Şimdi Ara

Hadisler Nedir? Uydurma mıdır? (Atalarını Sorgulamadan Körü Körüne İzleyenler) (77. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1.572
Cevap
14
Favori
38.883
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
33 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7576777879
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Take_Redux -- 28 Mayıs 2017; 13:23:4 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...




  • ertewas E kullanıcısına yanıt
    Allah kolaylaştırır bu sünnetçi kafa zorlaştırıyor Allahın emrine karşı gelerek şirke düşmüşler yazık Allah hidayet versin
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...

    İslam dini Allah ile Muhammed peygamberin ortaklaşa kurduğu din değildir din yalnız ve yalnız Allah'ındır.

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    6–Enam Suresi 114

    Rabbin asla unutkan değildir.

    19–Meryem Suresi 64

    Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    29–Ankebut Suresi 51

    Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

    6–Enam Suresi 38

    O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır.

    36–Yasin Suresi 69

    De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”

    21–Enbiya Suresi 45

    Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”

    10–Yunus Suresi 15

    Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.

    17–İsra Suresi 89

    Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).

    6–Enam Suresi 65

    Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:

    Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.

    25– Furkan Suresi 30

    Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.

    Bu yüzden sadece Kur'an.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Sünnet,Hadis Kuran harici ek bir materyallerin hepsi yalandır.

    Peygambere özel olarak bildirilen herhangi bir olay,ibadet veya eylem kuranda olmak zorundadır. Peygamber ve kitap belli bir zaman aralığı ve bölgesel kitle için gelmedi. Evrensel olarak geldi ve herkese hitap etmesi gerekiyor eğer evrensellik iddiası var ise, ki var. Eğer kuran harici bir şey bildirilseydi yine kuranda olmak zorundaydı. Çelişki olur bir kere insanlara. Peygamber zamanında yaşamış adam ile günümüzdeki adam arasında eşitsizlik olur. Bu yüzden Muhammed'e bildirilen her şey kuranda'da olmak zorundadır. Eğer kuranda yoksa Muhammed Peygamberde'de yoktur tahminim.

    Ayrıca Muhammed nasıl bir tecrübe/deneyim yaşadı ki böyle bir devrim yapabildi? Hayatını ortaya koyarak(tarihsel kaynaklardan bildiğimiz) savaşarak insanların gönlünü kazandı? Kitabı uydursaydı bile günümüz zamanına hitap etmesi imkansızdı ki bir kere kültürel farkındalıktan kurtulması gerekirdi. Onun toplumunda olan bir eylem günümüzde zıt. Bu yüzden kuranı yazsaydı bile hata yapacaktı. Bu yüzden Kurandan olmayan birşey mantıksal olarak yine söyleyemez.

    Eğer sünnet ve hadis olsaydı bunları yine Muhammed yazardı kendi. 200+ yıl sonra oradan buradan dolaşarak yazan insanlar olmazdı. Herşeyi geçtim; öldükten sonra 70 yıl sonraki ile hadislerin ortaya çıkmadan önceki 5 yıl boyunca insanlar nasıl ibadet ediyordu? Hadisler ve sünnet saçmalığı yoktu. Şimdi demeyin onlar biliyordu diye. Bilemezler çünkü muhammed peygamberden sonra 2 nesil geçişine denk geliyor. Günümüzdeki uzaklık ile kıyaslandığında sadece sayılar farkeder. Kulaktan kulağa oyununda bile cümle ne anlamlara çıkıyor biliyoruz. Ayrıca islam düşmanları çok güzel bir şekilde bu yöntemi kullanarak sünnet hadis yoluyla olmadık şeyler sokabilir.

    Muhammedin kuranı kendi fiziksel olarak kağıda papiruslara geçirdiğini düşünüyorum. Ama öldükten sonra kuranın orjinalin yakıldığını biliyoruz. Muaviye gibi bir adam kan kusturuyor halka ve olmadık olaylar oluyor ve birbirlerini kesiyorlar muhammed öleli yüzyıl olmadan. Kuranı yakmaları ise ayrı bir olay. Bu konuda bahsedilen 19 muhabbeti'de günümüzdeki kuranın matematiksel olarak değiştirilme ve rastlantıların olma olasılığını milyarlara çıkarıyor. Milyar olasılıkta denk gelen işlemler tesadüf gelemez ve bu işlemleri küçümsemeyin çünkü 19 sistemi çok kompleks bir sistem. Beginner seviyede baktığımızda ise belli işlem kuralları ile yine milyarları buluyor. Bunlar;fatiha suresini baştan sona işleme sokulduğunda herbir işlemin 19'un katı vermesi, besmele ve türevlerinin 19'un katı olması, surelerdeki kelime sayıları gibi gerçekten basit işlemleri içeren kurallar uygulandığında yine imkansızlığı göz önüne seriliyor. Herşeyden öncesi bunu Muhammedin yapması imkansıza yakın. Muhammed çok iyi bir matematikçi olsaydı bile, kuralları belli bir işleme göre koyardı ve çok basit ve ilkel olurdu sistem. Ama ileri düzeyde incelendiğinde ise çok daha farklı kuralların olduğu gözüküyor.(örnek yazılımda olan bir işlemin olması)

    Müzelerdeki eski kuran nüshaları da 19'un düzelttiği harfleri destekliyor ve 19'un istediği gibi yazılmış harfler.(7.sure 69.ayetteki sad-sin yazımı)



    Tevbe suresinin son 2 ayetinin ise hemen reddedilmemesi gerekir. Çünkü sistemin içinde sistemde olabilir veya daha tam olarak keşfedilmemiş olur. Bu zamandan 100 yıl sonra bir örgü keşfedilse kuranda ve bu 19'u, tevbe son 2 ayeti, yeni sistemi desteklese onaylasa işler değişir. Sağlam incelenmeden reddedilmemeli. Ama Tevbe suresinin inişi tersten başlaması da imkansız.(tüm sureler 1'den başlayarak iniyor, tevbe ise tersten) Belki bu sure iniş sırasında bir test olabilir. Özellikle tevbe suresinin tersten inişi 19 gibi bir sistemin de böyle bir sonuç çıkarması test içinde test olabilir kitaba iman için. Tarihsel olaylarda da tevbe son 2 ayet ekleme olduğu gözüküyor ayrıca. Kısaca bu tevbe suresi olayı çok karışık.

    19 gibi bir sistem var ama daha tam keşfedilmiş değil bana göre.

    Reşad elçide olabilir ve yanlışları da olabilir. Musa Peygamber bile adam öldürmüşken hayatında herkes hata yapabilir peygamberler bile. Mesela Muhammede sen imandan uzaktın demesi gibi kuran ayetlerinde.



    Çok uzattım ve dağınık oldu. Kısaca sünnet ve hadis yoktur.Mantıklı ve akıllı insanlar bunu farkeder.
    Düşünmeyenlerde sen alimlerden daha iyi mi bilirsin derler maymun gibi alim şaklabanlığı yaparlar.

    Din adamlığı/ruhbanlığı yoktur kuranda/islamda.

    Din evrensel ve herkesin anladığı kurandan kendinedir. Namaz kılmayan veya ibadet yapmayanlar için cehenneme gidip yanacaksın diye bir ifade de yoktur.(74.surede bahsedilen bir çeviri hatası var ve o namaz değil destektir karıştırmayın)





    Bu mesajı alıntılayıp sen hayinsin zındıksın kafirsin diyene çatal kaşık takımı hediye.



    Not: Müminim/müslümanım/barışçılım.

    İlk cümleden sonrasını okuyan boşa okumuş olur. Peygamberi sahabeyi tüm geleneği yok sayıp sayı harf kombine ederek din izah etmenin varacağı sonuç, Muhammed şunu yapıyor olamazdı, Muhammed şöyleydi böyleydi demenin ötesine geçmez. İnandığını söylediği peygambere bile nasıl hitap edeceğini bilmeden din konusunda ahkam kesmek de yeni moda oldu. Hadisler uydurma, gerçek Kuran yakıldı deyip de sonra da Kuranın doğru olduğuna inanmak da farklı bir düşünme şeklinin tezahürü olsa gerek. İlk cümleden sonra gelenlerin neredeyse tamamı birbiriyle çelişki içerisinde...

    Düşük zekalar için çelişkidir zaten bunlar. Senin gibi düşük zekalar hadislere inanmasa zaten dinsiz olur. O yüzden anlamaya uğraşma ufak aklınla. Neler yazdığını görüyoruz bu konuda boş yapma.Birde Hazreti yaşayanlara söylenir ayrıca ölülere değil. Efendi ise tektir oda Allah. peygambere onu bunu eklerken bile şirk yapıyorsunuz siz. Benim mesajımı zaten senin gibiler okumasın merak edenler düşünenler okusun. Sana kat kat büyük gelir bu gömleği giymek.



    Sizin gibi yüksek zekalar peygamberin sözlerini yalanlayarak, kendilerince yeni bir din uydurarak entel takıldıklarını sanan zavallılardır asıl. Dini literatürün L sinden bile habersiz "tüm hadisler uydurmadır" diye işkembeden sallamakla yüksek zeka olunuyorsa memlektte sizin gibi yüksek zekalılardan geçilmiyor zaten. üç tane dini terim yazsam bomba zanneden, her gördüğü sakallıyı işid zannedenler burada din konusunda ahkam kesiyor. Bir hadisin uydurma, zayıf yada mütavatir kabul edilmesinin ölçüleri var. Hadis diye bir bilim dalı var. Tüm hadisler uydurmadır demekle dünya düzdür bunlar beyinsiz bişeyden anlamıyor demek arasında hiçbir fark yok. Bir hadisçi bir sözün hadis olup olmadığını belirleyebilmek için bin tane kriter koymuş. Bir ilim dalı hakkında bilginiz yoksa, hangi ölçülere göre hadis sahih kabul edilir bilmiyorsanız susun da bari gerçekten görenler adam sansınlar. Cahillerden de kötüsü birşey bilmeyen değil, birşey bilmediğini dahi bilemyenlerdir...

    Ben de zaten sizin gibi yolunu sapıtmış, insanları da dinden saptırmak isteyenler birşeyler öğrensin diye değil, aklı başında insanlar sizlerin ne halde olduklarını görsünler, anlasınlar ve ibret alsınlar diye yazıyorum zaten. Din konusunda benim klasmana yükselebilmeniz için meal okumanın ötesine geçebilmeniz lazım. Arapçanın a sını bilmeyen fıkıh tefsir hadis hiçbir temek kaynağı tanımayanlar ancak amatör de mücadele verir...

    Öff zırvalama be bilader. Varsa kanıtın Muhammedin sözleri olduğunu getir. Kuran bunu tek başına kanıtlıyor Allahtan geldiğini. Bu yüzden fark var hadis ile kuran arasında.



    Sorularıma cevap ver.



    Hadisler neden kuran gibi kitap şeklinde yok ve hadislerin yaşı niye kurandan küçük?

    Evrensel bir kitapsa eğer kuran neden hadislerde olan ifadeler kuranda yok?

    Kuran başında Muhammed öldükten sonra neden kavga etmişler birbirlerini kesmişler?

    Niye hadislerde kuranda olmayan sözler var ve bir hadisi nakledeninin güvenilir olduğunu yalan söylemediğini nereden anlayacağız?

    Kuranda neden bu kitap tamdır diyor hadisleride okuyun iman edin demiyor?

    Kuranda neden bu kitaptan başka kitaba itaat edenin kaybedeceğini söylüyor?

    Kuranda neden peygamber halkım bu kuranı terketti diyor?

    Kuranda neden muhammede bize atfettiğin uydurduğun bir söz ekleseydin senin şah damarını keserdik diye neden söylüyor?

    Kuranda neden atalarınızı takip etmeyin diyor?



    Sahih Hadislerin muhammede ait olduğunu kanıtla. Kanıtlarken de fiziksel deliller getir. Eğer getirdiğin kanıt bir alimin ise o alimin o hadisi aldığı kişinin onay metnini göster.



    Ulan sokaktan geçen kopekten bile hadis alacakmış buhari sırf fazla olsun diye hadis. Birde ezberlediğini söyler 600bin farklı paragraf metinlerini.





    Daha yazacağım ama bunlara cevap ver. Burada yok onu bunu inkar eden diye zırvalama cevap ver veremiyorsan da yaylan.

    Hahahaa, komedyene bak komedyene. En basit hukuk kuralından habersiz işkembe ulemalarına kanıtla konuşacakmışız. Adam milyarlarca müslümanın kabul ettiği ilkekeri yok sayıyor ve ardından da söylediği laf "hadislerin olduğuna dair kanıtın varsa getir". bunların cahillikleri ve usül bilmediklerini anlamaları için elif ba dan okutmaya başlayacaksın. Elif ba bilmeyen adamlar hadis kritiği yapmaya kalkıyor...

    En basit hukuk kuralıdır entallektüel din cahlili arkadaşım "müddei iddiasını ıspatla mükelleftir" yani senin anlayacağın dilde hadsi yoktur, bunların hepsi uydurmadır diyenler ateist dinsizlerin kelime oyyunları dışında bir sözün hadis olup olmadığını hadis literatüründeki terimlerle izah edecek ve hadis konusundaki otoriteler diyecek ki bu adamın delilleri konuşmaya tartışmaya değer. "tüm hadisler uydurmadır" diye işkembeden sallayan ateist kalıntıları "hadislerin olduğunu kanıtla" diyecek kadar kör cahil olduğunun farkında değil. Bilim adamlarınca genel kabul görmüş olna değil genel kabul dışındaki hipotezler kanıta muhtaçtır. Sahih hadis kavramı binlerce alim tarafından ortaya konmuş ve milyarca müslüman tarafından bin yılı aşkın zamandır gelenek halinde uygulanmıştır. Sahih hadis kitaplarına inanmak değil anormal olan inanmamaktır. milyarlarca insan inanmış ve binlerce alim bunlar peygamber sözüdür diye ortaya koymştur. aynen şimdi milyarlarca insanın dünyanın yuvarlak olduğuna inanması ve binlerce bilim adamının bunu ortaya koyması gibi. bir iki beyinsizin çıkıp da "dünya düzdür, zırvalayıp duruyorsunuz, bana dünyanın yuvarlak olduğunu ispatlayamazsan hadi uza" demesi gibi sizin sözünüz. Hadis ilmini bilen herkes hangi hadis kaynaklarının hangi kriterlere göre sahih kabul edildiğini bilir. Şiaya göre hangi kaynaklar sahih hadis kaynaklarıdır, ehli sünnete göre hangi kaynaklar sahih kaynaklardır, bu literatürde apaçık ortadadır. Bir şii sünni hadis kaynaklarını bilir, bir sünni şii hadis kaynaklarını bilir. Bunlar literatürde bellidir. Bunların uydurma olduğunu hangi delile dayanarak söylüyorsun bunu kanıtlayacak olan sensin. İşkembeden "bunların hepsi uydurma" diyerek sallamakla süper zeka falan olduğunzu sanıyorsunuz. bi şii bir sünniinin bir mesele hangi hadise dayandığını merak ediyorsa sahih kabul ettiği kaynağa yönelir ve oradan araştırır, aynısını bir sünni de yapar. şii kaynaklarında sahih kabul edilen ve literatürde yerini almış eserleri bu konuda bilgisi olan herkes bilir...

