Şimdi Ara

Evrenin En Büyük Haritası Oluşturuldu

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
14
Cevap
0
Favori
525
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
2 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Gök bilimcilerden oluşan uluslararası bir ekip, şimdiye kadar hazırlanan evrenin en büyük haritalarından birini kuasarları kullanarak oluşturmayı başardı.


    Kütle ve boyut olarak büyük olan birçok gök cismi, güçlü yer çekimi sayesinde çekilen materyallerin etrafında döndüğü ve çevresinde bir halka ya da kabarcıklar oluşturduğu disklere sahiptir. Kuasar ise, gaz halinde bir diskle çevrili süper kütleli bir kara deliktir.

    Süper kütleli kara deliklerin etrafında gaz diskinin oluşması üzerine, merkezdeki kara deliğin çekim gücünü de eklediğimizde diskin aşırı hızlı dönerek ısınması, kuasarları son derece parlak bir spot haline getirir. Kuasarların aşırı parlak olmaları ve evrenin her yerinden görünebilmeleri, evrenin haritasını çıkarmada bize fazlasıyla yardımcı olabileceklerini gösteriyor.

    Çin Ulusal Astronomi Gözlemevi’nden (NAOC) Gongbo Zhao’ya göre, gözlemlenen birçok kuasar aslında o kadar uzaktadır ki, evrenin üç ile yedi milyar yaş arasındayken, yani dünyanın bile var olmasından çok önceki ışıklarını görebiliyoruz.

    Deney, New Mexico'daki Sloan Dijital Gökyüzü Araştırması’na (SDSS) bağlı olan ve şimdiye kadar 147,000'den fazla kuasarın konumunu saptayan ‘Sloan Foundation’ teleskobunun, Genişletilmiş Baryon Salınım Spektroskopik Araştırması’nın (eBOSS) bir parçası olarak kullanılmasıyla yapıldı. Gök bilimciler kuasarları bulduklarında, onları Baryon Akustik Salınımları (BAO) verilerine dayanarak tarihsel olarak sınıflandırdılar.

    Evrenin En Büyük Haritası Oluşturuldu

    (Görsel 1)

    Araştırmaya katılan ve Paris-Saclay Üniversitesi'nden doktora öğrencisi olan Pauline Zarrouk, kısa mesafeler için metrenin ve şehirler arası uzaklıklar için kilometreler veya millerin kullanılması gibi, kozmolojide galaksiler ile kuasarlar arası mesafeler için BAOnun kullanıldığını belirtiyor. Kuasar aktivitelerinin erken evrende daha yoğun olduğundan dolayı araştırma ekibi, yıldızların uzak köşelerini eşleştirmek için BAOlarla Kuasar yerleşimini çapraz referansladı.

    Laboratoire De Physique Nucleaire Et De Hautes Energies’de (LPNHE) araştırmacı ve deneyin yöneticilerinden Hector Gil-Marin, araştırma sonucunun Einstein'ın genel görelilik kuramıyla tutarlı olduğunu ve bir dizi kozmolojik mesafeyi kapsayan BAO ölçümlerinin hepsinin aynı şeyi, yani bu basit modelin bütün gözlem ile uyuştuğunu belirtiyor.

    "Yer çekiminin nasıl işlediğini kavrayabilmemize rağmen hala her şeyi anlamış değiliz. Örneğin, Karanlık Enerji'nin ne olduğu sorusu var. Alternatif olgularla değil, evren anlayışımızı geliştirmemize yardımcı olan eBOSS araştırmaları gibi bilimsel gerçekler ile evreni daha iyi tanımak istiyoruz.’’ Will Percival; EBOSS baş bilim insanı ve Portsmouth Üniversitesi'nden Will Percival'daki Kozmoloji Profesörü.
    kaynak:https://www.fizikist.com/evrenin-en-buyuk-haritasi-olusturuldu/







  • "Görünen evrenin" deseler daha doğru olacakmış...
  • Evren ne kadar ürkütücü ve muhteşem..

