Şimdi Ara

KUZEYDEKİ IŞIKLAR

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
2
Cevap
0
Favori
408
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bölüm 1
    TATİL

    KUZEYDEKİ IŞIKLAR

    KUZEYDEKİ IŞIKLAR

    -Haydi baba daha çok şelale görücez

    -Anı yaratmak için geldik buraya oğlum koşmak için değil 2 fotoğraf çekelim.

    Aslında biraz yorulmuşdu Orhan, şelalenin kenarından tırmanırken eski günlerinin hatırlamışdı.Fotoğrafları çekdikden sonra

    -Selim sonraki şelalenin üstüne ilk ben çıkıcam varmısın yarışa.

    -Haydi ben hazırım ama hava kararıyo geri nasıl dönücez

    Arkasını dönüp sonraki şelaleye bakan Orhan

    -Evet geri dönelim yarın sabah erken çıkar buraları karış karış gezeriz ilk günden yormayalım kendimizi

    Bir anda oğlunun yanında güvende hisstemişdi,sorumluluk duygusu onun için önemliydi ve oğluna bunu öğretebildiği için çok mutluydu.

    İniş yolunda yıldızlar belirmeye başlamış kurbağa senfonisi kulaklarını tırmalıyodu,şelalenin kenarına geldiklerinde alışkanlıkla silahını kontrol edip

    -Dikkat et Selim sivri kayanın yanından inmeye başlayalım

    -İlk sen başla baba ben senin arkandan geliyorum acele edelim iyice karanlık oldu

    -Elimiz kesilmesinde dikkatli inelim.

    Sevmişdi Erfelek Şelalerini uzun zamandır tatile çıkamamışlardı ANI TOPLAMAK fikri kendisinindi ama böyle bir tatil en son çocuklar doğmadan önce eşiyle beraber çıkmışdı.Aşağı indiklerinde ellerini buz gibi suda yıkadıkdan sonra

    -Fener alsaydık yanımıza iyi olurdu

    -kamp ışıkları gözüküyo cep telefonun ışığıyla gideriz artık

    -Acıkdım temiz havada çabuk acıkıyorum ben baba neden?

    -Baba?

    -Şu ışık normal mi?

    -Dalgalanıyor

    -Bu tahmin etdiğim şeymi Aurora,Kuzey Işığı

    -Benziyo ama Sinop'dayız dimi baba yoksa rüyamı görüyorum

    -Çok güzelmiş

    -Artıyomu bu ışık?

    -Bu nasıl olabilir gündüz gibi oldu ortalık, tuhaf bir şeyler var hemen dönelim

    -Baba telefon kapanmış açılmıyo şarjım bitti galiba

    -Benim telefonda kapanmış hatta ısınmış bu telefon

    Demesine kalmadan telefondan çıkan kıvılcımı gören Orhan onu hemen yere attı,çakıl taşlarının üstüne düşen telefon birden parlayarak yanmaya başladı.

    -Bu ne yaa diyerek bağırdı

    -Baba kamp elektrikleri kesilmiş galiba ışıklar kaybolmadan koşalım

    Bu sırada kampa doğru koşan insanları gördüler,herkez ne olduğunu anlamaya çalışıyordu

    -Noldu biliyomusun hemşehrim

    -Yok abi bizde anlamadık kulübede radyom vardı açmaya gidiyorum.

    -Koş oğlum annen korkmuşdur yetişelim.

    Sevim kapıda olan bitene anlam veremeden koşan insanlara bakıyodu,telefonu tekrar açmaya çalışdı pilini çıkarıp tekrar takdı denedi olmuyodu

    -Nerde bunlar Allah'ım sen yardım et.

    Bu sırada kamp yetkilisinin sesi gelmeye başladı

    -Arkadaşlar sakin olun panik yapmayın birazdan elektrikler gelir sakin kalın lütfen.

