle bağırmak istedi ancak bağırması "Tutukl..." yarıda silah sesiyle kesildi. Büyük bir gümbürtü. Etraf toz ve sisle kaplıydı. Göz gözü görmüyor kalabalığın bağrışmaları ve öksürük seslerini bastıran silah sesi durmaksızın devam ediyordu.

    Bedenini hissetmiyordu. Bitmek bilmeyen bir zaman gibi geliyordu bu ona. Talon gözlerinin açık olup olmadığından emin değildi. Bir vücuda sahipti ancak kontrol edemiyordu. Duyduğu tek ses sessizlikti. Bu sessizlik parçalanmaya başladı. Sesler netleşmeye başlıyordu. Bedeni kıpırdanmaya başlıyordu. Bağırıyordu. Kendi sesini duymak istercesine bağırıyordu. Ardından gözlerini açtı. Önünde dikilen ikiliyi gördü. İri olan :

    -Sana sarı atma demiştim. Bu gerizekalı tüm gün bağıracak.

    -Diğer kartlar aynı etkiyi yapmıyor biliyorsun Malcolm. Ya da bilmiyorsun, yıllardır öğrenemedin. Ben senin tüm mermi koleksiyonunu ve güçlerini hatta kütlelerini bile ezberledim. Senin kalın kafan hiç bir şeyi almıyor.

    -Bana kalsa bunun topuğuna sıkıp gitmiştim. Boşuna bize yük yapıyorsun. Alacağımızı aldık işte.

    -Kafan almayınca neden konuyu değiştiriyorsun? Uyanmasını bekleyeceğiz demiştim unuttun mu?

    -Bu hergele günlerce uyanmaz. O kart bende saniyelik bile etki yapmıyor. Ne zayıf herifmiş be. Boşuna zaman kaybediyoruz.

    -Şikayet etmeyi bırak.


    Talih ve Kader [18. Bölüm]


    Geçen bir saatin ardından nehrin kenarında durdular. Talon tamamen kendine gelmişti. Elleri kolları bağlı bir şekilde bulunduğu durum yerine, nedense Shacoyu ve onun esirini düşünüyordu. TF :

    -Seni amacına ulaştıracağım. Bende kendi amacıma tabi. Var mısın?

    Talon duraksadı. Düşündü ve

    -Beni neden kaçırdığınızı bile bilmiyorum. Daha açık konuş, senin kadar sivri zekam yok ama anlatırsan çabuk anlarım.

    Twisted Fate gülümsedi, Graves'a döndü.

    -Baksana Malcolm, uzun zaman sonra beni anlayabilen biriyle ortak olacağız sanırım. Sence de neşeli bir haber değil mi?

    Malcolm Graves ağzında gevelediği sigarayı tükürdü.

    -Bu herif benim yarım bile etmez. Bıçakları ancak bir tavuğu kesebilir.

    Bunları söylerken pis pis sırıtmaya başladı. Talon istifini bozmadı.

    -Neyin ortaklığından bahsediyorsunuz? Beni neden esir aldınız? Hepsinden öte oradan nasıl sağ çıktınız?

    Twisted Fate nehrin akışını seyrediyordu. Eğildi ve oturdu. Çıplak elleriyle suya dokundu.

    -Çok fazla soru soruyorsun. Biraz hayattan zevk almaya bak. Özetle sen Kralı öldüreceksin, biz hazineye konacağız. Demacia'nın çöküşüne tanıklık edeceğiz ama üzülme. Kısa zamanda yeni Kral tahtına oturur ve her şey düzelir. Var mısın yok musun?

    Talon bu herifin yanında şaşırmaktan bıkmıştı. Adeta aklını okuyor ne yapmak istediğini biliyordu. Kralı öldürmek için buraya geldiğimi nasıl anlamıştı. Aklında dönen soruları susturdu. Kendinden emin bir tavırla.

    -Önce elimi kolumu çözün. Sonuçta ortağız. Planı dinliyorum.

    -Şaşkınlığını gizleme çabanı anlamıyorum. Henüz şüphelerin var, bunları kırmamız gerekecek. Malcolm ellerini çöz Talon'un. O artık bizden biri. İyi bir iş olursa belki de kalıcı ortağımız olur. Plana gelmeden önce, beni az çok tanımıştırsın. Eğer yanlış yapmaya kalkarsak bedeli ağır olur. İkimizin amacı kesişiyor bize ihanet etmeye kalkma.

