Şimdi Ara

İlk iphone'un yaratılışının bilinmeyen hikayesi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
31
Cevap
7
Favori
3.021
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 4 Ekim tarihinde New York Times'ta Fred Vogelstein tarafından ilk iphone'un hangi süreçlerden geçerek gün ışığına çıktığı ile ilgili daha önce bahsedilmemiş bilgiler içeren bir yazı yayınlandı. Bugün ekşi sözlükte gezerken spongeworthy isimli yazarın bu muhteşem yazıyı çevirdiğini gördüm ve buraya eklemek istedim. Teknolojiye ilgi duyan herkesin bu keyifli yazıyı okumasını tavsiye ediyorum. Çeviri için tekrar @spongeworthy ye teşekkür ederim.

    ve steve iphone’a “ol” dedi

    campbell’dan san francisco’ya 90 kilometrelik yol en keyifli yolculuklardandır. yolculuk çoğunlukla santa cruz dağlarının doğusuna dayanan, çok büyük ve şaşırtıcı biçimde boş bir otoban olan junipero serra otobanından vızıldayarak devam eder. silikon vadisinde şirketlerini yeni kurmuş kodamanları ferrarilerini denerken görmek için de en iyi yerlerden biridir. aynı zamanda da cep telefonu sinyali için en kötü noktalardandır. bu yüzdendir ki, 8 ocak 2007’nin sabahında andy grignon’un düşünceleriyle yanlız kalması için kusursuz mekandı.

    bu grignon’un işe her zamanki rotası değildi. campbell’ın hemen batısında bulunan cupertino’da, apple’da kıdemli mühendis olarak çalışmaktaydı. işe olağan yolculuğu tam 11 km idi ve tam 15 dakika sürüyordu. ancak bugün farklı bir gündü. bu gün patronu steve jobs’un san francisco macword ticaret fuarında tarih yazmasına tanıklık edecekti. apple hayranları yıllarca ceplerinde birden fazla cihaz taşımamak için jobs’a ipodlarına telefon özelliği eklemesi için yalvarmıştı. jobs bu dileği gerçekleştirmek üzereydi. grignon ve birkaç meslektaşı geceyi yakınlardaki bir otelde geçirecek, takip eden sabah da saat 10’da tüm dünya ile beraber jobs’un ilk iphone’u tanıtmasını izleyeceklerdi.

    grignon arabasını kuzeye doğru sürerken hiç heyecanlı hissetmiyordu. tam tersi dehşetengizdi. silikon vadisinde sahnede arzı yapılan çoğu ürünün tanıtımı önceden kaydedilmiştir. ‘niye kötü internet veya cep telefonu bağlantılarının aksi takdirde güzel olacak bir ürün sunumunu berbat etmesine izin verelim ki?’ diye düşünülür. ancak jobs her zaman canlı sunumda ısrarcıydı. onları büyüleyici yapan şeylerden biriydi bu. fark edilebilir gösterim arızalarının neredeyse hiç olmaması onun efsanesini oluşturan nedenlerden sadece biriydi. ancak grignon gibi işin arka planında olanlar için hayatlarının sadece az bir kısmı daha stresliydi.

    grignon iphone’un içindeki tüm telsizlerden sorumlu kıdemli yöneticiydi. bu çok büyük bir iş. cep telefonları bugün bize sayamayacağımız kadar fayda sağlıyor ancak işin temelinde sadece şaşaalı iki taraflı telsizler. grignon iphone’un telefon olmasını sağlayan donanımdan sorumluydu. eğer cihaz aramalar yapamasa, bluetooth kulaklıklara veya wifi internete bağlanamasa buna cevap verecek olan girgnon’du. iphone’un ilk mühendislerinden biri olarak hayatının iki buçuk senesini – çoğunlukla haftada yedi gün – bu projeye adamıştı.

    grignon önce apple kampüsünde sonra da san francisco moscone center’da sunumun yapılacağı yerde iphone prova takımındaydı. steve jobs’un 90 dakikalık gösterisini hatasız, arızasız tamamladığına çok nadir rastlamıştı. jobs sunumu üzerinde 5 gündür çalışıyordu ancak provaların son gününde bile iphone hala durduk yere telefon konuşmalarını kesiyor, internete bağlanamıyor, donuyor veya kapanıyordu.
    “başlarda provalarda olmak çok havalı filandı, arka sahneye geçiş kartı gibiydi” diye anlatıyor grignon. “sadece seçilmiş bir azınlığın katılmasına izin veriliyordu. ama hızlı bir şekilde rahatsız edici hale geldi. kendini tamamen kaybettiğini çok nadir gördüm ama olduğu oluyordu. doğrudan bir şekilde sana bakıp çok yüksek ve sert bir sesle ‘şirketimi s***p atıyorsun’ veya, ‘başarısız olursak senin yüzünden olacak’ diyordu. çok hararetliydi. her zaman yerin dibine girmiş gibi hissederdin.” grignon da provalardaki diğer herkes gibi biliyordu ki eğer o arızalar gerçek sunumda olursa jobs bu hatalar için kendisini suçlamayacak. “sanki gösterimin üzerinden yüz kere geçmiş gibiydik ama her seferinde bir şey ters gidiyordu.“ diye ekliyordu grignon. “hiç iyi bir his değildi.“
    hazırlıklar çok gizliydi. perşembe gününden bir dahaki haftanın sonuna kadar apple moscone center’ı ele geçirdi. sahne arkasına iphone’ları saklamak ve test etmek için 3’e 3 metrelik elektronik laboratuvarı kuruldu. onun yanına da jobs için içinde kanepesi ile yeşil oda inşa edildi. sonra da bir düzineden fazla güvenlik görevlisi bu odaların önüne ve binadaki daha birçok odaya günde 24 saat koruma için atandı. hiç kimse içeri kimlikleri elektronik olarak kontrol edilip ardından jobs’un şahsi olarak onayladığı asıl liste ile kıyaslanmadan içeri alınmıyordu. jobs’un provasını yaptığı oditoryum çok küçük bir grup yönetici hariç herkesin limitleri dışındaydı. jobs dışarı bilgi sızmasıyla o kadar takıntılıydı ki apple’ın anlaştığı bütün taşeronların – salon düzenini ayarlayan insanlardan ışık ve ses sitemini ayarlamakla görevli insanlara kadar – bir gece öncesinden binada yatmasını istedi. neyse ki yardımcıları aksine ikna ettiler.
    grignon iphone’un tanıtımının normal bir ürün tanıtımı ile bir olmadığını biliyordu, ama kimse ne kadar çığır açan bir an olacağını ön göremezdi. yedi yıllık süre içerisinde iphone, ipad ve nesilleri silikon vadisinin tarihinde en önemli buluşlar arasında yerini aldı. sıkıcı cep telefonu sektörünü değiştirdi. yeni ve inanılmaz karlı bir yazılım sektörü için platformu sağladı – mobil uygulamalar, 2008’de satılmaya başladıklarından beri 10 milyar $ ciro oluşturdular. multi-milyar dolarlık kişisel bilgisayar sektörünü alaşağı ettiler. masaüstü ve laptop satışlarını ipad satışları ile birleştirirseniz apple şuan yeryüzündeki en büyük şahsi bilgisayar üreticisi. geçen yıl aşağı yukarı 200 milyon iphone ve ipad satıldı, bu dünya çapında satılan arabaların iki katı.

