Şimdi Ara

İngiltere niçin krallığı lağvetmiyor? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
42
Cevap
1
Favori
2.052
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • karşılaştırma yaparsak krallık ile yönetilen ülkeler cumhuriyet ile yönetilen ülkelerden çok daha demokratiktir. cumhuriyet ile yönetilen 100'e yakın belki daha fazla ülke vardır bunların arasında ileri demokrasiye sahip olanlar sadece istisna malesef. krallık ile yönetilen ülkelerin demorkasi endeksi cumhuriyet ile yönetilen ülkelerden çok daha fazla.

  • Hiçbir sistem mükemmel değildir. Ne sistemle yönetildiğin de hiç önemli değildir. Başında iyi yetişmiş, iyiliğe ve doğruluğa inanan veya allah korkusu olan, adaletli kişiler varsa her sistem çalışır.


    İnsanoğlu en güzel şeyi bile nefsine yenilip yok edebilir. 1 milyon düzgün adam yetiştirin, bir tanesi çıkar hepsine ihanet edip sistemi çökertebilir.


    Halk oylamasıyla demokrasi oluşmaz. Bir oylama ancak o işin uzmanları arasında yapılıyorsa demokratiktir. Yöneticiliğe (veya herhangi bir işe) kim daha uygun bunu ancak o işin uzmanları bilebilir. Fakat yine de o insanın başa geldiğinde nasıl davranacağını zamanla görebilirsiniz.


    Her şeyin çözümü bilimdir. Bilim ve teknolojide ilerlerseniz öne geçersiniz, hem kendi halkınızı ıslah edersiniz, hem de diğer ülkelere saygı ve korku salarsınız. İnsanlarla uğraşarak hiçbir yere varılmaz.

  • taııbuv kullanıcısına yanıt
    Yallah Arabistana

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • Burda krallığı, şeriatı öven bir ifade yok.

    Atatürkçü, cumhuriyetçi ve laikliği benimsemiş bir insanım.

    Sadece durum tesbiti yaptım.

    https://www.google.com/amp/s/ahvalnews.com/tr/egitim/egitimde-aci-tablo-turkiyede-yetiskinler-okudugunu-anlamiyor-sayisal-analiz-yapamiyor%3famp


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "çalışıyosa elleme" mantığı

  • İngiltere niçin krallığı lağvetmiyor?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Attila neden Roma' yı yok etmedi.
    Çünkü aynı millet olduğunu biliyordu.
    Etrüksler Truva yenilgisinden sonra Aydın ve Manisa civarına yerleşen Truvalıların soyudur.
    Bu yüzden İskender' in Hindistan seferi sonrasında Roma' yı işgal hedefi vardı. Yarım kalan işi bitirecekti...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Neden değiştirmiyorlar diye sözünü ettiğiniz başbakanlı meşruti (parlamenter) monarşi özelde Britanyalı halkların devletlerinin rejim şekli, tarzı, biçemi. Genel kanı başbakanlı bir parlamenter demokratik cumhuriyet ile arasında marjinal bir farklılığın olmadığı ve iki rejim tipinin de "demokratik rejimler" kategorisini teşkil ettiği yönünde. Birisinde sembolik veya seremonik şekilde devleti temsil eden, pratikte yürütme yetkisi kullanmayan kimse "cumhurbaşkanı" ünvanı taşırken öbüründe monarşik bir ünvan taşır ve geleneksel olarak bir aileden otomatik seçilir. Rejimler gelip geçici hükümetlerden farklı şekilde belirli bir gelenekle yerleşirler ve kolay kolay sökülemezler. Sökülmeleri genellikle karın ağrısı bir süreçtir. Kısaca Britanyalıların rejimleriyle demokrasiye de ulaşmış olmalarını göz önüne alırsak lağvetmeler için bir sebep veya teşvik yok ki. Zaten muhafazakarlık da bunda çok etkili.


