Şimdi Ara

Günlük Kullandığımız Sözcüklerin Türkçe Karşılıkları (9. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
202
Cevap
0
Favori
19.586
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ben bile arasıra arapça sözcükler kullanıyorum. Türkçe karşılığı var iken arapça sözcük kullanmış izem lütfen bu konuda beni PM ile uyarınız, teşekkür ederim. (ingilizce yada diğer batı dilleri değil)


    pm istemişsiniz ama buradan uyarayım istedim.

    teşekkür şükür kökünden gelir ve Arapçadır.

    lütfen kelimesi de Arapçadır. lütuf kökünden gelir. lütfen: lütuf olarak manasındadır.

    yani o kadar dikkatli yazarken iki tane arapça kelime kullanmak yenilir yutulur bir hata olamaz
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ben bile arasıra arapça sözcükler kullanıyorum. Türkçe karşılığı var iken arapça sözcük kullanmış izem lütfen bu konuda beni PM ile uyarınız, teşekkür ederim. (ingilizce yada diğer batı dilleri değil)


    pm istemişsiniz ama buradan uyarayım istedim.

    teşekkür şükür kökünden gelir ve Arapçadır.

    lütfen kelimesi de Arapçadır. lütuf kökünden gelir. lütfen: lütuf olarak manasındadır.

    yani o kadar dikkatli yazarken iki tane arapça kelime kullanmak yenilir yutulur bir hata olamaz







  • quote:

    Orjinalden alıntı: firari5


    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ben bile arasıra arapça sözcükler kullanıyorum. Türkçe karşılığı var iken arapça sözcük kullanmış izem lütfen bu konuda beni PM ile uyarınız, teşekkür ederim. (ingilizce yada diğer batı dilleri değil)


    pm istemişsiniz ama buradan uyarayım istedim.

    teşekkür şükür kökünden gelir ve Arapçadır.

    lütfen kelimesi de Arapçadır. lütuf kökünden gelir. lütfen: lütuf olarak manasındadır.

    yani o kadar dikkatli yazarken iki tane arapça kelime kullanmak yenilir yutulur bir hata olamaz









    valla taşı gediğine oturtmuşsun arkadaşım.