    etki sadece ekonomik değil aynı zamanda kültürel de oldu. apple’ın buluşları insanlığın makinelerle iletişim yolunu tamamı ile yeniden yazdı. sadece fare yerine artık parmaklarımızı kullandığımız için değil. akıllı telefonlar beyinlerimizin birer uzantısı haline geldi. insanların bilgiyi alma ve işleme yolunu temelden değiştirdi. kitabın, gazetenin, telefonun, radyonun, ses kaydedicisinin, fotoğraf makinesinin, kameranın, pusulanın, televizyonun, dvd’nin, bilgisayarın, cep telefonunun, bilgisayar oyununun ve ipod’un birer birer yaptıkları etkileri düşünün. akıllı telefon bunların hepsi ve cebinize sığıyor. teknolojisi okullarda öğrenme biçimimizi, doktorların hastalarıyla ilgilenme şeklini, seyahet etme ve keşfetme biçimlerimizi değiştiriyor. eğlence ve medyaya tamamen yeni şekillerde ulaşılıyor ve tecrübe ediliyor.
    ama yine de bugün apple kuşatma altında. 2007’nin sonunda google android’i açıklayalı beri – ve akıllı telefon ile diğer mobil cihaz dünyalarını ele geçirme planlarını - google sadece iphone’la rekabet etmeye kalkmadı, bu rekabette başarılı oldu. android 2010 yılında tutulmaya başladığından itibaren popülerlikte patladı. dünya akıllı telefon pazar payı %80’e yaklaşıyor, appleınki ise %20 altına düştü. ipad’ler konusunda da aynı yönde bir gelişim gözlenmekte, 2010 yılında ipad tablet piyasasının %90’ını oluştururken bugün satılan tabletlerin %60’ı android.

    apple hayranlarını en çok endişelendiren de şirketin gittiği yönü bilmemeleri. ekim 2011’de jobs öldüğünde akıllara gelen soru tim cook’un onun başarısını sürdürüp sürdüremeyeceği değil, herhangi birinin o başarıyı sürdürüp sürdüremeyeceği idi. apple’ı jobs yönetirken şirket bir devrim makinesiydi. her üç beş senede bir ezber bozan devrimsel ürünler tanıtıyordu. biyografisini yazan walter ısaacson’a yeni bir büyük buluşun yolda olduğunu söylemişti; televizyonda devrim. ancak cook altında bu konuda henüz birşey peydahlanmadı ve yatırımcılardaki güvensizlik aşikar. apple ürün tanıtımları eskiden hisse fiyatlarını rutin şekilde yüceltirdi. eylül ayında cook en son akıllı telefonları iphone 5c ve iphone 5s’i tanıtınca apple hisseleri %10 düştü. bir sene önce bir hisse senedi 702$ fiyatı ile apple’ı dünyadaki en değerli şirket yapıyordu. bugün ise o zirveden %25’den bile fazla düşmiş durumda.

    steve jobs ile herhangi birini karşılaştırmak haksızlık. apple ceo’su olarak geçirdiği iki senede de tim cook, steve jobs’un kendisine apple’ı jobs olsa nasıl yapardı mentalitesi ile değil, cook nasıl uygun görür mantığı ile yönetmesi gerektiği nasihatını verdiğini ve kendisinin bunu uyguladığını aldığı kararlar ile çok net belli etti. iphone’un nasıl var olduğuna dönüp bakarsanız eşsiz bir adamın imkansızı talep etmesi – ve olağandışı gücü – ile var olmuş olduğu çok açık.

