Şimdi Ara

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı: Tüm ada AB'ye aittir.(Yangından mal kaçırıyorlar, uyan Türkiyem!)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
169
Cevap
2
Favori
10.017
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
120 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı 'nın The Guardian gazetesine verdiği mülakattan bir demeç. tam olarak şöyle :
    "Tüm ada ab'ye aittir. gerçekte ve fiziksel olarak yarısı öyle ama bizim vizyonumuz federal çatı altında yeniden birleşme ve kıbrıs'ın bir bütün olarak ab'de olmasıdır. acele etmeliyiz.."

    Kaynak:https://kktcb.org/tr/cumhurbaskani-akincinin-the-guardian-mulakatinin-tam-metni-7503

    https://eksisozluk.com/tum-ada-abye-aittir--6458821

    Not : Röportajın tamamını okuyacak olursak ne kadar tehlikeli söylemler yaptığını göreceksiniz!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-13B66B2D0 -- 7 Nisan 2020; 7:56:34 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >







  • bu işler o kadar kolay değil!

    biz bunlar için yağ, gaz, vb şeyler için kuyruklarda bekledik mi? bekledik!

    milyonlarca Türk vatandaşı, bu bir avuç insan için ekonomik sıkıntılar çekti mi? çekti! hatta yüzbinlerce Türk vatandaşı kaçak olarak gittiği AB'de mülteci durumuna düştü mü? düştü!

    Türk ekonomisi ve sanayisi, bu bir avuç insan için çöktü mü? çöktü!

    bugün bizim yerli arabamız yoksa, bunun en önemli sebeplerinden birisi Kıbrıs barış harekatıdır. yurtdışında bile büyük merak uyandırmış, Anadol stc 16 satılmadığı için kamyonun yanında bedavaya veriliyordu! ilerleyen yıllarda Bertone tasarımı "Anadol FW11" (1977) sırf bu ekonomik çöküntü yüzünden uretime geçemedi. ki bu araç Citroen BX adında milyonlarca satarak, Citroen'i bugünlere getirdi, ihya etti. yine 1973 yılında projesine başlanılan, yerli motorlu ve gerçek yerli üretim olacak "Anadol çağdaş" ancak 1978 yılında tamamlana bildi. ama ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar yüzünden bu projeden de vazgeçilmek zorunda kalındı.
    Şu yorumlarda bile Türkiye'yi Kıbrısta işgalci güç gibi görenler var.Yahu hiç mi tarih bilginiz yok sizlerin?

    Türkiye Kıbrıs konusunda tüm ülkelerden daha anlayışlı ve çözüm odaklı politika üreten tek ülkedir.Ada fiilen 1882 yılında resmen ise 1923 Lozan Anlaşmasıyla elimizden çıktıktan sonra adaya egemen olan devlet İngiltere idi.İngiltere II.Dünya Savaşından sonra toparlanmak gayesi ile sömürgelerinden çekilmeye başlayınca Kıbrıstanda çekilmeyi ve geride sadece çıkarlarını muhafaza edecek askeri üsler bırakmayı planladı.İngiltere bunu planlarken Yunanistan adadaki nüfus yoğunluğunun Rumlardan oluştuğunu ileri sürerek adayı kendisine bırakmasını istedi.Türkiye ise İngiltere'nin adadan çekileceğini düşünmediği için ilk başlarda Yunanlıların bu taleplerine sessiz kaldı lakin İngiltere ve Yunanistan ciddi ciddi adayı devretme görüşmelerine başlayınca 1954 yılından itibaren konuya dahil oldu.İngiltere'ye adanın İngiltereden önceki sahibinin Osmanlı olduğunu ve Türkiye Cumhuriyeti'nin de 1923'de Lozan Anlaşmasında adayı Yunanistana değil İngiltere'ye bıraktığını,eğer İngiltere adadan çekiliyorsa adanın kendisinden önceki sahibine yani Türkiye'ye bırakılması gerektiğini dahası coğrafi açıdan Türkiye'nin adaya daha yakın olduğunu bu nedenle Yunanlıların taleplerinin geçersiz olduğunu bildirdi.Eğer ada tümüyle Türkiye'ye bırakılmayacaksa adanın Yunanistan ve Türkiye arasında resmen bölünmesinin de kabul edilebileceğini ekledi.İngiltere bu teklife sıcak yaklaşmışsa da Yunanlılar adayı Türkiye ile taksimini kabul etmememişler ve adayı tümden istemişlerdir.Sonuçta adanın taksim planı Yunanlıların uzlaşmaz tavrı nedeniyle başarısız olmuştur.

