Bildirim
En Son İzlediğiniz Film ve Yorumlarınız (4869. sayfa)
Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar:
Daha Az
5 Misafir - 5 Masaüstü
Giriş
Mesaj
-
-
-
Searching:8/10 -
-
The Babysitter (2017)
Başroldeki kız çok güzel, güzelliği filmin önüne geçmiş gibi gözüküyor. Ama farklı bir yüz değil. Zaten Margot Robbie var piyasada. Bu durum bende de bir önyargı oluşturdu. Ama film kesinlikle izlenmeye değer. Seviyorum böyle kan ve şiddet dolu absürt gerilimleri. Tucker & Dale havası var. Tipik inek çocuk, ateşli kız hikayesi gibi başlayıp bambaşka bir havaya bürünüyor. Kaliteli bir çerezlik olarak izlenmeli.
I Love You Too (2010)
Seni seviyorum diyememek üzerine kurulu gibi gözüken bir hikaye olduğu için ilk etapta oldukça basit ve etkisiz geldi. Ancak son bölümde duygusallığın artmasıyla birlikte bittiğinde ruhumda hoş bir tat bıraktı. Peter Dinklage gerçekten iyi oyuncu. Yvonne Strahovski'yi de özlemişim. Ama Jim rolündeki oyuncuyu nereden bulmuşlar bilmiyorum, film boyunca başrolde böyle bir tipe alışmaya çalıştım. Bittiğinde hoş bir tat bırakan bu tür filmleri seviyorum. Filmde güzel bir şarkı da var : Don't You Think It's Time.
The Best Of Me (2014)
Duygulandırdı. Aslında basit ve vakit geçirmelik bir romantizm tadı vardı. Özellikle flashback sahnelerini beğendim. Michelle Monaghan'ın gençliği için Liana Liberato çok başarılı seçim. James Marsden sadece sevişmek için çağrılmış gibi ve çok donuk oynamış. Gençliğini oynayan oyuncuda da karakterde de "10 Things I Hate About You - Heath Ledger" havası fazlasıyla mevcut. Şarkılar güzel, duygusal ağırlıkta filmde duyguyu veren şarkılar seçilmiş. Klişelerine rağmen izlerken gerçekten duygulandım.
Edmond (2005)
Direkt konuya giren, süresi kısa olduğu için akıp giden, bir gecelik hikayeye pek çok derinlik sığdırabilen bir filmmiş. Son bölüme kadar çok beğenerek izledim. Oyuncular iyi, tanıdık yüzler görmek güzel. Son bölümde sürpriz sayılabilecek bir son olsa da bir yere bağlanamadığını hissettim. Her şey yarım kalmış gibi hissettirdi. Yine son bölümde yaşamın anlamsızlığı, dünyanın cennet mi cehennem mi olduğu gibi aforizmalara girilmiş ama bunlar tamamen zorlama olmuş.
-
Bu ara gündemde olmasından sebep merakımdan izlediğim bir video, en iyi korku/gerilim türü filmlerden bir eksiği yok, tek kötü tarafı gerçek olması. Videonun süresi gözünüzü korkutmasın zaten neredeyse her 10 replikten sonra başa sarıyor, bu video bu konuya atılır mı diye bana kızmadan önce internette biraz konuya dair araştırma yapmanızı sonra bir süre videoyu izlemenizi öneririm, ben sonuna kadar izledim 2-3 gündür halen daha işin içinden çıkamadım
https://www.youtube.com/watch?v=bHQ3NXBJnPo -
şimdiye kadar izlediğim en eğlenceli vampir filmi -
-
Eğer filmi izlemeyi düşünüyorsanız kesinlikle ekranınızın ayarlarıyla oynamayın. Veya ''bu filmin yarısı nerede?'' gibi cümleler kurmaktan kaçının. Çünkü bu film, alışılmışın dışında 1:1 formatıyla çekilmiş. Yani film tam anlamıyla yarım kadraj. 67. Cannes Film Festivalinde 12 dakika boyunca ayakta alkışlanan ve Palme D'or için çok iyi filmlerle yarışmış bu Xavier Dolan filminin belki de en ilgi çekici kısmını söyledikten sonra gelin filmin genel itibari ile neden başarılı bir aile draması olduğunu anlatayım..
