Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
4 Misafir - 4 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
188.747
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Deniz hareketlerinden enerji üretilmesi fikri ilginç . Pratikte uygulanabilirmi?
  • tabii ki , bunu uygulayıp enerji üreten sistemler zaten var. Ama her şeyin de bir verimlilik hesabı var bu tür sistemler genelde derin denizlerde ve gelgitin çok olduğu yerlerde kullanılmaktadır.

    Ülkemiz için çok da ciddi bir şey değildir. Ama yer altında bulunan ve fay kırıkları nedeniyle yeryüzü katmanımızın ince olması ülkemiz için büyük bir avantajdır , jeotermal olsun derin magma enerjisi olsun geleckete ciddi katkıları olacaktır.
    quote:

    Orjinalden alıntı: Santana80

    Deniz hareketlerinden enerji üretilmesi fikri ilginç . Pratikte uygulanabilirmi?


    okyanusdan enerji üretimi için bakabileceğiniz siteler.

    http://www.energybulletin.net/node/2561

    http://www.energybulletin.net/node/3881



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 10 Kasım 2008; 17:15:25 >




  • Geçiş dönemi başladı


    Cep tipi nükleer santraller geliyor


    A.A.



    ABD'de bir şirket küçük yerleşim birimlerine uzun yıllar enerji kaynağı olacak mini reaktörlerin seri üretimine başlayacağını duyurdu. Hareket eden parçaları olmadığı için Çernobil gibi kaza riski bulunmayan reaktörler, 2013'ten sonra piyasaya sürülecek.

    Dünyanın ilk atom bombasını geliştiren Amerikan hükümetinin Los Alamos laboratuvarının bilim adamları, 20 bin evin elektrik ihtiyacını karşılayabilecek mini nükleer santrallerin 5 yıl içinde satışa çıkacağını açıkladı.

    İngiliz The Observer gazetesinin haberine göre, nükleer silah yapmaya yetecek zenginlikte uranyum içermeyen fabrika mühürlü minyatür reaktörlerin hareket eden parçası bulunmayacak, betonla kaplanması ve yer altına gömülmesi nedeniyle çalınması da olanaksız hale gelecek.

    Amerikan hükümetinin bu konuda ruhsat verdiği New Mexico merkezli Hyperion şirketinden yapılan açıklamada, ürettikleri mini reaktörler için ilk siparişlerin gelmeye başladığı ve seri üretime 5 yıl içinde başlamayı planladıkları belirtildi.

    Hyperion şirketinin İcra Kurulu Başkanı John Deal, hedeflerinin dünyanın her yerinde elektriğin bir vatını 10 cente üretmek olduğunu belirterek, "Mini nükleer santral 25 milyon dolar civarında satılacak. 10 bin haneli bir yerleşim yeri için çok uygun bir fiyata ev başına 250 dolara gelecek" diye konuştu.

    Şimdiye dek 100'den fazla sipariş aldıklarını ve bunların büyük bölümünün petrol ve elektrik şirketlerinden geldiğini belirten Deal, gelişmekte olan ülkeleri ve uzak yerleşim yerlerini hedeflediklerini söyledi.

    2013 ve 2023 arasında 4 bin mini nükleer santral üretecek 3 fabrika kurmayı planlayan Amerikan şirketine ilk sipariş, hidroelektrik santrallerinde uzman Çek altyapı inşaat firması TES'ten geldi. 6 adet santral siparişi veren Çek firması ilk santrali Romanya'ya kurulacak.

    Mini reaktörün çok güvenli olduğunu ve 50 yıllık bir deneyimle geliştirildiğini belirten Amerikan şirketi, kesinlikle Çernobil gibi kaza meydana gelmeyeceğini, çünkü mini nükleer reaktörün hareket eden parçalarının bulunmadığını vurguluyor.

    http://www.hurriyet.com.tr/dunya/10319471.asp?gid=229




  • cela bey ,

    ilginç bir sistem sanırım, ancak nükleeer kazalar hareket eden parçalar yüzünden değil, sistemi kontrol eden ekipmanların bakımlarını zamanında yapılmaması ve değiştirilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bukonuda şartnameler çok sıkıdır ama RUSLAR bu konuları es geçtikleri için basınç aşırı yükselerek olmuştur. Yan iişin özünde nüklleeri sonuna kadar desteklesem de risk alsa yok olmayacaktır. Belki ne kadar küçük olursa kaza anındaki risk de bölünmüş olur.

