Şimdi Ara

Kayıp kıta ' MU ' ,Maya Kehanetleri 2012, Dünyanın sonu , İlk İnsan vb. konular (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
229
Cevap
16
Favori
26.340
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Maya kerhaneleri diye okudum diyorum nerde bu kayıp kıta
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ezio Auditore Di Firenze

    zekisiniz o kadar.ateist misiniz siz oğlum?Kıyameti Allah'tan başkası bilemez.


    Neden bilmem güldürdü aniden
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Static-X


    quote:

    Orijinalden alıntı: Ezio Auditore Di Firenze

    zekisiniz o kadar.ateist misiniz siz oğlum?Kıyameti Allah'tan başkası bilemez.


    Neden bilmem güldürdü aniden


    Di değil lan o Allah seni napmasın
  • insanlarn ülkenin gercek gündeminden kopmasi lazim.

    Iste bu tür hikayelerde buna yariyor...
  • erich von daniken'in dünyayı 1960'larda sarsan bir kitabı vardı.. "tanrıların arabaları" idi kitabın adı..hatta bu kitap o kadar ilgi gördü ki,"tanrıların stratejisi", "yıldızlara yolculuk" vs vs diye yığınla kitap yazıldı bu kitabın ardından...

    kitabın ana fikrini yazacağım şimdi.. yani kitabın tezini.. en azından bilmeyenler öğrensin bu tezi..

    şimdi daniken diyor ki, eski insanların bir sürü efsanesi , mitolojisi vesairesi vesairesi var.. bunlar hep tanrılardan sözediyorlar.. işte bu tanrılar aslında uzaydan gelen varlıklardı.. teknolojileri o kadar gelişmişti ki, o zaman yaşayan insanlar bu uzaylıları tanrı zannetmişlerdi.. onlara tapınmaya başlamışlardı..

    ve yine ekliyor daniken, şunu söylüyor. bundan milyonlarca yıl önce ilk insanlar oluştu.. ama insanların bu şimdiki kadar akıllı olması sadece ve sadece 10 bin yıllık bir olay diyor.. demek ki diyor daniken, bu uzaylılar zekaları en elverişli tür olan homo primatları alıp genetik olarak değiştirip şimdiki insanlar haline getirdiler.. dolayısıyla bir nevi yaratıcılardı diyor..

    bunun da kendine göre ispatını şu yöntemle yapıyor..bütün eski mitolojilerde devlerden sözedilir diyor.. (hatta bizim masallarımızda bile dev temasına sık sık rastlanır) yunan mitolojisinde titan'lar (devler) vardır.. sümer mitolojisinde vardır bu devler.. aynı zamanda yahudi inancında vardır.. (goliath diye gecer yahudilikteki dev teması tevrat'ta.. ) hatta kuran-ı kerim 'de bile bu devden sözedilir.. (calut'dur kuran'daki adı) ve peygamber davut ile güreşmiştir...


    işte bu devler uzaylıların ilk genetiğini değiştirdikleri ırk olmuştur ama yeteri kadar iyi olamadıkları için tanrılar (uzaylılar) tarafından yok edilmişlerdir.. bu toplu katliamı da nuh tufanına bağlıyuor yazar..

    şeytan da kötülüklerin simgesidir.. ama bunun da açıklamasını yapıyor daniken, uzay gemisinde isyan cıkaran bir subay eğer isyanı basarısız olmuşsa sürülmüştür gemiden dünya üzerine diyor..ve insanlara bu , kötülüklerin temsilcisi olarak aktarılmıştır ve lşeytan kavramı ortaya cıkmıstır diye...

    işte ana fikri bu daniken'in tezlerinin :)

    Alıntıdır.

    2012 kıyamet değil belkide tanrılarla tanışıcağımız gündür kim bilir? hatta belkide kutsal kitaplarda kıyamet diye bahsedilen gün onlarla tanışacağımız gündür? eğer kabullenmek zor geliyorsa amerika ilk keşvedildiğinde amerikan yerlileri avrupalılara tanrıya benzetmemişlermiydi? ateşli silahlarını büyü sanmamışlar mıydı? belkide onlar tanrı değiller ama biz tanrıyız diye gelip üstün zekalarıyla ve büyük güçleriyle başımıza geçtiklerinde kim karşı koyabilecek onlara?




  • tüm msjları okudum. Bu tip konuları bekliyoruz...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: TıB

    insanlarn ülkenin gercek gündeminden kopmasi lazim.