    Bir yandan her monarşi dediğiniz gibi değil. Bazı modern monarşiler (esasında tarihteki çoğu) ya mutlak monarşidir ya da mutlak olmasa bile oligarşik, teokratik bir yapıdadır. Haliyle demokratik değildirler tıpkı bahsettiğiniz şekilde pek çok cumhuriyetin de aslında gerçekten demokratik olmadığı gibi. Bir yandan İspanya gibi "merşuti monarşiler" pratikte demokratik cumhuriyetler olarak işlerken Kuzey Kore gibi bazı ülkeler pratikte mutlak monarşiyi "cumhuriyet" kisvesine sokarlar. Ortadoğu'daki teokratik monarşiler misal son derece iptidai siyasi yapılardır. Eğer Türkiye'de teokratik Osmanlı monarşisi kaldırılmasaydı aşağı yukarı İran Şahlığı veya Suudi Arabistan ayarında bir monarşi olurduk. Şu anki iktidarın mutlak monarşi özentiliğine rağmen Ortadoğu'daki tek seküler ve sivil demokratik cumhuriyet niteliğine sahip olmazdık ve bununla takdir toplamazdık. Konu başlığı altındaki vizyon yoksunu Atatürk düşmanlarına ithafen de yazıyorum bunu. Utanç verici yorumlar yapılıp üstüne bunlar artılanmış. Yazık.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Oranın işçi partisinin lideri ideolojosinden ötürü kaldırıcaz falan diyor ama
    neden yıksınlar ki? Zaten ülke idaresinde pratikte sözü yok. Ama kraliyet ailesinin ülkeye turizm geliri vs. çok fazla. yumurtalayan tavuğu neden kesesin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • maviufuklar M kullanıcısına yanıt
    Arthur ile Ertuğrul ismi arasındaki benzerlikle alakalı şaka yapmış. Ertuğrul yazan her yerde Arthur yazıyor farz et.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Teşekkürler.

    Bir noktaya katılmıyorum.

    Osmanlı devam etseydi; Arabistan, İran benzeri bir monarşi değil, İngiltere'ye yakın bir monarşi olurdu. Zaten Osmanlı'nın son yıllarında padişahın yetkileri alınmıştı, ipler İttihat ve Terakki diktasının elindeydi. Osmanlı Hanedanı fiilen bitmişti. Emre Kongar'a göre bir devlet ekonomik özgürlüğünü kaybettiğinde yıkılmıştır. Bu nedenle eskiden hükümdarlar kendi adlarına para bastırırlardı. Duyûn-u Umûmş kurulduğunda tğm malî işler Osmanlı'nın kontrolünden çıkmıştı. Yani Duyûn'u Umûmî kurulduğunda Osmanlı yıkılmıştı.

    Yani Cumhuriyet Osmanlı hanedanına karşı değil İ.T. diktasına karşı kuruldu.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bir devletin Krallık veya İmparatorluk sistemine olan uygunluğu hakkında bir yorum yapmak kendi adıma mümkün değil. Modern çağda Krallık veya İmparatorluk sistemlerinin halen devam etmesinin doğru ve yanlış olduğunu da söyleyemem kendi adıma. Ayrıca Krallığın veya İmparatorluğun modern çağda uygun olup/olmadığının tartışması açılmadan hemen bu sistemlerin doğru olmadığı ön kabülünden yola çıkarak açılmış bir konu ki ben ilk önce bu konu hakkında bir cevaba ulaşmadan bu konuyu tartışmaya dökmenin doğru olduğunu düşünmüyorum.


    Bu konu da bahsedilen İngiltere Krallığı'nın tarihi, gelişimi hakkında ve ardından toplumun sosyolojik yapısı hakkında bilgi sahibi olup ona göre bu konuya yaklaşmamız gerekli diye düşünüyorum bu konuda.


    İngiltere, Norveç, İsveç, İspanya, Hollanda gibi sembolik(?) İmparator veya Kral'a sahip olan devletlerde, Kraliyet Aileleri tüm haklarından feragat ederek ellerindeki gücü halka vermişti doğru hatırlıyorsam.


    Krallık veya İmparatorluğun lağvedildiği ülkelere bakarsak kendi halkları ile baya sorun yaşamışa benziyorlar. En basit örnek olarak Fransa, Çin, Rusya ve Osmanlı'yı örnek olarak gösterebiliriz sanırım.


