Şimdi Ara

GEZI REHBERI (TUM DUNYA GEZI YAZILARINIZ-SEYAHAT IPUCLARINIZ) (9. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
870
Cevap
190
Favori
134.306
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Bu konu güzel cidden.
  • Sueno beach Oteli'yle ilgili rehber var miydi burada

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Arkadaşlar adios konusuna da yazdım ama cevap alamadım,

    Paris'te disney'e ve Orlando'da universal'a gidip LA'de univesal studios'a yada disyney'e giden var mı?
    sizce Paris'te ve Orlando'da gittiysem LA'dekilere de gideyim mi?
  • müthiş yerler
  • Arkadaşlar çok önceden birkaç yerin gezi yazılarını yazmıştım, sizlerlede paylaşmak istedim insallah isinize yarıyacak seyler bulursunuz ;) Fotograflar için : http://shortskirtlongjacket.blogspot.com/p/dekorasyon.html


    Barcelona Barcelona...


    Barcelona gezimiz cidden şimdiye kadar yaptığımız en eğlenceli gezilerimizden biriydi. Milano'dan Ryanair ile gece vardık, otobüsle rahat bir şekilde şehir merkezine gelip, otelimize yerleştik. Ertesi sabah kahvaltıyı yapıp, ayaklarımız ağrıyana kadar durmadan gezdik. Akşamüstü ilkokuldan beri en iyi dostum olan Özgen'nin, Barcelonata'da ki evine geçtik. Akdeniz'in en hareketli limanı olan Barcelonata üçgen biçiminde, denizle çevrili olan bir kaya parçası gibi. Limana çıkan yollarından biri, Christopher Columbus'un heykeline gidiyor. Şehrin merkezindeki limanın hemen yanı La Barceloneta plajı. Burası dünyadaki şehir merkezinde yer alan en güzel plajlardan biri olarak kabul ediliyor. Deniz, kumsal güzel fakat özellikle 12'den sonra feci kalabalık oluyor. Taylandlı masaj yapan kadınlar feci! Sürekli masaj ister misiniz diye insanları rahatsız ediyorlar. Plajda hırsızlıkta çok oluyormuş. Arkadaşımın havlusunu, ev anahtarını falan çalmışlar farklı zamanlarda.. Burası, 17. yüzyılda kumun çökertilmesiyle oluşturulmuş ve gecekondu mahallesi olmuş. 18. yüzyılda ise gecekondular yıkılmış ve sonradan balıkçı ve rıhtım işçilerinin yerleşeceği bir mahalle yaratılmış. Evler bitişik ve eski ama genede plaja yakın olması, şehrin içine yürüme mesafesinde olması, tam bir sahil şehri gibi canlı görünmesiyle bana İzmir'i hatırlattı. Evlerin her odasında sokağa bakan bir pencerenin olması ise çok hoş ve ilginç bir mimari! :)
    Barcelona, İspanya'nın Katalunya özerk bölgesinin başkentidir. Katalanca, İspanyolca'dan daha yaygındır. Gaudi'nin başını çektiği modernizm akımıyla planlanmış bu şehirdeki nüfus kadar turistte görürsünüz. Kentin simgesi, Avrupa'nın en sıradışı kilisesi olarak bilinen Sagrada Familia'nın yapımına 1882 yılında mimar Villar başlamıştır. Bir yıl sonra mimar Antoni Gaudi görevi devralmışdı. Gaudi'nin ömrü ancak kilisenin ön cephesi ve planlanan on sekiz kuleden sekizini tamamlamaya yetmiştir. Gotik tarzın örneği olan ünlü kilise hâlâ tamamlanamadığı için 'Bitmeyen Kilise' olarak da bilinir. Bu özgün yapı doğadan esinlenen simgelerle doludur. Taşa yazılmış bir kitap gibidir. Eser üzerindeki her karakter incil öyküsü gibi okunmalıdır. Biz incelerken bir yandan da okuduk cidden daha iyi ve anlaşılır oldu. Gaudi öldüğünde sadece İsa'nın doğumu cephesindeki bir kule tamamlanabilmişti. İncil yazarlarını temsil eden 4 büyük kulenin ortasındaki merkez kule hala yapılmamıştır. İçindeki sarmal merdivenler 400 basamaklıdır. Sagrada Familia gitmeden önce biletleri netten almanızı öneririm yoksa uzun bir sıra sizi bekliyor...
    Görülecek çok yer var Barcelona'da. 2 km'ye yaklaşan uzunluğuyla, şehrin en işlek caddesi Las Ramblas, size Beyoğlu'nu anımsatacaktır. Anlamı Arapça kurumuş nehir yatağından gelir. Zamanla nehrin yatağı dolunca burdaki binalar yıkılmış, adları Port Vell-eski liman- ile Plaça de Catalunya arasında bulunan beş caddeyle yaşatılmıştır. Kafeleri, çiçekçileri, gazete satıcıları, sokak müzisyenleri, pandomim yapanlar ve akrobatları ile çok hareketli bir caddedir. Cadde boyunca Liceu Operası binası ve Boqueria pazarı dikkat çeker. Ama gene hırsızlıkta diz boyu! Tanıdıklarımızın çoğu bu kötü tecrübeyi yaşamışlar malesef. Özellikle akrobatların olduğu yerlerden geçerken yada onları izlerken dikkat etmek lazım, yoksa Tarık Akan-Gülşen Bubikoğlu'nun oynadığı Çapkın Hırsız'dan bir sahne yaşayabilirsiniz :) Palau de la Musica Catalana; Modernista tarzı yapısıyla gerçek bir müzik sarayıdır. Avrupa'nın doğal ışıkla aydınlanan tek konser salonudur. Plaça de la Boqueria; Art deko tarzı yapılan eski şemsiye dükkanı, bina üzerindeki ejderhasıyla ve şemsiyeleriyle dikkat çeker. Plaça Reial; 1850'lerde yapılmış en canlı meydanlardan biridir. Burdaki neo- klasik lambalar, Gaudi'nin eserleridir. İnsanların yemek yemek için uzun bir sıraya girip, beklediği bu meydandaki pahalı restorantlardan yemek yemeyin derim. Daha lezzetli ve daha uyguna yemek yenecek yerler çok! Barcelonata, Port Vell, Las Ramblas, Parc Guell, Sagrada Familia, Casa Milla, Casa Batllo, Maremagnum alışveriş merkezi, Avrupa'nın en büyük akvaryumu ( 11.000 organizmayı içeriyor. Ben eğlendiğim için böyle şeylerden, hoşuma gitti.), Passeig de Gracia, Poble Espanyol, Montjuic, Camp Nou ( Avrupa'nın en büyük stadyumu), El Born bölgesi...gezilecek yerlerdendir. Ayrıca, şehir içindeki yürüme mesafesindeki bütün meydanlara göz atın derim. Casa Mila; Gaudi'nin ünlü mimari eserlerinden biridir. Dalgalı ön cephesi, bacaları, havalandırma delikleriyle ve dikkat çeken çatısıyla caddeye farklı bir hava katmıştır. Binanın hiçbir yerinde düz duvar yoktur. Binaya adını veren Mila ailesi birinci katta oturmuşlardır. Casa Batllo; Gaudi'nin en ünlü eserlerindendir. Bu yapı çok çarpıcı formlarla kendini sergilemektedir. Dış yapısı kadar iç yapısıda bir o kadar büyüleyicidir. Çatıda ki pullu ejderha sırtı, Aziz George'un ejderhayı öldürmesini simgeler. Demir balkonlar karnaval maskelerini andırır ama ben daha çok kafatasına benzettim. Salvador Dali, ön cephedeki duvarlar ve pencereleri, fırtınalı bir gündeki dalgalara benzetmiştir. Ayrıca buraya Kemikler Evi'de denir. Passeig de Gracia; şık mağazaları ve orjinal binalarıyla ünlü, canlı, şık bir cadde. Milano'da ki mağazaların olduğu caddeden daha güzel ve kapsamlı. Bu cadde üzerinde şehrin en ünlü modernista evlerinden dördü bulunmakta. Kafanızı havadan indiremeyeceksiniz; görkemli kulelere, evlere, balkonlara, heykellere bakmaktan. Montjuic; şehre hakim manzarasıyla dikkat çeker. Zirvede dev bir kale vardır, ki biz orda, gece, açık hava sinemasında Frozen River filmini izledik. Cidden çok eğlenceliydi. Plaça d'Espanya'nın girişindeki Venedik'in San Marco meydan'ındaki çan kuleleri esas alınarak yapılmış iki kule vardır. Poble Espanyol; İspanya'nın birçok yerinden bina örneklerinin yer aldığı köy havasındaki bu yer eğlenceliydi. Parc de la Ciutadella; palmiyeler, portakal bahçeleri, büyük gölleri ve papağanlarıyla ünlü bir parktır. Arc del Triomf; 1888 Dünya fuarının ana girişi olarak inşa edilmiştir. Barcelona Kathedrali; bu gotik, gösterişli kathedral, Romanesk şapeli ve güzel revakıyla bir Roma tapınağı ve Mağribi camisinin temelleri üzerinde yükselir. Gece hayatı çok canlı. İnsanlar daha doğrusu gençler hiç uyumuyor sanki. Gece şehrin uyumadığı nadir Avrupa şehirlerinden Barcelona! Flamenko izlemek için bir çok seçenek var. Biz de bir akşam gittik, kesin izleyin derim. Italya'daki gibi burda da motosiklet ve bisiklet kullanan çok fazla. Bisikletlerin sistemide çok güzel. Yıllık çok cüzi bir fiyata, her sokakta belli bir sistemle bulunan bisikletlerden alıp, istediğin kadar kullanabiliyorsun. İstediğin zaman herhangi bir yereki bisiklet duraklarına bırakabiliyorsun. Genç nüfusun çok fazla olduğu şehire girer girmez belli oluyor. Genelde hippi tarzı ve salaşlar. İşsizlik çok olduğu için genelde 13.00-16.00 arası dükkanları kapalı görebilirsiniz. Yemekler konusunda Akdeniz mutfağına yakın. Zeytinyağlı yemekleri hafif. Barcelona'da balık yemeden gitmek olmaz dedik bizde baya bir şey denedik. Tapas; aperatif yiyecek demek, meze bir bakıma yani. Zeytinyağı, peynir, patates, jambon, sosis, balık ve sebzelerle hazırlanan bir salata-meze türü gibi. Patatesli omlet olan 'tortilla'yı da herkes öneriyor ama biz denemedik. Paella'da pilav çeşitleri + tavuk, et, deniz ürünleri seçeneklerinden biri + sebze karışımı yemekleri. Mussol diye bir restoranda yedik, cidden çok lezizdi herşey! Ördeği, kuzusu ve tavuğunu denedik. Hele gelen domatesli ekmek ve sarımsaklı- mayonezli güzel bir karışımla sunulması enfesti :) Adresi: Casp, 19- 08010 Barcelona!