    jobs’un iphone’u ocak 2007’de tanıtma kararı ile oynadığı kumarı abartmak imkansız. sadece apple’ın daha önce hiç yapmadığı bir şey olan telefon tanıtmıyordu, bunu bir de çalışmayan bir prototip ile yapıyordu. iphone bir altı ay daha satışa çıkmayacak olsa da dünyanın bir tane istemesini, hem de hemen o gün, istiyordu. gerçekte ise yapılması gereken şeyler listesi devasa idi. bir üretim bandı hala kurulmamıştı. yüz civarında iphone bulunmaktaydı ve kaliteleri çok farklıydı. bazılarının ekran ile plastik çerçevesi arasında farkedilebilir büyük bir boşluk vardı, diğerlerinin ekranında sürtünme izleri vardı. ve telefonu çalıştıran yazılım hatalarla doluydu.

    iphone bir şarkı veya videonun bir kısmını oynatabiliyordu ancak bütün bir parçayı çökmeden, hatasız oynatamıyordu. önce bir e-posta gönderip sonra internette gezinirseniz çalışıyordu. ama tam tersi sırayla yaparsanız çalışmıyordu. saatler süren deneme yanılma ile mühendisler ‘altın yol’ dedikleri bir şey geliştirdi. belirli şeyler, belirli yollar ve sıra ile telefonu ‘çalışıyor’ gösterecek şekilde yapılıyordu.
    ama jobs altın yolda kalsa bile iphone’u fonksiyonel yapmak için son dakika çözümleri gerekiyordu. tanıtım gününde grignon’un telsizlerini çalıştıran yazılımda hala hatalar vardı. iphone’un hafızasını yöneten yazılımda da hatalar vardı. ve kimse jobs’un gösterim iphone’ları için istediği ek elektroniklerin bu sorunları daha kötü yapıp yapmayacağını bilmiyordu.

    jobs sahnede kullanacağı iphone’un ekranındaki görüntünün sahnede bulunan dev ekrana verilmesini istiyordu. bir cihazı dev ekranda göstermek için çoğu şirket o cihazı kamera ile çeker, ama jobs için bu kabul edilemezdi. seyirciler parmaklarını iphone ekranı üzerinde görürdü ve bu sunumunun görüntüsünü lekelerdi. bu yüzden apple mühendislerine sahnede kullanılacak iphoneların arkasına ek devre kartları ve video kabloları eklemeleri için haftalar harcattı. video kablolar projektöre bağlanacaktı ve mesela jobs iphone’da takvim ikonuna dokunduğu zaman parmakları gözükmeyecekti ancak ekrandaki dev görüntü parmaklarının emirlerine tepki verecekti. etki büyülüydü. seyirciler sanki iphone’u ellerinde tutuyor gibi hissetmişti. ama iphone’un diğer önemli problemlerini düşününce, düzeneğin sorunsuz çalışmasını sağlamayı savunmak o zaman zordu.

    iphone’un wi-fi telsizini yöneten yazılım o kadar tutarsızdı ki grignon ve takımı wifi sinyalleri çok uzağa gitmek zorunda kalmasın diye telefonun antenlerini sahne dışından gelen kablolara bağlayarak uzatmak zorunda kaldı. ve seyircilerin kullanılan frekansa girmesi engellenmeliydi. “baz istasyonunun kimliği saklansa bile“ – yani laptoplar wifi aradığı zaman listede gözükmemesi - “seyirciler arasında 5,000 bilgisayar manyağı vardı, o sinyali bir şekilde bulup yakalarlardı.“ çözüm ise kablosuz yazılımı değiştirip amerika’da değil japonya’da imiş gibi kandırmaktaydı. japon wi-fi’ı a.b.d.’de yasaklı olan bazı sinyalleri kullanır.

    jobs’un sahneden yapmayı planladığı telefon görüşmelerinin başarılı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamak için daha fazla yapabilecekleri şey yoktu. grignon ve takımı sadece kaliteli bir sinyal gelmesini sağlayıp, sonra dua edebilirlerdi. çekim gücünün yüksek olmasını sağlamak için at&t’nin – iphone’un telefon operatörü – mobil baz istasyonu getirmesini istediler. daha sonra jobs’un onayıyla telefonun ekranını programladılar ki telefon gerçekte ne olursa olsun 5/5 sinyal gücü gösterecekti. jobs’un aramaları yapacağı 2 dakikada telsizlerin çökme olasılığı düşüktü ancak 90 dakikalık sunum sırasında bir yerde çökmesi yüksek ihtimaldi. “eğer telsiz şüphelendiğimiz gibi çökse ve yeniden başlasa bile seyircilerin buna tanıklık etmesini istemiyorduk. o yüzden hep 5 çubuk gösterecek şekilde programladık“ diyor grignon.

    bu yamaların hiç biri iphone’un en büyük problemini çözemedi; telefon hafızası çok sık bitiyordu ve yeniden başlatmak zorunda kalınıyordu. bu problemle başa çıkmak için sahnede jobs’un yanında birden fazla iphone vardı. birinin hafızası azalırsa o yeniden başlayana kadar diğerini kullanacaktı. ama jobs’un her şeyi canlı göstererek tanıtacağını düşünürsek grignon çok fazla potansiyel hatanın var olduğu kanaatindeydi. eğer felaket bir düzine demo sırasında üzerine çökmese bile büyük finalde jobs telefonun ana özelliklerini aynı anda, aynı telefonda yaparken kesin çökerdi. biraz müzik çalıp biriyle telefonda konuşacak, sonra onu bekletip başka biriyle konuşacak, bir fotoğraf bulup onu telefonda ikinci konuştuğu kişiye yollayacak, birinci arayan için internetten birşey bakacak ve müziğine geri dönecekti. “ben ve ekibim bu konuda çok gergindik. o telefonlarda sadece 128 megabayt hafıza vardı – belki 2 düzine büyük dijital fotoğrafa eş değer – ve henüz geliştirilmeleri bitmediği için bütün uygulamalar büyük ve şişikti“ diyor grignon.
    jobs kendini böyle köşelere sıkıştırmazdı. bir başkan olarak çok iyi biliniyordu, çalışanlarını imkansızı yapmaları için ne kadar zorlayabileceğini biliyordu. ama her zaman eğer imkansız gerçekleşmez ise bir b planı vardı.