    Orhan'de duymuşdu bu sözü kapıda Sevim endişeli gözlerle onu bekliyordu,

    -Ya merakdan öldürceksiniz beni birgün, ne oluyor herkez koşduruyo sağda solda, telefon edicem açılmıyor.

    -İyi senin telefon açılmıyor benimki resmen küçük bir bomba gibi patlayıp yandı Selim'inkide sağlam açılmıyor

    -Işıkları gördünmü anne başlangıçda çok güzellerdi sonra hava yandı sanki

    -Gördüm ama bu normal mi,korkuyorum Orhan herkez koşduruyo sağa sola.

    -Sakin olalım ben arabadan yedek şarjları almaya gideyim belki onlarla çalışdırırız,Selim sende annen ile kal.

    Selimin kafasındaki düşünce aslında kamp görevlisinin ofisindeki telefondu,gidip müdürlüğü arayıp olan biteni öğrenmekdi.Dışarı çıkıp yürümeye başladı,kamp evlerinin ortasındaki bahçede 3 kişinin konuşması onun dikkatini çekdi.

    -Kesin amerikanın işidir bu,o kıyamet silahı dediği elektrik gönderen silahı ateşlediler

    -Yok lan bir yerde çok büyük deprem olmuşdur kesin, dedem 99 depreminde aynı böyle olduğunu anlatıyodu hep

    -Aga onu bırakın araba çalışmıyo eve nasıl dönücez onu düşünün siz

    Selim'in kafası karışdı bir anda, yanlarına yaklaşıp

    -Selamun Aleyküm gençler araba niye çalışmıyo?

    -Bilmiyorum abi yeni kiraladık 50bin deki araba tık yok arabada

    -Marşmı basmıyo?

    -Hayır kontağı açıyosun göstergeler falan hiç ışık yok akü mü kesdi diye bakdım ama karanlıkda bir şey gözükmüyo yarın bakarız artık.

    Orhan iyice şaşırmışdı iyi akşamlar dileyip kamp ofisine yöneldi,kapı açıkdı içerde bir gaz lambası ortalığı aydınlatıyodu kamp görevilisi Nazım Amca yerinde oturmuş radyonun pilleri ile savaşıyodu,Orhan selam verip

    -Nazım Amca hayırdır?

    -Gel Orhan gel,çalışdıramadım bu meredi pillerde yeni ama çalışmıyo

    -Senin burda jenaratör yokmuydu ?

    -Var ama oda çalışmıyo,burada elektrik sık kesilir hazırlıklıyız bu konuda ama derler ya aksilikler birbirni kovalar bu akşam neye elimi atsam çalışdıramadım şu radyonun pillerine birde sen bakarmısın benim gözler iyice görmez oldu herhalde yanlış takıyorum.

    Orhan eline aldığı radyonun pillerine bakarken

    -Nazım amca gökyüzündeki ışıkları gördünmü?

    -Ben ilk defa böyle bir şey görüyorum burda daha önce böyle bir olay olmadı herhalde bir yerde büyük bir deprem oldu 99 depremi gibi sanki.

    -Bu piller doğru sıralanmış ama radyo bozuk galiba çalışması lazım

    -Gavur meret lazım ya çalışmaz şimdik.

    -Senin sabit telefonun nerde Nazım Amca?

    -Lambanın altında örtü var bak üstünde kaldır örtüyü.

    Orhan tozlu örtüyü kaldırıp telefonun ahizeyi kulağına götürdü

    -Çalışmıyo bu kablolarımı bağlı değil?

    -Çıldırcam ya noldu bu aletlere bütün kabloları bağlıydı oğlum,dışarı bakbakim kopuk kablo varmı ortalıkda

    -Bu karanlıkda kablo bulamayız,yarın bakarız artık

    Orhan ilk defa bu kadar sinirli görüyodu Nazım amcayı,babasının arkadaşıydı Ankara'ya geldiğinde mutlaka yanına uğrar hasbihal ederler babasını anarlardı,iyi akşamlar dedikden sonra arabaya yöneldi anahtarlığın kumandaya basdı ama açamadı, anahtarla açdı yedek sarjları aldı anahtarları kontağa takıp çevirdi ama ışıklar yanmamışdı gençlerin dediği gibi tık yokdu arabada,bu karanlıkda anlaşılmaz bu yarın bakarız artık diye düşünüp kamp evinin yolunu tutdu.

