Şimdi Ara

Keyf-i Azizimce Kitap Tavsiye Ediyorum... - KONU GÜNCELLENMEYECEKTİR (46. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.245
Cevap
57
Favori
33.587
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
27 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4445464748
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: David Attenborough

    Katılmıyorum, hele bu konuda doğu bilginlerine hiç katılmıyorum. En basitinden Rönesans gerçeği var, sonra barok dönem ile aydınlanma çağı ve klasik dönem ile Sanayi devrimi var. O dönemde doğuda divan şiiri dışında bir şey yoktu. Şimdi o da yok gerçi.



    Toplum belli bir refah düzeyine ulaştığında sanatçılara değer verip onları destekler. Toplumun ilerlemesi ile sanat da ilerler. Onun için bizde hiçbir zaman Avrupa'daki sanat anlayışı olmadı ve olmayacak da.

    Alıntıları Göster
    Sen Batı sanatını Doğuda arıyorsun. Bunu yaptığın sürece de bulmayacaksın. İkisinin sanat anlayışı, güzellik algısı bir olmadığı gibi ne yöntemleri ne de algısı bir değildir. Ayrıca divan şiiri dışında Doğuda sanat yoktur demek kusura bakma ama, pek alakalı olmadığın anlamına gelir. Beğenip beğenmemek ayrı bir şey bak. Ondan bahsetmiyorum, yoktur demekten bahsediyorum.

    Bu arada patronaj kavramını araştırmanı öneririm. Hem Doğu hem Batıda sanatın gelişmesini sağlayan şey patronaj müessesedir. Toplumla falan sanat gelişmez. Sanatçının hamisi olmadan sanat da icra edemez.




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Biliyorum patron kavramını. Varlıklı burjuvaların sanatçıları himaye altına almalari. Günümüze kadar gelmiş ve halen bize hitap edebilen eserlere sanat diyorum ben. Sanat eseri yalnızca bulunduğu çağa değil geleceğe de hitap edebilmeli. Bu alanda öne çıkan eserler klasik müzik ve resimdir öncelikle. Yazılı eserlerin de değeri var fakat üzerinden birkaç yüzyıl geçtikten sonra dilini tam olarak anlamakta sorun yaşıyoruz. Müzik ve resim öyle değil fakat. Her türden insana ve kültüre hitap edebiliyor. Ve evet doğu toplumları bu konuda oldukça geride ve bana göre yok hükmündedir. Belki birkaç çini veya dokuma sanatı olabilir ama onlar da yaygın değil zaten.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: David Attenborough

    Biliyorum patron kavramını. Varlıklı burjuvaların sanatçıları himaye altına almalari. Günümüze kadar gelmiş ve halen bize hitap edebilen eserlere sanat diyorum ben. Sanat eseri yalnızca bulunduğu çağa değil geleceğe de hitap edebilmeli. Bu alanda öne çıkan eserler klasik müzik ve resimdir öncelikle. Yazılı eserlerin de değeri var fakat üzerinden birkaç yüzyıl geçtikten sonra dilini tam olarak anlamakta sorun yaşıyoruz. Müzik ve resim öyle değil fakat. Her türden insana ve kültüre hitap edebiliyor. Ve evet doğu toplumları bu konuda oldukça geride ve bana göre yok hükmündedir. Belki birkaç çini veya dokuma sanatı olabilir ama onlar da yaygın değil zaten.
    Abicim iyi güzel de sen tamamen kendi keyfinden bahsediyorsun. Senin keyfin beni ilgilendirmiyor ki. Sanatı ve sanatçıyı da ilgilendirmiyor.

