Şimdi Ara

|| Korkunç Hikayeler +18 || [Gece Vardiyası ]

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
31
Cevap
0
Favori
18.696
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Yaşanmış,Yaşanmamış
    Alıntı,Çalıntı

    Her Türlü korkunç hikayelerinizi paylaşın. Bu gece korkalım biraz.

    Cesur olanları görelim



  • Geceleri boş gezen bi adam varmış yolda gezerken birden karşısına bir yaratık çıkmış adam bu sıra dışı yaratığı görünce kalp kiriz geçirmiş ölmüş
  • Yaratık colt'lan kafasına sıkmış.
  • Merhabalar. Sizlerle bunda 18 yıl önce liseye giderken arkadaşlarımla beraber yaptığımız bir daveti ve sonrasında yaşadıklarımızı anlatmak istiyorum.
    O zamanlar ilk yarı yıl tatili yaklaşıyordu. Dersler boş geçtiği için çoğumuz okulu kırıyorduk. 6 arkadaş birinin evinde toplandık 4 kız 2 erkek olarak. Arkadaşımızın annesi bizi rahatsız etmemek için başka bir yere gitti. Ev bize kaldı. Bir süre muhabbetten sonra konu filmlere oradanda ruh çağırma olaylerına geldi. Daha önce İran’da yaşamış ama Türkiye’ye yerleşmiş olan Gita adındaki arkadaşımız bize nasıl ruh çağırılacağını orada insanların yaptığını ve herşeyi sorup cevabını alabileceğimizi söyledi. Ben bu işlerle ilgilenmeme rağmen arkadaşlarım bilmediği için işi makaraya aldım.Diğer arkadaşımda aynı benim gibi yaparak işi şakaya vurdu. Fakat kızlar illaki yapalım diye ısrar edince tamam dedik.
    Gita’nın istediği malzemeler masaya kondu(davet yöntemini anlatmayacağım). Hepimiz masanın etrafına oturup el ele tutuştuk. Gita bazı şeyler söyleyip daha önce hazırladığımız malzemelerle davete başladı.
    Biz tabi hala işi şakaya vuruyoruz. Derken bir sessizlik çöktü üstümüze. Herkes el ele tutuşmuş sanki ağılaşmıştı. Ama kızlardan bazıları resmen titriyordu. Yaklaşık yarım saat sonra masanın ortasında duran ayna sanki kararmaya başladı. herkes biribirine bakıp “tansiyonum falanmı düştü “diye düşündü. Daha sonra aynada resmen dumanlar belirmeye başladı. Bu arada çığlıklar koptu tabi. Ama Gita seansı bırakırsak başımıza bela olacağını söyleyip devam etmemezi sağladı. Aynada birimiz dışında hepimiz dumana benzer görüntü görüyorduk. Yanlız ev sahibi olan arkadaşımız gülmeye başladı. Öyle bir gülüyorduki biz aklını kaçırdı dedik. Herkeste renk bembeyaz oldu. Bize ya gele gele bu çocukmu geldi diyince bizde iyice film koptu. O aynada bir çocuk görüp duyuyordu ama biz sadece duman görüyorduk.
    sonra konuşmaya başladı onunla. Adın ne ? Ben hangi okula gidiyorum? Tayfun beni seviyor mu ? falan.
    Yanındaki kıza dönüp baban iş için İzmire gidecek bu akşam dedi. Kız dondu kaldı. Bana kimyadan zayıf alacaksın dedi. Kısaca herkese bişeyler söyledi. Sonrada şimdi gidecekmiş ama sonra yine gelecekmiş dedi ve seans bitti. Hepimiz şok olmuş bir vaziyette “ya sen bizi kandırdın değilmi” falan dedik. O da bir sürü yeminler etti çok eğlendiğini anlattı.
    Sabah okulda buluştuk. Kız arkadaşımızdan biri “Babam akşam iş için İzmire gitti “deyince şok olduk. Ben o gün kimya sınavından zayıf aldığımı öğrendim .Diğer söylediği şeylerde çıktı. Bu sefer biz ona yalvarmaya başladık bir daha çağıralım diye. Onbeş gün sonra aynı grup yeniden çağırdık. Ama ilginç olan sadece soruları o sorarsa varlık cevap veriyordu. Seanslar böyle devam etti. Biz Sınıftaki diğer arkadaşlardan iyice kopmuştuk. Her fırsatta ne soracağız ne yapıcağız diye toplanıp düşünüyorduk. Birkaç seans sonra varlık beni ve bir arkadaşımızı bundan sonra seanslarda olmamızı istemedi. Sebebini hiç söylemedi. Birkaç ay sonra diğer arkadaşlarımızıda istemedi ve seans yapma olayımız bitti. Ancak O arkadaşımız sürekli görüşüyordu. Hatta o varlığın sürekli onun yanında olduğunu ve onu koruduğunu söylüyordu. Kızın bakması yürümesi değişmişti sanki. Bir gün dersin ortasında kalkıp yandki çocuğa “sen benim için nasıl böyle düşünürsün “dedi ve saldırdı. Çocuğun hiçbişeyden haberi yoktu. Disipline verdiler ve uyarı aldı. Yine birgün dersini yapmadı diye öğretmen ona kızdı. O da öğretmene ” Akşam kocan eve gelmedi diye hırsını benden mi alıyorsun” dedi. Öğretmen dondu kaldı. Yine disipline verdiler. Bir hafta uzaklaştırma cezası aldı. Döndüğünde tamamen değişmişti. Hiç kimseyle konuşmuyordu. Sadece boşboş oturuyordu. Ailesini okula çağırdılar ve konuştular. Psikolğa ***ürdüler. Daha kötü oldu. En kötüsüde bizi düşman ilan etti. İnsanların sırlarını açığa çıkarmaya başladı: Herkes ondan nefret ediyordu. Birgün siz bu servise binin hepinize soracam dedi. Yolda servisin tekerleği patladı duvara çarptık. Birkaç kişi hafif yaralandı. O kız sanki tam bir şeytan olmuştu. O zamanlar öğrendiğimeze göre evde anne ve babasınada böyle tehditler savurup korkutuyormuş. Aileside çaresiz kalmış. Doktorlar bir çare bulamamış. Okulun kapanmasına birkaç gün kala ailesi okuldan kaydını aldı. Taşınıyorlarmış. Zaten okulada gelmiyordu o aralar. Sebebini ve onu sorduğumuzda annesi “Geçen gece bu akşam ben uçacağım bana o zaman inanacaksınız” dediğini ve üçüncü kattan aşağı atladığını bacaklarının ve kollarının kırıldığını herkesin dilline düştüklerini o yüzdende taşındıklarını söyledi.
    İşte birebir yaşadığım bir olay. Arkadaşımın şimdi nerede ve ne yaptığını bilmiyorum.
    Davet yapmadan önce bir kez daha düşünün




