Şimdi Ara

Felsefi akımlar ve felsefi tartışma alanı… (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
102
Cevap
2
Favori
16.766
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • cevabını verdiğiniz kısımlar için teşekkür ederim. mahsuru yoksa soru cevap şeklinde devam edelim.


    1-Yaratıcı elçi göndermek istese idi nasıl yapardı ?

    bu soruya net cevap alamadım.

    deistlerin bilgi kaynağı olarak aklı göstermişsiniz.

    ama herkesin aklı farklı çalışıyor. mesela bana göre elçi vardır, ateiste göre haşa tanrı yoktur, deiste göre de elçi yoktur.

    herkesin aklı farklı çalıştığına göre herbiri de içinde kendi mantığını (mantıksız da olsa) barındırıdığına göre kaynak olarak aklı göstermek yeterli midir ?
  • quote:

    cevabını verdiğiniz kısımlar için teşekkür ederim. mahsuru yoksa soru cevap şeklinde devam edelim.


    1-Yaratıcı elçi göndermek istese idi nasıl yapardı ?

    bu soruya net cevap alamadım.

    deistlerin bilgi kaynağı olarak aklı göstermişsiniz.

    ama herkesin aklı farklı çalışıyor. mesela bana göre elçi vardır, ateiste göre haşa tanrı yoktur, deiste göre de elçi yoktur.

    herkesin aklı farklı çalıştığına göre herbiri de içinde kendi mantığını (mantıksız da olsa) barındırıdığına göre kaynak olarak aklı göstermek yeterli midir ?



    Dediğim gibi yaratıcı elçi göndermez, şöyle devam edelim; Yaratıcı size göre neden elçi gönderiyor çünkü Doğruluğu, iyiliği.. insanlara anlatmak için. Dezim’de Doğruluk, iyilik.. kavramlarını insanın doğuştan taşıdığına ve akıl yoluyla desteklenen evrensel gerçeklere inanır.

    Örneğin; Siz hırsızlığın kötü bir şey olduğunu, inandığınız kutsal kitabınızda yazmasaydı hırsızlık yapacakmıydınız?

    Cevabınız Hayırsa o zaman benimde size bir sorum var; Bunu sırf orada yazdığı için mi yapmıyorsunuz yoksa vicdanınız ve aklınız kitapla örtüştüğü içinmi??

    Evet herkesin aklı farklı çalışır ama Doğruluk, iyilik gibi kavramlar Evrenseldir. Aklını kullanan herkes bu gerçekleri görebilir.




  • Çıkmam lazım, sanırım gece bi ihtimal va da yarın akşama devam edicem..

    herkese iyi günler..
  • quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur


    2) ve 3a)-Deizme din derseniz Kitabı beynin kıvrımlarına indirilmiş olan dindir. İnsanlara iyi ve güzel davranmayı, temiz olmayı, yardıma muhtaç olanlara yardim etmeyi, vücudunuza iyi bakmayı, sağlığınıza neyin zararlı olup olmadığını anlayabilmeyi, doğruluğu, dürüstlüğü, güçlerinize duygularınıza ve içgüdülerinize yeri geldiğinde hakim olmanız gerektiğini, üretmeyi, sevmeyi, saygıyı, ahlakı ve imanı bu kıvrımların size gösterebileceğini savunur. Bu da insanın sorumluluğudur ve yaratıcının isteğidir.

    3b) ve 4)-Yani tüm güzellikleri ve doğrulukları doğuştan sahip olduğumuz vicdan ve akıl la bulabiliriz ve yol gösterici aklımızdır, Bu da vicdanı ve ahlaki yönden ciddi anlamda kendinden emin olmayı , iyi-kötü-doğru-yanlış ayrımını aklıyla yapabilme yeteneğine sahip olmayı gerektirir..




    Yukarda saydığınız iyi ve güzel davranışlara uymayan hal ve hareketlere nasıl bir yaptırım uygulanır Tanrı tarafından? veya bir yaptırım söz konusu mu?




  • Görüşleri hala daha hararetli tartışmalara neden olan Nietzsche'nin adeta efsaneleşen "Tanrı Öldü" yargısıyla gerçekte neyi kastettiğini hep merak etmişimdir.

    Gerçekte neyi kastettiğini anlatan birçok makaleyle karşılaştım. Bunların içinde Heidegger'in bu konuda yaptığı önemli bir çalışması dikkatimi çekti. Dücane Cündioğlu'nun yazdığı, kitabın tanıtımı mahiyetindeki yazıyı aktarmak istiyorum.