    Dini literatürde sahihlerden biri kabul edilen eserin sahibi Buhariye "Ulan sokaktan geçen kopekten bile hadis alacakmış buhari sırf fazla olsun diye hadis. Birde ezberlediğini söyler 600bin farklı paragraf metinlerini." ateist forumlardan topladıkları cahilce temelsiz, ilmi hiçbir karşılığı olmayan, sadece kin ve nefret kusarak böyle ucuz iftiralar sallayan adamlara hiçbir şey anlatamazsın. Siz hadis mi değerlendirmek istiyorsunuz, oturun önce elif ba dan başlayın. Hadis kritiği yapacak seviyeye gelmeniz için önce temel kavramları, literatürü bilmeniz lazım. Buhari köpeklerden bile hadis almış diye git de sünni bile değil, şii bir alime söyle, sana bir tarafıyla kahkaha atarak güler. hadi yaylan evladım, git önce okuma yazma öğren sonra gel de bir kelimenin etimolojisi hakkında ahkam kes, hadis ilminin elif basını bile bilmeden Buhari hakkında ahkam kesmek senin seviyeni göstermeye yeter derler adama....

    Evet arkadaşlar gördüğünüz gibi kuran ayetlerini yorumlamadı ve hadis ilmini bilmediğimi iddia etti beni tanıdığını sanarak. Hadislere uygulanan yöntemleri biliyorum merak etme. Birde ne kadar fazla kelle sayısı varsa o kadar iman güçlü oluyormuş çünkü sayı fazla olunca herşey doğru oluyormuş onu anladık. Bence Müslümanlığı bırakıp ineğe tapalım çünkü onlar daha fazla. Fazla oldukları için doğrudurlar. Ayrıca bilim falan deme. Alim dediğin adamlar Hadislere dayanarak dünya düzdür diyorlar. Bu konuda üstlerde bile bir arkadaş dünyanın düz olduğuna inanıyor. Kulaktan kulağa dolanmış sözün neyin bilimselliği olur yahu akıl var mantık var bir kere deneye tabi tutamıyorsun.( ne anlarsın deneyden de neyse)



    Boş demagojiden başka bir şey yapmıyorsun laftan anlamıyorsun amipimsi gibi birşeysin. Kuran ayetine cevap ver diyoruz onuda yapmayıp haksız olduğumu ateist olduğumu iddia ediyorsun. Senin tartışamadığın tartışmayacağın ateistlerle tartıştım ben. Diriliş günü seninle yüzleşelim ve kim haklı kim haksız görelim Allah karar versin.

    Senin cümlelerin değil bir şey bildiğini ispat etmeye, sokaktaki cahil bir adamın hipokrat da kimmiş, gelin sizi ben tedavi edeyim demesinden bile vahim. çünkü tıp t sini bilen hipokrat için laf edemez. Hadisin h sini bilenin Buhariye laf edemeyeceği gibi. En ufak literatür bilgisi olan adam hadis ilminde şii ve sünni tüm çevrelerce otorite olarak kabul edilen ve saygı görmüş Buhari için "köpeklerden bile hadis almış" diyecek kadar zırvalayamaz.

    Tüm sözleriniz bildiğin aptalca ateist demagojileri, Müslüman gibi görünüp ateist zırvalarını delil diye getirmekten başka bir marifetiniz yok. Genel kabul görmüş ilkeleri inkar ederek sükse yapmaya çalışan soytarıların peşine düşmüşsünüz, bir de beyinden bahsediyorsunuz. Kurandan konuşuyormuş da hadis yokmuş da, biz bu hikayeleri çoook dinledik. Hasan sabbahın modern versiyonları bize din öğretmeye kalkıyor. Bugün cifirle ebcedle sayılarla oynayan cahiller dün kendilerini saklayan sabataistlerden farklı değiller...

    Bilim denen şey de bunların tekelinde. Genel kabul görmüş ilkeleri çoğunluk kabul eder ve bunlar zaten ispatlanmıştır. Hadis ilmi bir bilimdir ve sahih hadisler bu bilimin otoriteleri tarafından ortaya konmuştur. Bunu kafa sayısıyla alakası yok. literatürü oluşturan temel kaynaklar bu bilimin ana unsurlarını oluşturur. Buhariyi hadisle uğraşan sünni olsun şii olsun herkes bilir ve bu kişiyi temel kaynak olarak kabul eder. Senin bilmemen "hadisler uydurmadır" demen senin cahil olduğunu ve bu sözün kanıta ihtiyaç duyduğunu gösterir. Sunni sahih hadis kaynaklarında olmayıp da şii kaynaklarda geçen Ehli beyt tandanslı çok hadisi sunniler dahil bu uydurmadır diye reddedemez. Hz Ali "peygamber şöyle söyledi deyip de bunu çok insan evet ben de duuydum peygamber bunu söylemişti diye onaylıyor ve bu söz Buharide geçmiyorsa uydurma diye kesip atılmaz. Sunni kaynaklarda yok ama sözü aktaran kişiler oldukça fazla ve sağlam şasiyetse bu söz hadis olarak kabul görür. Şiiler Ehli Beyt kanalı dışında gelen sözleri hadis olarak kaynaklarına almamışlar ama Hz. Ebubekirin, Hz. Aişenin aktardığı bir sözü kaynaklarına almasa dahi bu uydurma da demezler. Biz derler Hz. Ali kanalından gelen sözleri kaynak kabul ediyoruz diye sınırlama getirmişler. Ehli sünnet ise tüm sahabi kaynaklarından hadis almış, Sunni ve Şii kaynaklarında hem Hz. Aliden Hem de Hz. Ömerden gelmiş aynı anlamda hadisler var. Farklı kanallardan aynı sözü aktarıyorlar. Hangi mantıkla bunlara uydurma diyebiliyorsunuz siz! bunların uydurma olduğunun bilimsel hiçbir delili yok sizde. Bunların uydurma olduğunu kanıtlayamayan adamların söylediği her söz boştur ve bilimsel hiçbir tutarlılığı yoktur...

    Sen dini hiçbir litaretürü bilmiyorsun, dünya düzdür diyenler hadise değil ayete dayanıyorlar, bu bazı tefsirlerde geçiyor. Bunun olmasının sebebini dahi anlamaktan acizsiniz. Bazı bilim adamları skolastik düşünce etkisinde o zamanki tartışmalarda dünyayı düz kabul etmiş ve buna delil olarak sizin gibi ayetleri kullanıyorlar. Onlara karşı dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen, hatta dünyanın yarıçapını hesaplayan müslüman bilim adamları da çok fazlaca var. O zamanki bilimsel tartışmaların dini literatüre girmesini hadise bağlayacak kadar iş bilmez cahillersiniz. Müslüman bilim adamları içinde atomu tartışan, atomun bölünemeyeceğini söyleyenler de var, Atomun parçalanabileceğini ama bunun çok tehlikeli olduğunu ve bunu yapmanın haram olduğunu söyleyen müslüman bilim adamları var. Bunlar ancak 500 yıl sonra batıda tartışılmaya başlanabildi. Galileo dünyanın döndüğünü ispatlamaya çalışıken müslüman bilim adamları güneş sisteminin haritasını çizmişler, dünyanın yarıçappını bugünkü rakamlara yakın hesaplamışlardı. Şimdi o kaynakların orjinalleri hep batı kütüphanelerinde, sizleri de hadis yok, dünya öküzün boynuznda diyor hadisler diyerek uyutuyorlar hala...

    Yukarıda sizin kafadaki herkesin vardığı nokta karşısındakini beyinsiz kendisini entel gibi pazarlama. Bu bir insanın seviyesini ve acizliğini göstermeye yeter. Başkasına amip diyeceğine tüm hadislerin uydurma olduğunu kaynak göstererek ispatla. milyarlarca insan amip, siz süper zeki, entellektül birikime sahip olduğunuzu hakaretten öte sözlerle görelim. İşkemden atarak entellektüel olunmuyor, çakma alimler sizi...


    Yahu kardeşim okuma anlama özürlü müsün sen? Hadislerin neyi bilim Allah aşkına açıklasana burada? Sözlü kültür işte hadis bildiğin saçma sapan bilimdir falan deme. Bilimden bir habersin büyük ihtimal zaten. Benim buraya her yazdığımda bilim o zaman senin mantıkla bakarsak.

    Adama bilim ile hadis farkını daha kavrayamıyor hala papağan gibi hadis ilim bilim diyor. Ebced araplarda kullanılan matematik dili idi aynı zamanda harflerin altını çizerek sayı veriyorlardı ve daha sonradan hindistan aldıkları rakamlar ile ebcedden vazgeçtiler. Büyü için kullanan gerizekalılar var diye bir toplumun sayı sistemine niye karşısın?

    On kerede mi anlıyorsun bahsettiğin metotları biliyorum 1 yıl araştırma yaptım sırf bunlar için kuranı farklı çevirilerden okudum ve hadis diye milleti iyi kekliyorlar. Özellikle senin gibileri.

    Dünya düzdür ayetine gelelim. O ayete neyin tefsirini yapmışlar bildiğin direk yuvarladı fiili geçiyor. Senin hocaların napmış ''yoookk yavvv öyle yuvarlamış falan değil o kuluçka yuvası gibi demek istiyor orada'' demişler almışlar evirmişler çevirmişler dümdüz etmişler ayeti kendi yorumları ile. Bugün hala düz olduğuna inanan ve o ayetinde dünya düzdür yazdığını sananlar var ve özellikle ateistler. Hocaların yapacağı iş bu kadar işte.


    Atomu parçalamanın haram olduğunu söyleyen müslüman bilim adamları mı var? lol. O bahsettiğin bilim keşiflerini yapan adamlar sana göre dinsiz sapkın oluyor hepsinin atayım istersen islam felsefesini. Büyük çoğunluğu senin kabul ettiğin şeyleri dinde kabul etmemişler ve bazı şeylere inanmamışlar o adamlar.


    Hayatımda senin gibi salak görmedim. Bizi hadislerle uyutarak dünya oküzün üstünde diye söyletip hadis yok dedirttiriyorlar. Helal olsun adamlara. Kafan baya iyimiş senin torbacın kim?



    Kardeşim anlamıyor musun ben zaten hadis var diye iddia etmiyorum sen ediyorsun bu bağlamda senin olduğunu kanıtlaman gerekecek. Sen hala kanıt getirmedin zaten. Sende biliyorsun kanıtlanamayacağını.



    Senin gibi tiplerle çok tartıştım imam hatiplisinden tut ateistine deistine kadar. Ateistlerin çoğu bir sunni gibi hadisleri bırakamıyordu ateist olduğu halde. Oda biliyordu hadisler olmadı mı İslam dinini reddetme nedeni çok aza inecekti.
    Entellektüel olmaya çalışan yok burada getir kanıtını görelim hala aynı demagojiyi yapıyorsun ne attığım soruları cevapladın ne kaynak getirdin. Kurandan neden korkuyorsun bu kadar ki. Ama doğru sizin ilk kaynağınız hadisler olduğundan kuranı hadissiz açıklayamıyorsun.



    (Z)Alim olacağıma sizin gibi reaya yöneteceğime ölürüm daha iyi. Hakareti geçelim sen anlamıyorsun ki. Üstlerde insan eti yenir mi deyip bildiğin sabotaj yapan tipsin burada da tartışmayı kaydırıp hadis olmadığını kanıtla diyen zavallı bir tipsin.



    Buhari sapkını yalancısına şirkperestine gelsin buda.






    Öyle her yazında hakaret etmen senin seviyeni fazlasıyla gösteriyor. Teoloji eğitimi veren üniversitelere bak, hadis bir bilim dalı olarak kabul ediliyor mu edilmiyor mu görürsün. Senin türkülerin anonim olması gibi hadisi de sözlü kültür zannetmen senin cahilliğini gösterir. Fakültelerin bir çoğunda koskoca hadis kürsüleri vardır, birçok müsteşrik senin hikaye sandığın sözlü kültür üzerinde yıllarını verir ve uzmanlığını tamamlar, bilmiyorsan öğren...

    O kadar seviyesiz, sokak ağzıyla yazıp da burada dinden bilimden bahsetmen de milleti yerlere yatarak güldürüyor. sen islam geleneğini hiç bilmiyorsun, yazdıklarının ve bilgilerinin tamamı ateist zırvaarı. sana sayfalarca yazıyorum, belki araştırma zahmetinde bulunur diye, daha gelip burada ateist zırvalarını öküzün kafasındaki dünyayı din diye, islam bilimi diyerek anlatıyor. Atomdan bahseden kişiyi de mezhepleri reddeden islam filozoflarından biri görüyor. Atomun parçalanağından bahseden "İmam Gazzali" Adamın isminin önünde filozof yazmıyor imam yazıyor. şimdi imam deyince bu cahiller camide namaz kıldıran imam sanırlar, din konusunda o kadar bilgililer işte. Gazzali şafi mezhebinde müctehid derecesinde bir fakih. İctihad yapacak, hüküm verecek derecede ilme sahip kişilere o mezhebin önderlerinden biri manasında "imam" derler. Yani sizin gibi üç meal okuyup 5 ateistle tarşılan gelip de hadis falan yoktur, namaz üç vakittir, miden kaldırıyorsa kedi köpek fare de yiyebilirsin diyerek işkembeden hüküm uydurmazlar.

