Şimdi Ara

En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (4958. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
5 Misafir - 5 Masaüstü
5 sn
100.689
Cevap
615
Favori
4.050.584
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
46 oy
Öne Çıkar
Popüler Konular listesinde
93. Sırada  bugün en iyi #8
Sayfa: önceki 49564957495849594960
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • La La Land

    6/10

    Emma Stone için izledim. Abartılmış bir film gibi geldi bana.

  • WITHIN (2016)

    Valla saçma sapan bir filmdi. Böyle gerilim filmi olmaz. Hikaye fena değil ama saçma. Sonu da muğlak bitiyor, anlamak güç.



    Puanım 5/10.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi programmer_onur -- 17 Şubat 2021; 19:33:55 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Uncut Gems: Filmin akış hızından dolayı başlarda alışmak için vakit gerekebilir. Bahis kavramının spordaki yerini anlatırken filmin ana merkezindeki elmasın varlığı ve yokluğu arasında, karakterlere gerçekten şans getiriyor olması ayrı bir seyir zevki sunar. Özellikle finalde heyecanın dozu arttığı için kendi döngüsünü çok iyi tamamlayan bir yapım olmuş. Adam Sandler'ın oyunculuğu dışında Julia Fox'un alışılmışın ötesinde fiziği ayrı dikkat çekici. 8.5/10


    Manderlay: Lars von Trier'in, Dogville ile toplum ahlakını derinden sorgulamasından sonra ırk teması üzerine kafa yorduğu bir film. Tema olarak tamamen benzer denebilir. Alt metin, vuruculuk ve felsefi yapısı göz önüne alındığında elbette ki Dogville ile kıyaslanamaz fakat siyahilerin içinde beyaz bir kadının oluşu ve davranışsal psikoloji adına iyi doneler vermesiyle kesinlikle iyi bir film denebilir. 7/10


    Das Experiment: Stanford hapishane deneyinden yola çıkılarak oluşturulmuş bir film. Yetki verildiğinde insanların ne kadar değişebileceğinin, içlerindeki id'in nasıl ortaya çıkardıklarının güzel bir kanıtı olmuş. Fakat nedense filmin finaline doğru olması gereken realite maalesef biraz kaybolmuş gibiydi. Bu açıdan potansiyelinin altında kalan filmlerden olduğunu düşünüyorum. Yine de kesinlikle şans verilmesi gereken yapımlardan. 7/10


    Dancer in the Dark: Doğu Bloğundan, özgürlükler ülkesi olarak gösterilmiş Amerika'ya giden bir kadının yaşadıklarını görürüz bu filmde. Mucize beklerken; aradığı sağlık sisteminin zayıflığı, işçi haklarının neredeyse olmaması ve polisin görevini kötüye kullanmasıyle karşılaşır. Kaba eleştirileri filmden net şekilde almak mümkün. Filmin karanlık renk paleti içeriyor oluşu zaten başlı başına filmin Amerika'da değil de vasat bir Avrupa ülkesindeymiş gibi gösterilmesi muhteşem bir teknik hiciv. 8/10


    Harold & Kumar Go to White Castle: En çok eğlenilecek 'teenage' filmlerden biri kesinlikle. İki kafadarın televizyonda gördükleri hamburger reklamıyla gece çıktıkları yolculuk, absürd olaylar zincirine karıştığında önlenemez olayları beraberinde getiriyor. Zamanını kafa dağıtmakla harcamak isteyenler için doğru tercih olabilir. 7/10


    Au hasard Balthazar: 90 dakikalık bir Robert Bresson şaheseri. Filmin baş karakteri olan eşek, aslında insanların arasındaki bir gözetmendir. Büyür, satılır, elden ele gezer ve çok çeşit insanla buluşur. Kimi merhametli kimiyse zalim insanlardır bunlar. İsa'nın çarmıha gerildiğinde ''Tanrım onları affet, ne yaptıklarını bilmiyorlar'' sözünün aynasıdır adeta. Çünkü eşek Hristiyanlığın sembolüdür. Yusuf ile özdeştir. Mimiksiz oyuncularıyla adeta bir başyapıt olmayı başarmış, kısa ve derin filmlerden bir tanesi. 8.5/10


