Şimdi Ara

Grand C4 Picasso (2007-2013) İlk sürüş izlenimi.. (10. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
5 Misafir - 5 Masaüstü
5 sn
10.687
Cevap
119
Favori
823.015
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • siyah bencede çk hoş duruyor ama dezavantajları daha çok sanırım. mesela sıcak yaz günlerinde aracın içine grilmiyor siyah olunca. ayrıca çizikler çok fena kendini belli ediyor. Peki beyaz veya gri arasından alacak olsaydınız hangisini tercih ederdiniz?
  • Bu arabanın beyazı var mı ki? ben hiç görmedim. Renk kataloğunda olsa da bazı renkler, örneğin sarı getirilmiyordu mesela. Bir de bu citroen'in gri dediği renkler ben mi renk körüyüm bilmiyorum bana gri gibi gelmiyor. Bence renk tercihi tamamen kişisel, o yüzden şu veya bu renk demeyeyim ama tabiki açık renklerin, kir, çizik göstermesi siyah kadar değil. Siyah renk yazın gerçekten çok ısıtıyor arabayı, ama cam filminin bu konuda epey faydası var.
    Bir de dikkatimi çekti, kullanım süresi arttıkça bu arabadan şikayetlerde artıyor gibi:) inşallah bizde de öyle olmaz. Valla şu anda, camlar kapalıyken araç oldukça sessiz, motor veya rüzgar sesi gelmiyor, ama bu rüzgar sesi olayından epey şikayet var gördüğüm kadarıyla. Cam lastikleri eskimesinden olabilir mi acaba? Yan camdan gelen rüzgar sesini kesmez elbette ama, C4'lerde özellikle alt yalıtım çok kötü diyorlar, o yüzden genelde alt tarafı ziftle yalıtım yaptırıyorlarmış, bir arkadaşım yaptırdı gayet mennun, ancak picassolarda bence gerek yok.
    Valla ne yalan söyleyeyim ben vitesi boşa alıp tasarruf edilebileceğini düşünenlerdendim, konuya açıklık getirenlere çok teşekkürler.
    Döşemelerde bence bir problem yok, ancak, benim araba siyah olduğu için döşemeler çok açık renk, sanırım gri araçlarda da döşemeyi koyu yapmışlar. Açık renk döşeme hele bir de küçük çocuk varsa baya bir uğraştırıyor insanı, Bir de citroen döşemelerinin sıvıları falan çok hızlı emdiğini, çabuk lekelendiğini söylemişti kullanan arkadaşlar, o yüzden boya korumayla beraber, döşeme koruma da yaptırmıştım, en azından belli bir süre için faydası var gibi.




  • grand picasso için söylemedim beyaz rengi. Genel olarak diğer tüm rabalarda nasıl olur acaba diye sormuştum.
  • Önceki mesajlarımdan birinde yazmıştım, biz Picasso ile artık birbirimizi anlar hale geldik diye. Ben neden bu günlerde bu kadar ses şamata yaptığını anlayamasam da o benim kendisine bakıp da "bak suyun ısınıyor, bizim sokaktaki serseriye 10 lira verip yaktırmayım seni gecenin birinde" diye içimden geçen duyguları anlamış olacak ki kesti sesini bugün. Şakası bir yana, yine daha önce değindiğim üzere bazen gayet sessiz olan Picasso bazen çok homurdanıyor. Ne iştir çözemiyorum. Şuna bağlıyorum ki, o Citroen'in verdiği yakıt katkısını epey zamandır kullanmadım. Belki budur sebep bakalım, başladım yakıta katkı ilavesine. İki üç depo bitsin hele değişme olur mu göreceğiz.

    Madem araba konusunda sırdaş olduk, hadi bir şey anlatayım. Ben bu Mondeo'ya aşık oldum, Bir çeşit karasevda. Bugün gittim yine bir Ford bayisine. Şöyle bir inceledim, çok şahane ya. Hele o Titanyum donanımdaki gösterge paneli felaket birşey olmuş. Şeytan diyor Mondeo'ya terfi et, hazır Picasso ile de aramız limoni..
    Geçerken bir de Jetta takıldı gözüme VW bayisi önünde. Dedim bir de şunu inceleyelim, madem bu kadar ballandırmışlar. Test sürüşü yaptık. Yanımdaki gayet kibar hanımefendi aracın donanımından bahsederken, Picasso'dan tek fazlası motor seriliği olan Jetta'nın nasıl gittiğiyle ilgileniyordum. 1,4 litrelik 140 beygir gücünde TSI motor vardı arabada. Bunun bir de 170 beygir olanı var. Jetta önce bir nefes alıp sonra ok misali fırlıyor yerinden. Öyleki genelde gaza tam yüklenirseniz üçüncü viteste dahi ESP devreye girme ihtiyacı hissedebiliyor. Ah dedim şu bizim Picasso da böyle seri olsa ne olur. Test bitti, durduktan sonra Picasso tipi bir araba kullanmamın en temel sebebi olan ailem, ne kadar rahat eder diye arka tarafa geçip göz attım. Anladım ki Jetta sahiplerinin özellikle arkada oturan yolcuları da şöyle geçiriyor içinden bizim arabayı görünce "şu bizim Jetta da şöyle geniş ve rahat olsa ne olur". Elbetteki bu sınıf farkıdır karşılaştırma yapmak doğru değil, fakat bu asla Citroen'in Picasso'yu Türkiye piyasasına sadece 1,6 litre dizel ile sokması yanlışını örtmez-düzeltmez. Bu arada Jetta'nın ses yalıtımı hiç hoş değil. Ne anladım o gürültü içinde benzinli araba kullanıyor olmaktan?