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Hocam gözlemlenemeyen evren hakkında ne düşünüyorsun?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gandalff

    Hocam gözlemlenemeyen evren hakkında ne düşünüyorsun?

    Ne düşünmeliyim açıkçası bilmiyorum. Daha doğrusu Big bang kozmolojisinin tanımladığı şekline inanıyorum. Biliyorsundur, evrenin bir görünür bir de görünmez bölgesi olduğu fikri Hubble sabitinden gelir. Hubble galaksi gözlemleri ve hesaplamaları sonucu galaksilerin bizden uzaklıkları ile kızıla kaymaları arasında bir korelasyon buldu. Buna göre bizden 2 kat uzak galaksiler 2 kat daha fazla kızıla kayan ışığa, 4 kat uzakta olanlar da 4 kat daha fazla kızıla kayan ışığa sahipti.. Uzaklık 2 katına çıktıkça, kızıla kayma da 2 kat artıyordu. Aslında yanlış söyledim, tersi olacak, yani kızıla kayma 2 katına çıkınca uzaklık da 2 katına çıkıyor. Buradan cihetle Hubble sabiti denilen ve evrenin genişleme hızını veren sabiti buldu. Bu sabit günümüzde megaparsek başına 72 km/saniye. Yani evrenin her 3,26 ışık yılı boyutundaki uzay saniyede 72 km hızla genişliyor. Bu rakam geçmişte farklıydı, o nedenle hesabı biraz karışık olmakla birlikte, 14 milyar ışık yılı uzaklıktan sonra evrenin genişleme hızı - BİZE GÖRE - ışık hızını aşıyor. Demek ki bundan daha uzaktaki cisimleri göremiyoruz, göremeyeceğiz çünkü ışıkları biza asla ulaşamayacak. Bununla birlikte görünür evrenin yarıçapı 14 milyar ışık yılı değil, kabaca 41-42 milyar ışık yılıdır. Bunun bir nedeni Hubble sabitinin zaman içinde değişiyor oluşu, diğer nedeni ise 14 milyar yıl yarı çaplı Hubble küresinin dışına çıktığı halde ışığı hala bize gelen (geçmişte bize 14 milyar yıldan daha yakınlardı) galaksileri görüyor olmamızdır.

    Özetle, Big Bang kuramına göre görünür evren yaklaşık 93 milyar ışık yılı çapında olmalı. Bunun ötesine görünmez evren diyoruz.

    Peki ötesinde ne var? Yine kurama göre gördüğümüz kozmik yapılar oralarda da aynı örüntü içinde devam ediyor. Galaksiler, galaksi kümeleri, hidrojen toz bulutları vb.

    Peki evren sonsuz büyüklükte mi? Big Bang’e göre bir başlangıç olduğuna göre sonlu olması gerekiyor, sonlu ama sınırsız...

    Yani git git bir sınıra, bir bitişe varmıyorsun. Bu nedenle “evrende sana en uzak yer ensendir” denir.

    Big Bang böyle diyor. Her ne kadar karşıtları her geçem gün sayıca artsa da kozmolojide yaygın kabul gören kuram bu. Bize de, bilime inanıyorsak, kabul etmek düşer.

    Bir de Big Bang kuramından soyutlanan Multiverse kuramı var. Bu, Big Bang’i de kapsayan bir üst kuram ve Big Bang’in hemen sonrasında başlayan şişmenin durmayıp devam ettiğini, bunun sonsuza kadar süreceğini ve bizimkisi gibi ( ama çoğu ölü) sayısız evren bölgesi oluşturacağını söylüyor. Bu kuramın arkasında elbette güçlü bir matematik var ama her zaman matematik=gerçeklik olmuyor, istisnalar var. Tabii bu kurama göre bizim evrenimiz bu sayısız evrenlerin ilki olmayabilir.

    Bir de paralel evrenler diye bir kuram var. Bu kuramın akademik detaylarına hakim değilim, Bildiğim kadarıyla birbirinden geniş uzay bölgeleriyle ayrılmış bizim gibi sayısız evren var. Bu, şu demek: Senden, benden sonsuz tane var. Her biri aynı hayatı veya farklı hayatları yaşıyor ama birbirimizden habersiziz. Eşanlı ve farklı zaman dilimlerinde sonsuz kopya... Ürkütücü! Sanırım bu kuramın çok da sağlam bir altyapısı yok. Bilemiyorum, açıkçası araştırmadım.