    True Lies: Aksiyon ve eğlenceyi aynı anda arayanlar varsa kaçırmamaları gereken bir film. Karı kocanın arasında bilinmeyen gizlerin olması, sıradan sahnelerin enteresanlığını iki katına çıkarır. İzlemek isteyenler atlı sahnelere dikkat kesilsinler. 7.5/10


    Europa: İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Amerika'da yaşayan Alman asıllı genci Almanya'da amcasının yanında Zentropa adlı tren şirketinde çalışmasını konu ediyor. Alman insanının ruh halini, yıkım sonrası içinde bulundukları coğrafyanın değişimini iyi yansıtan bir kara film örneğidir. Faşizmin normal bir insanı yavaşça nasıl başkalaştırdığı bu hikayede anlatılır. Trier külliyatı içerisinde es geçilmemesi gereken bir yapım. 7.5/10


    Primer: Çok merak ediyordum, büyük bir hayal kırıklığı oldu. Sinema örneği değil tam bir kısa fizik videosu gibiydi. Böylesi karmakarışık bir konu ancak bu kadar anlamsız, sinemanın ayrılmaz bütünlerinden uzak şekilde anlatılabilirdi. Benim için ikinci bir Los cronocrimenes vakası. 3/10


    Forbrydelsens Element: Yönetmenin ilk uzun metrajı olmasından dolayı anlatım yönünden çok dağınık bir film. Bunun aksine, perde arkasında vaad ettiği gizemi her zaman canlı tutmayı başararak ilerdeki yıllar için net bir mesaj denebilir. Trier'e başlayacak olanların ilk filmi olmamalı. 6.5/10


    The Fly: Kültün tam karşılığı aslında. Hiçbir beklentim olmamasına rağmen bu kadar iyi bir filmle karşılaşınca çok şaşırdım. İçinde repliğinin de geçtiği bariz alıntılarıyla Dönüşüm hikayesinin bilim kurgu içerisindeki karşılığıdır. Çağının ötesindeki efektleri ve süresinin kısa olmasıyla zevkle izlenecek Cronenberg klasiği. 8.5/10


    The Lego Movie: Sayamadığım kadar komik ve zeka kokan göndermeleriyle enfes bir animasyon. Farklı bir denemenin çok doğru şekilde işlenmesiyle ortaya çıkmış. Çocukluğunuzda da birazcık legolarla vakit geçirdiyseniz nostaljinin de olmazsa olmazı diyelim. 8/10


    Dumb & Dumber: Dünya üzerindeki salak bir karakteri Jim Carrey'dan daha iyi oynayan yoktur kesinlikle. Kaç kere güldüğümü hatırlamıyorum. Muhteşem bir klasik. 8/10


    To meteoro vima tou pelargou: Yunan sınırındaki mültecilerin yaşadıklarını anlatır. Evinden, yurdundan, ailesinden koparılmış insanların birçok farklı milletten insanla yaşadıkları özel bir bölge var. Bir tane politikacı nedendir bilinmez varoluşsal sebeplerden yolunu buraya kadar uzatır ve baş karakter olan muhabir olaya dahil olur. Sınırın soyut ve somut olarak iki farklı şekliyle karakterleri çok iyi işlediğini söylemem gerek. Sessiz düğün sahnesi tek kelimeyle mükemmel. 8/10