    Bunun sonucunda İngiltere,Türkiye ve Yunanistan ile yapılan müzakereler sonucunda Londra ve Zürih anlaşmaları yapıldı.Bu anlaşmalara göre adada bulunan Türk ve Rumlardan oluşan bağımsız bir Kıbrıs devleti kurulacaktı.Bu devletin garantörleri de İngiltere,Türkiye ve Yunanistan olacaktı.Bu anlaşmalar çerçevesinde kurulacak Kıbrıs devletinde Türkler azınlıkta olmayacak kendi nüfusları çerçevesinde devlette önemli makamlarda yer alabilecekleri gibi kendi kültürel özelliklerini de koruyabileceklerdi.Dahası hükümette de hatırı sayıda Türk bakanlar olacak ve Cumhurbaşkanı yardımcısı da Türk olacaktı.Belediyelerde nüfus yoğunluğuna göre belirlenecekti.Rumların yoğun olduğu yerlerde Rum belediyeler,Türklerin yoğun olduğu yerlerde ise Türk belediyeler olacaktı.Yine bu anlaşma çerçevesinde adada sembolik anlamda Türk ve Yunan alayları da konuşlanacaktı.

    Bu anlayış çerçevesinde 1960'ta bağımsız Kıbrıs devleti kuruldu.Lakin Rumlar devlet kurulur kurulmaz Londra ve Zürih anlaşmalarının aksine hareket etmeye,belediyede,devlette,ve hükümette Türklere yer vermemeye başladılar.En nihayetinde Kıbrıs'ın ilk Cumhurbaşkanı olan Makarios bu anlaşmaların yürürlükten kaldırılmasını,Türkiye'nin garantörlükten vazgeçmesini,Kıbrısta bulunan Türk alayının adayı terketmesini ve adadaki Türklerin Rum yönetimi altında sadece azınlık haklarına sahip olarak kalmasını teklif etti.Türkiye bunu kesin bir dille reddedince de 1963 yılının Noelinde tarihe 'Aktiras Planı' olarak bilinen soykırım planını devreye soktu.Buna göre Türklere Rum Milli Muhafız Ordusu ve EOKA tarafından yoğun saldırılarda bulunulacak,Türk köyleri boşaltılacak ve gemilerle Anadolu'ya gönderileceklerdi.Gitmemekte direnenler ise ortadan kaldıracak geride sadece Rum yönetiminde 'azınlık olma' şartını kabul eden Türklerin kalmasına müsaade edilecekti.

    Lakin Rumların Aktiras planı 1958 yılında kurulan TMT ile bozulmuştur.Rumlar Türkleri tamamen savunmasız olduklarını düşünerek bu planı hazırlamışlar ve hayata geçirmeye çalışmışlardır.Türkler Rumların içine sızdırdıkları casuslar sayesiyle Rumların saldıracağını biliyorlardı.Bu nedenle Rumlar saldırıya geçtiğinde TMT açığa çıkmış ve her yerde Rumlara karşı şiddetli silahlı direnişe geçmiştir.Doğal olarak Rumlar tamamen gafil avlanmışlar ve Türkleri imha projesini gerçekleştirmenin zor olduğunu görmüşlerdir.Bu esnada ada'da Rum saldırıları sürerken de Türkiye'den havalanan savaş uçakları Lefkoşa ve Rum köyleri üzerinde çok alçak uçuşlar yapmışlardır.Hem TMT'nin kuvvetli direnişi hem de Türkiye'den gelen savaş uçaklarının etkisi ile Makarios aktiras planını sona erdirmiştir.Lakin bütün bu çatışmalar süresince birçok Türk sivil Rumlar tarafından katledilmiştir.Mesela o esnada Kıbrısta görevli Türk alayında bulunan Tabip Binbaşı Nihat İlhanın eşi ve üç çocuğu evlerinde Rumlar tarafından saklandıkları banyodaki küvette kurşuna dizilerek katledilmişlerdir.Sadece bu bile Rum vahşetini anlatmaya yeter.