    P.S: Bir arada Paris ve Madrid yazılarını yazmaya çalışırım ;)

    TORINO

    Sanayi şehri olan Torino'da kaldığımız süre boyunca çok eğlendim. Elimde haritamla ama hiç bakmadan gezip durdum, meydanları bulup bol bol fotoğraf çektim, vitrin ve mağazalara doyamadım :) Torino = Turin= küçük boğa demekmiş. Italya'da otomotiv sanayinin merkezidir.
    Pacific Hotel Fortino' da kaldık. Baya güzel bir oteldi bence, yeri çok iyi değildi ama geceyarısı rahatça yürüyerek meydandan gelebiliyorduk. İtalya'da kaldığımız en iyi oteldi hatta:) Via Roma -cadde- çok güzel, baitan aşağı mağazalar, ünlü markalarla dolu. Cadde bitince çıkılan meydan da çok güzeldi. Eşim 3 gün 9-18 arası toplantıdaydı, bende doğal olarak tek başıma gezdim. Haritaya gerek bile yok aslında Italya'da, her yer kolay bulunuyor. Ben Po nehrini içgüdüsel olarak buldum mesela :) Toplam 8 kişi gelmiştik sanırım tam hatırlamıyorum, eşimin iş yerinden diğer arkadaşlarıyla. Aynı departmanda olmadıkları için bende çok tanımıyordum hiçbirini. Akşamları onlarla buluşup, yemek yiyor, biraz geziniyorduk.Yani anlayacağınız öğlen 12'den aksam 10-12'lere kadar geziniyordum! Havada deli gibi sıcak olduğu için, hem pişe pişe gezidim, hemde ayaklarım feci su topladı...Ama değdi resmen...Ben gezerken gözü rahatı aramayıp, cılkını çıkaranlardanımda :) Birde o kadar sessiz bir şehir ki, cidden inanılır gibi değildi. Bir akşam makarna-et, bir akşam pizza falan yedik...Yediğim tiramisu ve tattığım dondurmalar 10 numaraydı. Pizzası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, benlik değildi.
    Sarayların çok olduğu ( Madama Sarayı, Krallık Sarayı, Carignano Sarayı ) ve mimari açıdan da dolu dolu olan Torino'da gördüğüm cadde ve meydanlar: Piazza S.Carlo, Piazza Castello, Piazza Cavour, Via Po ( po nehri kıyısı), Piazza C.Emanuele II, Piazza C.Felice, Piazza Vittorio Veneto, Via Giuseppe Verdi, Piazza M.Teresa, Via G.Rossini, Via Carlo Alberto, Via G. Giolitti, Via Giuseppe Garibaldi ( en haraketli ve en güzel meydanlarından biridir ), Via Palazzo di Citta, Corso San Maurizio, Piazza V.Fusi, Via Mazzini....Museo Egizio; Dünya'nın 3. önemli Mısır müzesi Torino'da bulunmaktadır. İtalya'nın 4 metropolit şehrinden biridir. Diğerleri; Roma, Milano, Napoli'dir.

    MILANO!

    Milano beklentimin altındaydı açıkçası. Çokta fazla görülesiyerleri yoktu, daha çok ünlü markaların olduğu güzel kaliteli caddeleri vardı. Ama tabikide özelliklemodayla ilgilenenlerin görmesi gereken yerlerden...Gezdiğimiz ve gezilesi yerler: Duomo ilk olarak, çünkü hem oradaki kathedral çok güzel, hemde ünlü mağazalar yani iyi markalar var. Milano'nun en ünlü meydanı ayrıca. Vitrinlerden gözünüzü alamıyorsunuz zaten :) Sforzesco Kalesi, Basilica of Sant Ambrogio, Piccola Scala, Lombardia bölgesi, Venezia Caddesi, Borgospesso Caddesi, Sant'Antera Caddesi, ve bir de Vittoria Emanuele galerisi çok ünlüymüş ama ona gitmedik :)
    Italya'da gezilecek cidden çok yer var, hatta bir süre sonra yeter artık diyecek kadar çok. Yemekler idare eder derecede, insanlar hem çok tatlı hem herkesinde duyduğu gibi bir acayip...Yani ingilizce birşey sorduğumuz zaman cidden anlamayıp, biz sanki italyanca sormuşuz ve onun konuşmasını anlıyormuşuz gibi anlatmaya devam ediyorlar yada bilselerde illa 'Italyanca bilmiyor musunuz?' deyip, yani zorla ingilizce anlatıyorlar..Torino'dan Milano'ya aslında trenle geçecektik, araba kiralama gibi bir düşüncemiz yoktu. Hatta biletlerimizi almıştık, hemde çok ucuza. Sonra garda birilerine birşeyler sorarken, öğrendikki bir gün boyunca trenler grev yapıp çalışmayacakmış. Saatte çok geç olduğu için iptal etmek için görevli yoktu. Bizde sinirlenip, bir ingilizde duyuru bile yapmıyorlar diye, otele döndük. Araba kiralamaya karar verdik ve sonrada iyiki kiralamışız dedik, daha rahat oldu ve daha çok yer gördük yoldan geçerkende..