    Sonuç olarak; gördüğümüz evrenle sınırlı değiliz. Bunun üstüne bir şey düşünüyor muyum? Hayır pek düşünmüyorum. Düşünsem ne olacak, mutlak gerçekliğe erişebilecek miyim?




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Uzun süredir merak ettiğim bir konuydu. Bu aydınlatıcı ve güzel yanıt için minnettarım.

    14 milyar ışık yılı uzaklıktan sonra evrenin genişleme hızı - BİZE GÖRE - ışık hızını aşıyor.
    Buradaki 'bize göre' ibaresi, çok kritik bir yorum olmuş. Farklı bir bakış açısı kattı bana.

    Big Bang’e göre bir başlangıç olduğuna göre sonlu olması gerekiyor
    Zamanın Big Bang ile başladığı söyleniyor. Zamanı, hareketi ölçmek/yorumlamak üzere, insan tarafından icat edilmiş bir kelime olarak anlıyorum ben. Eğer bu yaklaşım bir hata değilse, Big Bang'den önceki varlık bütünü için bir hareketin (yani zamanın) yokluğu, söz konusu değilmiş gibi geliyor. Başladığı söylenen zamanla, kastedilen şey acaba bir görelilik midir? Öyleyse başlangıç ve son, varlıkta süzülen kütlelerin girdiği biçimlere yönelik, iki ayrı yorumdan ibarettir denebilir mi?

    Ayrıca evrenin sonluyken, yani etrafı bir hiçlikçe çevriliyken, yine bu hiçliğe doğru genişlemesi bir çelişki olmaz mı hocam? Belki yanılıyorum ama genişleme, farklı bir katmansal olgu gibi geliyor bana. Bilimsel bulgulara katılıyorum, ama genişlemeyle açıklanan şeyi tam kavrayamıyorum.

    Bir de "Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok." deniyor. Bu söz her ne kadar tutarlı gözükse de, "yok" kelimesi kafa karıştırıyor çünkü yok diye bir şey olmamasına karşın, karanlık bir hava boşluğu gibi tasavvur ediliyor zihinde. Bu da anlamayı hayli güçleştiren bir şey. Sanki "yokluk" kelimesinin geçmediği ifadeler, kavrayışımıza vurulan zincirleri kırabilir. "Ölümden sonra bir şey yoktan ziyade, yalnızca ölümden öncesi var." gibi düşünerek o ifadeyi mesela.

    Yine aynı şekilde mekan dışı denen şey, "olmayan bir yokluk" olacağı için, "Mekanın dışı yokluktur değil de, sadece mekan vardır." gibisinden bir yakaşım gerekiyor sanki. Bu durumda da her şey "sonsuz ve sınırsız"laşıyor. Tüm bunların ışığında tutarlı bir evren imgesi oluşturmakta çok zorlanıyorum. Senin gözünde bu bütüne dair tutarlı bir resim varsa paylaşır mısın hocam Ne etrafın bir hiçlik duvarıyla örülü olması ne de devamlı olarak daha ileri gidilebilmesi durumu siniyor içime.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-73A8A7D1E -- 7 Haziran 2017; 6:24:30 >




  • konuda bahsedılen ışık hızı, ışık yılı mılyarlarca ışık yılı gıbı bız ınsanoğlunu zorlayan ölçüler mevcut, ve arkasında bıraktığı bılınmezlıkler denızı evrenle alakalı.

    aynı ölçüleri mesafelerı ve soruları şimdi bir karıncaya indirgeyerek düşünün vaziyeti.

    hatta dilerseniz bir mikroba,virüse,tek hücreliye indirgeyin aynı mesafe ve soruları.

    yada tamtersı yapıp skalayı, yukarı çıtaya yukseltın. misal samanyolu galaksısınden daha buyuk bır varlık ıcın. bılemıyoruz, belkıde bızler bılmedıgımız bır eko sıstemın karıncaları,vıruslerı yada tek hucrelılerıyız başka varlıklar için. Onlar içinde mılyarlarca ışık yılı sureler vs gayet sıradan ; bıze nasıl metreler sıradan ıse.