Öncelikle Antonie Olivier Pilon gibi bir genç yeteneğin bu filmde oyunculuk olarak ekstra işler yapması sizin filme çok daha farklı bakmanıza olanak sağlıyor. Üçüncü bir kişi olarak filmin içerisine resmen dahil olduğumuz bazı sahnelerle beraber gerçekten Steve karakteriyle birlikte düşünme ve empati yapma olanağı buluyoruz. Steve karakteri duygu değişimlerini çok sık yaşadığı için ona gerçekten farklı bakıyoruz bir izleyici olarak. Steve karakteri aslında annesine aşık bir çocuk olmaktan çok, film boyunca hiçbir zaman anlaşılamıyor. Ani duygu değişimleri; sevecen-uysal-deli-kızgın hallerini film boyunca çok sık görüyoruz. Pilon'un müthiş oyunculuğu ile beraber o duygu değişimlerini bir izleyici olarak net bir şekilde anlayabiliyoruz.
Film, bize üç karakterin hikayesini sunuyor. Diane, Kyla ve Steve. Diane ve Kyla karakterlerine hayat veren Anne Dorval ve Suzanne Clement genç yetenek Pilon ile beraber filme resmen level atlatmış. Yönetmenlik, senaryo, kurgu, kostüm tasarımı gibi bütün detayları üstlenen Xavier Dolan, genç yaşına rağmen bu dramanın içinden çok güzel sıyrılmış. Olaya postmodern bir yaklaşımla bakarsak Dolan, daha çok müzikalitenin etkisi ile sahneleri daha başarılı çekiyor. Filmin hemen hemen bütün vurucu sahneleri müziklerle beraber etkisini artırıyor. Sinema sanatı aslında bir bütün olsa da bu kadar fazla müzikli sahneler çekmek bir yönetmenin kalitesini artırır mı düşürür mü emin değilim. Fakat herşeye rağmen Dolan'ın sahneye göre müzik seçiminde çok usta olduğu su götürmez bir gerçek. Özellikle çalan On Ne Change Pas ve Steve'in başka dünyalarda oluşu kesinlikle açılıp defalarca izlenesi..
Sahnede ki ufak detaylardan biri de Kyla karakteriyle Steve'in yakınlaşması idi. Kyla bize mutsuz bir kadın olarak yansıtıldığı için bu sahne çok kafa karıştırabilir izleyici de. Fakat, sonraki sahnelerde görürüz ki Kyla kocasıyla ilgili problemlerini hiç yansıtmaz (gerçi kocasıyla bir problemi var mı o da kesin bir yargı değil). Veya kocası da yansıtmaz. Tipik Hollywood filmlerinin aksine ana karakterlerin arkadaşlarının kocası problemli olur algoritması yerine çok masum ve sevecen bir karakter çizer yönetmen. Kyla'ın kocası aslında çok iyi bir adamdır ama karısı ürkektir. Kyla, o sessiz ve çekingen tavırlarıyla izleyiciyi yanıltır. Bu sahne de Steve ile çok fazla yakınlaştığı için bir aşk çemberi içinde kalındığını düşündüm ilk başta ama işin çok farklı bir boyutları olduğunu ilerleyen sahnelerde gördük. Kyla, aslında Steve'de ölen oğlunu görür ve Steve'i benimser. Steve, içinde her zaman karanlık bir odası olarak yaşar ve bu Kyla'ın ilgisini çeker. Kyla, kendi içinde kaybolmuş bu çocuğu tıpkı annesi gibi korur ve sever. Herşey bundan ibaret değildir tabii.. Steve bu durumdan rahatsız olur, içgüdüleriyle hareket etmeye başlar. Kyla, Steve'i, Steve, Diane'yi, Diane, Steve'i çok fazla önemser. Her karakter birbirlerine çok kez zarar verir. Çünkü birbirimize duyduğumuz hisler bazen gerçekten o kadar yoğundur ki farkında olmadan hem birbirimize zarar veririz hem de daha çok bağlanırız.
Başta kadrajdan bahsederken neden bu kadar önemli olduğuna değinmemiştim sanırım. Kadraj aslında Steve'in ruh halini yansıtıyor denebilir. Filmin başından beri yarım ekran izlediğimiz kadraj; Steve mutlu iken birden birden genişler. Kısacası Steve, zihnen özgür olduğunda kadrajda özgürlüğe kavuşur.
