Şimdi Ara

Kırık cam teorisi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
20
Cevap
0
Favori
1.071
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Biraz uzun bi yazı ama değer...

     Kırık cam teorisi


    Yıllar öncesi. Öğrenciyim. Hava bunaltıyor. Yorgunum. Az sonra bineceğim otobüste de oturamayacağım kesin. Bari beklerken dinlenebilirdim. Duraktaki banka oturmaya niyetlendim. Ama garip ki, benden önce oturanlar oturak yerine ayaklarını koymuşlar, bankın arkalığını da oturmak için kullanmışlardı. Gençler öyle otururdu o zamanlar. (Herkes gibi otururlarsa, yaşlı sanılmaktan mı korkarlardı?) “Böyle gelmiş, böyle gider”di. Ben de onlar gibi oturmak zorunda kaldım. Ayaklarımı oturak yerine koydum, bankın arkalığının daracık ucuna yerleştim. Çok geçmedi ki banka benim gibi oturamayacak yaşlı teyze, benden önce banka benim gibi oturan gençlerin hepsinin hesabını bana sordu. İyice bir fırça yedim. Ben o azarı hak etmemiştim ama o haklıydı. Sustum.
    Meğer ben o koltuğa oturmadan yıllar önce, ABD’de bir araştırmacı, o teyzeye karşı yaşadığım acı mahcubiyetin hesabını yapmışmış. Şimdi haberim oldu. “Kırık Cam Teorisi” hesabıymış bu.

    Anlatıldığı kadarıyla: “Kırık Cam Teorisi” ABD’li suç psikologu Philip Zimbardo’nun 1969′da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmiş. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Ve olup bitenleri izledi. Bronx’taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ve iki öğrencisi ’sağ kalan’ otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdı. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (zengin beyazlar) da olaya dahil oldu. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale gelmişti. “Demek ki” diyordu Zimbardo, “ilk camın kırılmasına ya da çevreyi kirleten ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz.”

    Şimdi niye o banka öyle oturduğumu anladım. Ve benim olmayan suça nasıl da kolayca katılabildiğime, hatta onu çoğalttığıma şaşırmadım. Ayrıca benden önceki suçların hepsinin hesabının bana sorulmuş olması da gerekiyormuş.

    “Kırık Cam Teorisi”nin takipçileri bakın ne diyor: “Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırık olsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım.”

    Bunları niye mi anlattım? Kalbimizde ucundan kıyısından kırılmış camlar taşıyoruz sürekli… Ruhumuzun başköşelerine ilk başta önemsiz gözüken, laf etmeye değmez çöpler bırakıyoruz her gün. Küçük küçük günahlar, minik minik hatalar camı kırık araba gibi diğerlerini de camları kırmaya, kapıları çerçeveleri indirmeye teşvik ediyor. Pişmanlığımızı fırsat bilip ortadan kaldıracak kadar ciddiye almadığımız “çöpler”imiz, sürçmelerimiz, kötülüklerimiz, ayıplarımız, kokuşmuş çöp dağlarına, kötülük yığınlarına kapı aralıyor. “Böyle gelmişse, böyle gider” diye kendi kendimizi ağır veballer altında ezdirdikçe ezdiriyoruz.
    Kırık camın oradaki varlığı, diğer camların da kırılabileceğine dair bir haklılık üretir içimizde. Çöpün bizden önce oraya atılmış olması, oraya çöp atmanın bir alışkanlık olduğunu söyler bize. Çok geçmeden biz de o alışkanlığa alışır, alışık olunanı yapmakta haklı görürüz kendimizi. Cam ilk kırıldığında hafife alırsak, ağırlaşır cam kırıkları. Çöp ilk atıldığında umursamazsak, umursamazlığımız bir çöp dağını besler.