  • Sevmediğim kelimeler


    GEÇEN hafta Sivas'taydım. Valilik, Sivaslı yazarlarla Sivaslı okuyucuları buluşturmak için bir imza günü düzenlemişti. Mahalli gazete muhabirleri, bana da bu imza günü dolayısıyle ve 4 Eylül Sivas Kongresi'nin 85. yıldönümü üzerine çeşitli sorular sordular. Düşüncelerimi, çok tabii olarak Türkçe açıkladım. Söylediklerimi ikinci gün mahalli gazetelerde öztürkçe veya uydurukça olarak okuyunca derin bir üzüntü duydum. Gazeteler elimde ağırlaşmaya başladı. Bilmeyen de zanneder ki ben Sivas'ta, ulus, ulusal, ulusalcılık, özgürlük, örneğin, yaşam, kent, yaşamsal, tüm, neden, sözcük, yapıt, gereksinim, koşul, batik vs. gibi kelimelerle konuşmuşum! Halbuki bu kelimeler, benim yazılarıma ve konuşmalarıma kat'iyyen bulaştırmadığım, sevmediğim, hatta öfkelendiğim ucubelerdir.
    Biliyorum, dil elbette canlı bir varlıktır. Dile zamanla, elbette birtakım yeni kelimeler girer; birtakım kelimeler, zamanla ölerek dilden elbette düşer. Ama bunlar, kat'iyyen zorlamalarla olmaz. Ben deli miyim ki, milletimizin bin yıldan beri kullandığı, bildiği, sevdiği, türkülerine, şiirlerine, destanlarına, masallarına, deyimlerine, atasözlerine işlediği, nakışladığı, adeta kurda kuşa öğrettiği güzelim kelimeleri Bunlar Türkçe asıllı değildir safsatasıyla dilimizden çıkarıp atayım ve yerlerine zıpçıktı ucubeler koyayım?
    Gaflet yolu
    BANA göre böyle bir yol tutturmak gaflettir. Türkçe başka, öztürkçe başkadır. Ben Türkçe'ye sevdalıyım. Ben Türkçe düşünüyor; Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyorum. Çünkü Türkçe, milletimizin dilidir, öztürkçe ise bir avuç heveskarın veya maksatlı olarak milletimizi, edebiyatımızı küçültmek isteyenlerin dilidir. Cemil Meriç ne kadar doğru söylemişti:
    - Kamusa uzanan el, namusumuza uzanmış demektir!
    Kamus, hem derya deniz, hem de dilimizin bütün kelimelerini kucaklayan lugat demektir. Bu lugattan bir kelimenin çıkarılması, bazan yüz civarında deyimimizin ve atasözümüzün kuruyup gitmesine yol açmaktadır. Mesela bundan önceki MEB Talim Terbiye Kurulu, hem adam kelimesinin sözlüklerimize girmesini yasaklamıştı, hem de adam ve ademle ilgili deyimlere ve atasözlerine kılıç çekmişti. Şimdi sakın: 'Adam Arapça, kişi ise Türkçe. Biz adam yerine kişi kelimesini alsak ne olur?' demeyin. Cehennemin dibi olur. Çünkü kişi kelimesi ne kadar Türkçe ise adam kelimesi de o kadar Türkçeleşmiş bir kelimedir. Bizim imamlarımız, cenaze namazlarını erkişi veya hatunkişi niyetine kıldırıyor da er adam veya hatun adam niyetine el bağlamıyorlar. Ama beri yanda, biz, birisine kızdık mı: 'Yahu adam ol! Adam gibi konuş! Sen ne biçim adamsın?' diyoruz da 'Kişi ol, kişi gibi otur, kişi gibi konuş' demiyoruz. Adam kelimesini Türkçe'den çıkarıp attık mı, onu unutturduk mu, milletimizin bin yıldan beri adamla ilgili olarak yaptığı güzelim deyimlerimizi de, atasözlerimizi de hasır altı etmiş oluruz. Bizim elli civarında, adam kelimesiyle yaptığımız deyimlerimiz var: Adam adama-adam akıllı-Adam almak-adam olmak-Adama benzemek-adam içine çıkmak-adam evladı-Adam sarrafı-Adam otu-Adamın biri-Adamcıl-Adamcık vs. gibi. İçinde adam kelimesi geçen atasözlerimiz de elli civarındadır. Bu deyimlerde adam yerine kişi kelimesini koyamazsınız. Türkçe'de, Kişi uslu-kişi evladı-kişi otu-kişi sarrafı-kişicik-kişicil yoktur.
    Can, Farsça ama
    CAN kelimesi Farsça'dır ama 70 milyonluk Türkiye'de can kelimesini bilmeyen yoktur. Şimdi Öztürkçeciler can yerine Tin denilmesini istiyorlar. Peki Tin Türkçe mi? Hayır Etice. Etiler'in Türk olduğu hangi ansiklopedide yazıyor? Kabul edelim ki Tin öz be öz Türkçe bir kelime. İyi ama niçin can yerine Tin diyelim? Cancağızım-canımın içi-canla başla-can almak-canlı-cansız-canvermek-canlı yayın gibi bizim 120 güzelim deyimimizi ne yapacağız? Şu çirkinliklere siz de gülmüyor musunuz: Tincağızım-Tinimin içi-Tinle başla-Tin almak-Tin atmak-Tin vermek-Tinli-Tinsiz-Tinli yayın?
    Şimdi ben, Millet-Milli-Milliyetçilik gibi güzel kelimeler dururken, niçin ulus-ulusal-ulusalcılık diyeyim?

    Efendim, millet kelimesi Arapça imiş. Arapça ama bin yıldan beri Türkçeleşen bir kelime. Üstelik Azerbaycan Türkleri de, Türkmenler de, Özbekler de, Uygurlar da, Tatarlar da bizim gibi millet diyorlar. Peki ulus Türkçe mi? Açın okuyun Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan 1998 tarihli iki ciltlik Türkçe sözlüğün 2280 sayfasını. Orada göreceksiniz ki, ulus kelimesi Moğolca'dır. Birtakım adamlar, bir Moğol kelimesine Latin gramerinden aldıkları şu sel-sal eklerinden birini yapıştırdılar mı o Moğol kelimesinin Öztürkçe olacağına inanıyorlar. Culukculuk der gibi ulusculuk demenin hiçbir güzelliği yoktur. Peki ya millet kelimesiyle yaptığımız deyimler, birleşik kelimeler ne olacak? Milletvekilini, Millet Meclisi'ni, kadın milletini, şoför milletini, Milli ruhumuzu, Milli Marşımızı, Milli kıyafetlerimizi vs. vs. nereye koyacağız?
    Örneğin Ermenice bir kelime. Kent, kamu Doğutça bir kelime. Bütün Öztürkçe bir kelime olmasına rağmen tüm kelimesi onu katletti. Üstelik artık bütünbütün de, büsbütün de diyemiyeceğiz. Lütfen Necip Fazıl'a kulak verir misiniz:
    Ruhsal-parasal-soyut-boyut-yaşam-eğilim
    Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim.
    Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim
    Allah Türk'e acısın yalnız bunu dilerim.