    Rosemary's Baby: Geç izlediğime üzüldüğüm, gerilim filmleri arasında ilk 5'e kafadan girecek bir başyapıt. Okültizm, örgüt, tarikat gibi toplulukların ardında kalan sır perdesini ardına kadar aralayan harika bir film. 1968 yılında böyle bir şaheserin çıkması hiç kolay olmamıştır. Sadece anlattığı konularla değil filmden bir yıl sonra Polanski'nin eşinin Manson tarikatı tarafından öldürülmesi, filmde kendini şeytana satan bir karakter olması ve Polanski'nin filmden yedi yıl sonra 13 yaşındaki kıza tecavüzle anılması, filmdeki karakterlerden birinin, filmde kullanılan apartmanın önünde öldürülmesi ne kadar 'tesadüf' bilemem. Kubrick'in de Eyes Wide Shut'dan sonra öldüğünü de unutamazken. 9/10


    The Man with the Golden Gun: James Bond filmlerinde eksiksiz verilen siyasi mesajları yine içinde barındıran fakat nedense sinemanın dinamiklariyle pek uyuşmayan bir film. Anlatım bir noktadan sonra anlamsız şekilde basitleşerek filmin bayat kalmasına sebebiyet vermiş. 6/10


    Mia aioniotita kai mia mera: Felsefik, varoluşsal ve şiirsel filmleri seven varsa kaçırmasın derim. İnsanın son günlerinde ölmeden önce ne yapacağı, hayatın anlamını arayış çabası anlatılıyor. Son derece teatral sahneleri, nefis bir sinematografisi var. Bu tarz bir film arayanlara tavsiyemdir. 8/10


    Kiss Kiss Bang Bang: Konusunu maalesef filmle vakit geçirenlerin bile çözemeyeceği dağınıklıkta bir film. Kurgusu başarılı olduğundan dolayı ayakta kalmış. 5.5/10


    To vlemma tou Odyssea: Yine bir arayış filmi ve yine Angelopoulos. Amerika'dan doğduğu toplara, Yunanistan'a dönmüş bir yönetmen Manaki kardeşlerin üç bobinli filmlerini arama yolculuğuyla geçen olaylar mevcut. Bu olayların vardığı noktada ise Bosna'da yaşanan savaşın izleri var. Hiç top, tüfek ve aksiyon göstermeden bir şehrin yıkıcılığı nasıl anlatılır görmek için mutlaka izlenmeli. Yine soğuklar arasında insanların kargaşası ve yine sisler arasında insanların teker teker kayboluşu. Tek bir eksiği var ki o da 'etkisinden fazla şekilde' şiirsel anlatımın kullanılması. 7.5/10


    Takva: Mütedeyyin, cinsel yaşamdan uzak yaşayıp dergah ortamlarına giden Muharrem karakterinin temelinde gider film. İnsanların şeyhin elini eteğini öpmek için yarıştırdığı, garip bir ortamda. Bu mekana sürekli giden Muharrem'in şeyh tarafından merkez noktasına alınışına şahit oluruz. Vakıf adı altında sayısız yerden toplanan kiralar, insanların altındaki lüks arabalar bizleri hiç şaşırtmıyor nedense. Uzun versiyonu var mı bilmiyorum. Ancak filmin ikinci yarısındaki anlamsız kesmeler, sahne atlamaları filmin finaline doğru giderken bütün enerjiyi yok eder nitelikte. Başyapıt olacak film böylesi bir acelecilikle nasıl tepetaklak olmuş şaşırtıcı. Tüm bunlara rağmen anlattığı imgesel başarıdan dolayı şans verilmesi kanaatinde olduğum iyi bir yerli yapım. 7/10 





  • Barbar Conan (2011)


    6/10




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ziromen -- 20 Şubat 2021; 14:7:49 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kaybedenler Kulübü. Gayet güzeldi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Space Sweepers


    Çocuklar için yapılmış bir film. Star Wars'un ilk filmi gibi büyüklere hitap eder cinsten bir çocuk filmi değil. 15 dakika seyredip bıraktığım için senaryosu için yorumum yok; ama senaryodaki nüanslarıyla ve müzikleri ile tamamen çocuklara hitap ediyor. Bitirmediğim için puan vermiyorum.


