Şimdi Ara

En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (4930. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: aykut.. , aykut.. Daha Az
2 Kayıtlı Üye (1 Mobil) ve 19 Misafir - 20 Masaüstü1 Mobil
5 sn
100.666
Cevap
615
Favori
4.049.853
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
46 oy
Öne Çıkar
Popüler Konular listesinde
63. Sırada  bugün en iyi #45
Sayfa: önceki 49284929493049314932
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • the marriage story 6/10 (balon bir filmdi bence , çok abartmışlar övenler)
    jojo the rabbit 7/10 (fena değildi izleyin tavsiye ederim.)

    ikisinde de scarlett johanson oynuyor.
  • yaşam şifresi (2013)

    7/10 diyebilirim karantina da izlenilecek türden

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >


  • Hitchcock'dan sonra Ingmar Bergman sinemasına da bir adım atmak istedim. Açıkçası filmi izlerken sanırsam gerekli yetkinlikte ve bilgiye sahip olamadığımdan çok fazla bir şey anlayamadım ve çıkarım yapmakta oldukça zorlandım. Bu süreç tabii ki filmden sonra film üzerine yapılan analizleri ve incelemeleri okumama dek sürdü. Analizleri okuduğumda Ingmar Bergman'ın neler yapmak istediğini ve gerçekten bunları başardığını görünce hayran kaldım.

    Bu yazıyı okuyup filmi izlemeye karar verenler için bir yazı bırakıyorum. Filmden sonra mutlaka okuyun her şey daha da açık hale geliyor.
    Persona Analizi (Film Hafızası)

    Yakın çekimler ve Bergman'ın kullandığı teknikler de oldukça etkileyiciydi.
    Olumsuz eleştiri sayılır mı bilmiyorum fakat filmle ilgili tek sorunum filmi ilk izlenimde anlayamamak oldu. Araştırdığımda da birçok insanın aynı sorundan muzdarip olduğunu gördüm.

    9/10




  • https://www.imdb.com/title/tt8695030/

    The Dead Don't Die (2019)
    Hayatımda izlediğim en kötü filmlerde banko ilk 3 e girer. Oyuncu kadrosuna ve imdb puanına aldanmayın. Tamamen zaman kaybı, berbat bir film.

    2/10



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi MaxPayne87 -- 13 Nisan 2020; 10:36:23 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >


  • Para, özgüven, kariyer, çevre.. Hepimiz bütün bunların bizi mutlu edeceğini düşünürüz. Aslında hepsi bir kandırmacadan ibaret. Hayatta ki en büyük mutluluk kendini sevmektir. Başkası olmaya çalışmamaktır. American Beauty, Amerika'da ki orta sınıfın yaşamnı çok sert bir dille eleştiriyor. Filmin yönetmeni Sam Mendes, gülen suratların altında yatan yapaylıklara, herkesin birbirine benzemesine ve herşeyin gösterişten ibaret olmasına bu filmde fazlasıyla dikkat çekiyor.

    Aslında filme ''tipik bir Amerikan aile draması'' dersek çok genelleme ve haksızlık yapmış oluruz. Çünkü filmde 2 saat boyunca hayatın her alanında yaşadığımız ve yaşayacağımız şeyleri görüyoruz. Aileye, ilişkilere ve kariyerlere dair psikolojik durumları harika özetliyor film. Bir sahnesinde tebessüm edip, bir sahnesinde derin düşüncelere itebilir. Bir sahnede adrenalin yükselirken bir sahnede sakinliyorsunuz.