  • Cin'le dalga geçince
    17 yaşındaydım ve annemin memleketi olan Giresun'daydık. Döndü abla o sıralarda 22 yaşında falandı (annemin amcasının kızı). O'nu her gece cinler döverdi ve üzerinde taşıdığı kuran'ı çıkartması için baskı yaparlardı. Birlikte yatıyorduk onlarda kaldığım zamanlarda ama sabahları vücudunun her yerinde morluklar oluyordu bende ise hiçbirsey olmuyordu ve hiçbirsey hissetmiyordum... Bir gece Döndü, ablası, ablasının akrabası Emine ve onun nişanlısı epey geç saate kadar oturduk. Döndü'nün annesi ise saat 11 gibi yattı uyudu başka odada. Biz hala sohbet ediyorduk. Saat gece 02.00 olmustu.. Ben cin çağırmayı önerdim. Bu onlara da cazip gelmiş olacak ki kabul ettiler. KİKİ adında kibrit cinini hepiniz duymuşsunuzdur. Bir kutudan 4 tane kibrit çöpü aldık ve cin çağırdık dualarla. Bu işlerden çok iyi anlıyordu Döndü. Sorular soruyorduk kibritlerde sağa sola hareketle bize cevap veriyordu. Ben yaşımında küçük olmasından dolayı bayağı zırvalamaya başlamıştım. Cin ile dalga geçiyordum. Yanımdakiler ise iyice korkmuşlardı benim cine ileri geri konuşmamdan! Beni sürekli sus diye uyarıyorlardi. Neyse bir müddet sonra ışık kendiliğinden kapandı kalktım düğmesine bastım açtım, arkamı döndüm ki tekrar çat!! diye düğmeden kapandı ışık.. Bulunduğumuz oda köy evi olduğundan mutfak ve oturma odası bir kullanılan bir oda.. Mutfak dolabi zangır zangır titremeye ve tabaklar birer birer yere dökülmeye başladı.. Hepimiz korkudan sapsarı olmuştuk TV açık değildi birden TV açıldı. O zamanlar sadece TRT 1 gösteriyordu köy yerinde. Bilmediğimiz yabancı kanallar fişek gibi açılıp kapanıyordu.. Biz binbir dua okuyarak cini göndermeye çalışıyorduk. Artık yorulduk ve kibrit çöplerini masanın üzerine bıraktık. Aman Allah'ım cin gitmemişti, ve masanın üzerindeki kibrit çöpleri kendiliğinden hareket ediyordu. Döndü'nün akrabası olan kadın bayıldı bayılacak. Saat 04.00 olmuştu artık ve Döndü'nün akrabası olan Eminenin nişnlısı eve gidecekti. Köy yerlerini bilirsiniz acayip sessiz ve ürkütücü olurlar. Evine gideceği yol da ormanın içinden geçen ve derenin olduğu bir yer. Neyse bu çıktı gitti ve biz cini göndermek için uğrasmaya devam ettik.. Tabi ki başaramadik öyle kızdırmışım ki onu her yeri darmadağın etti diyebilirim... Ve işin ilginç yanı yan odada yatan yengemin çıt bile duymamış olmasıydı.. Sabah ezanı okunurken hepimiz korkudan ve uykusuzluktan uyuyakalmışız.. Yengemin sesiyle uyandık, ORTALIĞIN HALİ NE BÖYLE diye soruyordu. Ona anlattık o da ürperdi ve kızdı bize.. Emine'nin nişanlısı da ertesi günü geldi ve gece eve gittiği yolda onu taşlamıştı cinler, bu taşlar pek bir yerine isabet etmemişsse de omuzuna ve alnına çarpmış ve oldukça morarmıştı.. Aynı gece ben ananemin evine gittim yatmaya ve o gece Döndü ablamı da çok sıkıştırmışlar ve acaip dövmüş cinler. Kız günlerce vücudu ve yüzü morluklar içerisinde gezmek zorunda kaldı... Komşumuz olan bir hocaya olanları anlattık! Hoca bile dehşete kapıldı ve cinin beni yaşım küçük olduğu için affettiğini yoksa yetişkin bir insanın cinle o şekilde dalga geçse çarpılacağını, ağzının burnunun ters döneceğini söyledi...