    Boş demagoji yapan sensin. Tüm dünyada hadis diye kabul edilen ve ana kaynak olarak üniversitelerde okutulan metinlerin uydurma olduğunu Hadis diye birşey olmadığını iddia eden de sensin. Üniversitelerde bilim dalı olarak okutulan kürsüsü olan koskoca bilimsel alana "sözlü kültür" diyerek yok sayman ve hadisçilere ve savunanlarına seviyesizce saldırman senin cahilliğinden başka birşey değil. 25 yıl peygamberlik yapmış bir insanın hiç konuşmadığını, dini konuda hiçbir şey söylemediğini, söylenen tüm sözlerin uydurma olduğunu sen kanıtlayacaksın? Bu kadar akıl dışı bir iddiaya inanan sensin, Bu saçmalığa inanan sizin gibi kaç süper zeka var! Batı teolojisinde bile kaynak olarak görülen metinlere uydurma diyecek kadar kendini kaybetmiş daha gelmiş delil, bilim falan diyerek boş lakırtı yapıyor...

    haaahaaaaa, Reayaya yöneleceğine ölecekmiş! O reaya dediğin, cahil görüp aşağıladığın halka kurban olun siz. sizin gibi sapıtmışlara pirim vermiyorlar diye kendi kendinimize çalıp oynuyoruz diye çıldırıyorsunuz. kendini entellektüel sanan garibimin üslubunu sokak serserisi bile yakalayamamışken, tüm bilim dünyasında kabul görmüş, musteşriklerin bile üzerinde çalıştığı "Buhari" gibi bir otoriteye "sapkın" diyebilirken sen yaşasan ne yaşamasan ne. Mahşerde o hakaret ettiğin peygamber ve dostlarının yüzüne nasıl bakacaksınız siz. Bırak müslümanı, kafir bile peygamber sözlerine ve onu aktaranlara karşı bu kadar seviyesiz konuşamıyor...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...

    İslam dini Allah ile Muhammed peygamberin ortaklaşa kurduğu din değildir din yalnız ve yalnız Allah'ındır.

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    6–Enam Suresi 114

    Rabbin asla unutkan değildir.

    19–Meryem Suresi 64

    Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    29–Ankebut Suresi 51

    Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

    6–Enam Suresi 38

    O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır.

    36–Yasin Suresi 69

    De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”

    21–Enbiya Suresi 45

    Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”

    10–Yunus Suresi 15

    Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.

    17–İsra Suresi 89

    Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).

    6–Enam Suresi 65

    Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:

    Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.

    25– Furkan Suresi 30

    Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.

    Bu yüzden sadece Kur'an.

    Güzel kardeşim bak, Dinin Allahın olduğuna dair ayetleri sıralaman, sapla samanı birbirine karıştırmandır. Peygamber yeni bir din inşa etmiyor, siz de nasıl bir kafa var ki peygamberi Allaha rakip gibi görüyorsunuz! Ayetlerin hükümlerin indirildiği kişinin bunları bizden daha iyi anlayıp açıklamasından daha doğal ne olabilir! Ben peygamberi görsem ve konuşsam şimdiki Kuranı anlama şeklinden belki bin kat daha iyi anlayabilirdim. Peygamberi gören insanların ve peygamberin din konusundak sözlerini ve bunları aktaranları yok saymakla ne kazanıyorsunuz. Allaha ve rasülüne itaati emreden ayetleri de buraya kopyalayalım. Peygamber Allahın rakibi değil, Sünnet Kuranın alternatifi falan da değil. Allah ve peygamberini ayrı düşünmek dine at gözlüğüyle bakmaktır. Sünnet ayetin muhalifi, muarızı değil mutabıkıdır. Ayetin açılımı yada yorumudur sünnet. Sünnet olmaksızın Allahın örnek almamızı istediği peygamberi nasıl örnek almayı düşünüyorsunuz! Allahın din konusunda bizden isteği peygamberi örnek almamızdır...

    “Şüphesiz Allah Resûlünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21)

    Siz kafirlerin mantığıyla düşünüyorsunuz. Kafirler de aynı sizin gibi diyorlar, bizim de aklmız fikrimiz var...

    ” İçimizden bir insana mı uyacağız. O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz.” (Kamer, 54/24)

    Ancak bu itirazın onların küfürlerinde inat göstermelerinden başka bir anlam ifade etmediği de ortadadır.

    Birçok ayette müminlerin Hz. Peygambere tâbi olmaları ısrarla vurgulanmıştır. “De ki ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.” (Âli İmran, 3/31) buyurularak, Allah’ın sevgisini kazanmanın Resûlüne uymakla mümkün olacağı belirtilmiştir. Kur’ân diğer başka âyetlerde de Hz. Peygamber’e tâbi olunmasını istemiş, bu emri yerine getirenleri övgüyle anmıştır (Enfâl, 8/64; Tevbe, 9/117).  Şüphesiz Hz. Peygamber’e tâbi olmak, Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek ve ona itaat etmenin bir göstergesi ve sonucudur, sünneti, hadisi reddederek bu emirleri çiğnediğiniz aşikardır...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Alkan1905

    Allah kolaylaştırır bu sünnetçi kafa zorlaştırıyor Allahın emrine karşı gelerek şirke düşmüşler yazık Allah hidayet versin

    Allah kolaylaştırır, öyleyse namaz kılmak zoruma gidiyor, eee Kurandada emrediyor. şimdi namaz ne demek, salat kelimesi dua demek. şimdi bunu zorlaştırmanın alemi ne günde 3-5 defa dua ederim yattığım yerde tamam. Bu peygamber de dini ne zorlaştırmış, günde beş vakit yat kalk. Bu peygamber yüzünden insanlar dinden soğuyor?

    Şimdi bu mudur din? Sizin din kolaylıktır dediklerinizin çoğunun kafa bu. dinin temel ilkelerini reddederep kafaya göre din uyduruyor. bunu yapabilmesi için de hadisleri yok sayması lazım. Çünkü peygamber bunları izah etmiş ve ilmihal kitaplarında bunları açıkça okuyoruz. Allah kolaylaştırıyor ve bu sünneti reddden kafa ise kendilerine göre din uyduruyor. Biz de sünneti reddedenler için "bunlarınsöylediği din falan değil, peygamberi ekarte ederek hristiyan ve yahudiler gibi kafalarından din uyduruyorlar. işlerine gelmeyen her şeyi reddediyorlar" diyoruz.

    Dini kolaylaştırıyoruz diyerek peygamber uygulamalarını reddedenlein söylediklerine din değil sapıklık diyoruz biz...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...

    İslam dini Allah ile Muhammed peygamberin ortaklaşa kurduğu din değildir din yalnız ve yalnız Allah'ındır.

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    6–Enam Suresi 114

    Rabbin asla unutkan değildir.

    19–Meryem Suresi 64

    Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    29–Ankebut Suresi 51

    Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

    6–Enam Suresi 38

    O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır.

    36–Yasin Suresi 69

    De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”

    21–Enbiya Suresi 45

    Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”

    10–Yunus Suresi 15

    Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.

    17–İsra Suresi 89

    Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).

    6–Enam Suresi 65

    Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:

    Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.

    25– Furkan Suresi 30

    Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.

    Bu yüzden sadece Kur'an.

    Güzel kardeşim bak, Dinin Allahın olduğuna dair ayetleri sıralaman, sapla samanı birbirine karıştırmandır. Peygamber yeni bir din inşa etmiyor, siz de nasıl bir kafa var ki peygamberi Allaha rakip gibi görüyorsunuz! Ayetlerin hükümlerin indirildiği kişinin bunları bizden daha iyi anlayıp açıklamasından daha doğal ne olabilir! Ben peygamberi görsem ve konuşsam şimdiki Kuranı anlama şeklinden belki bin kat daha iyi anlayabilirdim. Peygamberi gören insanların ve peygamberin din konusundak sözlerini ve bunları aktaranları yok saymakla ne kazanıyorsunuz. Allaha ve rasülüne itaati emreden ayetleri de buraya kopyalayalım. Peygamber Allahın rakibi değil, Sünnet Kuranın alternatifi falan da değil. Allah ve peygamberini ayrı düşünmek dine at gözlüğüyle bakmaktır. Sünnet ayetin muhalifi, muarızı değil mutabıkıdır. Ayetin açılımı yada yorumudur sünnet. Sünnet olmaksızın Allahın örnek almamızı istediği peygamberi nasıl örnek almayı düşünüyorsunuz! Allahın din konusunda bizden isteği peygamberi örnek almamızdır...

    “Şüphesiz Allah Resûlünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21)

    Siz kafirlerin mantığıyla düşünüyorsunuz. Kafirler de aynı sizin gibi diyorlar, bizim de aklmız fikrimiz var...

    ” İçimizden bir insana mı uyacağız. O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz.” (Kamer, 54/24)

    Ancak bu itirazın onların küfürlerinde inat göstermelerinden başka bir anlam ifade etmediği de ortadadır.

    Birçok ayette müminlerin Hz. Peygambere tâbi olmaları ısrarla vurgulanmıştır. “De ki ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.” (Âli İmran, 3/31) buyurularak, Allah’ın sevgisini kazanmanın Resûlüne uymakla mümkün olacağı belirtilmiştir. Kur’ân diğer başka âyetlerde de Hz. Peygamber’e tâbi olunmasını istemiş, bu emri yerine getirenleri övgüyle anmıştır (Enfâl, 8/64; Tevbe, 9/117).  Şüphesiz Hz. Peygamber’e tâbi olmak, Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek ve ona itaat etmenin bir göstergesi ve sonucudur, sünneti, hadisi reddederek bu emirleri çiğnediğiniz aşikardır...



    İşte sıkıntı burada adeta dinimizin iki tane kurucusu var diyorsun. Peygamberimiz’i Allah’ın gönderdiği dinin bir ileticisi (resul) olarak görmek yerine dindeki hükümleri oluşturan biri olarak göstermeye çalışmaktasın. Üstelikte bu durumu Peygamberimiz’e saygı, aksine durumları Peygamberimiz’e hakaret gibi göstermeye çalışıyorsun.



    Söz konusu ayetlerde Peygamberimiz hep “resul” kelimesi ile anlatılmaktadır. Kuran’da geçen “resul” kelimesinin tam karşılığı “elçi” kelimesidir. (“Peygamber” Farsça kökenli bir kelimedir ve Kuran’da geçmez. Kuran çevirilerinde “elçi” manasına gelen Arapça “resul” kelimesi, aynen bırakılarak “resul” veya “Peygamber” diye de çevrilmektedir.) Bu kelime Kuran’da, hem “Allah’ın elçisi”, hem de “herhangi bir kişinin yolladığı elçi” manasında kullanılır. “Resul” diye geçen kelimeyi “elçi” diye çevirmek tam doğru bir çeviri olmaktadır. Nitekim birçok çeviri de böyledir:







    Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse ve Allah’tan korkup sakınırsa işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır..



    24-Nur Suresi 52







    Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.



    3-Ali İmran Suresi 132

    Elçi kelimesinin kullanımı her şeyi açıklıyor.

    Biz Peygamberimiz Hz. Muhammed’e niye uyarız? Çünkü o, Allah’ın elçisidir. Yani Allah’ın mesajını alıp da getiren kişidir. Elçi mesajının sahibi değil, ileticisidir, o Allah’ın gönderdiği mesajdır. O mesaja uyulunca hem Allah’a, hem de o mesajı getiren elçiye uyulmuş olur. Aynı zamanda mesajın kendisine (Kuran’a) uyulduğunu söylersek, bu da doğru olur. Hz. Muhammed’e “elçi” denmesi, kendisinin olmayan mesajı taşıması sebebiyledir. Yani Allah, “resul” (elçi) kelimesiyle; Hz. Muhammed’in, kendisinin olmayan mesajı taşıyan kişi olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlara, elçiyi devreden çıkartıp Allah’a varmanız mümkün değildir, dersini vermektedir. “Ben elçiyi dikkate almam, bir tek Allah’a inanırım” diyen samimiyetsiz yaklaşımlar reddedilmektedir. İtaat edilmesi emredilen kişi olan elçi, kendisi namına değil, göndericisi (Allah) namına konuşmaktadır. Böylece “Elçiye itaat, gönderene (Allah’a) itaattir” mantığı, Kuran’ın ayetleriyle verilmektedir. Allah’ın elçi yollaması, bizimle irtibat kurmak için seçtiği yoldur. Elçi, mesajı insanlara ileteceği, Allah’a davet edeceği ve Allah’ın dininin tohumunun ilk ekildiği dönemdeki organizasyonları gerçekleştireceği için elçiye itaat onu gönderene (Allah’a) itaat olacaktır.







    Elçiye itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.



    4-Nisa Suresi 80

    İnsanlar, Allah’ın mesajı Kuran’ı, Hz. Muhammed’in (elçinin) ağzından duydular. Kuran her insana ayrı ayrı vahiy edilmedi ki! Peygamberimiz’in getirdiği mesaja uymayan birçok insan “Bu insan sözüdür” veya “Biz bir insana mı uyacağız” şeklinde Peygamberimiz’e karşı çıkmışlardır. Oysa Allah “Allah’a ve elçisine itaat edin” ayetleriyle; Hz. Muhammed’e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını ifade etmektedir. Yani Allah, “Allah ve elçisine itaat edin” ayetleriyle, gerçek anlamda uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da aktardığımız 4-Nisa Suresi 80. ayette bir kez daha anlaşılmaktadır. Yoksa, “Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler getirdi, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır” şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi, Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Mezhepçi bir din anlayışını benimseyenlerin bu hatasını, birçok eserde görebiliriz: “Peygamberimiz dinimizde hüküm koyucudur. Haram ve helali tespit eder” [Ali Osman Koçkuzu, Rivayet İlimlerinde Haberi Vahitlerin İtikat ve Teşri Yönlerinden Değeri]. Oysa Kuran’da Allah dışında hüküm koyucu aranmaması söylenir:







    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?



    6-Enam Suresi 114



    Diğer bir ilginç nokta da Kuran’da, Peygamberimiz’in ismi olan “Muhammed”in geçtiği 4 ayetten 3’ünde de “Muhammed’in elçi olduğu”nun vurgulanmasıdır:







    Muhammed yalnızca bir elçidir.



    3-Ali İmran Suresi 144







    Muhammed Allah’ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur.



    33-Ahzab Suresi 40







    Muhammed Allah’ın elçisidir.



    49-Fetih Suresi 29







    Kuran’da “Muhammed” isminin geçtiği diğer ayette ise “Muhammed’e indirilene inanılması” yani elçilik vazifesinin sonucunda iletilen Kuran’a inanılması gerektiği söylenir:







    İman edip, salih işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki, O Rableri’nden bir gerçektir- iman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltmiştir.



