Şimdi Ara

Felsefe nasıl doğdu?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
0
Favori
252
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • felsefe nasıl doğdu, düşünceleriniz nelerdir?




  • İnsanlarda felsefe yapma potansiyeli hep vardı; bu eski kadim mitolojilerdeki rasyonel-mantıklı olma çabasından anlaşılabiliyor. Yeryüzü doğuran, sıcacık bir anaydı; gökyüzü ise dölleyen, zaman zaman kızgın bir baba. Tüm varlık mantıken yokluktan gelemezdi haliyle bir ilksel madde (chaos) gerekliydi ve mitoloji böylesi maddeler veya kaynaklar dahil etti. Normatif etik ve erdem etiği gibi felsefi alanlar da iyilik ve kötülük, tanrısal olan ve tanrısal olmayan gibi konseptler temelinde zımni olarak kurulmuştu. Tartışma ve kavgaya dayalı kentli kültürlerde özellikle belirli otoriteler arasında ciddi spekülasyon ve çatışma konusuydular. Ancak, insan ile doğa birbirine karışmıştı. M.Ö. 6.yüzyılda Ege'deki kozmopolit Miletos kentinin yerlisi bir grup eski Yunan şahıs insan ile doğayı ayırt ederek doğayı doğayla izah etmeyi başardı. Thales ve Anaksimandros insan dünyasının doğaya yansıtılmış hali olan tanrılardan ve geleneksel inanç sistemlerinden bağımsız olarak akıl (logos) yoluyla, teori geliştirme ve geometri yoluyla bilgi toplanabileceğini ve bu bilginin mantıklı bir düzlem üzerinde eleştirilebileceğini keşfetti. Bu Miletos "okulunun" aksiyomlarından tam anlamıyla ontoloji (varlıkbilim) faaliyeti, ontolojiden de felsefe doğdu. Felsefe önce İyonya'ya yayıldı; ardından Yunan camiasında büyük ses getiren İyon felsefe geleneği diğer felsefi geleneklerin (Eleacı, atomist, akademik, peripatetik geleneklerin) türemesine yol açtı. Genel olarak akademik literatür ve felsefeyi tarihsel olarak ele almış Aristoteles felsefeyi Thales ile başlatıyor. Bu tabii ki akli felsefenin (logos) başlangıcı, "sezgisel ermişlik felsefesi" ve kısmi felsefi spekülasyonlar muhtemelen bilinmeyen bir fi tarihine kadar gidiyordur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    İnsanlarda felsefe yapma potansiyeli hep vardı; bu eski kadim mitolojilerdeki rasyonel-mantıklı olma çabasından anlaşılabiliyor. Yeryüzü doğuran, sıcacık bir anaydı; gökyüzü ise dölleyen, zaman zaman kızgın bir baba. Tüm varlık mantıken yokluktan gelemezdi haliyle bir ilksel madde (chaos) gerekliydi ve mitoloji böylesi maddeler veya kaynaklar dahil etti. Normatif etik ve erdem etiği gibi felsefi alanlar da iyilik ve kötülük, tanrısal olan ve tanrısal olmayan gibi konseptler temelinde zımni olarak kurulmuştu. Tartışma ve kavgaya dayalı kentli kültürlerde özellikle belirli otoriteler arasında ciddi spekülasyon ve çatışma konusuydular. Ancak, insan ile doğa birbirine karışmıştı. M.Ö. 6.yüzyılda Ege'deki kozmopolit Miletos kentinin yerlisi bir grup eski Yunan şahıs insan ile doğayı ayırt ederek doğayı doğayla izah etmeyi başardı. Thales ve Anaksimandros insan dünyasının doğaya yansıtılmış hali olan tanrılardan ve geleneksel inanç sistemlerinden bağımsız olarak akıl (logos) yoluyla, teori geliştirme ve geometri yoluyla bilgi toplanabileceğini ve bu bilginin mantıklı bir düzlem üzerinde eleştirilebileceğini keşfetti. Bu Miletos "okulunun" aksiyomlarından tam anlamıyla ontoloji (varlıkbilim) faaliyeti, ontolojiden de felsefe doğdu. Felsefe önce İyonya'ya yayıldı; ardından Yunan camiasında büyük ses getiren İyon felsefe geleneği diğer felsefi geleneklerin (Eleacı, atomist, akademik, peripatetik geleneklerin) türemesine yol açtı. Genel olarak akademik literatür ve felsefeyi tarihsel olarak ele almış Aristoteles felsefeyi Thales ile başlatıyor. Bu tabii ki akli felsefenin (logos) başlangıcı, "sezgisel ermişlik felsefesi" ve kısmi felsefi spekülasyonlar muhtemelen bilinmeyen bir fi tarihine kadar gidiyordur.