    -Anne çok güzel maceralı başlangıç oldu değil mi?

    Selim'in gözlerinin içi gülüyodu şimdiden arkadaşlarına anlatacak bir sürü hikayesi olmuşdu hem kuzey ışıklarını görmüşdü fotoğraflarınıda çekebilseydi güzel olucakdı

    -Beni meraklandırıp korkutmayında ne isterseniz yapın oğlum

    -Mavi eşofmanımı almışdın dimi anne

    -Bavulunda!

    -Annem ya sensiz ben ne yaparım.

    -Yaparsın yaparsın,şu babana bakayım

    Kapıya çıkan Sevim'in içini bir sıkıntı kaplamışdı,daha öncede eşini beklerken çok sıkıntılar çekmişdi 2 haftalık çıkılan görevler ayları bulmuşdu ama bu sefer farklı bir duygu içindeydi.Ortalık biraz sakinleşmiş insanlar ahşapdan yapılma 2 odalı dağ evi dizaynındaki evlere çekilmişdi,meydandaki gençlerin sesi halen geliyodu konu konuyu açmış şu an memleketi kurtarıyolardı,

    -Kardeşim bunların hepsi bizim eğitim sisteminden kaynaklanıyo üretim odaklı sistem yok ki,herkez işletme veya öğretmenlik okuyup devlet memuru olma hayalinde

    -La olm ne üretecek adam bilmediğin bir şeyi nasıl üreteceksin

    -Kursunlar oğlum halen araba üreticez,kursunlar motor universitesi kursunlar ne olur yani...

    Orhan kapıya geldiğinde eşini onu bekler gördü

    -Noldu şarjları bulabildin mi?

    Orhan kısaca olanları anlatdı,Sevim hem şaşırmış hemde sevinmişdi

    -Ne güzel 15 gün kafamızı dinleriz işde fenamı doğayla başbaşa tatil,

    -Olmaz bitanem savaşmı çıkdı deprem mi oldu öğrenmemiz lazım hem vatan bize emanetken bilinmeyenin ortasında yatalım mı 15 gün ,sabahı beklicez artık sabah ola hayrola şimdik herkez yatağa