    Şimdi Picasso'yu eleştiriyoruz gibi ama unutmayalım ki Bu sınıfta Picasso gerçekten çok güzel bir araba. Kendi sınıf standartlarına göre 100 üzerinden vereceğim puan 90 altına düşmez yani. Bunun yanında objektif olmak gerekirse bu sınıftaki arabalar iyice kaliteyi yükseltmiş durumda. Yeni Touran, Zafira harika arabalar. Fakat Picasso kesinlikle rakipleri için kolay bir lokma değil, hatta rahatlıkla kafa tutabilecek düzeyde.




  • Merhaba picassocular..bizde de 1 yıldır picasso var.

    Beni arabadan soğutan bir durum oldu..babamda kumandalı anahtar vardı bende yedek anahtar yani kumandasız,ben kapı kilidini normal bir şekilde açtığım halde kilid bozuldu önceden ford marka aracımız vardı onu sürekli anahtar ile açıyorduk ve hiç böyle bi problemle karşılaşmadık..açıkçası ben 50 bin küsür ytl verilen bi araçtan bu kadar dandikliği beklemezdim..Acaba servisten 2. kumandalı anahtar çıkartılabilir mi
    Arka süspansiyonlar gerçekten sert fakat öyle olması iyi bir şey..malum arabanın bagajı çok büyük ağır şeyler alıyor..eğer süspansiyonlar yumuşak olsaydı arka tekerlekler çamurluktan ayrılmazdı ama bu da önemsenicek bişey değil zamanla alışıyorsunuz.
    Bunların dışında sıkıntı yok denilebilir.

    Size bir şey sorucam hareket halindeyken vitesi A konumudan M konumuna alanınız oldu mu ? Hiç denemedim çünkü korktum şanzımanı kucağıma alıcam diye




  • Eyvah eyvah! Picasso'nun otomatikleştirilmiş vitesinin nimetlerini tadamamışsınız demek ki henüz.
    Ben yüksek hızda giderken geri vitese almayı denemedim sadece ama eminim ki alsam bile geri vitese geçmez. Öyle ya küçücük kol, elim değse mesela otobanda araba takla mı atacak?
    Otomatikten manuele almakta sorun olur muymuş? Ben mesela şehir trafiğinde otomat kullanırım. O sıra sportif sürme ihtiyacı hissederim manuele alırım. Motor yoruldu boşa atarım. Çok yüksek hızda bile boşdaki arabayı otomata alırım. Sollamaya çıkacağım zaman aptal otomat mod beni yüzüstü bırakmasın da yüksek devirde manevra yapabileyim diye anuele alırım. Arabayı geçer otomata alırım. Bayır aşağıya doğru giderken özellikle bizim Trabzon'un nispeten hızlı gidilen rampa ve virajlı yollarında manuel kullanmak gerekir öyle kullanırım.(Bu kadar örnek verdim ki içiniz rahat olsun) Manuel-Otomatik değişimini kullanmamak bu arabanın vereceği bazı şeylerden kendinizi alıkoymanız demektir ne yazık ki.
    Sakın bir de, otomatik devrede iken bazı durumlarda koldan "tık-tık"ları kullanıp da vites düşürüp-yükseltmiyorum demeyin..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -- 3 Haziran 2008; 22:57:01 >




  • Tamam otomatik vites cahiliyim de sandığınız kadar değil,A konumundayken o bahsettiğiniz "TIK-TIK"ları kullanınca vitesin değişmeyeceğini biliorum.
    Bilgi için de teşekkürler;)
  • Evvela, samimi ifadeler kullanırken sakın karşımızdakini küçümsediğimiz sanılmasın, asla haddimize değildir, bunu yapan da eşektir hem de en uzun kulaklısından.

    Bu arada A konumunda iken tık-tık'lar ile vites değiştirememe espriniz de fena değildi..!
  • Çavuş gibi bende sordum bu arabaya daha büyük lastik taksam nolur diye, bana da olmaz dedi servis.
    Niye anlamadım, aynı sersise mi gidiyoruz yoksa:)
    Yarın ufak bir uzun yol gideceğim, dönüşte fırsat bulunca izlenimlerimi paylaşırım.
  • Özellikle Grand Picasso hakkında deneyim ve yorumlarını burada detayları ile paylaşan, bizleri ve aramıza yeni katılacak arkadaşları bilgilendiren tüm paylaşımcı arkadaşlara teşekkürler.