    Bide kafama takıldı rakkamlarda bir hata olabilir mi . 25.000.000 dolar / 10000 hane= 2500 usd eder.
    evimize monte edeceğimiz güneş panelleri kw başına 1200 dolar civarına düştü , 2500 usd ile her gün 2-3 kw ve tamemmen risksiz bir yatırımı devlet desteklese daha iyi olcaktır. Sonuçta 300-500 milyara ev alıyorsunuz veya fiyat istiyorlar ama 10000 dolarlık bir güneş panelini esirgiyorlar halbuki evin temel lenerji ihtiyacının %75-80 bu rakkama karşılamak mümkün gerisi de para tutumaz zaten ve zamlardan da etkilenmemek extrası.




  • quote:

    En kötü ihtimalle bugün; en iyi ihtimalle 2013 yılında petrol arzı talebi karşılayamamaya başlayacak.


    Şu yaşamakta olduğumuz ekonomik kriz bizleri vurmasaydı petrole olan talep bu kadar düşmeyecek ve arz dengesi sağlanamayacaktı.. Fakat kriz ne kadar derinleşirse derinleşsin arzın talebi karşılayamadığı nokta elbet gelicektir.. Ben daha önce 2010 başlarından itibaren arzın talebi karşılayamamasının başlayacağını ve bunun dünyada resmen ilan edileceğini düşünüyordum ama bu ekonomik kriz dolayısıyla bir kaç ay sarkabileceğini düşünüyorum..

    Tabi senaryolar içinde 2013 e kadar süre tanıyanlar var.. Fakat gerçek şu ki eninde sonunda bu 2015te de olsa -ki çok çok düşük bir ihtimal- bu petrol şu anki dünyaya yetmeyecek..


    Şimdi gelelim diğer enerjilere..

    Hidrojen, biodizel, gel git, güneş, rüzgar... Bu saydıklarımızın hepsi çevre dostu ve yenilenebilir enerjilerdir..

    Yenilenebilir enerjileri yok saymamak ve yatırımları çok daha artırmak gerekir fakat unutulmaması gereken bir şey vardır.. Çok önemlidir..

    Bunların hiç biri kömür, doğalgaz ve petrolün yerini bugün mümkünatı yok tutamaz.. Kıyaslama bile yapılamaz..

    Şu anda dünya genelinde 85 milyon varil petrol bir günde tüketiliyor.. Bu tüketim karşılanamadığı anda üretim %5 seviyelerinde düşmeye başlayacaktır.. Düşmeye başladığı anda şu anki büyüme dediğimiz o ekonomik olgunun gerçekleşebilmesi için petrol denilen enerjinin eşdeğerini koymak zorundasınız.. Hatta daha fazlasını koymalısınız ki ekonomi büyüsün stabil kalmasın..

    Bugünkü verilere baktığımızda petrolün karşılığını güneş, rüzgar, biodizel, hidrojen verememektedir..

    Burada en geç 4 sene içinde başlayacak bir çöküşten bahsediyorum..

    4 sene içinde petrol denen emtianın yerine aynı oranda yukarıda sayılan enerjilerin konması mümkün değildir..

    Petrole eşdeğerliğin sağlanması için bu enerjilerin verimli hale getirilmesi lazım.. Petrol ile çalışan bütün ekipman, araçların bu yeni enerjilere modernizasyonunun yapılması lazım..

    Bunlar 4 senede olacak iş değildir.. (Verdiğim 4 rakamı tahmini bir rakamdır değişim gösterebilir.. En az 2 olabilir ya da 6, 7 olabilir)

    Hele ki bu düşüşe karşı hiç bir hazırlık yapmayan Türkiye için hiç iyi değildir..