    Orhan 18 yıllık eşine sevgiyle bakdı aklı karışık sabahı beklemekden başka birşey gelmiyordu elinden ,yatıp yorganı üstüne çekdi hava soğumaya başlamışdı ,oğlu çokdan uyumuşdu ,karışık düşüncelerde oda uykuya daldı....
    Bölüm 2
    PANİK
    -Selim kalk oğlum
    Orhan temiz havanında etkisiyle erken kalkmış elektrik geldi mi acaba diye lambaları yakmıştı,elektrik halen yoktu,pencereden dışarı baktı kuşlar ve bir iki sincap çöpleri karıştırıyordu.
    -Elektrik gelmiş mi?
    -Yok gelmemiş
    Sevim kalkmış kahvaltılıkları koydukları dolaba bakarak:
    -Akşama kadar gelmezse dolaptakiler bozulur.
    Orhan çaresizlik ifadesi olarak dudaklarını büktü eşi ile 1-2 saniye göz göze geldiler aklında ofisteki telefon vardı aceleyle üstünü değiştirip dış kapının önüne geldi.
    -Siz yemek için bir şeyler hazırlayın, ben ofisteki telefona bakayım hemen dönerim.
    Kapıdan çıkarken ceplerini kontrol etti,arabanın anahtarları cebindeydi,kapı önündeki 2 basamağı hızlıca indi ofise doğru yöneldi.Kamptaki diğer insanlarda yavaş yavaş uyanmaya başlamış kapılarını açmış bakınıyorlardı.Bir kaç kişide otoparkta arabalarının başında kaputları kaldırmış altını üstünü inceliyordu.Ofise yaklaşan Orhan kapıyı açık buldu ve içeri girdi.Dün akşam loş ışıkta dikkatini çekmemişti ama duvarda çift kırma bir av tüfeği altında bir rafa dizili bir kaç kitap ,yan tarafta dizili odunlar ve şömine vardı.Diğer odanın kapısı açıktı,içeriye doğru seslendi:
    -Nazım amca?
    -Hoop!
    -Selamun Aleykum Günaydın
    -Günaydın oğlum gel
    -Ne yaptın telefona bakabildin mi?
    -Baktım ama burada ki teller sağlam ,köyden geliyor hatlar oradan kesik galiba.
    -Köy uzak mı buraya?
    -Sayılır ilçeye gitmek daha mantıklı ,daha öncede olmuştu, telefon idaresine gidip dilekçe vermiştim.
    Orhan bunaldığını hissetti,eli kolu bağlı burada beklemek fikri ve bilinmeyenler onu bunaltmaya başlamıştı,kapıdaki basamakta durup,
    -Ben arabaya bir bakayım geliyorum
    -HAA! Benim araba çalışıyor ama oradaki radyoda çalıştıramadım.
    Orhan’ın kafasında bir şimşek çaktı,sonunda çalışan bir şey vardı.Kendi arabası da 2 yıllıktı. Herhalde oda çalışırdı,heyecanla
    -Oh ya iyi bir haber , ben gelirim birazdan
    Koşar adım otoparka doğru ilerlemeye başladı,parkın girişine geldiğinde kaputu açık mavi clio’nun altına yatmış sinirle küfürler eden bir adam buldu.
    -Ya senin araba kere...........,çalışma emi heh beni burada dağ başında bırak.
    Orhan adama yaklaşıp belindeki silahı görülecek bir şekilde ön tarafına doğru çekti,bu tarz durumlarda sık yaptığı bir şeydi ve etkili bir güç gösterisiydi.
    -Birader ne oldu ne diye bağırarak küfür ediyorsun ortalık yerde.
    Adam yattığı yerden sadece Orhan’ın ayaklarını görüyordu
    -Ya ...tir git birde senle uğraşmayayım.
    Orhan böyle durumların adamıydı ve çok sakin bir ses tonuyla:
    -Ya çık şu arabanın altından bir...
    Adam hışımla çıktı ama daha kafasını çıkarır çıkarmaz Orhan’ın belindeki silahı görmüştü demin ki sinirli halinden eser kalmadı.
