Şimdi Ara

İlber Ortaylı antipatik gelmeye başladı (3. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
170
Cevap
1
Favori
4.914
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Kesinlikle hocam, felsefenin literatürüne uzak yeni nesil ateistlerin kandığı bir popülistten başka bir şey değil.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Yazdıklarıma dikkat etmeyip üstüne cevap veremediğin için engel atmışsın bu da son düzelteceğim hatan olsun: Ben bayesçilik konsensüs demedim, falsifikasyonun tutarsız olduğu konsensüstür demiştim. Eski konulara tekrar dönüp tekrardan bir oku. Bilim felsefesinden anlamıyorsun, üzgünüm.
    Önce attığım linklerde kendi yazdıklarına bir bakmalısın. Bayesian method konsensüstür demişsin. Hem de belki kaç kez. 2+2=4. Falsifikasyonun kendi içinde tutarsız olduğu düşüncesi de tabii Bayesian method gibi konsensüs değil bu denli falsifikasyonu reddetmek klasik mantığı reddetmekle aynı şey değildir'e vurgu yapmanı şimdi anlıyorum ama zaten faksifikasyon klasik bir mantıksal şablonun yine klasik tümevarım (indüksiyon) sorununa belirli prosedürler şeklinde uyarlanmasından başka bir şey değil. En azından Popperian falsifikasyonun Popper'ın gösterişli retorikleri hariç temel yapısı öyle. Bilişsel ve ontolojik bir varsayım olaraktan en derinde her şey çelişikse zaten falsifikasyonun veya tümdengelimsel çökertmelerin kendi içerisinde çelişkili olması çok da sorun teşkil etmez. Zaten diğer bilim insanlarının iş felsefesinden bahsedince Bayesçilik konsensüs iddian bir anda tamamıyla uçtu gitti. Beni de dumura uğrattı. Defeater'dan böylesi bir geri adıma sebep olacak argümantasyonu kastediyor olmalısın ama bu defeat olma değil yalnızca yeterli argümana sahip olmama durumu. Mesela şahsen iyi tertiplenmiş bir falsifikasyon sistemini absürd veya daha soyut defeaterlara tercih ederim. Çarpıtma ve şişirmeye de. Bayesçiliğin istatistiki kökenini görmezden gelmen ve tüm bilimi Bayesçiliğe indirgemen de cabası. O zaman senin ne farkın var bilimi falsifikasyon ilan eden Celal Şengör'den? Bir farkın yok ki. Felsefecilerin bu yenilmez argüman sevdası bilimin eklektik doğasını anlamalarına engel oluyor diyebilirim. Attığın kanıtlar ve kaynakların içerikleri yetersiz veya Bayesçilikte yaptığın gibi çarpıtarak aktarıyorsun diyebilirim. İşine gelen düşünürleri kullanıyorsun diyebilirim. Bir apolojistin zaten spekülatif konulara eğilimi gereği atıf sayıları yüksektir bu onun (akademisyen değil!) bilim insanı ve felsefecisi olaraktan kalitesini yansıtmaz diyebilirim. Sosyal bilim kökenli olup bilim felsefecisi olanların (attıkların çoğu öyleydi) bilimin doğasına dair çıkarımları eksik veya yetersiz diyebilirim. Buna mukabil sen bir güven yaratamıyorsun. Analitik felsefi ekol bilmiyor gibi hareket ettiğin halde bazı noktalarda bir de yerle yeksan olduğun halde (işte bayesçilik konsestür mevzusu) mesela bana bilim felsefesi anlayışı biçebiliyorsun. Bildiğim kadarıyla bir felsefe bölümünde de okumuyor ya da oradan mezun değilsin. Bu cesaret nereden geliyor eski Aquinalı Gazzali arkadaşım? :d Sürekli cevap vermen bile rahatsız edici. Bundan da tartışmıyorum. Bloğu atmıştım ve doğru dürüst zaten yazmadım. Bir de daha ne yazıyorsun?