    Bundan 20-30 sene -belki de daha fazla- sonra yukarıda sayılan enerjilerin petrole eşdeğerliği yakalandığında tekrar dünya bugünkü seviyeye gelir..

    Yaşanan iyimserlik duygusu herkesin petrol üretiminin yavaş yavaş düşeceğini ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının petrolün yerini hemen alabileceğini düşünmesinden kaynaklanmaktadır..

    Petrol üretimi düşüşe geçicek söylemleri karşısında '' ne olucak hidrojen var, güneş enerjisi var'' söylemleri kansere yakalanmış ölüm döşeğindeki hastaya ''kansere karşı çare bulmaya calışıyorlar, ümit verici gelişmeler var'' demekten hiç bir farkı yoktur.. Dediğim gibi belki 10 belki 20 sene sonra kanseri yeneriz ama bugünlük bir şey söylemek erken tıpkı petrol örneğinde olduğu gibi..

    O yüzden yapılan araştırmaları, gelişmeleri petrole eşdeğer olarak algılamak yerine çöküşü yavaşlatma önlemleri olarak bakmayı tavsiye ederim..

    Ki Türkiye'nin bu gibi önlemler ile daha uzaktan yakından alakası yoktur şu günkü politikalara bakıldığında..

    quote:


    Cep tipi nükleer santraller geliyor


    Daha cep tipi değil normal boy nükleer santrallerden hiç biri Türkiye topraklarına uğramamıştır.. Nasıl ki ABD kendi petrol teminini garantiye alabilmek için Irak topraklarına girdiğinde biz Türkiye olarak sevinmediysek ABD nin enerji yatırımlarına da pek sevinmememiz gerektiğini düşünüyorum..

    quote:


    Hiç bir alternatif enerji petrol-kömür-doğalgaz üçlüsünün yerini alamayacak.


    Bugün için öngörülen düşünce budur.. Fakat bundan 20-30 sene sonra yeni bir enerji kaynağının fosil yakıt enerjilerinin yerini alacağını bilemeyiz.. Alsa bile 20-30 sene sonrasının iyimserliğini bugünlerde sürdürebilmek saflıktır..

    Üretim düşüşüne yani çöküşe hazırlanmakta yarar var..

    quote:

    Olabilecek kısa zamanlı bir kaos ise geçiş döneminde olabilir.


    Hangi ülkenin neye geçiceği, hangi ülkenin neye geçemeyeceği belli olucaktır bu dönemde ama bu hiç de kısa zamanlı olmayan dönem tam anlamıyla bir kaostur..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 11 Kasım 2008; 15:34:30 >




  • quote:

    Kimse bize "petrolümüz bitiyor" demeyecek. Bunu bizim anlamamız gerekiyor.


    Bugün dünya ekonomileri petroller var olmuşlardır.. Bir anda petrolün olmadığını varsayarsak ekonomilerin de bir anda tuzla buz olacağını söylemek yanlış olmaz..

    George Bush'un çıkıp da dünyaya '' petrol üretimi düşüşe geçicek'' ilanını beklemek saflıktır.. Fakat ABD bildiği halde bilmiyor numarasını yaparak bütün politikalarını petrol üretiminin düşüşe geçiceği gerçeği üzerine yapmıştır.. Petrol bitiyor gerçeği yerine El-Kaide, kitle imha silahları, barış, demokrasi özgürlük vaatleri kitleleri şaşırtmak için harika bir yalandır..

    Bunu bazı ülkeler anlamıştır, bazı ülkeler de anlamış olmasına rağmen hiç bir şey yapmamaktadır, bazıları da anlamamıştır..