    Sanat eserinin geleceğe hitap etmek gibi bir derdi yoktur. Sanat yüksek kültür gerektiren bir uğraştır. Bunu takip etmeyenler haliyle bunu anlamaz da. Ayrıca bu alanda öne çıkan şeyler klasik müzik ve resim de değildir. Bunu birbirinden ayıramazsın. Mimarisinden resmine, şiirine, hattına, tezhibine, oymacılığına, dokumacılığına, heykel ve benzeri tasvirlere, kat' gibi süslemelere ve unuttuğum ve yazmaya üşendiğim birçok şeye kadar bütün bunlar bir bütünün parçasıdır ve biri olmadan diğeri olmaz. O nedenle Mimar Sinan varken Fuzuli, Nedim olabiliyor aynı dönemde. Ayrıca sanatı asıl taşıyan üst seviyedir ve hiçbir zaman üst seviye sanat da her türden insana, her tabakaya hitap etmez ve bunu da amaç edinmez. Çünkü sanatçıyı koruyacak olan, koruduğu gibi anlayabilecek olan takım havasül havass denen en üst sınıftır. O sanatı başkaları sıradan halka yani avama indirir. Bu tarih boyunca hep böyle olmuştur. Müzikte de böyledir, şiirde de, resimde de. Mesela bizde tezhip yaptırılır. Fakat tezhip çok pahalı bir şeydir. Ebrunun yaygınlaşmasının sebebi ise, tezhibe parası yetmeyenin gidip daha basit ve ucuz olması nedeniyle ebru yaptırmasıdır.
    Ayrıca aradığın müzik ve resimse o burada da var. Fakat doğu ve batı tamamen farklı ekolleri takip etmiştir. İkisinin de kendine ait bir yöntemi vardır. O nedenle birinde minyatür vardır, doğuya gittikçe o minyatürler dini hassasiyetin azalmasıyla daha gerçekçi hale gelir. Klasik müziğin de var. Bugün doğru düzgün dinlenmemesinin sebebi ise içine etmemizden kaynaklı. Yoksa batıda da klasik müzik öyle yaygın falan değildir artık. Klasik müzik devri tüm dünyada kapandı. Bizde ise uzun zamandır yerlerde sürünüyordu. Çünkü maalesef kendi müziğimizi yine kendimiz bitirdik. Yasakladık, öğretmedik, icra etmeye kalkana türlü zorluk çıkardık, nihayet rahatlamaya başladıktan sonra da icra etmeye kalkanlar tembelliklerinden eskisi gibi icra edemez oldular. Çünkü klasik müzik zordur; ciddi çalışma gerektirir. Yerinden okumayı yani bestecisinin, o parçanın okunmasını istediği perdeyi kullanmak ayıplanır hale geldi. Bu durumda klasik müzik falan kalmaz. İşin teknik kısımları bir tarafa tamamen kişisel zevklerine göre bir şeye vardır veya yoktur, değerlidir veya değildir diyemezsin. Ha dersin, o senin görüşündür, o zaman o yok hükmündedir. Çünkü senin tek kabul ettiğin Avrupalı ressam çizdiği resimde, bir masayı, bazen bir balkonu, bazen bir duvarı vs. süsyeleyeceği zaman Türk işi halıyı da eklemeyi ihmal etmeyip resmine ekler. Sanat ve kültür böyle bir şeydir. Tek başına değerlendiremezsin; tek bir yerde gördüğünü de her yerde arayamazsın.

    Bu arada patronaj müessesi öyle sadece burjuvanın sanatçıyı himaye etmesi değildir. Doğu ve batıda işleyişi farklıdır. Okumadıysan Halil İnalcık'ın Şair ve Patron'ununu okumanı öneririm.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 20 Kasım 2018; 22:7:11 >




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Sanati neye dayanarak tanimlayabiliyoruz peki? Sozluge baksan bile baskasinin yorumunu gormus olacaksin. Bence bu tarz kavramlarda kesin bir tanim yok. Dedigin kitaba bakacagim.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: David Attenborough