    Nietzsche ne demiş önce ona bakalım:

    quote:

    Gündüz gözü fener yakıp sokaklarda durmadan:

    "Tanrı'yı arıyorum!", "Tanrı’yı arıyorum!"

    diye bağıran deliden sözedildiğini duydunuz mu? Ne çok Tanrı'ya inanmayan vardı. Onun bu feryatları gülüşmelere neden oldu.

    "Acaba bir çocuk gibi mi kayıp oldu?"

    diye sordu birisi.

    "Saklanıyor mu?", "Bizden mi korkuyor acaba?", "Göçmen mi?"

    Sokaktaki halk birbirine bu soruları bağırarak soruyor ve gülüşüyordu. Deli, kalabalığın arasında karıştı ve kendisine gülen bu insanları şöyle bir süzdü.

    "Tanrı nereye gitti?" diye bağırdı,

    "Bunu size söyleyeceğim!" diye devam etti;

    "Biz onu öldürdük... Siz ve ben! Biz, biz hepimiz onun katilleriyiz! İyi de bunu nasıl yaptık? Denizi nasıl boşaltabildik? Karayı denize bağlayan bu zinciri çözdüğümüzde ne yapmış olduk? Şimdi nereye gidiyoruz? Bütün güneşlerden uzağa mı? Durmadan düşmüyor muyuz? Öne, arkaya, sağa, sola, her yere düşmüyor muyuz? Hâlâ bir yüksek ve alçak kavramı var mı? Sonsuz bir hiçlik içinde aylak aylak dolaşmıyor muyuz? Yüzümüzde boşluğun nefesine duyumsamıyor muyuz? Hava şimdi daha soğuk değil mi? Geceler gittikçe daha fazla karanlıklaşmıyor mu? Tanrı öldü! Tanrı öldü! Onu öldüren biziz!

    Biz, katiller kendi aramızda birbirimizi nasıl teselli edebiliriz? Dünyanın bugüne kadar sahip olduğu en kutsal ve en güçlü şey kanlı bıçağımızın altında can verdi. Bizi bu kandan kim temizleyecek? Hangi su, bu kanı temizleyebilir? Bu suçun cezasını nasıl ödeyeceğiz? Hangi kutsal oyunu icat etmek zorunda kalacağız? Bu eylemin büyüklüğü bizim için fazla büyük. Yalnızca ona layıkmışız gibi görünmek için, bizim Tanrı olmamız gerekmez mi? Hiçbir zaman böylesine büyük bir eylem olmamıştır ve her ne olursa olsun, bizden sonra doğabilecek olanlar bu büyük eylem yüzünden şimdiye kadar hiçbir tarihin olmadığı kadar büyük olan bir tarihe ait olacaklardır!"




    Aşağıdaki yazı Dücane Cündioğlu'nun. Yukarıdaki pasajın kısaltılmış hali yazıda geçiyor ve bir miktar çeviri farklılığı mevcut. Bu "çeviriler", "anlamanın anlamı" ya da "nasıl bir anlama çabasına sahip olunması" meselelerine de son derece isabetli bir şekilde değinmiş;

    [...]

    - "Doğru bir yorumlama, hiçbir zaman metni yazarının anladığından daha iyi anlamaz. Doğru bir yorumlama, bu metni elbette başka türlü anlar. Ancak bu 'başka', yorumlanan metin üzerinde düşünmede 'aynı' ile buluşan bir 'başka' olmalıdır."

    Heidegger, Nietzsche'nin 'Tanrı Öldü' sözünü açıklayan soruşturmasına bu ilkeyi temel alarak başlar ve ilave eder: "Acele bir yargıda bulunmamak için, ilkin, 'Tanrı öldü' sözünü, Nietzsche'nin anladığı gibi anlamayı denemeliyiz."

    Heidegger'in bu va'dini nasıl yerine getirdiğini görebilmek için önce Nietzsche'den alıntıladığı şu pasajı okumalıyız:

    - Öğle öncesi aydınlığında bir fener yakan, pazar yerinde koşarken durmadan "Tanrı'yı arıyorum... Tanrı'yı arıyorum..." diye bağıran kaçık adamı duydunuz mu? (...) Kaçık adam (...) "Tanrı nerede?" diye sorar; "şunu da söyleyeceğim, onu biz öldürdük, sizlerle ben! Onun katiliyiz hepimiz. Ama bunu nasıl yaptık? Denizi kim içebilir? Bütün çevreni silmemiz için bize bu süngeri kim verdi? Onu güneşinin zincirlerinden kurtarır iken ne yaptık biz yeryüzünde? Nerede gidiyor şimdi dünya, biz nereye gidiyoruz?