  • 4 kız 2 erkek oturup cinmi cağırdınızben olsam cinci hoca olurdum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Jaraxxus -- 14 Kasım 2008; 23:01:12 >
  • Leğen getireyim ben.
  • --------------------------------------------------------------------------------

    Falcı
    Olay 1999 yazında gerçekleşmişti. Ben bu tarihte Erdek'te bir otelin barında çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum. Yine böyle gece geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi;öğlen saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Ben bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam ederken.Sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu tekrarladı:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Bunun üzerine dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş yaptım ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı. Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Ben de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak hızlı bir şekilde “hayır” diyerek arkamı döndüm .Bunun üzerine yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına "benim falıma bak" dediğini duydum. “Duydum” diyorum çünkü o 3-5 saniye arası sanki yaşanmamış gibi geliyordu. Arkadaşım kolumu tutarak benim de baktırmamı parasını kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari sanki bunu yapınca rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. İşte tam bu sırada falcı kadın arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan”(cennetin bekçisi) gibi tepemde dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini istediğinin para mı olduğunu sordum. Falcı kadın aynen şunları söyledi:
    -falına bakıcam!
    Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına;
    "-niye"dedim.
    Kadın buz gibi donuk sesiyle
    “-çünkü az önce istediğini söyledin” dedi.
    Az önce kaynağını bilmediğim o -irkilme sebebim- gibi görünen kadın bana bir anda çekici gelmeye başladı. Ve aklımdan ““neden olmasın ki ne kaybedersin ki zaten”” denen o en tehlikeli düşünce geçti ve falcı kadına “TAMAM” dedim.
    Kadın hiç duraksamadan yanıma oturdu ve kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geliyordu ki falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü.
    “Sakın ha yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma.”
    İşte o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum ama mümkün değildi. Ayaklarım sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben bu korkuyla karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın parmaklarımın arasına bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Ve sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bi an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık vermeden şunları söyledi:
    “Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir topluluğun içine sokak, 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var ama yarın bunların hepsi sona erecek. Annen çok uzaklardan bir haber alacak. Ve en son söylediği söz ise şuydu 2 abinden büyük olanı küçük olanından daha uzak bir yere gidip sizden ayrılacak.
    Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta olan olaylardan bahsedeyim.2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım. Bundan bir gün sonra kuzenim intahar ettiği haberini aldık ve aynı gün dayım kalp krizinden öldü. Ortanca abim aniden askere gitmeye karar verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben bu olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek'e gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. ancak tüm aramalarım boşa çıkmıştı ki. Son bir kez uğradığım benzin istasyonundakilere sorarken birisi bana o kadını tanıdığını ancak o kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama olayı anlattım .Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da kadının yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif edebileceğini söyledi. Ben tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittim yer bir ev değil harabeydi. Yanmış yıkık dökük içinde şarap içenlerin olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben evin içine girdim biraz dolaştım içerde şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse görmediğini söyledi ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden biliyorsun.

    ÇÜNKÜ O GÜNDEN SONRA SAĞ ELİMDEKİ KOKU HİÇ ÇIKMADI...




  •  || Korkunç Hikayeler +18 || [Gece Vardiyası ]


    BÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖ
  • Okuadan topuk...
  • Fake Alayı
  • --------------------------------------------------------------------------------

    Işıkları açmadığın için memnun musun?
    İngiltere'de okuyan iki Türk kızı yurttta aynı odada kalıyorlarmış. Bir gece kizlardan biri arkadaşının evine ders çalışmak için gidecekmiş.

    Diğer kızla vedalaşıp çıkmış ama daha yurttan 100 metre falan uzaklaşmış ki ders kitaplarından birini unuttuğunu farketmiş. Odaya geri dönmüş tabiyatıyla. Kapıyı açtığında ışıkların kapalı olduğunu görmüş. "Banu yattı heralde" diye düşünüp ayaklarının ucuna basa basa karanlıkta kitabını aramış. Bulamayınca da, "Şimdi kızcağızı rahatsız etmeyim, nasılsa arkadaşımda aynı kitaptan var. İdare ederiz artık" deyip çıkıp gitmiş. Ertesi sabah sınavdan sonra odasına döndüğünde bir de ne görsün! Oda baştan aşağı kan içinde! Arkadaşının vücudu da parçalar halinde oraya buraya dağıtılmış.

    Duvarda da (muhtemelen kızın kanıyla yazılmış) bir yazı varmış:
    "Aren't you glad, you didn't turn on the lights?"