    Son Ankara seyahatimden sonra benim Grand da 16 000 km yi geçti. Bazı arkadaşlarımın aksine ben bu süre içinde olumsuz olarak niteleyebileceğim birşey ile karşılaşmadım diyebilirim. Ama bu kullanıcının değerlendirmesine göre değişiklik gösterecek bir konudur tabii ki.

    Her zaman söylüyor ve biliyoruz ki Grand Picasso, içinde aileniz, çocuklarınız veya benim gibi torunlarınız ile rahat ve güvenle seyahat etmek amacı ile üretilmiş bir tiptir ve ondan yüksek performanslı, hızlı yani açıkçası HOR KULLANIM a uygun karşılıklar beklememeliyiz.
    Örneğin coşkun ( çavuş ) arkadaşım 40 000 km den sonra biraz şikayetçi olmuş ama kendisi hep söyler " Ben bu arabayı çok performanslı kullanıyorum " diye. Açıkçası ülkemizdeki yollarda arabayı 160 - 180 km ile nasıl kullanabiliyor ona da şaşıyorum doğrusu. Dolayısı ile de bazı patlama çatlamalar ile karşılaşmıştı. Ama yine de arabasını çok sevdiğinden eminim..

    Eğer şehir içi kullanmalarda aceleci olmazsanız, küçük viteslerde vites değişme anını hissedip ayağınızın gaz pedalındaki basıncını belli belirsiz azaltırsanız, normal şehirdışı yollarda hız limiti olan 90 km ye, otoyollarda 120 km lik hız sınırına uyarsanız, virajlara aracınızın içindeki ailenizi, çocuklarınızı rahatsız etmeyecek hızlarda girerseniz, stop etmeden önce bir dakika rölantide türboyu üşenmeyip soğutursanız vs.. vs.. ne o sizden şikayetçi olacaktır ne de siz ondan.

    Haa.. ben bunları yapamam arkadaş diyorsanız o zaman size Subaru İmprezza 2.0 tipinde bir araba almanızı öneririm. Grand Picasso kesinlikle bir aile MPV sidir. Lütfen bunu unutmayalım.

    Yakıt tüketimi konusuna gelirsek motorun 10 000 km den sonra çok daha ekonomik olduğunu yineliyorum. Şu anda 16 000 km yi geçtim, son 4000 km de ortalamam hız kurallarına uymak kaydı ile (%60 şehir dışı, % 30 şehir içi ve % 10 otoyol ) 100 km de 5.7 L dir.

    Hepinize güzel günlerde kazasız, sorunsuz kullanmalar diliyorum..




  • Vermiş olduğunuz bilgilerden ötürü teşekkür ederim.

    quote:

    Orjinalden alıntı: jetranger

    Özellikle Grand Picasso hakkında deneyim ve yorumlarını burada detayları ile paylaşan, bizleri ve aramıza yeni katılacak arkadaşları bilgilendiren tüm paylaşımcı arkadaşlara teşekkürler.

    Son Ankara seyahatimden sonra benim Grand da 16 000 km yi geçti. Bazı arkadaşlarımın aksine ben bu süre içinde olumsuz olarak niteleyebileceğim birşey ile karşılaşmadım diyebilirim. Ama bu kullanıcının değerlendirmesine göre değişiklik gösterecek bir konudur tabii ki.

    Her zaman söylüyor ve biliyoruz ki Grand Picasso, içinde aileniz, çocuklarınız veya benim gibi torunlarınız ile rahat ve güvenle seyahat etmek amacı ile üretilmiş bir tiptir ve ondan yüksek performanslı, hızlı yani açıkçası HOR KULLANIM a uygun karşılıklar beklememeliyiz.
    Örneğin coşkun ( çavuş ) arkadaşım 40 000 km den sonra biraz şikayetçi olmuş ama kendisi hep söyler " Ben bu arabayı çok performanslı kullanıyorum " diye. Açıkçası ülkemizdeki yollarda arabayı 160 - 180 km ile nasıl kullanabiliyor ona da şaşıyorum doğrusu. Dolayısı ile de bazı patlama çatlamalar ile karşılaşmıştı. Ama yine de arabasını çok sevdiğinden eminim..

    Eğer şehir içi kullanmalarda aceleci olmazsanız, küçük viteslerde vites değişme anını hissedip ayağınızın gaz pedalındaki basıncını belli belirsiz azaltırsanız, normal şehirdışı yollarda hız limiti olan 90 km ye, otoyollarda 120 km lik hız sınırına uyarsanız, virajlara aracınızın içindeki ailenizi, çocuklarınızı rahatsız etmeyecek hızlarda girerseniz, stop etmeden önce bir dakika rölantide türboyu üşenmeyip soğutursanız vs.. vs.. ne o sizden şikayetçi olacaktır ne de siz ondan.

