Şimdi Ara

Hani Bir 'Hayata Dönüş' Operasyonu Vardı.?.?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
0
Favori
967
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bayrampaşa kumpası
    Türkiye’nin utanç davasıdır Bayrampaşa

    Türkiye’nin utanç davasıdır Bayrampaşa... Dün ortaya çıkan belge, utançlar zincirine yeni bir halka ekliyor.
    Jandarma Bölge Komutanı’nın 17 sayfalık eylem planı bu...
    Devlet, kendi kontrolünde olması gereken bir cezaevinde, kıstırılmış halde bulunan 295 tutuklu ve hükümlüye karşı bir savaş planı yapıyor.
    İstihbarata göre 5 yıldır devletin giremediği Bayrampaşa Cezaevi’nde mahkumların elinde silahlar, el bombaları var.
    “Tufan Operasyonu” başlıklı plan diyor ki:
    “Yoğun gaz bombası taarruzu kullanarak içeri girilecek; ateşli silahla mukabele edilecek. Operasyon can kaybıyla bitebilir.”
    Planın hazırlanmasını Jandarma Genel Komutanlığı emretmiş.
    Ne zaman?
    11 Ekim 2000’de...
    * * *
    Bandı 11 yıl geri saralım şimdi...
    Siyasi mahkumların, F tipi cezaevlerini protesto için açlık grevlerine başladıkları tarih, 20 Ekim 2000...
    Yani devlet, örgütten erken davranmış “savaş kararı”nda... Eylem başlamadan operasyon kararı almış.
    Açlık grevleri, 19 Kasım’da ölüm oruçlarına dönüştü.
    Bu süreçte arabuluculuk çabaları yoğunlaştı.
    Biz de Başbakan Bülent Ecevit ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün talebi üzerine, Yaşar Kemal başkanlığında bir heyetle Bayrampaşa’ya gittik.
    Orhan Pamuk, Oral Çalışlar, Zülfü Livaneli, Mehmet Bekaroğlu ve ben...
    Tarih:
    9 Aralık 2000...
    Mahkumlarla Bakanlık arasında makul bir çözüm bulabilmek için uğraştık.
    Bürokrasinin direnci kırılamadı; sonuç alınamadı.
    Niye sonuç alınamadığı, bu belgeden sonra daha iyi anlaşılıyor.
    Çünkü Hükümet çare ararken “devlet”, kararını 3 ay öncesinden vermiş; hazırlığını yapmış, muhtemelen Başbakan’ın, Adalet Bakanı’nın, bizim çabalarımızı uzaktan tebessümle izliyormuş.
    Çözüm sürecini tıkadılar, bazı gazetelere yalan haberler yazdırıp psikolojik harp başlattılar, kamuoyunu hazırladılar.
    ve sonunda “Tufan”a yol açtılar.
    Operasyonda direnişçiler diri diri yakıldı.
    30 mahkum, 2 er öldü.
    * * *
    Dönemin bakanları bu belgeyi bilmediklerini söylüyorlar. Nasıl olur da bir Adalet Bakanı, cezaevlerine operasyon hazırlığını bilmez; İçişleri Bakanı kendisine bağlı Jandarma’yı denetleyemez? Bilmemek ya da gözyummak da suça iştirak sayılmaz mı?
    Devletin kumpası bununla da bitmedi.
    Operasyona ilişkin dava, ancak 10 yıl sonra açılabildi. Çünkü Jandarma’nın “sorumlu isimler”i savcılığa bildirmesi tam 6 yıl sürdü. Bildirilen isimler de sanki kendi başlarına karar verip içeri dalmış gibi, 1 astsubay ve 38 erdi.
    Emri içeren planın “arşivlenmesi gereken yerde bulunamadığı” bildirildi. Sonunda plan, arşiv dışında bir yerde bulunup mahkemeye yollandı da biz de harekatın sorumlusunun kurban edilen 39 asker değil, bizzat dönemin Jandarma Genel Komutanlığı olduğunu öğrenebildik.
    Şimdi, yetkililer hakkında da dava açılması bekleniyor.
    * * *
    Bu dehşetengiz öykünün beni asıl çarpan yanı şu:
    Katliam emrini veren üst düzey yetkililerin bir kısmı yarın bu davanın sanığı olarak cezaevine girebilir.
    Onlar ya da halen “terör örgütü” suçlamasıyla içerde olan bazı güvenlik yetkilileri, eğer cezaevinde tek kişilik “tabutluk”larda tutulmuyorsa, birkaç kişi bir arada koğuşta kalabiliyorlarsa, tek tip elbise giymeye zorlanmıyorlarsa, o gün ölüm orucunda ölen ya da yakılarak katledilen o çocuklar sayesindedir.
    Onlar “Hücreye hayır” diye diye ölerek, katillerini hücreden kurtardılar.