    Makarios Türkleri kolayca adadan atamayacağını görünce bu kez onları dışlamaya ve izole etmeye çalışarak adadan atmaya çalışmıştır.Bu maksatla hemen hemen tüm Türk köylerinin etrafı Rumlar tarafından kuşatmaya alındığı gibi adadaki Türklerin Anadolu ile temasını kesmek için ellerinde bulunan ve Türkler için tek liman konumunda olan Erenköy'ü zorla almaya çalışmıştır.Tarihe Erenköy Savunması olarakta geçen bu savaşta ilk defa Türk savaş uçakları Rum mevzilerini ağır bir bombardımana tabi tutmuş ve Rumları geri çekilmeye zorlamıştır.Makarios Türkiye'nin bombardımanından çekinerek bir süre Türklere olan saldırıları durdursa da Türkler ve Türk köyleri üzerindeki kuşatmaya/sindirme çalışmalarına devam etmiştir.

    Kısacası 1963 Aktiras planı ile başlayan süreç ile Londra ve Zürih anlaşmaları çerçevesinde kurulan Kıbrıs devleti tarihe karışmış oluyordu.Yine tüm bunlara rağmen Türkiye bu anlaşmalar çerçevesinde bağımsız bir Kıbrıs devletinin kurulabileceği inancını korumaya çalışmış öte yandan 1964 Haziranında maddi imkansızlıklar yüzünden gerçekleşemeyen Kıbrıs'a askeri çıkartma hazırlıklarına hız vermiştir.1967'de Rumlar bir kere daha Yunanistandaki Cuntacıların da cesaretlendirmesi ile Türklere yönelik soykırıma girişince bu kez Türk donanması Kıbrıs'a çıkartma yapmak maksadıyla Akdenize açılmış lakin Amerika'nın araya girmesi ve Türk taleplerinin Yunanistana zorla kabul ettirileceği teminatı karşısında Türkiye çıkartma harekatını durdurmuştur.Nitekim Amerika sözünde durmuş,Yunanistana baskı yapmış ve adada anlaşmalar dışında gizlice sokulan 15 bin Yunan askeri geri çekildiği gibi Rumlar'da saldırıları durdurmuştur.

    Makarios bütün bu on yıl içinde Türkiye'ye rağmen adanın Yunanistana bağlanamayacağını idrak etmiş bunun yerine uzun vadede Türkleri sindirerek ve yıldırarak adadan çekilmelerini sağlamanın en doğru yol olduğunu düşünerek bu doğrultuda politika izlemeye başlamıştır.Dahası Kıbrıs'ın Yunanistanda cuntacılar varken Yunanistana da ilhakını istememektedir.O,zamana yayarak bu işi halletme taraftarıdır.Onun bu tutumuna sinirlenen cuntacılar adada kendilerinden yana olan ve EOKA'dan ayrılarak EOKA-B'yi kuranlara adada darbe yapmalarını,Makarios'u devirmelerini ve adayı bir oldu bitti ile Yunanistana ilhak ettiklerini duyurmalarını isterler.Bu doğrulta'da Nikos Sampson liderliğinde ki EOKA-B teröristleri Cumhurbaşkanlığı yerleşkesini basmış ve Makarios'u öldürmeye çalışmışlardır.Makarios ise son anda kaçmayı başarmış ve bir İngiliz helikopteri ile Maltaya gitmiştir.Bu esnada EOKA-B ve EOKA-A arasında ciddi çatışmalar başlamıştır.Tüm bunlar olarken gücü yavaşça eline geçiren Nikos Sampson Kıbrıs'ın yeni Cumhurbaşkanı olduğunu ilan ettiği gibi adanın Yunanistana bağlanması için tüm gücüyle çalışacağını duyurmuştur.Tüm bunlar artık bardağı taşıran son damla olmuştur.

