Videodrome • 1983 / David Cronenberg Seks ve teknolojinin, erotomechanic fantazya ile verildiği filmlerin üstadı Cronenberg'in beğenmediğim bir filmi. VHS kasetlerin patlama yaptığı 80'li yılların başında yine insan derisini çok enteresan şekilde kullanarak işlediği bir film Videodrome. Porno kanalı yöneticisi olan Max Renn'in bir kaseti izledikten sonra gerçeklik algısının tamamen yok olması üzerine bir teması mevcut. Fakat filmin kötü yanı bu halüsinasyonların filmi başlı başına yapay kılıyor oluşu. Metaforlar, göndermeler var ancak filmin süresinin de kısa olmasıyla yeterince kendini kanıtlayamadığını düşünüyorum. İnsandaki işkence ve seks tutkusunun provoke edici dış etmenlerle nasıl uyarıldığı üzerine güzel bir felsefesi var filmin. Fikir ve özellikle de her zaman olduğu gibi makyajlar üst düzey olsa da işleyiş adına büyük sıkıntıları var. 5/10 |
En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (4970. sayfa)
-
-
Prometheus ( 2012 ) 6/10
Filmin temelde sağlam ve muazzam bir hikaye var ancak bunu işleyiş biçimleri yanlış. Bircok mantık hatası ve olmaması gereken şey var. İnsanlık tarihini baştan başa değiştirecek bir olay var ancak filmdeki özel olarak seçilmiş ekip bir çocuk kadar mantıklı davranmıyor. Yapılmaması gereken şeyleri senaryo gereği yapılmis. en az on tane mantık dışı senaryoyu sayabilirim bu filmde . Böylece güzel konunun içinden geçmişler. Onun dışında heyecanlı ve merak uyandıran bir filmdi. Ama bu ilk başta saydığım şeyler muazzam filmi çöp etmeye yeterli oldu.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi laylaylaylom -- 6 Ağustos 2021; 20:4:51 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
The Switch (2010) - 5/10
Kendini afişinden bile belli eden, klişe ama zaten izleyenin beklentisi olmadan "iyi vakit geçsin" diye izleyeceği türden bir film. Bu yüzden sonu başından belli diye çok da eleştirmeye gerek yok. Bence türünün daha güzel örnekleri var. Duyguyu da yeterince veremiyor. Jennifer Aniston’ı özel olarak sevmiyorsanız izlemeye gerek yok.
No Strings Attached (2011) - 6/10
Daha kötü olduğunu düşündüğüm için yıllardır izlemedim. 9 yıldır elimde olan filmi bir boşlukta izledim ve beklediğim kadar kötü olmadığını gördüm. Yer yer beğendiğimi ve gülümsediğimi bile söyleyebilirim. Ashton Kutcher kendimden sonra en çok çıplak gördüğüm insan sıralamasındaki yerini sağlamlaştırdı.
Spoorloos (1988) - 7/10
Sade bir anlatım tarzıyla etki bırakan ’sapkın’ bir film. İzledikten sonra hakkında pek çok yorum okuma ihtiyacı hissettim. Finaliyle izleyiciyi kesinlikle şaşırtıyor. Hem Raymond hem de Rex’in saplantılı olduğunu düşünüyorum. Biri iyi, biri kötü karakter olarak bunu yansıtıyor. Rüya anlatım sahnesiyle, kurban seçimi ve denk gelişiyle kader inancını vurguluyor. Ayrıca "iyi aile babası" olan bir insanın içinde de kötülük olabileceğini göstermiş; ki bu günümüzde çok daha fazlasıyla mevcut bir durum. Teknolojinin gelişmediği bir dönemde çekilmiş olması dolayısıyla flashback geçişleri biraz amatörce hissettirdi. Son dönemde 80’ler Avrupa’sında geçen iki film izledim. Biri Gotcha!, diğeri Spoorloos. İkisini de beğendim, galiba aradığım buymuş.
Dogman (2018) - 6/10
Filmin iki ana karakterinden de hoşlanmadım. Zorba ve arsız Simone, korkak ve sümsük Marcello. Marcello’nun tek sempatik tarafı kızıyla ilişkisiydi. İlk sahne ve son bölümün bağlantısı güzel kurulmuş. Bazı detaylar ise havada kalmış. Sonu bence kötü değil, çaresizlik ve ne yapacağını bilememe hissi güzel verilmiş. 6/10
The Hunt (2020) - 7/10
Çok klişe ve alışılagelmiş bir hikaye olmasına rağmen keyifle izledim. Tucker & Dale’den beri bu tür kara mizah ve kanlı filmleri seviyorum. Bir hayalkırıklığı Emma Roberts’ın çok kısa gözükmesi oldu. Ancak başroldeki Betty Gilpin çok sempatik bir oyunculuk sergilemiş. "İzle geç" kategorisinde değerlendirdiğim için başarılı buldum.