    Yavuz Bülent BAKİLER

    Kaynak




  • Üstadımın önünde saygıyla eğiliyorum.
  • Biliyorum, dil elbette canlı bir varlıktır. Dile zamanla, elbette birtakım yeni kelimeler girer; birtakım kelimeler, zamanla ölerek dilden elbette düşer. Ama bunlar, kat'iyyen zorlamalarla olmaz. Ben deli miyim ki, milletimizin bin yıldan beri kullandığı, bildiği, sevdiği, türkülerine, şiirlerine, destanlarına, masallarına, deyimlerine, atasözlerine işlediği, nakışladığı, adeta kurda kuşa öğrettiği güzelim kelimeleri Bunlar Türkçe asıllı değildir safsatasıyla dilimizden çıkarıp atayım ve yerlerine zıpçıktı ucubeler koyayım?

  • quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61

    Sevmediğim kelimeler


    GEÇEN hafta Sivas'taydım. Valilik, Sivaslı yazarlarla Sivaslı okuyucuları buluşturmak için bir imza günü düzenlemişti. Mahalli gazete muhabirleri, bana da bu imza günü dolayısıyle ve 4 Eylül Sivas Kongresi'nin 85. yıldönümü üzerine çeşitli sorular sordular. Düşüncelerimi, çok tabii olarak Türkçe açıkladım. Söylediklerimi ikinci gün mahalli gazetelerde öztürkçe veya uydurukça olarak okuyunca derin bir üzüntü duydum. Gazeteler elimde ağırlaşmaya başladı. Bilmeyen de zanneder ki ben Sivas'ta, ulus, ulusal, ulusalcılık, özgürlük, örneğin, yaşam, kent, yaşamsal, tüm, neden, sözcük, yapıt, gereksinim, koşul, batik vs. gibi kelimelerle konuşmuşum! Halbuki bu kelimeler, benim yazılarıma ve konuşmalarıma kat'iyyen bulaştırmadığım, sevmediğim, hatta öfkelendiğim ucubelerdir.
    Biliyorum, dil elbette canlı bir varlıktır. Dile zamanla, elbette birtakım yeni kelimeler girer; birtakım kelimeler, zamanla ölerek dilden elbette düşer. Ama bunlar, kat'iyyen zorlamalarla olmaz. Ben deli miyim ki, milletimizin bin yıldan beri kullandığı, bildiği, sevdiği, türkülerine, şiirlerine, destanlarına, masallarına, deyimlerine, atasözlerine işlediği, nakışladığı, adeta kurda kuşa öğrettiği güzelim kelimeleri Bunlar Türkçe asıllı değildir safsatasıyla dilimizden çıkarıp atayım ve yerlerine zıpçıktı ucubeler koyayım?
    Gaflet yolu
    BANA göre böyle bir yol tutturmak gaflettir. Türkçe başka, öztürkçe başkadır. Ben Türkçe'ye sevdalıyım. Ben Türkçe düşünüyor; Türkçe konuşuyor, Türkçe yazıyorum. Çünkü Türkçe, milletimizin dilidir, öztürkçe ise bir avuç heveskarın veya maksatlı olarak milletimizi, edebiyatımızı küçültmek isteyenlerin dilidir. Cemil Meriç ne kadar doğru söylemişti:
    - Kamusa uzanan el, namusumuza uzanmış demektir!
    Kamus, hem derya deniz, hem de dilimizin bütün kelimelerini kucaklayan lugat demektir. Bu lugattan bir kelimenin çıkarılması, bazan yüz civarında deyimimizin ve atasözümüzün kuruyup gitmesine yol açmaktadır. Mesela bundan önceki MEB Talim Terbiye Kurulu, hem adam kelimesinin sözlüklerimize girmesini yasaklamıştı, hem de adam ve ademle ilgili deyimlere ve atasözlerine kılıç çekmişti. Şimdi sakın: 'Adam Arapça, kişi ise Türkçe. Biz adam yerine kişi kelimesini alsak ne olur?' demeyin. Cehennemin dibi olur. Çünkü kişi kelimesi ne kadar Türkçe ise adam kelimesi de o kadar Türkçeleşmiş bir kelimedir. Bizim imamlarımız, cenaze namazlarını erkişi veya hatunkişi niyetine kıldırıyor da er adam veya hatun adam niyetine el bağlamıyorlar. Ama beri yanda, biz, birisine kızdık mı: 'Yahu adam ol! Adam gibi konuş! Sen ne biçim adamsın?' diyoruz da 'Kişi ol, kişi gibi otur, kişi gibi konuş' demiyoruz. Adam kelimesini Türkçe'den çıkarıp attık mı, onu unutturduk mu, milletimizin bin yıldan beri adamla ilgili olarak yaptığı güzelim deyimlerimizi de, atasözlerimizi de hasır altı etmiş oluruz. Bizim elli civarında, adam kelimesiyle yaptığımız deyimlerimiz var: Adam adama-adam akıllı-Adam almak-adam olmak-Adama benzemek-adam içine çıkmak-adam evladı-Adam sarrafı-Adam otu-Adamın biri-Adamcıl-Adamcık vs. gibi. İçinde adam kelimesi geçen atasözlerimiz de elli civarındadır. Bu deyimlerde adam yerine kişi kelimesini koyamazsınız. Türkçe'de, Kişi uslu-kişi evladı-kişi otu-kişi sarrafı-kişicik-kişicil yoktur.
    Can, Farsça ama
    CAN kelimesi Farsça'dır ama 70 milyonluk Türkiye'de can kelimesini bilmeyen yoktur. Şimdi Öztürkçeciler can yerine Tin denilmesini istiyorlar. Peki Tin Türkçe mi? Hayır Etice. Etiler'in Türk olduğu hangi ansiklopedide yazıyor? Kabul edelim ki Tin öz be öz Türkçe bir kelime. İyi ama niçin can yerine Tin diyelim? Cancağızım-canımın içi-canla başla-can almak-canlı-cansız-canvermek-canlı yayın gibi bizim 120 güzelim deyimimizi ne yapacağız? Şu çirkinliklere siz de gülmüyor musunuz: Tincağızım-Tinimin içi-Tinle başla-Tin almak-Tin atmak-Tin vermek-Tinli-Tinsiz-Tinli yayın?
    Şimdi ben, Millet-Milli-Milliyetçilik gibi güzel kelimeler dururken, niçin ulus-ulusal-ulusalcılık diyeyim?