Topluma ayak uyduramayan ve aslında kültür denen saçmalıkların arasında kalmış, annesine aşık bir sosyapatın hikayesinden çok filmdeki siyasi göndermelerde oldukça yerindeydi. Toplum kuralları ve ritüellerini harika işlemiş Dolan. Her sahne de mutlaka gönderme yapmış, istisnasız bundan da çekinmemiş. Steve'in annesine olan aşkı yer yer üstü kapalı yer yerse çarpıcı şekilde gösterilmesi ve her sahnenin biraz çarpık oluşu kesinlikle bir yönetmenlik başarısı. Filmin içerisindeki biçimsel sıkıntılar, sahne geçişlerinde ki dinamizm ve olgunluk çok çok iyiydi. Kuralları ve normları aşan bir gerçeklikle anlatılan bu aile dramasının bir anne-oğul aşkına evrildiğine şahit olduk. Aslında zayıf bir senaryonun kurgu, oyunculuk ve müzik seçimleriyle ne kadar harika işlendiğinin ispatı.. Xavier Dolan, kendine bir çizgi belirlemiş ve o çizgiden gidiyor anlaşılan. Birkaç yıl sonra eminim ki çok daha iyi işlere imza atacak ve çok ödül toplayacaktır. Ve unutmadan; Umutlu insanlar elbet bir şeyleri değiştirebilir. Sevgiyle kalın.
8.5/10
-
bir cümle bile olsa yorum ve puanlama yapmanız gerekiyor. -
Upgrade
Matrixvari bir film ve gelecekte geçiyor olay fazla beklentim yoktu ama gerilim ve intikam konulu sürükleyici Harika bir film olmuş puan vermiyorum ama acayip beğendim
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Spider-Man Into The Spider Verse
Güzel müzikleri, çekimlerin özgünlüğü ve senaryonun klasik Spider-Man filmlerinden farklılığı ile keyifli vakit geçirtiyor. Ancak aldığı övgüleri hak ettiğini düşünmüyorum. 7/10
Searching
Yılın en bomba yapımlarından ve bana kalırsa başyapıt olmayı kılpayı kaçırmış. Senaryoyu biraz daha derin işleselerdi son yılların en çok konuşulan polisiye filmi bile olabilirdi. Kaçırmayın, izleyin. 8/10
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DDr.M -- 7 Ocak 2019; 21:44:28 >
-
-
A Quiet Place
Ben böyle sorumsuz anne baba görmedim. O çiviyi çıkarsaydınız bari. Filme notum 7 /10
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Belki biliyorsunuzdur ama yinede belirtiyim 3 film olarak çıktı hocam.
En sevdiğim kılıç sahnelerinin olduğu film olur kendisi. -
Evet öyleymiş bu akşam 2. Seriyi izlicem Film benim de çok hoşuma gitti yüksek ihtimal arşivde yerini alıcak bu 3 leme... -
Brimstone
Yobazlığı "etkileyici(!), çarpıcı(!), sert(!)" göstermek adına bütün kalitesinden ödün veren boş bir yapım. Film olayları seyirciye - ilk cümlede de belirttiğim gibi -etkileyici, çarpıcı, sert vermek adı altında tiksindirerek anlatmayı tercih ediyor, ki bana kalırsa bu durum duygu sömürüsünden ibaret. Ayrıca "gereksiz" şiddet ve cinsellik içeren onlarca sahne vardı. Kurgusu ve Guy Pearce'ın oyunculuğu dışında elle tutulabilir bir şey yok. 4/10
-
Değişik bir vampir filmiydi 8/10 -
The Birdbox 8/10
Senaryo ve kurgusu gerçekten orijinal, filmi sonuna kadar soluksuz izledim
< Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı > -
Yanlış hatırlamıyorsam başlarda Eli'ya eşlik eden onun beslenmesine yardım eden karakter açıkça "babası" olarak belirtilmiyordu ben mi yanlış hatırlıyorum, filmin sonunu oldukça dramatik bulmuştuk bu açıdan. Film içinde bir replik ya da belirti var mıydı "babası" olduğuna dair?
Ip işlemleri
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X