    Mevcut yontem,kuram ve teknolojı ıle bu sınırları ınsanoğlunun daha fazla zorlayamayacagı kanısındayım, zıra alınan mesafeler heyecan verıcı olsa da kucuk ve yetersız.Cıddı anlamda bır yenılık şart cevapsız soru sayısını azaltmaya.Umutsuz degılım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Dopamine. -- 7 Haziran 2017; 16:44:26 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: gandalff

    Uzun süredir merak ettiğim bir konuydu. Bu aydınlatıcı ve güzel yanıt için minnettarım.

    14 milyar ışık yılı uzaklıktan sonra evrenin genişleme hızı - BİZE GÖRE - ışık hızını aşıyor.
    Buradaki 'bize göre' ibaresi, çok kritik bir yorum olmuş. Farklı bir bakış açısı kattı bana.

    Big Bang’e göre bir başlangıç olduğuna göre sonlu olması gerekiyor
    Zamanın Big Bang ile başladığı söyleniyor. Zamanı, hareketi ölçmek/yorumlamak üzere, insan tarafından icat edilmiş bir kelime olarak anlıyorum ben. Eğer bu yaklaşım bir hata değilse, Big Bang'den önceki varlık bütünü için bir hareketin (yani zamanın) yokluğu, söz konusu değilmiş gibi geliyor. Başladığı söylenen zamanla, kastedilen şey acaba bir görelilik midir? Öyleyse başlangıç ve son, varlıkta süzülen kütlelerin girdiği biçimlere yönelik, iki ayrı yorumdan ibarettir denebilir mi?

    Ayrıca evrenin sonluyken, yani etrafı bir hiçlikçe çevriliyken, yine bu hiçliğe doğru genişlemesi bir çelişki olmaz mı hocam? Belki yanılıyorum ama genişleme, farklı bir katmansal olgu gibi geliyor bana. Bilimsel bulgulara katılıyorum, ama genişlemeyle açıklanan şeyi tam kavrayamıyorum.

    Bir de "Ölüm varken ben yokum, ben varken ölüm yok." deniyor. Bu söz her ne kadar tutarlı gözükse de, "yok" kelimesi kafa karıştırıyor çünkü yok diye bir şey olmamasına karşın, karanlık bir hava boşluğu gibi tasavvur ediliyor zihinde. Bu da anlamayı hayli güçleştiren bir şey. Sanki "yokluk" kelimesinin geçmediği ifadeler, kavrayışımıza vurulan zincirleri kırabilir. "Ölümden sonra bir şey yoktan ziyade, yalnızca ölümden öncesi var." gibi düşünerek o ifadeyi mesela.

    Yine aynı şekilde mekan dışı denen şey, "olmayan bir yokluk" olacağı için, "Mekanın dışı yokluktur değil de, sadece mekan vardır." gibisinden bir yakaşım gerekiyor sanki. Bu durumda da her şey "sonsuz ve sınırsız"laşıyor. Tüm bunların ışığında tutarlı bir evren imgesi oluşturmakta çok zorlanıyorum. Senin gözünde bu bütüne dair tutarlı bir resim varsa paylaşır mısın hocam Ne etrafın bir hiçlik duvarıyla örülü olması ne de devamlı olarak daha ileri gidilebilmesi durumu siniyor içime.

    Biraz (belki daha fazla) felsefenin alanına girmişsin hocam ama bilim dairsinde kalmaya çalışarak görüşlerimi paylaşayım:

    Evet, Hubble küresinin (dışında kalan cisimleri göremediğin küresel uzay hacmi) yarıçapı kabaca 14 milyar ışık yılı ve bu küresinin merkezinde sen varsın! O nedenle uzaydaki her koordinatın kendine ait bir Hubble küresi vardır ve hepsinin yarıçapı aynıdır.