    "Güneş yeryüzünden koparılırken insanların yaptığı", Heidegger'e göre, Avrupa düşüncesinin son üçyüz yılda yaptığından ibarettir! Güneş, varolan'ın varolan olarak kendini gösterdiği bir görüş çevresi kurar; bu çevreyi sınırlar da. Çevren, "hakikî olarak varolan duyuüstü dünya"yı gösterir. Bu herşeyi saran, deniz gibi içine alan 'bütün'dür. İnsanın yerleştiği yeryüzü, güneşinden koparılmıştır. Bütün görüş alanı silinmiştir. "Varolan olarak varolanların bütünü" demek olan deniz, insan tarafından içilip boşaltılmıştır.

    Düşünme bakımından imgeden başka birşey olduğuna hiç kuşku olmayan bu üç imge (güneş, çevren, deniz) ile üç soru, Tanrı'nın öldürülmesi olayından ne anlaşıldığını aydınlatmaktadır: "öldürmek", burada kendi başına varolan duyuüstü dünyanın insan eliyle yok edilmesidir.

    Heidegger devam eder:

    Kaçık adamın pazar yerinde dikilen "Tanrı'ya inanmayanlar" ile hiçbir ortak yanı yoktur. Çünkü bunlar Tanrı'nın Tanrı olarak inandırıcılığını yitirmesinden ötürü inançsız değillerdir; tersine, Tanrı'yı aramadıkları sürece inanma olanağından el çektikleri için, onlar artık arayamazlar, çünkü artık düşünmezler. Ayak takımı düşünmeye yol verdi, onun yerine de aylaklığın gevezeliğini koydu, kendi kanılarının tehlikeye girdiği her yerde Hiççilik kokusu aldı. Asıl Hiççilik karşısında her zaman üstünlük kazanan bu körleşme, düşünme karşısında iç daraltıcı korkusundan ötürü kendi kendisiyle konuşmaya girişti. Ama bu korku, korku karşısında korkudur.

    Asa Yayınları'nın Levent Özşar'ın çevirisiyle yayımladığı "Nietzsche'nin 'Tanrı Öldü' Sözü ve Dünya Resimleri Çağı" (Bursa, 2001) adlı bu kitapçık, meraklılarına şiddetle tavsiye edilecek türden... Şimdilik "daha titiz bir çeviri, daha titiz bir neşir" talebini bir kenara koymaya bile değecek kadar 'şiddetle' hem de... Çünkü anlama'nın anlamı ve/veya yorumun doğası üzerinde düşünmeyi meslek edinmişler için bu soruşturmadan çıkarılacak önemli dersler var.

    Handiyse kaçık adamları kalmamış bir dünyanın çocuklarının, ayak takımının peşinden gitmeyi bir marifet addedegeldiği günlerden bu yana, düşünmeye yol verildi dünyamızdan; ve düşünce dünyamızdan 'düşünce' gidince, geriye ne idüğünü kimsenin bilmediği, bilemediği bir "dünya" kaldı sadece. Yakında bizler için ve bizim elimizle bu 'dünya'ya da yol verileceği muhakkak gibi.

    [...]




  • Deizmin, ateistlerden pek farkı olmadığını da ileri sürerler. Buna gerekçe olarak tanrı nın evreni yarattıktan sonra siz bundan sonra ne yaparsanız yapın demesidir. Ama deizm de insanları çeken de biraz da bu düşünce olmaktadır. Kulluk olayını kaldırmıştır. Yani her konuda konuşan Tanrı yerine bir şeye karışmayan Tanrı daha cazip gelmektedir. Gerçi Tanrı nın her şeye karıştığını söyleyenler de sonuçta ölümlülerdir. Deistler laik eğitime önem ve destek verirler. Tartışılması istenmeyen bir inancı değil aklı öne alırlar. Ancak bu akıl, deistleri nereye yönelteceği belli değildir.Bu bakımdan aynı şeyi düşündüğümüz sayın Deep Impact ın sorusu yerindedir ve yol haritanız var mıdır? demektedir. Buna karşılık sayın 10ur un sorusu da felsefiktir ”Bunu sırf orada yazdığı için mi yapmıyorsunuz yoksa vicdanınız ve aklınız kitapla örtüştüğü için mi”?
    Bana kalırsa, ki tüm felsefelerin çıkış noktası olan şu soruyu hep soracağım “Bu felsefenin dünyayı algılamada, tanımada ve değiştirme de öngörüleri var mıdır yok mudur? Sınanmış bilgileri nelerdir? Vs.vs…