    Haa.. ben bunları yapamam arkadaş diyorsanız o zaman size Subaru İmprezza 2.0 tipinde bir araba almanızı öneririm. Grand Picasso kesinlikle bir aile MPV sidir. Lütfen bunu unutmayalım.

    Yakıt tüketimi konusuna gelirsek motorun 10 000 km den sonra çok daha ekonomik olduğunu yineliyorum. Şu anda 16 000 km yi geçtim, son 4000 km de ortalamam hız kurallarına uymak kaydı ile (%60 şehir dışı, % 30 şehir içi ve % 10 otoyol ) 100 km de 5.7 L dir.

    Hepinize güzel günlerde kazasız, sorunsuz kullanmalar diliyorum..





  • quote:

    Eyvah eyvah! Picasso'nun otomatikleştirilmiş vitesinin nimetlerini tadamamışsınız demek ki henüz.
    Ben yüksek hızda giderken geri vitese almayı denemedim sadece ama eminim ki alsam bile geri vitese geçmez. Öyle ya küçücük kol, elim değse mesela otobanda araba takla mı atacak?
    Otomatikten manuele almakta sorun olur muymuş? Ben mesela şehir trafiğinde otomat kullanırım. O sıra sportif sürme ihtiyacı hissederim manuele alırım. Motor yoruldu boşa atarım. Çok yüksek hızda bile boşdaki arabayı otomata alırım. Sollamaya çıkacağım zaman aptal otomat mod beni yüzüstü bırakmasın da yüksek devirde manevra yapabileyim diye anuele alırım. Arabayı geçer otomata alırım. Bayır aşağıya doğru giderken özellikle bizim Trabzon'un nispeten hızlı gidilen rampa ve virajlı yollarında manuel kullanmak gerekir öyle kullanırım.(Bu kadar örnek verdim ki içiniz rahat olsun ) Manuel-Otomatik değişimini kullanmamak bu arabanın vereceği bazı şeylerden kendinizi alıkoymanız demektir ne yazık ki.
    Sakın bir de, otomatik devrede iken bazı durumlarda koldan "tık-tık"ları kullanıp da vites düşürüp-yükseltmiyorum demeyin..


    Hocam sizinle nasıl tanışmadık biz. Hem de Citroen sahibisiniz. Bu forumda olup Citroen sahibi olan ve Trabzon.da ikamet edenler genelde birbirini tanır ve tanışırlar. Hakan Bey ya da Ercan Hoca gibi mesela. Trabzon.da bildiğim kadarıyla C4 Picasso.lar çok fazla değil. Benim görüme iki tane C4 Picasso çok takılıyor. Birisi mavi, diğeri bordo renkli. Sizin aracınız bordo mu yoksa mavi mi ya da c şıkkı hiçbiri mi?




  • Kusura bakmayın bir yanlış anlama olmuş. Ben İstanbul'da oturuyorum, ama sık gittiğim için Trabzon'un şartlarını da bayağı bir biliyorum.

    Jetranger abimizin yazdıklarını şiddetle destekliyorum tabi ki. Şehiriçinde olmasa da şehirlerarası yollarda ki genellikle İzmit-Sakarya-İstanbul arası ve nadiren daha uzunyollarda arabayı evet hızlı kullanıyoruz. Aslında hız konusuna girmeyi inanın sevmem. Arkadaşlarla normal hayatta konuşurken bizim araba çekmez hız falan yaptığı yok diyorum. Ama forumda, biraz da bilgi vermek amacıyla, hızlı kullandığımı anlatıyorum ama harbiden sıkılmaya ve sıkmaya başladım diye düşünüyorum. Bunda sonra hız yok...

    Yine jetranger abimizin dediği gibi yakıt konusunda oldukca iyi değerler elde edilebilir elbette, her ne kadar bize henüz nasip olmadıysa da

    Şu lastik ebatı konusunda neden böyle kesip atıyor servis ben anlamıyorum. Bu konuda daha tecrübeli kişiler lütfen yorumlarını paylaşsınlar. Özellikle düşülen çukurlardan daha az zarar görerek çıkacağımıza inanıyorum.

    Bir de bizim araba aile arabası olması yanında çoğu zaman da ticari amaçla kullanılıyor.

    Bizim foruma fotoğraf eklemek tek ayak üzerindeyken seke seke, Picasso'yla yarış etmekten zor olmasaydı size arabanın yüklü halde yere yapışmış fotolarını gösterecektim ya, belki başka zaman.