    -Söylediğin gibi, eğer Kralı öldürmeme yardım edecekseniz elbette sizinleyim. Ancak bu işte bir tuzak varsa..

    Sözünü tamamlayamadan TF araya girdi.

    -Kozlar benim elimde Talon. Güven sorunun varsa kafana bir tane sıkıp nehre bırakabiliriz. General Du Couteau dışında pek üzülen olacağını sanmıyorum gerçi.

    Talon'un gözleri büyüdü. Du Couteau.. Duyar duymaz ürperdi.

    -Sen.. onun hakkında ne biliyorsun Twisted Fate?

    Twisted Fate doğruldu. Islak ellerini şapkasına götürüp, şapkasına yön verdi. Sonra ellerini serbest bıraktı. Damlalar parmaklarından yere doğru akıyordu. Talon ona odaklanmıştı. Düşen damlaları seyrediyordu. Bir oyunun içindeki piyon gibi hissetti kendini. Fate söze girdi:

    -Generalin yerini söyleyeceklerini vaat ederek mi seni bu göreve yolladılar?

    -Evet, sen biliyor musun? Bildiklerini söyle. Oynama benimle.

    -Sakin ol. Bilmiyorum, bilsem de söyler miydim? Seninle işimiz var. Bildiklerime gelirsek Du Couteau çevresine korku salan bir adamdır. Ortadan kayboluşunu ve seninle olan iletişimi biliyorum. Şimdi sonuca gelirsek, işi yapacağız herkes amacına ulaşacak. Son kez soruyorum var mısın yok musun?

    Talon uzun süre düşünmedi. "Varım" dedikten sonra dikkatini anlatılanlara vermeye başladı. TF konuşurken Malcolm ve Talon dinlemedeydi. Geçen 2 saatin ardından ateşin başında bir sessizlik oluştu. TF uzandı, şapkasıyla suratını kapattı. Şapka ardından çıkan boğuk sesi sessizliği bozdu.

    -Malcolm çevreyi kontrol et, 3 saat uyuyup başka bir yere geçeceğiz.

    -Niye ben kontrol ediyorum? Niye 3 saat? Zaten saatlerdir buradayız. Gidip güvenli bir yerde rahatsız edilmeden uyumak istiyorum.

    Talon araya girdi.

    -Tamam, ben kontrol eder gelirim.

    Talon ayağa kalkarken Graves kolundan tuttu ve :

    -Sen burada otur çaylak. Kendini öldürtmekle kalmaz yerimizi de belli edersin.

    TF :

    -Birbirinizi aşağılamayı bırakın da kontrol edip gelin. Yarın büyük gün.

    Son Hazırlık [19. Bölüm]

    Sabahın ilk ışıklarıyla yola koyuldular. En önde Talon gidiyordu. TF öyle istemişti. "Kimse arkasında Noxus'un en iyi suikastçilerinden birini istemez." Her ne kadar aynı işte olsalar da yeterince emin olana kadar Talon önde Malcolm arkalarından ilerliyorlardı. Sakin ve istikrarlı bir temponun yanında ara sıra küfreden Malcolmdan başka ses yoktu. Zaman akıp giderken Twisted Fate eliyle ilerideki vadiyi gösterdi.

    -Bir kaç saat kestirir, gerekli malzemeleri alır çıkarız. Saraya az bir mesafe kaldı. Talon atlarla aran nasıl?

    -Atlarla mı? İyi.. İyidir. Atlardan kastın onlara binmekse, aklı olan hiç bir şeyi bacaklarımın arasına almam.

    Twisted Fate gülümseyerek konuşmasını sürdürdü.

    -Malcolm, işitiyor musun? Noxuslu bir asker, aynı zamanda bilinen en iyi suikastçi. Süvari birliklerini hiç yönetmemiş anlaşılan. Merak etme Talon. Aklı olsa da senden zeki olduğunu sanmıyorum. Malcolm senin dediklerini deseydi ona hak verir ve ata bindirmezdim.

    Graves kahkasını kesti ve küfretmeye başladı. Dakikalar sonra vadiye inerken Malcolm'un öfkesi yeni yeni diniyordu. Talon durdu ve döndü:

    -At binmek konusunda ciddiyim. Süvari birliği falan yönetmedim. Yalnız çalışırım.

    -Anlaşıldı.. At arabasıyla gideceğiz. Biraz daha yavaş olacak ama küçük dostumuzun korkusunu giderelim.

    Vadideki kasabada geçen saatlerinin ardından tekrar yola koyulmak için hazırlardı. 4 atın çekeceği, son model bir at arabası kasabanın çıkışında duruyordu. TF şapkasını eline aldı.