    ama iphone apple’ın üzerinde çalıştığı havalı tek şeydi. iphone o kadar zaman isteyen ve herkesi kapsayan bir projeydi ki bir yedek plan yoktu. grignon: “iphone vey apple tv vardı. eğer macworld’a apple tv ile gitsek – herhangi bir televizyona itunes’u bağlayan kutu – bütün dünya ‘bu ne be?’ derdi.“
    kariyerinin en önemli anlarından birinin patlayabileceği fikri grignon’un karnını ağırıtıyordu. 2007’ye kadar resmen kariyerinin tamamını apple veya alakalı şirketlerde geçirmişti. 1993 yılında ıowa üniversitesindeyken arkadaşı jeremy wyld ile newton messagepad’i internete kablosuz bağlanabilecek şekilde yeniden programlamıştı. newton ürün olarak başarısız olmuş olsa da çoğu insan hala onu ilk elde taşınan bilgisayar olarak tanımalamakta. ve yaptıkları programlama büyük bir olaydı, ikisinin de apple’da işe alınmasına yaradı. wyld newton takımına girdi ve grignon apple’ın meşhur ar-ge laboratuvarında – ileri teknoloji grubu – video konferans teknolojisi üzerine çalıştı.

    2000 yılına geldiğimizde grignon pixo adında, eski bir apple yazılımcısı tarafından kurulmuş, cep telefonları ve diğer ufak cihazlar için yazılım üreten şirketteydi. pixo’nun yazılımı 2001’de ipod’da kullanılınca grignon kendini tekrar apple’da buldu.
    o zamana gelindiğinde de pixo’daki işi sayesinde video konferans teknolojisi haricinde iki alanda daha uzman olmuştu; bilgisayar radyo vericileri (wi-fi ve bluetooth) ve telefon gibi taşınabilir ufak cihazların içindeki yazılımların çalışma prensipleri. grignon vadideki diğer yazılım mühendislerinden çok daha farklı bir dünyada hareket ediyor. çoğu kodlarının çok yer kaplayıp kaplamadığı veya ağır olup olmadığı hakkında düşünmek zorunda kalmaz. masaüstü ve dizüstü bilgisayarlardaki donanım güçlü, ucuz ve değiştirmesi kolaydır. hafıza, sabit disk ve hatta işlemciler bile ucuz bir şekilde değiştirilebilir. ayrıca bilgisayarlar ya devasa pillere bağlıdır ya da duvarlardaki prizlere. grignon’un dünyasında ise büyük olan kod çalışmaz, aynı zamanda küçücük bir pil – bir laptop’u birkaç dakika çalıştırabilecek kadar- bütün gün yetmek zorunda. 2004 sonunda iphone üzerindeki çalışma başlayınca, ilk mühendislerden olmak için grignon’un cephanesi kusursuzdu.

    2007 yılına gelindiğinde duygusal yönden çok bitkindi. 20 kilo almıştı, evliliği stres altındaydı. iphone takımı erkenden fark etmişti ki bir telefon yapmak bir bilgisayar ya da ipod yapmaya hiç benzemiyordu. grignon: “çok dramatikti. apple’dan çıkacak bir sonraki büyük şeyin bu olduğu herkesin kafasına kazınmıştı. müthiş zeki ve ego sahibi bu insanları çok sıkı yerlere bu baskı ile koyunca çılgınca şeyler olmaya başlıyor.“

    şaşırtıcı bir biçimde jobs apple’ın telefon yapması için ikna edilmişti. 2001 yılında ipod tanıtıldığından beri bu hep yakın çevresi içinde bir tartışma konusuydu. kurulan düz mantık basitti: ‘tüketiciler e-posta, telefon görüşmesi ve müzik için farklı cihazlar taşımaktansa tek bir cihazı tercih ederdi.’ ancak jobs ve yöneticileri ne zaman fikri detaylı şekilde incelese intihar görevi gibi gözüküyordu. telefon çipleri ve bant genişliği herhangi bir kimsenin telefondan interneti gezmesini veya müzik indirmesini istemesi için çok ilkeldi. e-posta bir telefona eklenebilecek güzel bir özellikti ama research in motion’ın blackberry’si bunu hızlıca yapıyordu.

    hepsinin üstüne jobs telefon operatörlerinin hiç biriyle ortaklık istemiyordu. o zamanlar operatörler telefon üreticileri ile anlaşmalarda her şeye hakim olmayı bekliyordu çünkü bağlantı onların elindeydi. kontrol manyaklığı ile ünlü jobs onlara bu hakimiyeti vermeyi düşünemezdi bile. 2003 yılında apple motorola’yı satın almayı düşündü ancak yönetim o zamanlar bu şirket için fazla büyük bir hareket olur kararını verdi ve vazgeçti. (iki yıl sonra iki şirket başarısız bir şekilde iş birliği yaptı)
    2004 sonbaharında opratörlerle iş yapmak daha az külfetli bir iş olarak gözükmeye başladı. sprint kablosuz ağ bant genişliğini toptan satmaya başlamıştı. yani bu sprintten toptan alıp satmak anlamına geliyordu, apple kendi telefon operatörü olabilirdi. apple telefonu yapıp operatörlerle hiç uğraşmak zorunda kalmazdı. yönetim kurulunda steve jobs’un olduğu disney, sprint ile böyle bir anlaşma yapmak için pazarlıklardaydı. jobs apple da böyle bir anlaşma yapmalı mı diye bir sürü soru soruyordu. daha sonra 2006 yılında apple’ın cingular ile imzaladığı anlaşmayı (sonra at&t tarafından satın alındı) oluşturmak bir yıldan fazla sürdü ancak apple’ın telefonu yapmak için atlattığı badirelerle kıyaslanınca kolay görünen kısım idi.