    VENEDİK

    İlk defa gittiğim bir şehirde farklı hissettim; huzur dolu bir ortamda, maketten evlerin arasında yürüyormuş gibi...Kesinlikle Italya seyahatinde gidilmesi gereken bir yer! İlk vardığımızda arabamızı otoparklardan birine park edip, artık hiçbir taşıtın giremeyeceği sokaklara doğru yol aldık, ama oteli bulmamız zor oldu biraz -ki normalde çok başarılıyızdır bu konuda, burnumuz iyi koku alır :) ama zaten elimizdeki harita tam olarak otelin yerini göstermiyormuş, daha doğrusu haritalarda yarım yamalakmış şehrin düzeninden dolayı...Çabucak odamıza yerleşip, dışarıya çıktık. Gecede bir başka güzeldi çünkü Venedik! Otelimiz çok tatlıydı, çok küçüktü ama ortam ve sahipleri çok sıcakkanlıydı, çok memnun kaldık...
    Avrupa'nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. 118 adacık üzerine kuruludu, 400 köprü ve 170 kanaldan oluşmaktadır. 4km. uzunluğunda Ponte della Libertà (Özgürlük Köprüsü) kara ve demiryolu köprüsüdür. Küçük teknelere-deniz otobüslerine: Vaporetto denir. Nüfusun büyük çoğunluğu turistlerden oluşmaktadır. Italya'da restoranta gidindiğinde aperatif tabağı: antipasti-appetizers, ilk tabak: primo piatto; çorba, makarna...2. tabak: secondo piatto; et,balık...Tatlı da dolce desert. Gelato: dondurma demek heryerde görürsünüz zaten gidince. San Marco meydanı, Grand Canal, St Mark's Clock Tower, Palazzo Ducale, Piazzo Ferretto, Palazzo Grimani, Basilica San Marco, Campo S.Polo, Ponte Di Rialto, Son Nefes Köprüsü (Ponte dei Sospiri ), Ponte dei Scalzi ( Yalınayak Köprüsü), Doge (Düka) Sarayı....da görülesi yerlerinden Venedik'in. O daracık sokaklardan geçerken vitrinlerde hep ünlü markalara rastlarsınız...Kışın su seviyesi arttığından meydanlar sularla doluyormuş. Kışın da yaşam çok zormuş. Dar cadde aralarına girince vasat manzaralarlada karşılaşmıyor değiliz; her binanın altı yosun tutmuş, ve doğal olarak kötü bir koku yayılıyor sokak aralarına. Genede meydana varınca canlı çalan klasik müzik, sıcak insanlar, cıvıl cıvıl, ışıklandırılmış meydanı,kanalları, gondolları görünce gene insan mest oluyor...

    P.S: Pisa, Roma eksik tamamlayınca onlarıda eklerim arkadaslar!

    ♥♥ AMERIKA ♥♥

    Şimdi Amerika'ya geçelim...2009 Ağustos'un ortasında, THY ve American Airlines ile, gidiş-Milano, dönüş-Paris aktarmalı gittik. Biletlerimizi son anda aldığımız için aktarmasız uçuşlar feci derecede pahalıydı, bizde aktarmalıları tercih ettik; gidelimde ne olursa olsun dedik! American Airlines hakkında internette, hosteslerin yaş ortalamasının baya üstlerde olduğu yazıyordu. Cidden öyleymiş, çok acayipti, sanırım 60 yaşında falandı bizimle ilgilenen hostes:) AA da çok iyi değildi bizce. İçlerinden en konforlu, temiz, yemekleri güzel olan kesinlikle THY! Hele dönüş yemeğimiz o kadar güzeldi ki...
    Eşimle Amerika'ya ikinci gidişimiz 2005'teydi sanırım, Work & Travel programı aracılığıyla gittik. 3.5 ay yaşadık ve doyamadık tabi ki! Philadelphi'da HMSHost'un travel plaza'sında kasiyerlik yaptık. İlk 1 ay çok güzel bir otelde kaldık, sonra kaldığımız civardaki arada uğradığımız Türkleri çok seven, birkaç defa İstanbul'a gelmiş Rob'ın kafesinde tanıştığımız Francesca ve üvey babasının yanına taşındık. Evleri müstakil çok odalıydı, Eşref, Şeyda, ben ve eşimle, çok uyguna kapatık taşındık. Jan-baba, çok kültürlü farklı deneyimler yaşamak isteyen birisi, o yüzden Francesca; bizde kalabilirler mi dediğinde çok olumlu karşıladı. Sonra eğlenceli zamanlar çok çabuk geçti tabi ki...Jan diğer Amerikalıların aksine iyi beslenen dikkat eden, bol sebze yiyenbirisiydi. Bize çok güzel yemekler yaptı. Francesca'yla da en çok ben muhabbet ediyordum. Onun en yakın arkadaşı Jakie, sevgilisi Drerek ve Francesca'nın annesi Jane de sürekli bize katılıyorlardı. İki defa Araba kiralayıp baya şehir gezdik. Arabada uyuduk genelde zaman kaybetmemek için :) Travel plaza'lar bunun için yapılmış! Arabaların ve kamyonların park yerleri ayrı, şoförler yolda dinlensin diye düşünülmüş bir mekan. Bildiğimiz dinlenme tesisi ama daha bir komforlusu. Güvenlik görevlileri geziyor, kamerada var otoparında. Eşim gece sürebildiği kadar sürüyordu sona gece 1-2 gibi bir travel plaza bulup uyuyorduk, sona 6 gibi kalkıp kahvaltı yapıp yola koyuluyorduk gene. Aşırı eğlenceliydi!!!
    Gelelim 2. seferimize! Amerika yolculuğumuzu 4 kişi yaptık. Ben, eşim, eşimin kardeşi, benim kardeşim :) Çok eğlenceliydi. Ben üniversite zamanlarımdan yolculuk yapmaya alıştığım için bana 10-12 saat çok yorucu gelmiyor, tabi ki sonucu güzel olacağı için :) Uçağın içi çok soğuktu, her zamanki Amerikalıların taşıt mantığıyla! Otobüs, metro, uçak; orda neye binerseniz binin, hatta süpermarkete dahi gittiğinizde, yazın feci derecede soğuk oluyor! Tamam yazın ortası bile olsa, neden bu kadar dondurucu soğuk yaptıklarını anlayamadık. Ama merak etmeyin battaniye veriyorlar :)
    Veeee 15 günlük Amerika maceramız başlamış oldu...