    Iste bu tür hikayelerde buna yariyor...

    İnsanların artık ilgi çekici şeylere ihtiyacı var tatmin olmak için.

    İşte bu yüzden kıyamet geliyor artık.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: erkefur


    quote:


    quote:

    Orijinalden alıntı: Staeber41

    Hepsini tek tek okudum. Takip ediyorum.


    +1


    +2


    +3
  • konu , tüm dünyayı ilgilendiren , hayal ürünü bir konu değildir...Yıllar süren araştırmalar sonucu ortaya çıkmış ve halen araştırılıyor.Her geçen gün daha farklı konular ortaya çıkabiliyor...

    1996 yada 1997 senesinde "Tanrıların arabaları" diye kitabı ben de okumuştum...Cevap verilemeyen bir çok işaret ve mantığımıza uymayan simgelerden bahsediliyordu...Mesela metal bir direk sütun gibi bir cisim ve aynı zamanda tornadan geçmiş gibi işlenmişti...Ve paslı da değilmiş...O zamanki insanlar demirin pas tutmaması için gereken teknolojiyi yada bilgiyi nasıl elde etmişti...Bu metal sütun en az 10 bin yıllık olduğu yazıyordu...
    Duvarlardaki figürlerde o zamanın kaç bin yıl sonrasında ancak yapılabilen nesnelerin resmedildiği gibi ilginç araştırmalar vardı.
  • Peki şunu hiç düşünüyomusunuz? böyle birşey olsa bile bunu halktan gizli tutarlar.Birçok şeyin gizli tutulduğu gibi.

    Bu tür konulara meraklıysanız,sorularınızı cevabı için bkz.Area 51.Hadi alabiliyorsanız alın bilgileri.Gerçek gizem orda,herkeze herşeyi anlatmazlar kaos olur.Gerçeklikten uzaklaşmadan araştırmak güzel,ama fazla kaptırmayın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Darth Revan -- 26 Aralık 2010; 0:07:15 >
  • Türklere ait piramitler neden gizleniyor...

    Bugün Çin Halk Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde yer alan, Xian şehrine 100 km uzaklıkta Qin Ling Shan dağlarında Ön-Türk uygarlıklarından birisi tarafından inşa edilmiş, etrafında irili ufaklı 100 adet piramitle beraber, 300 metre yüksekliğinde bir piramit bulunmaktadır. Yani, Eyfel kulesi yuksekliğine varan bir tepe halindedir.

    Beyaz Piramit'in ikinci dünya savaşı sırasında Çin'e yardım malzemesi götüren bir C-54 uçağından çekilen fotoğrafı 1957 yılında ilk kez Life dergisinde yayınlanmıştır.

    Bu piramitleri araştırmak üzere 1994 yılında Şensi bölgesinde bir araştırma gezisi yapan Alman bilim adamı Hartwig Hausdof kendi koleksiyonundan birkaç resmin halka açılmasına izin vermiştir. Hausdorf'a göre piramitlerin yapım tarihi en az M.Ö. 2500'ler civarındadır.

    Bölge Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yasak bölge ilan edilmiş olduğundan dolayı Piramitler içerisinde bulunan Mısır medeniyetinden çok ileri bir teknikle mumyalanmış olan cesetler ve Ön-Türkçe yazıtlar üzerinde araştırma yapılamamaktadır. Türk Bilim adamı Kazım MİRŞAN yaptığı araştırmalarda Ön-Türk uygarlıkları tarafından OT-OĞ olarak isimlendirilen Ön-Mısır'a M.Ö 3000 Yıllarında Doğu Anadolu'dan Isub-Ög yazısının gittiğini tespit etmiştir. Kazım MİRŞAN'ın bugüne kadar anlamı çözülemeyen 184 adet mısır hiyeroglifini Ön-Türkçe olarak okumuş olduğu ve mumyalama tekniklerinin yine M.Ö. 3000'li yıllarda Altaylarda geliştirildiği düşünülürse Piramit inşa teknolojisinin Eski Mısır'a Ön-Türk Uygarlıkları tarafından öğretildiği sonucuna ulaşılmaktadır.

    Tüm İnsanlık tarihini değiştirerek; MEDENİYETİN ASIL YARATICISININ TÜRKLER OLDUĞU SONUCUNU DOĞURAN bu olağanüstü keşif batılı bilim adamları(!) tarafından ısrarla görmezlikten gelinmekte ve insanlığın bilgisinden daha uzun süre saklanması mümkün olmayan bu piramitleri başka bir uygarlığa mal etmeyi amaçlayan maksatlı çalışmalar yapılmaktadır.