    47-Muhammed Suresi 2
    Daha evvel gördüğümüz gibi Kuran’da hiçbir yerde “Allah’a ve Muhammed’e itaat edin” diye bir ifade bulunmaz. Kuran’da sürekli “Allah’a ve elçisine itaat edin” şeklinde bir ifadenin geçmesi; Hz. Muhammed’e, ancak elçilik vazifesinden dolayı itaat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. “Muhammed” isminin geçtiği tüm ayetlerde (biri hariç) elçiliğinin vurgulanması, tek istisna ayette ise “Muhammed’e indirilene (Kuran’a) uyulması gerektiğinin” söylenmesi, tüm yanlış anlamalara kapıları kapatmıştır.
    Umarım bunlar senin için bir şeyler ifade eder.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Take_Redux -- 28 Mayıs 2017; 14:48:5 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...

    İslam dini Allah ile Muhammed peygamberin ortaklaşa kurduğu din değildir din yalnız ve yalnız Allah'ındır.

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    6–Enam Suresi 114

    Rabbin asla unutkan değildir.

    19–Meryem Suresi 64

    Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    29–Ankebut Suresi 51

    Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

    6–Enam Suresi 38

    O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır.

    36–Yasin Suresi 69

    De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”

    21–Enbiya Suresi 45

    Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”

    10–Yunus Suresi 15

    Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.

    17–İsra Suresi 89

    Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).

    6–Enam Suresi 65

    Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:

    Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.

    25– Furkan Suresi 30

    Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.

    Bu yüzden sadece Kur'an.

    Güzel kardeşim bak, Dinin Allahın olduğuna dair ayetleri sıralaman, sapla samanı birbirine karıştırmandır. Peygamber yeni bir din inşa etmiyor, siz de nasıl bir kafa var ki peygamberi Allaha rakip gibi görüyorsunuz! Ayetlerin hükümlerin indirildiği kişinin bunları bizden daha iyi anlayıp açıklamasından daha doğal ne olabilir! Ben peygamberi görsem ve konuşsam şimdiki Kuranı anlama şeklinden belki bin kat daha iyi anlayabilirdim. Peygamberi gören insanların ve peygamberin din konusundak sözlerini ve bunları aktaranları yok saymakla ne kazanıyorsunuz. Allaha ve rasülüne itaati emreden ayetleri de buraya kopyalayalım. Peygamber Allahın rakibi değil, Sünnet Kuranın alternatifi falan da değil. Allah ve peygamberini ayrı düşünmek dine at gözlüğüyle bakmaktır. Sünnet ayetin muhalifi, muarızı değil mutabıkıdır. Ayetin açılımı yada yorumudur sünnet. Sünnet olmaksızın Allahın örnek almamızı istediği peygamberi nasıl örnek almayı düşünüyorsunuz! Allahın din konusunda bizden isteği peygamberi örnek almamızdır...

    “Şüphesiz Allah Resûlünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21)

    Siz kafirlerin mantığıyla düşünüyorsunuz. Kafirler de aynı sizin gibi diyorlar, bizim de aklmız fikrimiz var...

    ” İçimizden bir insana mı uyacağız. O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz.” (Kamer, 54/24)

    Ancak bu itirazın onların küfürlerinde inat göstermelerinden başka bir anlam ifade etmediği de ortadadır.

    Birçok ayette müminlerin Hz. Peygambere tâbi olmaları ısrarla vurgulanmıştır. “De ki ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.” (Âli İmran, 3/31) buyurularak, Allah’ın sevgisini kazanmanın Resûlüne uymakla mümkün olacağı belirtilmiştir. Kur’ân diğer başka âyetlerde de Hz. Peygamber’e tâbi olunmasını istemiş, bu emri yerine getirenleri övgüyle anmıştır (Enfâl, 8/64; Tevbe, 9/117).  Şüphesiz Hz. Peygamber’e tâbi olmak, Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek ve ona itaat etmenin bir göstergesi ve sonucudur, sünneti, hadisi reddederek bu emirleri çiğnediğiniz aşikardır...



    İşte sıkıntı burada adeta dinimizin iki tane kurucusu var diyorsun. Peygamberimiz’i Allah’ın gönderdiği dinin bir ileticisi (resul) olarak görmek yerine dindeki hükümleri oluşturan biri olarak göstermeye çalışmaktasın. Üstelikte bu durumu Peygamberimiz’e saygı, aksine durumları Peygamberimiz’e hakaret gibi göstermeye çalışıyorsun.



    Söz konusu ayetlerde Peygamberimiz hep “resul” kelimesi ile anlatılmaktadır. Kuran’da geçen “resul” kelimesinin tam karşılığı “elçi” kelimesidir. (“Peygamber” Farsça kökenli bir kelimedir ve Kuran’da geçmez. Kuran çevirilerinde “elçi” manasına gelen Arapça “resul” kelimesi, aynen bırakılarak “resul” veya “Peygamber” diye de çevrilmektedir.) Bu kelime Kuran’da, hem “Allah’ın elçisi”, hem de “herhangi bir kişinin yolladığı elçi” manasında kullanılır. “Resul” diye geçen kelimeyi “elçi” diye çevirmek tam doğru bir çeviri olmaktadır. Nitekim birçok çeviri de böyledir:







    Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse ve Allah’tan korkup sakınırsa işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır..



    24-Nur Suresi 52







    Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.



    3-Ali İmran Suresi 132

    Elçi kelimesinin kullanımı her şeyi açıklıyor.

    Biz Peygamberimiz Hz. Muhammed’e niye uyarız? Çünkü o, Allah’ın elçisidir. Yani Allah’ın mesajını alıp da getiren kişidir. Elçi mesajının sahibi değil, ileticisidir, o Allah’ın gönderdiği mesajdır. O mesaja uyulunca hem Allah’a, hem de o mesajı getiren elçiye uyulmuş olur. Aynı zamanda mesajın kendisine (Kuran’a) uyulduğunu söylersek, bu da doğru olur. Hz. Muhammed’e “elçi” denmesi, kendisinin olmayan mesajı taşıması sebebiyledir. Yani Allah, “resul” (elçi) kelimesiyle; Hz. Muhammed’in, kendisinin olmayan mesajı taşıyan kişi olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlara, elçiyi devreden çıkartıp Allah’a varmanız mümkün değildir, dersini vermektedir. “Ben elçiyi dikkate almam, bir tek Allah’a inanırım” diyen samimiyetsiz yaklaşımlar reddedilmektedir. İtaat edilmesi emredilen kişi olan elçi, kendisi namına değil, göndericisi (Allah) namına konuşmaktadır. Böylece “Elçiye itaat, gönderene (Allah’a) itaattir” mantığı, Kuran’ın ayetleriyle verilmektedir. Allah’ın elçi yollaması, bizimle irtibat kurmak için seçtiği yoldur. Elçi, mesajı insanlara ileteceği, Allah’a davet edeceği ve Allah’ın dininin tohumunun ilk ekildiği dönemdeki organizasyonları gerçekleştireceği için elçiye itaat onu gönderene (Allah’a) itaat olacaktır.







    Elçiye itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.



    4-Nisa Suresi 80

    İnsanlar, Allah’ın mesajı Kuran’ı, Hz. Muhammed’in (elçinin) ağzından duydular. Kuran her insana ayrı ayrı vahiy edilmedi ki! Peygamberimiz’in getirdiği mesaja uymayan birçok insan “Bu insan sözüdür” veya “Biz bir insana mı uyacağız” şeklinde Peygamberimiz’e karşı çıkmışlardır. Oysa Allah “Allah’a ve elçisine itaat edin” ayetleriyle; Hz. Muhammed’e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını ifade etmektedir. Yani Allah, “Allah ve elçisine itaat edin” ayetleriyle, gerçek anlamda uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da aktardığımız 4-Nisa Suresi 80. ayette bir kez daha anlaşılmaktadır. Yoksa, “Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler getirdi, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır” şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi, Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Mezhepçi bir din anlayışını benimseyenlerin bu hatasını, birçok eserde görebiliriz: “Peygamberimiz dinimizde hüküm koyucudur. Haram ve helali tespit eder” [Ali Osman Koçkuzu, Rivayet İlimlerinde Haberi Vahitlerin İtikat ve Teşri Yönlerinden Değeri]. Oysa Kuran’da Allah dışında hüküm koyucu aranmaması söylenir:







    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?



    6-Enam Suresi 114



    Diğer bir ilginç nokta da Kuran’da, Peygamberimiz’in ismi olan “Muhammed”in geçtiği 4 ayetten 3’ünde de “Muhammed’in elçi olduğu”nun vurgulanmasıdır:







    Muhammed yalnızca bir elçidir.



    3-Ali İmran Suresi 144







    Muhammed Allah’ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur.



    33-Ahzab Suresi 40







    Muhammed Allah’ın elçisidir.



    49-Fetih Suresi 29







    Kuran’da “Muhammed” isminin geçtiği diğer ayette ise “Muhammed’e indirilene inanılması” yani elçilik vazifesinin sonucunda iletilen Kuran’a inanılması gerektiği söylenir:







    İman edip, salih işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki, O Rableri’nden bir gerçektir- iman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltmiştir.



    47-Muhammed Suresi 2
    Daha evvel gördüğümüz gibi Kuran’da hiçbir yerde “Allah’a ve Muhammed’e itaat edin” diye bir ifade bulunmaz. Kuran’da sürekli “Allah’a ve elçisine itaat edin” şeklinde bir ifadenin geçmesi; Hz. Muhammed’e, ancak elçilik vazifesinden dolayı itaat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. “Muhammed” isminin geçtiği tüm ayetlerde (biri hariç) elçiliğinin vurgulanması, tek istisna ayette ise “Muhammed’e indirilene (Kuran’a) uyulması gerektiğinin” söylenmesi, tüm yanlış anlamalara kapıları kapatmıştır.
    Umarım bunlar senin için bir şeyler ifade eder.



    Bunlar benim için çok şey ifade ediyor ama yaklaşım sakat. Biz Dinin sahibi olarak Allahı görüyoruz ve peygamberin Allah katındaki değerini yine ondan öğreniyoruz. Peygamberi örnek almamız gerektiğini -yukarıda verdim- yine Allahın ayetlerinden öğreniyoruz.

    Resül kelimesinin etimolojisi üzerinden hareketle peygamberi postacı gibi göstermek Allahın kastı değildir. Postacı hükmünde olan bir insanın örnek alınması emredilemezdi, demek ki burada siz mantık hatası yapıyorsunuz.

    Allahın koyduğu hükümleri izahta peygamberi ekarte edenlerin durumu ortadadır. Bunlar kendilerine göre ibadet uyduracak kadar yoldan çıkmışlardır. Peygamber ve hadis inkarcılarının amacı da dini tahrif etmek ve hristiyanlık ve yahudilikteki gibi yaşantılarına uygun bir din uydurmaktır. İslam geleneği boynca bu sapık sihniyeti hep görmekteyiz. Hz. Peygamber ölene kadar ibadeti terketmediği apaçık bilinirken, Kurandan kendilerine dayanak buarak, "İbadet cahil halk, avam içindir. kendilerini geliştirmiş ve temizlemiş kişiler için ibadet yoktur" gibi hükümleri de bolca görüyoruz. Bugün peygamberi reddedenler de aynı bu durumda. üç vakit namaz kılıyor, namazda kuran değil, mealini okuyor, zekat vermeyi sadaka zannediyor. oturduğu yattığı yerden dua etmeyi namaz kılmakla eş değer görüyor...

    Bu örnekler bize gösteriyor ki hadis inkarcılarının inyeti sahih değil. Bunlar kendi sapkınlıklarını kamufle edebilmek için hadisi tamamen inkar yoluna gidiyorlar. Hüküm koyan Allahtır derken bu hükmü peygamberin açıklayamayacağını öngörmek din falan değildir...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...

    İslam dini Allah ile Muhammed peygamberin ortaklaşa kurduğu din değildir din yalnız ve yalnız Allah'ındır.

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    6–Enam Suresi 114

    Rabbin asla unutkan değildir.

    19–Meryem Suresi 64

    Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    29–Ankebut Suresi 51

    Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

    6–Enam Suresi 38

    O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır.

    36–Yasin Suresi 69

    De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”

    21–Enbiya Suresi 45

    Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”

    10–Yunus Suresi 15

    Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.

    17–İsra Suresi 89

    Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).

    6–Enam Suresi 65

    Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:

    Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.

    25– Furkan Suresi 30

    Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.

    Bu yüzden sadece Kur'an.

    Güzel kardeşim bak, Dinin Allahın olduğuna dair ayetleri sıralaman, sapla samanı birbirine karıştırmandır. Peygamber yeni bir din inşa etmiyor, siz de nasıl bir kafa var ki peygamberi Allaha rakip gibi görüyorsunuz! Ayetlerin hükümlerin indirildiği kişinin bunları bizden daha iyi anlayıp açıklamasından daha doğal ne olabilir! Ben peygamberi görsem ve konuşsam şimdiki Kuranı anlama şeklinden belki bin kat daha iyi anlayabilirdim. Peygamberi gören insanların ve peygamberin din konusundak sözlerini ve bunları aktaranları yok saymakla ne kazanıyorsunuz. Allaha ve rasülüne itaati emreden ayetleri de buraya kopyalayalım. Peygamber Allahın rakibi değil, Sünnet Kuranın alternatifi falan da değil. Allah ve peygamberini ayrı düşünmek dine at gözlüğüyle bakmaktır. Sünnet ayetin muhalifi, muarızı değil mutabıkıdır. Ayetin açılımı yada yorumudur sünnet. Sünnet olmaksızın Allahın örnek almamızı istediği peygamberi nasıl örnek almayı düşünüyorsunuz! Allahın din konusunda bizden isteği peygamberi örnek almamızdır...

    “Şüphesiz Allah Resûlünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21)

    Siz kafirlerin mantığıyla düşünüyorsunuz. Kafirler de aynı sizin gibi diyorlar, bizim de aklmız fikrimiz var...

    ” İçimizden bir insana mı uyacağız. O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz.” (Kamer, 54/24)

    Ancak bu itirazın onların küfürlerinde inat göstermelerinden başka bir anlam ifade etmediği de ortadadır.

    Birçok ayette müminlerin Hz. Peygambere tâbi olmaları ısrarla vurgulanmıştır. “De ki ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.” (Âli İmran, 3/31) buyurularak, Allah’ın sevgisini kazanmanın Resûlüne uymakla mümkün olacağı belirtilmiştir. Kur’ân diğer başka âyetlerde de Hz. Peygamber’e tâbi olunmasını istemiş, bu emri yerine getirenleri övgüyle anmıştır (Enfâl, 8/64; Tevbe, 9/117).  Şüphesiz Hz. Peygamber’e tâbi olmak, Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek ve ona itaat etmenin bir göstergesi ve sonucudur, sünneti, hadisi reddederek bu emirleri çiğnediğiniz aşikardır...