    P.S: Bu arada 2012 Haziran'da da Chicago-New york yaptık gene eşimin işinden dolayı başlayan bir Amerika maceramız daha oldu. Sizlerle şuan sadece çok önceden yazdığım New york yazısını paylaşacağım, bir boş zamna bulduğumda diğer gittiğimiz yerleride yazarım. Niagara falls, Boston, maryland-Ocean City, New Jersey, Wachington D.C., Florida- Miami+ Orlando, Virginia, Pennsylvania, Michigan...Şimdiye kadar gördüğüm şehirler arasında en sewdiğim Chicago bu arada! Çok düzenli, temiz, en yaşanılası bence, bilmiyorum aynı fikirde olurmusunuz ama benim görüşüm bu ;)

    NEW YORK

    New York'a öğlen 2 gibi indik. Otele yerleşip zaman kaybetmeden dolaştık...Oteli booking.com'dan bulmuştuk. Metroya yakın bir otel ayarladık, havaalanındanda inince metroyla kolayca geçtik otelimize. Otel iyidi. Kahvaltı yoktu, bizde şehrin içine girince güzel gördüğümüz yerlerde yaptık.
    Önce 2 gün New York'ta gezdik, 'New York Pass' aldık, gitmeden önce baya bir araştırmıştık ki daha önce Amerika'ya gitmemize rağmen bu kadar dolu dolu gezememiştik. New York Pass sayesinde daha uyguna daha çok yer görebildik. Kredi kartı gibi bir kart, 60'dan fazla seçenek sunuyor size: müzeler, akvaryumlar, tüm önemli gezilip görülecek yerlere yarı yarıyadan az bir fiyata giriş imkanları sunuyor. Çünkü normalde, örneğin Madame Tussaud's müzesine giriş 30$ ve bunun gibi her yere giriş 20-50$ arasıydı. Yani 4 yere giriş fiyatına bu kartla 2 gün boyunca 60 yere girebilme imkanı sunuluyor. İlk gittiğimizde hava baya kapalıydı, hatta bir ara iyice yağmur yedik ama bize vız geldi, yemek yiyip, gezmeye devam ettik. Neyseki daha Miami'den sonra tekrar New York'a geldikte, günlük güneşlik havada gezmeye devam ettik. Tam olarak geziyi bitirmeyip 2'e bölmemizin nedeni; Miami'ye gittiğimiz havayolu 2. bagaja izin vermiyordu. Hatta diğer havayolları 1.'ye bile izin vermiyor, sadece yanına almana izin veriyor ya da bir ton para ödüyorsun. Bu yüzden New York'ta alışverişle çantamızı doldurmak, sonra Miami'ye giderken sıkıntı yaratacağından, New York'ta 2 gün kalıp, hem dinlenip, hem gezip sonra Miami'ye gitmeye karar verdik.
    New York; Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx, Staten Island... Uptown (Harlem) bilindiği gibi güvenli değil. Brooklyn'de Türk restorantlarının sayısı baya fazla. New York'ta Empire State Building'in 86. katına çıktık. 1930 'larda Shreve, Lamb & Harmon Associates'in yaptığı, 102 katlı 381m. yüksekliğinde,1576 basamaklı, inşa maliyeti 24,718 Milyon$ olan Empire State Building, Manhattan'da Fifth Avenue'de 33. ve 34. caddelerin arasında yer alıyor. O güne kadar Dünya'nın en yüksek binası olan Chrysler Building'in bu ünvanını elinden almış. Anten yüksekliği ile 527 m olan Chicago'daki Sears Kulesi'nden sonra ABD'nin en yüksek ikinci binası olan Empire State Building, Dünya'da da tek başına yükselen en yüksek üçüncü yapıdır. Top of the rock ise gene uzun binalarının arasında. Top of the rock'ın da 70. katına çıktık. Rockefeller Plaza'nın üst katı 360 derecelik bir bakış açısına sahiptir. Bu arada bence manzara, bakış açısı olarak Empire State'den daha güzel, daha rahat seyredebiliyorsunuz etrafı...Bizim Top of the Rock'a çıktığımız gün hava kapalıydı ve biz inadına çıkıcaz dedik, iyiki de çıkmışız çünkü bir kişi bile yoktu, bizden rahatça tadını çıkarabildik... :) Gezicek yerleri daha sonra açıklayarak yazarım, eski yazımda bu kadarını yazabilmişim...




  • Konunun ilk sayfasını gözattım, ama aradığıma uygun tam bir otele ulaşamadım.

    20 Ekim'de 3-4 günlük Bodrum, Marmaris, Antalya (Lara,Kemer) gibi bölgelerde olabilecek,

    *Havalar biraz soğuyacağını düşünerek ısıtılmış kapalı yüzme havuzu olan,
    * 4 yaşındaki oğlum için de uygun olabilecek, hatta ücretiz bırakabileceğimiz çocuk bakım&oyun&kreş gibi bir merkezi olan otel tavsiyesinde bulunabileceklerden Allah razı olsun.

    500 TL'ye yakın puan birikti, 3 misli kullanacağız bir de, fiyat sorun olmaz, tabi gidip Mardan Palace kadar demedik :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: elnino21

    Arkadaşlar çok önceden birkaç yerin gezi yazılarını yazmıştım, sizlerlede paylaşmak istedim insallah isinize yarıyacak seyler bulursunuz ;) Fotograflar için : http://shortskirtlongjacket.blogspot.com/p/dekorasyon.html


    Barcelona Barcelona...