    -Pardon abi ya, dün akşamdan beri arabayı çalıştırmaya uğraşıyorum ama nafile çalışmıyor, Bu sabah iş yerinde olmam lazımdı Sinop merkezde bankada çalışıyorum ,telefonlarda çalışmıyor ki haber vereyim sinirlerim çok bozuldu.
    -Anladım kardeşim önemli değil,sakin ol ama ,sen işe gitmedin diye kimse ölmez sakince yardım bekle.
    -Eyvallah abi,tekrar kusura bakma
    Adam lafı fazla uzatmamıştı, arabanın altına geri yatarken Orhan’da kendi arabasına doğru yöneldi, anahtarları çıkarıp kumandadaki açma tuşuna bastı, tık yoktu arabada, kapıya gelip anahtarla açtı, anahtarları kontağa takıp çevirdi, hiç tepki olmamıştı arabada, radyoyu açtı ses gelmiyordu, kaput kolunu çekip arabanın başına yöneldi,kapağa açıp akü başlıklarını kontrol etti her şey yerindeydi sağdaki soldaki kablolara baktı herşey yerindeydi,iyice aklı bulanmıştı,akü boşalmış olabilir mi acaba diye düşünmeye başladı,arabadan çıktı clio’nun altındaki adama yaklaşıp;
    -Kardeşim sende akü takviye kablosu var mı?
    -Var abi bagajda olması lazım sen alır mısın benim ellerim yağ oldu.
    Orhan bagaja doğru gidip kapağı açtı,kamp malzemelerinin altında sarı uçları parlıyordu,hızlıca tutup çıkardı kapağı kapatıp adamın yanına geldi.
    -2 dk ya getiriyorum kardeşim
    Adam arabanın altından çıkmaya uğraşırken:
    -Abi sigaran var mı?
    -Yok kardeşim ya kullanmıyorum ben.
    -Tamamdır abim nerde senin araba.
    -Bak şurada ki gri Kia.
    Orhan adamın neden bu kadar sinirli olduğunu anladı,sigarası bitmişti ve küçük çapta bir madde krizi yaşıyordu.Arabaya doğru yöneldiğinde adamda onun arkasından yürümeye başladı;
    -Sen nerelisin abi?
    -Sinop’luyum sen?
    -Bende Ordu’luyum
    -Hemşehri sayılırız,adın ne?
    -Kasım benim adım
    -Memnun oldum bende Orhan
    -Bende memnun oldum polis misin abi sen?
    -Yok Askerim ben, Kasım sen akünü kontrol ettin mi?
    -Hayır abi ,2 ay olmamıştır yeni aldım ben aküyü
    Orhan açık kaputa eğilip akünün üstünde bulunan kontrol deliğine baktı yeşil gözüküyordu, akünün başlarını söküp arabadan ayırdı takviye kablosunun bir ucunu Kasım’a uzatıp,
    -Uçları tutar mısın?
    -Tabii abi
    Orhan kablonun uçlarını akünün artı eksi kutuplarına bağladı, Kasım’a dönüp
    -Anlar mısın bu işlerden?
    -Biraz.
    -Şimdik bu iki kabloyu birbirine sürteceğiz çıkan kıvılcımların şiddeti bizim akünün doluluk oranı verir, eğer araba aküye bağlıyken yaparsan arabadaki elektronik olan her şeye zarar verirsin aklında bulunsun,şimdik o uçları ver bana.
    Orhan uçları eline aldı ve iki ucu hafifçe birbirine sürttü, çıkan çatırtılar ve kıvılcımlar hiç hoşuna gitmedi,akü doluydu.
    -Dolu bir akümüz ve çalışmayan bir arabamız var.
    -Ne yapacağız peki abi?
    -Benim karnım çok acıktı daha fazla uğraşamayacağım,aç ayı oynamaz demişler ben gidiyorum.
    -Tamam abi görüşürüz.
    -Görüşürüz teşekkür ettim her şey için.
    -Rica ederim.
    Orhan çabucak arabayı toparlayıp ofise doğru yürümeye başladı,otoparktaki her arabanın başında birisi vardı neredeyse,insanlar şaşkınlıkla kaputları açmış arabaları kurcalıyordu,ama çalışan araba yoktu.Ofise yaklaşırken kafasında tek bir soru vardı,koşar adım ofise daldı, Nazım koltuğunda oturmuş kapıdan dışarı seyrediyordu.