    Cumhurbaşkanlığı sarayının basılması,meşru lider Makarios'un adayı terketmesi,Kıbrıs hükümetinin dağıtılması,darbeciler tarafından Londra ve Zürih anlaşmalarının kaldırıldığının açıklanması gibi girişimler Türkiye'nin adaya müdahale etmesi için uygun hukuki ve siyasi atmosferi açmıştı.Öyle ki Türkiye 15-20 Temmuz 1974 yılları arasında çıkartma hazırlığına başladığında tüm Dünya'da Türkiye'yi durdurmak için ciddi bir hamle gelmemiştir.Amerika bile artık Türkiye'yi durdurmaktan ziyade olası bir Türk-Yunan savaşını önlemeye çalışmakta ve suçlu taraf Yunanistan olduğu için Yunan cuntasına baskı yapmaya başlamaktadır.

    Türkiye son kez savaşı başlatan taraf kendisi olmadığını göstermek için İngiltere'yi adaya ortak müdahaleye çağırmış fakat İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine 20 Temmuz 1974'te tek başına adaya müdahale etmiştir.20-22 Temmuz arasında cereyan eden ilk harekatta adada darbe yapan EOKA-B darbecileri yenilgiye uğratılmış,Türk yerleşim yerleri ve EOKA-B'ye muhalif olan Rum sivillerin hayatı koruma altına alınmış,darbenin önde gelen ismi olan Nikos Sampson adadan kaçmıştır.En nihayetinde 22 Temmuz akşamında ateşkes yürürlüğe girmiş ve 14 Ağustos 1974'te kadar Cenevrede barış görüşmeleri yapılmıştır.

    Tüm bu görüşmelerde Rum tarafı hiçbir şey olmamış gibi adadan Türk ordusunun çekilmesini ve adadaki durumun 15 Temmuz öncesine dönmesi yönündeki taleplerde bulunmuştur.Türkiye ise mevcut durumun geriye dönülmez şekilde bozulduğunu,yeni bir hukuki statünün hazırlanması gerektiğini,Türklerin ve Rumların kesin olarak ayrılması gerektiğini ancak ortak bir federasyon kurulabileceğini ve bu doğrultuda görüşmelerin yapılmasını istemişse de Rum tarafının oyalama taktikleri ile adada askeri güçlerini toparlamaya çalıştığını gören Türkiye 14 Ağustos 1974'te II.harekata başlamış ve bu harekatta 18 Ağustos 1974'te sona ermiştir.Böylece bugünkü Kıbrıs haritası ortaya çıkmıştır.

    Görüleceği üzere tüm süreç boyunca Londra ve Zürih anlaşmalarını ihlal eden,bu anlaşmaları ortadan kaldırmaya çalışan,adada iç savaş başlatan,darbe yapan,mevcut meşru hükümeti deviren güç Yunanlılar ve Rumlar olmuştur.Türkiye ise tüm bu süreç boyunca anlaşmalara sadık kalmış ve en nihayetinde anlaşma zemini kalmayınca son çare olarak askeri harekata geçmiştir.Bunda da başarılı olmuş ve 1963-1974 yılları arasında su gibi akan kan birden bire kesilmiştir.Yani harekat adına yakışır şekilde adaya 'barış' getirmiştir.

    Türkiye adada bulunduğu süre boyunca federasyon fikrini ileri sürmüşse de Rum tarafı buna yanaşmamıştır.En nihayetinde Rum tarafının anlaşmaz tutumu karşısında Kıbrıs Türkleri Rauf Denktaş öncülüğünde 1983'te bağımsız KKTC'yi ilan etmişlerdir.1983-2004 yılları arasında KKTC'yi tanıtma çalışmaları ne yazık ki büyük devletlerin çıkarlarına uymadığı için başarısızlıkla sonuçlanmış en nihayetinde 2004'te BM genelbaşkanı Kofi Annanın adını taşıdığı Annan Planı çerçevesinde Kıbrıs sorununun çözülmesi amaçlanmıştır.