    Efendim, millet kelimesi Arapça imiş. Arapça ama bin yıldan beri Türkçeleşen bir kelime. Üstelik Azerbaycan Türkleri de, Türkmenler de, Özbekler de, Uygurlar da, Tatarlar da bizim gibi millet diyorlar. Peki ulus Türkçe mi? Açın okuyun Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan 1998 tarihli iki ciltlik Türkçe sözlüğün 2280 sayfasını. Orada göreceksiniz ki, ulus kelimesi Moğolca'dır. Birtakım adamlar, bir Moğol kelimesine Latin gramerinden aldıkları şu sel-sal eklerinden birini yapıştırdılar mı o Moğol kelimesinin Öztürkçe olacağına inanıyorlar. Culukculuk der gibi ulusculuk demenin hiçbir güzelliği yoktur. Peki ya millet kelimesiyle yaptığımız deyimler, birleşik kelimeler ne olacak? Milletvekilini, Millet Meclisi'ni, kadın milletini, şoför milletini, Milli ruhumuzu, Milli Marşımızı, Milli kıyafetlerimizi vs. vs. nereye koyacağız?
    Örneğin Ermenice bir kelime. Kent, kamu Doğutça bir kelime. Bütün Öztürkçe bir kelime olmasına rağmen tüm kelimesi onu katletti. Üstelik artık bütünbütün de, büsbütün de diyemiyeceğiz. Lütfen Necip Fazıl'a kulak verir misiniz:
    Ruhsal-parasal-soyut-boyut-yaşam-eğilim
    Ya bunlar Türkçe değil, yahut ben Türk değilim.
    Oysa halis Türk benim, bunlar işgalcilerim
    Allah Türk'e acısın yalnız bunu dilerim.


    Yavuz Bülent BAKİLER

    Kaynak




    Çok güzel,çok teşekkürler..




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact
    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Ben bile arasıra arapça sözcükler kullanıyorum. Türkçe karşılığı var iken arapça sözcük kullanmış izem lütfen bu konuda beni PM ile uyarınız, teşekkür ederim. (ingilizce yada diğer batı dilleri değil)

    pm istemişsiniz ama buradan uyarayım istedim.
    teşekkür şükür kökünden gelir ve Arapçadır.
    lütfen kelimesi de Arapçadır. lütuf kökünden gelir. lütfen: lütuf olarak manasındadır.
    yani o kadar dikkatli yazarken iki tane arapça kelime kullanmak yenilir yutulur bir hata olamaz


    Kelimeleri hâlâ ait oldukları dil bünyesinde değerlendirerek değer biçiyoruz ki bu büyük bir adaletsizliktir.