    Bu arada sayın Deep Impact, Felsefeden anlamadığınızı ben de anlamamışım demek ki.
    Bana yüklediğiniz bilgi verme gibi misyonumun olduğuna nasıl vardınız bilmiyorum. Bu başlığı açmam mı? Kaldı ki bilgi dediğiniz eylemi verme taraftarı olmadığımı nereden çıkardınız? Sadece ben değil bu konuya ilgi duyan tüm paylaşımcılara bu köşe doğal olarak açık.
    Kendimi de öyle yeterli ve her şeye yetişir, cevap veren biri olarak görüp, diğer paylaşımcılara saygısızlık etme amacı taşımıyorum. Kimseyi bir değere ikna etme peşinde de değilim. Ancak bu demek değildir ki illa kendi görüşünü benimsetme çabasında olan, dayatmacı bazı paylaşımcılara da aynı üslupla cevap vermesini bilmiyorum.
    Sizi ve kimseyi kastetmeden- kaldı ki burada kimsenin bilgisini ve inancını ölçecek alet ve insanın olmadığını düşünüyorum. Buna gerek de yok. Gerçi bizim toplumun genel bir alışkanlığıdır, önce nabız yoklanır sonra nerelisin hemşerim, bizden misin acaba denir.
    Neyse, kimse de yanlış arama peşinde değilim Kastettiğiniz kişiselliğe düşülmeden, ikna etme çabası gütmeden, felsefi düşüncelerin sorgulanabilir ve karşılaştırılabilir tartışılması ise, burada bize düşen bunu yapmaktır. Yok eğer inanç ve bilgi ölçümü ise baştan söyleyeyim, sizinle ilgisi yok ama etrafımızdaki bazı ekabirler için söylüyorum bu yol iyi bir yol değildir.
    Deist arkadaşımız ne güzel inancını ifade etmiş illa siz de deist olun dememiş.
    Ama deist veya diğer görüşte olan paylaşımcılar da vay benim inancımı nasıl tartışırsın inancım benim için mutlaktır, inançlar tartışılmaz gibi triplere girmemelidir. (Gerçi ben bu felsefi görüşlere inanç adı altında yaklaşılmasından yana pek değilimdir. Ayrıca felsefeler gibi inançlarda, her şeyiyle tartışılabilir görüşündeyim.)
    Neyse fazla kasmayalım…




  • quote:

    Yukarda saydığınız iyi ve güzel davranışlara uymayan hal ve hareketlere nasıl bir yaptırım uygulanır Tanrı tarafından? veya bir yaptırım söz konusu mu?


    Deizmide Cennet ve cehennem inancı yoktur ve yaramazlık yapanları kaynar kazanda pişiren uslu duranları yeşil kırlarda pikniğe götüren bir tanrı tasfir etmezler. birçok deist yapılan iyiliklerin Yaratan tarafından bir şekilde mükafatlandırılacağına, kötülüklerinde cezalandırılacağına inanırken bazıları da inanmayabilir. Sonuçta deizmin akıl a dayanır ve bunun ispatlanması mümkün değildir. Ancak gerçek şu ki; davranışların temelinde tanrıdan bir çıkarı olmamak yatar ben namaz kılıyım sende bana cennetten yerver gibi diyalogları ortandan kaldırır, Yaratanı seni yarattığı için seversin vaadettikleri için değil. sonuçta Yaratan ödüllendirse de ödüllendirmese de yapılan iyiliğin ve doğruluğun karşısında bir beklentimiz olmadan da onu yapabilme erişkinliğidir.

    Şahsen Ben öldükten sonra sonsuzlukta yok olacak bir toz zerreciği olacağımı da bilsem gene doğruluktan şaşmam. Yaptıklarımı ölümden sonra cennette olmak ya da cehennemde yanmaktan korktuğum için değil, Yaratanın beni öğle görmek isteyeceğini düşündüğüm için yaparım..