    Can Dündar


    Bu yapılanlara ne denir bilemiyorum.?Bari bıraksaydınız kendi onurlarıyla,"açlık grevinde" ölselerdi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kemomando -- 7 Nisan 2011; 18:32:57 >







  • İşte Türkiye'nin bir aynası bu forum.Herkes sus pus bu vahşet karşısında. Devlet içlerinde mahkumiyet almamış olan tutukluların da olduğu insanlara nefret kusarak tarıyor,yakıyor,zehirliyor.Gerekçe ne peki.?mahkumlarda ağır silah olduğu...Peki ne bulundu hapishanelerde?koca bir sıfır.!!!!


    Teşekkürler vicdansız umursamaz arkadaşlar.
  • Sosyalist Ecevit ve dinci Erbakan.
    İkisininde bu konuda icraatları var.
    Bilin bakalım kim ne yapmış
    Her zaman dediğim gibi bu memleket adam olmaz biz lenetlenmişiz galiba.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/369763/1/Gundem
  • Zülfü Livaneli'nin yazısı da güzelmiş.

    Taaa 1940'larda bir devlet büyüğümüz (!) Recep Peker bu ülkede işlerin A'dan Z'ye bozuk olduğunu söylemişti.

    Çok kirli zamanlardan geçtik.
  • Doğrusu Kemomando fırça atmadan önce yazacaktım ama başka yerdeki işim uzadı, geç kalıncada fırçayı yedim! Çok sert olmuş.
    Sanırım Erbakanın sevilmesinin nedeni de oydu sanıyorum. Hiçbir görüşüne katılmam nerdeyse, özellikle dünya görüşüne ama bugünkü suratını TV'de gördüğümde gerildiğim bazı talebesi politikacılardan hiç değildi.
    Ecevit'i biraz anlamaya çalışalım. Yerleşik görüşlere, askeri darbeye 1970'lerde tek ve yalnız karşı çıkan oydu! Bunu yalnızlıkla ödedi, 12 Eylülde partisi bile yalnız bıraktı onu. 2000'lerde ki duyarsızlığında bunların etkisinin ve yaşından başka fazla bir eksikliği olduğunu sanmıyorum.
    İktidarının Adalet Bakanı Bilkent Üniversitesinde Hukuk fakültesi Dekanıydı yakın zamanda, belki seçecek daha iyisini bulamamışlarsa hala Dekandır!
    100 civarında toplam ölen adedi. İçlerinde baskından sonraki gece sağlam olarak Jandarmaya sevk için teslim edilip gidecekleri yere vardıklarında ölü çıkan 10-12 kişide var.
    Ergenekon veya değil bilemem! Ama o sıralarda basına servisi yapılan hapishane görüntülerinin Hollywood yönetmenlerinin ellerinden çıkmış olduklarına kendi yakın bazı arkadaşlarımı bile inandıramamıştım.
    Cumhuriyet tarihimiz boyunca sık sık olduğu gibi yeteneksiz ve askerine-polisine laf geçiremeyen siviller ve düşünmeyi bilmeden vatan kurtardığını sananlar biraraya gelince böyle oluyor.
    Yine de bu olayın ortaya çıkmasını seçimlere borçluyuz gibi bir duygu oluştu bende. Umarım öyle değildir ve yanılırım. Bu haltları karıştıranlara bu ülkenin demokrat insanları çok ağır şekilde hesap sorabilmelidirler bunca zaman sonra artık.




  • Geç te olsa yorum yazan arkadaşlara teşekkür ederim:).O zaman ki gazete manşetlerine bakarsanız kanınızın donmaması elde değil.Türkiye'nin sözde amiral gazetesi olan malum gazete o zaman şu manşeti attı.DEVLET GİRDİ.!Sanki girilen başka bir ülkenin toprakları ve mahkumlarda düşman askerleri.Şimdi gel bu basını namussuz ve onursuz yapan bu malum gazetelere inan.Hepsi kara propaganda merkezi.