    Barcelona gezimiz cidden şimdiye kadar yaptığımız en eğlenceli gezilerimizden biriydi. Milano'dan Ryanair ile gece vardık, otobüsle rahat bir şekilde şehir merkezine gelip, otelimize yerleştik. Ertesi sabah kahvaltıyı yapıp, ayaklarımız ağrıyana kadar durmadan gezdik. Akşamüstü ilkokuldan beri en iyi dostum olan Özgen'nin, Barcelonata'da ki evine geçtik. Akdeniz'in en hareketli limanı olan Barcelonata üçgen biçiminde, denizle çevrili olan bir kaya parçası gibi. Limana çıkan yollarından biri, Christopher Columbus'un heykeline gidiyor. Şehrin merkezindeki limanın hemen yanı La Barceloneta plajı. Burası dünyadaki şehir merkezinde yer alan en güzel plajlardan biri olarak kabul ediliyor. Deniz, kumsal güzel fakat özellikle 12'den sonra feci kalabalık oluyor. Taylandlı masaj yapan kadınlar feci! Sürekli masaj ister misiniz diye insanları rahatsız ediyorlar. Plajda hırsızlıkta çok oluyormuş. Arkadaşımın havlusunu, ev anahtarını falan çalmışlar farklı zamanlarda.. Burası, 17. yüzyılda kumun çökertilmesiyle oluşturulmuş ve gecekondu mahallesi olmuş. 18. yüzyılda ise gecekondular yıkılmış ve sonradan balıkçı ve rıhtım işçilerinin yerleşeceği bir mahalle yaratılmış. Evler bitişik ve eski ama genede plaja yakın olması, şehrin içine yürüme mesafesinde olması, tam bir sahil şehri gibi canlı görünmesiyle bana İzmir'i hatırlattı. Evlerin her odasında sokağa bakan bir pencerenin olması ise çok hoş ve ilginç bir mimari! :)
    Barcelona, İspanya'nın Katalunya özerk bölgesinin başkentidir. Katalanca, İspanyolca'dan daha yaygındır. Gaudi'nin başını çektiği modernizm akımıyla planlanmış bu şehirdeki nüfus kadar turistte görürsünüz. Kentin simgesi, Avrupa'nın en sıradışı kilisesi olarak bilinen Sagrada Familia'nın yapımına 1882 yılında mimar Villar başlamıştır. Bir yıl sonra mimar Antoni Gaudi görevi devralmışdı. Gaudi'nin ömrü ancak kilisenin ön cephesi ve planlanan on sekiz kuleden sekizini tamamlamaya yetmiştir. Gotik tarzın örneği olan ünlü kilise hâlâ tamamlanamadığı için 'Bitmeyen Kilise' olarak da bilinir. Bu özgün yapı doğadan esinlenen simgelerle doludur. Taşa yazılmış bir kitap gibidir. Eser üzerindeki her karakter incil öyküsü gibi okunmalıdır. Biz incelerken bir yandan da okuduk cidden daha iyi ve anlaşılır oldu. Gaudi öldüğünde sadece İsa'nın doğumu cephesindeki bir kule tamamlanabilmişti. İncil yazarlarını temsil eden 4 büyük kulenin ortasındaki merkez kule hala yapılmamıştır. İçindeki sarmal merdivenler 400 basamaklıdır. Sagrada Familia gitmeden önce biletleri netten almanızı öneririm yoksa uzun bir sıra sizi bekliyor...
    Görülecek çok yer var Barcelona'da. 2 km'ye yaklaşan uzunluğuyla, şehrin en işlek caddesi Las Ramblas, size Beyoğlu'nu anımsatacaktır. Anlamı Arapça kurumuş nehir yatağından gelir. Zamanla nehrin yatağı dolunca burdaki binalar yıkılmış, adları Port Vell-eski liman- ile Plaça de Catalunya arasında bulunan beş caddeyle yaşatılmıştır. Kafeleri, çiçekçileri, gazete satıcıları, sokak müzisyenleri, pandomim yapanlar ve akrobatları ile çok hareketli bir caddedir. Cadde boyunca Liceu Operası binası ve Boqueria pazarı dikkat çeker. Ama gene hırsızlıkta diz boyu! Tanıdıklarımızın çoğu bu kötü tecrübeyi yaşamışlar malesef. Özellikle akrobatların olduğu yerlerden geçerken yada onları izlerken dikkat etmek lazım, yoksa Tarık Akan-Gülşen Bubikoğlu'nun oynadığı Çapkın Hırsız'dan bir sahne yaşayabilirsiniz :) Palau de la Musica Catalana; Modernista tarzı yapısıyla gerçek bir müzik sarayıdır. Avrupa'nın doğal ışıkla aydınlanan tek konser salonudur. Plaça de la Boqueria; Art deko tarzı yapılan eski şemsiye dükkanı, bina üzerindeki ejderhasıyla ve şemsiyeleriyle dikkat çeker. Plaça Reial; 1850'lerde yapılmış en canlı meydanlardan biridir. Burdaki neo- klasik lambalar, Gaudi'nin eserleridir. İnsanların yemek yemek için uzun bir sıraya girip, beklediği bu meydandaki pahalı restorantlardan yemek yemeyin derim. Daha lezzetli ve daha uyguna yemek yenecek yerler çok! Barcelonata, Port Vell, Las Ramblas, Parc Guell, Sagrada Familia, Casa Milla, Casa Batllo, Maremagnum alışveriş merkezi, Avrupa'nın en büyük akvaryumu ( 11.000 organizmayı içeriyor. Ben eğlendiğim için böyle şeylerden, hoşuma gitti.), Passeig de Gracia, Poble Espanyol, Montjuic, Camp Nou ( Avrupa'nın en büyük stadyumu), El Born bölgesi...gezilecek yerlerdendir. Ayrıca, şehir içindeki yürüme mesafesindeki bütün meydanlara göz atın derim. Casa Mila; Gaudi'nin ünlü mimari eserlerinden biridir. Dalgalı ön cephesi, bacaları, havalandırma delikleriyle ve dikkat çeken çatısıyla caddeye farklı bir hava katmıştır. Binanın hiçbir yerinde düz duvar yoktur. Binaya adını veren Mila ailesi birinci katta oturmuşlardır. Casa Batllo; Gaudi'nin en ünlü eserlerindendir. Bu yapı çok çarpıcı formlarla kendini sergilemektedir. Dış yapısı kadar iç yapısıda bir o kadar büyüleyicidir. Çatıda ki pullu ejderha sırtı, Aziz George'un ejderhayı öldürmesini simgeler. Demir balkonlar karnaval maskelerini andırır ama ben daha çok kafatasına benzettim. Salvador Dali, ön cephedeki duvarlar ve pencereleri, fırtınalı bir gündeki dalgalara benzetmiştir. Ayrıca buraya Kemikler Evi'de denir. Passeig de Gracia; şık mağazaları ve orjinal binalarıyla ünlü, canlı, şık bir cadde. Milano'da ki mağazaların olduğu caddeden daha güzel ve kapsamlı. Bu cadde üzerinde şehrin en ünlü modernista evlerinden dördü bulunmakta. Kafanızı havadan indiremeyeceksiniz; görkemli kulelere, evlere, balkonlara, heykellere bakmaktan. Montjuic; şehre hakim manzarasıyla dikkat çeker. Zirvede dev bir kale vardır, ki biz orda, gece, açık hava sinemasında Frozen River filmini izledik. Cidden çok eğlenceliydi. Plaça d'Espanya'nın girişindeki Venedik'in San Marco meydan'ındaki çan kuleleri esas alınarak yapılmış iki kule vardır. Poble Espanyol; İspanya'nın birçok yerinden bina örneklerinin yer aldığı köy havasındaki bu yer eğlenceliydi. Parc de la Ciutadella; palmiyeler, portakal bahçeleri, büyük gölleri ve papağanlarıyla ünlü bir parktır. Arc del Triomf; 1888 Dünya fuarının ana girişi olarak inşa edilmiştir. Barcelona Kathedrali; bu gotik, gösterişli kathedral, Romanesk şapeli ve güzel revakıyla bir Roma tapınağı ve Mağribi camisinin temelleri üzerinde yükselir. Gece hayatı çok canlı. İnsanlar daha doğrusu gençler hiç uyumuyor sanki. Gece şehrin uyumadığı nadir Avrupa şehirlerinden Barcelona! Flamenko izlemek için bir çok seçenek var. Biz de bir akşam gittik, kesin izleyin derim. Italya'daki gibi burda da motosiklet ve bisiklet kullanan çok fazla. Bisikletlerin sistemide çok güzel. Yıllık çok cüzi bir fiyata, her sokakta belli bir sistemle bulunan bisikletlerden alıp, istediğin kadar kullanabiliyorsun. İstediğin zaman herhangi bir yereki bisiklet duraklarına bırakabiliyorsun. Genç nüfusun çok fazla olduğu şehire girer girmez belli oluyor. Genelde hippi tarzı ve salaşlar. İşsizlik çok olduğu için genelde 13.00-16.00 arası dükkanları kapalı görebilirsiniz. Yemekler konusunda Akdeniz mutfağına yakın. Zeytinyağlı yemekleri hafif. Barcelona'da balık yemeden gitmek olmaz dedik bizde baya bir şey denedik. Tapas; aperatif yiyecek demek, meze bir bakıma yani. Zeytinyağı, peynir, patates, jambon, sosis, balık ve sebzelerle hazırlanan bir salata-meze türü gibi. Patatesli omlet olan 'tortilla'yı da herkes öneriyor ama biz denemedik. Paella'da pilav çeşitleri + tavuk, et, deniz ürünleri seçeneklerinden biri + sebze karışımı yemekleri. Mussol diye bir restoranda yedik, cidden çok lezizdi herşey! Ördeği, kuzusu ve tavuğunu denedik. Hele gelen domatesli ekmek ve sarımsaklı- mayonezli güzel bir karışımla sunulması enfesti :) Adresi: Casp, 19- 08010 Barcelona!

    P.S: Bir arada Paris ve Madrid yazılarını yazmaya çalışırım ;)