    Sanati neye dayanarak tanimlayabiliyoruz peki? Sozluge baksan bile baskasinin yorumunu gormus olacaksin. Bence bu tarz kavramlarda kesin bir tanim yok. Dedigin kitaba bakacagim.
    Buradaki mevzu tanımlamak değil yalnız. O kavramı bilip bilmemek, hakim olup olmamak, takip edip etmemek, görüp görmemek. Beğenmiyor olabilirsin, hatta saçma da geliyor olabilir ki kesinlikle makul olmasa da en azından anlaşılabilir. Fakat kendine has üslubuyla, tarzıyla, estetiğiyle meşhur olmuş ve dönem dönem her yeri etkilemiş bir şeye yoktur veya yok hükmündedir denemez. Beğenmemek işin tamamen başka bir boyutu. O gayet normal. Ben doğunun her yaptığını beğenmiyorum tabii ki. Ha bana daha çok hitap ediyor o ayrı. Ona bakarsak buradaki Rönesans da Hüseyin Baykara üslubudur mesela. Sonra Safevi devridir. Bunlar Türk, daha doğrusu Osmanlı-Anadolu sanatını fazlaca etkilemiş ve birçok açıdan da geliştirmiştir. Hem de minyatürden başlayarak birçok dala yansımıştır bu.

    Bu arada Şair ve Patron bu konudaki temel kitaptır. Özellikle bizim edebiyat ve edebiyat tarihimiz için mihenk taşıdır. Üstelik batıyı da açıklar. Dolayısıyla o okunmadan yani temel olmadan yorum yapmak pek mantıklı gelmiyor bana. Yanlış anlama lütfen.




  • Kraven kullanıcısına yanıt
    Dogu odakli calismalara karsi pek bir ilgim yok. Yani Bana o konuda cahil deseniz de alinmam zaten. Burada hepimizin farkli ilgi alanlari var nihayetinde. Birimiz Ingiliz Tarihini calismistir digerimiz Osmanli tarihini. Fikir alisverisinde bulunarak eksik oldugum konulari gormek buraya yazmamdaki amac.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: David Attenborough

    Dogu odakli calismalara karsi pek bir ilgim yok. Yani Bana o konuda cahil deseniz de alinmam zaten. Burada hepimizin farkli ilgi alanlari var nihayetinde. Birimiz Ingiliz Tarihini calismistir digerimiz Osmanli tarihini. Fikir alisverisinde bulunarak eksik oldugum konulari gormek buraya yazmamdaki amac.
    Son tahlilde durum o zaten. Yalnız işte ciddi tarih, sanat ve kültür gibi konularda konuşurken hem doğuyu hem batıyı bilmek gerekiyor karara varabilmek için. Yoksa işin ilgi, alaka, beğeni kısmı tamamen şahsi tercih. Ha ben hepsini bilip de konuştuğumu iddia etmiyorum tabii ki. Fakat işin kuralı budur. Gerisi değerlendirmeye kalıyor. Ben ne kadar Osmanlı tarihi çalışan biri ölçüsünde ilgilenmeye çalışsam ve öğrensem de Avrupa tarihi asla tam anlamıyla ilgimi çekmiyor. Fakat Osmanlı üzerinde ahkam kesmem için, mesela Mohaç'ı konuşacaksam Şarlken, Ferdinand ve Layoş arasındaki ilişkiyi, Kanuni'nin batı politikasını, batıdaki yansımasını falan bilmek zorundayım. Bu olmadan Osmanlı'yla alakalı bir yargıya varmam mümkün değil. Demek istediğim bu aslında. Yoksa en azından buradaki arkadaşların hepsi ben dahil, iyi kötü bir şeyler öğrenmeye çalışan ve ilgileri öyle veya böyle çakışan, kalan konularda ise fikri tartışma yapan kişiler. Bu yaptığımız da bunun bir parçası. Bilmediğim bir şeyi öğrenmeme vesile olabilir yahut başka bir şekilde bakmamı sağlayabiliyor gördüğüm bir mesaj. Tamamen saçmalık, hiçbir tutar tarafı yok da diyebiliyorum. Tartışmanın olayı bu zaten.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kraven -- 20 Kasım 2018; 23:21:1 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: David Attenborough

    Dogu odakli calismalara karsi pek bir ilgim yok. Yani Bana o konuda cahil deseniz de alinmam zaten. Burada hepimizin farkli ilgi alanlari var nihayetinde. Birimiz Ingiliz Tarihini calismistir digerimiz Osmanli tarihini. Fikir alisverisinde bulunarak eksik oldugum konulari gormek buraya yazmamdaki amac.
    Şair ve Patron'u okumayın. Onun yerine Has Bağçede Ayş u Tarab'ı okuyun. Şahsen ilk yayınlandığında gerçek manada yemek istediğim bir kitap olmuştu okurken. Şaka yapmıyorum.