    İşte sıkıntı burada adeta dinimizin iki tane kurucusu var diyorsun. Peygamberimiz’i Allah’ın gönderdiği dinin bir ileticisi (resul) olarak görmek yerine dindeki hükümleri oluşturan biri olarak göstermeye çalışmaktasın. Üstelikte bu durumu Peygamberimiz’e saygı, aksine durumları Peygamberimiz’e hakaret gibi göstermeye çalışıyorsun.



    Söz konusu ayetlerde Peygamberimiz hep “resul” kelimesi ile anlatılmaktadır. Kuran’da geçen “resul” kelimesinin tam karşılığı “elçi” kelimesidir. (“Peygamber” Farsça kökenli bir kelimedir ve Kuran’da geçmez. Kuran çevirilerinde “elçi” manasına gelen Arapça “resul” kelimesi, aynen bırakılarak “resul” veya “Peygamber” diye de çevrilmektedir.) Bu kelime Kuran’da, hem “Allah’ın elçisi”, hem de “herhangi bir kişinin yolladığı elçi” manasında kullanılır. “Resul” diye geçen kelimeyi “elçi” diye çevirmek tam doğru bir çeviri olmaktadır. Nitekim birçok çeviri de böyledir:







    Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse ve Allah’tan korkup sakınırsa işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır..



    24-Nur Suresi 52







    Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.



    3-Ali İmran Suresi 132

    Elçi kelimesinin kullanımı her şeyi açıklıyor.

    Biz Peygamberimiz Hz. Muhammed’e niye uyarız? Çünkü o, Allah’ın elçisidir. Yani Allah’ın mesajını alıp da getiren kişidir. Elçi mesajının sahibi değil, ileticisidir, o Allah’ın gönderdiği mesajdır. O mesaja uyulunca hem Allah’a, hem de o mesajı getiren elçiye uyulmuş olur. Aynı zamanda mesajın kendisine (Kuran’a) uyulduğunu söylersek, bu da doğru olur. Hz. Muhammed’e “elçi” denmesi, kendisinin olmayan mesajı taşıması sebebiyledir. Yani Allah, “resul” (elçi) kelimesiyle; Hz. Muhammed’in, kendisinin olmayan mesajı taşıyan kişi olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlara, elçiyi devreden çıkartıp Allah’a varmanız mümkün değildir, dersini vermektedir. “Ben elçiyi dikkate almam, bir tek Allah’a inanırım” diyen samimiyetsiz yaklaşımlar reddedilmektedir. İtaat edilmesi emredilen kişi olan elçi, kendisi namına değil, göndericisi (Allah) namına konuşmaktadır. Böylece “Elçiye itaat, gönderene (Allah’a) itaattir” mantığı, Kuran’ın ayetleriyle verilmektedir. Allah’ın elçi yollaması, bizimle irtibat kurmak için seçtiği yoldur. Elçi, mesajı insanlara ileteceği, Allah’a davet edeceği ve Allah’ın dininin tohumunun ilk ekildiği dönemdeki organizasyonları gerçekleştireceği için elçiye itaat onu gönderene (Allah’a) itaat olacaktır.







    Elçiye itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.



    4-Nisa Suresi 80

    İnsanlar, Allah’ın mesajı Kuran’ı, Hz. Muhammed’in (elçinin) ağzından duydular. Kuran her insana ayrı ayrı vahiy edilmedi ki! Peygamberimiz’in getirdiği mesaja uymayan birçok insan “Bu insan sözüdür” veya “Biz bir insana mı uyacağız” şeklinde Peygamberimiz’e karşı çıkmışlardır. Oysa Allah “Allah’a ve elçisine itaat edin” ayetleriyle; Hz. Muhammed’e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını ifade etmektedir. Yani Allah, “Allah ve elçisine itaat edin” ayetleriyle, gerçek anlamda uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da aktardığımız 4-Nisa Suresi 80. ayette bir kez daha anlaşılmaktadır. Yoksa, “Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler getirdi, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır” şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi, Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Mezhepçi bir din anlayışını benimseyenlerin bu hatasını, birçok eserde görebiliriz: “Peygamberimiz dinimizde hüküm koyucudur. Haram ve helali tespit eder” [Ali Osman Koçkuzu, Rivayet İlimlerinde Haberi Vahitlerin İtikat ve Teşri Yönlerinden Değeri]. Oysa Kuran’da Allah dışında hüküm koyucu aranmaması söylenir:







    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?



    6-Enam Suresi 114



    Diğer bir ilginç nokta da Kuran’da, Peygamberimiz’in ismi olan “Muhammed”in geçtiği 4 ayetten 3’ünde de “Muhammed’in elçi olduğu”nun vurgulanmasıdır:







    Muhammed yalnızca bir elçidir.



    3-Ali İmran Suresi 144







    Muhammed Allah’ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur.



    33-Ahzab Suresi 40







    Muhammed Allah’ın elçisidir.



    49-Fetih Suresi 29







    Kuran’da “Muhammed” isminin geçtiği diğer ayette ise “Muhammed’e indirilene inanılması” yani elçilik vazifesinin sonucunda iletilen Kuran’a inanılması gerektiği söylenir:







    İman edip, salih işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki, O Rableri’nden bir gerçektir- iman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltmiştir.



    47-Muhammed Suresi 2
    Daha evvel gördüğümüz gibi Kuran’da hiçbir yerde “Allah’a ve Muhammed’e itaat edin” diye bir ifade bulunmaz. Kuran’da sürekli “Allah’a ve elçisine itaat edin” şeklinde bir ifadenin geçmesi; Hz. Muhammed’e, ancak elçilik vazifesinden dolayı itaat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. “Muhammed” isminin geçtiği tüm ayetlerde (biri hariç) elçiliğinin vurgulanması, tek istisna ayette ise “Muhammed’e indirilene (Kuran’a) uyulması gerektiğinin” söylenmesi, tüm yanlış anlamalara kapıları kapatmıştır.
    Umarım bunlar senin için bir şeyler ifade eder.



    Bunlar benim için çok şey ifade ediyor ama yaklaşım sakat. Biz Dinin sahibi olarak Allahı görüyoruz ve peygamberin Allah katındaki değerini yine ondan öğreniyoruz. Peygamberi örnek almamız gerektiğini -yukarıda verdim- yine Allahın ayetlerinden öğreniyoruz.

    Resül kelimesinin etimolojisi üzerinden hareketle peygamberi postacı gibi göstermek Allahın kastı değildir. Postacı hükmünde olan bir insanın örnek alınması emredilemezdi, demek ki burada siz mantık hatası yapıyorsunuz.

    Allahın koyduğu hükümleri izahta peygamberi ekarte edenlerin durumu ortadadır. Bunlar kendilerine göre ibadet uyduracak kadar yoldan çıkmışlardır. Peygamber ve hadis inkarcılarının amacı da dini tahrif etmek ve hristiyanlık ve yahudilikteki gibi yaşantılarına uygun bir din uydurmaktır. İslam geleneği boynca bu sapık sihniyeti hep görmekteyiz. Hz. Peygamber ölene kadar ibadeti terketmediği apaçık bilinirken, Kurandan kendilerine dayanak buarak, "İbadet cahil halk, avam içindir. kendilerini geliştirmiş ve temizlemiş kişiler için ibadet yoktur" gibi hükümleri de bolca görüyoruz. Bugün peygamberi reddedenler de aynı bu durumda. üç vakit namaz kılıyor, namazda kuran değil, mealini okuyor, zekat vermeyi sadaka zannediyor. oturduğu yattığı yerden dua etmeyi namaz kılmakla eş değer görüyor...

    Bu örnekler bize gösteriyor ki hadis inkarcılarının inyeti sahih değil. Bunlar kendi sapkınlıklarını kamufle edebilmek için hadisi tamamen inkar yoluna gidiyorlar. Hüküm koyan Allahtır derken bu hükmü peygamberin açıklayamayacağını öngörmek din falan değildir...

    "hristiyanlık ve yahudilikteki gibi yaşantılarına uygun bir din uydurmaktır." Yalnız bu hataya ancak gelenekler ile düşülür ki öyle oluyor. Nasıl İsa peygamberi Allah'ın oğlu olarak görmek hata ise Muhammed peygamberi de Allah'ın dinine ortak etmek aynı hata. Neyse diyeceklerim bu kadar.

    Ben sana ayetlerle geldim. Zorlayacakta değilim.

    Selametle.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take_Redux


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr


    quote:

    Orijinalden alıntı: ertewas


    quote:

    Orijinalden alıntı: mtnmr

    Düşünün. Ali,Ömer,Ebubekir,Osman neden hadisleri derlemedi toplamadı yazdırmadı da buhari gibi tirmizi gibi adamlara bıraktılar?



    İnsanların dinden yoksun kalmasını istedikleri için mi yoksa Muhammed hadis yazımını yasakladığı için mi?

    Hadis öğren hadis. Hadis usülü öğren de konuş. komik duruma düşüyorsun. Peygamber hangi dönem hadis yazmayı yasaklamış, hangi dönemde serbest bırakmış otur öğren. Hz. Ali hiç mi hadis kaydetmemiş bilmiyorsan öğren. Hz. Alinin vahiy katiplerinden biriydi. kendi özel mushafı vardı ve peygamberden ayetler dışında kaydettiği hadisler de oldukça fazlaydı. Hatta Kuran-ı Kerim toparlanıp mushaf haline getirilirken Hz. Aliden kendi mushafı istendi, Hz ali mushafında ayetler dışında bazı özel bilgiler olduğunu, mushafında peygamber tarafından sadece kendisine söylenen özel sırlar bulunduğunu ve açıklamaması gerektiğini ve mushafını veremeyeceğini bildirdi. Kuran ayetleri toparlanıp Mushafı oluştururken kendi mushafına aykırı bir durum görürse müdahale edeceğini yine bildirdi. Hz Alide de birçok sahabide de peygamber sözleri kayıtlı idi. Hatta Hz Ali mushafında ayetler ve hadisler içi içe idi. Hz Ali bunların hangisi ayet, hangisi ayet açıklamaları, peygamber sözü bilirdi

    Hadislerin derlenmesi ve toplanması sonraki yüzyılda olabilir ama bu hadislerin hiç yazılmadığı sonucunu çıkarmaz. o yüzyılda yoğun bir hadis derlemesi için büyük çaba sarfedildi, çünkü peygamberi gören sahabiler ve onları gören tabiiin azalmaya ve bu canlı kaynaklar yok olmaya başladı. Bunların aynı ayetler gibi kayda alınması ve sonraki kuşaklara kayıtlı bir şekilde devredilmesi zorunlu bir hal aldı. Hadis tarihi, hadis usülü bilmeden işkembeden sallamaya devam...




    Bildiğim şeyleri tekrarlama. Yazsana buraya muhammed öldüğünde kuran derlenirken neden ali evine kapandı da kuranı yeniden derlemeye çalıştı?? Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim dedi????
    İşine gelmiyor deme?

    2 nesil geçiyor muhammed öldükten sonra nerden çıkarıyorsun adamların yaşadığını. 150 sene mi yaşadı sahabe. Sahabe muhammed öldükten maksimum 50-60 sene yaşamıştır ki bunlarda çevredeki insanlar. Muhammede yaşları yakındı büyük çoğunluğunun. O zamanlar hastalığa yakalanıldımı geri dönüş yok gibi birşeydi.

    İşkembeden sallıyorum evet.Sende düzgünce kanıtlayarak konuşuyorsun.

    Kaynaklar;

    Ebu Bekir, Peygamberimiz’in vefatından sonra halkı toplamış ve onlara şöyle demiştir: “Sizler Allah’ın elçisinden farklı hadisler naklediyorsunuz. Bu durumda sizden sonrakiler daha büyük anlaşmazlıklara düşecektir. Allah’ın elçisinden hiçbir hadis nakletmeyin. Sizden hadis nakletmenizi isteyenlere deyiniz ki: İşte Allah’ın Kitabı aramızda, onun helalini helal kılın, haramını haram görün.”

    Zehebi, TezkiratulHuffaz 1/3; Buhari l.cilt


    Hz. Ömer diğer şehirlerdeki sahabelere de mektuplar yazarak ellerinde yazılı bulunan hadis mecmualarını yok etmelerini istedi.
    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm

    Hadisler, Ömer döneminde çoğalmıştı. Ömer halktan beraberlerinde bulunan hadis sayfalarını getirmelerini istedi. Sonra bunların yakılmasını emrederek şunu söyledi: “Kitap Ehli’nin Mişnası gibi Müslümanların Mişnasıdır bunlar.”

    İbni Sad, Tabakat, 5/140

    Hz. Ömer şöyle der: “Ancak sizden önceki kavimleri hatırladım, onlar da kitaplar yazmışlar ve Allah’ın Kitabı’nı bırakarak onlara sarılmışlardı. Allah’ın Kitabı’na hiçbir şeyi karıştırmam.” Diğer bir rivayette “Allah’ın Kitabı’nı asla başka bir şeyle değiştirmem.” Başka bir rivayette; “Ben yemin ederim ki Allah’ın Kitabı’nı hiçbir şeyle gölgelemem.”

    El Hatip, Takyıdul İlm; İbni Sad, Tabakat


    Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir.

    Tahzırul Havas 10b.



    Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

    Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi.

    Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten


    İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.”

    İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1



    Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.”

    Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması


    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”

    İbni Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm


    Bir gün Hz. Ali’ye gelirler ve “Halk hadislere dalmış” derler. Hz. Ali sorar: “Gerçekten öyle mi?” “Evet” derler. Peygamber’den işittim ki gelecekte vuku bulabilecek bir fitneden söz ediyordu. “O fitneden kurtuluş nedir, nasıldır?” diye sordum. Resullullah dedi ki: “Kurtuluş Kuran’dadır. Çünkü sizden öncekilerin haberleri de sizden sonrakilerin haberleri de aranızdakilerin hükmü de Ondadır. O, gerçek ile yalanı birbirinden ayıran kesin bir hükümdür, şaka ve boş söz değildir. Onu terk eden her zorbanın Allah boynunu kırar. Hidayeti, doğru yolu Ondan başkasında arayanı Allah sapkınlığa düşürür. O, Allah’ın en sağlam urganıdır. O, hikmetle dolu Kuran’dır. O en doğru yoldur. O, boş arzuların haktan saptıramayacağı, dillerin, karıştırıp belirsiz edemeyeceği, ilim adamlarının doyamayacağı, çok tekrarlanılmasından bıkılmayan, ilginç özellikleri bitip tükenmeyen bir kitaptır.”