    -Planın detaylarını yolda mı dinlemek istersiniz yoksa sarsıntıya karşı fobisi olan var mı?

    Talon:

    -Plan? Gerçekten 3 kişi mi sarayı basacağız. Hem hazineyi alacağız hemde Kralın işini bitireceğiz öyle mi?

    -Görüyorum ki geçen zamanda inancını kaybediyorsun Talon. Bizimle karşılaşmasaydın Kralı tek başına mı halledecektin? Yo, yanındaki o şaklabanı da plana dahil etmiştin belli ki. Ancak aranızda iletişim problemi olduğunu düşünüyorum. Her neyse sayılara takılmazsa artık plana geçebilir miyim?

    -Bu zamana kadar beni hep şaşırttın Twisted Fate. Aklımı okuyor gibisin ve tanıdığım en zeki adamsın. Bunları seni övmek için söylemiyorum. Sana güveniyorum ancak 3 kişi,(3 derken Graves'ı gözüyle işaret etmeye çalışıyordu) gerçekten bu işi halledebilecek miyiz?

    -Endişeni anlıyorum genç dostum. Malcolm gerzek olduğu kadar dirençlidir inan bana. (Talon'a yaklaşıp kulağına fısıldayarak; Demacia surlarını eritecek ve içeride üstüne bayağı bir adam çekecek, dik kafalı, ahmak tek dostum bu.)

    Malcolm umursamaz bir tavır içinde Kaderi(tüfeğinin ismi) temizliyordu. "Kader, muharebe alanında fısıldaşmalarınızı engelleyecek ne de olsa. Arkamdan bolca küfretmeyi unutmayın". Bunları söylerken sırıtmaya devam ediyordu.

    -Pekala o halde planı yolda dinleriz. Gidelim.


    Saldırı [20. Bölüm]

    Twisted Fate emin olmak adına tekrar sorar "Her şey anlaşıldı mı?"

    Sessizlik ve belirsizliğin perdesinde onaylanan bu plan devreye girer. TF konuşmayı sürdürür:

    -İçeride ne çeşit bir hazine var bilmiyorum. Bana yardım gerekebilir. Talon, kralla işin bittiğinde bana yardıma gelmelisin.

    Talon duraksar ve söze girer.

    -Planda böyle bir şey yoktu. Ben hazineler için gelmedim. Sağ çıkacağım bile garanti değilken sana yardıma gelmemi bekleme.

    -Şöyle bir anlaşma teklif ediyorum. Ben hazineyle işim bitince sana geleceğim, sen Kralla işin bitince bana geleceksin. Kralın odasıyla Hazine odası uzak değil. Böylece birbirimizin çıkışını garanti ederiz.

    Talon bir süre düşünür.

    -Hazineyi aldıktan sonra kaçmayacağını nasıl bileceğim? Sana nasıl güvenebilirim?

    TF gülümser, her zaman ki edasıyla:

    -Benden başka kime güveneceksin? Malcolm'a mı? Sana hedefin için bir plan sundum. Gerçekten işlevsel bir plan. Ve karşılığında hazine odasına geleceksin. Odadan kapabildiğin her şey de senin tabi.

    -Hazineniz sizin olsun. Eğer verdiğin sözü tutmazsan, buradaki işim bittiğinde ilk senin peşinde düşerim.

    Twisted Fate arkasını Talona, yüzünü Demacia surlarına döner ve ilerler;

    -Kısa bir süre önce peşime düşmüştün sanırım..

    Talon da TF'e doğru ilerler ve kulağına fısıldar:

    -Peşine öldürmek için düşmemiştim. İkisi farklı şeyler. Umarım o halimle yüzleşmek zorunda kalmazsın.

    TF sırıtır. "Gidelim, Malcolm uyuşuk kıçını kaldır".

    Gürültülü bir silah sesi. Oldukça gürültülü. Malcolm Graves yattığı yerden mırıldanmaya başlar. "Bu ellerle Kader'i temizlemek tam bir işkence. Tetiği mi küçültsem acaba? Ellerimi küçültecek halim yok ya. Heh."

    Talon ve TF oldukça sinirlenir. "Yerimizi belli etmek istiyorsan daha büyük bir mermi kullanmalısın dostum. Talon, çabuk plan başlasın. Artık kaybedecek vaktimiz yok. Palyaçonu hızlıca getir. Ben kendi yerime geçiyorum. Malcolm sen de silahla oynamayı kes."