    Ayrıca Kravenciğim, Batı üstündür, bunun tartışmasını yapmak abes. Atıp tutarlar Itri 1000 beste yapmış diye, eh iyi sağ olsun var olsun ama nota diye bir şeyden haberleri olmadıkları, öğretme usulüyle çalıştıkları için bir mana ifade etmiyor isterse 100.000 beste yapsa da, geriye 40 tane kalması bile garib.

    Geçen Aşk Estetiğini okuyayım dedim Beşir Ayvazoğlu'nun, bir hevesle oturdum, şu minvalde cümleler var; "Sanata boyunduruk vuran perspektif", "perspektifin asırlarca halkın kötüye yönlendirilmesinde kullanılması" vs vs. Bu tarz aptallıkların hala satıyor olması inanılmaz bir şey. Türkiye Tanzimat'tan beri Avrupalılaşmaya çalışıyor ama Avrupa'yı aşağılayarak kendi aşağı durumundan kurtulabileceğini ümit ediyor. Neymiş, Avrupa'da tuvalet yokmuş camdan atıyorlarmış. Ulan sen Rum diyarına gelene kadar hamam mı biliyordun bre nomadik diye sorarlar adama. Hadi o kadar geriye gitme Anadolu'da hala her yer de olan hiç bir köy tuvaleti de mi görmedin, çok mu hijyenlidir bir çukura her tarafı bok olmuş kapısı kapanmayan üstü açık bir çürük ahşap kabinin üstünden sıçıp sineklerin üstüne konması derler.

    Hulasa, ben de mesela Türk Şiirini Acem şiirinden de İngiliz veya Fransız şiirinden de üstün tutarım ama Avrupa'nın nesir geleneğinin hiç bir yerde olmadığını da kimse reddedemez.

    Niye bu kadar uzattım bilmiyorum. Hatta tam olarak nereye varmak istediğimi de unuttum ama neyse, bu saatte olur bu kadar

    @Kraven




  • E-Nazmi E kullanıcısına yanıt
    Herkes Roma gibi kanalizasyon diye bir şeyi bilmek zorunda değil ki
  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    Şair ve Patron'u okumayın. Onun yerine Has Bağçede Ayş u Tarab'ı okuyun. Şahsen ilk yayınlandığında gerçek manada yemek istediğim bir kitap olmuştu okurken. Şaka yapmıyorum.

    Ayrıca Kravenciğim, Batı üstündür, bunun tartışmasını yapmak abes. Atıp tutarlar Itri 1000 beste yapmış diye, eh iyi sağ olsun var olsun ama nota diye bir şeyden haberleri olmadıkları, öğretme usulüyle çalıştıkları için bir mana ifade etmiyor isterse 100.000 beste yapsa da, geriye 40 tane kalması bile garib.

    Geçen Aşk Estetiğini okuyayım dedim Beşir Ayvazoğlu'nun, bir hevesle oturdum, şu minvalde cümleler var; "Sanata boyunduruk vuran perspektif", "perspektifin asırlarca halkın kötüye yönlendirilmesinde kullanılması" vs vs. Bu tarz aptallıkların hala satıyor olması inanılmaz bir şey. Türkiye Tanzimat'tan beri Avrupalılaşmaya çalışıyor ama Avrupa'yı aşağılayarak kendi aşağı durumundan kurtulabileceğini ümit ediyor. Neymiş, Avrupa'da tuvalet yokmuş camdan atıyorlarmış. Ulan sen Rum diyarına gelene kadar hamam mı biliyordun bre nomadik diye sorarlar adama. Hadi o kadar geriye gitme Anadolu'da hala her yer de olan hiç bir köy tuvaleti de mi görmedin, çok mu hijyenlidir bir çukura her tarafı bok olmuş kapısı kapanmayan üstü açık bir çürük ahşap kabinin üstünden sıçıp sineklerin üstüne konması derler.