    Tirmizi; Darimi




    Ha bu arada sivrizekalılık edip hadislere inanmayıp hadislerden örnek veriyorsun diceksin iyice sıvayacaksın. Bunları reddediyorum diye tarihselliğini çöpe de atıyorum demiyorum tarihsel olarak bir anlam çıkarılabilir. Zaten bazıları hadis bile değil ve muhammed söylememiş bu kaynakların özündeki metinleri.

    Birşey bildiğin falan yok. Biliyorum dediğin şeyler ateist forumlarındaki zırvaları buraya taşımanız. Yoksa din konusunda cahilliğinizi kör bile görüyor... Hz. Ali'nin Kuran toplandığı zaman yazılan mushafa yaptığı tek bir itirazı delilleriyle göster. İşine gelen uydurma rivayeti nasıl da kullanıyorsunuz üç kağıtçı köftehorlar sizi. Hz Ali kendi mushafını falan derlemedi, birşeyden haberin yok, daha önce dediğim gibi onun zaten mushafı vardı. Vahiy katiplerinin çoğunda mushaf vardı, gelen ayetleri kaydeden onlardı zaten. Hz Alinin "Sorduklarında da siz Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim" dediğine karşı bana sağlam bir kaynak getir. Bu sözün iftira olduğu o kadar açık ki buna ancak art niyetli cahilleri inandırırlar. Bir taraftan Kuranın korunduğunu ve ona inandıklarını söyleyen bu cahiller gurubu, diğer taraftan insanların zihnini bulandırmak için "Kuranın gerçek sayfalarının yakıldığı, Kurana ilaveler yapıldığını söylerek insanların zihinlerini ve midelerini bulandırma gayretindeler. Bunu için ateistlerin kullandıkları uydurma her delile sarılıyorlar. En basit mantık: Hz Ali Allahın kitabına eklemeler yapıyorsunuz ve ben kitabı yeniden derleyeceğim diyecek ve şiiler bunu bilip de şunki musfafı kabul edecekler öyle mi? Ehli beyt kanalı dışından gelen hiçbir hadisi dahi kaynaklarına koymayan şia bu mushafı nasıl kabul ediyor? Dünyanın her yerinde hangi mezhebe kliğe vaya düşünceye sahip olursa olsun farklı bir Kuran gördün mü? Ancak sizin sapık Reşad Edip gibi cifirle, Ebcedle kendilerine mucize uyduranlar tevbe suresi son iki ayet gibi, felak nas sureleri gibi bazı ayet ve sureleri inkar ediyor ama bunu da ne şii dünyasında ne sünni gelenkte ciddiye alan yok. Şii sünni tüm islam alimlerinin hepsi bunların şarlatan olduğunu açıkça söylüyor. Dünyadaki Kuran tek ve bundan şüphe eden de yok. Hz. Ali Kuran değişecek de evine kapanacak öyle mi? siz Hz. Aliyi hiç tanımamışsınız? o en karışık dönemde bile evine kapanmadı, öldürülme riskine rağmen mescidi terketmedi ve namaza giderken de şehit edildi. Kuan değişecek ve Hz. Ali evine kapanacak, şu söze deli inanmaz deli. Başta Hz. Ali ve diğer sahabeler ortalığı yıkardı. Siz cidden yoldan çıkmışsınız. eğer müslüman numarası yapan sabataistlerden, batini haşhaşilerden değilseniz sizin imanınız falan sakat. Ne Kurana doğru düzgün inanıyor, değiştrildiğini açıkça söylüyor, ne peygamber sözlerini kabul ediyor, Bu nasıl bir imandır, nasıl bir müslümanlıktır. Fitne çıkarmak ve şeytan gibi milletin inancını sakatlamaktan başka ne kazandıracak bu size? Bu yapılanların Yahudi oyunu olduğunu kör cahil olmayan herkes biliyor da görüyor da...

    İşine gelince hadisleri doğru kabul ediyorsun diyecek ve sıvayacakmışım... haaaahaaa, zaten kendin nasıl sıvadığını açıkça söylüyorsun. Bre cahil, dini tahrif etmek için hadisleri ve rivayetleri kaynağı bağlamından çıkararak yorumlamanız, birşey bilmediğinizi, cahilliğinizi gösteriyor zaten. Hz. Peygamberin mezar ziyaretini yasakladığı dönem vardır, serbest bıraktığı dönem vardır. Kadınlara süslenmeyi, kaşlarını aldırmayı, saç ekletmeyi yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Kendi sözlerinin yazılmasını yasakladığı dönemler vardır, serbest bıraktığı dönemler vardır. Bu toplumun dönüşümü ve tehdit unsurlarıyla alakalı. Fuhuş yaygın, fahişelerin belirli bir süslenme tarzı olduğu dönemde kaş aldırma saç ekletme ve müzikle eğlenme yasaktı, toplumda fuhuş azaldı ve kadınların tavırları değişince bu yasaklar kalktı. Şirkin yaygın olduğu dönemlerde mezar ziyareti yasaktı, Medinede bu tehdit ortadan kalkınca bu yasak da kalktı. Hz Peygamber uhud şehitliğini Cennetül bakiyi defalarca ziyaret etmişti. Kuranın unutulma ve karışma riskine karşılık bir dönem hadis yazımı yasaklandı, sahabe bunu çok yoğun yapardı ve bir risk oluştu. Bu risk ortadan kalkınca hadis yazımı serbest kaldı. Yukarıdaki rivayetler bu riske dikkat çekmek içindir. Hadislerin tedvin edildiği o yoğun dönem ise peygamber sözlerinin unutulma riskidir. Bir meselede peygamber ne yapardı, sahabe ve tabiin hayatta iken bu biliniyordu. yazmaya gerek yoktu, zaten peygamber bu durumda ne yaptı diye sorulduğunda cevap verecek insanlar vardı, bunlar ölünce ve peygamberi tanıyanlar azalınca peygamber tavırlarını sonraki nesillere aktarmak için yoğun bir hadis tedvini dönemi var. Tarihsellikten bahsederken hadis tarihinden bi haber olduğunu görememen kadar komik bir durum olabilir mi!

    Gelenekten hadislerden tarihsel olarak anlam çıkaran cahiller, uygulamalarda ibadetlerde bundan anlam çıkarılmasını neden yok sayıyorsunya. Tarihsel anlamı olan geleneğin uygulamadaki karşılığı çok daha aşikar. İbadetlerde nasıl bir tavır takınacağımızı, muamelatta peygamber uygulamalarını tatbik etmemizi yasaklayan durum ne? Kuranda ibadet ve müamelat konusunda nerede detay var. Kırk küsur yerde namaz zekat beraber kullanılırken namazı nasıl ve kaç vakit kılacağımızın detayı nerede? zekatın uygulamadaki oranları nerede? Peygamberin ve tüm ümmetin beş vakit olarak kıldığı namazı "biz Kuranda üç vakit bulduk" diyerek kafamıza göre ibadet mi belirleyeceğiz? beş vakit kılan peygamber ve sahabi körmüydü, sizin gördüğünüzün dışında kafalarından namaz mı uydurdular? zekatta fazla olan verilir diyerek hüküm koyan cahiller fazlanın ölçüsü ne? standart geçim dışındaki her mal fazla oluyor değil mi? o zaman her tüccarın iş adamının servetini almamız lazım. Ölçüyü peygamber olmaksızın, hadis ve gelenek olmaksızın bilemezsiz. Tarihsel geleneği sapıklığınıza delil olduğunda kullandığından fazla ana meselelerde kullanacaksın.

    Bilim gelenektir, dini bilimler ve ilimler de öyle. Tarihsel süreci bilmeden nasıl tarihi vakalar üzerinde söz söyleyemiyorsan dini terimleri ve literatürü bilmeden din üzerinde söz söyleyemezsin. Fıkıh ve usülünü bilmeden, Kuranı hadisleri icma ve kıyası tanımadan hüküm verilmez. En basit ceza hukukçusu bile bir ceza verirken Anayasa metnini önüne koymaz, ceza hukuku metinlerini kullanır. Koskoca anayasa profları dahi insan yazımı basit bir anayasa üzerinde bile tartışabilitken siz üç Kuruşluk din bilginizle Allahın koyduğu anayasayı nasıl anlayıp da doğru hükmü vereceksiniz. Hüküm verebilmek için o kıvama gelecek seviyen olacak. Anayasa metni üzerinden kıçıkırık bir avukatın hüküm çıkarmasını kimse ciddiye almaz. hakime dese ki Anayasanın bu maddesinden ben bu hükmü çıkardım dese hakime, bizim size bir tarafımızla kahkaha ile güldüğümüz gibi hakimler de avukata gülerler. Derler ki ona, bırak anayasayı sen. konuyla ilgili kanunun amil hükmü ne diyor ona bak, anayasa yorumu sana kalmadı.

    Bre cahiller, alanında üniversite bitirmiş ve meslek icra eden bir avukat bile anayasadan hüküm çıkaramazken siz hangi sıfatla Kurandan hüküm çıkarma yeterliliğini kendinizde görüyorsunuz? İmam Azam, İmam Şafi gibi otoritelerin yanında sizin fıkıh bilginiz sokaktaki adamdan bile düşükken bu kadar gözü karalık nereden geliyor! Cahil cesur olur sözü sizin için söylenmiş. Kockoca Müctehit mezhep önderleri bile içinden çıkamadıkları meselede "ben bu konu hakkında bilgi sahibi değilim, bu konuda hüküm inşa edecek yeterli kaynağa ulaşamadım" derlerken sizin cahil cesaretiniz pesss dedirtiyor...



    Nakil olana rivayetlere bu kadar eminsin de ama Allah sözü olan Kur'an'a neden bu kadar güvenin az? Allah kuluna yetmiyor mu?
    Biz bu kitabı sana, her şeyin açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, Müslümanlara bir müjde olarak indirdik.

    16–Nahl Suresi 89

    Siz gerçekten garipsiniz. Kurana güvenimiz az falan değil bizim. Bizim için ana kaynak, temel kaynak Kurandır, domuz eti Kuranda haram edilmişse başka biryere bakmayız biz. Kuran domuz eti haram dedi, acaba peygamber helal demiş olabilir mi diye sormaz hiçbir alim. Domuz etinin helal olduğuna dair bir fetva yada hadis denilen bir uydurmayı da kimse ciddiye almaz. Kuranda ahkam ayetleri vardır, müteşabih ayetler vardır. Ahkam ayetleri hüküm koyar ve bunu her okuyan anlar. Müteşabih ayetler izaha muhtaçtır. Kuranda her hüküm tafsilatlı açıklanmamış. Namaz farz mı diye kimse hadise bakmıyor, namazın farz olduğu apaçık ama kaç vakit ve ne kadar farz var. Sabah namazını kaç vakit kılacağız, bu Kuranda yok, işte o zaman peygambere bakılıyor. Bize Kuran yeter diye her önüne gelen işkembeden hüküm uydurduğunda din falan kalmaz. Adam kafasına göre namaz uyduruyor, Salat dua demek ben günde 3-5 defa dua ediyorum, namaz kılmış oldum diyor. Diğeri çıkıyor, "biz Kuranda üç vakit namaz bulduk" diyerek namazı üç vakite indiriyor. Peygamber ve sahabi 5 vakit klıyormuş, bunlar kafalarından namaz mı uydurmuşlar peki?

    Kuran ana referansımızdır ama Kuranı anlamak için peygambere ve geleneğe de bakmamız gerekiyor. Geleneksiz bir din, uydurma bir din haline gelir...

    İslam dini Allah ile Muhammed peygamberin ortaklaşa kurduğu din değildir din yalnız ve yalnız Allah'ındır.

    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım?

    6–Enam Suresi 114

    Rabbin asla unutkan değildir.

    19–Meryem Suresi 64

    Kendilerine okunmakta olan Kitab’ı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?

    29–Ankebut Suresi 51

    Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.

    6–Enam Suresi 38

    O yalnızca bir öğüt ve Mübin (apaçık) bir Kuran’dır.

    36–Yasin Suresi 69

    De ki “Ben sizi ancak vahiy ile uyarıyorum.”

    21–Enbiya Suresi 45

    Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.” De ki: “Benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. Ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer Rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”

    10–Yunus Suresi 15

    Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda (sarrafna) bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.

    17–İsra Suresi 89

    Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz (nusarriful).

    6–Enam Suresi 65

    Kuran’ı dinin merkezine koymalı ve Peygamberimiz’e uymanın, Kuran’a uymakla mümkün olacağını bilmeli; hem Peygamberimiz’i hem de dinimizi iftiralardan kurtarmalıyız. Peygamberimiz, Allah’ın huzurunda toplanıldığında ümmetinin bir bölümünden şöyle şikayetçi olacaktır:

    Ey Rabbim! Benim toplumum bu Kuran’ı devre dışı tuttular.

    25– Furkan Suresi 30

    Bu, Kuran’da geçen, ümmetinden Peygamberimiz’in yegâne şikayetidir. Gerçekten de Peygamberimiz’e uyduğunu söyleyen birçok kişinin sergilediği manzara budur: Kuran -sözde- el üstündedir, kutsaldır, fakat aslında Kuran; hayata uygulanmayan, dini tek başına belirlemeyen bir kitap olmuştur ve yüzlerce dini kitaptan birine çevrilmiştir. Kişiler dinlerini ilmihal kitaplarından öğrenmekte, Kuran ise anlaşılmak için değil, sadece seslendirilmek için okunmakta ve böylece devre dışı tutulmaktadır.

    Bu yüzden sadece Kur'an.