    (Işıkları açmadığın için memnun musun?)
    __________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Fyrad

    --------------------------------------------------------------------------------

    Falcı
    Olay 1999 yazında gerçekleşmişti. Ben bu tarihte Erdek'te bir otelin barında çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum. Yine böyle gece geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi;öğlen saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Ben bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam ederken.Sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu tekrarladı:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Bunun üzerine dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş yaptım ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı. Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Ben de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak hızlı bir şekilde “hayır” diyerek arkamı döndüm .Bunun üzerine yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına "benim falıma bak" dediğini duydum. “Duydum” diyorum çünkü o 3-5 saniye arası sanki yaşanmamış gibi geliyordu. Arkadaşım kolumu tutarak benim de baktırmamı parasını kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari sanki bunu yapınca rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. İşte tam bu sırada falcı kadın arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan”(cennetin bekçisi) gibi tepemde dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini istediğinin para mı olduğunu sordum. Falcı kadın aynen şunları söyledi:
    -falına bakıcam!
    Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına;
    "-niye"dedim.
    Kadın buz gibi donuk sesiyle
    “-çünkü az önce istediğini söyledin” dedi.
    Az önce kaynağını bilmediğim o -irkilme sebebim- gibi görünen kadın bana bir anda çekici gelmeye başladı. Ve aklımdan ““neden olmasın ki ne kaybedersin ki zaten”” denen o en tehlikeli düşünce geçti ve falcı kadına “TAMAM” dedim.
    Kadın hiç duraksamadan yanıma oturdu ve kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geliyordu ki falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü.
    “Sakın ha yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma.”
    İşte o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum ama mümkün değildi. Ayaklarım sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben bu korkuyla karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın parmaklarımın arasına bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Ve sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bi an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık vermeden şunları söyledi:
    “Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir topluluğun içine sokak, 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var ama yarın bunların hepsi sona erecek. Annen çok uzaklardan bir haber alacak. Ve en son söylediği söz ise şuydu 2 abinden büyük olanı küçük olanından daha uzak bir yere gidip sizden ayrılacak.
    Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta olan olaylardan bahsedeyim.2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım. Bundan bir gün sonra kuzenim intahar ettiği haberini aldık ve aynı gün dayım kalp krizinden öldü. Ortanca abim aniden askere gitmeye karar verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben bu olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek'e gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. ancak tüm aramalarım boşa çıkmıştı ki. Son bir kez uğradığım benzin istasyonundakilere sorarken birisi bana o kadını tanıdığını ancak o kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama olayı anlattım .Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da kadının yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif edebileceğini söyledi. Ben tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittim yer bir ev değil harabeydi. Yanmış yıkık dökük içinde şarap içenlerin olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben evin içine girdim biraz dolaştım içerde şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse görmediğini söyledi ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden biliyorsun.

    ÇÜNKÜ O GÜNDEN SONRA SAĞ ELİMDEKİ KOKU HİÇ ÇIKMADI...

    irkildim biraz




  • quote:

    Orjinalden alıntı: sNaP_21

     || Korkunç Hikayeler +18 || [Gece Vardiyası ]


    BÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖÖ





  • quote:

    Orjinalden alıntı: Fyrad

    --------------------------------------------------------------------------------

    Işıkları açmadığın için memnun musun?
    İngiltere'de okuyan iki Türk kızı yurttta aynı odada kalıyorlarmış. Bir gece kizlardan biri arkadaşının evine ders çalışmak için gidecekmiş.

    Diğer kızla vedalaşıp çıkmış ama daha yurttan 100 metre falan uzaklaşmış ki ders kitaplarından birini unuttuğunu farketmiş. Odaya geri dönmüş tabiyatıyla. Kapıyı açtığında ışıkların kapalı olduğunu görmüş. "Banu yattı heralde" diye düşünüp ayaklarının ucuna basa basa karanlıkta kitabını aramış. Bulamayınca da, "Şimdi kızcağızı rahatsız etmeyim, nasılsa arkadaşımda aynı kitaptan var. İdare ederiz artık" deyip çıkıp gitmiş. Ertesi sabah sınavdan sonra odasına döndüğünde bir de ne görsün! Oda baştan aşağı kan içinde! Arkadaşının vücudu da parçalar halinde oraya buraya dağıtılmış.

    Duvarda da (muhtemelen kızın kanıyla yazılmış) bir yazı varmış:
    "Aren't you glad, you didn't turn on the lights?"

    (Işıkları açmadığın için memnun musun?)
    __________________




    Sen mi kestin len kızı,sadist manyak.




  • Mezardan gelen sesler
    Bir aile anne,baba, bir kız ve erkek bunlar evlerinin yanması sonucu ölmüşler ve hepsini aile olarak yanyana gömmüşler fakat her gece yarısı mezarlıktan ilginç sesler geliyormuş bu orada yaşayan birçok kişi tarafından duyulmuş, sonra içlerinden bir tanesi o seslerin nerden geldiğini anlamak için gece yarısı mezarlığa gitmiş yine başlamış sesler sanki kavga sesleri gibiymiş adam seslerin geldiği yöne gitmiş ve sesler o ailenin mezarından geliyormuş.Sonra mezarı kazıp bakmaya karar vermiş halk mezarı açtıklarında çok ilginç bir manzarayla karşılaşmışlar annenin olması gereken yerde kız,erkek çocuğun olması gereken yerde de baba yatıyormuş herkes şaşırmış bunları yine eski yerlerinde koymuşlar ve mezarı kapatmışlar fakat kavga sesleri bitmek bilmiyormuş tekrar açıp bakmışlar yine aynıymış manzara bu kez düzeltmemeye karar vermişler sadece mezar taşlarının yerlerini değiştirmişler o günden sonra bir daha hiç ses gelmemiş.Oradaki halka göre o sesler o ailenin yaptığı yer kavgasının sesleriymiş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi TheExtra -- 14 Kasım 2008; 23:18:01 >




  • Aynısı yukarıda verildi


    Gözlerimle şahit oldum öncelikle şunu söyleyim inanmayabilirsin, anlattığım kişilerin çoğu inanmıyor fakat yaşayanlar hak veriyor. Biraz uzun sıkılabilirsin okurken.