    Zaman kavramı benim için de sorunlu. İster kuantize bir yapıda olsun, ister kesintisiz olsun, zamanın en azından mutlak olmadığından bilim emin. Bunu ölçebiliyorlar ve kanıtını her an deneyimliyoruz. Yeryüzündeki saatler ile GPS uydularındaki saatler farklı hızda akıyor! O yüzden GPS uydularındaki sezyum saatleri her gün yeniden ayarlanıyor! Einstein bu konuda haklı. Ama sıkıntı şurada: Zaman dışındaki gözlemciye göre farklı hızda akıyor. İçindeki bunu anlayamıyor. Yani aynı Hubble küresinde olduğu gibi göreceli bir durum söz konusu. Aslında 14 milyar ışık yılı ötede uzay ışık hızıyla genişlemiyor. Oraya gidip uzayın şişme hızını ölçsek yine 72 km/s/mpsec buluruz. Oradan bizim dünyamıza bakan biri de dünyamızın ışık hızıyla şişen bir uzayın içinde olduğunu sanır ama hayır, 72 kms/mpsec hızla şişen bir uzayın içindeyiz. Niye uzattım? Zaman duruyor deniyor ya, aslında zaman içindekine göre durmuyor, dışındakine göre duruyor. Öyle olmasa kara deliğin olay ufkundan içeriye hiç bir şey giremezdi. Lakin girdiğini biliyoruz çünkü karadelikler madde yutup kütle kazanıyor. Zamanın Einstein’in tanımladığı gibi uzamla iç içe olduğundan eminim. Zaman ve uzam farklı şeyler değiller. Aşağı-yukarı, sağa-sola, öne-arkaya boyutlarına bir de geçmişe-şimdi-geleceğe boyutu eşlik ediyor. 3-boyutlu koordinatlar evrenimizde lokal ölçekte anlamlı. Ölçek evren boyutuna çıktı mı anlamını yitiriyor.

    Zamanı az çok tanımlayabiliyoruz ama hala aslında ne olduğunu bilmiyoruz. Aslına bakarsan hacim denilen şeyin ne olduğunu dahi bilmiyoruz. El yordamıyla hacim ve zamanı seziyoruz, matematikle tanımlıyoruz ama nedir bilmiyoruz.

    Şahsi görüşümü sorarsan, hiçlik diye bir şey olmadığını, hep varlık olduğunu, hiçlik denen şeyi bizim varlıktan soyutladığımızı düşünüyorum. Hiçliği varlığın yokluğu olarak görüyoruz ama bana kalırsa hiçlik diye bir şey hiç olmadı. Olan şey, varlık hep var ve sürekli tekamül ediyor, o şekilden bu şekile giriyor. Başlangıç sandığımız şeyler varlığın faz geçişleri. Varlığın muhtemelen sonsuz şekli var ve her şekilden diğerine bir faz geçişiyle (mesela Big Bang) geçiyor. Varlığa dahil olan uzay ve zaman hep var ve varlığın madde/enerji formuyla etkileşime girdiğinde eğiliyor, bükülüyor, yavaşlıyor vb.

    Kişisel olarak ben böyle düşünüyorum.

    Peki bu varlığı nasıl tanımlamak istersin? İşte orası felsefeye giriyor, o yüzden burada kesiyorum.

    Evren hiçliğin içinde nasıl genişliyor? Bunlar hep benim de aklıma takılan sorular ve bilim maalesef çok da tatmin edici bir cevap vermiyor. Bilimin cevabı evren içerden neredeyse sonsuz büyük dışardan ise sıfır hacimli. Aslında olmayan bir şeyin içinde büyüyemezsin, genişleyemezsin. Söylemek istedikleri evrenin kendi içine genişlediği. Evren kendi içine doğru genişliyor. Yani evren kendi varlık hacmini yaratıyor ve o hacmin içine genişliyor.

    Şimdi mecburen biraz felsefenin alanına gireceğiz...