    TORINO

    Sanayi şehri olan Torino'da kaldığımız süre boyunca çok eğlendim. Elimde haritamla ama hiç bakmadan gezip durdum, meydanları bulup bol bol fotoğraf çektim, vitrin ve mağazalara doyamadım :) Torino = Turin= küçük boğa demekmiş. Italya'da otomotiv sanayinin merkezidir.
    Pacific Hotel Fortino' da kaldık. Baya güzel bir oteldi bence, yeri çok iyi değildi ama geceyarısı rahatça yürüyerek meydandan gelebiliyorduk. İtalya'da kaldığımız en iyi oteldi hatta:) Via Roma -cadde- çok güzel, baitan aşağı mağazalar, ünlü markalarla dolu. Cadde bitince çıkılan meydan da çok güzeldi. Eşim 3 gün 9-18 arası toplantıdaydı, bende doğal olarak tek başıma gezdim. Haritaya gerek bile yok aslında Italya'da, her yer kolay bulunuyor. Ben Po nehrini içgüdüsel olarak buldum mesela :) Toplam 8 kişi gelmiştik sanırım tam hatırlamıyorum, eşimin iş yerinden diğer arkadaşlarıyla. Aynı departmanda olmadıkları için bende çok tanımıyordum hiçbirini. Akşamları onlarla buluşup, yemek yiyor, biraz geziniyorduk.Yani anlayacağınız öğlen 12'den aksam 10-12'lere kadar geziniyordum! Havada deli gibi sıcak olduğu için, hem pişe pişe gezidim, hemde ayaklarım feci su topladı...Ama değdi resmen...Ben gezerken gözü rahatı aramayıp, cılkını çıkaranlardanımda :) Birde o kadar sessiz bir şehir ki, cidden inanılır gibi değildi. Bir akşam makarna-et, bir akşam pizza falan yedik...Yediğim tiramisu ve tattığım dondurmalar 10 numaraydı. Pizzası için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, benlik değildi.
    Sarayların çok olduğu ( Madama Sarayı, Krallık Sarayı, Carignano Sarayı ) ve mimari açıdan da dolu dolu olan Torino'da gördüğüm cadde ve meydanlar: Piazza S.Carlo, Piazza Castello, Piazza Cavour, Via Po ( po nehri kıyısı), Piazza C.Emanuele II, Piazza C.Felice, Piazza Vittorio Veneto, Via Giuseppe Verdi, Piazza M.Teresa, Via G.Rossini, Via Carlo Alberto, Via G. Giolitti, Via Giuseppe Garibaldi ( en haraketli ve en güzel meydanlarından biridir ), Via Palazzo di Citta, Corso San Maurizio, Piazza V.Fusi, Via Mazzini....Museo Egizio; Dünya'nın 3. önemli Mısır müzesi Torino'da bulunmaktadır. İtalya'nın 4 metropolit şehrinden biridir. Diğerleri; Roma, Milano, Napoli'dir.

    MILANO!

    Milano beklentimin altındaydı açıkçası. Çokta fazla görülesiyerleri yoktu, daha çok ünlü markaların olduğu güzel kaliteli caddeleri vardı. Ama tabikide özelliklemodayla ilgilenenlerin görmesi gereken yerlerden...Gezdiğimiz ve gezilesi yerler: Duomo ilk olarak, çünkü hem oradaki kathedral çok güzel, hemde ünlü mağazalar yani iyi markalar var. Milano'nun en ünlü meydanı ayrıca. Vitrinlerden gözünüzü alamıyorsunuz zaten :) Sforzesco Kalesi, Basilica of Sant Ambrogio, Piccola Scala, Lombardia bölgesi, Venezia Caddesi, Borgospesso Caddesi, Sant'Antera Caddesi, ve bir de Vittoria Emanuele galerisi çok ünlüymüş ama ona gitmedik :)
    Italya'da gezilecek cidden çok yer var, hatta bir süre sonra yeter artık diyecek kadar çok. Yemekler idare eder derecede, insanlar hem çok tatlı hem herkesinde duyduğu gibi bir acayip...Yani ingilizce birşey sorduğumuz zaman cidden anlamayıp, biz sanki italyanca sormuşuz ve onun konuşmasını anlıyormuşuz gibi anlatmaya devam ediyorlar yada bilselerde illa 'Italyanca bilmiyor musunuz?' deyip, yani zorla ingilizce anlatıyorlar..Torino'dan Milano'ya aslında trenle geçecektik, araba kiralama gibi bir düşüncemiz yoktu. Hatta biletlerimizi almıştık, hemde çok ucuza. Sonra garda birilerine birşeyler sorarken, öğrendikki bir gün boyunca trenler grev yapıp çalışmayacakmış. Saatte çok geç olduğu için iptal etmek için görevli yoktu. Bizde sinirlenip, bir ingilizde duyuru bile yapmıyorlar diye, otele döndük. Araba kiralamaya karar verdik ve sonrada iyiki kiralamışız dedik, daha rahat oldu ve daha çok yer gördük yoldan geçerkende..

    VENEDİK

    İlk defa gittiğim bir şehirde farklı hissettim; huzur dolu bir ortamda, maketten evlerin arasında yürüyormuş gibi...Kesinlikle Italya seyahatinde gidilmesi gereken bir yer! İlk vardığımızda arabamızı otoparklardan birine park edip, artık hiçbir taşıtın giremeyeceği sokaklara doğru yol aldık, ama oteli bulmamız zor oldu biraz -ki normalde çok başarılıyızdır bu konuda, burnumuz iyi koku alır :) ama zaten elimizdeki harita tam olarak otelin yerini göstermiyormuş, daha doğrusu haritalarda yarım yamalakmış şehrin düzeninden dolayı...Çabucak odamıza yerleşip, dışarıya çıktık. Gecede bir başka güzeldi çünkü Venedik! Otelimiz çok tatlıydı, çok küçüktü ama ortam ve sahipleri çok sıcakkanlıydı, çok memnun kaldık...
    Avrupa'nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olmuştur. 118 adacık üzerine kuruludu, 400 köprü ve 170 kanaldan oluşmaktadır. 4km. uzunluğunda Ponte della Libertà (Özgürlük Köprüsü) kara ve demiryolu köprüsüdür. Küçük teknelere-deniz otobüslerine: Vaporetto denir. Nüfusun büyük çoğunluğu turistlerden oluşmaktadır. Italya'da restoranta gidindiğinde aperatif tabağı: antipasti-appetizers, ilk tabak: primo piatto; çorba, makarna...2. tabak: secondo piatto; et,balık...Tatlı da dolce desert. Gelato: dondurma demek heryerde görürsünüz zaten gidince. San Marco meydanı, Grand Canal, St Mark's Clock Tower, Palazzo Ducale, Piazzo Ferretto, Palazzo Grimani, Basilica San Marco, Campo S.Polo, Ponte Di Rialto, Son Nefes Köprüsü (Ponte dei Sospiri ), Ponte dei Scalzi ( Yalınayak Köprüsü), Doge (Düka) Sarayı....da görülesi yerlerinden Venedik'in. O daracık sokaklardan geçerken vitrinlerde hep ünlü markalara rastlarsınız...Kışın su seviyesi arttığından meydanlar sularla doluyormuş. Kışın da yaşam çok zormuş. Dar cadde aralarına girince vasat manzaralarlada karşılaşmıyor değiliz; her binanın altı yosun tutmuş, ve doğal olarak kötü bir koku yayılıyor sokak aralarına. Genede meydana varınca canlı çalan klasik müzik, sıcak insanlar, cıvıl cıvıl, ışıklandırılmış meydanı,kanalları, gondolları görünce gene insan mest oluyor...

    P.S: Pisa, Roma eksik tamamlayınca onlarıda eklerim arkadaslar!