    Ekleme yapmak istiyorum.O zaman hayatını kaybetmiş 2 askerlerimizi unutmuş değilim.Ancak o zaman yapılan soruşturma da askerlerin ölüm nedeni diğer askerlerin ateşi.Yani "dost ateşinde" ölmüşler.Saygılar...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kemomando -- 8 Nisan 2011; 20:36:28 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: nanaka9

    Sosyalist Ecevit ve dinci Erbakan.
    İkisininde bu konuda icraatları var.
    Bilin bakalım kim ne yapmış
    Her zaman dediğim gibi bu memleket adam olmaz biz lenetlenmişiz galiba.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/369763/1/Gundem


    kadir gecesinin yüzü suyu hürmetine istekleri kabul edilen ve ölmekten kurtulanlar.....

    onların bir çoğu hala dine karşı tutum içindeyse yazıklar olsun onlara.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: combaba


    quote:

    Orijinalden alıntı: nanaka9

    Sosyalist Ecevit ve dinci Erbakan.
    İkisininde bu konuda icraatları var.
    Bilin bakalım kim ne yapmış
    Her zaman dediğim gibi bu memleket adam olmaz biz lenetlenmişiz galiba.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/369763/1/Gundem


    kadir gecesinin yüzü suyu hürmetine istekleri kabul edilen ve ölmekten kurtulanlar.....

    onların bir çoğu hala dine karşı tutum içindeyse yazıklar olsun onlara.


    Kadir Gecesi olmasaydı, bu insanların yaşama hakkı ellerinden alınacak mıydı? Yani, bir gece önce veya sonra olsaydı, onların yaşamasını sağlayan insan, bu olanağını kullanmayacak mıydı?

    Cevabı iyi düşünün lütfen. Vereceğiniz cevap ne olursa olsun, yukarıdaki yorumunuzdaki bir açığı ortaya çıkabilir.




  • Ne acıdır ki 19 Aralık Katliamı sırasında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yapmakta olan Ali Suat Ertosun'a 2004 yılında "Devlet Üstün Hizmet Madalyası(!)" verilmiştir. Ve hepsinden daha da acı olanı cezaevi tavanının delinerek hükümlülerin üzerlerine timlerce gaz bombası ve göz yaşartıcı bomba atıldığı, koğuş dışından içeriye ateş açıldığı, koğuşlara yanıcı maddelerle saldıran timlerin "Bayanları kebap yaptık" diyerek eğlendikleri, sandıranlardan "Hepinizi öldüreceğiz!" seslerinin yükseldiği, on bine yakın "jandarma" ve güvenlik görevlisinin 30 tutukluyu katlettiği bu katliamın toplumumuzca unutulmasıdır. Kim ne düşünür bilemem ama, bu bir "katliam"dır. Bu sebeple başlığın "19 Aralık Katliamı" olarak değiştirilmesini talep ediyorum.
  • ARTIK HEPİNİZİN KOD ADI TUFAN!


    Sayın E. Özkök, Sayın Z. Mutlu, Sayın M. Yılmaz;

    Bundan böyle sizin kod adınız da Tufan!

    Artık “İlahi adalet” mi dersiniz, yoksa sadece “adalet” mi, bilemem.

    Delik deşik ve yanık ölülerin ruhunun bir tesellisi mi dersiniz, kaderin tecellisi mi?

    “Dönüş”üne hayran olduğunuz “Hayat”; döndü dolaştı, kod adınızı yüzünüze, hem de grubunuzun gazetesinde manşetten çarptı.

    Kemal Göktaş imzasıyla, Vatan’ın manşeti: “11 yıl gizlenen belge.”

    İçerideki daha hazin, daha kahredici ve “bundan da utanmayacaksanız neden utanacaksınız” diyen başlıkla, “Hayata Dönüş, yalan”.

    Yani, devrin iktidarına ve katliamın kanına yandaşlıkla attığınız başlıklar, yazdığınız yazılar… Yalan!



    ***



    “Bayrampaşa Cezaevi Özel Müdahale Planı” önümde.