    Güzel kardeşim bak, Dinin Allahın olduğuna dair ayetleri sıralaman, sapla samanı birbirine karıştırmandır. Peygamber yeni bir din inşa etmiyor, siz de nasıl bir kafa var ki peygamberi Allaha rakip gibi görüyorsunuz! Ayetlerin hükümlerin indirildiği kişinin bunları bizden daha iyi anlayıp açıklamasından daha doğal ne olabilir! Ben peygamberi görsem ve konuşsam şimdiki Kuranı anlama şeklinden belki bin kat daha iyi anlayabilirdim. Peygamberi gören insanların ve peygamberin din konusundak sözlerini ve bunları aktaranları yok saymakla ne kazanıyorsunuz. Allaha ve rasülüne itaati emreden ayetleri de buraya kopyalayalım. Peygamber Allahın rakibi değil, Sünnet Kuranın alternatifi falan da değil. Allah ve peygamberini ayrı düşünmek dine at gözlüğüyle bakmaktır. Sünnet ayetin muhalifi, muarızı değil mutabıkıdır. Ayetin açılımı yada yorumudur sünnet. Sünnet olmaksızın Allahın örnek almamızı istediği peygamberi nasıl örnek almayı düşünüyorsunuz! Allahın din konusunda bizden isteği peygamberi örnek almamızdır...

    “Şüphesiz Allah Resûlünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21)

    Siz kafirlerin mantığıyla düşünüyorsunuz. Kafirler de aynı sizin gibi diyorlar, bizim de aklmız fikrimiz var...

    ” İçimizden bir insana mı uyacağız. O zaman biz sapıklık ve delilik etmiş oluruz.” (Kamer, 54/24)

    Ancak bu itirazın onların küfürlerinde inat göstermelerinden başka bir anlam ifade etmediği de ortadadır.

    Birçok ayette müminlerin Hz. Peygambere tâbi olmaları ısrarla vurgulanmıştır. “De ki ‘Eğer Allah’ı seviyorsanız, hemen bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın.” (Âli İmran, 3/31) buyurularak, Allah’ın sevgisini kazanmanın Resûlüne uymakla mümkün olacağı belirtilmiştir. Kur’ân diğer başka âyetlerde de Hz. Peygamber’e tâbi olunmasını istemiş, bu emri yerine getirenleri övgüyle anmıştır (Enfâl, 8/64; Tevbe, 9/117).  Şüphesiz Hz. Peygamber’e tâbi olmak, Allah’a ve Resûlü’ne iman etmek ve ona itaat etmenin bir göstergesi ve sonucudur, sünneti, hadisi reddederek bu emirleri çiğnediğiniz aşikardır...



    İşte sıkıntı burada adeta dinimizin iki tane kurucusu var diyorsun. Peygamberimiz’i Allah’ın gönderdiği dinin bir ileticisi (resul) olarak görmek yerine dindeki hükümleri oluşturan biri olarak göstermeye çalışmaktasın. Üstelikte bu durumu Peygamberimiz’e saygı, aksine durumları Peygamberimiz’e hakaret gibi göstermeye çalışıyorsun.



    Söz konusu ayetlerde Peygamberimiz hep “resul” kelimesi ile anlatılmaktadır. Kuran’da geçen “resul” kelimesinin tam karşılığı “elçi” kelimesidir. (“Peygamber” Farsça kökenli bir kelimedir ve Kuran’da geçmez. Kuran çevirilerinde “elçi” manasına gelen Arapça “resul” kelimesi, aynen bırakılarak “resul” veya “Peygamber” diye de çevrilmektedir.) Bu kelime Kuran’da, hem “Allah’ın elçisi”, hem de “herhangi bir kişinin yolladığı elçi” manasında kullanılır. “Resul” diye geçen kelimeyi “elçi” diye çevirmek tam doğru bir çeviri olmaktadır. Nitekim birçok çeviri de böyledir:







    Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse ve Allah’tan korkup sakınırsa işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır..



    24-Nur Suresi 52







    Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.



    3-Ali İmran Suresi 132

    Elçi kelimesinin kullanımı her şeyi açıklıyor.

    Biz Peygamberimiz Hz. Muhammed’e niye uyarız? Çünkü o, Allah’ın elçisidir. Yani Allah’ın mesajını alıp da getiren kişidir. Elçi mesajının sahibi değil, ileticisidir, o Allah’ın gönderdiği mesajdır. O mesaja uyulunca hem Allah’a, hem de o mesajı getiren elçiye uyulmuş olur. Aynı zamanda mesajın kendisine (Kuran’a) uyulduğunu söylersek, bu da doğru olur. Hz. Muhammed’e “elçi” denmesi, kendisinin olmayan mesajı taşıması sebebiyledir. Yani Allah, “resul” (elçi) kelimesiyle; Hz. Muhammed’in, kendisinin olmayan mesajı taşıyan kişi olduğunu vurgulamaktadır. İnsanlara, elçiyi devreden çıkartıp Allah’a varmanız mümkün değildir, dersini vermektedir. “Ben elçiyi dikkate almam, bir tek Allah’a inanırım” diyen samimiyetsiz yaklaşımlar reddedilmektedir. İtaat edilmesi emredilen kişi olan elçi, kendisi namına değil, göndericisi (Allah) namına konuşmaktadır. Böylece “Elçiye itaat, gönderene (Allah’a) itaattir” mantığı, Kuran’ın ayetleriyle verilmektedir. Allah’ın elçi yollaması, bizimle irtibat kurmak için seçtiği yoldur. Elçi, mesajı insanlara ileteceği, Allah’a davet edeceği ve Allah’ın dininin tohumunun ilk ekildiği dönemdeki organizasyonları gerçekleştireceği için elçiye itaat onu gönderene (Allah’a) itaat olacaktır.







    Elçiye itaat eden Allah’a itaat etmiş olur.



    4-Nisa Suresi 80

    İnsanlar, Allah’ın mesajı Kuran’ı, Hz. Muhammed’in (elçinin) ağzından duydular. Kuran her insana ayrı ayrı vahiy edilmedi ki! Peygamberimiz’in getirdiği mesaja uymayan birçok insan “Bu insan sözüdür” veya “Biz bir insana mı uyacağız” şeklinde Peygamberimiz’e karşı çıkmışlardır. Oysa Allah “Allah’a ve elçisine itaat edin” ayetleriyle; Hz. Muhammed’e, elçiliği yüzünden, o mesajın gerçek sahibi Allah olması yüzünden uyulacağını ifade etmektedir. Yani Allah, “Allah ve elçisine itaat edin” ayetleriyle, gerçek anlamda uyulanın bir tek Allah olduğunu göstermektedir, bu da aktardığımız 4-Nisa Suresi 80. ayette bir kez daha anlaşılmaktadır. Yoksa, “Allah Kuran ile hükümler koydu, Peygamber hadislerle ilave hükümler getirdi, Allah ve elçiye itaatten kasıt iki tane din oluşturucunun oluşturduklarına uymaktır” şeklinde ayetleri açıklamak, dinimizi, Allah ve Peygamber ortak yapımına çevirmek olur. Mezhepçi bir din anlayışını benimseyenlerin bu hatasını, birçok eserde görebiliriz: “Peygamberimiz dinimizde hüküm koyucudur. Haram ve helali tespit eder” [Ali Osman Koçkuzu, Rivayet İlimlerinde Haberi Vahitlerin İtikat ve Teşri Yönlerinden Değeri]. Oysa Kuran’da Allah dışında hüküm koyucu aranmaması söylenir:







    Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hüküm koyucu mu arayayım?



    6-Enam Suresi 114



    Diğer bir ilginç nokta da Kuran’da, Peygamberimiz’in ismi olan “Muhammed”in geçtiği 4 ayetten 3’ünde de “Muhammed’in elçi olduğu”nun vurgulanmasıdır:







    Muhammed yalnızca bir elçidir.



    3-Ali İmran Suresi 144







    Muhammed Allah’ın elçisi ve Peygamberlerin sonuncusudur.



    33-Ahzab Suresi 40







    Muhammed Allah’ın elçisidir.



    49-Fetih Suresi 29







    Kuran’da “Muhammed” isminin geçtiği diğer ayette ise “Muhammed’e indirilene inanılması” yani elçilik vazifesinin sonucunda iletilen Kuran’a inanılması gerektiği söylenir:







    İman edip, salih işler yapanlar ve Muhammed’e indirilene -ki, O Rableri’nden bir gerçektir- iman edenlerin kötülüklerini örtüp bağışlamış, durumlarını düzeltmiştir.



    47-Muhammed Suresi 2
    Daha evvel gördüğümüz gibi Kuran’da hiçbir yerde “Allah’a ve Muhammed’e itaat edin” diye bir ifade bulunmaz. Kuran’da sürekli “Allah’a ve elçisine itaat edin” şeklinde bir ifadenin geçmesi; Hz. Muhammed’e, ancak elçilik vazifesinden dolayı itaat edilmesi gerektiğini hatırlatmaktadır. “Muhammed” isminin geçtiği tüm ayetlerde (biri hariç) elçiliğinin vurgulanması, tek istisna ayette ise “Muhammed’e indirilene (Kuran’a) uyulması gerektiğinin” söylenmesi, tüm yanlış anlamalara kapıları kapatmıştır.
    Umarım bunlar senin için bir şeyler ifade eder.



    Bunlar benim için çok şey ifade ediyor ama yaklaşım sakat. Biz Dinin sahibi olarak Allahı görüyoruz ve peygamberin Allah katındaki değerini yine ondan öğreniyoruz. Peygamberi örnek almamız gerektiğini -yukarıda verdim- yine Allahın ayetlerinden öğreniyoruz.

    Resül kelimesinin etimolojisi üzerinden hareketle peygamberi postacı gibi göstermek Allahın kastı değildir. Postacı hükmünde olan bir insanın örnek alınması emredilemezdi, demek ki burada siz mantık hatası yapıyorsunuz.

    Allahın koyduğu hükümleri izahta peygamberi ekarte edenlerin durumu ortadadır. Bunlar kendilerine göre ibadet uyduracak kadar yoldan çıkmışlardır. Peygamber ve hadis inkarcılarının amacı da dini tahrif etmek ve hristiyanlık ve yahudilikteki gibi yaşantılarına uygun bir din uydurmaktır. İslam geleneği boynca bu sapık sihniyeti hep görmekteyiz. Hz. Peygamber ölene kadar ibadeti terketmediği apaçık bilinirken, Kurandan kendilerine dayanak buarak, "İbadet cahil halk, avam içindir. kendilerini geliştirmiş ve temizlemiş kişiler için ibadet yoktur" gibi hükümleri de bolca görüyoruz. Bugün peygamberi reddedenler de aynı bu durumda. üç vakit namaz kılıyor, namazda kuran değil, mealini okuyor, zekat vermeyi sadaka zannediyor. oturduğu yattığı yerden dua etmeyi namaz kılmakla eş değer görüyor...

    Bu örnekler bize gösteriyor ki hadis inkarcılarının inyeti sahih değil. Bunlar kendi sapkınlıklarını kamufle edebilmek için hadisi tamamen inkar yoluna gidiyorlar. Hüküm koyan Allahtır derken bu hükmü peygamberin açıklayamayacağını öngörmek din falan değildir...

    "hristiyanlık ve yahudilikteki gibi yaşantılarına uygun bir din uydurmaktır." Yalnız bu hataya ancak gelenekler ile düşülür ki öyle oluyor. Nasıl İsa peygamberi Allah'ın oğlu olarak görmek hata ise Muhammed peygamberi de Allah'ın dinine ortak etmek aynı hata. Neyse diyeceklerim bu kadar.

    Ben sana ayetlerle geldim. Zorlayacakta değilim.

    Selametle.

    Şu saçma sapan mantıktan kurtulamadınız gitti. "ben ayetlerle geldim" ben ne yazıyorum peki, ayete karşılık hadis mi yazıyorum? Senin geldiğin ayetlerin hiçbiri peygamberi ve hadislerini inkarı gerektirmiyor ama benim yazdığım ayetler peygambere itaati emrediyor. Şu ayeti okuyan orta zekalı bir insan Allahın peygamberi örnek almamızı istediğini apaçık görür. “Şüphesiz Allah Resûlünde sizin için, Allah’a ve ahiret gününe ulaşmayı umanlar ve Allah’ı çokça zikredenler için güzel bir örnek vardır” (Ahzab, 33/21) Sizin koyduğunuz ayetlerin hangisinde peygamberin din konusunda hiçbir söze sahip olmadığını açık ve net görebiliyoruz? Farklı konuları ve bağlamları olan ayetleri sanki peygamber din konusunda hiçbir söz hakkına sahip değilmiş, peygamber Allahın düşmanıymış gibi lanse ediyorsunuz. Ayetlerle hadislerin birbirine zıt kavramlar olduğu gibi garip ve mantık dışı bir teziniz var ve bu görüşün gerçeklerle de dinle de hiçbir alakası yok.

    Peygamber olmaksızın Kuranı anlamaya çalışmanın varacağı yer ilk cümledeki gibi mantık dışı kıyaslardır. Hristiyanlar ve yahudiler dinlerini değiştirdiler ve kutsal kitaplarını bozdular. Allahın peygamberi İsa (as) Allahın oğlu olarak nitelediler. Bunu hadisi kabul etmekle nasıl bir benzerliği olabilir? Hadisin dinin ilkelerini bozduğunuza dair deliliniz mi var? sadece yuvarlak bir söz "tüm hadisler uydurma" delilin ne, kaynak göster denildiği zaman kaynak gösteremem. Niye kardeşim dediğin de anlıyorsun ki adamların kaynak belli, bir taraflarından uyduruyor. Bi taraflarını açıp da kaynak diye gösterecek halleri yok. Yaptıkları boş demagoji alakalı alaksız her ayeti koymaları. Bu ayetlerin bağlamını açıklasak onu da kabul etmiyorlar. Bi reşad Edip bellemişler, bunlara göre peygamber din konusunda konuşamazken Reşada iman etmek zorunluymuş. Edip ne dese sanki vahiy gibi kabul eder, hatasını kanıtlasan oda insan hata yapar diyorlar bu sefer. Sezin çıkış yolunuz baştan sakat. dinin metodolojisinden bi habersiniz, ondan anlayamıyor ve doğru kıyaslamalara gidemiyorsunuz...