    Annan Planını kabaca özetlemek gerekirse;
    -KKTC sona eriyor ve Kıbrıs devletine ilhak oluyor,
    -40 bin kişilik Türk Kolordusu ile beraber Londra ve Zürih anlaşmaları çerçevesinde adada bulunan Türk alayının'da adadan çekilmesi kararlaştırılıyor.Bunun yerine ancak tören birliği seviyesinde 'sembolik' bir Türk askeri varlığının kalmasına müsaade ediliyor,
    -Kıbrıs harekatından dolayı adanın Kuzeyinden Güneyine gitmek zorunda kalan Rumların geriye dönmesine izin veriliyor.Türkiye geriye dönen Rumların savaş esnasında kaybettiği tüm mali kayıplarını karşılamayı kabul ediyor,
    -Kıbrıs savaşından sonra ise adaya gelen ve yerleşen Türklerin geriye dönmesi kabul ediliyor,
    -Türklerin Rum nüfusu ile kaynaşması ve çoğu yerde çoğunluğu kaybetmesi kabul ediliyor.Türklerin devlette,hükümette ve belediye'de nüfusları oranda temsil edilmesi kabul ediliyor,
    -Bu referandum her iki toplum tarafından onaylandıktan sonra bir bütün olarak AB'ye alınmaları kabul ediliyor,
    -Eğer Rumlar bu planı kabul etmezlerse yine de AB'ye alınabilecekler fakat Türkler planı kabul ettikleri halde Rumlar nedeniyle AB'ye giremezler ise bağımsız olma yolunda ilerleyebilecekleri dahası Kıbrıs Türklerinin bağımsız olduklarına dair yapıcı adımların atılacağı kabul ediliyordu.

    İşte 2004 yılında Türkiye tarafından da kabul edilen Annan Planı 'kabaca' böyle idi.Tüm maddeler Türkiye ve Kıbrıs Türkleri aleyhine olmasına rağmen Rumlar bu planda Türkler neredeyse azınlık statüsüne indirilmiş olmalarına rağmen kabul etmemişler ve reddetmişlerdir.Türk tarafı ise rekor bir oyla bu planı desteklemiştir.

    Objektif gözle olaya bakılırsa görülecektir ki adayı gasp etmeye çalışan,Türkleri yok sayan,imzalanan anlaşmaları kabul etmeyen ve tanımayan,soykırım girişimlerinde dahi bulunan,kendileri lehine olan bir referandumda bile Türklere bazı haklar verildiği için kabul etmeyen ve hep çözümsüzlük dayatanların 'Yunanlılar' ve 'Rumlar' olduğunu anlaşılaşaktır.

    Kısacası Türkiye adada işgalci değildir.Türkiye haydut bir devlet olan Yunanlılara ve uluslararası hiçbir anlaşmayı kabul etmeyen Rumlara karşı kendi çıkarlarını ve Kıbrıs Türklerini muhafaza etmek için oradadır.Türkiye'nin Kıbrıs'a gelmesine bile Rumların vahşiliği ve hukuk tanımamazlığı olmuştur.Buna rağmen hala daha nasıl Türkiye'yi suçlayabilirsiniz?

    Son olarak Mustafa Akıncı şunu iyi anlaması lazım.Rumlar sizlerle ortak yaşamak istemiyor.Türkiye adadan çıksa bile sizlerle kardeş kardeş oturup yaşamak istemiyor.Bunu anlamak bu kadar mı zor?1964-1974 yılları arasında yaşanılanları unuttu mu?Hadi onları unuttu 2004 Annan planında bile sizlere bir takım haklar verildiği için kabul etmeyen tarafın yine Rumlar olduğunu da mı unuttu?
    Herkes kendi çıkarı için politika geliştirirse olacağı bu zaten. AKP diye bir parti var ülkemizde kendi çıkarı için bazen PKK ile ortak oluyor bazen fetö dediği örgütle ortaklık yaptı. Oylarını korumak için ülkede satmadığı kurum ,liman, dağ,orman kalmadı hatta dünyanın çöpünü para karşılığı alıyoruz İstanbul -antalya 'da her sene 10 binlerce konut satılıyor Araplara satış için kanalistanbul yapıyoruz (oy deposu olarak gördüğü) memur -emekli maaşlarını ödeyebilmek ve yoksullara yardım yapabilmek için... Eee K.Kıbrıslılarda beleş AB fonlarından yararlanmak istiyor AKPnin yolundan gidiyor aslında
  • Çıkar hadi kolorduyu ordan gücünüz yetiyorsa sonra konuşursun