    Mahkemenin talebiyle, İl Jandarma Komutanlığı, 11 yıl önceki cezaevi katliamının “emir belgesi”ni, onca zaman kayıplara karıştıktan sonra, nihayet 2011 mart sonu bir köşede bulabildi:

    “Arşivlenmesi gereken yer dışında olduğu görülmüştür.”

    Fakat, her şeyi kayıt altına alan devlette, hiçbir video kaydı bulunmamıştır!

    Başta dönemin medya yöneticileri, bugün demokrat, cumhuriyetçi filan saydığınız nice gazeteci ve köşe yazarı nezaretinde;

    Uydurma manşet, düzmece haber, sahte fotoğraf desteğinde;

    Hükümet, bürokrasi, Genelkurmay ve Jandarma’nın “Hayata Dönüş” diye yutturduğu katliamın kod adı meğer “Tufan”mış!



    ***



    Bir Tufan yaratılacak; “dost kuvvetler”ce “düşman yaratıklar” katledilecek…

    Devlet Nuh ya, koyacak gemiye belgeleri, hükümeti, komutanları, Adalet ve İçişleri yüksek bürokrasisini, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürü’nü; birer nadide olarak ebediyen “Tufan” vebalinden, suçluluğundan, hesabından kurtaracak!

    Öldürülenler ölecek; ölümü emredenler Tufan’dan sonra da soyunu sürdürecek!

    Baktılar ki, adalet yıllar sonra olsun, biraz sorumlu istiyor…

    Attılar gemiden, çoktan terhis emir kulu erleri, katliamın tek sanıkları diye!

    Sanki ülkede emirleri erler veriyor, sanki katliam planlarını erler yazıyor, sanki Tufan’ı erler ile o astsubay yaratıyor!



    ***



    Emir diyor ki, “Yoğun gaz kullan.”

    Bakmayın adı göz yaşartıcı diye; yoğunu ölümcül.

    Adli Tıp’ta anlaşılmıştı ki, bedenleri yakan, göz yaşartıcıdan öte bir gazdı.

    Büyük medya, cezaevinden çıkartılanların “Bizi diri diri yaktılar” çığlığına o gün vicdanda yer bulabilse, gazın özü çoktan anlaşılacaktı.

    Doğru, gaz göz yaşartıcıydı; delik deşik bedenler hıçkırıklara boğucu; cesede bile sıkılmış “acayip” denen mermiler feryat ve isyan ettiriciydi!

    Yaşamasan bile, görebilirsen, hissedebilirsen, gördüğünü yazabilirsen!



    ***



    O hükümetin başbakanı Ecevit yaşamıyor; belki vicdan azabını yanında taşımıştır, belki öte dünyada yüzleşiyordur.

    Ama koalisyon ortakları, en önemli bakanlar hayatta.

    Artık hepsinin kod adı Tufan!

    Başta Jandarma Genel Komutanı Yalman, Bölge Komutanı Hoş, Komando Özel Asayiş Komutanı Burhan Ergin, diğerleri; MGK’da “Tufan”a yol verenler, Cezaevlerinden sorumlu Genel Müdür ile müdürler…

    Hepsinin kod adı artık Tufan!



    ***



    Deniyor ki, “Emri verenlerin yargılanması yolu da açıldı.”

    6 kadının diri diri yakıldığı Bayrampaşa duruşması bugün; bakalım o yol açılacak mı?

    Fakat adalet bazen şöyle cereyan etmiyor mu:

    Gazetecisiniz; hakim rüzgara, o günkü gazetenizin manşetlerine, kovulmaya çeyrek kala; bunları o gün de yazdınız. Bugün zaten yazıyorsunuz mesela.

    Belgeler 11 yıl gizlenmiş ama hakikat ilk günden tabak gibi. Yeter ki görün, yeter ki gizlemeyin, yeter ki yazın!

    Sonra katliam cezaevlerinden en üst düzey sorumlu bir yüksek şahsiyet; “Adalet Bakanlığı” mührünü vurabildiği “şahsi tekzip”le mahkemelere gidiyor. Yüce mahkeme heyetinin elinde “Adalet Bakanlığı” veya “HSYK” yazılı tekzip…

    Anında tekzip kararı çıkıyor; cesetlerin yanık, delik deşik fotoğrafları, yani hakikatin donuk sureti de itiraz dilekçelerine ekli olduğu halde.