    Son olarak, araba çok yüklü iken ne süspansiyon sertliği kalıyor ne de hoplayıp zıplamalar. Bazı panelvanlara yapıldığı gibi biz de arkaya 250 kg bir demir levha mı atsak acaba?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi -- 23 Haziran 2008; 0:32:47 >




  • Tekrar merhabalar,
    Haftasonu İstanbul-Ankara yolculuğu (dönüşü de var tabi) arabayla ilgili daha önce yazdığım iki konu hakkındaki görüşlerimin neredeyse tamamen tersi şeylerle sonuçlandı, öncelikle öyle yere yapıştıracak kadar olmasa da, bende de araç doluyken gidip geldiğim için çok şikayet ettiğimiz sert süspansiyon problem çıkartmak yerine, gayet keyifli bir sürüş sundu, öyle hoplama zıplama falan yapmadı araç, Arkaya demir levha fikri güzel olabilir bence de:) yani bu konudaki çok olumsuz olan fikrim epey değişti. Ama daha önce şikayet etmediğim sol camdan gelen rüzgar sesi, rüzgarın yönündenmiydi bilmiyorum, giderken bariz bir şekilde duyuluyordu. dönerken çok gelmedi nedense. Bir de daha önce mp3 çalarla ilgili olarak numara tuşlayıp istediğiniz şarkıya ulaşılabiliyor gibi saçmalamışım, arkadaşlar bu hatayı evdeki başka bir aletle karıştırmam sonucu yapmışım, kusura bakmayın:) yok öyle bişey. Kullandığım en kötü mp3 çalar yazılımı bu arabadakidir sanırım, gerçekten bir şarkıdan ilerideki birine geçmek (eğer şarkılar belli bir klasörde toplanmamışsa) eziyet gibi.
    Yolda vitesle, cruise control'le, hız sabitleyicisiyle bol bol oynadım diyebilirim. Hiç sorunsuz çalışıyorlar, hız konusunu çok sevmem ama cruise controlü 180'de sabitlediğmde daha sonra fren yapmak zorunda kalarak 130'a kadar hız düşürünce, tekrar düğmesine bastığımda araba tekrar 180'e gelmek için öyle güzel ivmelendiki hayran kaldım valla. (kendin gaza basınca öyle ivmelenmiyor sanki), havalanıp uçuverecekmiş gibi. Maalesef Jetranger abimizin yazdığı hız kurallarını, özellkile otobanda pek uygulayamasamda 6,6 lt ortalama yakıt tüketimi oldu. Kendi ölçümümle yol bilgisayarının ortalama tüketimi bire bir aynı çıktı. Yanlız bu konuda dikkatimi çeken birşey, mesela uzun süre araç rölantide beklediğinde anlık tüketim de, ortalama tüketimde sıfır gözüküyor. yani teorik olarak diyeyim, depoyu doldurduk aracı çalıştırıp rölantide benzin bitene kadar durdurmadık, yol bilgisayarı tüketimi sıfır gösterecek. Neyse maç başlıcak diye aceleden saçmalamaya başladım. demek istediğim uzun yolda neredeyse tam tuttursa da, şehir içi tüketimde yol bilgisayarı yerine kendi ölçümünüzü yapın diyeyim. Bir de son olarak araç yokuş aşağı boştamı, vitestemi az yakar sorusu gündeme gelmişti. Bunla ilgili gözlemimi yazarak bitireyim. Teorik olarak arkadaşların belirttiği gibi motor vitesteyken dönmek için yakıt harcamadığından daha az yaksa da, (bence diyeyeim) örneğin cankurtarandan saldık arabayı aşağı, vitesteyken motor freni olduğu için bir yavaşlama oluyor, oysa boşa atsanız, araç giderek daha hızlanıyor, demek istediğim uzun yolda, uygun ve uzun inişler varsa bence boşa atmak yakıt tüketimini vitestekine göre (gaza hiç basmasanızda) düşürecektir. Sonuçta tekrar vitese aldığınızda uygun vitesi sorunsuz buluyor araba. Çok da önemli birşey değil aslında ama illede daha az yaksın isteyenler deneyebilir. Şehir içi kullanım için değmez bence.
    Neyse maç gidiyor bu arada, kalın sağlıcakla




  • c4 de ben sürekli yol bilgisayarı verileri ile benim değerlerimi karşılaştırıyorum arada litrede 0.1 altında bir fark hesapladım. Bu hesaplamada verilere bakarsak 0.1 hata payı olarak kabul edilebilir. Yani yol bilgisayarı verileri bence doğru. Bu şehir için de geçerli çünkü bu şekilde de hesapladım. (hep aynı pompa) Yakıt verileri 30km/h altında ve rölantide ölçülmüyormuş gibi gözüksede ölçülüyor çünkü yeni yakıt alıp verileri sıfırladığımda rölantide çalışırken oratalama yakıt (litre/100km) tüketimi artıyor. Yani benzinlikten eve geldiğimde (güvenilmez ortalama veri çünkü ölçülecek ortalama değer çok az) ortalama yakıt tüketimi 6litre/100km ise rölantide 1 dakika çalıştırmaya devam edersem bu değer artış gösteriyor. Örneğin 6.1litre/100km oluyor. Tabiki 100-200km sonra bu ortalama değer artmıyor çünkü rölantideki tüketim o anki ortalamaya göre değeri değiştirmeyecek kadar az oluyor.