    Ecevit <3



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi İAmSterdam06 -- 7 Nisan 2020; 10:22:46 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • KKTC yi bu duruma getiren son 20 senelik hükümettir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • defolun o zaman üstümüzden yük kalkar
  • Öyle bir şey yok o zaman herkes kafasına göre hareket etsin. Ecevit o toprakları savaşarak aldı. Şimdi de diyorlar ki siz karışmayın. Kıçı kırık 200k nüfuslu kktcyle baş edemiyoruz bu ne hadsizlik rum katliamlarını ne zaman unuttular.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Herkes kendi çıkarı için politika geliştirirse olacağı bu zaten. AKP diye bir parti var ülkemizde kendi çıkarı için bazen PKK ile ortak oluyor bazen fetö dediği örgütle ortaklık yaptı. Oylarını korumak için ülkede satmadığı kurum ,liman, dağ,orman kalmadı hatta dünyanın çöpünü para karşılığı alıyoruz İstanbul -antalya 'da her sene 10 binlerce konut satılıyor Araplara satış için kanalistanbul yapıyoruz (oy deposu olarak gördüğü) memur -emekli maaşlarını ödeyebilmek ve yoksullara yardım yapabilmek için... Eee K.Kıbrıslılarda beleş AB fonlarından yararlanmak istiyor AKPnin yolundan gidiyor aslında



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Tek_Kisilik_Muhalefet -- 7 Nisan 2020; 12:21:20 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • KKTC yi verin AB ye ekonomik desteği de kesin göreyim ne yapıyorlar dicem ama orayı alan askerlerin kanına yazık
  • quote:

    Orijinalden alıntı: erkurt02

    Öyle bir şey yok o zaman herkes kafasına göre hareket etsin. Ecevit o toprakları savaşarak aldı. Şimdi de diyorlar ki siz karışmayın. Kıçı kırık 200k nüfuslu kktcyle baş edemiyoruz bu ne hadsizlik rum katliamlarını ne zaman unuttular.
    bu işler o kadar kolay değil!

    biz bunlar için yağ, gaz, vb şeyler için kuyruklarda bekledik mi? bekledik!

    milyonlarca Türk vatandaşı, bu bir avuç insan için ekonomik sıkıntılar çekti mi? çekti! hatta yüzbinlerce Türk vatandaşı kaçak olarak gittiği AB'de mülteci durumuna düştü mü? düştü!

    Türk ekonomisi ve sanayisi, bu bir avuç insan için çöktü mü? çöktü!

    bugün bizim yerli arabamız yoksa, bunun en önemli sebeplerinden birisi Kıbrıs barış harekatıdır. yurtdışında bile büyük merak uyandırmış, Anadol stc 16 satılmadığı için kamyonun yanında bedavaya veriliyordu! ilerleyen yıllarda Bertone tasarımı "Anadol FW11" (1977) sırf bu ekonomik çöküntü yüzünden uretime geçemedi. ki bu araç Citroen BX adında milyonlarca satarak, Citroen'i bugünlere getirdi, ihya etti. yine 1973 yılında projesine başlanılan, yerli motorlu ve gerçek yerli üretim olacak "Anadol çağdaş" ancak 1978 yılında tamamlana bildi. ama ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar yüzünden bu projeden de vazgeçilmek zorunda kalındı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-13B66B2D0 -- 7 Nisan 2020; 12:46:52 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • KKTC halkı referanduma gidip bu kararı alırsa hiçbir şey yapamayız. Zaten işgalci durumunda gözüküyoruz halk oylamasına rağmen çıkmazsak felakete sürükleniriz.

    Çok fazla gaza gelen arkadaş var. Kusura bakmayın hiçbir halt edemeyiz. Kuzu kuzu dönmek zorunda kalırız.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Turkiye Kibrisi hayatta birakmaz. Adeta Turkiyeden kopan bir kara parcasi gibi bir ulkedir Kibris ve bizim hemen dibimizdedir. Kibrisa Basbakanlar, C. Baskanlari gelir gider, kimin ne dediginin hicbir onemi yok. Kibrista son sozu Ordu soyler. Yok Kibrisli Turkler oyle istiyormus filan geciniz bunlari, Kibrisin gelecegini TR Kibrislilara sorarak belirlemez. Akinci yarin birgun koltugu devredecek. Basbakanla, C. Baskani iyi ve kotu Polis oynar gibiler. Maaslarini dahi biz veriyoruz, kendisi AB den daha iyi bir maas almak oesinde olabilir AB ye KKTC yi dahil ederek en fazla muhtar maasi alir. Bos isler, ilk firsatta Kibrisi TR ye baglamak lazim.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tekkral34

    KKTC halkı referanduma gidip bu kararı alırsa hiçbir şey yapamayız. Zaten işgalci durumunda gözüküyoruz halk oylamasına rağmen çıkmazsak felakete sürükleniriz.