    ♥♥ AMERIKA ♥♥

    Şimdi Amerika'ya geçelim...2009 Ağustos'un ortasında, THY ve American Airlines ile, gidiş-Milano, dönüş-Paris aktarmalı gittik. Biletlerimizi son anda aldığımız için aktarmasız uçuşlar feci derecede pahalıydı, bizde aktarmalıları tercih ettik; gidelimde ne olursa olsun dedik! American Airlines hakkında internette, hosteslerin yaş ortalamasının baya üstlerde olduğu yazıyordu. Cidden öyleymiş, çok acayipti, sanırım 60 yaşında falandı bizimle ilgilenen hostes:) AA da çok iyi değildi bizce. İçlerinden en konforlu, temiz, yemekleri güzel olan kesinlikle THY! Hele dönüş yemeğimiz o kadar güzeldi ki...
    Eşimle Amerika'ya ikinci gidişimiz 2005'teydi sanırım, Work & Travel programı aracılığıyla gittik. 3.5 ay yaşadık ve doyamadık tabi ki! Philadelphi'da HMSHost'un travel plaza'sında kasiyerlik yaptık. İlk 1 ay çok güzel bir otelde kaldık, sonra kaldığımız civardaki arada uğradığımız Türkleri çok seven, birkaç defa İstanbul'a gelmiş Rob'ın kafesinde tanıştığımız Francesca ve üvey babasının yanına taşındık. Evleri müstakil çok odalıydı, Eşref, Şeyda, ben ve eşimle, çok uyguna kapatık taşındık. Jan-baba, çok kültürlü farklı deneyimler yaşamak isteyen birisi, o yüzden Francesca; bizde kalabilirler mi dediğinde çok olumlu karşıladı. Sonra eğlenceli zamanlar çok çabuk geçti tabi ki...Jan diğer Amerikalıların aksine iyi beslenen dikkat eden, bol sebze yiyenbirisiydi. Bize çok güzel yemekler yaptı. Francesca'yla da en çok ben muhabbet ediyordum. Onun en yakın arkadaşı Jakie, sevgilisi Drerek ve Francesca'nın annesi Jane de sürekli bize katılıyorlardı. İki defa Araba kiralayıp baya şehir gezdik. Arabada uyuduk genelde zaman kaybetmemek için :) Travel plaza'lar bunun için yapılmış! Arabaların ve kamyonların park yerleri ayrı, şoförler yolda dinlensin diye düşünülmüş bir mekan. Bildiğimiz dinlenme tesisi ama daha bir komforlusu. Güvenlik görevlileri geziyor, kamerada var otoparında. Eşim gece sürebildiği kadar sürüyordu sona gece 1-2 gibi bir travel plaza bulup uyuyorduk, sona 6 gibi kalkıp kahvaltı yapıp yola koyuluyorduk gene. Aşırı eğlenceliydi!!!
    Gelelim 2. seferimize! Amerika yolculuğumuzu 4 kişi yaptık. Ben, eşim, eşimin kardeşi, benim kardeşim :) Çok eğlenceliydi. Ben üniversite zamanlarımdan yolculuk yapmaya alıştığım için bana 10-12 saat çok yorucu gelmiyor, tabi ki sonucu güzel olacağı için :) Uçağın içi çok soğuktu, her zamanki Amerikalıların taşıt mantığıyla! Otobüs, metro, uçak; orda neye binerseniz binin, hatta süpermarkete dahi gittiğinizde, yazın feci derecede soğuk oluyor! Tamam yazın ortası bile olsa, neden bu kadar dondurucu soğuk yaptıklarını anlayamadık. Ama merak etmeyin battaniye veriyorlar :)
    Veeee 15 günlük Amerika maceramız başlamış oldu...

    P.S: Bu arada 2012 Haziran'da da Chicago-New york yaptık gene eşimin işinden dolayı başlayan bir Amerika maceramız daha oldu. Sizlerle şuan sadece çok önceden yazdığım New york yazısını paylaşacağım, bir boş zamna bulduğumda diğer gittiğimiz yerleride yazarım. Niagara falls, Boston, maryland-Ocean City, New Jersey, Wachington D.C., Florida- Miami+ Orlando, Virginia, Pennsylvania, Michigan...Şimdiye kadar gördüğüm şehirler arasında en sewdiğim Chicago bu arada! Çok düzenli, temiz, en yaşanılası bence, bilmiyorum aynı fikirde olurmusunuz ama benim görüşüm bu ;)

    NEW YORK

    New York'a öğlen 2 gibi indik. Otele yerleşip zaman kaybetmeden dolaştık...Oteli booking.com'dan bulmuştuk. Metroya yakın bir otel ayarladık, havaalanındanda inince metroyla kolayca geçtik otelimize. Otel iyidi. Kahvaltı yoktu, bizde şehrin içine girince güzel gördüğümüz yerlerde yaptık.
    Önce 2 gün New York'ta gezdik, 'New York Pass' aldık, gitmeden önce baya bir araştırmıştık ki daha önce Amerika'ya gitmemize rağmen bu kadar dolu dolu gezememiştik. New York Pass sayesinde daha uyguna daha çok yer görebildik. Kredi kartı gibi bir kart, 60'dan fazla seçenek sunuyor size: müzeler, akvaryumlar, tüm önemli gezilip görülecek yerlere yarı yarıyadan az bir fiyata giriş imkanları sunuyor. Çünkü normalde, örneğin Madame Tussaud's müzesine giriş 30$ ve bunun gibi her yere giriş 20-50$ arasıydı. Yani 4 yere giriş fiyatına bu kartla 2 gün boyunca 60 yere girebilme imkanı sunuluyor. İlk gittiğimizde hava baya kapalıydı, hatta bir ara iyice yağmur yedik ama bize vız geldi, yemek yiyip, gezmeye devam ettik. Neyseki daha Miami'den sonra tekrar New York'a geldikte, günlük güneşlik havada gezmeye devam ettik. Tam olarak geziyi bitirmeyip 2'e bölmemizin nedeni; Miami'ye gittiğimiz havayolu 2. bagaja izin vermiyordu. Hatta diğer havayolları 1.'ye bile izin vermiyor, sadece yanına almana izin veriyor ya da bir ton para ödüyorsun. Bu yüzden New York'ta alışverişle çantamızı doldurmak, sonra Miami'ye giderken sıkıntı yaratacağından, New York'ta 2 gün kalıp, hem dinlenip, hem gezip sonra Miami'ye gitmeye karar verdik.
    New York; Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx, Staten Island... Uptown (Harlem) bilindiği gibi güvenli değil. Brooklyn'de Türk restorantlarının sayısı baya fazla. New York'ta Empire State Building'in 86. katına çıktık. 1930 'larda Shreve, Lamb & Harmon Associates'in yaptığı, 102 katlı 381m. yüksekliğinde,1576 basamaklı, inşa maliyeti 24,718 Milyon$ olan Empire State Building, Manhattan'da Fifth Avenue'de 33. ve 34. caddelerin arasında yer alıyor. O güne kadar Dünya'nın en yüksek binası olan Chrysler Building'in bu ünvanını elinden almış. Anten yüksekliği ile 527 m olan Chicago'daki Sears Kulesi'nden sonra ABD'nin en yüksek ikinci binası olan Empire State Building, Dünya'da da tek başına yükselen en yüksek üçüncü yapıdır. Top of the rock ise gene uzun binalarının arasında. Top of the rock'ın da 70. katına çıktık. Rockefeller Plaza'nın üst katı 360 derecelik bir bakış açısına sahiptir. Bu arada bence manzara, bakış açısı olarak Empire State'den daha güzel, daha rahat seyredebiliyorsunuz etrafı...Bizim Top of the Rock'a çıktığımız gün hava kapalıydı ve biz inadına çıkıcaz dedik, iyiki de çıkmışız çünkü bir kişi bile yoktu, bizden rahatça tadını çıkarabildik... :) Gezicek yerleri daha sonra açıklayarak yazarım, eski yazımda bu kadarını yazabilmişim...

    Teşekkürler hocam. Eskiden bayağı macera perest mişsiniz:)
    Devamını bekliyoruz.
    Sanırım gezilerinizin arasında Batı Amerika yok.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cartok

    quote:

    Orijinalden alıntı: elnino21


    Teşekkürler hocam. Eskiden bayağı macera perest mişsiniz:)
    Devamını bekliyoruz.
    Sanırım gezilerinizin arasında Batı Amerika yok.

    Batı amerika bu bahar inşallah.
  • Muhtesem,mukemmel,harika bir konu olmus.Benim gibi seyahat meraklilarinin cok ilgisini cekecektir.Emegi gecen herkese tesekkurler
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ERPmühendisi

    Konunun ilk sayfasını gözattım, ama aradığıma uygun tam bir otele ulaşamadım.

    20 Ekim'de 3-4 günlük Bodrum, Marmaris, Antalya (Lara,Kemer) gibi bölgelerde olabilecek,

    *Havalar biraz soğuyacağını düşünerek ısıtılmış kapalı yüzme havuzu olan,
    * 4 yaşındaki oğlum için de uygun olabilecek, hatta ücretiz bırakabileceğimiz çocuk bakım&oyun&kreş gibi bir merkezi olan otel tavsiyesinde bulunabileceklerden Allah razı olsun.