    Bizim kaynağımız mı ne hadislere dair? yüzlerce ulema ve müsteşrikin bu alanda yaptığı bilimsel çalışmalar ve gelenekde bunun uygulanması. Hadis inkar edenlerin tamamı din konusunda sabıkalı insanlar olması onların iyi niyetli olmadığına dair en kuvvetli gösterge. Hadis inkar edenler ibadetleri değiştiriyor yada tamamen inkar ediyor, dine ait temel ilkelerin hepsiyle adamların derdi var. Sırf bu görüntü bile hadise kasıtlı saldırdıklarına anlamak için yeter de artar bile....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ertewas -- 28 Mayıs 2017; 20:14:11 >




  • 19 sistemini daha iyi tanımak için Reşad'ın kitabını okuyunuz. Bolca detayla yazılmış bir kitap. bit . ly/gorulenmucize (Boşlukları silin) Tıkladığınızda pdf'i indirmeye başlıyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sunsetz -- 28 Mayıs 2017; 20:20:1 >
  • Bırakın bu 19 gibi saçmalıkları. kendilerine elçi resül diyen, vahiy aldıklarını iddia eden, peygamberi ve sözlerini inkar edenlerden öğreneceğiniz şey din falan değil sadece sapıklıktır. Şu adamların din ile ne alakası olabilir, bildiğiniz sapıtmış adamlar bunlar...


    https://www.youtube.com/watch?v=yZ1yxLRAqHw
  • quote:

    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”



    "alimlerin naklettikleri"

    ben bu sözü ilk defa duydum ve benim daha önce ki (dini alimler bozar ,cahiller bozamaz) tezimi destekliyor

    ayırca "dini alimler bozar ,cahiller bozamaz" sözü bana aittir ,başka bir yerde görmedim yada alıntı yapmadım :)
    demek ki aklın yolu birmiş
    yani düşünürsen ,araştırırsan aynı kapıya çıkarsın ama her söylenene inanırsan ,düşünme ve araştırmaya zaten gerek yoktur
    ataların dini örneği gibi
  • ertewas E kullanıcısına yanıt
    Allah'ın mucizesine saçma dedin. Bunun cezasını çekeceksin.
  • ertewas E kullanıcısına yanıt
    Eline saglik, katiliyorum ne yazdiysan hepsi dogru. Konu sahibinin konuya ekledigi hadisler zaten uydurma hadisler. Gercek diye yutturmaya calisiyor galiba...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Jipper's

    Eline saglik, katiliyorum ne yazdiysan hepsi dogru. Konu sahibinin konuya ekledigi hadisler zaten uydurma hadisler. Gercek diye yutturmaya calisiyor galiba...

    İşine gelen yerlerde hadisleri tarihsel süreç olarak kabul ediyorlar, işlerine gelmediğinde hadisin tamamını reddediyorlar. "Tüm hadisler uydurma bunlara göre. işine gelirse uydurma falan olmuyor. Ehli sünnetin itikadına saydırırlar, ee şii hadis kaynakları, ehli beyt kanalıyla gelen hadisler de kayıtlı. hadisler uydurma olsa hadi diyelim ki ehli sünnet bozuk, bana hadisi delil kabul etmeyen bir mezhep göster deyince, zaten mezheplerin hepsi de uydurma diyorlar bu sefer. Adamlar aslında "din diye birşey yok, bunlar uydurma" diyecekler ateistler gibi ama "Kuranla konuşuyoruz" dediklerinde ilgi çekiyor diye Kuranı sapıklıklarına payanda yapmışlar. Kulllandıkları argümanların neredeyse %90 ateistlerin argümanları. Din adına konuşuyorsan dini bir referansın olacak diyoruz ama "Kurandan daha mükemmel referans mı var" diyerek boş demagojiye başlıyorlar. Siz kimsiniz Kurandan hüküm çıkarmak kim, dinin hiçbir metodolojisinden haberleri yok, önlerine almışlar sapıtmış birinin meal diye yazdıklarını, kafalarına eseni hüküm diye koyuyor..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Cemal CEMİL

    quote:

    Hz. Ali minberden şu hutbeyi veriyordu: “Yanında hadis sayfaları bulunanlar gidip onları yok etsinler. Zira halkı helak eden olay, alimlerin naklettikleri hadislere uyarak Kuran’ı terk etmeleridir.”



    "alimlerin naklettikleri"

    ben bu sözü ilk defa duydum ve benim daha önce ki (dini alimler bozar ,cahiller bozamaz) tezimi destekliyor

    ayırca "dini alimler bozar ,cahiller bozamaz" sözü bana aittir ,başka bir yerde görmedim yada alıntı yapmadım :)
    demek ki aklın yolu birmiş
    yani düşünürsen ,araştırırsan aynı kapıya çıkarsın ama her söylenene inanırsan ,düşünme ve araştırmaya zaten gerek yoktur
    ataların dini örneği gibi


    Dini alimler bozar, cahiller bozamaz derken dinin neresinin bozulduğu konusunda net argüman koyacaksınız. "hadis" kelimesinin karşılığı "söz". söz anlamında kullanılan her ibare için peygamber sözü anlamı kullanılması da cahilliğin farklı bir boyutu. Hz. Ali dini tahrif eden, -aynı buradaki gibi- bazı alim kılıklıların durumundan bahsederken sanki Hz. Ali peygamber sözünü reddediyor gibi aktarmak tam bir üç kağıtçılık. Peygamber sözüne karşı olan Hz. Ali bir bakın bakalım peygamberden ne kadar söz aktarmış.

    Başlarda "tüm hadisler uydurma" deyip ardından Hz Alinin hadis uyduran batinilere, haşhaşilere karşı söylendiği apaçık sözleri hadis inkar etmede delil kabul etmek de tutarsızlığın en müşahhas hali...




  • kimseye cevap vermeyeceğimi baştan söyledim
    benim dinim bana ,sizin dininiz size
    kıyamet günü sizin aklınız beni kurtarmaz ,Allah bana akıl fikir vermiş ,kullanıyorum ve bu sonuçlara ulaşıyorum
    kullanmamak da direnenler de beni ilgilendirmiyor ,çünkü ben bir faniyim ve kurtarabilirsem sadece kendimi kurtarabilirim

    ben din konularında yıllarca tartışmalara girdim ama daha şimdiye kadar haklıymışsın diyen (haklı olduğumu gördüğü ,adı gibi bildiği halde) kimse görmedim
    ki daha önce ki mesajımda da söyledim ,bu saatten sonra peygamberin kendisi gelip ,bunları ben söylemedim dese dahi ,hadis şart diyenler asla ona dahi inanmaz

    birde ben hiçbir zaman hadislerin tamamı uydurmadır falan demedim ,çünkü böyle olması mümkün değil
    uydurmak isteyen birisi araya mutlaka doğruları da ekler ,ki böylece insanlar kuşkuya düşsün
    bakın söylemiş olabileceği bir hadisi aktarayım

    bir sahabe gelip peygambere sorar
    -dünyada en çok korktuğun insan kimdir ?
    -cahillerdir ,cevabını verir

    sahabe tekrar sorar
    -peki daha kötüsü var mı ?
    -hem cahil ,hemde inatçı olanlardır ,cevabını verir

    bu hadisin doğru olma ihtimali çok güçlüdür ,çünkü dünya yaşantısında bunu sürekli görüyoruz
    cahil eğitilebilir ama inatçı ise hiç yolu yoktur ve gerçekten dünyanın en tehlikeli insanıdır

    ve dikkat ederseniz bu hadis de hüküm yok ,insani bir davranışın analizi var

    din konusunda ilmini artırmak isteyenler ,lütfen bir Kuran'da olan peygambere bakıp kafasında canlandırsınlar ,birde hadislerde geçen peygambere bakıp kafasında canlandırsınlar




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Cemal CEMİL

    kimseye cevap vermeyeceğimi baştan söyledim
    benim dinim bana ,sizin dininiz size
    kıyamet günü sizin aklınız beni kurtarmaz ,Allah bana akıl fikir vermiş ,kullanıyorum ve bu sonuçlara ulaşıyorum
    kullanmamak da direnenler de beni ilgilendirmiyor ,çünkü ben bir faniyim ve kurtarabilirsem sadece kendimi kurtarabilirim

    ben din konularında yıllarca tartışmalara girdim ama daha şimdiye kadar haklıymışsın diyen (haklı olduğumu gördüğü ,adı gibi bildiği halde) kimse görmedim
    ki daha önce ki mesajımda da söyledim ,bu saatten sonra peygamberin kendisi gelip ,bunları ben söylemedim dese dahi ,hadis şart diyenler asla ona dahi inanmaz

    birde ben hiçbir zaman hadislerin tamamı uydurmadır falan demedim ,çünkü böyle olması mümkün değil
    uydurmak isteyen birisi araya mutlaka doğruları da ekler ,ki böylece insanlar kuşkuya düşsün
    bakın söylemiş olabileceği bir hadisi aktarayım

    bir sahabe gelip peygambere sorar
    -dünyada en çok korktuğun insan kimdir ?
    -cahillerdir ,cevabını verir

    sahabe tekrar sorar
    -peki daha kötüsü var mı ?
    -hem cahil ,hemde inatçı olanlardır ,cevabını verir

    bu hadisin doğru olma ihtimali çok güçlüdür ,çünkü dünya yaşantısında bunu sürekli görüyoruz
    cahil eğitilebilir ama inatçı ise hiç yolu yoktur ve gerçekten dünyanın en tehlikeli insanıdır

    ve dikkat ederseniz bu hadis de hüküm yok ,insani bir davranışın analizi var

    din konusunda ilmini artırmak isteyenler ,lütfen bir Kuran'da olan peygambere bakıp kafasında canlandırsınlar ,birde hadislerde geçen peygambere bakıp kafasında canlandırsınlar



    Buradaki en büyük sıkıntı baştan beri söylediğim sınırlı akıl ile din yorumlamaya kalkma hastalığı. Benim de aklım var, başkasının aklı beni kurtarmaz demek ne! Öyle hale gelmişler ki dinin geldiği insanın, peygamberin aklını bile beğenmiyorlar! Din imandır iman. büyük bölümü iman olan dinin akıldan çok nakil olduğunu anlayamamşsınız daha. Dinin büyük bölümü nakildir. akıl dinin sadece belli bölümündedir ki bu bölümde muamelattır. İtikadi konularda ne senin aklın ne benim aklım hüküm koyma yetisinde değil. İmani meselelerde Allah ve rasülünün ne dediğine bakarız ve deriz ki "semi'na ve ata'na" yani işittik ve itaat ettik. işittik ama dur bi düşünelim hele, Allah melek kitap kıyamet ahiret kader falan diyolar, einstein acaba bu konularda ne demiş diyecek olduğumuzda aklın seni götüreceği yer çukur olur. Aklın bu konulardaki yeri çok sınırlı, imanın alanında aklın hakimiyeti olmaz.

    Din konusunda çok tartıştım ama sen haklısın diyeni görmedim, benim haklı olduğumu biliyorlar aslında demen bile kendini kusursuz mükemmel bir akla sahip görme hastalığının belirtisi. ya sen değil de karşındakiler haklı ise. Din konusunda sen ben o bu değil Allah ve peygamberi ne diyor ona bakacaksın? Din konusunda en isabetli söz söyleyen aklını en iyi kullanan değil Allah ve peygamberini en iyi tanıyandır. İmam Azamın müthiş bir cümlesi vardır bu konuda, Onu hüküm verirken sürekli aklı-kıyası kullandığı konusunda ciddi eleştirirler. "ayet ve hadisle amel etmeyip sadece kıyasla içtihat ediyor" şeklindeki ithamlarla sıkça karşılaşmıştır. İmam-ı Âzam buna karşı kendisini şöyle savunmuştur: "Biz önce Allah'ın Kitabı'nda olanı alırız. Onda bulamazsak Hz. Peygamber'in Sünneti 'ne bakarız. Orada da bulamazsak Ashab'ın ittifak ettiğini benimseriz, ihtilaf etmişlerse aralarından istediğimizi seçeriz. Başkalarının görüşlerini onlara tercih etmeyiz." Tabiinin yani sahabiyi görenlerin görüşleri için ise" onlar adamsa biz de adamız" diyor.

    Dinde yöntem budur. Sizin gibi peygamberin aklı varsa bizimde aklımız var deyip direk peygamberi görmeksizin hüküm konamaz. Bir meselede önce kaynak Kurandır, Kuranda bu mesele yoksa peygambere bakılır, peygamber de bu mesele de açık bir ifadede bulunmamaışsa sahabeye bakılır. Sahabe bir konuda ittifak etmişse o kabul edilir. sahabe peygamberi görmüş ve onunla yaşamıştır. "bu mesele böyledir" dediklerinde buna itiraz edilmez. Çünkü onların dini doğru anlama ihtimalleri bizden yüksektir. Kuranın geldiği dönemde yaşamış ve peygamber uygulamalarını görmüş bu insanlar. Sahabe bir konuda aynı fikiri savunmuyorsa doğru gördüğümüzü uygularız diyor İmam Azam.

    Dinde yöntem budur. Önüne Kuran meali alıp, peygamber sözlerini yok sayıp da kafadan din yorumlanmaz. Kafanızda nasıl bir peygamber canlandırdıysanız ki, bu peygamber portresinin sebebini de söyleyeyim. Kaynaklanız hep ateist kaynakları ve sapıtmışların önünüze koydukları. Mesela İslamı şiddetle özdeşleştirmek isteyenler sürekli savaş, cihad ayetlerini alırlar ve dinden habersizler bunu görünce "ne cani bir dinmiş bu der" Halbuki onların sunduğu din falan değil "onları nerede yakalarsanız öldürün" gibi hükmü sınırlı ayetleri kullanarak İslamı canavarların dini gibi tanıtırlar. Hadis konusunda durumunuz ayne böyle. Adamlar hadislerin arasından kadın dövme, sidik içme, taşlayarak öldürme, kol bacak çapraz kesme vb. hükümleri sınırlı belli hadisleri kullanarak hadis bilmeyen, din cahilleri adamların gözünü korkutuyor, akıllarını bulandırıyorlar. Ardından da güya bilimsel bir yaklaşımla, bu nasıl bir din, peygamber hiç böyle olabilir mi? hadis falan yok, bunlar hep uydurma diyerek kendi aklından hüküm koyma ve milleti sapıtma yoluna giderler...

    Yukarıda sayfalarca tartışıldı. peygamberin hadislerini reddederek kend akıllarıyla vardıkları hükümler ortada. Köpek eti yemek helal oldu çıktı. Halbu ki gelenekte en sapık bir mezhepte bile köpek helaldir diyeni göremezsiniz. Sadece imam malik avlanabilir vahşi köpeklerin yenebileceğine dair bir görüşü var. Kurandan hüküm çıkarabilmek ve dini anlamak istiyorsanız bu ilmin önce metodolojisini alacaksınız. Bir İmam azam seviyesine ulaşınca kıyas yapabilirsin. Ama din konusunda okuduğunuz iki üç meal, reddettiğiniz sünnet ile akıl yürüterek varacağınız yer kedi köpek helaldir gibi saçma sapan sonuçlara ulaşmaktır.




  • 
Sayfa: önceki 7576777879
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.