    ipod’daki başarıdan dolayı yükseklerde uçan pek çok mühendis ve yönetici telefon yapmanın küçük bir macintosh yapmak gibi olacağını sandı. onun yerine apple 2005 ve 2006’da iphone’un bir değil tam üç farklı çeşit prototipini üretti. o zamanlar projede çalışan bir kişinin iddiasına göre apple iphone’un son halinin tam altı tane çalışan prototipini yaptı, hepsinin donanımı, özellikleri veya dizaynı biraz farklıydı. takımın bazı elemanları o kadar yoruldu ki telefon raflardaki yerini alınca işi bıraktılar. projedeki kilit yöneticilerden tony fadell: “ilk ay’a yolculuk görevi gibiydi. bir projede bilinmeyenlere alışığım ancak burada o kadar çok yeni şey vardı ki afallatıcıydı.“ (2010’da kendi şirketi ‘nest’i kurdu.)
    jobs iphone’un os x’in (her mac’in çalıştırdığı yazılım) değiştirilmiş halini kullanmasını istiyordu. ancak daha önce hiç kimse os x gibi dev bir programı telefon çipinde çalıştırmayı denememişti. yazılım normalinin 10’da biri büyüklükte olmalıydı. milyonlarca satır kod yeniden yazılmalı ya da silinmeliydi ve hiç biri yetmezmiş gibi mühendisler çiplerin hızlarını ve pil tüketimini simülasyon ile bulmalıydı çünkü çiplerin kendileri 2006’ya kadar var olmayacaktı.

    daha önce hiç kimse çok dokunuşlu dokunmatik ekranı ana akım bir tüketici cihazına da koymamıştı. dokunmatik teknolojisi – parmak veya herhangi bir iletken obje tarafından yapılan bir ‘dokunuş’– 60’lardan beri vardı. ‘çoklu’ dokunma, yani iki veya daha fazla parmağın aynı anda algılanabildiği teknoloji çok daha karmaşıktı. hakkında araştırmalar 80’lerin ortalarında başladı. çok iyi biliniyordu ki apple’ın iphone’da kullandığı dokunmatik ekranı tasarlayıp yüksek adette üretimini yapmak çok az şirketin para ve cesaretinin yeteceği bir görevdi. sonraki adımlar – teknolojiyi görünmez bir şekilde camın içine koymak, otomatik düzletme yapacak bir sanal klavye gösterecek kadar akıllı yapmak ve ekranda güvenilir şekilde fotoğraf ve interneti kontrol edecek kadar karmaşık yapmak – onu bir çalışan prototip üretmek için bile inanılmaz pahalı yaptı. çok az üretim bandının çok dokunmalı dokunmatik ekran üretim tecrübesi vardı. tüketici cihazlarındaki dokunmatik ekranların hepsi basınca duyarlı parmak veya kalemle basılan ekranlardandı.(palm pilot ve sonradan çıkan palm trio bu teknolojinin popüler kullanıcılarındandı) çok dokunmalı ekranları yapması kolay olsa bile apple’ın yönetici takımı, ekranda klavye veya zoom yapmak için tıklama gibi geliştirilen özelliklerin tüketiciler tarafından istenen gelişmeler olup olmadığını bilmiyordu.

    2003 kadar erken zamanda bile bir avuç apple mühendisi çok dokunmalı ekran teknolojisini tabletin içine koymayı başarmıştı. projedeki ilk mühendislerden joshua strickon: “hikayeye göre steve tuvalette e-postalarını okuyabileceği bir cihaz istemiş – ürünün açıklaması sadece bu kadardı.“ “ama evden çıkarmaya yetecek kadar pili olan bir cihaz yapamazdınız, veya onu kullanışlı yapmaya yetecek güçte bir çip bulamazdınız.“ 2003’te apple’a katılmadan önce strickon, m.ı.t.’de master tezi olarak çok dokunuşlu bir cihaz yaptı. ancak o ve arkadaşlarının geliştirdiği bu teknolojiyle ne yapılacağı üzerinde fikir birliği oluşmaması üzerine 2004 yılında herhalde kullanılmaz düşüncesiyle apple’dan ayrıldı.
    çok dokunmalı ekranın en büyük savunucularından ve o zamanlar şirketin en üst düzey yöneticilerinden olan tim bucher’ın dediğine göre sorunun bir kısmı da prototiplerin parmak ile değil fare ile kullanılmak için yapılmış bir işletim sistemi olan os x kullanılarak denenmesindeydi. “mac-mini gibi donanım özellikleri olan 10-12 inç ekranlı aletler kullanıyorduk. farklı çok dokunmalı özellikleri gösteren demolar yapardık. bir demo alttan çıkan klavye programıydı – iphone’da iki yıl sonra olan klavyenin ta kendisi – ancak görüntü hiç de güzel değildi, daha çok kablolar, sakız ve balya teli görünüyordu.“
    çok dokunmalı ekran teknolojisini yeni bir telefonun ana özelliği yapma fikrini jobs 2005’te zorlamaya başlayana kadar kimse düşünmüyordu bile. tony fadell, jobs’un yaptığı demolardan birini anımsayarak “tony bir bakar mısın? işte üzerinde çalıştığımız birşey. ne düşünüyorsun? sence bundan bir telefon yapabilir miyiz?“ diye sorduğunu hatırlıyor. “kocamandı, odayı kaplıyordu. tavanda bir projektör vardı ve mac ekranını 1-2 metrekare genişliğindeki yüzeye yansıtıyordu. sonra mac ekranına dokunup objeleri bir yerden bir yere taşıyabiliyor, üzerine çizim yapabiliyordunuz.“ fadell dokunmatik ekran prototipinin farkındaydı ama detaylı bir şekilde bilmiyordu. çünkü o bir mac ürünüydü ve tony ipod bölümündeydi. “sonra da oturup çok ciddi bir beyin fırtınası yaptık yapabileceklerimizle ilgili.“ diye ekliyor fadell.
    fadell’in bu kadar kocaman bir prototipi küçültüp sonra seri üretime geçirmekle ilgili şüpheleri vardı. ama steve jobs’a basit bir ‘hayır’ dememesi gerektiğini de biliyordu. apple’ın yıldızlarından biriydi, şirkete 2001 yılında ipod’un üretimi için danışman olarak girmişti ve bulunduğu yere sıkıntılı teknolojik zorluklar karşısında ürkek olarak gelmemişti. 2005 yılında gelindiğinde ise ipod satışlarının patlamasıyla, 36 yaşında, şirketteki muhtemelen en önemli yönetici haline gelmişti.