  • Aslında dışarıdan rahat gibi dursa da, bu otomatikleştirilmiş olma hikayesi pek de zevk vermiyor bana. Neden derseniz, İstanbul gibi şehirlerdeki yollar ne hızlı gidilen ne de yavaş gidilen yollar. Hız genelde 60 ile 110 arası bir değerde seyrediyor. Yani sürekli olarak vites değişip duruyor ki, işte burada başlıyor bu mesajın ilk değinmek istediği nokta. Picasso'da vites otomatik durumda iken ayak gazdan hafif çekildiği anda vites yükseliyor. Bu durum beni çoğu zaman yarı yolda bırakıveriyor. Tam arabalardan sıyrılacağım sırada bir anda vites değişikliği oluyor ve ben afederiniz ama sap gibi kalıyorum. En iyi ihtimalle gaza bir anda yüklenip vites küçültmek mümkün olsa da bu her an insanın tetikte olması demek ve hatta hadi tetikte olsak da vites değişimi için geçen o bir saniyelik süre ömrümden bir yıl götürüyor. Üstelik raslamanız çok olasıdır ki, tam vites değişirken gaza yüklenip de vites küçültmek istediğinizde ani bir durum için fazlasıyla zor duruma düşeceğiniz bir süre geçiyor.
    Böyle bir arabada sportif tanımlı bir vites modu da olmalı idi, tıpkı ülkemize gelmeyen modellerde olduğu gibi. Bu sebeplerden ben genelde "tık-tık"ları kullanıyorum. Arabamın beni bir anda yüzüstü bırakması çıldırmam için yeterli bir sebep.
    Otomatik bir araba kullanırken genelde bu sorunlar yaşanmaz, çünkü vites değişimi hızlıdır. Defarlarca olduğu gibi yine az önce böyle bir kepazelik oluverdi. Vites kolunu o sinirle şak diye manuele alırken bir gün elimizde kalacak o kol ya bakalım ne zaman olur.

    İkinci birşey. Citroen'in aptal, yaptığı işi acaba bir halta yaradı mı diye dönüp kontrol etmekten aciz mühendislerine inat arabanın silecek sistemini söküp, yerine bizim tarih öncesi Broadway'in silecek sistemini taktıracağım. İşimizi daha iyi görür mutlaka. Güya visiospace mi nedir geniş camlı araba yapmışlar. Yanlış olmasın ama görünüşe bakılırsa Megane ile aynı silecek lastiklerini kullanıyoruz.

    Bu arabanın genel olarak donanımı çok zengin. Fakat bu donanım denen şeyin işleyiş biçimi dandik olunca pek bir işe yaramıyor. MP3 çalarımız var diye seviniyoruz mesela...Var işte Allah kabul etsin.
    Silecek sensörü..Bu sensörü ben mi beceremiyorum kullanmayı nedir anlamadım. Kuru bir camı dönüp dünüp niye siler bir silecek? Serviste söyledim bunu, bana "yazılımı öyle, göz üstüne damla düşünce devreye giriyor sistem" dediler. Sizin hiç gözlerinizin önüne perde inip de dünyayı kıpkırmızı ya da kapkara gördünüz mü? Citroen personeli sağolsun, bu tecrübeyi bize yaşattılar çok defa.

    Ve yine bu günlerde havaların ısınması ile bariz şekilde motorda çekiş kaybı yaşamaya başladık. Hava eğer çok sıcak ise motorun çekişi çok düşüyor. Bu turboyla mı ilgili, yoksa başka birşeyle mi umrumda değil. Gaza basınca araba, arkasında bir ton yük var gibi davranıyor. Dediğim gibi bu çok sıcak havada oluyor. Aynı haltı geçen sene Rize'de de yapmıştı. Ben herhalde kötü yakıt falan aldık da motoru mahvettik diye düşündüm ilkden. Ama sonra anladım ki bu durum sıcak hava ile ilgili(O sıra daha 10000'de idi araba).
    Zaten bu yüzden mesela Suudi Arabistan'da Citroen göremezsiniz. Ya da benim gibi 10 günde sadece bir tane Berlingo görürsünüz. Daha doğrusu çok sıcak hava şartlarına uygun olmayan Avrupa arabalar çok çok az kullanılıyor orada. Sebebi de dayanıksız olması diyorlar, gerek motor gerek de kullanılan kauçuk malzeme hasebiyle bu durum böyle. Demek bizim araba o sıcaklıkda bir iklime gitse baygın baygın gezecek.(Adamlar çölde 50 derece sıcak altında uçma gidiyorlar. onların derdi de radarlar. Radar sistemi Türkiye'deki gibi gevşek değil, yakalanmanız kolay ve cezası çok ağır. Bu sebeple 120'yi geçmiyorlar. Rüşvet denen şey zaten henüz icad olunmamış. Tabi bizim türk şoförler işin kolayını bulmuş. Radarı gören cihazlar kullanıyorlar ve arabasının kalitesine göre 280 yapan bile varmış. Bizim bindiğimiz GMC Yukon cip de son derece harika idi. 5000cc'lik motor yaklaşık olarak İstanbul-Ankara arası kadar bir mesafeyi ancak 100 litre benzin ile gidebildi, varın siz hesaplayın artık..)