    Benim iki kız arkadaşım vardı Eskişehir'de öğrenci daha önceden tanıyordum normalde İstanbul'da yaşıyorlardı, üniversiteyi kazanınca buraya yerleştiler neyse ev felan bulduk.

    Beni çok severlerdi, her sabah kahvaltıya, her akşam yemeğe hatta gece kalmaya bile giderdim. İkisinide bacım olarak görürdüm. Kız kardeşim ve ablalarım gözümde nasılsa onlarda öyleydi.

    Neyse buraya yerleştiler git gel 1 sene geçti sınıflarını geçtiler, memleketlerine döndüler. Okul dönemi geri geldiler, yine aynı muhabbet işte ben giderdim onlar gelirdi.

    Birgün gece beni eve davet ettiler hasan gelirken film al seyredelim bi kaç arkadaş daha var diye.

    Neyse gece gittim komedi filmi seyrettik saat 3 oldu. Kızın birinin ismi Ayşen. Diğerinin Derya.

    Ayşen ben tuvalete gidiyorum dedi gitti, arkasından büyük bir çığlık erkek olarak evde tek ben varım. Korktum, hemen arkasından gittik. Ne oldu dedim ya aynada Derya'nın suratını gördüm dedi, hadi ordan felan dedim. Kolanya felan sürdük suratına içeri geri geldi tekrar. Ayşen dedim şu olayı anlat tekrar lütfen, 4 kişi pür dikkat onu izliyoruz.

    Ya işte tuvalete girdim tam elimi yıkıyacağım Derya'nın suratını gördüm bana benim olacaksın diye seslendi ve bir anda elimin üzerinde bi şey hissettim normal bi el vardı dedi. Hatta eline felan vurmuş eli kıpkırmızıydı. Ben cidden inanmaya başlamıştım çünki bizlerin muhabbetleri çok farklıdır, kimse kimseye kolpa, yalan yapmaz. Şaka hiç yapmaz. Hepimiz delikanlı, hanımefendıyızdir.

    Dedik işte bakalım yarın ola hayrola.

    Gece Derya ile ikisi yatar odalarında. Diğer kız arkadaşları eve bıraktım geri geldim ben. Hasan dedi sen burda kal ne olur ne olmaz, tamam dedim kaldım. Gece 4 gibi yattık, tabi ben uyuyamadım aklıma hep o geldi. Her 10 dk. da bi gittim kontrol ettim.

    Neyse geri odama geldim sigara içiyorum. Derya ve Ayşen sanki birisi öldürüyormuş gibi çığlıklar atmaya başladılar, acayip korktum hatta donuma bile yaptım yalan yok.

    Koşa koşa gittim ne oluyor ya kafayı yiyeceğim dedim ben ağlıyorum artık ya korkudan. Hasan aynaya bak kafanı çevir dedi. Döndüm baktım aynanın üstünde siyah bi kolsuz body. Ee ne var bunda dedim. Ayşen dedi ki, Hasan benim üstümdeki Body'ye bak birde ona. Baktım her ikiside aynı Body. Sen mi koydun buraya bunu dedim hayır manyakmısın ben koymadım dedi. Hasan napıcaz felan dediler bilmiyorum dedim. Aldım aynanın üzerindeki Body'yi kızlarıda aldım dedim yürüyün bizim eve gidiyoruz neyse çıktık eve geldik. Bakın dedim gözünüzün önünde body'yi yakıyorum. Harbi harbi yaktım yani. Sonra bizim eve gittik uyuduk.

    Olay üzerinden 1 hafta felan geçti Derya'nın doğum günü var evde kutluyacağız. Yine doluştuk neyse, gece 2 oldu herkesi yine eve bıraktım. Yine Derya, Ayşen ben kalıcaz.

    Herşey unutulmuştu, rahat rahat güle oynaya oturuyoruz felan. Ayşen'in dolabında PS2 var dedim Ayşen çıkar şunu senle bi maç yapalım. Tamam dedi gitti getirmeye, odaya gitti ağlayarak geri geldi. Allah kahretsin yine ne oldu yine mi o dedim. Hasan ne olur gel dedi.