    ”nasıl yapılabileceğini anlıyordum.” diyor fadell. ”ama bunu anlamak başka; bir oda dolusu, özel ve tek seferlik yapılmış donanımı alıp, telefon boyuna küçültüp, bundan bir milyon tane üretip bir de bunu mantıklı maliyetler ve güvenilir, sağlam şekilde yapmak başka.” yapılacaklar listesini sadece düşünmek bile yorucuydu. ”teknolojiyi camın içine gömmeyi bilen lcd üreticilerine gidip üretim programlarında yer bulmanız, sonra da dokunmatik ekranda piksellerin kaymalar, parazitler yapmaması için düzeltme ve ayarlama algoritmaları bulmanız gerekiyordu.” ”sadece dokunmatik ekranı üretmek bile başlı başına bir projeydi. yüksek adetlerde üretebileceğimiz ve istediğimiz gibi çalışacak dokunmatik ekranı yapmak için üç veya dört farklı yol denedik.”

    os x’i küçültüp çoklu dokunmalı bir ekran yapmak zor ve devrimsel olsa da en azından apple’ın uzmanlaştığı hünerler arasındaydı. os x’in dizaynını yeniden küçük şekilde tasarlamak için kimse daha donanımlı değildi. apple lcd üreticilerini tanıyordu çünkü her ipod ve laptop içine lcd koyuyorlardı. ancak cep telefonu tamamen yeni bir bölgeydi ve iphone üzerinde çalışanların bu bölge hakkında ne kadar az şey bildiklerini fark etmeleri 2006’ya kadar gerçekleşmedi. apple iphone’un antenini test etmek için test odaları ve ekipmanlar inşa etti. insan kafası modelleri yaptı, kullanıcıların maruz kalacağı radyasyonu hesapladı. bir kıdemlı yönetici ilk iphone’u üretmek için 150 milyon dolardan fazla para harcandığını düşünüyor.

    projenin başından itibaren jobs, en sonunda çıkan ürüne benzeyen, os x çalıştıran, dokunmatk ekranlı bir iphone üretebileceğini umuyordu. ama 2005 yılında ne kadar uzun süreceği hakkında hiçbir fikri yoktu. apple’ın ilk iphone’u jobs’un sunum sırasında şaka yapmak için ekrana yansıttığı iphone’a çok benziyordu – üzerinde eski çevirmeli telefonlar gibi numaralar bulunan bir ipod. prototip gerçekten içinde telefon telsizi bulunan bir ipod idi ve üzerindeki click wheel’ı numaraları girmek için kullanılıyordu. ”piyasaya girmek için kolay bir yoldu ancak bugün sahip olduğumuz cihazlar gibi havalı değildi.” diyor grignon.

    2006 yılının başında yapılan ikinci iphone prototipi jobs’un sonunda tanıtacağı şeye oldukça yakındı. dokunmatik ekranı ve os x’i vardı ama tamamen alüminyumdan yapılmıştı. jobs ve jonathan ıve, apple’ın dizayn şefi, bundan fazlasıyla gurur duyuyordu. ancak ikisi de radyo dalgaları fiziği konusunda uzman olmadığından , güzel görünümlü bir tuğla yarattıklarının farkında değillerdi. radyo dalgaları metalın içinden geçmez. ”ben ve ruben caballero – apple’ın anten uzmanı – yönetim kuruluna gidip steve ve ıve’a radyo dalgalarını metalin içinden geçiremeyeceklerini anlatmak zorunda kalmıştık.” diyor 2008’de apple’dan ayrılan bir mühendis phil kearney. ”ve bu kolay bir açıklama değildi. çoğu tasarımcı sanatçıdır. en son aldıkları fen dersi sekizinci sınıftaydı. ama apple’da güçleri çok fazladır. o yüzden sorarlar ‘radyo dalgalarının içinden geçebileceği ufak bir çatlak niye yapmıyoruz?’ sonra bir de niye yapamayacağınızı anlatırsınız.”

    apple’ın en üst düzey donanım yöneticisi jon rubenstein telefonun boyutuyla ilgili bile uzun süren tartışmaların olduğunu söylüyor. ”ben aslında iki boyut yapmamazı savunuyordum, aynı ipod’da olduğu gibi iphone ve iphone mini olsun istiyordum. birinin akıllı telefon birinin de ‘aptal’ telefon olabileceğini savunuyordum. ama küçük olanla ilgili hiç destek göremedim, ve bu tür projelerde bütün gücünüzü tek bir şey arkasına koymalısınız.”