    İçim kan ağlayarak yazıyorum bunları ama ne yazık ki arabamızın eksik yönleri bunlar. Sanki önemsiz sorunlar gibi duruyor ama yeri geldiğinde çok can sıkıcı oluyor bu durumlar. Geçen sene işte, Rize Ayder'de araba bayırda yerinden kalkmıyordu. Zaten zayıf kalan motor iyice ölüyor sıcakta.

    Evet Picasso bir aile arabası olabilir. Ama 55 milyar verilen bir arabanın bu kadar hassas olması pek hoş değil.

    Picasso'da güya ekonomik olma adına motor konusunda çok şey feda edilmiş, biz de atlayıvermişiz. Mesela Ford Mondeo'nun 2.0 litrelik 140 beygir dizel motoru, Picasso'dan 30 kg ağır olan Mondeo'yu otomatik vitesli olmasına rağmen (düz vitesli de var) uçuruyor ve en önemlisi de yakıt tüketimi ortalama değer olarak sadece 0,1 litre fazla Picasso'dan. Mondeo değil tabi ilgilendiğimiz. Asıl demek istediğim bu arabayı yeni alacak olan kişiler bu sınıftaki diğer markaları da incelesinler.




  • Otomatik vitesin en çok çuvalladığı noktalardan biri, örneğin 2. viteste gidiyorsunuz, bir rampa geldi önünüze, araç, birinci vitese inmekte çok kararsız kalıyor, bir süre 2 de gitmeyi deniyor, sonra 1 e düşerken sanki duruyor gibi oluyor, yani bazı durumlarda vites geçişleri gerçekten çok yavaş, arkadaki arabada bu niye gitmiyor diye basıyor kornaya. o yüzden bu tür durumlarda ben de sık sık manuel müdahale ediyorum, daha etkin oluyor. Havaların ısınmasıyla motorda performans düşüşü sorununa henüz rastlamadım, ancak çok ilgili olmayabilir gibi geliyor bana, zira motorun içindeki ısı 600-700 derecelere ulaşırken, dışarıdaki ısıdan ne kadar etkilenir bilemiyorum. bu sorun dizel yakıttaki bir pislikten falan kaynaklanıyor olabilir. örneğin audi 6 da ufacık bir pislik geldiğinde, motor tıkanıyor, çekiş acayip kötü oluyor. bunu atmak için belli bir süre belli bir devirde gitmen gerekiyor k İstanbul şartlarında zor bişey. Yani her ne kadar euro diesel falan da kullansak yakıt kalitesi farklı istasyonlarda bile değişiyor. ben bu sorunu yaşamadım ama, genelde depodaki yakıt çok azalmadan önce yakıt alın, yani depo zorunlu kalmadıkça çeyreğin altına inmesin diyorlar. Hatta sıcak havalarda buharlaşmayı önlemek için genelde doluya yakın olmasını tavsiye ediyorlar, yani sıcak havanın böyle bir etkisi olabilir belki, neyse çok emin değilim, Bir de sanırım daha önce yazmıştım, performans isteyenler için, motora zararı var mı bilmiyorum ama, bir takım modifikasyonlarla %30 artış yapılabiliyormuş. Tersine tasarruf isteyenler için, geçen gün arabamın camına %30 tasarruf yaptırdığı iddia edilen bir cihazın reklam kağıdını koymuşlar. öyle çok da pahalı değil 100-150 YTL falan bir cihaz. bu tür şeyleri deneyen oldumu acaba, malum dieselin fiyatı benzini yakaladı nerdeyse.




  • sevgili Levento,
    motor içindeki ısı gerçekten yüksek farkındayım. fakat yine çok emin olduğum bir durum var ki bizim düldül çok sıcak bir havada mesela derece 40 falan gösterirken bu sorun oluyor ama aynı araba aynı yakıt aynı şartlar altında hava serinleyince bu durum yaşanmıyor. Neyse bakalım.

    Ben bu forumda arabayı en çok kullanan ve en çok yoran vatandaşım galiba. Bir nevi test pilotu gibi oldum. Ben yaptığım hataları da iyilikleri de açık yüreklilikle yazıyorum. Benim yaptığım hatalara düşmeyin. Üzmeyin Picasso'yu ki üzülmeyesiniz.
  • Merhaba,
    Benimde bir zamanlar C3 1.4 hdi im vardi fakat akla gelmedik motor sıkıntıları ve servis ilgisizlikleri yuzunden fransa ile yazısmak zorunda kaldım. Sonucta hicbirsey degismedi ve aracımı sattım.. Bu hikaye 3-4 sene oncesine ait.
    Simdilerde ailem genisliyor ve grand picasso hos gorunuyor fakat gecmiste yasadiklarimdan dolayı cok cok tedirginim..
    Tum yazılanları okudum, sonucta bu aracı tavsiye eder misiniz..