    Krallıkların lağvedildiği toplumlarda halk durumdan memnun değildi, halk durumdan memnun olmayınca da devrimlerle de lağvedildiler. Bu devletlerde Kraliyet ailelerinin devletin çıkarı için değilde sadece kendi çıkarıyla hareket ettiğini de ayrıca düşünebiliriz son dönemlerinde.



    Şayet ben Ortadoğu coğrafyası için Krallık veya İmparatorluk sisteminin uygun olduğunu düşünmem ayrıca.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Herattaa -- 31 Ocak 2022; 18:48:22 >




  • Duyun-u Umumi Osmanlı borçlarını bir düzene soktuğu için o kadar da kötü bir kurum değil aslında. Tabii aşırı borçlanmak kötü ama Duyun-u Umumi'nin Osmanlı borçlarının iyicene çığırından çıkmasına engel olduğu ve Osmanlı devletinin ömrünü borç veren büyük devletlerce parçalanma tehlikesine karşı uzattığı söylenebilir. İttihat ve Terakki'den sonra Vahdettin zamanında padişah geleneksel yetkisini belirli ölçüde yeniden kazanıyor. İttihat ve Terakki düzeni devam etmiyor. Birinci Dünya Savaşı'nın bitimiyle piyasadan kalkıyor. Osmanlı eğer yıkılmasaydı İngiltere benzeri, pratikte seküler ve demokratik bir meşruti monarşiye evrilmesi için fazla bir sebep göremiyorum.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • taııbuv kullanıcısına yanıt

    Şu yorumu yapmak için hayatında 1 tane bile "Gerçek" tarih kitabı okumamış olmak gerekiyor. Şaka gibi 8 kişi artılamış bir kişi bile bu yoruma yanıt vermemiş.


    Dostum sen Osmanlı'ya ne zannediyorsun. O gordugun koca haritada Osmanlı' nın rengi ile cizilmiş her km2 toprakta mutlak hakimiyeti mi var zannediyorsun Bugunkü Cumhuriyette oldugu gibi?


    Hayır Osmanlı özellikle gerileme dönemine girdikten sonra pekçok benzer imparatorluta ve devlette oldugu gibi bütün değil parçalı bir yapıda. Bir devlet degil de bir devletler veya beylikler - Emirlikleri topluluğu gibi bir işleve sahipti. Burada soyle bir anlaşma vardı. Sen o topraklarda hüküm süreceksin, de facto kral haline geleceksin ben ise burada seni sözde valim ilan edip sana belli bir meşruiyet kazandıracağım.


    Keza Mısır ornegin bir Osmanlı eyaleti olmasına karsın pratikte valiliğin babadan oğula! Geçtiği bir krallık hüviyet kazanmıştı. Suriye ve Irak valileri başına buyruk hareket eden kimselerdi. Tunceli bölgesi ve doğunun büyük bölümü de facto yarı bağımsız kabilelerin - aşiretlerin yönetimindeki. Osmanlı kendi iktidarına açık bir meydan okuma olmaması karsılıgında devlet otoritesini bu bolgelerdeki yerel beylere, - ağalara ve benzerlerine terk etmeyi kabullenmiş. Tunceli bölgesi yuz yıldan fazla suredir o bolge deki eşkıyaların haraç kestiği, cevreye akınlar ( Aklı olan hiç kimse donuna kadar soyulmak istemiyorsa oradan geçmezdi) duzenlediği ve ganimetleriyle kafalarına göre takıldığı bir bölgeydi.


    Devlet bu unsurları otoritesi altına alamadığı için onlarla anlaşma yoluna giderdi. Yani Cidde valisine şuraya saldır değil eğer şuraya saldırırsa sana şu valiliği de vereceğim derdi veya keza aşiretlerin Osmanlı ordusuna katılmak karsılığı da bir sürü imtiyaz edindikleri anlaşmalar yapılırdı.