    Hulasa, ben de mesela Türk Şiirini Acem şiirinden de İngiliz veya Fransız şiirinden de üstün tutarım ama Avrupa'nın nesir geleneğinin hiç bir yerde olmadığını da kimse reddedemez.

    Niye bu kadar uzattım bilmiyorum. Hatta tam olarak nereye varmak istediğimi de unuttum ama neyse, bu saatte olur bu kadar

    @Kraven

    Alıntıları Göster
    Terbiyesiz adam Halil İnalcık'ın kitabına okumayın diyor yahu. Edebiyat tarihi için Patron ve Şair mihenk taşı olmuştur. Has Bağçede Ayş u Tarab inanılmaz lezzetli bir kitap o ayrı. O yüzden ikisini de okuyun.

    Batı veya Doğu üstündür gibi bir laf etmedim ben zaten. İkisinin de üstün olduğu yerler var, ama ikisinde de ciddi sanat var. Doğu sanatları bana daha çok hitap ediyor; o işin şahsi beğeni kısmı. Bir hatt varken kaligrafinin suratına bakmam mesela.

    Bu arada dün sana dedikten sonra bugün yine gidip kitap siparişi verdim. Ayrıca üçtür sepete ekleyip sonra dur yav, bu çok oldu diye bir kitabı çıkarıyorum. Bir ara mutlaka alacağım. Hiçbir şeyden olmasa da sır bu sebepten alacağım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: The Mandalorian

    Herkes Roma gibi kanalizasyon diye bir şeyi bilmek zorunda değil ki
    Tabii canım buna bir dediğimiz yok zaten. Sonuçta Serengeti'de çıplak yaşayan bazı kabail de var. Çöl faresi yakalayıp yiyor, yıkanmak nedir bilmiyorlar.

    Kızacak mıyız yani?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    Terbiyesiz adam Halil İnalcık'ın kitabına okumayın diyor yahu. Edebiyat tarihi için Patron ve Şair mihenk taşı olmuştur. Has Bağçede Ayş u Tarab inanılmaz lezzetli bir kitap o ayrı. O yüzden ikisini de okuyun.

    Batı veya Doğu üstündür gibi bir laf etmedim ben zaten. İkisinin de üstün olduğu yerler var, ama ikisinde de ciddi sanat var. Doğu sanatları bana daha çok hitap ediyor; o işin şahsi beğeni kısmı. Bir hatt varken kaligrafinin suratına bakmam mesela.

    Bu arada dün sana dedikten sonra bugün yine gidip kitap siparişi verdim. Ayrıca üçtür sepete ekleyip sonra dur yav, bu çok oldu diye bir kitabı çıkarıyorum. Bir ara mutlaka alacağım. Hiçbir şeyden olmasa da sır bu sebepten alacağım.

    Alıntıları Göster
    Şair ve Patron Has Bağçe'nin içinde bir bölüm olarak var diye hatırlıyorum o yüzden dedim. Ama yoksa bile çok daha detaylı anlatıyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi

    Şair ve Patron Has Bağçe'nin içinde bir bölüm olarak var diye hatırlıyorum o yüzden dedim. Ama yoksa bile çok daha detaylı anlatıyor.

    Alıntıları Göster
    Has Bağçe'nin içinde anlattığını biliyorum da tamamının olduğunu zannetmiyorum. O yüzden dedim. Yoksa Şair ve Patron aslında uzun bir makale zaten. Gerçi Halil İnalcık'ın kitaplarının da sorunu bu. Geçen talebesi olan bir hocamla da konuşuyorduk. Aşırı dağınık kitapları yahu. Sürekli makale yazdığı ve sonradan bunları kitaplaştırdığı ve farklı farklı yayın evleri tarafından da basıldığı için hangisinin hangisi olduğu karışıyor bir müddet sonra. Kitaplarında da genellikle makalelerini kullanıyor ve o makaleleri başka kitaplarında da var. Mesela Osmanlı İmparatorluğu diye bir kitabı var. En son yayın haklarını Kronik aldıktan sonra aynı isimli iki ciltlik bir kitap daha çıktı ve bu kitapla aynı. Bazı ekler ve düzenlemeler var. Öbür tarafta Devlet-i Aliyye var, o hepsinin düzenlenmiş hali gibi, ama hepsinin özeti gibi olduğu için diğer kitaplarına da ihtiyaç var. Puzzle gibi geliyor hocanın kitaplarının bir kısmı. Gerçi bu Patron'u okuyalı 10 sene falan oluyor herhalde. Tamamının Has Bağçe'de olup olmadığından emin değilim o yüzden. Müstakil bir bölüm olarak yok ama. İçinde orada olanlar da var.