    Odaya gittim dolabı aç dedi, dolabı açtım birde ne göreyim. O benim yaktığım Body üstü kırmızı kanla bulanmış duruyor. Oturdum ağladım aynı zamanda korkuyorum. Aldım oradan onu tekrar dışarı çıktım tekrar yaktım. Tabi yine bizim eve gittik bizde kaldık, olaydan sonra 3 - 5 gün gitmedik eve biraz da olsa unutuldu. Tekrar evlerinde gittiler bi 3 - 5 gün daha geçti olaysız.
    Bi akşam, yemeğe çağırdılar bu sefer ben yanımda bi erkek arkadaşımı aldım ne olacaksa bu gece olsun dedim. Gece oldu yatıcaz herhangi bi olay yok. Biz arkadaşla uyumadık ellerimizde beyzbol sopası kapıda bekliyoruz. Sonra Ayşen uyandı ben size bi kahve yapayım için dedi, neyse kahveleri içtik. Ayşen tekrar uyumaya gitti, tamam beklemeyin bişey oldugu yok yatın dedi saat 05.00 bu arada. Tamam dedik biz odaya gittik sigaraları yaktık bizde uyku yok tabi. Saat 05.30 oldu. Dedim Tolga şunlara bi bakalım tamam Hasanım gel bakalım dedi, gittik odanın kapısını tıklattım ses yok. Arkasından köpek gibi vuruyorum kapıya kırılacak resmen ses yok hala. İzinsizde girmek istemiyorum ben şüphelendim. Tolga kapıyı açalım girelim sinir krizi geçireceğim dedim. Kapının kolunu aşağı indirdim kilitli. Şaşırdım ağzım açık kaldı. Tolga, Hasan var bu işte birşey dedi. Tolga dedi ki Hasan kapıyı kıracağım kır dedim. Kapıyı kırdık içeri girdim Ayşen dedim ışığı yaktım. Yatakta ne Derya ne Ayşen. Yatak toplanmış bi şekilde kimse yok. Hemen ayna geldi aklıma döndüm baktım Derya'nın resmi orada. Ama bildiğimiz fotoğraf değil, sanki aynanın önünde Derya duruyor onu görüyoruz. Tolga baktı Hasan bu ne dedi şaşırdı oda korkmaya başladı.

    Neyse evin içinde her yerde arıyoruz. Tolga salona bakıyor ben mutfağa, Tolga bağırdı. AMAN TANRIM OLAMAZ BÖYLE BİRŞEY ( kekeleyerek ) HASAN ÇABUK BURAYA GEL ÇABUK. Koşa koşa gittim camdan bak Hasan dedi. Baktım Derya'da Ayşen'de kaldırımda oturmuş sigara yakıyorlar. Hemen aşağıya koştuk. Dedim napıyorsunuz burda bu arada ağlıyorum ben sinirden. Ne varki Hasan oturuyoruz sigara içiyoruz burda canımız sıkıldı dedi Ayşen. Nasıl indiniz nasıl çıktınız buraya sigarayı nerden buldunuz kapı nasıl kilitlendi neden aynada Derya'nın fotoğrafı var dedim. Hasan bizi buraya o getirdi, hatta gelmemizi o istedi. Biz ne kapıdan nede başka bi yerden çıktık. Birden burda bulduk kendimizi dedi. İkiside ağlamaya başladı. Yürüyün yukarı çıkıyoruz dedim, yukarı çıktık kapıyı açtık ve yine o Body kapının önüne serilmiş bi şekilde. ALLAH KAHRETSİN NELER OLUYOR DEDİM. Ben dedim bu evde kalamam gidiyoruz hadi dedim. Ayşen ben gitmem o çağırıyor içeri girmem lazım dedi. Ayşen ne oluyoruz derken Ayşen küt girdi içeriye. Kapıyı kapattı. Hemen çilingir çağırdık açtırdık kapıyı. İçeriye girdik Ayşen uyuyor. Sabah bu arada 6.30 felan oldu. Neyse o gün uykusuz geçti. Öğlen saat 14.00 civarı eve 3 adet hoca çağırdık ikisi imam diğeri bu işlerden anlayan bi hoca. Ayşeni okudular üflediler felan.

    Ayşen çok güzel bi kızdır gerçekten. Dediki imamlar evladım arkadaşınıza musallat olmuş o 3 harfli. Genelde evde yanlız kalan böyle güzel kızlara musallat olur onu kendisine sevgili olarak görür. Bu kızın sevgilisi olduğunda o sevgilisine zarar verir. Kızı her zaman korur bi zarar gelsin istemez dedi. Ee dedim ben hep burda kalıyorum bana zarar vermedi dedim, sen onları koruyorsun o yüzden sana zarar vermemiş dedi. Eğerki onlara zarar veriyo olsaydın seni öldürebilirdi dedi.

    Peki dedim napıcaz? Evi değiştirelim evi değiştirmekle olmaz direk kıza musallat olmuş dedi. Neyse evi değiştirdik hemen başka bi yere yerleştiler. Evin her tarafını Dua'larla donattık, her tarafa Dua astık. Kızlar Kur-an felan okumaya başladılar. Her türlü hocaya gittik.

    Şu anda olayın üstünden 1,5 sene geçti. Kızlar hala burda. Son 1 senedir herhangi bi olay olmadı. Açıklığa kavuştu kızlar rahat ben rahatım. Evde kesinlikle kısa kollu bile dolaşmıyorlar artık, açık saçık giyinmiyorlar. Banyo bile yapmıyorlar evde başka kız arkadaşlarının evinde banyo yapıyorlar.

    Hepimiz rahat bi nefes aldık. Ben olayı halen çözmüş değilim o kadar Profesöre felan gittik, bi çözüm bulamadılar.

    O 3 harfli Ayşen'den hoşlanıyor fakat neden Ayna'da Ayşen Derya'yı gördü. Sonra neden Tolga ile ben Ayna'da Derya'yı gördük? Neden dışarıya çıkarttı onları? Neden yanına almadı? Neden o Body'ye bu kadar taktı.

    Kafada kalan soru işaretleride bunlar. Benim halen aklımda bu olay. Bütün kız arkadaşlarımı uyardım hepside artık dikkatli davranıyorlar.