    Skylines - 7/10


    Üçlemenin sanırım son filmi. İlk filmi seyretmiştim, ikinci filmi seyretmedim zira bu filmin seri filmi olduğunu bilmiyordum ama sağ olsunlar, filmin başına ikinci filmde geçenleri birkaç dakikada özetlemişler.  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız 


    İlk filmden daha yukarıdaydı. Bu seri bana Riddick Günlükleri'ni hatırlatıyor. Güzel olmaktan uzak ama kendine has atmosferi ile kendi yolunu bulmuş ve seri olmayı başarmış. Bu filmi Star Trek DS9'dan Alexander Siddig olduğu için seyretmiştim, aradığımı da buldum. Eksiği ve hatası olsa da 80'ler ve 90'lar bilim kurgularındaki tat vardı.



    Armageddon - 1/10


    Korkunçtu. Tek kelimeyle korkunçtu.  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız 


    Monster Hunter - 7/10


    Seyretmesi keyifli ve akıcı bir film ama oldukça ilginç bir karışım. Çin sinemasının efektleri ve müzikleri, Hollywood'un senaryo unsurları ile Hint sinemasının dövüş koreografileri birleşmiş ve bu filmi oluşturmuş. LOTR''ın son filminin extended versiyonu gibiydi: Siz ''Film bitti artık,'' derken hikaye devam ediyor ve başka bir son çıkıyor, onun ardından başka bir son, başka bir son daha... Filmin senaryosu, özellikle de sonları ''birtakım maddelerin'' etkisi altındayken yazılmış sanırım.  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız 





  • Testere 7 : Üstadın fotoğrafı olsun yeter diyerek izlediğim bir film , orta şekerliydi ancak serinin diğer filmlerine göre eksik olan bir şeyler vardı insan açıklamakta güçlük çekiyor ama serinin diğer filmlerini izlediysen hemen anlıyor ve hissediyorsunuz. İzlenir mi evet izlenir önerir miyim evet elbette John Başkanın olması yeterli puanım 7/10


  • En azından uyutmadı diyebilirim değişik ilerleyişi vardı , konusu ilgisini çeken için izlenebilir.


    6/10

  • Solo: A Star Wars Story (2018)

    Beklentiniz düşük tutarak izlerseniz film fena sayılmaz.

    Bu filme benim notum: EVET

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • The King of Comedy (1982) : Söz konusu yönetmen Scorsese olunca beklentimi karşılamayan bir filmine henüz rast gelmedim, yine enfesti. Komedyen olma hayalinden asla vazgeçmeyen bir adamı ve bu ideali uğruna göze aldıklarını işleyen filmi izlerken hem çok eğlendim hem de üzüldüm. De Niro'nun hayat verdiği karakterlerden en başarılısı belki de, o derece beğendim. Ayrıca Mubi'de de mevcut film. 8,5/10


    Una pura formalita (1994) : Ünlü yönetmen Tornatore'nin filmografisinde arka planda kalmasına rağmen tek mekanda ve tek bir gecede geçen, cinayet-sorgu temalı, izlerken yerime mıhlandığım bir filmdi. Baş rolde Polanski ve Depardieu muhteşem performanslarıyla devleşmiş. Ayrıca film katıldığı sene Cannes Film Festivali'nde Pulp Fiction (kazanan) ve Three Colours: Red gibi filmlerle yarışmada boy gösterse de ödülü kucaklayamamış. 8,5/10


    Il postino (1994) : Ünlü şair Pablo Neruda'nın Şili'den İtalya'ya sürgün edilmesiyle burada geçirdiği yıllardan esinlenilen, adanın postacısı olan Mario'nun zamanla şair Neruda'yla oluşan dostluğunun, şiirle ve ilk aşkıyla tanışmasının öyküsü. Akdeniz coğrafyasından, izlerken sımsıcak olacağınız bir film. Bayıldım. 9/10