    (Toyota Verso ile de ilgileniyorum, daha basit olmasına ragmen daha tok ve mekanik olarak saglam görünüyor.. Fakat o da yılbasında kasa değiştirecek.. Bu yüzden beklemedeyim)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Marconi -- 22 Haziran 2008; 15:35:06 >
  • Şehiriçi ile şehirlerarası yollarda ne kadar yakıt farkı oluyor diye merak edenlere fikir vermesi açısından bir örnek vereyim. Az önce Kocaeli'den İstanbula geldim. Yolculuğa başlarken şehiriçine göre hesaplanış 360 km bir menzilden bahsediyordu bilgi ekranı. 100 km'den çok yol geldik şimdi ekran 410 km menzil hesaplıyor. İşte böyle birşey...

    Picasso'yu tavsiye eder miyim? Genişlik ve ferahlık konusunda evet(3. sıra koltuklar bu tavsiyemin dışındadır). Onun dışında.. açıkcası bilemiyorum. Ben hemen hemen tüm fikirlerimi yansıttım bu arabayla ilgili. Forumdaki diğer birçok kullanıcı ile aşağı yukarı aynı sorunlardan yakınıyoruz ve aynı şeyleri methediyoruz. Ben arabayı biraz sert kullanıyor olabilirim. Ama bu sertlikten kasıt arabanın yüksek devirde vites değiştirmesinden ve bazen hızlı otoban yolculukları yapmaktan öteye geçmez. Sert fren yapmışlığım falan da yoktur. Araba hızlı da olsa asla sarsılmamalı! Benim araba sürme felsefem budur, Ulusoy şoförlerinden hatıra bir düşüncedir bu, paldur küldürlüğe yer yoktur yani. Arabayı bazen çok yüklesek de bu sadece amortisörleri ilgilendiren bir durum çünkü bu halde iken asla zorlamam arabayı.
    Bunları şundan yazıyorum ki, benim bahsettiğim bazı sorunlar var. Bu sorunlar hangi şartlar altında oluşmuştur diye düşünenler olursa, bu dediklerimi de göz önünde bulundursunlar. Picasso hassas bir araba diye düşünüyorum. Hatta Peugeot-Citroen ortaklığı üretimi olan diğer fransız modeller için de durum böyle diye duyuyorum. Önceki arabamız olan Transporter efsanesi gibi 130.000 km'ye ulaşabiliriz ama oraya gelene kadar neler neler yaşarız düşündürüyor beni. Transporter evet çok sağlam. Ticari de olsa ona göre kullanım şekli de ağır oluyor. Alman otomotiv ekolü bir arabanın yıllar yılı sağlam kalması ve sorunsuz olması üzerine dayanıyor. Eski ve asıl Citroen firması bu ekolün tavan yaptığı ama şu anda iflas etmiş, ardından herhangi bir ekolün izinde olduğunu düşünmediğim Peugeot tarafından satın alınmış bir firma. Şimdiki Citroen'ler yıllarca dayanır mı sorusuna ben ne yazık ki pek hoş cevaplar alamıyorum. Amcamda mesela 307 var(307 ile C4 neredeyse tamamen aynı arabadır. Mekaniği, yürüyen aksamı ve motoru vs.). Diyor ki bu araba evet rahat, iyi gidiyor ama bu 80000-90000 km'ye kadar böyle. Ondan sonra acil bir müşteri bulunması gerek diyor. İşin dramatik tarafı, neredeyse 307 ile bire-bir aynı olan C4 ile aynı motor, aynı yürüyen aksam ve şekil değişikliğinin olmadığı diğer aynı parçaları kullanıyor olmamız. Sonuç olarak bu araba ile ilgili bilgi alırken aslında normal C4'lerle de ilgilenmek gerek. C4'ün yaşadığı sorunlar ne ise bu arabada da onları beklemek doğru olur diye düşünüyorum. Ayrıca Picasso'nun daha ağır cüssesi onu C4'den daha çok zorlayacak gibi duruyor.
    Ayrıca "Biraz kullanır değişiriz" mantığının, bizim gibi ortadirek ekonomi sınıfında bulunan kişiler için duvara tosladığı bir araba Picasso. İkinci el konusunda hiç de sevindiremiyor sahibini.

    Böyle hep kötüler gibi olduk ama, "arabayı tavsiye eder miyiz?" mealinde bir soru sorulmuş. Arabanın iyi taraflarını iyiden iyiye ballandırıp anlatan bayi çalışanları var zaten yeterince. Biz de az çok 1,5 senedir görüyoruz ve yazıyoruz iyi olan taraflarını. Bu konu altında yazı yazanlar gerçekten tarafsız duruyor. Yazılan mesajlar gerçekten bilgi verici önemli noktalar aydınlanıyor. Arada da bizim yazılar var işte çeşnilik




  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.