  • sanırım bütün sorun dünyanın her sene aynı hızda büyümesini isteyen ülkeler , buna bir de yeni katılan çin ve hindistanı koyunca petrole gelen talep katlanarak büyümektedir. Bana göre hiç problem yok dünya petrolü ne kadar çabuk tüketirse dünya ikliminin geri dönülmez nokası o kadar erken gelecektir. Dünyanın enerjiye ulaşmasında kendi ürettiği kadar tüketmesinde yeni bir çığır açılacağı kesin. Nasıl ortaçağda odun bir numara ise bunun yerini kömür aldı ise bu yüzyılda da hepsinin yerini hidrojen alacaktır.Evet petrol kadar asla ucuz olmayacaktır ama gelişmenin ve tüketimi kısmanın bir yolu dengeyi bulmaktadır.Verimlilik konusunda yapılan çalışmalar çok yavaş ilerlemektedir.En azından bu konuda ilerlemeler için para ayırt edilmesi kaçınılmazdır. Bütün mesele bu dengesizliğin yeni bir dünya savaşı çıkarmadan geçirilmesine odaklanılmasıdır.Ancak kişisel olarak görüşüm bunun kaçınılmaz olmasıdır.4 -5 yıla kalmadan bir dünya savaşı çıkma olasılığı petrolün üretim talebinin azalmasından çok daha büyüktür.zaten bu konuda yeteri kadar birikim ve basınç oluştu . hepimiz yaşayarak göreceğiz.




  • quote:

    sanırım bütün sorun dünyanın her sene aynı hızda büyümesini isteyen ülkeler , buna bir de yeni katılan çin ve hindistanı koyunca petrole gelen talep katlanarak büyümektedir.


    En büyük sorun bu.. Bugün bütün ekonomi kanallarını açalım.. Herkesin ağzında '' büyüme '' sözcüğü .. Eğer ki başarılı bir şekilde '' küçülme '' yi sürdürebilirsek bir sorun olacağını sanmıyorum..Fakat bu nasıl olacak bunu henüz aklım almıyor.. Küçülmenin kendisinin bir sorun olduğu ekonomide bunu başarmak nasıl olur orasını hiç bilemiyorum.. Son 10 senedir vurgulu bir şekilde fosil yakıtların dünyayı 100 yıl sonra yaşanmaz hale getireceğini bütün bilim adamları söylüyordu.. Kyoto Protokolleri bu yüzden vardı.. Fakat hepimizin küresel ısınmaya karşı tepkileri ancak '' dur nokia şarj aletini fişte unutmayayım, dur tasarruflu ampul kullanayım'' dan öteye gidemedi.. ''Küresel ısınma'' söylemleri bir yere kadar işe yaradı.. 100 yıldır büyüyen ekonomide yaşayan insanlara '' küresel ısınma'' , '' Kyoto '' gibi söylemler yaramadı.. Başka çözümler gerekicek.. Savaşarak çözülmemesini umuyorum..


    Bu da The Guardian gazetesinden bir makale...

    quote:

    ABD’yle Çin’in petrol savaşı başladı
    Mıchael Meacher (Arşivi)

    ‘Terörle savaş’, ABD’nin başta petrole ulaşmak olmak üzere çıkarlarını korumayı amaçlıyor. ABD?Rusya’yı kuşatmak ve Çin’in Hazar Denizi ve Ortadoğu’daki petrol ve doğalgaza hâkim olmasını önlemek isterken, ABD ve Çin arasındaki devasa küresel kaynak mücadelesi başlamış durumda

    Britanya Başbakanı Gordon Brown’ın Britanyalı petrol şefleriyle Kuzey Denizi’nden daha fazla petrol elde edilmesini tartışmayı amaçlayan görüşmesini tetikleyen şey, petrolün varil fiyatının bir yıl öncesinden iki ve 10 yıl öncesinden 12 kat daha yüksek düzeye ulaşarak rekor kırması oldu. Sağlam bir kaynak olan petrolprices.com sitesi, petrolün litre fiyatının eylüle kadar yaklaşık 3 dolara ulaşacağını tahmin ediyor. CIBC World Markets’in baş ekonomisti Jeff Rubin de ‘petrol fiyatlarının beş yılda yaklaşık iki katına yükseleceği’ öngörüsünde bulunuyor. Bu, 2013’e dek petrolün varil fiyatının 270 dolar olması anlamına geliyor. Bu belki hükümetin şu anda Irak’ta yakında dağıtılacak petrol çıkarma izinleri pastasından yeni bir büyük dilim alması için BP’yi neden şiddetle desteklediğini ve ayrıca muhtemel petrol rezervinin öncelikli satın alma hakkını almak için Antartika’nın bir milyon metrekarelik deniz tabanının üçte birini topraklarına katma niyetini ortaya koyuşunu açıklar. Petrol için savaş cidden başlamış durumda.