    Bense şöyle düşünmek isterim: Uzay sonsuz bir vakum (boşluk ya da hiçlik değil, bir varlık) ve zamanla birlikte enerjinin bir bileşeni. Enerji hep var ve zaman ona bağlı olarak akıyor (yavaşlıyor, duruyor gibi oluyor, yeniden başlıyor vb.). Uzay da enerjinin devinimine göre şekil alıyor. Enerjinin devinimi dediğimiz şey de zaman. Uzay+zaman+enerji+madde aslında hepsi aynı şeyin görüngüleri.

    O aynı şey nedir?

    Bilmiyorum!..




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Hocam sağol, ilk yazdığından beri tekrar tekrar bakıyorum bu yazıya.

    quote:

    Hiçliği varlığın yokluğu olarak görüyoruz ama bana kalırsa hiçlik diye bir şey hiç olmadı. Olan şey, varlık hep var ve sürekli tekamül ediyor, o şekilden bu şekile giriyor. Başlangıç sandığımız şeyler varlığın faz geçişleri.

    Bu konuda tamamen aynı fikirdeyim seninle. Ara ara içimden "varlık nasıl hep var?" diye sormak geliyor ama hiçte anlamlı bir soru gibi gözükmüyor bu. Muhtemelen yanıtı da sadece bir: "işte böyle."den ibaret :(

    quote:

    evren içerden neredeyse sonsuz büyük dışardan ise sıfır hacimli.

    "Dışarısı" bir görüşü anlamak üzere yapılan, gerçekliğe dayanmayan bir soyutlama öyle değil mi? Bir de içeriden sonsuz olmakla, neredeyse sonsuz olmak arasındaki fark önemli midir sence? Evrenin bir dışı varsa bile sanki o da bir katmandır gibi. Ki bu durumda o da bir varlık , yani evrenin kendisi oluyor zaten. Muhtemelen insan aklının almadığı tek şey, evrenin git git bitmiyor olması fikri. Ki bitiyor da olsa, bu sefer nasıl bittiği sorunu çıkacak açığa :( Bir yandan her şey her şeye dönüştüğünden enerji kaybı olmayan kapalı bir sistem gibi, diğer yandan bu kapalılık, sonsuzlukla çelişir görünümde..

    Son paragraftaki vakum örneği çok önemliydi bence. Hareket, varlık ve hacim bütününün müthiş bir sembolizasyonu bu. Teşekkür ediyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-73A8A7D1E -- 9 Haziran 2017; 0:30:4 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: gandalff

    Hocam sağol, ilk yazdığından beri tekrar tekrar bakıyorum bu yazıya.

    quote:

    Hiçliği varlığın yokluğu olarak görüyoruz ama bana kalırsa hiçlik diye bir şey hiç olmadı. Olan şey, varlık hep var ve sürekli tekamül ediyor, o şekilden bu şekile giriyor. Başlangıç sandığımız şeyler varlığın faz geçişleri.

    Bu konuda tamamen aynı fikirdeyim seninle. Ara ara içimden "varlık nasıl hep var?" diye sormak geliyor ama hiçte anlamlı bir soru gibi gözükmüyor bu. Muhtemelen yanıtı da sadece bir: "işte böyle."den ibaret :(

    quote:

    evren içerden neredeyse sonsuz büyük dışardan ise sıfır hacimli.

    "Dışarısı" bir görüşü anlamak üzere yapılan, gerçekliğe dayanmayan bir soyutlama öyle değil mi? Bir de içeriden sonsuz olmakla, neredeyse sonsuz olmak arasındaki fark önemli midir sence? Evrenin bir dışı varsa bile sanki o da bir katmandır gibi. Ki bu durumda o da bir varlık , yani evrenin kendisi oluyor zaten. Muhtemelen insan aklının almadığı tek şey, evrenin git git bitmiyor olması fikri. Ki bitiyor da olsa, bu sefer nasıl bittiği sorunu çıkacak açığa :( Bir yandan her şey her şeye dönüştüğünden enerji kaybı olmayan kapalı bir sistem gibi, diğer yandan bu kapalılık, sonsuzlukla çelişir görünümde..