    Tam da “hafife almakla” açılan, “umursamazlıkla” genişleyen bir “yol(suzluk)”u tarif eden sûre’nin (Mutaffifîn) berceste ayetinin konusudur “cam kırıkları teorisi”: “Yapmaya alıştıkları kötü işler, gitgide kalplerini paslandırdı.” (Mutaffifîn, 83/14).

    Bir de aynı ayeti yorumlayan Efendimizin [asm] küçümseyerek/hafife alarak ilerlediğimiz yol(suzluk)u tarif edişine kulak verelim: “İnsan bir günah işler ve onu tevbe ile silmezse, kalbinde bir leke olarak kalır. Eğer tevbe ederse kalbi yine parlar. İkinci bir günah işlediğinde ise o leke büyür. Ve kalb günah işleye işleye öyle bir kararır ki, bütün kalbi ele geçirir.”

    Bu yüzden galiba… “Günah insanı kâfir yapmaz ama ama istiğfarsızlık küfre götürebilir” imasında bulunur Said Nursî. “Her günahta küfre giden bir yol var”sa, ilk “cam kırığını” onarmamaktandır bu. Masum görünen her hata, her günaha yaklaşış, bir büyük günaha doğru sürüklüyorsa bizi, ilk atılan çöpü kaldırmamaktandır bu.

    Özür dilemeye değmez gördüğümüz küçücük bir cam kırığı, bizi özür dileyemez bir kırıklığa mahkum ediyor.
    Değil mi?


    Kaynak:http://fatihiraz.net/2009/08/26/kirik-cam-teorisi/







  • Güzel yazı.. Okumaya deger
  • sagolasın
  • gerçekten doğru bir tespit... uzun zamandır Konu dışında böyle konu görmemiştim, iyi geldi. Teşekkürler...
  • Cidden güzel yazı. Teşekkürler...
  • çok güzel yazı teşekkürler
  • teşekkürler.
  • din diyanet olmasa herkes bayılırdı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: iyi kötü çirkin

    din diyanet olmasa herkes bayılırdı

    +1
  • güzel paylaşım
  • valla 1 haftadır canımı sıkan bir olay ile şaşırtıcı bir şekilde ilintili çıktı.

    böyle şeyler aslında "bir seferden birşey olmaz" mantığından da çıkıyor, sonrası amiyane tabirle "kızlığı artık bozuldu" muhabbetine sarıyor.
  • Çok güzel, teşekkürler arkadaşım... Bir çok konuda netlik kazandırdı bu yazı bana.
  • Güzelmiş.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nymphetaminé

    Güzelmiş.
  • güzel yazı teşekkürler.


    demek "düşene bir tekme de ben vurayım zihniyeti" de kırık cam teorisinden ilham alıyor... bir yer pisse herkes pisletiyor temizse kimse dokunmuyor... insanların enteresan ruh halleri var...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi GODIVA -- 30 Ekim 2009; 2:43:36 >
  • japonların bi videosu vardı buna benzer, sürü psikolojisi deniliyor bi anlamda, asansörde binen kurban arkadaşımız asansördeki herkes nereye dönerse oda anlamsızca onların yaptığını yapıor.
  • bende izmirde çok sıcak bir yaz günü otobüse bindim. oturdum hemen üstümdeki camı açtım. yoksa durulmayacak gibiydi. otobüs başladı hızlanmaya o aralıktan esen rüzgar sanki beni alıp başka diyarlara götürüyordu. yanımdaki teyze evladım camı kapatırmısın ceryan yaptı hasta olucam diyince dumur oldum. sanki taze yapılmış bir kaka gibi hissettim kendimi.
  • otobuste bunalırsın çok havasızdır, sonra kalkar bi cam açarsın bi bakarsınki herkes cam açmaya başlar :)
  • Konuyu "paranoid_andr0id" isimli arkadaşın mesajından buldum;
    http://forum.donanimhaber.com/m_64210662/tm.htm

    Akşam vakti okuyacağım hatta bu konuda bende yorum yapmak isterim, güzel konuymuş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Amedra -- 7 Ağustos 2012; 17:31:46 >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.