  • Çözüldükçe yeni sırları aydınlatan Maya takvimine göre, 2012'de beklenen tufan ABD'nin doğu ve batı kıyılarını Atlantis gibi sular altına gömecek.

    "Beklenen Tufan Yılı" olarak kabul edilen 2012'yi tarihler gösterdiğinde dünyada ne gibi değişimler yaşanacağı merak edilen en önemli konu. Mayalar'ın kehanette bulundukları gibi içinde bulunduğumuz "Beşinci Çağ"ın sonu geldiğinde dünya tamamen mi yok olacak yoksa bir bölüm mü bu tufandan etkilenecek? Maya takvimine ve bugüne kadar yapılan araştırmalara göre bu tufandan en çok Amerika ve Avrupa'nın kıyı şeridi etkilenecek
  • Marduk Gezegeni
    2003 yılının 21 ekiminde Kaliforniya Mount Palomar gözlem üssündeki 1.2 metrelik Oschin teleskobu Marduku dünyadan ilk defa gözlemlemiştir.Vatikan Astronomi Merkezinin yıllardır gizliden gizliye takip ettiği Marduk bu gözlemden sonra 19 farklı ülkenin seçkin bilim adamları tarafından 2003-UB-13 olarak kayıtlara geçirilmiştir.Ancak bütün bunlara rağmen ortak bir noktada buluşulamamış ve marduk gezegeni kimi uzay bilimcilere göre bir efsane, kimilerine göre ise gözlemlenmiş bir gerçek olarak iki ayrı görüşle zihinlerimizde çelişmektedir.

    FELAKET TEORİLERİ VE MARDUK’UN İZLEDİĞİ YOL
    Gizemli gezegen marduk ile ilgili ortaya atılmış bir çok teori ve söylenti bulunuyor.
    * Bunlardan birisi ise Haab takviminin son günü olan 21 aralık 2012 tarihinde Marduk’un dünyamızın uydusu ay kadar büyük olacak şekilde tepemizde olacağı.
    * Bir diğer teori ise marduk gezegeninin 2 defa dünyaya yaklaşacağı,bunlardan birincisi 2012-7 eylülünde,ikincisi ise 27 nisan 2013′de gözlenecek.
    * Marduk hakkında en dehşet verici söylenti ise sanırım bu.Fakat burda verilen tarihler biraz daha farklı.14 şubat 2013′te dünyamız, marduk ile güneş arasına girecek ve en şiddetli fırtınalar,seller,depremler bu tarihte yaşanacak.7 uydusu bulunan marduk gezegeninin uydularından birinin dünyamıza çarpması da ihtimaller arasında.Bunun sonucunda dünyamızın kendi ekseni etrafındaki sönüşü 3 gün aksayacak.Bu da bir yarım kürede 3 gün karanlık diğer yarım kürede ise 3 gün aydınlık demek.Marduk’un insanlar için bir felaket olacağı bu teoriyle ifade ediliyor.Ardından 1 Temmuz 2014′te marduk güneş sistemini terk edecek.

    Bunların tam aksi görüş ise herşeyin daha güzel olacağı yönünde.Maya takviminin 21 aralk 2012 de son bulmasıyla dünyanın çağ atlayarak insanlığın yeni bir boyuta ulaşacağını düşünen araştırmacılar da var.Onlara göre ise bu tarihten itibaren evrenin birçok kesiminden gelen ırklarla insanlık tanışacak ve barış içinde,evrenselliğin tam manasıyla yaşandığı kusursuz bir yaşam başlayacak.


    ( dünyadan 36 milyar kilometre uzakta olan, dünyanın 4 katı büyüklüğünde, gazlardan oluşan kızıl bir gezegen 3600 yılda bir dünyaya çok yakın bir şekilde geçip dünyada bir çok felakete neden oluyor. Bu gezegene Sümerler Niburu yani Geçiş gezegeni diyor. Babilliler Marduk; Cennetin Kralı, Mısırlılar Apep ve Seth, Yunanlılar ise eski yazılarda adı çok geçen Nemesis’i kullanıyor…)




  • Schumann rezonansı

    1952 yılında alman fizikçi Winfried Otto Schumann, atmosferin iyonosfer tabakasından kaynaklandığı düşünülen bir titreşim saptar. Bu titreşmleri inceleyen bilim adamı bunun frekansını 7.8 Hertz olarak hesaplar. Bu buluşun ardından askeri haberleşmelerin bir kısmı bu frekans üzerinden yapılır. Daha sonra bu titreşim üzerinde incelemeler bunun tek bir titreşim olmadığını, 7.8, 14, 20, 26, 33, 39, 45 Hertz’lik yeni titreşim bulunduğunu ortaya koyar.