    Herkes işe koyulur. Bir süre sonra Talon, Shaco ile döner. "Dediğim gibi Malcolm, dilimizi anladığından eminim. Ama konuşmuyor. İplerini çözmen yeter. Biraz eğlence arıyor o da."

    -Merak etme evlat, konuşmuyorsa benim için sorun yok. Biraz Demacialı avlayacağız o kadar.

    -Ha bu arada, ölmediğinden emin olmak istiyorum. Nedense onunla tuhaf bir bağ kurdum. Ona iyi bak olur mu?

    -Silahımın önüne geçmediği sürece hayatta tutarım. Hadi oyalanma. TF ahmağı yeterince gerilmiştir.

    Talon başta pek anlaşamasa da bu herife içten içe güvenmektedir. Yola koyulur saraya girer. Odasına uğrayıp gerekli eşyaları alır. Kralın odasında olduğundan emin olur. Sonrasında Kralın odasına götürülmek için bayıltıldığı yere en yakın yer olan bekleme odasındaki görevliler ile sahte bir sohbet içine girer. Bekleme odası Kralın huzuruna çıkarılacak kişilerine bekletildiği yerdir. Talon saatine bakar.

    Malcolm Graves saatine bakar. Surlara yaklaşır. Ormanlık bölgeden çıkar. Yeterince göründüğüne emin olduktan sonra Kader'i Demasya surlarına çevirir. "Hazır mısın ufaklık? İyi izle. Beni ateş ederken görmek için servet dökenler oluyor." Shaco'nun iplerini çözer. İlk atış gelir. Gökyüzünü yararak ilerleyen kurşun surları inletir. Büyük bir curcuna. Ardından gelen ikinci atış. Bir öncekinin biraz daha altına. Surları ikiye ayırmaya çalışan bir kılıç gibi. Kesercesine. Alarm sesleri. Koşuşturan askerler. Gülümseyen iki surat. Sonrasında vahşet. Kan.

    Talon koşuşturmanın ortasında hafif paniklemiş rolüne bürünerek etrafı kolaçan etmeye devam eder. Panik giderek artar. Bekleme odasındaki askerler ayrılır. Neredeyse kimse kalmaz. Talon odadan çıkıp bayıltıldığı yere yönelir. Oradaki muhafızlarda bir hareketlenme yoktur. Hiç bir şey olmamış gibi duruyorlardır. Vaktinin azaldığını biliyordur.

    Twisted Fate kartları parmaklarının arasından çevirir. Gözlerini kapar. Yapmaya alıştığı bir şey. Saniyeler sonra. Hazine odasının içinde. Sessiz. Karanlık. Altın kartını eline alıp yukarıya fırlatır. Saplandığı noktadan bir miktar ışık yansıyordur. Desteyi karmaya devam eder. Adımları, satranç tahtasında ilerleyen piyonların çıkardığı ses gibi tok ve renksizdir. Kafasını kaldırıp zorla seçebildiği motifleri inceler. Sandığa ulaşması kısa sürer. Sandık ve anahtar. Anahtarı alıp sandığa yerleştirir. Çevirir. Işıklar yanar. "Ah klasik." Arkasını döner. Kapıların açılışını izler.

    Graves ve Shaco ormanın derinliklerine ilerlerken peşindeki askerleri indirmeye devam eder. "Değişik bir tarzın var ama öldürmekte başarılısın." Shaco için sarf ettiği cümle. Shaco bir çocuk gibi neşeyle Demasya askerlerini tuzaklarla acımadan, bir o kadar da zevkle katletmeye devam ediyordur. Graves her atışında üçer-beşer askeri uçuruyor ve fırsat buldukça sis perdesiyle peşindekileri yavaşlatıyordur. Dakikalar sonra sesler kesilir. Daha fazla asker sesi yoktur. Shaco da ortalıkta yoktur. Çalıların arasına girer, otları kenara çeker. Gördükleri karşısında afallar.

    Talon daha fazla vakit kaybetme istemez. Muhafızlara doğru yaklaşır. "Kral III. Jarvan ile acil görüşmeliyim. Hemen beni içeri alın." Muhafızlar hiç bir tepki vermez. "Belge falan mı istiyorsunuz? Kralın bu konuda talimatı var. Acil içeri girmeliyim." Talon arkasını döner. Ani bir hamleyle sağındaki Muhafıza ölümcül bir darbe. Solundaki tepki verse de çok geçtir. Saniyeler içinde iki ceset. Talon Demasyada kaldığı süre zarfında zırhlarının zayıf kısımlarını çözer. İlk zamanlar gözünde büyüttüğü bu askerler de birer ölümlüdür. Hatta ölüdür. Eğilip anahtarı bulur kapıyı açar. İlerler.