Wild Rose (2018) - 7/10
İtici bir giriş yaptığı için beklentim düşmüştü. Rose-Lynn karakterine ısınamayacağımı düşündüm. Ancak bir süre sonra ısınmaya başladım. Filmde klasik ama çok tatlı bir büyükanne figürü de var. Country müziğe ilgim olmamasına rağmen şarkılar keyifliydi. Annelik ve hayalleri arasında gidip gelen Rose-Lynn’in hikayesi makul seviyede duygusallık ve makul seviyede hayalperestlik içerisinde anlatıldığı için beğenerek izledim.
Byuti insaideu (2015) - 7/10
Yine Kore ve yine aşkın çok farklı bir anlatımı. Oldukça merak uyandıran hikayesiyle gayet güzel giderken bence fazla uzuyor ve abartı bir duygusala bağlama olayı var. Kore filmlerinin tipik duygusallığına bağlıyorum bunu da.
-
L'Enfant • 2005 / Luc Dardenne, Jean-Pierre Dardenne
Yoksulluğun ve köşeye atılmışlığın yalın bir anlatısı denebilir. Geçimini hırsızlık yaparak sağlayan Bruno'nun etrafında gezer öykü. Para kazanmak için her türlü yolu deneyen ancak özünde kötü olmayan bir karakterdir. Aile yapısı ve çevre öylesine önemli bir olgu ki, bireyin tüm geleceği buna bağlı olarak gelişim gösterir hayatta. Buna özellikle değinmesi çok hoş. Tabii ki film buna değinirken bence fazla yalın kalarak anlatısını normalden daha etkisiz biçimde yansıtmasıyla şahsımda ortalama bir film olarak kaldı.
6.5/10
-
Filth ( pislik ) -2013- 9.5/10
filmi 10dan fazla kez izledim. İlk defa bir filme bu kadar fazla puan veriyorum. Her sahnesinde beni değişik duygulara sokan bir film.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Fast and Furious 9 (2021) 10 / 5 Serinin en kötü filmi diyebilirim
-
Hocam filmi izledim. Ağır psikolojik bir film, her türlü travmanın içinde veya tedavisinde adamın kendi kendisine mutlaka cinsellik yöntemini kullanmasını öne çıkarmış. Spoiler içine birşey yazıp sormak istiyorum filmle ilgili:quote:
Orijinalden alıntı: laylaylaylomFilth ( pislik ) -2013- 9.5/10
filmi 10dan fazla kez izledim. İlk defa bir filme bu kadar fazla puan veriyorum. Her sahnesinde beni değişik duygulara sokan bir film.
Puanım 8.5/10.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi programmer_onur -- 8 Ağustos 2021; 17:14:55 >
< Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
-
RUPTURE
7/10
geceleyin izlemem dışında bir sorun oluşturmayan üzerinde çokça fikir yürütülüp tartışılması gereken distopik nitelikte bir filmdi, güzeldi
film ilgili bilgilere linkten erişebilirsiniz:
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Crowne -- 8 Ağustos 2021; 17:14:45 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Striptease • 1996 / Andrew Bergman
Eğer bu filmi bir yerde görürseniz kesinlikle izlemenizi tavsiye etmem. Demi Moore ve silikonlu göğüslerini görmek için can atıyorum diyorsanuz tabii ki izleyebilirsiniz. Ama montajın bu kadar berbat yapıldığı ender filmlerden olabilir. Hiçbir şey olmamış gibi sahne geçişleri var ve herhalde yönetmen bunları yaparken ben ne halt yiyorum dememiş.
3/10
-
Dicaprio döktürmüş ama de niro abiye de bu filmde sinir oldum :)
-
Salyut-7 • 2017 / Klim Shipenko
1985 yılında Soğuk Savaş döneminde, Salyut-7 adlı uydunun bozulması üzerine gönderilen ekibin başından geçen bir uyarlama. Fedorov ve Pavel adında iki kozmonot bu uyduya adeta çıkarma adı altında gönderilirler. Bunun nedeni aynı dönem NASA'nın, Challenger adlı uzay mekaniğini buraya göndererek Sovyetler'e ait bilgileri ele geçirecek olmalarıdır. Onların bu hikayesi, boşlukların da doldurulduğu bir kurguyla verilir. Filmde propaganda amacı ya da üzerine basarak verilmeye çalışılan yapay bir kahramanlık duruşu yok. Elbette ki dönemlerinde birbirlerine çok sıkı rakip olan ve her alanda rekabete giren SSCB ve ABD'nin (filmde Sovyetler tarafından) tarafsızlığını pek göremeyiz. Fakat yapımın sonunda ''bütün uzay kahramanlarına ithafen'' yazıyor olması ve iki ülke kozmonotlarının birbirine selam vermesi, Hollywood tarafında kolayca görülecek bir hareket değildir. Ek olarak komünizm eleştirisi, Gorbaçov'un içki yasağı üzerinden sürekli kendi coğrafyalarını eleştiriyor olmaları da göze hoş gelen noktalardan bazılarıdır. Ending bölümünde yer alan gerçek görüntülerin de mutlaka izlenmesi gerekir.