    @kimnenasıl;
    quote:

    Deist arkadaşımız ne güzel inancını ifade etmiş illa siz de deist olun dememiş.


    teşekkür ederim, evet dediğiniz gibi kendi inancımı ifade ettim ve kendime yandaş aramak niyetinde değilim, sonuçta demek istediğim; Aslında Yaratanın istediği gibi temiz bir kalbiniz varsa, müslüman, yahudi, hıristiyan, budist vs.. olmanın bir mühimi yoktur.

    saygılarımla..




  • Nietzsche,
    Bir dönem dünyayı etkilemiş feylesof. Ret kavramı-hiççilik, gerçeklik, üstün insan ve diğer bazı kavramlarını pek bir yere konumlandıramadığım düşünür. Evrimci ama bazı Darwin teorilerine karşı çıkan bir filozof. Dine ve sisteme karşı acımasız eleştirileri olan, bir sistem yaratmak istemeyen, inançsız bir düşünür. Freud un ustam diye nitelendirdiği söylenen, deli mi dahi mi olduğu tartışılan, anlaşılmakta güçlük çekilen ve üzerinde konuşulacak çok şeyi olan bir düşünür.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kimnenasıl
    Neyse fazla kasmayalım�




    haklısınız. biraz fazla kasmışsınız ...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur

    Dediğim gibi yaratıcı elçi göndermez, şöyle devam edelim; Yaratıcı size göre neden elçi gönderiyor çünkü Doğruluğu, iyiliği.. insanlara anlatmak için. Dezim’de Doğruluk, iyilik.. kavramlarını insanın doğuştan taşıdığına ve akıl yoluyla desteklenen evrensel gerçeklere inanır.

    Örneğin; Siz hırsızlığın kötü bir şey olduğunu, inandığınız kutsal kitabınızda yazmasaydı hırsızlık yapacakmıydınız?

    Cevabınız Hayırsa o zaman benimde size bir sorum var; Bunu sırf orada yazdığı için mi yapmıyorsunuz yoksa vicdanınız ve aklınız kitapla örtüştüğü içinmi??

    Evet herkesin aklı farklı çalışır ama Doğruluk, iyilik gibi kavramlar Evrenseldir. Aklını kullanan herkes bu gerçekleri görebilir.



    felsefi bir düşünce bilgi kaynağı olabilir mi ?

    yoksa sadece inançsal ya da düşünsel bir kaynak mıdır ?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur

    Dediğim gibi yaratıcı elçi göndermez, şöyle devam edelim; Yaratıcı size göre neden elçi gönderiyor çünkü Doğruluğu, iyiliği.. insanlara anlatmak için. Dezim’de Doğruluk, iyilik.. kavramlarını insanın doğuştan taşıdığına ve akıl yoluyla desteklenen evrensel gerçeklere inanır.

    Örneğin; Siz hırsızlığın kötü bir şey olduğunu, inandığınız kutsal kitabınızda yazmasaydı hırsızlık yapacakmıydınız?

    Cevabınız Hayırsa o zaman benimde size bir sorum var; Bunu sırf orada yazdığı için mi yapmıyorsunuz yoksa vicdanınız ve aklınız kitapla örtüştüğü içinmi??

    Evet herkesin aklı farklı çalışır ama Doğruluk, iyilik gibi kavramlar Evrenseldir. Aklını kullanan herkes bu gerçekleri görebilir.



    felsefi bir düşünce bilgi kaynağı olabilir mi ?

    yoksa sadece inançsal ya da düşünsel bir kaynak mıdır ?


    1400yıl önce bir insanın (saygısızlık değil yanlış anlaşılmasın) dediği şeyleri (ve 1400yıldır bozulmadan geldiğini de)koşulsuz ve tartışılamaz bir bilgi kaynağı olarak görüyorsunuz da , aklınızın mantığınızn ve vicdanınızın desteklediği iyilik doğruluk gibi evrensel gerçekler için mi benden kaynak bekliyorsunuz??