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Önce attığım linklerde kendi yazdıklarına bir bakmalısın. Bayesian method konsensüstür demişsin. Hem de belki kaç kez. 2+2=4. Falsifikasyonun kendi içinde tutarsız olduğu düşüncesi de tabii Bayesian method gibi konsensüs değil bu denli falsifikasyonu reddetmek klasik mantığı reddetmekle aynı şey değildir'e vurgu yapmanı şimdi anlıyorum ama zaten faksifikasyon klasik bir mantıksal şablonun yine klasik tümevarım (indüksiyon) sorununa belirli prosedürler şeklinde uyarlanmasından başka bir şey değil. En azından Popperian falsifikasyonun Popper'ın gösterişli retorikleri hariç temel yapısı öyle. Bilişsel ve ontolojik bir varsayım olaraktan en derinde her şey çelişikse zaten falsifikasyonun veya tümdengelimsel çökertmelerin kendi içerisinde çelişkili olması çok da sorun teşkil etmez. Zaten diğer bilim insanlarının iş felsefesinden bahsedince Bayesçilik konsensüs iddian bir anda tamamıyla uçtu gitti. Beni de dumura uğrattı. Defeater'dan böylesi bir geri adıma sebep olacak argümantasyonu kastediyor olmalısın ama bu defeat olma değil yalnızca yeterli argümana sahip olmama durumu. Mesela şahsen iyi tertiplenmiş bir falsifikasyon sistemini absürd veya daha soyut defeaterlara tercih ederim. Çarpıtma ve şişirmeye de. Bayesçiliğin istatistiki kökenini görmezden gelmen ve tüm bilimi Bayesçiliğe indirgemen de cabası. O zaman senin ne farkın var bilimi falsifikasyon ilan eden Celal Şengör'den? Bir farkın yok ki. Felsefecilerin bu yenilmez argüman sevdası bilimin eklektik doğasını anlamalarına engel oluyor diyebilirim. Attığın kanıtlar ve kaynakların içerikleri yetersiz veya Bayesçilikte yaptığın gibi çarpıtarak aktarıyorsun diyebilirim. İşine gelen düşünürleri kullanıyorsun diyebilirim. Bir apolojistin zaten spekülatif konulara eğilimi gereği atıf sayıları yüksektir bu onun (akademisyen değil!) bilim insanı ve felsefecisi olaraktan kalitesini yansıtmaz diyebilirim. Sosyal bilim kökenli olup bilim felsefecisi olanların (attıkların çoğu öyleydi) bilimin doğasına dair çıkarımları eksik veya yetersiz diyebilirim. Buna mukabil sen bir güven yaratamıyorsun. Analitik felsefi ekol bilmiyor gibi hareket ettiğin halde bazı noktalarda bir de yerle yeksan olduğun halde (işte bayesçilik konsestür mevzusu) mesela bana bilim felsefesi anlayışı biçebiliyorsun. Bildiğim kadarıyla bir felsefe bölümünde de okumuyor ya da oradan mezun değilsin. Bu cesaret nereden geliyor eski Aquinalı Gazzali arkadaşım? :d Sürekli cevap vermen bile rahatsız edici. Bundan da tartışmıyorum. Bloğu atmıştım ve doğru dürüst zaten yazmadım. Bir de daha ne yazıyorsun?