    500 TL'ye yakın puan birikti, 3 misli kullanacağız bir de, fiyat sorun olmaz, tabi gidip Mardan Palace kadar demedik :)

    Tavsiye otel ismi verebilecek var mı? :(

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Sİliniz



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cinematic -- 9 Mart 2015; 22:57:07 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ERPmühendisi

    @dangeraus

    geziyos.com da boştaymış. Bu da olabilir.

    Vay kim yaptı bu siteyi?http://www.geziyos.com/ isim de aynı, içerikler de aynı. Domian ismi de aynı bizimki olmuş :) Murat Kara aramızda mı :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • uazak doğu (hong kong) en ucuz ne kadar oluyo biletleri bu ne kardesim 3000 -7000 arası

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • reizler hong kong rehberi var mı yada giden varsa biraz bahsedebilir mi

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Arkadaşlar İstanbul Taksim civarında puan olarak günlüğü 80-90TL WP'ye gelen 4 veya 5 yıldızlı bir hotel biliyormusunuz?

    Eğer sorumun yeri burası değilse özür dilerim.

    (Alıntı yaparsanız sevinirim)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: datox

    Arkadaşlar İstanbul Taksim civarında puan olarak günlüğü 80-90TL WP'ye gelen 4 veya 5 yıldızlı bir hotel biliyormusunuz?

    Eğer sorumun yeri burası değilse özür dilerim.

    (Alıntı yaparsanız sevinirim)


    Suanki fiyatini bilmiyorum ama eski havas duraginin tam orada taksim riva otel var otel olarak oneriim

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cinematic

    Arkadaşlar yazıyı tamamladım fakat daha ekleyeceğim resimler mevcut. Ayrıca istenirse önceki seyahatimden kalan resimleri de ekleyebilirim. Umarım beğenirsiniz

    Bangkok - Ayutthaya

    Havalimanın dan indiğimizde her zamanki gibi ilk olarak bir kat aşağı iniyoruz ve 399 bahtlık internet içinde dtac sim kartlardan alıyoruz. Günde 50 baht düşüyor internet için artık buna göre hesap edersiniz. Arama için skype, viber vs varken açıkcası sim i kullanmak pekte mantıklı değil. Ardından otele geçiyoruz eşyalarımızı bırakıyoruz.


    1.5 hafta önce Tayland'dan döndüm, gezimle ilgili adios başlığında bir şeyler yazmıştım. Simkart yazınıza istinaden de döndüğümden beri yazacağım ama hep işim çıktı, anca fırsat bulabildim.

    Simkartımı Pattaya'da Turkcon'da (AIS One-2-Call) 250 Baht'a almıştım. İçinde sadece 100MB internet vardı, 3G ile de kullanılabiliyordu, dakika falan pek yoktu denebilir.
    1 haftada 100 MB'ı bitirdim ve Bangkok'ta Siam alışveriş merkezinde AIS bayisinden yeni bir internet paketi aldım. Telefon numaram da değişmedi. Aldığım pakette 200 MB internet, 100 sms ve başka şeyler vardı. Arama başı da çok çok uygundu, tam hatırlamıyorum. Bu pakete 199 Baht verdim. Önce hattınıza 199 baht yüklenmiştir diye mesaj geliyor, tam sevinirken internet paketi için 199 baht gitmiştir diye başka bir mesaj geliyor. :) 100 Baht'ta kendim yüklettim çünkü Tayland içi konuşma yapmam gerekiyordu.

    Bu paketi bu fiyata bulduktan sonra, Pattaya'da kazıklandığıma üzülmüştüm ama yaşayarak öğreniyoruz. Buna benzer birkaç olay daha geldi başıma. :) Bir dahaki gidişinizde boşuna 399 Baht vermenize ve her gün internet için 50 baht ödemenize gerek yok.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi emronr -- 28 Eylül 2012; 13:56:11 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: emronr

    quote:

    Orijinalden alıntı: cinematic

    Arkadaşlar yazıyı tamamladım fakat daha ekleyeceğim resimler mevcut. Ayrıca istenirse önceki seyahatimden kalan resimleri de ekleyebilirim. Umarım beğenirsiniz

    Bangkok - Ayutthaya

    Havalimanın dan indiğimizde her zamanki gibi ilk olarak bir kat aşağı iniyoruz ve 399 bahtlık internet içinde dtac sim kartlardan alıyoruz. Günde 50 baht düşüyor internet için artık buna göre hesap edersiniz. Arama için skype, viber vs varken açıkcası sim i kullanmak pekte mantıklı değil. Ardından otele geçiyoruz eşyalarımızı bırakıyoruz.


    1.5 hafta önce Tayland'dan döndüm, gezimle ilgili adios başlığında bir şeyler yazmıştım. Simkart yazınıza istinaden de döndüğümden beri yazacağım ama hep işim çıktı, anca fırsat bulabildim.

    Simkartımı Pattaya'da Turkcon'da (AIS One-2-Call) 250 Baht'a almıştım. İçinde sadece 100MB internet vardı, 3G ile de kullanılabiliyordu, dakika falan pek yoktu denebilir.
    1 haftada 100 MB'ı bitirdim ve Bangkok'ta Siam alışveriş merkezinde AIS bayisinden yeni bir internet paketi aldım. Telefon numaram da değişmedi. Aldığım pakette 200 MB internet, 100 sms ve başka şeyler vardı. Arama başı da çok çok uygundu, tam hatırlamıyorum. Bu pakete 199 Baht verdim. Önce hattınıza 199 baht yüklenmiştir diye mesaj geliyor, tam sevinirken internet paketi için 199 baht gitmiştir diye başka bir mesaj geliyor. :) 100 Baht'ta kendim yüklettim çünkü Tayland içi konuşma yapmam gerekiyordu.

    Bu paketi bu fiyata bulduktan sonra, Pattaya'da kazıklandığıma üzülmüştüm ama yaşayarak öğreniyoruz. Buna benzer birkaç olay daha geldi başıma. :) Bir dahaki gidişinizde boşuna 399 Baht vermenize ve her gün internet için 50 baht ödemenize gerek yok.

    Hocam o 50 baht 399 luk paketin içinden düşüyor ekstra vermiyorsunuz

    Ayrıca diyelim ki 10 gün kalacaksınız toplamda internet olarak 500 baht eder konuşma da düşünürseniz ekstra 200 baht yeter de artar. Toplam 700 bahta sınırsız ve hızlı internet kullanmış olursunuz.

    Fakat sizin paket daha mantıklı geldi. Eğer hızda tatmin ediciyse çok iyi. Ben dtac in hızını beğenmiştim açıkcası



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi cinematic -- 28 Eylül 2012; 14:48:23 >




  • Benim dediğim pakette bedava 100 sms de var, ayrıca mms de dahil olabilir, ihtiyacım olmadığı için pek ilgilenmemiştim. :) İnterneti de gayet hızlıydı, bence avantajlı bir paketti. Dakika bitince 7Eleven'dan yükleme yapması da kolaydı. Bence 10 gün için 500 baht çok para. Paketiniz biterse, yine aynısından alırsınız, yine diğerinden ucuza kapanmış olur. :)
  • quote:

    Orijinalden alıntı: emronr

    Benim dediğim pakette bedava 100 sms de var, ayrıca mms de dahil olabilir, ihtiyacım olmadığı için pek ilgilenmemiştim. :) İnterneti de gayet hızlıydı, bence avantajlı bir paketti. Dakika bitince 7Eleven'dan yükleme yapması da kolaydı. Bence 10 gün için 500 baht çok para. Paketiniz biterse, yine aynısından alırsınız, yine diğerinden ucuza kapanmış olur. :)


    Evet hocam bu smsler uluslar arası gönderimi kapsar mı acaba? Evet dediğiniz gibi fiyat iyiymiş madem interneti de hızlı neden gidip kazıklanayım
  • 
Sayfa: önceki 7891011
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.