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 10ur -- 12 Ocak 2008; 20:37:56 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur

    1400yıl önce bir insanın (saygısızlık değil yanlış anlaşılmasın) dediği şeyleri (ve 1400yıldır bozulmadan geldiğini de)koşulsuz ve tartışılamaz bir bilgi kaynağı olarak görüyorsunuz da , aklınızın mantığınızn ve vicdanınızın desteklediği iyilik doğruluk gibi evrensel gerçekler için mi benden kaynak bekliyorsunuz??


    kaynak sorusu önceki soruydu.


    felsefi bir düşünce bilgi kaynağı olabilir mi ?

    yoksa sadece inançsal ya da düşünsel bir kaynak mıdır ?


    bu soru deizmden bağımsız bir soru. sanırım dikkatinizden kaçtı ...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur

    1400yıl önce bir insanın (saygısızlık değil yanlış anlaşılmasın) dediği şeyleri (ve 1400yıldır bozulmadan geldiğini de)koşulsuz ve tartışılamaz bir bilgi kaynağı olarak görüyorsunuz da , aklınızın mantığınızn ve vicdanınızın desteklediği iyilik doğruluk gibi evrensel gerçekler için mi benden kaynak bekliyorsunuz??


    kaynak sorusu önceki soruydu.


    felsefi bir düşünce bilgi kaynağı olabilir mi ?

    yoksa sadece inançsal ya da düşünsel bir kaynak mıdır ?


    bu soru deizmden bağımsız bir soru. sanırım dikkatinizden kaçtı ...



    soruyu benim yazıma atfettiğiniz ve benim yazmın da konusu deizm oldğu için bu çerçevede cevapladım.

    Felsefe tarihi boyunca bilginin kaynağıyla ilgili dört temel görüş ortaya çıkmıştır.
    Bu görüşler :
    Rasyonalizm (Akılcılık): Bilgi kaynağında aklın ve düşüncenin olduğunu savunan akımdır.
    Emprizm(Deneycilik): Bilginin kaynagında algıların, duyuların , deneylerin ve gözlemlerin bulunduğunu savunan akımdır.
    Kritisizm (Eleştiricilik): Bilginin kaynagında aklın ve deneyin bir arada bulunduğunu savunan akımdır.
    Entüisyonizm (Sezgicilik): Bilgielde etmede aklın ve deneyin yetersiz olduğu insanın sadece sezgi aracılığıyla bilgi elde edebileceği savunulan akımlardır.




  • Peki kader var mı sizce?

    Yaptılarımızı düşüncelerimizi öz irademizle biz mi belirliyoruz? yoksa herşey sebep sonuç ilişkisiyle gelişen olaylardan mı ibaret?

    Bir amip'in yaşam tarzı labaratuar ortamında simule edilebilir.İnsansa amipten çok daha karmaşık bir canlıdır.Peki bu, insanın karar mekanizmasının amipten nitelik bakımından faklı olduğu anlamına gelir mi?
  • Benim şahsi fikrim insanlar verdikleri kararı seçtikleri için değil vermek zorunda oldukları için verirler ama
    karar verdiklerinin farkında olduklarından ve sonucu görüp buna göre yeni bir karar mekanizması içine girdiklerinden bu kararı tamamen kendilerinin verdiğini,herşeyden bağımsız bir bilinçleri olduğunu zannederler ya da daha doğrusu hissederler.

    İnsanın, verdiği kararı neden verdiği,kararın hangi neden-sonuç ilişkilerine bağlı olduğu bilgisi aklında mevcut olmadığından benliği devrededir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Yearning -- 13 Ocak 2008; 1:23:52 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yearning

    Peki kader var mı sizce?

    Yaptılarımızı düşüncelerimizi öz irademizle biz mi belirliyoruz? yoksa herşey sebep sonuç ilişkisiyle gelişen olaylardan mı ibaret?

    Bir amip'in yaşam tarzı labaratuar ortamında simule edilebilir.İnsansa amipten çok daha karmaşık bir canlıdır.Peki bu, insanın karar mekanizmasının amipten nitelik bakımından faklı olduğu anlamına gelir mi?



    bu soru Deizm e mi yoksa cevaplamak isteyen herkesemi?

    Deizme göre yoktur, insan kendi davranışlarından sorumludur. geleceğini kendi çizer ve sonuçlarına kendi katlanır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur

    soruyu benim yazıma atfettiğiniz ve benim yazmın da konusu deizm oldğu için bu çerçevede cevapladım.