    -Ne oldu oğlum var mı bir gelişme?
    -Yok Nazım Amca
    -Ee ne olacak böyle?
    -Senin araban nerede?
    -Arka tarafta benim araba önde çok toz oluyor diye bırakmıyorum.
    -Bakalım senin arabaya belki radyo çalışır.
    -De haydi o zaman
    Nazım yerinden kalkıp yan odaya geçti,oda girişinde bir katalitik soba ,karşı köşede çekyat ve dolap harici bir şey yoktu, çıkış kapısını açıp basamaklardan inerken arkasından gelen Orhan’a dönüp
    -Şu basamağa basma kırıldı kırılacak.
    -Tamamdır Nazım Amca.
    -İşte benim araba bu,eskidir ama emektardır,bakımı kolaydır.
    -Bu kaç model ya?
    -89 model
    Orhan karşısında uzun zamandır görmediği TOROS model arabayı görünce çok şaşırdı, çocukluğunda babasının da vardı bu arabadan anıları canlanmıştı,şöyle bir etrafında gezindi,arka stop farının camlarından biri kırıktı ,bir iki de çürük vardı,yalnız arabada plaka yoktu.
    -Çalışıyor şimdik bu araba, öyle mi?
    -Evet,anahtarlar kontağın üstünde dene istersen.
    Orhan şoför koltuğuna geçti, Babasının söylediği sözler kulaklarında yankılanıyordu’’bak oğlum bu arabanın jikleyi çekmezsen çalıştıramazsın’’,sol alt taraftaki küçük kolu kendine doğru çekip marşa bastı,araba tek seferde çalıştı,Orhan hayretler içinde kaldı ve olaylar yavaş yavaş kafasının içinde toparlanmaya başladı.Motoru durdurup kaput kolunu çekti,arabadan çıkarak ön tarafa doğru geçti.
    -Plakaları nerede?
    -Orası biraz karışık işte oğul.
    -Neden?
    -Bilmem hatırlar mısın hurda araç indirimleri çıkmıştı bir zaman, bu aracıda hurda gösterip indirim almışlar ama araba sağlamdı bana sattılar Üçbin TL ye, bende köyde gezerim diye aldım.
    Orhan arabanın önünde Nazım'ın laflarını dinlerken kaputu açmaya uğraşıyordu,kafasını iyice eğip kol aradı tam bu sırada Nazım.
    -Kaputu mu açacaksın?
    -Evet nerede bunun kolu?
    -Orada değil ,bu tarz eski arabalarda kaput cam önünden açılır.
    -Ah doğruya unuttuk Nazım Amca belki 25 sene olmuştur bunlardan görmeyeli.
    Açılan kaputtan içeri bakan Orhan, küçük bir motor,karbüratör,radyatör ve aküden başka bir şey olmadığını gördü,işte bu diye düşündü,elektronik anlamında hiçbir şey yoktu,eski sistem mekanik bir arabaydı Toros,
    -Nazım Amca ben bir kahvaltı yapıp geleyim,sen arabanın çalıştığını kimseye söyleme,
    -Tamam ama bu gizlilik neden?
    -Şu duvarda asılı çift kırma çalışıyor mu?
    -Çalışıyor da oğlum korkutuyorsun beni hayırdır ?
    -Ortalık karışacak Nazım Amca, benzin var mı arabada ilçeye götürür mü?
    -Ankara’ya bile götürür.Hele sen ortalık neden karışıyor, kim karıştırıyor onu de bana.
    -Baksana taş devrine döndük elimizde çalışan bir arabadan başka bir şey yok,düşünsene birinin kolu kırılsa kim yardım edecek nasıl yardım çağıracağız,böyle durumlarda kaba kuvvet çıkar ortaya o da hiç hoş olmaz neyse,Nazım Amca ben bu arabayı alıp gideceğim izin var mı?
    -Al tabii oğlum,ben sana üzüldüm izin yapamadın.
    -Alışığız biz önemli değil,dediklerimi unutma ben yarım saate gelirim.