    iphone projesi o kadar karmaşıktı ki tüm şirkete raydan çıkma tehlikesi atlattı. şirketteki çoğu en üst seviye mühendisler birer birer projeye dahil ediliyordu, bu da diğer işlerde gecikmelere sebebiyet veriyordu. iphone eğer başarısız olsaydı veya hiç bitirilemeyip çıkmasaydı apple uzun bir süre yeni bir ürün tanıtamazdı. projedeki kıdemlı bir yöneticiye göre ise daha da kötüsü, şirketin ileri gelen mühendisleri başarısızlık hüsranıyla apple’dan ayrılırdı.
    bütün bu teknolojik zorlukların üstüne bir de jobs’un gizliliğe verdiği takıntılı önemi koyarsak iphone üzerinde haftada 80 saat çalışan birkaç yüz mühendis ve tasarımcı bundan kimseye bahsedemezdi. eğer apple bir barda arkadaşına anlattığını, hatta eşine bile anlattığını öğrenirse kovulabilirdiniz. bazı durumlarda müdürünüz projenin ne olduğunu size söylemeden önce ofisinde ‘gizlilik anlaşması’ imzalamanız gerekiyordu. sonra projenin ne olduğu size söylendikten sonra gizlilik anlaşmasını gerçekten imzaladığınızı ve gerçekten kimseye söylemeyeceğinize dair söz alan bir kağıt daha imzalatırdı. ”iphone binası olan mor yurt binasının kapısına ‘dövüş kulübü’ yazan bir tabela astık.” diyor apple’ın 2012 apple v. samsung davasında tanıklık yapan ve geçen ekim ayına kadar apple’ın ios yazılımı kıdemli başkan yardımcısı olan scott forstall. ”steve arayüzde çalışmak üzere apple dışından kimseyi işe almak istemiyordu ama bana şirketin içinden kimi istersem alabileceğimi söyledi.” forstall devam ediyor; ”istediğim insanları ofisime çağırırdım ve derdim: ‘şu anki işinde bir süperstarsın. değerlendirmeni istediğim bir başka proje var. sana ne olduğunu söyleyemem. tek söyleyebileceğim gecelerini gündüzlerine katman, hafta sonlarından vaz geçmen gerekecek ve hayatında çalışmadığın kadar çalışmak zorunda kalacaksın.”

    iphone projesinin ilk mühendislerinden biri tanıtımın hemen ardından: ”en sevdiğim kısım tanıtımın hemen ardından tedarikçilerin tepkileriydi.” telefonun kablosuz radyo çipini yapan marvell gibi büyük şirketlere, veya bluetooth çipini yapan csr’a ürünlerinin bir telefonun içinde olacağı söylenmemişti. yeni bir ipod’un içinde olacaklarını sanıyorlardı. ”gerçekten sahte ürün tasarım şemaları ve sahte endüstriyel dizaynlar üretmiştik onlar için.” grignon apple’ın özellikle cingular ve diğer şirketlere de toplantılara giderken diğer şirket çalışanlarını taklit edecek kadar ileri gittiğini söylüyor. ”olay resepsiyondaki, danışmadaki kişinin veya yanından her kim geçerse seni üzerinde apple yazan kart veya rozetlerle görmemesiydi.”

    steve jobs’un gizlilik takıntısının en büyük göstergelerinden biri de kampüsteki ‘kilitli’ yerlerdi. iphone üzerinde çalışmayanların artık giremeyeceği yerler. ”steve bu şeyleri çok severdi.” diyor grignon. ”bölge kurmaya bayılırdı. ama içeri girmesine izin olmayan diğer tüm insanlara koca bir ‘s****r git!’ idi. herkes şirketteki yıldızların kim olduklarına bilir, hepsinin etrafından birer birer yok olmasını ve cam kapılar arkasındaki, senin girmene izin olmayan, koca odalara koyulmasını izlemek insana koyuyor.”
    projenin içindeki insanlar bile kendi aralarında konuşamazdı. elektronikleri dizayn eden mühendislerin yazılım arayüzünü görmesine izin yoktu. elektronikleri test etmeleri gerektiğinde onlara başka bir test arayüzü veriliyordu, gerçek şeyi görmelerine izin yoktu. yazılımda çalışıyorsanız da donanım performansını test etmek için simülatör kullanmanız gerekiyordu.

    ve jobs’un yakın çevresi hariç hiç kimsenin jonathan ıve’nin bina 2’de birinci kattaki yerine girmesine izin yoktu. ıve’nin prototiplerini çevreleyen güvenlik o kadar sıkıydı ki kapıda kartları okuyan ve kapıları açan bilgisayarın içeri girmesine izni olmayan biri olarak kartını okuttuğun taktirde güvenliği çağırdığına inanılıyordu. ”garipti çünkü yanından geçmekten kaçınmanın bir yolu yoktu. lobinin hemen yanında, koca metal bir kapının arkasındaydı. arada bir kapının açıldığını görür, göz ucuyla içeride ne var diye bakmaya çalışırdın ama o kadar, daha fazlasını denemezdin.” diye anlatıyor üniversiteden mezun olur olmaz ilk işi iphone’da çalışmak olan bir mühendis.forstall mahkemedeki tanıklığı sırasında bazı odalara girmek için kartın dört kere okutulması gerektiğini söyledi.