    Alıntıları Göster
    Benim konuda geçen ifadelerim şunlar:

    quote:

    Araştırma metodolojisi dediğin derslerde felsefe falan öğretilmiyor. O tür derslerde çok yüzeysel anlatım yapılır ayrıca. Bilim felsefecileri arasında Poppercı yanlışlamacalığın çöp olduğu konsensüs. En basitinden Duhem–Quine thesis diye aratın. Bir bilim felsefecisine Poppercı yanlışlanabilirlik falan dersiniz güler size çok ciddiyim.


    quote:

    Bilim felsefecileri arasında şu an bayesçi doğrulama kuramı yaygın, hatta yanlış hatırlamıyorsam konsensüs olduğunu da okumuştum bir yerde.(Dikkat et burada konsensüs olduğunu söylemiyorum. Bayesçiliğin yaygın oluğunu ancak konsensüs olup olmadığımdan emin olmadığımı belirtmişim)


    Şu an indüksiyon problemini bilim kapsamında konuşuyoruz ve işin içinde doğa yasaları var. Revize edilemeyen bilgi var mıdır, yok mudue tartışması kapsamlı. O durumda a priori bilgi vb. başka unsurları tartışmaya dökmemiz gerekir. İndüksiyon probleminde işin içinde gözlemler vardır, doğa yasaları vardır. Defeater dan öyle bir şey kastetmiyorum. Yalnızca Hristiyanlığın bir defeater ı varsa o defeater ı defeat etmemiz gerektiğini söylüyorum ben. Swinburne apolojist diğerleri sosyal bilimsel kökenli-ki öyle değil- diyerek ad hominem yapıyorsun sadece. O adamların yazdıklarına göz atmadan ahlam kesiyorsun. Ben bu konu üstüne daha fazla bir şey yazmıyorum. Felsefe lisansı almış kişilerin bu konulara hakim olduğunu sanmanda çok üzücü. Bir alan hakkında bilgi sahibi olman için lisans eğitimi alman gerekmiyor, kaynaklar herkese açık. Türkiye’deki en iyi akademisyenleri getir bana, onların kavrayamayacakları kaynakları okumuş biriyim ben. Cevap veriyorum çünkü her şeyi çarpıtıyorsun, yanlış anlıyorsun. Bana sürekli aynı şeylerle geleceğine, konuyu uzatacağına falsifikasyonun sorunlarına çözüm üretmelisin. O zaman verimli bir tartışma olurdu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 11 Ağustos 2020; 16:41:48 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ahlâk bilimseldir tezine cevap vermeyi bile komik buluyorum.

    Ben de seni komik buluyorum.
    Ahlak elbette ki bilimseldir.
    Bırak ahlakı, farkında olmadan yaptığımız içgüdüsel davranışlar bile bilimsel zeminde açıklanabilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hakiki Osmanlı Torunu -- 11 Ağustos 2020; 17:53:58 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hakiki Osmanlı Torunu kullanıcısına yanıt
    Konudaki tartışmayı okurken en son senin mesajını gördüm. Senin bu saydıkların ancak Freud'un bilimi kadar bilimseldir. "İçgüdüsel davranışları" -ki ne demek istediğin tartışmalı burada- bilimsel zeminde açıklama çabaların evvela bilimsel metotla örtüşmeyecektir, mümkün değil bu. Muhtemelen yanlışlanması hayli zor, iddialı, dayanak aldığı şeyler çok kırılgan olan fazla genelleyici bir teori inşasına girişeceksin ve ortaya Freud'un psikanalizinden hallice bir şey çıkacak. O da en iyi ihtimal. Hiç değilse Freud hekim olmanın verdiği bir öz güvenle kendi teorisinin tıbbın eksiklerini kapadığı iddiasındaydı. 20. asır tıbbının zaten cevap verebildiği şeylere kendi yaklaşımını sokup egoist bir tavır takınmaktan ziyade günümüz koşullarında bilimselliği tartışılsa dahi henüz çözülememiş olaylara kafa yormuştur. O yüzden merak ediyorum sen ahlak felsefesini ne kadar okuyorsun, nerelerde eksik görüyorsun da ahlakın bilimsel olduğu iddiasına giriyorsun? Açıkçası makul gelmedi bana.

    Bilimi aydınlığın tek hakimi kılmak ve bu amaçla felsefeyi elimine etmek adına ahlaka bilimseldir demek bazı doğa bilimcilerin bahsetmeyi pek sevdiği pseudoscience oluyor. Felsefe felsefedir, sırf felsefeye gerek kalmadı demek adına pseudoscience'a sarılmak da ne bileyim, tuhaf mı oluyor biraz ne?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    ahlâk bilimseldir tezine cevap vermeyi bile komik buluyorum.

    Ben de seni komik buluyorum.
    Ahlak elbette ki bilimseldir.
    Bırak ahlakı, farkında olmadan yaptığımız içgüdüsel davranışlar bile bilimsel zeminde açıklanabilir.
    “İçgüdüsel davranışlar bile bilimsel zeminde açıklanabilir.”

    Bu çok muğlak bir ifade. Bilimsel olarak ahlâki sezgilerin kaynağını, neden bu sezgilere sahip olduğunuzu açıklaman mümkün ama sezgilerle doğruluğunu teyit ettiğimiz temel ahlâki önermeleri deneysel olarak nasıl doğrulayacaksın?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sizin bir türlü anlamadığınız şey. Her şey bilimsel olarak açıklanabilir. 21. yy. da yaşıyoruz freud mu kaldı.

    Ahlak sadece insanlarda değil, sosyal hayvanların tamamında çok gelişmiş bir düzeyde vardir.
    Sosyal hayvanlarda daha gelişmiş olması size ipucu vermeli.

    Çünkü bu tamamen evrimle alakalı bir mevzu.