    Felsefe tarihi boyunca bilginin kaynağıyla ilgili dört temel görüş ortaya çıkmıştır.
    Bu görüşler :
    Rasyonalizm (Akılcılık): Bilgi kaynağında aklın ve düşüncenin olduğunu savunan akımdır.
    Emprizm(Deneycilik): Bilginin kaynagında algıların, duyuların , deneylerin ve gözlemlerin bulunduğunu savunan akımdır.
    Kritisizm (Eleştiricilik): Bilginin kaynagında aklın ve deneyin bir arada bulunduğunu savunan akımdır.
    Entüisyonizm (Sezgicilik): Bilgielde etmede aklın ve deneyin yetersiz olduğu insanın sadece sezgi aracılığıyla bilgi elde edebileceği savunulan akımlardır.



    siz deizmi bilgisel bir kaynak olarak mı görüyorsunuz yoksa inançsal / düşünsel bir kaynak olarak mı ?

    yani deizm de öne sürülen düşünceler sizin için anlamlı ise düşünsel kaynak, deizmin ortaya koyduğu bilimsel öğerleden elde edilen netice bilgisel kaynak olarak değerlendirebilirsiniz ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yearning

    Peki kader var mı sizce?

    Yaptılarımızı düşüncelerimizi öz irademizle biz mi belirliyoruz? yoksa herşey sebep sonuç ilişkisiyle gelişen olaylardan mı ibaret?

    Bir amip'in yaşam tarzı labaratuar ortamında simule edilebilir.İnsansa amipten çok daha karmaşık bir canlıdır.Peki bu, insanın karar mekanizmasının amipten nitelik bakımından faklı olduğu anlamına gelir mi?



    kader vardır. insanın iradesi de vardır.

    mesela;

    yolda geçerken içi dolu cüzdan gördünüz. cüzdanın orada olması kader, sizin onu alıp almamanız iradeniz olarak değerlendirebilirsiniz.
  • Bilgi denilen soyut bir kavram mıdır? Yoksa insana yaşamında izleyeceği yolu seçmesinde yardımcı olacak dayanak mı?
    Felsefe sadece düşünsel bir merakın doyumu mu yoksa insanoğlunun çıkarları ve gereksinimlerine dönük bilinçli bir yaşam arayışı mı?
    Felsefe şüphe, düşünme ve gerçeği arayış değilse boş inanç ve kavramlar mıdır?
    Felsefe bilgiyle değerlendirmenin, duygusal olanla akılcı olanın karışımı mı yoksa sadece bireysel varoluş sorununu ele alan ve insanın küçük egosunu tatmin eden bir duygu arayışı mı?
    Felsefe tanrının yasalarının incelenmesi mi yoksa bu yasaları ve ilişkileri sorgulamanın ve değiştirebilmenin adı mı?
    Felsefe dünya içindeki çatışmaları ve içindeki çelişkileri aklama mıdır yoksa insanla doğanın savaşının incelenmesi mi?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: 10ur

    soruyu benim yazıma atfettiğiniz ve benim yazmın da konusu deizm oldğu için bu çerçevede cevapladım.

    Felsefe tarihi boyunca bilginin kaynağıyla ilgili dört temel görüş ortaya çıkmıştır.
    Bu görüşler :
    Rasyonalizm (Akılcılık): Bilgi kaynağında aklın ve düşüncenin olduğunu savunan akımdır.
    Emprizm(Deneycilik): Bilginin kaynagında algıların, duyuların , deneylerin ve gözlemlerin bulunduğunu savunan akımdır.
    Kritisizm (Eleştiricilik): Bilginin kaynagında aklın ve deneyin bir arada bulunduğunu savunan akımdır.
    Entüisyonizm (Sezgicilik): Bilgielde etmede aklın ve deneyin yetersiz olduğu insanın sadece sezgi aracılığıyla bilgi elde edebileceği savunulan akımlardır.



    siz deizmi bilgisel bir kaynak olarak mı görüyorsunuz yoksa inançsal / düşünsel bir kaynak olarak mı ?

    yani deizm de öne sürülen düşünceler sizin için anlamlı ise düşünsel kaynak, deizmin ortaya koyduğu bilimsel öğerleden elde edilen netice bilgisel kaynak olarak değerlendirebilirsiniz ...




    İçinde Yaradanın geçtiği hiçbir düşünceyi/dini bilimsel olarak ispatlayamayız, ancak deizm diğerlerinden farklı olarak Yaradan kavramı dışında etrafındaki herşeyin bilimsel bir açıklamaya dayandırır. Mucizeleri kabul etmez!!




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.