    ***



    Ne de olsa, yapan Tufan, yazan Tufan!

    Erleri bırakın, esas Tufan’a hesap sorun!

    Karar ve emir veren, icra eden Tufan’lar hesap versin; haber, manşet, yazı imal eden Tufan’lar hiç değilse utansın!


    Habertürk - Umur Talu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi _pride_ -- 9 Nisan 2011; 10:35:59 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie


    quote:

    Orijinalden alıntı: combaba


    quote:

    Orijinalden alıntı: nanaka9

    Sosyalist Ecevit ve dinci Erbakan.
    İkisininde bu konuda icraatları var.
    Bilin bakalım kim ne yapmış
    Her zaman dediğim gibi bu memleket adam olmaz biz lenetlenmişiz galiba.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/369763/1/Gundem


    kadir gecesinin yüzü suyu hürmetine istekleri kabul edilen ve ölmekten kurtulanlar.....

    onların bir çoğu hala dine karşı tutum içindeyse yazıklar olsun onlara.


    Kadir Gecesi olmasaydı, bu insanların yaşama hakkı ellerinden alınacak mıydı? Yani, bir gece önce veya sonra olsaydı, onların yaşamasını sağlayan insan, bu olanağını kullanmayacak mıydı?

    Cevabı iyi düşünün lütfen. Vereceğiniz cevap ne olursa olsun, yukarıdaki yorumunuzdaki bir açığı ortaya çıkabilir.


    sevgili webbie

    görüyorum ki kinin aklının önüne geçiyor. Bilmediğin sularda yüzüyorsun. Kadir gecesi sadece bir mazeret, bunu görememen gayet normal. Allah korkusu, hesap vermek üzerine kurulmuş bir hayatın ne olduğunu, aynı duyguyu yaşamadan anlayamazsın. Yaptığın bütün değerlendirmelerde güdük kalır. Rahmetli erbakan dünya ilimlerinde olduğu gibi manevi ilimlerde de çok iyi seviyelerde olan birisidir. Bir hayat kurtarmanın veya bir hayata son vermenin ne demek olduğunu senin -benim bilemeyeceğimiz kadar çok iyi bilen birisidir. Şuna emin ol, hocam asla her ne şart altında olursa olsun bu katliam emrini vermezdi.

    Dikkat et
    böyle emirle herhangi bir seviyede muhatap olanların tamamı (veren veya uygulayan) inanç konusunda kesinlikle zaafları olanlardır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: SVGA

    Ne acıdır ki 19 Aralık Katliamı sırasında Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yapmakta olan Ali Suat Ertosun'a 2004 yılında "Devlet Üstün Hizmet Madalyası(!)" verilmiştir. Ve hepsinden daha da acı olanı cezaevi tavanının delinerek hükümlülerin üzerlerine timlerce gaz bombası ve göz yaşartıcı bomba atıldığı, koğuş dışından içeriye ateş açıldığı, koğuşlara yanıcı maddelerle saldıran timlerin "Bayanları kebap yaptık" diyerek eğlendikleri, sandıranlardan "Hepinizi öldüreceğiz!" seslerinin yükseldiği, on bine yakın "jandarma" ve güvenlik görevlisinin 30 tutukluyu katlettiği bu katliamın toplumumuzca unutulmasıdır. Kim ne düşünür bilemem ama, bu bir "katliam"dır. Bu sebeple başlığın "19 Aralık Katliamı" olarak değiştirilmesini talep ediyorum.

    Bunun bir katliam olduğunun farkındayım ama burada ironik şekilde "hayata dönüş" adının daha da etkili olduğunu düşünüyorum.Adı "hayata dönüş" olan bir katliam....




  • quote:

    Orijinalden alıntı: combaba


    quote:

    Orijinalden alıntı: webbie


    quote:

    Orijinalden alıntı: combaba


    quote:

    Orijinalden alıntı: nanaka9

    Sosyalist Ecevit ve dinci Erbakan.
    İkisininde bu konuda icraatları var.
    Bilin bakalım kim ne yapmış
    Her zaman dediğim gibi bu memleket adam olmaz biz lenetlenmişiz galiba.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/369763/1/Gundem


    kadir gecesinin yüzü suyu hürmetine istekleri kabul edilen ve ölmekten kurtulanlar.....

    onların bir çoğu hala dine karşı tutum içindeyse yazıklar olsun onlara.