    Filmin açılışında o meşhur Amerikan evlerini görüyoruz. Birbiri ardına sıralı, lüks ve mutlu yaşam hayal ediyoruz. Filmin ilk sahnelerinden itibaren her karakter mutlu gözüküyor. Ama filmin zaman akışı ileri gittikçe o mutlu suratların hepsinin sahte olduğunu görüyoruz. Şatafatlı hayat, lüks mobilyalar ve popüler biri olma hayalleri.. Filmin belki de dikkat çektiği en önemli noktalarından biri de tüketim çılgınlığı.. Kendi zevklerinden, hobilerinden bile vazgeçme eşiği.. Caroyln Burnham karakteri tipik bir gösteriş meraklısı Amerikalı. Kocasıyla yaşayacağı romantizmde bile şarabın dökülmesinin derdinde, şöhret olmak için ünlülerle yatıp, kocasının ezikliğinden yakınmakta. Kocası Lester Burnham'a hayat veren Kevin Spacey'e de harika iş çıkarmış. Filmin aldığı oscarlarda en çok hakedenin o olduğunu düşünüyorum. Lester, filmin başında çok ezik bir tipken film ilerledikçe kendisi olma yolunda ilerliyor. Başkalarına yaranmak için farklı olmak istemeyen, sorumluluk almak istemeyen, özgüvenli ve cesur bir adam. Modern toplumda evliliğin erkeği nasıl maskülen bir yapıya soktuğunu anlatmış Sam Mendes. Evlilik erkek için sosyal sınırları temsil eder. İşte Lester'da filmde bu sınırlardan kurtulmaya çalışıyor. Film boyunca psikoljik olarak Lester'i betimlemek için Sam Mendes'in kullandığı kadraj, açı ve betimlemeler harika. Filmin başlarında Lester'i kamera açısı yukarıdayken, karısı Carolyn'in açıları yukarıdadır.

    Lester kızının arkadaşı Angela ile tanıştıktan sonra aslında filmi Lester'in objektifinden izliyoruz denebilir. Çok ağır duygular beslediğimiz bir insandan kendimiz hakkında güzel şeyler duymak hepimizi daha özgüvenli ve umursamaz yapar. Lester'in karısının onu aldattığını öğrendiğinde bir fastfoot restrauntta çalışır. Restraunt'un logosu da gülücüktür:

     En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız


    Artık filmin bu yarısında daha dengeli kompozisyonlar vardır. Lester artık çok daha baskın bir karakter olmuş, güç dengeleri onun eline geçmiştir. Filmde gösterilen bütün çiftlerin mutsuz olup sadece eşcinsel çiftlerin mutlu olması da Mendes'in evliliklere dikkat çekiği noktalardan biri. Lester'in ''Kendimizi normal göstermek için evlendik'' sözü de bunu tam anlamıyla açıklar. Masumiyet, güç, gösteriş, eşcinsellik, sanat, sevgi.. Filmde her karakter bunlardan birine temsil eder ve Sam Mendes'de bunu müthiş betimler. Bu film için müthiş bir modern toplum manifestosu diyebiliriz.


    9/10






  • Fallen Angels, 1995 | Wong Kar-Wai

    Yönetmenin sevdiğim bir diğer filmi olan Chungking Express'in stil olarak aynısı neredeyse, ağır çekim çatışma/dövüş sahneleri ve ışıl ışıl Hong-Kong sokaklarında dolaşan kameraya yansıyanlara bayıldım. Kaybolan ruhlar diye adının çevrilmesi çok yerinde olmuş. 8/10




    Lilja 4-ever, 2002 | Lukas Moodysson

    Bu filmi şu salgın günlerinde değil ama hayatınızda bir gün muhakkak izlemenizi tavsiye ediyorum, çok ama çok etkileyici bir drama. 16 yaşında annesi ve babası tarafından terkedilmiş bir kızın hayata tutunma çabasını izlerken sinirlerinizi bozabilir. Doğu bloku ülkelerinde kim bilir daha binlercesi var bu hayatların. Üzücü. 8,5/10




    Blue Jasmine, 2013 | Woody Allen

    Cate Blanchett'ın oyunculuk dersi verdiği, hayatını hep kaygıları üzerine kuran bir kadını canlandırdığı güzel caz müzikleri eşliğinde bir drama. Hikayenin sunuluşu biraz daha iyi olabilirdi, flashbackler yeterince etkileyici gelmedi bana. Ancak sıkılmadan sonuna kadar da izledim. 7/10




    Perfect Sense, 2011 | David Mackenzie

    Akut duyu yetmezliğinin bir pandemiye dönüştüğü bir psikolojik drama/gerilim diyebiliriz. O dünyada yaşayan birisi olduğunuzu hayal ederek izlerseniz filmin etkileyiciliği artacaktır. Ewan McGregor ve Eva Green'in performanslarını beğendim. 7,5/10



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Andy Selva -- 14 Nisan 2020; 3:38:39 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • https://m.imdb.com/title/tt5442430/
    Hayat filmi var uzayda geçiyor. konusu gayet sürükleyici
    8.5/10 veririm.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >


  • Uzun zamandır animasyon izlemiyordum. İzlediğim en iyi animasyonlardan biriydi. Samimi, sıcacık bir filmdi. Ailem ile izledim onlar da çok beğendi. Etkilenmemek elde değil.
    Dublaja da değinmek gerekirse seslendirme sanatçılarımız yine çok iyi iş çıkarmış.