    Dolayısıyla Osmanlı döneminde zaten devletin İstanbul'u çevresindeki küçük bir bölge dışındaki otoritesi son derece sınırlı bir hale gelmiştir. Keza örneğin çok uzak değil Arnavutluk ve taselya hatta Mora Tepedelenli Ali Pasa'nın elindeydi. Kendisi sözde Osmanlı valisiydi fakat devletin çağrısına kafasına göre ( veya çıkarlarına) uyup uyumamakta serbesttir. Kendi ordusu ve yönetimi vardı hatta o dönemde görebileceğimiz üzere bağımsız biçimde yabancı devletle görüşüp kendi anlaşmalarını imzalardı. O donemde Osmanlı'nın durumu buyuk oranda bu sekildeydi.


    2. Mahmud iktidara gelip güç bela Yeniçeri ocagını dağıttıktan sonra. İmparatorluğun dıştan bakıldığında bütün ancak içeride tamamen birbirinden kopuk bu yapısını görüp ayanlarla buyuk bir mücadele içine girmiş ve merkezi otoriteyi tekrar sağlamak için büyük bir caba sarfetmiştir fakat ancak sınırlı olcude basarılı olmuş ve kendisinden sonra bu duzen devam etmiştir.


    Peki Cumhuriyet döneminde ne olmuşta doğuda bunca karışıklık ve sorun çıkmıştır. Ne oldugunu sana söyleyeyim. Cumhuriyet Osmanlı döneminde sözde otonom ve yarı bagımsız halde olan yerel ağ ve aşiretlerin yönettiği bölgeleri merkezi otoriteye bağlayıp ülkenin otoritesini tüm sınırlara ulaştırmak için harekete geçtiğinden bütün bu olaylar ortaya çıkmıştır. Tuncelide ve doğudaki bütün siyasi otonom yapılar lağv edilmiş Osmanlıyı tehdit eden veya devlet memurlarının giremediği de facto ( devletin güçsüzlüğü nedeniyle boşlukları dolduran) alanlar ortadan kaldırılmıştır. Atatürk döneminde Osmanlı döneminin zayıf merkezi otorite ve feodal düzene dayanan ilkel örgütlenme biçimi modern ve merkezi hükünetin tüm sınırlara hakim olduğu bir düzene evrilmiş ve devlet tüm topraklarında mutlak otorite kurarak tum sınırlarına eğitim sağlık ve idari sistemlerini ulaştırmuıştır.


    Kısacası Cumhuriyet batıda yuzyıllar önce gerceklesen mutlak merkezi otoriteyi sağladığı için bundan zarar gören hoca, hacı, seyh, şıh, ağa, seyid bilmem ne bela her kimse çıkarlarını yitirenler devlete son derece sert bir biçimde doğal olarak karşı koymuş ve Osmanlı'nın yıllarca sürüncemede bıraktığı bu nedenle devletin zayıf düştüğü bu konu Cumhuriyet döneminde zorda olsa halledilmiştir ve Türkiye idari biçimde bir Fransa - İngiltere ve Almanya gibi mutlak devlet otoritesini tüm sınırlarına ulaştırmayı başarmıştır.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 1 Şubat 2022; 12:53:4 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Çünkü silkecekleri yerlere demokrasi götürüyorlar.Demokraside her türlü oyun dönebilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Batinin bir cok ulkesi ozerk boglelerden olusuyor hangi merkezi yapi? Merkezi otoritryi sağlamlaştırmak dil yasaklamak ile mi oluyormus? Son donem osmanli'da Kürtlerden olusan devlete bagli bir ordu vardi hamidiye alaylari. Bu ordu kurtlerden olusuyordu ve abdulhamid'e kurtlerin babasi derdi kurtler. Devlete baglilardi. Bunlari pkk'ya cevirmek cumhuriyetin özeti. Merkezi otoriteyi bizim gibi sağlayan avrupa'da niye boyle meseleler cikmamis? Merkezi otoriter zaten olmamali izmir ile Diyarbakır ayni yerden yönetilemez.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • taııbuv kullanıcısına yanıt

    Etnik şiddetin en acı tezahürlerini yaşayan bir imparatorluğun mirasçısı olarak ve dahası Cumhuriyet ilanının ardından ise hem ülke içerisinde hemde çevre ülkelerde yine etnik şiddet ve katliamların taze anıları gözümüzün önündeyken Türkiye'nin gelecekte acı olaylar yaşamaması için ve bu ülkede gerçekten bir demokrasi ve refah olması için yapılması gereken tek şey yapılmaya çalışıldı.