    Son paragraftaki vakum örneği çok önemliydi bence. Hareket, varlık ve hacim bütününün müthiş bir sembolizasyonu bu. Teşekkür ediyorum.


    <<Bu konuda tamamen aynı fikirdeyim seninle. Ara ara içimden "varlık nasıl hep var?" diye sormak geliyor ama hiçte anlamlı bir soru gibi gözükmüyor bu. Muhtemelen yanıtı da sadece bir: "işte böyle."den ibaret >>

    “Varlık nasıl hep var?” sorusu kaçınılmaz ama hiçlikten varlık çıkartmaktansa, varlığı sonsuzluğa hapsetmek daha mantıklı ve makul geliyor bana. Aslında bu anlamda aklımıza gelen her varsayım sorunlu, buna “varlık hep vardı” varsayımı da dahil. Ben burada Occom’ın usturasını kullanmayı tercih ediyor ve içlerinde en yalın, en az komplike görüneni tercih ediyorum. O da bana göre “varlık hep vardı” seçeneği...


    <<"Dışarısı" bir görüşü anlamak üzere yapılan, gerçekliğe dayanmayan bir soyutlama öyle değil mi?>>


    Aynen dediğin gibi, tümüyle bir soyutlama. Aslında dışarısı diye bir yer yok. Var olan her şey evrene dahil. Dışarısı diye bir yer varsa o da evrene dahil. Burada evrenin dar anlamıyla geniş anlamı arasında ayrım yapmak gerekiyor. Evren kozmolojik açıdan var olan her şeydir. Dışarıdan sıfır hacimli diyerek aslında herhangi bir şeyin içine genişlemediğine vurgu yapılmak isteniyor. Bu tanım bana ait değil, ben de ödünç alıp kullandım. Fizikçiler “dışarısı diye bir yer yok” demek yerine böyle alafortanfonik tanımları nedense daha çok tercih ediyorlar.


    <<içeriden sonsuz olmakla, neredeyse sonsuz olmak arasındaki fark önemli midir sence?>>


    Hayır. Bu da yine yukarıdakine benzer bir kelime oyunu sadece. Amaç, evrenin devasa, akıl dışı büyüklüğüne vurgu yapmak. Var olan en büyük şey olan sonsuzlukla yan yana koyarak, teoride sonlu olmakla birlikte her türlü pratik açıdan sonsuz olduğunu varsaymanın doğru bir tutum olacağını göstermek üzere yapıyorlar bunu. Gerçekten de öyledir. Evren teoride sonludur belki ama pratikte asla keşfedemeyeceğimiz büyüklüktedir. Düşünsene gördüğümüz evrenin çapı 93 milyar ışık yılı hesaplanıyor. Işık hızının %50’sine ulaşsak dahi neredeyse 100 milyar yıllık bir yolculukla görünür evrenin sınırına ulaşacağız (evrenin yaşı 13,7 milyar yıl bu arada) ve evet, oraya vardığımızda evren hala bitmiş olmayacak! Evrenin sonu diye bir yer olsa dahi, evren sürekli genişlediği için oraya varmak asla mümkün olmayacak.

    Evren sonlu. Sonlu ama bir sınırı yok. Bunu Packman oyunu ile benzerlik kurarak anlatıyorlar. Nasıl Packman ekranın bir kenarından kaybolduğunda aniden karşı kenarında beliriyorsa, “evren de bunun 3 boyutlusu işte” diyorlar gözümüzde canlandırabilmek için. Bu durum tümüyle evrenin geomotrisi ile ilgili. Evren kendi üstüne kapalı durumda. Fiziki bir sınır yok ama şimdi yola çıksak ve hep aynı doğrultuda hiç durmadan yol alsak, nihayetinde varacağımız yer başladığımız yer olurdu. Tabii bunu yapamayız ama hayal etmemize bir engel yok.