    En iyi yanıt Rimini Protokolü
    Ama yeterince petrol var mı? Uluslararası Enerji Ajansı, piyasadaki satışa hazır petrol miktarının beş yıl içinde yetersiz kalarak fiyatları eşi görülmemiş düzeylere çıkaracağını ve Batı’nın OPEC’e (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) bağımlılığını artıracağını öngörüyor. Ve dünyanın en büyük petrol şirketlerinin başkanlarının da aralarında bulunduğu 175 yetkili ağzın hazırladığı ‘Enerji Hakkındaki Acı Gerçekler’ raporuyla, petrol endüstrisi bizzat ilk kez petrol ve doğalgazın 2015’e kadar tükeneceği tahmininde bulunuyor.
    Bu krizin 2010-15 arası dünya petrol tedariği açısından jeopolitik etkileriyse saymakla bitmez. Ortadoğu’da yeni askeri müdahaleler ve çatışmalar riski yüksek. Dünya petrol rezervlerinin tamamının 2.5-2.9 trilyon varil olduğu tahmin ediliyor. 51 petrol üreticisi ülkenin yarısının 2006’da üretimlerinde düşüş ilan etmesine karşın, toplam rezervin yarısı çoktan tüketildi. OPEC dışı üretimin, Çin ve ABD’nin gelişmeye başlayan talebi ve Irak’ta üretilen petrolün sınırlı olmasıyla birlikte beş yılda tavan yapıp düşüşe geçmesi bekleniyor. Buna müteakip beş yılda OPEC’in azalan yetersiz kapasitesi muhtemelen artan bir biçimde (dünya talebindeki büyümenin hızına ve OPEC’in yeni kapasiteye ne kadar yaygın olarak yatırım yaptığına bağlı olan) kısa vadeli dalgalanmalara uyum sağlayamaz hale gelecek. İkincisi, siyasi nedenlerden ya da dahili karar alma mekanizmasının çok yavaş olmasından veya güvenlik çevresinde fazla husumet olmasından dolayı, üretim kapasitesini yeterince yüksek veya yeterince hızlı yükseltemeyebilirler.
    Elbette, hiçbiri zerre kadar inandırıcı olmasa da, bu felaket senaryosundan çıkış yolları da mevcut. Yeni büyük petrol sahalarının bulunması tabloyu değiştirebilir. Ancak, yeni sahaların bulunması için milyarlar akıtılsa da, keşifler 1960’larda zirveye ulaştı ve son büyük yataklar 1970’lerde bulundu. Sadece Irak işlenmemiş süper-dev petrol sahalarına sahip. Ama neredeyse başa çıkılamaz olan sorun, yeniden elde edilebilirlik, düşük kalite petrol, düşük kalite rezervler veya her ikisi. Daha kötüsü, üretim ekonomik olmayabilir, çünkü bunlar çok düşük düzeyde net enerji kazanımı sağlarken, petrolün çıkarılması ve kullanımı için de bir o kadar enerji gerektiriyor. Ve sera etkisi yapan gazlarda muazzam bir artış, küresel bir Kyoto-sonrası anlaşmadan sağlanacak bir kazancı silip süpürecek bir turbo iklim değişikliği etkisi yaratabilir.
    Ancak tedarikteki baskı, Çin’in patlayan büyümesinin OPEC dışı petrol üretiminin azalması ve OPEC’in kapasitesinde yavaş fakat merhametsiz bir düşüşe rastlaması nedeniyle kaçınılmaz olsa bile, yaklaşan kriz önemli talep sınırlamalarıyla hafifletilebilir. Her gün üretilen enerjinin yarısı heba olurken, ortalama bir arabayı yürütmek için harcanan enerjinin sadece yaklaşık yüzde 20’si aynı işi görmeye yeterliyken ve bazı enerji istasyonlarındaki üretim yaklaşık yüzde 35 düzeyindeyken, tasarruf için neden var. Ancak sorun, düzelmenin küresel anlamda dürüstçe ve krizi birkaç yıldan fazla geriye itmek için gereken sürede tamamlanıp tamamlanamayacağı. Ama talebi sınırlamanın en doğrudan aracı, petrol ithal eden ülkelere ithalatlarını, yılda yaklaşık yüzde 2 olarak seyreden dünya tüketim oranına uyacak biçimde azaltmalarını öneren Rimini Protokolü. Elbette temel sorun, en güçlü, petrole aç ülkelerin buna yanaşmamayı sürdürecek olması. Kyoto olmadıysa, niye Rimini olsun?
    Tüm bunlar arasında en rahatsız edici olanı, ister arz ister talep açısından enerji politikalarında temel düzenlemelere girişmekten ya da yenilenebilir enerjiye önemli bir dönüş yapmaktan uzak olan büyük güçlerin, kalan sınırlı petrol rezervleri için kısa vadeli hırslı savaşlarını hep birlikte fiilen şiddetlendirmeleri. Irak’ta kazanılamaz bir savaş verilmesine rağmen, ABD Kongre Komitesi’ne sunulan kanıta göre, ABD Suudi ve İran’daki dahil Körfez petrolüne ulaşımı kontrol etmek amacıyla Irak’a hâlâ en az beş kalıcı büyük askeri üs inşa ediyor. Bir yeni muhafazakârın geçenlerde söylediği gibi, “Irak’tan çıkış planımızın olmamasının bir nedeni çıkma niyetimizin olmaması.” ABD ayrıca başta Amerikalılar olmak üzere Batılı çokuluslu petrol şirketlerine gelecek 30 yıl için Irak petrol sahalarının kontrolünü verecek yeni bir Irak petrol yasası çıkarmak için bastırıyor.