    Çok detaya girmiyorum. Aşağıdaki linkte ahlakın bilimsel olarak nasıl masaya yatırıldığı ve açıklandığını okuyabilirsin.
    Bir mevzu zaten bırakın açıklamayı, bilimsel olarak masaya yatirilabiliyorsa bile ona bilimseldir denir. Tartışmak çok anlamsız bu mevzuyu.

    evrimagaci.org/ahlakin-evrimsel-kokenleri-tiksinme-ile-ahlak-arasindaki-iliski-nedir-473/amp

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Doğal ve sosyal seçilim ile. Çok basit bir örnek.
    Toplum içinde öldürmenin normal kabul edildiği bir toplum ya kendi kendini yok eder, ya da toplum olarak kendi güvenliğini sağlamış toplumlar tarafından elimine edilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hakiki Osmanlı Torunu kullanıcısına yanıt
    Tam olarak dediğim yola girerek açıklamaya başladınız bile. Öncelikle etik anlayışı insanlara has bir durum olmak özelliğini taşıyor. Sosyal hayvanların tamamında çok gelişmiş düzeyde var dediğiniz şeyler nedir? Eğer basit düzeyde sergiledikleri adaletsizliğe karşı çıkma durumunu çok gelişmiş ahlak olarak niteliyorsanız bence yanılıyorsunuz. Basit bir izah getirmek gerekirse şu linkten Ethics başlığını okuyun lütfen:https://speakingofresearch.com/2016/12/06/not-just-intelligence-why-humans-deserve-to-be-treated-better-than-animals/ Bu dediğiniz hatalı bir söylem. İnsanlara benzer bir ahlak anlayışı başka bir canlıda mevcut değil.

    Attığınız Evrim Ağacı makalesini okuyup eğer hakikaten değinmeye değer bir şeyler varsa editleyeceğim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    Doğal ve sosyal seçilim ile. Çok basit bir örnek.
    Toplum içinde öldürmenin normal kabul edildiği bir toplum ya kendi kendini yok eder, ya da toplum olarak kendi güvenliğini sağlamış toplumlar tarafından elimine edilir.
    Evrim mekanizmaları ile yalnızca sezgilerin neden seçildiğini açıklayabilirsin. Sezgiler aracılığıyla bilgisine ulaştığın temel ahlâki önermelerin doğru olduğunu nereden biliyorsun? Evrim doğruluğa bakmıyor. Hayatta kalma ve üreme başarısını sağlayan şeyleri seçiyor. Sharon Street’in evrimsel çürütme argümanı tam olarak bu soruya dayalı. Hadi bunu açıklasan bile evrimsel bir normatif kuram sezgilere ters örnekler barındıracağı için eylem faydacılığı gibi tutarsız olacaktır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 11 Ağustos 2020; 18:24:13 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam paylaştığıniz yazıyı kendiniz okudunuz mu bilmiyorum ama, adamlar zaten bizim duygu, ahlak, zeka, hafıza, empati gibi özelliklerin nispeten diğer hayvanlarda olduğunu kabul etmişler.
    Bir örnek vereyim. Hayvanlarda korku, nefret, öfke, mutluluk, neşe, tiksinme, şaşırma bunlar var diyor.
    Suçluluk, utanç, gurur, karamsarlık, hayranlık vs yok demişler.
    Elbette yazi baştan aşağı saçma sapan bence.
    Siraladiklari her arguman için evet bu özellik hayvanlarda da var ama bizde daha gelişmiş. Bunun ötesine gidemiyor.
    Insanların hayvanlardan üstün olduğunu ispatlamaya çalışan zavallı bir yazi bence.

    Zaten biz de ahlak kurallarının insanlarda daha gelişmiş olduğunu kabul ediyoruz. Bunun sebebi zaten bilinen bir şey.
    Çünkü insan en sosyal hayvandır. Insanlar kadar sosyal başka hayvan yok. Neanderthaller yaşasaydı bence ahlakın evrimini karşılaştırmali olarak çok daha net gorebilirdik.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Linkteki ifadelerin bunlar. Zaten bütün tavrın aşağı yukarı Bayesçiliğin bilimde ne kadar süper olduğu ve Popperian falsifikasyonun ne kadar sorunlu veya çöp olduğu şeklindeydi. Literatürden kırpma yaptığına, beğendiğin veya hakikat bellediğin bazı görüşleri savunduğuna ve beğenmediklerine çok çok abartılı şekilde çamur attığına inanıyorum.

    quote:

    Bilim felsefecileri arasında şu an bayesçi doğrulama kuramı yaygın, hatta yanlış hatırlamıyorsam konsensüs olduğunu da okumuştum bir yerde.


    quote:

    Çünkü, dediğim gibi, herhangi bir teorinin yerini daha iyi bir teorinin alması sadece açıklama gücüne bağlı, yanlışlanabilir olmasına değil. Bu yüzden bilim yaparken en iyi araç bayes teoremi.


    quote:

    Popper’ın yanlışlanabilirlik ilkesini savunması. Yahu insan güncel bilim felsefesi literatürüne hiç mi bakmaz. Popper’ın yanlışlamacağı hiçbir bilim felsefecisi tarafından kabul görmüyor. Bu konsensüs yahu. Celal sana bayesian doğrulama kuramını öğrenmeni tavsiye ediyorum.


    quote:

    Akademide konsensüs olan konular hakkında otorite safsatasının geçerli olduğu söylenemez. Yanlış ve çarpıtarak aktardığımı iddia ediyorsan kanıtlamak senin yükümlülüğün, benim değil.


    quote:

    Doğalcı bir açıklamayla da evrime denk bilimsel olmayan bir teori uydurabilirsin ve yanlışlamacılık bunları eşdeğer görür. İşte tam bu yüzden bayesçi çalışıyoruz ya.


    quote:

    Ben açıkçası arkadaşımdan duyduğum kadarıyla konsensüs olduğunu söyledim.


    quote:

     Ben felsefede anlaşmazlıklar yoktur demiyorum zaten. Felsefenin çoğu alanında anlaşmazlıklar var. Ama bu bir sonuca varamayacağınız anlamına gelmiyor. Ortada nesnel bir gerçekliik olmadığı anlamına hiç gelmiyor.


    quote:

    Falsifikasyonun bilim adamları arasında popüler olmasının ana nedeni Popper’ın ünlü olması nedeniyle indüksiyon problemin tek çözümü olarak görmeleri ve falsifikasyonun insanların kulağına dogmaları yıkan bir çözüm gibi görünmesi. Bilimsel yöntem hakkında esas konuşma yetkisi bilim felsefecilerine bağlıdır, bilim insanlarına değil. 


    Bir de şunları demişsin:

    quote:

    Swinburne apolojist diğerleri sosyal bilimsel kökenli-ki öyle değil- diyerek ad hominem yapıyorsun sadece.


    Peki bu konu boyunca özellikle sen ne yapıyorsun sorabilir miyim? Diyorum ya tartışmamız boyunca bir X yoktur Z vardır mantığının ötesine gitmiyorsun. Falsifikasyona çöp demen, bilim insanlarının görüşlerini kale almaman, genellikle hep tek boyutlu eleştiriler yapman veya bunları aktarman, falsifikasyonun olasılıksallıkla kökten bağı olduğu düşünceme dikkat etmemen, Bayesçiliğe neredeyse Kopenhag yorumu veya olasılık bazında mutlak verifikatör muamelesi yapman, mantıksal ihtimalleri veyahut teorilerin kökten çalışmama veya iflas etme durumlarını dışlaman, hele hele bir şeyin neredeyse mutlaka yakın kesinlik derecesinde yanlışlanamayacağını ve hak ettiği çöplüğe gitmeyeceğini savunman vs zaten başlı başına gülünç. Ama falsifikasyon bir çöplüğe gidebiliyor, çöp. Hıristiyanlık ise hayata ve evrene dair bir çeşit bilim / teori değil; neden zira modern literatür onu buyuruyor. Ortaçağ ve antik çağdakiler de zaten komple aptaldı. Tutup teori olmayan bir şeye doğru görüş ya da tanrıbilim demişler. Dediklerin ve şimdiye kadar yaptıkların içerisinde gülünecek çok şey var. Bayesçilikle ilgili tavrın zaten bence bir skandal. Bayesçilik konsensüs mü değil mi? Önce ona kendin bir karar ver.

    quote:

    Türkiye’deki en iyi akademisyenleri getir bana, onların kavrayamayacakları kaynakları okumuş biriyim ben.


    O zaman size engel olan bir şey yok. Benim sizle tartışmam lüzumsuz. Hatta abestle iştigal. Felsefesine rahatlıkla çöp dediğiniz Karl Popper'dan birazcık tevazu ve entelektüel alçakgönüllük öğrenseydiğiniz keşke. Tevazu da bir noktada yöntemdir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hakiki Osmanlı Torunu kullanıcısına yanıt
    Yanlış anlamışsınız yazıyı. Başlığı dahi yazılma amacını belli ediyor zaten mesele hayvan insan meselesi değil. Bu benim veganizm araştırmaları yaparken karşıma çıkan bir yazıydı. Sizin dediğinizi yanlışlayan kısma referans verdim sadece. Theory of mind kısmı da yine beni destekler nitelikte. Yazı kusursuz bir içerik değil lakin erişime kapalı içeriklere referans veremiyorum burada. Link bırakabileceğim düzgün kaynak bu vardı.