    Yüzyıllardır sabit olan bu titreşimin 1980’li yıllardan itibaren artış gösterdiği, günümüzde saniyede 12 Hertz’e kadar ulaştığı öne sürülüyor. Bu titreşimin 21 Aralık 2012’de 13 Hertz’e ulaşacağı, böylece insan beyninin çalışma, düşünme frekansına eşitleneceği ve bu sayede insanların artık daha zeki olacağı, bir kuantum sıçramasının yaşanacağı iddia ediliyor.
  • Günümüzün en büyük kahinlerinden bili olarak bilinen Gordon Michael Scallion bugüne kadar yaptığı bir çok tahminde başarılı olmuştu. Kendisinin kahin olmadığını her fırsatta vurgulayan Scallion kendisini Futurist, yani gelecek tahmincisi olarak adlandırıyor. Doğanın ve insanların verdiği tepkilere göre geleceğin nasıl şekilleneceği üzerine bilimsel çalışmalar yürüttüğünü belirten Gordon Michael’in 1980 li yılardan beri çalıştığı ve 2012 için öngördüğü dünya haritasına belki rastlamamış olabilirsiniz.

    İşte 2012 yılı için gelecek tahmincisinin çizdiği dünya haritası ve kıt’aların şekli. Haritadan da görüldüğü gibi beyaz çizgiler kıt’aların bugünkü sınırlarını gösterirken zamanla sular altında kalacak ve 2012 yılında kıt’alar sadece görülen renkli kısımlardan ibaret kalacak. Scallion’un haritasına göre Avrupa neredeyse tamamen yokolurken Ülkemizin ise Anadolu toprakları sağlam görünüyor. ABD trajik bir son yaşamış haritada. Arap yarımadası ve israil de aynı şekilde. Tabi bu harita gelecek tahmincisinin adı üzerinde bir tahminidir. Ancak avrupanın büyük bölümünün ve Amerika kıtasının bazı bölümlerinin sulara gömülme riski birçok farklı teorinin konusunu oluşturmaktadır.

     Kayıp kıta ' MU ' ,Maya Kehanetleri 2012, Dünyanın sonu , İlk İnsan vb. konular




  • Foton Kuşağı

    Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir Kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu Kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton Kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.
    Foton Kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını Kuşatan gazımsı bir Kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton Kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton Kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton Kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton Kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton Kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton Kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.
    Foton Kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton Kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton Kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:
    1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık
    2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)
    3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.
    5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton Kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).


    Kısaca, foton Kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer. Güneş sistemimiz bu Kuşağa girdiği zaman tekrar çıkması 2000 sene sürecek. Foton Kuşağı (Manaşik Halka) kendi etrafındaki dönüşünü 25.860 yılda bir tamamlamakta ve güneş sistemimiz her bir 10.500 yılda bir foton Kuşağına girmekte. Foton Kuşağı torus şeklinde (araba lastiği biçiminde) bir kemer ve bunun kalınlığı (çapı değil, kemerin kalınlığı) 2000 ışık yılı. Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton Kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.




  • Birazdan en baş sayfadan son sayfaya kadar okumaya başlicam...

    Umarim bekledigim konulardir.
  • müslüman olanlar için açıklama yapayım ..

    Öncelikle dinde böyle bir yargı geçmiş mi onun örneklerini vereyim...Bunlar daha birkaçı, fazlasını bulabilirsiniz..