    Orhan ahşap yapının çevresini dolanarak kendi kaldığı eve doğru yola koyuldu.Mevzuyu az çok anlamıştı, elektronik ve ona bağlı hiçbir şey çalışmıyor du.Şimdik öğrenmesi gereken neden olmuştu ve ne kadar yer bu olaydan etkilenmişti,epey geç kaldığını fark etti ve koşar adım evin kapısından içeri girdi.
    Sevim ve Selim sofranın başına oturmuş kahvaltı sonrası sohbeti yapıyorlardı,masada hazır küçük kullan at ambalajlarında zeytin ezmesi ,bal ,tereyağı ve yumurta vardı,Orhan’ın tabağı hazır duruyordu Sevim Orhan’ı görünce
    -Ne olmuş haber alabildin mi?
    -Hayır ama olayı biraz çözdüm elektronik ve ona bağlı hiç bir alet edevat çalışmıyor.
    -Ee ne yapacağız burada mı kaldık?
    -Hayır bir çıkış planımız var artık.
    Orhan sofranın başına otururken aklından geçenleri birbir anlattı,Selim köyde kalma fikrini beğenmese de mecbur onayladı,babasının anlattıkları ilginç gelmişti,gerçekten tehlikeli bir durum olabilir miydi? kafasında bunu tartıyordu.Sevim köye gideceği için sevinmişti,insanın doğup büyüdüğü yer gibisi olmazdı.Orhan kahvaltıyı bitirip yerinden kalktı;
    -Siz burayı toplayıp Nazım Amca’nın ofise gidin bende arabayı toplayıp oraya geleceğim.
    -Ön kapakta güneş gözlüğümü unutma canım.
    -Tamam hayatım gözlüksüz bırakmam seni merak etme.
    -Haydi çıktım ben.
    Kapıdan çıkan Orhan otoparka doğru yürümeye başladı,saat dokuza geliyordu,otopark kalabalıklaşmış insanlar arabaları ile uğraşıyordu,ofisin kapısının önünde 4-5 kişi durmuş içeriye bakıyordu,arabasına doğru yöneldi,kapıları açıp eşyaları toplamaya başladı. Bagajdaki kampet sandalyeler hariç 2 çanta ve piknik sepetini topladı,ön taraftan güneş gözlüklerini de alıp arabayı kitledi.Arabanın etrafında bir tur atıp aklından ‘’bir kaç ay kalır herhalde burada’’ diye düşünüp üstünü örtmek istedi ,bagaja yöneldiği sırada ofisin önünde bir bağırtı koptu.
    -Oğlum deli etme adamı!
    -Deli olsan ne yazar lan ben almışım parasını vermişim!
    -Var mı öyle stokçuluk bizimde ihtiyacımız var bu suya!
    Orhan anlamıştı mevzuyu acele ile çantaları toplayıp ofise yöneldi.Bu sırada tartışmanın sesini duyanlar yavaş yavaş ofisin etrafında toplanmaya başladı.Orhan ofisin yanından geçip arkaya dolandı beyaz torosun bagaj kapağını açıp eşyaları içine koydu.Ofisin arka kapısından içeri girip Nazım’ın masasının yanına geldi.İçeride de başka bir grupta Nazım’ı sıkıştırıyordu
    -Gençler bütün su bu kadardı nereden bileyim elektriklerin kesileceğini.
    -Dayı sağda solda vardır belki baksana bir arka tarafa
    -Arka tarafta bir yiyecek içecek olmaz.
    -Nedenmiş?
    -Kamp hayatı öğrenin bunları yiyecek içeceğin olduğu yere yabani hayvanlar girebilir koymak tehlikelidir.
    Tam bu sırada kapıdaki tartışma kavgaya dönmek üzereydi,Orhan bir şeyler yapması gerektiğini hissetti
    -Gençler bu aldığınız ilk dersti ,ikincisini de kapıda şimdik ben vereceğim şu kapının önüne toplanın bakayım.
    -Dayı sen kimsin ya!
    -Ben Kurmay Albay Orhan AVCI
    Bu sözü duyan gençler biraz sakinleştiler ama kapıda itişmeler başlamıştı,Orhan silahını çekip arkasına sakladı önündekileri birazda iterek odadan dışarı çıkardı,ilk basamakta durup havaya bir el ateş etti,9mm nin çıkardığı ses ormanda yankılanmıştı,bir anda herkes dondu kaldı.