    Attığınız evrim ağacı yazısı tam bir fiyasko. Yazı papağanlıktan ibaret. Yazan kişi zaten yetkin değil. Editöryal bir çalışma yapmış çünkü fazlasını yapamaz. Kaynak gösterirken biraz daha makul içeriklere yönelin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1AB9A40D5 -- 11 Ağustos 2020; 19:42:54 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Evrimsel süreç mükemmel işleyen bir süreç değil zaten. Bu nedenle ahlaksız olmak ahlaklı olmaktan daha kolaydır. Evrim bireyin ihtiyaçlarını gözetir.
    Burada unutulan mevzu insanın birey olarak hayatta kalmasının pek mümkün olmaması. Hayatta kalmak için sosyal yaşamak zorunda olan bir hayvan için bireyin değil toplumun ihtiyaçları ön plana çıkar. Evrimsel süreçte de ön plana sosyal olma özelliği çıkar.
    Bu tıpkı ateşin insan evriminde oynadığı rol gibidir.
    Ateş nasıl insanın evrimini etkilediyse, sosyal yaşama mecburiyeti de etkilemiştir.

    Işte bizim ahlakimiz budur. Öncelik birey değil toplumdur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Linkteki ifadelerin bunlar. Zaten bütün tavrın aşağı yukarı Bayesçiliğin bilimde ne kadar süper olduğu ve Popperian falsifikasyonun ne kadar sorunlu veya çöp olduğu şeklindeydi. Literatürden kırpma yaptığına, beğendiğin veya hakikat bellediğin bazı görüşleri savunduğuna ve beğenmediklerine çok çok abartılı şekilde çamur attığına inanıyorum.

    quote:

    Bilim felsefecileri arasında şu an bayesçi doğrulama kuramı yaygın, hatta yanlış hatırlamıyorsam konsensüs olduğunu da okumuştum bir yerde.


    quote:

    Çünkü, dediğim gibi, herhangi bir teorinin yerini daha iyi bir teorinin alması sadece açıklama gücüne bağlı, yanlışlanabilir olmasına değil. Bu yüzden bilim yaparken en iyi araç bayes teoremi.


    quote:

    Popper’ın yanlışlanabilirlik ilkesini savunması. Yahu insan güncel bilim felsefesi literatürüne hiç mi bakmaz. Popper’ın yanlışlamacağı hiçbir bilim felsefecisi tarafından kabul görmüyor. Bu konsensüs yahu. Celal sana bayesian doğrulama kuramını öğrenmeni tavsiye ediyorum.


    quote:

    Akademide konsensüs olan konular hakkında otorite safsatasının geçerli olduğu söylenemez. Yanlış ve çarpıtarak aktardığımı iddia ediyorsan kanıtlamak senin yükümlülüğün, benim değil.


    quote:

    Doğalcı bir açıklamayla da evrime denk bilimsel olmayan bir teori uydurabilirsin ve yanlışlamacılık bunları eşdeğer görür. İşte tam bu yüzden bayesçi çalışıyoruz ya.


    quote:

    Ben açıkçası arkadaşımdan duyduğum kadarıyla konsensüs olduğunu söyledim.


    quote:

     Ben felsefede anlaşmazlıklar yoktur demiyorum zaten. Felsefenin çoğu alanında anlaşmazlıklar var. Ama bu bir sonuca varamayacağınız anlamına gelmiyor. Ortada nesnel bir gerçekliik olmadığı anlamına hiç gelmiyor.


    quote:

    Falsifikasyonun bilim adamları arasında popüler olmasının ana nedeni Popper’ın ünlü olması nedeniyle indüksiyon problemin tek çözümü olarak görmeleri ve falsifikasyonun insanların kulağına dogmaları yıkan bir çözüm gibi görünmesi. Bilimsel yöntem hakkında esas konuşma yetkisi bilim felsefecilerine bağlıdır, bilim insanlarına değil. 


    Bir de şunları demişsin:

    quote:

    Swinburne apolojist diğerleri sosyal bilimsel kökenli-ki öyle değil- diyerek ad hominem yapıyorsun sadece.


