Şimdi Ara

Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayıp, her gün nasıl ölüyorum?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
3
Cevap
0
Favori
59
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Sabahları saat beş civârı kalkarım. Kısa süreli bir yürüyüşe çıkarım. Daha sonra duşumu alıp masa lambası ışığında ritüele başlarım. Yürümezsem duşumu alamam, duşumu almazsam masa lambası ışığında ritüele başlayamam. Bir çivi kaybedilirse, bir savaş kaybedilir.

    Ritüel, takrîbî on dakika sürer. Ana teması o gün ölecek olmam üzerinedir.

    Düşüncenin doğal akışında, kasvetli, tuhaf yerin birinde, bir biçimde ölümle baş başa bulurum kendimi. Her insanın yalnız başına göğüsleyeceği o hicret sahnesini bütün dehşetiyle yaşarım.

    İlk hissiyât dâimâ korku olur. Korkunun yarattığı endîşe ve panik hali dört bir tarafa yayılır. Sinirlerim gerim gerim gerilir, en kıyıda köşede duran kaslarım dahi kemiklerimden sıyrılma arzusuyla ivme kazanır. Derken ölümün ve öte âlemin ilâhi farkındalık hissi hâsıl olur. Tüylerim bedenimden, derimi yüzer gibi kaçmaya kalkışır. Kalbim böğrümü deler gibi çarpmaya başlar. Bir lahzada ruhumun bedenimden kopuşunu duyarım. O an nefesim kesilir.

    Bir yanım semâya doğru karışır, bir yanım çürür gider. Çürüyen yanımı seyre dalarım. Nihâyet bu seyir ile sükûn bulur, bu sükûn ile huzur dolarım. Sürgün bitmiştir artık. Ne vardı bu denli korkacak?

    Her sabah bu inançla, yeniden doğarım. Yeni doğmuşların heyecânı ile çıkarım evimden. Ne mânâsız korkular, ne dünyevî kaygılar. Hakîkati idrâk ile âşıkane gezerim.



    "Kul Ahmet erken kalkar, haydi ya nasip derdi
    Kimseler anlamazdı, ya nasip ne demekti"














  • İnsanın en büyük sorunu ne gelecek odaklı, ne de günübirlik yaşayabilmesi.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.