    İslam sadece ikincil aktör
    ABD’nin, başta petrole ulaşmak olmak üzere, ekonomik çıkarlarını korumak için yürüttüğü ‘terörle savaş’ kisvesi altında 30 ülkede 737 askeri üssü zaten var.
    NATO’nun Soğuk Savaş sonrası var olmaya ve genişlemeye devam etmesinin temel amacı, Rusya‘yı kuşatmak ve Çin’in Hazar Denizi ve Ortadoğu’daki petrol ve doğalgaza hâkim geçişini önlemek. Bu, en büyük petrol ithalatçıları olan ABD ve Çin arasındaki adı konmamış devasa küresel kaynak mücadelesinin henüz yalnızca başlangıcı. İslam bu mücadelenin içine sürüklendi, çünkü rezervlerin çoğu İslam dünyasında, ama İslam sadece ikincil bir aktör. Batı’nın eski Rusya lideri Putin’e bariz saldırıları ve Putin’in demokrasinin altını oyduğu iddiaları, bu ülkede Batı yanlısı bir hükümeti başa geçirip Rus petrolüyle doğalgazına (Rusya bu iki karbonun ikisine birden başka herhangi bir ülkeden daha fazla sahip olan tek ülke) ulaşımı garanti etmek amacı taşıyor.
    Mücadele, karakteristik olarak sülfürden yana fakir ve bu nedenle inceltme işlemi için ideal petrolün 66 milyar variline sahip olan Batı Afrika’ya da sıçradı. 2005’te ABD, Gine Körfezi’nden Suudi Arabistan ve Kuveyt’in toplamından daha fazla petrol ithal etti ve 10 yılda Afrika’dan, Ortadoğu’dan daha fazla petrol alması bekleniyor. Pentagon, kıta için Africom adlı yeni bir birleşik komuta ayarlıyor. Diğer yandan, Çin’in temel ham petrol tedarikçisi olan Angola, geçen yıl Suudi Arabistan’ı solladı. ABD’nin Afrika’daki askeri varlığını büyük ölçüde artıracak olan Africom’un, Çin’le artan petrol tedariği çatışmasını hedeflediğine şüphe yok.
    Eski ABD başkan adayı Joe Lieberman’ın söylediği gibi, ABD ve Çin’in büyüyen talebi karşılamak için ithalatı kullanma çabaları, “Geçmişte ABD ve Sovyetler Birliği arasında nükleer silah adına yapılan yarış kadar sıcak ve tehlikeli bir petrol yarışını kızıştırabilir.” (Britanya’da İşçi Partili milletvekili, eski çevre bakanlığı yaptı, 29 Haziran 2008)