    Peki bu konu boyunca özellikle sen ne yapıyorsun sorabilir miyim? Diyorum ya tartışmamız boyunca bir X yoktur Z vardır mantığının ötesine gitmiyorsun. Falsifikasyona çöp demen, bilim insanlarının görüşlerini kale almaman, genellikle hep tek boyutlu eleştiriler yapman veya bunları aktarman, falsifikasyonun olasılıksallıkla kökten bağı olduğu düşünceme dikkat etmemen, Bayesçiliğe neredeyse Kopenhag yorumu veya olasılık bazında mutlak verifikatör muamelesi yapman, mantıksal ihtimalleri veyahut teorilerin kökten çalışmama veya iflas etme durumlarını dışlaman, hele hele bir şeyin neredeyse mutlaka yakın kesinlik derecesinde yanlışlanamayacağını ve hak ettiği çöplüğe gitmeyeceğini savunman vs zaten başlı başına gülünç. Ama falsifikasyon bir çöplüğe gidebiliyor, çöp. Hıristiyanlık ise hayata ve evrene dair bir çeşit bilim / teori değil; neden zira modern literatür onu buyuruyor. Ortaçağ ve antik çağdakiler de zaten komple aptaldı. Tutup teori olmayan bir şeye doğru görüş ya da tanrıbilim demişler. Dediklerin ve şimdiye kadar yaptıkların içerisinde gülünecek çok şey var. Bayesçilikle ilgili tavrın zaten bence bir skandal. Bayesçilik konsensüs mü değil mi? Önce ona kendin bir karar ver.

    quote:

    Türkiye’deki en iyi akademisyenleri getir bana, onların kavrayamayacakları kaynakları okumuş biriyim ben.


    O zaman size engel olan bir şey yok. Benim sizle tartışmam lüzumsuz. Hatta abestle iştigal. Felsefesine rahatlıkla çöp dediğiniz Karl Popper'dan birazcık tevazu ve entelektüel alçakgönüllük öğrenseydiğiniz keşke. Tevazu da bir noktada yöntemdir.
    Attıklarının hiçbirinde bayesçi konfirmasyon konsensüstür şeklinde bir ifade yok. Attığın ifadelerde falsifikasyon üzerine konuştuğumu sen de çok iyi biliyorsun ve gereksiz yere uzatıyorsun. Bu konuyu daha fazla uzatmıyorum ben, aynı şeyleri tekrar ediyorsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    Evrimsel süreç mükemmel işleyen bir süreç değil zaten. Bu nedenle ahlaksız olmak ahlaklı olmaktan daha kolaydır. Evrim bireyin ihtiyaçlarını gözetir.
    Burada unutulan mevzu insanın birey olarak hayatta kalmasının pek mümkün olmaması. Hayatta kalmak için sosyal yaşamak zorunda olan bir hayvan için bireyin değil toplumun ihtiyaçları ön plana çıkar. Evrimsel süreçte de ön plana sosyal olma özelliği çıkar.
    Bu tıpkı ateşin insan evriminde oynadığı rol gibidir.
    Ateş nasıl insanın evrimini etkilediyse, sosyal yaşama mecburiyeti de etkilemiştir.

    Işte bizim ahlakimiz budur. Öncelik birey değil toplumdur.
    Arkadaşım ben ne anlatıyorum sen ne anlatıyorsun. Ahlâki önermeleri nasıl doğruluyorsun diyorum, sen bana aynı şeyleri tekrar ediyorsun. Şu an felsefe yaptığının farkında da değilsin, normatif etik üzerine koyulmuş evrimsel kuramı savunuyorsun farkında olmadan.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 11 Ağustos 2020; 18:47:34 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bence siz okuduğunuzu tam anlamamış olabilirsiniz. En iddialı bölüm olan theory of mind bölümünde bile dediğim olay var.

    Research on theory of mind has revealed it to be uniquely human (Penn and Povinelli, 2007), although some studies claims to have found it in rudimentary form in chimpanzees (Call and Tomasello, 2008; Yamamoto et al., 2013).