    TF çevreyi süzer. 10dan fazla askerin üzerine gelişi ve yüzlerindeki korkuyu görür.

    -Demasya Krallığına gizlice sızmak ve hazine odasına izinsiz giriş nedeniyle tutuklusun."

    -En son Bilgewater'da tutuklu olduğumu söylediler. Onlara da bir sorayım. En yüksek teklifi veren beni tutuklayabilir.

    Kartlar fırlatılmaya başlar.









    Devamı geleydi iyiydi ..
    Bekliyoruz işlemleri biraz hızlandrabilirmisin dostum.
  • Hepsini alıntılayacak ne yaşadın bro? Devamı hazır da yayınlamıyorum. İlgi alaka pek yok. Seri zaten DH için yeterince uzun. Düzenli bir kitle olsa haftada 2-3 bölüm çıkarırım ancak dediğim gibi.
  • BlazeR ` myth kullanıcısına yanıt
    İlgi seri devam ettikçe elbet gelecektir. Sonuçda bir okudukça konuyu yukarılara taşıyacağız :D
    Sen emeğini veriyorsun sonuçda bize saygı göstermek düşünüyor.

    Bizi fazla bekletme elbet gereken ilgiyi görecektir :)
  • Takıp guzel olmus ama çabuk gelsın ya !!! yanlız maın ım TF akmisya valla tam olmus


    edit:TF olurse okumam valla ona gore yassınlar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Uzun süre sonra gelen bölüm.

    Ne zaman gelcek yenisı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: imegos


    quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Uzun süre sonra gelen bölüm.

    Ne zaman gelcek yenisı

    Ne zaman yazarsam. Bir kısmını yazmıştım duruyor. Buralar kalabalıklaşsın yazarım.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    quote:

    Orijinalden alıntı: imegos


    quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth

    Uzun süre sonra gelen bölüm.

    Ne zaman gelcek yenisı

    Ne zaman yazarsam. Bir kısmını yazmıştım duruyor. Buralar kalabalıklaşsın yazarım.

    Yaz yaz yaz yaz:-)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • BlazeR ` myth kullanıcısına yanıt
    DH'de bu hesabı açtığımda senin hikayen popülerdi baya o günden sonra ara sıra girip güncelliyor musun diye bakıyordum. Hala forumdaymışsın. 3 yıl geçti hikaye başlayalı. Devam edecek misin?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: F.Laurent

    DH'de bu hesabı açtığımda senin hikayen popülerdi baya o günden sonra ara sıra girip güncelliyor musun diye bakıyordum. Hala forumdaymışsın. 3 yıl geçti hikaye başlayalı. Devam edecek misin?

    İstek olduğu sürece devam ederim. Yazmaktan keyif alıyorum. 3 yıl neler değişmedi ki. Daha sık gel.
  • Yaz bence de bileyzir , otobüste okuyorum bunları çok iyi gidiyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: BlazeR ` myth


    quote:

    Orijinalden alıntı: F.Laurent

    DH'de bu hesabı açtığımda senin hikayen popülerdi baya o günden sonra ara sıra girip güncelliyor musun diye bakıyordum. Hala forumdaymışsın. 3 yıl geçti hikaye başlayalı. Devam edecek misin?

    İstek olduğu sürece devam ederim. Yazmaktan keyif alıyorum. 3 yıl neler değişmedi ki. Daha sık gel.

    Devam etsen kitaptan tut resmi lore ekibine alınmaya kadar kadar yolu vardı qnq



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Jungian_Shadow -- 14 Mart 2017; 1:53:47 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kendi konusunu hortlatan adam olmaktan pek haz etmesem de süreci anlatmak istiyorum. 2014 yılında, çalıştığım iş yerinde mobil olarak yazmaya başladığımı hatırlıyorum. Sonra laptop ile yazmayı sürdürmüştüm. O sıralarda lol'ü de laptop ile oynuyordum tabi. Uzun zaman oldu, bilgisayarı yeniledim vesaire ve o yazdıklarım laptop ile birlikte gittiler. Tekrar yazmak istiyorum açıkçası. Belki de treni kaçırmışımdır, bilemiyorum.
  • 
Sayfa: önceki 1112131415
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.