    Anadolu'daki insanlar tek bir kimlik altında birleştirilip bugün doğudaki ırkçıların körüklediği etnik nefretin en başından önüne geçilmesi. Fakat ogün başarısız olduğumuz için bugün onbinlerce insan öldü ve ölmeye devam ediyor. Milyonlarca insan ırkçılık nedeniyle birbirinden nefret ettirildi ve çocukça bir kabilenin mensunu olmakla övüneceğim diye geleceğini, çocuklarının geleceğini kararttı.


    Bugün Avrupa'da bile merkezi otoritenin oturtulamadığı yerlerde o kadar zenginliğe ve refaha karşın ayrılıkçı hareketler görülüyor. Bask bölgesi keza İskoçya bağımsızlık referandumları buralar hep gelecekte çok tehlikeli gerilimlere gebe. İşte Türkiye'nin bu tehlikelerden kaçınabilmesinin tek yolu halkını unification etmek ve tek kimlik altında birleştirip yabancılaşmayı ortadan kaldırarak nefretin önüne geçilmesiydi. Fakat bu başarılamadığı için üniversitelerde, sokaklarda insanların ırkçılıkla beyinleri yıkanıp dağlardan bellerine bomba bağlayıp havaya uçmaya ikna ediliyorlar. Anlamsız bir nefretle doldurulup sürekli sanki ülkenin içerisinde bir düşmanla savaşılıyormuş havası veriliyor.


    İşte Cumhuriyet bunun önüne geçmek için insanları birleştirip bundan 100 200 yıl sonra zaten kendiliğinden yok olacak etnik unsurları tek bayrak altında, yeni bir kimlik vererek barış ve huzur içerisinde yaşayan bir toplum yaratmak istedi. Bu olsaydı bugün enerjimizi bu çocukça kavgalar yerine refah ve huzurumuz için harcayabilirdik. Fakat aynı 100 yıl önce Araplara veya Ermenilere veya Rumlara yapıldığı gibi ülkedeki kürt etnik unsurları kaşınarak Türkiye'nin zayıflatılmasına fırsat tanınıyor.


    Karşı taraftaki insanlar artık tamamen ırkçılığa teslim olduğundan bu ülkede huzur ve refahın gelecekteki varolması pek mümkün görünmüyor. Çözüm sürecinde hdpli ırkçıların istediği herşey verilmesine karşın bu fırsatın doğunun komple silahlandırılması için kullanılması örneğinfde olduğu gibi gelecekte Türkiye'nin zayıfladığı bir senaryoda malesef Bosna veya Karabağ'da yaşandığı gibi karşılıklı kanlı olayların olacağı bir gelecek dışında Türkiye'nin bir çıkış yolu artık kalmadı...


    Senin dediğin şey yani Diyarbakır'ın yönetimi ayrı olsun lafı Türkiye'nin kendi eliyle kendisini parçalama adımını atması olur ki dünyadaki hiçbir ülke topraklarını güzellikle terketmez. Ayrıca savaş o kadar tahmin edilemez birşeydir ki gelecekte bu ülke karanlık bir savaşın içerisine çekilirse kimin başına ne geleceği tamamen o günkü bir dizi rastlantısal olayın sonucuna bağlı olacak ve Anadolu'nun tarihi o gün yeniden yazılacaktır. Çünkü bugün ırkçılık ve etnik milliyetçilik yoluyla oluşturulmuş çıkmazın barışçıl bir çözümü olabileceğini artık ben göremiyorum.





  • Devleti bir araya getiren organlar birbirini denetliyormu ? Yargi tam olarak bagimsizmi ? Devletin kanun cikarma mekanizmasi duzgun isliyormu ?


    Bir devlette bunlar adam gibi islemedikten sonra yonetim sisteminin adi veya sekli cokmu onemli ?

  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.