    Packman 4 yüzlü 2 boyutlu bir evrende yaşayan sanal bir varlık. Bazı fizikçilere göre evren 10 yönelimli öklid 3 manifoldu şeklinde. Bu bir matematik tanımlama. Anlamak için torus nesnelerine aşina olmak gerekiyor. Bir nevi 10 yüzlü ve 3 boyutlu bir küp gibi düşünebilirsin bunu.

    Evren sonsuzsa kapalı bir sistem olamaz ve entropi artamaz. Sonluysa kapalı bir sistemdir ve entropi artmaktadır. Entropinin sonlu bir sistemde sabit tutulabileceği ya da azaltılabileceği iddiası var. Bunun için evrenin sürekli genişlemesi yeterli. Evren genişledikçe birim hacme düşen entropi miktarı aynı kalacak ya da azalacaktır. Lokal entropi artışları olabilir ama toplamda entropi artmaz.

    Benzer şekilde Big Crunch’ın son evresinde entropinin resetlenebileceği de gösterildi. Yani Big Crunch önünde bazılarının iddia ettiğinin aksine entropi engeli yok.

    Sözün özü; tüm sorulara asla bir cevap olmayacak ama sanki en iyi cevap “varlık hep vardı” deyip geçmek. O varlık nedir, artık kişiye kalmış.




  • Torlak Kemal kullanıcısına yanıt
    Değerli bilgiler için tekrar tekrar teşekkürler.

    quote:

    Fiziki bir sınır yok ama şimdi yola çıksak ve hep aynı doğrultuda hiç durmadan yol alsak, nihayetinde varacağımız yer başladığımız yer olurdu.

    Aslında evrenin içindeki geometrik bir vakumsallık; düzlemsel hareketleri, başladıkları yere geri yöneltiyor; ve bilimsel gözlemleri de genişleme gibi algılara gebe bırakıyor olabilir mi? Zira tüm evreni içine katan her türlü geometrik yaklaşım, geometrik bir sınırlamayı da peşinden sürükleyeceği için, sınırsızı resmetmekte her daim aciz bulur kendisini gibi gözüküyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gandalff

    Değerli bilgiler için tekrar tekrar teşekkürler.

    quote:

    Fiziki bir sınır yok ama şimdi yola çıksak ve hep aynı doğrultuda hiç durmadan yol alsak, nihayetinde varacağımız yer başladığımız yer olurdu.

    Aslında evrenin içindeki geometrik bir vakumsallık; düzlemsel hareketleri, başladıkları yere geri yöneltiyor; ve bilimsel gözlemleri de genişleme gibi algılara gebe bırakıyor olabilir mi? Zira tüm evreni içine katan her türlü geometrik yaklaşım, geometrik bir sınırlamayı da peşinden sürükleyeceği için, sınırsızı resmetmekte her daim aciz bulur kendisini gibi gözüküyor.

    Rica ederim hocam. Bilmukabele.

    Soruna gelince; açıkçası bilmiyorum. Dediğin gibi sonlu bir evrende sınır sorunu var. Sonu olan bir şeyin nasıl sınırı olmaz? Topun yüzeyi de böyle bir şey. Sonlu ama sınırsız. 2 Boyutlu kürenin yüzeyini 3 boyut için hayal edebilir miyiz?

    Evrenin geometrisi dediğin gibi bir vakum yaratıyor ve bu vakum evreni genişliyor gibi algılamamıza yol açabilir mi olabilir mi? Bununla ilgili bir şey okumadım. Ancak evrenin genişlemesi başka mekanizmalarla da açıklanabiliyor. Sorun şu ki, henüz hiç bir model gözlemlere Big Bang kadar iyi uymuyor. Evrenin genişlemesini açıklayan CMB'ı açıklayamıyor, CMB'ı açıklayan H/He oranını açıklayamıyor, onu da açıklayan bu defa galaksilerin yaşları ile uzaklıkları arasındaki ilişkiyi açıklayamıyor vb. vb.




  • Konuya ilgi gösteren arkadaşlara teşekkür etmek farz oldu. Teşekkürler arkadaşlar ,özellikle de @Torlak Kemal ...
    Bilimden şaşmayan insanlar değerlidirler...
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.