    Bu da Hirsch Raporundan bir kesit..

    quote:



    Predictions of World Oil Production Peaking ( Dünya Petrol Üretimi Zirve Noktası Tahminleri)

    Projected Date Source of Projection

    2006-2007 Bakhitari
    2007-2009 Simmons
    After 2007 Skrebowski
    Before 2009 Deffeyes
    Before 2010 Goodstein
    Around 2010 Campbell
    After 2010 World Energy Council
    2010-2020 Laherrere
    2016 EIA (Nominal)
    After 2020 CERA
    2025 or later Shell
    No visible Peak Lynch




  • Kardeşim ufacık bir tane atomda nasıl bir enerji var ki, atom bombası olarak çıkarılabiliyor, ama doğru düzgün depolanamıyor maalesef. Bu durumda kim alternatif enerji olmadığından bahsediyor?

    Yıllarca öncesine bile bakarsanız, petrol fiyatlarındaki ani artışlar hep spekülatiftir. "Yok efendim, şu kadar senelik petrol kaldı, talep bu hızla büyümeye devam ederse..." falan filan. Eve talep büyüyor, ama yıllarca (rezervi olupta özellikle çıkarmayan)Amerika başta olmak üzere petrol üreten şirketler alternatif enerji yatırımlarını yavaşlatmaya çalıştılar. Ama alternatif enerji arttıkça ve hesaplanmaya petrol rezervleri daha bulundukça mevcut petrol dünyaya 100 yıl falan yeter.

    Bu arada 100 yılda değişecek daha ciddi problemler var. Bknz Küresel Isınma.

    Bence petrolü bırakın da bunu bir araştırın.

    Not: Yanlış anlaşılmasın, yukarıdaki ciddi araştırmayı yaparak paylaşmaktan da üşenmeyen arkadaşın emeğine sonsuz saygı. Ben sadece gelen konuşmak istedim.




  • quote:

    Kardeşim ufacık bir tane atomda nasıl bir enerji var ki, atom bombası olarak çıkarılabiliyor, ama doğru düzgün depolanamıyor maalesef. Bu durumda kim alternatif enerji olmadığından bahsediyor?


    '' Bir atomdan bomba elde edilebilecek kadar enerji elde edilirken dünyada bu kadar atom varken hiç enerjisiz kalınır mı? '' bilimsel bir söylem değil..

    Belgeli ve bilimsel konuşmaya gayret ediyorum.. Özellikle şehir efsanelerine de değinmemeye gayret ediyorum.. Diğer arkadaşlara da tavsiye ederim..

    Rezervi olup da çıkarmayan Amerika'yı daha önce hiç duymamıştım ama bu da yeni ve komik bir şehir efsanesi daha herhalde.. Nasıl ki ''Türkiyenin altı ucuz petrol kaynıyor'' da bir şehir efsanesi ise bu da komik bir şehir efsanesidir.. Bunun gibi komik ve altı doldurulmamış söylemler yanlıştır..

    Petrol üreten şirketler alternatif enerji yatırımlarını neden yavaşlatmaya çalışsınlar? Bugün petrolün yerini alternatif enerjinin alamayacağı apaçık belli iken neden böyle bir uygulamaya gitsinler?

    Vezir arkadaşın verdiği gibi petrol üreten şirketler kendileri bilhassa alternatif enerji arayışlarına girmişlerdir..