    Kadir Gecesi olmasaydı, bu insanların yaşama hakkı ellerinden alınacak mıydı? Yani, bir gece önce veya sonra olsaydı, onların yaşamasını sağlayan insan, bu olanağını kullanmayacak mıydı?

    Cevabı iyi düşünün lütfen. Vereceğiniz cevap ne olursa olsun, yukarıdaki yorumunuzdaki bir açığı ortaya çıkabilir.


    sevgili webbie

    görüyorum ki kinin aklının önüne geçiyor. Bilmediğin sularda yüzüyorsun. Kadir gecesi sadece bir mazeret, bunu görememen gayet normal. Allah korkusu, hesap vermek üzerine kurulmuş bir hayatın ne olduğunu, aynı duyguyu yaşamadan anlayamazsın. Yaptığın bütün değerlendirmelerde güdük kalır. Rahmetli erbakan dünya ilimlerinde olduğu gibi manevi ilimlerde de çok iyi seviyelerde olan birisidir. Bir hayat kurtarmanın veya bir hayata son vermenin ne demek olduğunu senin -benim bilemeyeceğimiz kadar çok iyi bilen birisidir. Şuna emin ol, hocam asla her ne şart altında olursa olsun bu katliam emrini vermezdi.

    Dikkat et
    böyle emirle herhangi bir seviyede muhatap olanların tamamı (veren veya uygulayan) inanç konusunda kesinlikle zaafları olanlardır.



    Sevgili combaba,

    Öncelikle, ben hiçkimseye asla kin duygusu beslemem, çünkü hiçkimseyi nefret edecek kadar değerli görmem. Ha eğer ki kinimin sizin inancınıza olduğunu düşünüyorsanız, maalesef yine yanılmış olursunuz. Çünkü, benim için her bireyin inandığı birşey mutlaka vardır ve hepsi aynı değerdedir. Bu sizin için pek geçerli bir durum olmayabilir, yani sizinle aynı inancı paylaşmayanları sizden daha az inançlı, incançsız ya da sapkın görüyor olabilirsiniz, ama hiçbiri benim için diğerinden daha sapkın değildir.

    Gelelim konumuza;
    Benim size sorduğum sorunun yanıtını siz vermişsiniz, ama nedense benim kin duyduğum düşüncesiyle yaklaşmışsınız ki asıl kini sizin mesajınız içermektedir. Bahsettiğiniz insan, sizin için yüce özelliklere sahip olabilir ve engin bilgiye sahip olabilir ama benim için hiç anlam ifade etmeyebilir. Bunu kabul etmeniz, sizin için yaşamı kolaylaştıracaktır, çünkü sizden olmayanları "kötü" olarak görmekten vazgeçerek, içinizde bu insanların neden sizin gibi olmayı başaramadıkları ile ilgili yaptığınız ve sonunda o insanlar için üzülmenize ya da kızmanıza neden olan sorgulamara son vermiş olacaksınız.
    Erbakan her ne kadar o insanların canlarını "size göre" bağlı olduğu dinden dolayı bağışlamış olsa bile, aynı inanca sahip insanlar dünyada her yıl bu inancın adını kullanarak ve inancı farklı yorumlayarak insanları öldürmektedir. Aynı zamanda, kafirlerden oluşan Avrupa'da ise idam yasaktır. Oysa ki idamın uygulanmadığı, çoğunluğu müslüman olan tek ülke Türkiye'dir. Düşünün, eğer bu iş dinle alakalı olsa ve kesin sonuca sahip olsa, neden sizinle aynı dine mensup olmayan insanların çoğunlukta olduğu ülkelerde bu uygulama yasakken, sizinle aynı dine mensup insanların çoğunlukta olduğu ülkelerde serbest? "Bazı durumlarda idamı dinimiz serbest bırakmıştır" gibi bir cevap verirseniz, sanırım yukarıdaki durumla çelişir; ya da idamın tanrının verdiği canı alma yetkisi olduğunu kanıtlamış olur.