    jobs’un verdiği tarihlere yetişmek için baskı o kadar yüksekti ki normal tartışmalar bir anda bağrışmalara dönüyordu. siniri bozulmuş mühendisler istifa eder, biraz uyuduktan sonra bir iki güne geri gelirlerdi. forstall’ın personel şefi kim vorrath bir kere odasının kapısını o kadar sert çarptı ki içeride kilitli kaldı, iş arkadaşları onu dışarı çıkarmak için bir saatten fazla mesai harcamak zorunda kaldı. ”hepimiz orda durmuş izliyorduk. ama o an durumun ne kadar b*ktan olduğunu fark ettiğin, duruma bir adım dışardan bakabildiğin anlardan biriydi.” diyor grignon.

    jobs 9 ocak 2007’de iphone hakkında konuşmaya başlayınca şunu dedi: ”bu gün, iki buçuk yıldır sabırsızlıkla beklediğim bir gün.” sonra seyircilere cep telefonlarından neden nefret ettikleriyle ilgili sayısız hikayeler anlatıp keyiflendirdi. sonra da tüm sorunlarını, eksiksiz bir şekilde, çözdü.
    grignon ve bazı diğer apple çalışanları seyirciler arasında gergin bir biçimde otururken, jobs iphone’dan biraz müzik çaldı, sonra telefonun güzel ekranını göstermek için bir video izledi. sonra telefonun yeniden icat edilmiş rehberini ve sesli mesajını göstermek için birini aradı. sonra bir e-posta ile mesaj gönderdi dokunmatik klavyeyi kullanmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek için. bir sürü fotoğraf arasında gezindi, fotoğraflara iki parmağı açarak yaklaşmanın, uzaklaşmanın ne kadar kolay olduğunu gösterdi. iphone’un internet tarayıcısının bilgisayarındaki kadar güzel göstermek için new york times ve amazon’a girdi. google maps ile bir starbuck’s buldu, iphone’la kaybolmanın imkansızlığını göstermek için starbucks’ı sahneden aradı.

    sunumun sonunda grignon sadece rahatlamamıştı, sarhoştu. rahatlamak için yanında bir matara viski getirmişti. şöyle anlatıyor: ”beşinci sıra civarlarında oturuyorduk – mühendisler, yöneticiler, hepimiz – demonun her parçasının ardından viski shot üstüne viski shot yapıyorduk. beş altı kişiydik ve demonun her parçası ardından o demoda gösterilen kısımdan sorumlu kişi shot yapıyordu. finale geldiğimizde mataranın dibini görmüştük. hepimizin gördüğü en iyi demoydu. sonraki gün de iphone ekibi için aynı şekilde çılgın geçti. bütün günü şehirde içerek geçirmiştik. tamamiyle darmadağındık ama harikaydı.”

    fred vogelstein, new york times
    4 ekim 2013







  • Paylaşım için teşekkürler, insan okumaya doymuyor

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Paylaşım için teşekkürler
  • Ilk tasarim Sony ye ait bunu bilmeyenler olabilir. Zaten jobs un ornek aldigi tek firmadir sony. Sony den esinlenerek tasarim anlayisini yaratmistir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tamamini okudum paylasim icin tesekkurler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Stiw ayfona ol! Dedi heee tövbe tövbe...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Okurken bir an olsun sıkılmadım.
    Çeviren arkadaşa,
    Görmemizi sağlayan kişiyie,
    ve bu hikayenin oluşmasını sağlayan tüm Apple çalışanlarına teşekkür ederim.

    Konuyu iPhone'um ile görüp iPad'im ile okudum ve cevap yazdım. İnanılmaz!

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çeviren arkadasa ve bizimle paylasana cok tesekkur ederim. Kitabin da yarisina geldim ustune bunu okuyunca iyice gaza geldim. Su an iphone 2G almamak icin kendimi zor tutuyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Apple uğraşsın Samsung kopyalayıp yapıştırsın. Kahpe dünya.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Güzel paylaşım teşekkürler.

    O ilk tanıtım anlarını tekrar yaşamak isteyenler için:




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Fatz -- 6 Ekim 2013; 19:19:56 >
  • Keyifle okudum teşekkürler. Gerçekten inanılmaz koşullarda yapılmış bir telefonu kullanıyoruz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Finale kadar kendimi o anların içinde hayal ettim, süper bir yazıydı.
  • Güzel bir paylaşım,teşekkürler.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kendim de iphone 5 kullanıcıyım ama bütün bu süreç ,yaratılış özellikle ilk iphone'nin tanıtımı videosu bir ürün tanıtımı değilde dini bir toplantıya benziyor.
  • Tüylerim diken diken oldu çok hoşuma gitti.
  • Bir solukta okudum tesekkurler

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • "Yaratilis"
    Baslik biraz yanlis degilmi sizcede



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi serif61 -- 7 Ekim 2013; 13:45:00 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Teknode

    Ilk tasarim Sony ye ait bunu bilmeyenler olabilir. Zaten jobs un ornek aldigi tek firmadir sony. Sony den esinlenerek tasarim anlayisini yaratmistir.

    Steve ipod`larida sony walkman`lerden ilham aldiklarini itiraf etmisti sonunda...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fatz

    Güzel paylaşım teşekkürler.

    O ilk tanıtım anlarını tekrar yaşamak isteyenler için:




    0:40:26 'da çökme meydana geliyor




  • bird-hunter kullanıcısına yanıt
    Çökme yok aslında. Orada ekran yan yatık şekilde The Office'den kısa bir video gösteriyor. Orayı kesmiş videoyu yükleyen kişi.

    http://www.youtube.com/watch?v=t4OEsI0Sc_s (0:19:00'dan itibaren)
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.