    Çok fazla gaza gelen arkadaş var. Kusura bakmayın hiçbir halt edemeyiz. Kuzu kuzu dönmek zorunda kalırız.
    oldu olacak, yeri gelmişken bir referandum da Hatay için yapalım (!)

    hatta doğu bölgesi içinde yapalım (!)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: tekkral34

    KKTC halkı referanduma gidip bu kararı alırsa hiçbir şey yapamayız. Zaten işgalci durumunda gözüküyoruz halk oylamasına rağmen çıkmazsak felakete sürükleniriz.

    Çok fazla gaza gelen arkadaş var. Kusura bakmayın hiçbir halt edemeyiz. Kuzu kuzu dönmek zorunda kalırız.
    Ne işgalcisi cahil misin sen? Türkiye orada garantör ülke, Türklerin haklarını Türkiye koruyor orada. İşgalci durumunda gözüküyoruz ne ya
  • İşin doğrusu orası 1960 yılında kurulan kıbrıs cumhuriyetinin toprağıdır. 1974 harekatı garantörlük hakkına dayanılarak yapıldı orada yeni bir devlet kurmak için değil. 1983'e kadar da devlet kurulmadı kurulan devleti ise kimse kabul etmedi.
    Adada bu kadar yıldır anlaşma olmaması 1960 yılında kurulan devletin ortadan kalktığını göstermez.
    Gerçeği böyle. Nasıl israilin 1967 sonrası sınırları tanınmıyorsa 1974 sonrası kıbrısta tanınmıyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-13B66B2D0

    oldu olacak, yeri gelmişken bir referandum da Hatay için yapalım (!)

    hatta doğu bölgesi içinde yapalım (!)

    Alıntıları Göster
    Hatay Türkiye Cumhuriyeti'nin bir ili söz sahibi biziz 83 milyon. Orası ise bir ülke. Sana bağlı değil özerk değil. Bağımsız bir ülke ki bağımsız olarak da tek tanıyan ülke biziz. Bağımsız olarak tanıdığın bir ülkeye karışamazsın. Referanduma gider ve birleşmek isterlerse avcunu yalarsın. Ne yapacaksın dünyanın gözü önünde asker çıkarıp engel mi olacaksın? Garantörlük hakkı da doğmamış olacak bütün AB hatta ABD perişan eder bizi.

    Yapılabilecek en iyi şey onları ikna etmek politikalarımızı değiştirmek. Bu hükumetle de imkansız. Ada halkı aşırı irite olmuş durumda. Hem de liranın berbat halde olması da onları çok zora sokuyor. Birleşeceğiz derlerse birleşirler sen de üzerine soğuk su içersin hiç gaza gelme.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Turcopolo

    Ne işgalcisi cahil misin sen? Türkiye orada garantör ülke, Türklerin haklarını Türkiye koruyor orada. İşgalci durumunda gözüküyoruz ne ya

    Alıntıları Göster
    Bir gram bilgisi olmayan insanlar konuştuğu için ülkece bu haldeyiz. Türkiye adada işgalci konumundadır BM kararlarına aç da bir bak boş yapma. KKTC tanınırsa işgalci olmaktan çıkarız. Şu an Kıbrıs Cumhuriyeti'nde gözüküyor askerimiz KKTC tanınmıyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: tekkral34

    Bir gram bilgisi olmayan insanlar konuştuğu için ülkece bu haldeyiz. Türkiye adada işgalci konumundadır BM kararlarına aç da bir bak boş yapma. KKTC tanınırsa işgalci olmaktan çıkarız. Şu an Kıbrıs Cumhuriyeti'nde gözüküyor askerimiz KKTC tanınmıyor.

    Alıntıları Göster
    Ozaman, Yunanistan ve İngiltere de işgalci.
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.