    Usame Bin Ladin sizinle aynı dine mensup olduğunu söylüyor. Filistin'deki din kardeşlerinin ölümünü izleyen müslümanlar da çok. Hatta, bizim vatandaşlarımız öldüren İsrail ile biz hiçbir ticari ilişkimizi aksatmadık. Bu insanların bir kısmı, intihar komandosu olup, kendi canlarını da yok ediyor. Oysa ki, İnsan Hakları Beyannamesi ile sağlanan birçok güvenlik hakkı ve gerektiğinde insanların başvurduğu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kanunlarını hazırlayanlar maalesef ki size göre inancı olmayan ya da zayıf insanlardır.

    Aslında sizde gördüğüm durum (belki yanılıyorumdur) içine kapanmış ve mağlup olmuş olan toplumların davranış şeklidir. Hiçbir konuda dünyaya örnek teşkil etmeyecek durumda olmalarına rağmen tüm dünyayı kendilerinden aşağıda görme, bunu da ancak diğer tarafla kanıtlama yoluna gitme durumu söz konusudur. İzmit depreminde bize en büyük yardımları kafirler yapmışken, siz hala onların inançlarını sorgulamakla meşgulsünüz ve tüm hayatı da bu sorgu üzerine inşa etmeye çalışıyorsunuz. Oysa ki insanların çoğu davranışında bu tip dini düşünce sistemi yoktur. Ondan daha önce gelen ve daha önemli olan, insan olmanın getirdiği birçok erdem vardır. Siz bütün erdemleri dininize bağlamaya çalışadurun, dünyanın geri kalanında sizden çok farklı şeylere inanan insanlar için ahlaki değerler sizinkilerle örtüşmeye devam edecek, hırsızlık, cinayet, zina gibi durumlara onlar da olumsuz gözlerle bakacaktır.

    Ve size gerçek bir erdemden bahsedeyim; eğer o insanların ölümüne dini emrediyor diye değil de, vicdanı elvermiyor diye engel olmuşsa, o zaman ben o adama saygı duyarım. Aksi halde, yaptığı şeyi ancak o toplumun bireyi iken yapabilme yetisine sahip olduğunun, başka bir toplumda ise katil olabileceğinin kanıtı olur bu durum. Ben eğer Filistin'de ve Irak'ta ölen çocuklar için elimden geleni yapmaya çalışıyorsam ve bunun için de birçok yahudi ile görüşüyorsam, bunu ne sizin dininizin bana kattığından dolayı ne de başka bir ödüllendirme için yapıyorum; Bunu sadece insan olarak doğduğumda benimle gelen vicdanımdan dolayı yapıyorum. Hayatımda hiç hırsızlık yapmadıydam, herhangi birine zarar verecek bir davranışta bulunmadıysam, bilerek hiçkimsenin hakkını yemediysem, emin olun bunun nedeni de vicdanımdır. Bana istediğiniz dini getirin, ben onu nasıl olsa istediğim gibi yorumlama hakkına sahip olacağım ve bu sayede istediğim şekilde bir yaşam kuracağım. Bunun en güzel örneği ise, her dine ait yüzlerce mezhep ve tarikatin varlığının olmasıdır. Hepsi dinlerine inanmakta ve kendilerine göre doğru uygulamakta iken, yine bunların hepsi diğerlerini sapkınlıkla suçlayabilmektedir. İşte aradaki farkı da bu doğurur; İnsan olan herzaman vicdanı oranında iyi ya da kötüdür. Bunu ne bir din ne de herhangi bir ceza engelleyemez.

    Saygılar...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nanaka9

    Sosyalist Ecevit ve dinci Erbakan.
    İkisininde bu konuda icraatları var.
    Bilin bakalım kim ne yapmış
    Her zaman dediğim gibi bu memleket adam olmaz biz lenetlenmişiz galiba.

    http://haber.gazetevatan.com/Haber/369763/1/Gundem


    sen hangi kesimdensin "ılımlı islam"cılardan mı yoksa
    bu sefer oturdugunuz sıcak bölge tatlı geldi sanırım....

    ayrıca ecevitin sosyalist olmadıgını bile bile sosyalist demek ne büyük bilgisizlik ve yalancılıktır.
    her 28 şubat konusunda "timsah gözyaşları" akıtan kesminden bu yorumları görmek beni düşündüyor dogrusu..




  • kör ölür,
    badem gözlü olur..
  • Gerektiği için yapılan doğru ve mantıklı bir operasyondur.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.