    In the Mouth of Madness (1994) : Carpenter'ın Apocalypse Trilogy'sinin üçüncü filmi olan film Lovecraftian horror anlatımının en başarılı örneklerinden. Başrol karakterin delirmesiyle başlayan filmde buna neden olan olayların incelenmeye başlandığı, Stephen King'e ve kitaplarına göndermelerle dolu bir film. Oldukça beğendim, baş roldeki Sam Neill'ın oynadığı Event Horizon filmine de bakmak istiyorum en kısa zamanda. 8/10





  • Event Horizon beğendiğim bir filmdir.

    The Void - 2016
    The Endless - 2017

    Tavsiyesinde bulunabilirim. İkisi de pek bilinmeyen , beğendiğim filmler.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  •  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

    Nuh Tepesi, Haluk Bilginer ve Ali Atay'ın başrollerinde oynadığı bu filmde Anadolu İnsanın bir tablosu bize çiziliyor. 7/10


    -------

     En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

    Netflix yapımı olan bu belgesel, Amerika'da 1980li yıllarda başlayan uyuşturucu kullanımının toplumsal konularda ve devlet yönetiminde nelere yol açtığını bize gösteriyor. 6,5/10





  •  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız


    The Cider House Rules (1999) - IMDb


    İnsanın içini ısıtan güzel masalsı bir filmdi.

  • The Kid (1921)

     En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

    Üstadın bir filmini daha izlediğim için mutluyum. Yine harikaydı 10/10


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yazgı: Albert Camus'nun Yabancı eserinden uyarlama. Tamamen ruhsal bir boşluk içerisinde yaşayan Musa'nın annesinin ölümü dair her şeye tepkisiz kalmasıyla alakalı bir film. Her şeye karşı direkt olan ve insanların ne yaptıklarıyla ilgilenmeyen bir karakterin odağında ilerler. Benimle evlenir misin sorusuna ''farketmez'' diyerek cevap verir. İşte film tam da bu fark etmeme üzerine kuruludur. Hikayenin ortalarına doğru direkt suça mı ceza verildiği yoksa suçlunun üzerindeki toplumsal ahlaka göre mi ceza verildiği üzerine kafa yorar Zeki Demirkubuz. Musa karakterinin, insanlar bir şey anlatırken onları dinlemeyip çevreyi süzmesi, hiçbir şeyi umursamaması üzerine bir filmdir. Ölümü, acı çeken insanlar üzerinde bir 'rahatlama' olarak tanımlar ve bunu söylemekten geri durmaz. Yine yönetmen dilinde kapanmamakta ısrarcı kapıların, insan tahlillerinin çok güzel bir örneğidir. 7.5/10


    Pitch Black: Mürettebat gemisinin bilinmeyen bir gezegene düşmesinden sonra burada bulunan diğer varlıklar ile mücadelesini konu alır. Ekibin içerisinde katil olarak bilinen, karanlıkta gece görüş sağlarken ışıkta problem yaşayan Riddick adında bir karakterin çevresinde işlenen bir öyküsü mevcut. Buradaki yaratıkların da ışıktan zarar gördüğü göz önüne alındığında Riddick aslında bir dış varlık olarak tanımlanır. Birçok filmden referans almasından dolayı özgün diyemem. Fakat hikayenin gayet akıcı işlenmesi, her ne kadar klişe bir örgüye sahip olsa da filmin iyi olmasında pay sahibi. Müslümanların da filmin içerisine enteresan şekilde yedirildiğini dipnot olarak düşelim. 7/10