    --Peygamberimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen hadislerde Dünya’nın ömrünün 7000 yıl olduğu bildirilmektedir.
    --Enes Malik 'den tahric etti. O dedi ki, Resulullah (s.a.v.) buyurdu: DÜNYANIN ÖMRÜ, AHİRET GÜNLERİNDE YEDİ GÜNDÜR. Allah-u Teala buyurdu ki: RABBİN KATINDA BİR GÜN SİZİN SAYDIKLARINIZDAN BİN YIL GİBİDİR. Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişcesine ŞU DÜNYANIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNCE SEVAP YAZAR.
    ---Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni 'den rivayet ettiler.
    Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (s.a.v.) 'e anlattım. Bu rüyada Peygamber (s.a.v.) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR.
    (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)

    Yine büyük hadis alimlerinden ve Hanbeli mezhebinin kurucusu olan İmam Ahmed İbni Hanbel gibi birçok alimin birbirlerinden naklettikleri bir hadiste. Peygamberimiz (s.a.v.) kendine kadar dünyada geçen zamanın 5600 yıl olduğunu bildirerek bir takvimin başlangıç tarihine dikkat çekmiştir


    Said Nursi:
    "Ümmetimden bir taife.." fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. "Hak üzerinde olacaktır." (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane (açık ve ortada), belki galibane; sonra tâ 1542 (2117) ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. "Allah'ın emri gelinceye kadar" (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 (2120), kâfirin başında KIYAMET KOPMASINA îma eder. (Kastamonu Lahikası, s. 33)



    Aklınıza birşey takılırsa cevaplamaya çalışırım arkadaşlar ..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi alemeinat98 -- 26 Aralık 2010; 1:37:18 >




  • Allahu Teala’ nın Zatı Ali’leri zamandan münezzehtir. Dolayısıyla kullarının hayat evrelerini idrak etmeleri için iki zaman yaratmıştır. Bu zaman kavramlarının insanlar tarafından müdahale edilemez olanı birinci zamandır. “ İnna lillahi ve inna ileyhi raciun” sürecidir. Yani Allah’tan geldik Allah’a döneceğiz. Bu ifade kâinat içinde yaratılmış olan tüm canlı ve cansız varlıkları kuşatır ve kapsamı içine alır. Aynı zamanda bu süreç kader sırrının kendisidir. İçeriği Allah katındadır. Allahu Teala yarattığı ikinci zaman sürecine DEHR sıfatıyla tecelli etmiş ve bu zamanı kâinatta kendisine yakın kullarının emrine vermiştir. Bu ikinci zaman süreci, birinci zamanın gerisini ve ilerisini bilmeyi ve gezmeyi soyut varlığında taşır. Allahu Teala kainatı ve içindekileri yarattıktan sonra gezegenlere, güneş sistemlerine ve galaksilere kainat içinde belli yörüngelerde zaman tasarrufu altında seyretme emrini vahyetmiştir.
    Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatılmış kainata yemin ederim” Zariyat suresi–7
    Yukarıda ki ayette Allahu Teala’nın bildirdiği üzere üzerinde yaşadığımız Dünya önce kendi etrafında, güneşin etrafında, güneşle birliktede galaksimiz olan Samanyolu’nun içerisinde elips bir yörüngede Allah’tan aldığı emir üzere yol alırlar. Güneş sistemimiz- galaksimiz, Samanyolu içerisinde elips bir yörüngede tur atarken; galaksimizin merkezine yakın karadeliğe yakın noktadan geçerek, Samanyolu’nun dış kısımlarına yakın noktalardan geri dönerek elips yörüngesini tamamlar. İşte bu yörünge bugün maya takvimi olarak bilinen 5126 yılda tamamlanır. İşte mana âleminde galaksimiz içerisinde güneş sistemimizin bir turuna bir NÂKUR yılı denir. Nâkur galaksimizin merkezindeki karadeliğin Kur’anı Kerimdeki adıdır; “fe izâ nukıra fin nâkûr” Müddesir suresi-8. Her ne kadar mealciler bu ayette geçen nâkûr kelimesine sura üfürülme anlamı vermişlerse de sur kelimesi Arapça’da da aynen sur olarak geçer! Buradaki nâkûr kelimesi şiddetli bir güç tarafından emilmeyi kasteder. İŞTE BU GÖKSEL OLAYLARIN EN BÜYÜĞÜ 2011–2012–2013 YILLARININ İÇERSİNDE GÜNEŞ SİSTEMİMİZİN GALAKSİMİZİN MERKEZİNDEKİ KARADELİĞE YANİ KUR’ANI KERİMDE BİLDİRİLEN NÂKUR’ A YAKIN GEÇMESİNDEN DOĞACAK ÇEKİM GÜCÜNÜN ETKİSİYLE OLUŞACAK ÇEŞİTLİ DEPREM, TABİAT OLAYLARI VE NÂKUR UN DUYULACAK MUHTEŞEM SESİDİR.




  • rezerve
  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.