  • atlarınızın ayaklarına bez bağlayın ki, bu fesat toprağı burada kalsın ve Türkistan'a ulaşmasın!
  • quote:

    Orijinalden alıntı: The Mandalorian

    atlarınızın ayaklarına bez bağlayın ki, bu fesat toprağı burada kalsın ve Türkistan'a ulaşmasın!













  • Bu da tüm barbarlara ve bilhassa
    @Kraven e gelsin.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi









    Alıntıları Göster
    Doğru demiş, Timur büyük trollmüş.




  • Jack London okuyun beyler. Baya iyi yazıyormuş adam.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: E-Nazmi




    Bu da tüm barbarlara ve bilhassa
    @Kraven e gelsin.
    Ne kadar güzel olsa da o Tatar bizim Tatarlar değil, bana uymuyor o yüzden. Bizim barbarlar gittiği yerlerde kelle kesen medeniyete geçmişlerdi. Nihavend, rast falan söylüyorlardı.





    Bir kısım şununla uğraşmış


    Bir kısım da şununla hasret gidermiş


    Yani mizde barberilik yohdur.




  • Bu gece tavsiye yapmak istiyorum. Gerçi sabah oldu ama neyse. Vakit geçsin, uğraşacak bir şeyim olsun diye yapmak istedim. Sabaha kadar kitap okudum yeterince çünkü.

    ***




    İlk kitabımız 1900'lerin başında yayınlanmış bir seyahatname. Türkmenlerin yaşayışlarını merak eden ve Türkistan'a bir kaç kez seyahat etmiş yazarımız bir de Mangışlak bölgesine gider ama bu bölgede Türkmen'den çok o dönemde Kırgız da denilen Kazaklarla karşılaşır. O dönem şimdiki Kırgızlara Karakırgız denildiğini unutmayarak okumalı. Güzel ve zevkli bir seyahatname. Daha önce Youtube'da gördüğüm ama ne olduğunu anlayamadığım ürünün "kuru" olduğunu ve yoğurttan yapıldığını, ayrıca Anadolu'da da yapılageldiğini kitap sayesinde öğrendim.



    Schopenhauer'in inanılmaz bir kitabı. O yazmasaymış aynı kitabı ben yazabilirmişim. Fark olarak Schopenhauer aşkı "türün ruhu"na bağlamış, metafizik bir şey tabii. Ama okunması lazım.




    Aristo Külliyatının çok ehemmiyetli bir parçası. Şiir sanatı dediğine bakmayın, asıl olarak tiyatrodan bahseder ama tiyatrolar şiir şeklinde yazıldığı için adı Poetika. Bayağı bir Homeros'tan da bahseder ve över. Kitabın günümüz Türk okuyucusuna öyle aman aman hitap ettiğini söyleyemeyiz ama önemsiz bir kitap da sayamayız.




    Müteveffa John Berger'in bir klasik haline gelen kitabı. Bazı bölümlerinde yazı yok ve resimlerden siz bir şeyler çıkarmaya çabalıyorsunuz. Kitaba dair tek eleştirim Metis'e dair. Çok mu zordu şu resimleri adam gibi büyük ve renkli basmak? Bunca yıldır bu kitaptan hayvan gibi para kaldırmışlar ama adam gibi bir iş çıkaralım diye bir dertleri hiç olmamış.

    ***

    Tavsiyelerim bu kadardı. İnşallah işinize yarar.




  • 
Sayfa: önceki 4445464748
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.