    -Ben Kurmay Albay Orhan AVCI , ne bu haliniz ya şurada elektrikler kesileli bir gün olmadı. İnsanlıktan çıktınız ayrılın bakayım.
    Silah sesini duyup ofisteki kalabalığı gören herkes koşarak geldi,Sevim ve Selim de çantalarla geliyordu.Orhan eliyle arka tarafı işaret edip onlara yol gösterdi ve sonra devam etti.
    -Bakın gençler suyun merkezi burası ne için kavga ediyorsunuz dereden akan su hepimize yeter.
    -Pistir oradaki su
    -Pis ise kaynatın sonra şişelere doldurup tekrar dereye bırakın buz gibi olur,Bakın arkadaşlar doğa bize her şeyi veriyor akılcı çözümle birlik olup problemleri çözeriz,Kavga etmek hiç bir problemi çözmez bilakis birinizin parmağı kırılsa en yakın sağlık ocağı yürüme 1 gün uzaklıkta ve oranın buradan beter olduğunu düşünüyorum o yüzden sakin olun ,içinizde doktor veya öğretmen var mı?
    -Var benim.
    -Gel kardeşim yanıma, adın ne senin?
    -Aşkın
    -Aşkın kardeşim bundan sonra bu grubun lideridir herhangi bir problemde ona danışıp fikirlerini alıp öyle hareket edin, haydi hepimizin Allah yardımcısı olsun.
    Gruptan bir iki kişi homurdansa da herkesi bir sessizlik almıştı,yavaş adımlarla kendi ahşap evlerinin yolunu tuttular,kafalar karışıktı Orhan’ın sözlerinden bir çok şey çıkarılabilirdi .Orhan yeni lideri çekip ofisin içine soktu
    -Aşkın senin mesleğin ne?
    -Öğretmenim ben komutanım.
    -Kusura bakma böyle davranmak zorunda kaldım sonuçta hepimiz bu devlet için çalışıyoruz.Askerliğini yaptıysan anlamışsındır beni.
    -Askerliğimi yaptım ama anlamadığım konu siz varken beni niye lider seçtiğiniz?
    -Ben birazdan ayrılıyorum buradan,ne olduğunu nasıl olduğunu sorma bende bilmiyorum ama Ankara’ya dönmem lazım o yüzden burası ve Nazım Amca’m sana emanet duvarda duran çifteyi de oradan alıp omzuna tak sakın çıkarma sana tavsiyem iyi anlaşabileceğin 5 kişiyi hep yanında tut ve fikir alış verişlerinde bulun.
    -Vallahi ne diyeceğimi bilmiyorum Allah sonumuzu hayretsin.
    Orhan biraz daha Aşkın ve Nazım ile konuşup onlara olan bitenden anladığını anlatıp fikir alış verişinde bulundu,arka kapıda Selim belirince sözlerini toparladı ikisi ile de sarılıp vedalaştı ve arka kapıya doğru yürümeye başladı.
    -Hazır mıyız Selim ?
    -Hazırız baba.
    Orhan arabanın kapıyı kapatıp kontağı çevirdi,bir iki marş yapan araba çalışmadı,gülümseyerek yanında oturan oğluna döndü;
    -Oğlum bak bu toros model arabaların sol alt tarafında jikle denen bir aleti vardır.Bu karbüratöre giden benzin akışını ayarlar bu jikleyi çekmeden bu aleti çalıştıramazsın.
    Çalışan araba mıcırın üstünde şakırtılar çıkararak ilerlemeye başladı,garajdan çıkan araba ahşap köprünün üstünde geçerken Orhan İlçe Jandarma komutanlığını düşünüyordu
    YAZAN HALDUN GÜNEŞ

    Dip not:Kuzeydeki Işıklar adlı hikayen ilk bölümüdür devamı gelicekdir,Bir sürü imla yazım hatası olmuşdur AFFOLA
    [DHgram=]kurgukemal



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi iNGiLiZKEMAL -- 31 Temmuz 2017; 13:3:51 >







  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.