Filmde muazzam bir sinematografi var. Üç boyutlu olarak gösterime girip girmediğini bilmiyorum ancak yer çekimsiz ortamda eşyaların kameraya doğru bilerek süzülmesi bunun göstergesi. Ayrıca filmde Gravity referansları da fazla. Böylesi bütçeyle bu denli kusursuza yakın görüntü kalitesi şaşırtıcı. Özellikle atmosferin dışından dünyanın ve güneşin gösterildiği sahnelerdeki görsel şölen harika. Negatif olarak söyleyebileceğim ender şeylerden biri ise hikayede bazı noktalara kör kalınması ve hızlı sahne geçişlerinin zaman zaman seyri zorlaştırması olabilir. Tüm bunların haricinde son derece akıcı, gerçekçi, seyir zevki yüksek bir Rus yapımı, tavsiye edilir.
8.5/10
-
Life of a King
8/10
sevdiğim klasiklerden, sonu belki daha güzel bağlanabilirdi ama film yaşanmış bir hikayeye dayandığı için her türlü izlettirebiliyor
film detayları: https://m.imdb.com/title/tt2708254/
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Crowne -- 13 Ağustos 2021; 6:38:1 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Bir terminatör olmasa da yinede dönemine göre fena değildi
-
Suspiria • 1977 / Dario Argento
Eşsiz klasik olan Goblin müziği ardında, renkleri ve mekan tasarımıyla tamamen gotik; okült bir anlatı görürüz bu filmde. Dario Argento, Pamuk Prenses'in technicolor esintilerinden yola çıkarak filmi oluşturduğunu söyler. Bu çarpık esintinin diğer kaynağını Wild at Heart filminde Oz Büyücüsü alıntıları ile görürüz. Böylesi çocuk hikayelerinin ana teması zaten başlı başına tekinsizlik ve din üzerine tasarlandığı için gizemin ya da korkunun içine net şekilde adapte edilebilir. Özellikle kırmızının etkisindeki renk paleti, art nouveau merkezli iç tasarımı ve en önemlisi müziğin sürekli arka planda kalıp karakterlerin temposuyla eş değer bir çığırtkanlık yaratmasıyla dikkat çeker film. Mekanlar, ışıklar filme yön verirken yaratılan okul tamamen dış dünyadan kopuk ve kendi mistisizmini inşa eden ayrı bir evren olarak var olmuştur. Aynı zamanda filmde sürekli olarak Suzy'e yönelik 'Amerikan' etiketi dikkat çeker. New York'tan ayrılıp, Freiburg'a; Avrupa'nın köklerine yolculuk eden bu kız aslında tamamen Avrupa merkezli cadıcılık okültünün alt etmesi gereken düşmanı olarak da gösterilir. Son derece tükenmekte olan ölü Kara Kraliçe'nin; bu masum, genç ve bakire Pamuk Prenses görünümlü kızı yok etmesi ve varlığını devam ettirmesi gereklidir.
Amatörlükleri de vardır elbette. Seslerin dublaj olması, oyunculukların kötü ya da vasat seviyesi ve hikayenin başıyla sonundaki aceleye getirilmiş tuhaf çarpıklıklar filmin içerisinde sırıtan en önemli etkenlerden. Fakat tüm bunlara rağmen sinematografisinin mevcut drama üzerindeki bütün etkiyi yukarı çıkaran ana unsurlardan olmasıyla filmin nitelikli hal almasından ziyade özgün ve lezzetli kalmasında çok büyük bir payı var. Kurgu veya hikaye büsbütün teknik başarıyla sunulmasa bile gerçekten farklı, izlenesi bir iş ortaya çıkmış diyebiliriz.
8/10
-
-
İdare eder 6/10
-
Güzel
-
Fargo (1996)
8/10
film bir dedektifin olayları çözmesini anlatıyor, genel olarak akıcı
filmin asıl karakteri Frances’in mimikleri bana aşırı tatlı ve sempatik geldi
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Crowne -- 15 Ağustos 2021; 1:52:18 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Kore filmi I saw the devil ve New world izleyin aşık olacaksınız.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
The Taking of Pelham 123
7/10
https://m.imdb.com/title/tt1111422/
izlemesi keyifliydi, tavsiye edilebilir
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Crowne -- 16 Ağustos 2021; 0:13:1 >
< Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X