    9/10
  • türünde yazan korku ve gerilimden ziyade tamamen eğlenmek için izleyebilirsiniz. çok vasat değil ama çok beklentiye de girmeyin orta şeker izlenir 6/10  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız
  • okja 2017
    https://www.imdb.com/title/tt3967856/
    anlatmaya çalıştığı şey güzel ama iyi anlatılamamış . sıkıldım izlerken diyebilirim 5/10



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi helluri -- 14 Nisan 2020; 20:52:39 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nicomedia66

    https://www.imdb.com/title/tt6087226/

    The Coma

    Rus yapimi cok basarili ve surukleyici bir bilimkurgu

    8.5/10
    Baya iyimiş bu Listeye aldım


  • Fena değil, izletiyor işte ama sıktığı anlar da yok değil. 6.5/10
  • 6/10 Daha iyi bir film çıkartılabilirdi ama bu de eh işte tadında.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi olağan_şüpheli -- 15 Nisan 2020; 19:34:48 >
  • Sıkıla sıkıla zar zor izledim.Suyunun suyunun suyunu çıkardılar iyice soğuttular seriden.
    6/10
  •  En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

    Searching (2018)

    Farklı tarzıyla herkese hitap etmediği çok açık ama bence şans verilecek derecede iyi. Farklılığının da hakkını vermiş. Bu tür filmlerde ters köşe yapma çabası bazen çok gözüme batıyor ama yine de öyle olması gerekiyor, aksi halde çok tadı olmaz zannediyorum. 7/10


     En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız

    Last Christmas (2019)

    Emilia Clarke'ın oyunculuğunu beğenmesem de izledim. Romantizm düzeyi düşük, draması eh işte, oyunculuklar vasat. Emilia'nın yüzündeki sevimli ifade ve mimikler bu tür rollerde çok gözüme batıyor. Dramatik kısmı da biraz zorlama geldi bana. Beklentisiz izleyince fena sayılmayacak bir "çerezlik" denebilir.






  • İnsanların doğaya nasıl zarar verdiğini rakunların gözünden anlatıyor. Filmi izlerken aklıma direkt, insanlar yüzünden Avrupa'da soyu tükenen filler geldi... Fazla söze gerek yok studio ghibli bu işi biliyor.

    10/10



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi maybe4you -- 15 Nisan 2020; 22:12:25 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


  • Tavsiye ederim.


  • Gasper Noe'in bir kadın ve bir erkeğin ilişki odağında zaman geçtikte birbirlerinin hayatlarından nasıl kaybolduğunu anlattığı bir aşk, drama filmi. İçerisindeki seks sahnelerinin çok fazla olmasından dolayı çoğu zaman drama, erotik kategorisinde de değerlendirilebilir. Sırf bu sebeple de çok eleştiri almasına rağmen İstanbul ve Ankara film festivallerinde gösterimine şaşırdım. Fakat bu filmdeki seks sahnelerini pornografiye bağlamak, hikayede ki çoğu şeyi görmezden gelmek demek. Zaten içindeki seks sahnelerini diğer seks sahnelerinden ayıran en büyük özellik inanılmaz gerçekçi olması. Noe'in zaten bu filmde yapmak istediği şey apaçık ortada. Aşk'ı seks ile anlatmak. Aşk'ın sadece salt romantizmden ibaret olmadığını, birini özlediğinde akla onunla lunaparkta'ki dönme dolaba bindiğin ya da onunla izlediğin iyi bir tiyatro gösterisinin gelmemesi.. Cıvık romantizm kokan iyi bir akşam yemeği değil de; onunla sabahlara kadar seviştiğin, mantığın ve bedenin onunla olduğun dakikalarda tamamen konrolden çıktığı anların gelmesi.. Noe'in anlatmak istediği şey işte bu kadar basit. Bu filmdeki seks sahnelerini çıkarmak demek bir hikaye olmaması demek zaten. Tıpkı gerçekten olduğu gibi.. Aşktan seksi çıkardığımızda ne kalır? Hiçbir şey.