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Örnek üzerinden git hocam. Hangi ahlaki normlar bilimsel olarak açıklanamaz, doğrulanamaz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Hakiki Osmanlı Torunu -- 11 Ağustos 2020; 19:51:38 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-1AB9A40D5

    Konudaki tartışmayı okurken en son senin mesajını gördüm. Senin bu saydıkların ancak Freud'un bilimi kadar bilimseldir. "İçgüdüsel davranışları" -ki ne demek istediğin tartışmalı burada- bilimsel zeminde açıklama çabaların evvela bilimsel metotla örtüşmeyecektir, mümkün değil bu. Muhtemelen yanlışlanması hayli zor, iddialı, dayanak aldığı şeyler çok kırılgan olan fazla genelleyici bir teori inşasına girişeceksin ve ortaya Freud'un psikanalizinden hallice bir şey çıkacak. O da en iyi ihtimal. Hiç değilse Freud hekim olmanın verdiği bir öz güvenle kendi teorisinin tıbbın eksiklerini kapadığı iddiasındaydı. 20. asır tıbbının zaten cevap verebildiği şeylere kendi yaklaşımını sokup egoist bir tavır takınmaktan ziyade günümüz koşullarında bilimselliği tartışılsa dahi henüz çözülememiş olaylara kafa yormuştur. O yüzden merak ediyorum sen ahlak felsefesini ne kadar okuyorsun, nerelerde eksik görüyorsun da ahlakın bilimsel olduğu iddiasına giriyorsun? Açıkçası makul gelmedi bana.

    Bilimi aydınlığın tek hakimi kılmak ve bu amaçla felsefeyi elimine etmek adına ahlaka bilimseldir demek bazı doğa bilimcilerin bahsetmeyi pek sevdiği pseudoscience oluyor. Felsefe felsefedir, sırf felsefeye gerek kalmadı demek adına pseudoscience'a sarılmak da ne bileyim, tuhaf mı oluyor biraz ne?
    Arkadaş evrimsel psikolojinin nasıl bir nesnel veya yaygın ahlakı şekillendirdiğinden söz ediyor olmalı. Evrimsel psikolojiye psikanalize yapıldığı kadar katı muamelede bulunursak evet pseudoscience demek mümkün ama evrim teorisi ayakları yere basan oldukça güçlü bir kuram, açıklayıcılığı ve somutluğu Freud psikanalizinden çok daha fazla. İronik olarak Freud psikanalizinin atalardan gelen psiko özellikler varsayımından ötürü evrimsel psikolojinin gelişiminde bir öncü olması durumu da var. Normatif sahaya bulaşmak istemiyorum çünkü temel bir ahlakın yaygın olduğuna ve varolduğuna inanmakla beraber ahlakı çoğunlukla kültürel veya sosyal bir inşaa olarak addediyorum. Birçok açıdan neyin ahlaki neyin ahlaki olmayacağı keyfidir. Ancak birisinin canına kastetmek veya işkence etmek apaçık şekilde ahlaksızdır. Buna rağmen dünya üzerinde insan kurban eden veya işkence içeren ritüeller uygulayan sayısız toplum (Aztekler vb) var olmuştur. Antropoloji çerçevesinde etnografik kayıtlarımıza geçmişlerdir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hakiki Osmanlı Torunu

    Örnek üzerinden git hocam. Hangi ahlaki normlar bilimsel olarak açıklanamaz, doğrulanamaz.
    Senin iddian muhtemelen bir tür evrimsel psikolojiye dayalı normatif teori. Burada şunu söylüyorum ben: Eğer evrimsel tezi savunacaksan ahlâkı doğal entitelere indirgediğin için ahlâk bilimsel oluyor doğru, ama bu tez üzerine konuşurken felsefe yapıyorsun. Bunu şu şekilde tanımlayalım;

    Evrimsel Tez: Hayatta kalma ve üreme başarısını arttıran eylemler ahlâken doğrudur.

    Bu tezin ahlâki sezgilerimizle uyumlu olduğunu göstermen lazım tutarlı olman için. Ama öyle değil. Bir kedinin kafasına durduk yerde sopayla vurabilirsin ve bu senin hayatta kalmana ve üremene hiçbir fayda sağlamaz. Buna rağmen sezgisel olarak durduk yerde kedinin kafasını parçalamanın ahlâken yanlış olduğunu biliriz.

    Bu evrimsel pozisyonlar ile ahlâki realizm arasında bir gerelim var zaten. Literatürde bu evrimsel çürütme argümanları diye geçer. Sharon Street’in şu makalesini oku:https://fewd.univie.ac.at/fileadmin/user_upload/inst_ethik_wiss_dialog/Street__Sharon_2006._A_Darwinian_Dilemma_for_Realist_Theories_of_Value..pdf



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 11 Ağustos 2020; 19:42:31 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.