    Les quatre cents coups: François Truffaut çocukluk yıllarındaki zamanlarını referans alır bu filmde. Yaşadığı eski zamanları içselleştirerek anlatma hikayesi dramanın vazgeçilmez bir bütünüdür. Ingmar Bergman böylesi referansların zirvesindedir. Bunun son örneğini Alfonso Cuaron ile Roma'da tatmıştık. Yönetmenler sadece bir hikaye örgüsü oluşturmanın peşinde değiller. İçinde bulundukları dönemin kültürel ortamını da verirler izleyiciye. Filmde, o yıllarda ülkenin eğitime bakışı, çocukların kıyafetleri üzerinden bile fakir-burjuva çizgisi ve aile yaşantıları göz önünde bulundurulur. Ailesi ve okulu arasında sıkışmış, bireyselleşme amacı güderek özgürlüğüne adım atmaya çalışan bir çocuğun hikayesi var filmde. Bu özgürlüğü sokakta arayarak kendini bulmaya çalışır Antoine. Kamera sürekli çocukla birliktedir. Hayatta zaten hapsolmuş çocukların, ebeveynlerinin yersiz arzularıyla istemsiz şekilde dünyaya gelişlerinin öyküsü, gerçekçi bir dram ile yoğrulmuş. İzlenmesi gereken yeni dalga işlerinden. 8/10


    Green Street Hooligans: Futbolda holiganizm temalı, İngiltere menşeli sarsıcı bir yapım. Harvard'dan, İngiltere'ye gelen bir yanki yavaş yavaş West Ham taraftar grubu içerisine dahil olur. Futbolun tribün tarafı, özellikle çok ateşli taraftar kavgaları ile işlemesi filmi farklı yapıyor. Bu kültürü çok iyi yansıtan bir film olduğunu düşünüyorum. Filmin temposunun nefis ayarlandığı ve giderek arttığı, futbol fanatiklerinin iki kat daha seveceği tarzda bir iş. Tabii bunun yanında holiganlığın nelere yol açabileceğinin de kısa bir özeti adeta. 8/10


    The Spy Who Loved Me: Belli bir aradan sonra nihayet beni tatmin eden James Bond klasiği. İngiliz ve Rus denizaltılarının kaybolması üzerine gerçekleştirilen müttefiklik filme çok iyi yansır. Değişik karakterler, gemi içerisinde farklı sekansların kullanılmasıyla ortaya çıkan aksiyonlar ve iyi kurgulanmış denizaltı sahneleriyle dikkat çeker. Amerika'nın yine İngiltere'nin arkasında durması çeşitli materyaller üzerinden gösterilir. Stanley Kubrick'in bu filmde ışıktan sorumlu olduğunu da söyleyelim. 7.5/10


    Den skyldige: Tek mekan sevenlerin kaçırmaması gereken kuzey sineması örneği. Acil çağrı merkezinde görev yapan bir karakterin merkezinde ilerler. Normalde polis olan Asger, bir nedenden ötürü burada görev almaya başlar. Ve bir kadının onu araması üzerine hikaye tempo kazanır. Çok başarılı bir ses kullanımı var. Asger karakterinin içsel savaşıyla ikincil bir olay örgüsü yaratırken, ana hikaye ile de muazzam akıcılık sağlanmış. 8/10

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • rocky bayboğa kullanıcısına yanıt

    Hocam diğer 6 filmin hepsini izledin mi :) ben bir ve ikiyi izledim sadece. Tavsiye eder misin  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız 


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hepsini izledim hocam , şiddetle öneririm.Felsefesini sevdim , beğendim.İzle lütfen
  • https://www.imdb.com/title/tt00292963/

    BEFORE THE DEVİL KNOWS YOU'RE DEAD

    Tam bir dram ve aksiyon. Ödül almış mıdır emin değilim ama tavsiye ederim. Bıraktığı etki çok yoğun.

    Puanım 8/10.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi programmer_onur -- 5 Mart 2021; 20:30:32 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bence fazla abartılmış bir film. Baydı. 6/10.


  •  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

    Palm Springs 


    Groundhog Day (1993) çakması olsa da izlemesi keyifliydi  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız 

  • 
Sayfa: önceki 49564957495849594960
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.