    Refah içinde yaşamanın'da net bi avantajı olduğunu düşünüyormusunuz hocam miletos zaten bilirsiniz , nehirlerinden bal akıcak duruma gelmişti, İhtiyaçlar hiyerarşisi gibi karnı doyan ihtiyaçlarını karşılayan , Düşünmeye başladı. Birde yazılı sisteme geçiş sağlam avantajları olmuş yünan coğrafyasının, Yoksa şuan o isimler yerine o dönem yaşayan başka düşünürleride biliyo olabilirdik. Bu konuda düşünceleriniz nedir ?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-BB39D0135 -- 18 Haziran 2021; 12:46:40 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-BB39D0135

    Refah içinde yaşamanın'da net bi avantajı olduğunu düşünüyormusunuz hocam miletos zaten bilirsiniz , nehirlerinden bal akıcak duruma gelmişti, İhtiyaçlar hiyerarşisi gibi karnı doyan ihtiyaçlarını karşılayan , Düşünmeye başladı. Birde yazılı sisteme geçiş sağlam avantajları olmuş yünan coğrafyasının, Yoksa şuan o isimler yerine o dönem yaşayan başka düşünürleride biliyo olabilirdik. Bu konuda düşünceleriniz nedir ?



    Alıntıları Göster

    Elbette refahla çok alakalı. Miletoslu filozoflar köleleri olan, ticaret yapıp koloniler kuran ve diplomatik görevlere çıkan mal mülk sahibi soylu kimselerdi. Onlar entelektüel faaliyette bulunup matematiksel hesaplamalar yaparken her işlerine koşturan köleleri vardı. Bir yandan Miletos limanına ve pazarına her türden insan geliyordu ve beraberlerinde astronomik ve tabiat bilimsel araştırmalarda kullanılabilecek aletlerin bulunabileceği büyük bir ticari artı değerin yanında çok sayıda fikir ve bilgi getiriyorlardı. Bir de Miletoslu filozoflar Yunan İyon dünyasında nesir (düz) yazımın geliştiği bir çağda ortaya çıktılar ve kendileri de ilk nesir yazanlardan oldular; bu gelişme Yunan literatürüne çok sağlam bir temel attı. Yunan, Fars, Çin, Hint, Mezopotamya tarihin en eski ve dayanıklı literatürlerine sahipler. Şüphesiz ki içlerinde en sistematik olanı da teorik bilimleri (theoria) icat etmiş bulunan eski Yunan. Miletos'la veya genel olarak İyonya'yla ilgili başka bir faktör de çevre. Herodot İyonya için dünyanın en güzel iklim çehresi buradadır der. Bilim ve felsefenin gelişebileceği zengin bir çevre + refah vardı.

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Konuda yazılanlara katılıyorum. Ayrıca refah da büyük faktör elbette. Hayat idamesi tam ve sıkıntısız olan insanların faaliyetidir felsefe. Yine de Antik Yunan ünik bir kültürü temsil etmesiyle felsefeyi neden içinden çıkardığını daha iyi anlatıyor.


    Müreffeh pek çok toplumda hayatın, doğanın ve insanın izahatı dinler ve dogmalarla yapılmıştır. Kolonyal pek çok devlet ya da Pers uygarlığı gibi kuvvetli merkezlerden idare edilen güçlü imparatorluklar genellikle izah etme işini dinlere ve geleneklere bırakmıştır. Oysa Antik Yunan kuruluşundan itibaren şehir devletleri arasındaki iç rekabetin, çok tanrılı dinin etkisiyle ilahi güçlerin rekabetinin etkisinde şekillenmiş görece plüralist ve süregelen rekabet olgusu yüzünden dogmalardan nispeten uzak kalmış bir kültür.


    Antik Yunan'ın siyasi yapılanması içerisinde mutlak bir egemen yok. Bağımsız şehir devletleri sürekli bi çekişme halinde. Almanca bilmediğim için aktarılan kadar biliyorum fakat anladığım kadarıyla Ekrem Akurgal Orient und Okzident'te buraya dikkat çekiyor. Yunan medeniyetindeki siyasi ve ekonomik yapılanma merkezden idare edilen güçlü ve iradeli bir devleti değil, aynı medeniyet altında sürekli çekişen şehir devletlerine işaret ediyor. Dolayısıyla Akurgal'a göre bu rekabet olgusu gelişimi ve dogmalardan uzak olmayı beraberinde getiriyor. Kitabın İngilizcesini aradım fakat onu da bulamadım. Bulabilirseniz Akurgal'ın Orient und Okzident'i medeniyet olgusundaki doğu ve batı ayrımını izah ediyor ve felsefenin nasıl bir toplamda filizleneceğini işaret ediyor.





  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.