    Allah kimsenin başına vermesin çok kötü bir olay.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Fyrad

    --------------------------------------------------------------------------------

    Falcı
    Olay 1999 yazında gerçekleşmişti. Ben bu tarihte Erdek'te bir otelin barında çalışıyordum. Bu nedenle geceleri geç yattığım için öğlen kalkıyordum. Yine böyle gece geç saatlere kadar çalıştığım bir günün ertesi;öğlen saat 4 gibi kalktım ve her zaman yemek yediğim yer olan otelin karşısındaki büfeye gittim. Orada otelin güvenliklerinden biriyle karşılaştım ve beraberce bir masaya oturduk. Yemeğimizi yerken yanımıza benim arkamdan biri yanaştı ve aynen şu cümleyi söyledi:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Ben bu lafın bana söylenmediğini düşünerek tostumu yemeğe devam ederken.Sesinden kadın olduğunu anladığım o şahıs aynı soruyu tekrarladı:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Bunun üzerine dayanamayıp arkamı döndüm. Ben de herkes gibi, döndüğümde o tipik falcı kılığındaki birini göreceğimi sandığımdan hızlı ve sinirli bir dönüş yaptım ki bunun bir diğer nedeni o güne kadar fala inanmıyor olmamdı. Kadınla göz göze geldik ve kadın az önce sorduğu soruyu benim ona herhangi bir şey söylememe fırsat vermeden yineledi:
    -"falına bakmamı ister misin?"
    Ben de üzerimde neden olduğunu bilmediğim o bir anlık şaşkınlığı atarak hızlı bir şekilde “hayır” diyerek arkamı döndüm .Bunun üzerine yanımdaki güvenlik arkadaşımın kadına "benim falıma bak" dediğini duydum. “Duydum” diyorum çünkü o 3-5 saniye arası sanki yaşanmamış gibi geliyordu. Arkadaşım kolumu tutarak benim de baktırmamı parasını kendisinin vereceğini söyledi. Ben de gayri ihtiyari sanki bunu yapınca rahatlayacakmışım gibi kafamı olur anlamında salladım. İşte tam bu sırada falcı kadın arkadaşıma onun falına bakmayacağını söyledi ve benim yanıma gelerek sanki bir “Rıdvan”(cennetin bekçisi) gibi tepemde dikildi. Bunun üzerine ben de ne istediğini istediğinin para mı olduğunu sordum. Falcı kadın aynen şunları söyledi:
    -falına bakıcam!
    Ben de sanki bu bir oyunmuşçasına;
    "-niye"dedim.
    Kadın buz gibi donuk sesiyle
    “-çünkü az önce istediğini söyledin” dedi.
    Az önce kaynağını bilmediğim o -irkilme sebebim- gibi görünen kadın bana bir anda çekici gelmeye başladı. Ve aklımdan ““neden olmasın ki ne kaybedersin ki zaten”” denen o en tehlikeli düşünce geçti ve falcı kadına “TAMAM” dedim.
    Kadın hiç duraksamadan yanıma oturdu ve kafasını yere doğru eğerek bana sağ elimi uzatmamı söyledi. Ben de biraz yaramazlık olsun diye aklımdan sol elimi uzatmak geliyordu ki falcı kadının ağzından beynimdeki tüm kanı donduran şu sözler döküldü.
    “Sakın ha yanlış elini uzatmak gibi haylazca bir şey yapma.”
    İşte o an kendimi felç olmuş gibi hissettim. Oradan gitmek istiyordum ama mümkün değildi. Ayaklarım sanki yere mıhlanmış gibiydi. Ben bu korkuyla karışık durumda sağ elimi kadına uzattım. Kadın parmaklarımın arasına bir bezden sıktığı sıvıyı sürdü ve sağ elimi sol elimle kapattı. Ve sonra sanki bana acırmışçasına baktı. Ardından elimi açtı ve bir şeyler mırıldanmaya başladı. Bi an sustu ve bana kelimelerine hiç aralık vermeden şunları söyledi:
    “Bir kağıt alacaksın ve bu seni büyük bir topluluğun içine sokak, 3 gün içerisinde çok sevdiğin iki insanı kaybedeceksin. Şu an sıkıntıların var ama yarın bunların hepsi sona erecek. Annen çok uzaklardan bir haber alacak. Ve en son söylediği söz ise şuydu 2 abinden büyük olanı küçük olanından daha uzak bir yere gidip sizden ayrılacak.
    Olayın hikaye kısmını geçerek size o hafta olan olaylardan bahsedeyim.2 gün sonra üniversite sınav sonuç kağıdım geldi ve ben artık bir kalabalığın içinde olmaya hak kazanmıştım. Bundan bir gün sonra kuzenim intahar ettiği haberini aldık ve aynı gün dayım kalp krizinden öldü. Ortanca abim aniden askere gitmeye karar verdi ve diğer abim de üniversite için Avusturalya’ya gitti. Ben bu olayın üzerinden yaklaşık 3 yada 4 ay sonra tesadüfen tekrar Erdek'e gittim. Aklıma bu kadın geldi ve aramaya karar verdim. ancak tüm aramalarım boşa çıkmıştı ki. Son bir kez uğradığım benzin istasyonundakilere sorarken birisi bana o kadını tanıdığını ancak o kadının yaklaşık 3 sene önce öldüğünü söyledi. Benim o anki halini tarif edemiyeceğim için bu tarifi size bırakıyorum. Daha sonra adama olayı anlattım .Adamın bana inanmamış olduğunu anlasam da kadının yaşadığı yeri bilip bilmediğini sordum. Bana kadının evini tarif edebileceğini söyledi. Ben tarif doğrultusunda eve gittim. Ancak gittim yer bir ev değil harabeydi. Yanmış yıkık dökük içinde şarap içenlerin olduğu yıkıntı bir yerdi. Ben evin içine girdim biraz dolaştım içerde şarap içen insanlara böyle birini görüp görmediklerini sordum. Kimse görmediğini söyledi ben de ümidimi kesmiş evden tam ayrılacağım sırada az önce çıktığım merdivenlerin üstünde kadının benim elimin üstüne sıktığı bezi gördüm. Diyeceksiniz ki aynı bez olduğunu nerden biliyorsun.