     En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız


    Filmin kendi içindeki ruh hali, melogram, öykü bambaşka bir deneyim yaşatıyor insana. Detayı kaybetmeyen sahnelerdeki renk yoğunluğu, karakterlerin ruh haline göre şekillenen sahne bütünlüğü apayrı bir boyut katmış filme. Kullanılan renk kontrastları ve görüntü yönetmenliği çok başarılı. Filmdeki müzikler ise gerçekten harika. Özellikle threesome sahnesinde ki çalan Maggot Brain, filmi alıp çok başka yerlere götürmüş. Bazı soundtrackler vardır, filmi 8 ken 10 yapar. Bu da öyle bir parçaydı.




    Filmi Murhpy'in gözünden izliyoruz. Murhpy bir sabah bitkin bir şekilde hiç istemediği hayatına uyanır. Hayal kırıklığı ve pişmanlıklar eşliğinde uyandığı bir sabah telefonu çalar. Arayan kişi eski sevgilisinin (Electra) annesidir. Ve bu telefon ona tüm geçmişini, tüm hatalarını sorgulamasına sebep olur. Bu dakikadan sonra Murphy ve Electra'nın sert ilişkisini izleriz. Her gün sarsılan bu ilişkide çift sürekli sekse sarılır. Hergün yeni bir arayışa girerler. Bir gün seks oyunlarına dahil ettikleri Omi, bu ilişkinin sonu olur. Murhpy aşık olduğu kadını değil, yanlış kadını hamile bırakır.

    Aslında bu ilişki de en çok sevenin Electra olduğunu düşünüyorum. Murhy'in doyumsuz ve sadakatsiz tavırları Electra için artık dayanılmaz bir hal alıp vazgeçme eşiğine kadar geliyor. Murpy ise yaptığı hata sonucu bebeği ve Omi ile bir evde sıkışıp kalıyor. Noe'nin bu durumu görüntü yönetmeniyle beraber oldukça kasvetli aktarması da çok güzel detaylardı. Murhpy'in Electra ile olduğu zamanlarda renklerin canlı olup, bebeği ve Omi ile olduğu dakikalarda renklerin solgun, evin küçük gösterilmesi aslında Murhpy'in iç dünyasının bir yansıması. Hikayenin flashbacklerle en kötüden en iyi zamanlara kadar gitmesi hikayeye ayrı anlam katmış. İlişkide ki inişler ve çıkışlar, diyaloglarla seyirciye iyi aktarılsa da bazı sahnelerde ki oyunculuklar duyguyu izleyiciye geçiremiyor. Bu da çoğu oyuncunun ilk uzun metrajlı film deneyimi olmasından kaynaklı.

     En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız


    Love Von Trier'in Nymphomaniac'ı ile de ne kadar benzetilse de anlattıkları şeyler çok daha farklı. Nymphomaniac'da hikaye bir kadının gözünden anlatılırken Love'da erkeğin gözünden anlatılıyor. Ve değindikleri şeyler de birbiriyle alakasız. Bu film maalesef çok güçlü bir dramatik yapısı, hikayesi ve oyunculukları olan bir film değil. Filmin oyuncu kadrosu da çok zayıf. Zaten böyle cesur sahneleri olan bir filmde oynayacak yıldız oyuncu sayısı çok az. Bu gibi detaylar haricinde klişe bir ayrılık hikayesi, erotizmle harmanlanınca böyle bir film ortaya çıkmış. Gaspar Noe, bunu yaparken de oldukça çarpıcı ve estetik sahneler çekmiş. Çok fazla seks sahnesi olmasından dolayı yeri geldiğinde rahatsızlık duymak mümkün. Yazının başında da belirttiğim gibi, bu film zaten aşkı seks üzerinden anlatma derdinde. Tam da filmde Noe'den izler taşıyan Murhpy'in istediği gibi ''sperm, kan ve gözyaşıyla'' dolu bir film. Ve mutlaka izlenmesi gereken realist bir aşk filmi.

    8/10




  • Sona doğru saçmalasa çok daha iyi bir film olabilirmiş. Devamını getirelim diye çok zorlamışlar.

  • Dr. Strangelove. Kült sıfatını sonuna kadar hak ediyor. 8.5/10

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 49284929493049314932
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.