    Hint-Avrupa dilleri kullanılacak ama Hami-Sami dilleri kullanılmayacak...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    Kelimeleri hâlâ ait oldukları dil bünyesinde değerlendirerek değer biçiyoruz ki bu büyük bir adaletsizliktir.

    Hint-Avrupa dilleri kullanılacak ama Hami-Sami dilleri kullanılmayacak...



    üstelik 1000 yıldır kullandığımız kelimelerden vazgeçeceğiz ...
  • Sizin amacınız Türkçeyi sadeleştirmek değil; Arapçadan arındırmak sanırsam.
  • Kesinlikle hayır.
  • Bir dile karşı tiksinti duyulduğuna ilk kez burada tanık oldum.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Timu®

    Bir dile karşı tiksinti duyulduğuna ilk kez burada tanık oldum.

    Ben de...
  • bir daha;
    fransızca'da -sel, -sal diye bir ek yok


    quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61


    quote:

    Orjinalden alıntı: Mertallica

    Benim için tinsel olmasının bir önemi yok. Ben Arapça olduğu için karşıyım. Kesinlikle inançlarımı bu konuya iliştirmiyorum.


    -sel, -sal ekleri de Fransızca'dır.

    Bilginize.

  • quote:

    Orjinalden alıntı: vicarius

    bir daha;
    fransızca'da -sel, -sal diye bir ek yok



    Ben kıymetli şair ve yazar Yavuz Bülent BAKİLER hocamın yalancısıyım!

    Bakiler hocam bu konularda son derece iyi bilgi sahibidir.Bilgilerine olan güvenim tamdır.

    Kendisi boş yere konuşan bir insan değildir!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Kant

    quote:

    Orjinalden alıntı: Timu®

    Bir dile karşı tiksinti duyulduğuna ilk kez burada tanık oldum.

    Ben de...


    ben de
  • quote:

    Orjinalden alıntı: KUNG-FU 61


    Ben kıymetli şair ve yazar Yavuz Bülent BAKİLER hocamın yalancısıyım!

    Bakiler hocam bu konularda son derece iyi bilgi sahibidir.Bilgilerine olan güvenim tamdır.

    Kendisi boş yere konuşan bir insan değildir!



    eminim ki kendisine tam bir güven duymanızın sağlam nedenleri vardır.
    fransızca'da -el/-elle takısı vardır, ama bu -sal/-sel takısının fransızca'dan alındığını göstermez, olsa olsa seslerin benzediğini gösterir, ki özellikle takılar gibi iki-üç sesten oluşan dil özellikleri için şu dilden geliyor demek biraz zorlamadır kanaatindeyim.

    bu belki de alıntıladığınız yazısında söylediği gibi fransızca'dan tiksinmesi nedeniyledir.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact
    quote:

    Orjinalden alıntı: Kant
    quote:

    Orjinalden alıntı: Timu®
    Bir dile karşı tiksinti duyulduğuna ilk kez burada tanık oldum.

    Ben de...

    ben de


    Ben daha önce şahit olmuştum.
    Şimdi görüyorum ki...

    Cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol.
    Mevlana


    Önemli olan kitabın kendisi. Lisanı değil.

    İyi Geceler.
  • Bende bir şeyler yazmayı kendime bir borç biliyorum ancak yazıma başlamadan önce bu konuyu açan ve fikirlerini savunmakta devam eden saygıdeğer kardeşimin yaşını ve nerede ve hangi bölümde okuduğunu öncelikle öğrenmek istiyorum.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: vicarius

    eminim ki kendisine tam bir güven duymanızın sağlam nedenleri vardır.
    fransızca'da -el/-elle takısı vardır, ama bu -sal/-sel takısının fransızca'dan alındığını göstermez, olsa olsa seslerin benzediğini gösterir, ki özellikle takılar gibi iki-üç sesten oluşan dil özellikleri için şu dilden geliyor demek biraz zorlamadır kanaatindeyim.

    bu belki de alıntıladığınız yazısında söylediği gibi fransızca'dan tiksinmesi nedeniyledir.


    Evet bu tür konularda güvenim tamdır!

    Atmasyon fikir yürüteceğini de zannetmiyorum!

    Bu insan senelerce aynı şeyleri bıkmadan usanmadan müdafaa eden insandır!Sırf Fransızca'dan tiksinmesi sebebiyle saçmalıyacak hali yok!

    İsteyen benimser istemeyen benimsemez!




  • 
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.