    ÇÜNKÜ O GÜNDEN SONRA SAĞ ELİMDEKİ KOKU HİÇ ÇIKMADI...


    bu olayı ben yazıcaktım ama senin yazdıgını gördum ben erdekliyim bizim burda cok anlatırlardı bu hikayeyi sen nerden buldum bilmiyorum.




  • Mezbahadan et taşıyan bir tırın sabahın erken saatlerinde yüklenip bir an önce yola çıkması gerekiyormuş. İşe sabahın kör vakti gelen işçiler, tırı yüklemeye başlamışlar. Alelacele işi bitirmişler. Tırın şoförü arkadaki soğuk hava deposunun kapısı kapatılır kapatılmaz yola çıkmış. Ancak son eti çengele takmaya uğraşan işçinin içeride kaldığını kimse farketmemiş. Uyku sersemi olan işçi de başına gelen korkunç şeyi, ancak tır hareket edince farkedebilmiş. Tır hiç durmadan 8 saat yol alacağından, arkadaşları kaybolduğunu farketmezlerse donarak öleceği kesinmiş.

    Bir süre duvarları yumruklamış ama sesini duyuramayacağını biliyormuş. Bir süre sonra üşümeye başladığından hareketleri yavaşlamış ve bir kenara çöküp ölümü beklemeye başlamış. Oturup kaçınılmaz sonunu beklemeye başlamış ve cebinden çıkardığı kağıt kaleme yazmaya başlamış. 1. saat: çok üşüyorum; 2. saat: her yerim uyuşuyor; 3. saat: ayaklarımı hissetmiyorum; 4. saat: donarak ölmek istemiyorum, kalemi tutucak gücüm kalmadı, ellerim dondu...

    Tır etleri teslim edeceği yere geldiğinde şoförü dondurucunun kapısını açınca içerisinin soğuk olmadığını farketmiş. Sabah yola çıkarken aceleden dondurucuyu çalıştırmadığını hatırlayan şoför, lanetler okurken köşede büzülmüş yatan işçiyi görmüş. Adamın uyuyakaldığını sanan şoför, işçiyi sarstığı halde uyandıramamış.

    Polis olaya el koymuş, şoför tutuklanmış. Bir müddet sonra adli tabip raporunda işçinin ölüm nedeni vücut ısısının hızla düşüşü olduğu açıklanınca temize çıkmış. Meğerse talihsiz işçi psikolojikman ölmüş




  • Amerika'da bir baba ve oğlu beraber bir karavan yolcuğuna çıkmışlar. Alternatif bir tatil yapmayı planlıyorlarmış. Belli bir yol güzergahı çizmedikleri için macera olsun diye anayoldan sapıp, dar bir yola girmişler. Bayağı bir yol gittikten sonra çöl gibi bir yere varmışlar. Etrafta in cin top oynuyormuş. Bu sırada adam benzinlerinin azaldığının farkına varmış. Hemen haritayı açıp en yakın yerleşim yerini aramışlar. Karavan bir süre daha gittikten sonra, benzin bittiği için yolda kalmış.

    Baba kasabaya gidip benzin alıp geleceğini söylemiş. Ancak çocuk bulundukları yerden hiç hoşlanmamış. Babasına kendisini de götürmesi için yalvarmış. Ancak adam çocuğun onu yavaşlatacağını düşündüğü için, karavanın kapısını kilitleyeceğini ve kısa sürede döneceğini söyleyerek çıkmış. Cep telefonunu da çocuğa bırakmış. Çocuk korku içerisinde beklemeye başlamış. Bir saat geçip babası geri dönmeyince paniğe kapılmış. Bir zaman sonra, karavanın tavanından "pıt pıt pıt" diye sesler gelmeye başlayınca telefona sarılıp, eyalet polisini aramış. On dakika sonra kasaba şerifi karavana ulaşmış. Şerif ve yardımcıları kapıyı kırarak açmışlar. Çocuk dışarıya çıkar çıkmaz babasının kasabaya gittiğini, ama çok geç kaldığını nefes nefese anlatmaya başlamış.

    Ama şerif çocuğa bakacağına karavanın altında durduğu ağaca bakıyormuş. Sonra yardımcısına "Çocuğu buradan uzaklaştırın" deyince, çocuk arkasını dönüp ağaca bakmış ve düşüp bayılmış. Meğer karavanın üzerine pıt pıt diye damlayan, ağacın dalına asılmış olan babasının kafasız cesedinden akan kanın sesiymiş.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.