    Şu hesaplanmayan petrol rezervleri bulundukça 100 yıl yeter deniliyor.. 1960 dan beri yeni dev yatak keşfedilemiyor.. '' Olsun bilim bu kadar ilerlemişken bir Suudi Arabistan kadar yatak keşfedilir'' masalına inanmak isteyenler devam edebilirler..

    Ha bir de unutmadan söyleyeyim bugünkü petrolün 40-50 sene sonra tükeneceği söyleniyor ama bu son damla burada bu konuyu okuyan arkadaşların son damlası değil tahminimce ABD başkanının kullanacağı son damla olucaktır.. ABD başkanı değilseniz 40-50 sene sonra bitecek demek yerine '' biz ne zaman bulamamaya başlarız'' demek daha isabetli olur diye düşünüyorum..

    Küresel ısınma ile hiç endişelenmeye gerek yok.. Bu küre 1900lerin başından beri ısınıyordu.. 1950lerde ısınma apaçık farkedilmişti.. Peki neden ancak 2000lerden sonra bütün dünyada sık sık dillendirilmeye başlandı.. Sebep basit.. Petrol tüketimini düşürmek ve tasarrufa gidilmesini sağlamak için ortaya çıkarılan gerçek bir hikayedir.. Tıpkı Kyoto protokolü gibi..

    Bugünlerde petrol çıkan kuyular insanoğluna petrol vermemeye başlayınca küresel ısınmayı dert etmeye gerek olmadığını anlarız..

    Küresel ısınmayı bitirmenin tek yolu vardır.. O da küresel ısınmaya sebep olan fosil yakıtların tüketimini engellemektir.. Ee insanoğlu bunu kendi eliyle 100 yıl boyunca yapmadığına göre bırakalım da tabiat kendisi yapsın bu işi değil mi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 12 Kasım 2008; 0:40:49 >




  • Aslında petrol geçen yüzyılda yaşadığı altın çağını tamamlamış olmasının sıkıntılarını yaşatıyor dünyaya. Böyle devam etmeyeceğini artık herkez anlamış oldu.Bu yüzyılda petrol bakır yağına giriyor yani artık doğalgaz altın çağını yaşamakta. Doğalgaz kaynakları oldukça bol ve yenilerini keşfedilmeyi bekliyor.Bu nedenle yakın gelecekte bir sorun gözükmüyor.Ayrıca doğalgaz kömür dahil birçok alternatif kaynaktan üretilebilir.Tğürkiyede zengin kömür kaynakları varken bunların verimsiz diye kullnılmaması ayrı bir sorun.Sonuçta yerli kaynak larımız öncelikle değerlendirilmesi gereklidir.Petrol konusunda oldukça şansız olmamıza rağmen Karadeniz olayından umutluyuz.Ama gerçek ne ise yakında belli olur. Dünya için endişelenmeye gerek yok çünkü zaten geri dönülmez noktaya çok yaklaştık , denizden alçak ülkeler başta Avrupanın büyük bir kısmı ve ABD düşünsün 2100 yılındaki geleceğini.

    Bu nedenle fosil yakıtların tüketiminin engellenmesi konusudaki hazerdousmen arkadaşımıza katılıyorum.
    Öncelikle ileri bir adım atıp şu hidrojen işine biran önce girmemiz gerekiyor.Her şeyde geç uyanan ülkemizi uyandırmak için bilim adamlarımız tomarla yazı yazıyor forumlarda bilgilendirme yapıyorlar. ama Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemindeki vurdum duymazlık her yerde , yeni bir ATATÜRK gibi deha bir insan çıkarma olasılığımız ise çok küçük bir ihtimal. Bu nedenle oturup dünyua ne yapacak diye bekleme yerine zaten zorunlu olrak yaoacakları adımı önceden atılmasını sağlamalıyız. Bu yüzyılda enerji artık TÜMDENGELİM metodu yani devletin büyük barajlar ve santrallar kurarak üretmesi yerine,

    TÜMEVARIM metoduna geçecektir.Bunun basitçe anlamı şudur herkez kendi elektriğinikendi üretecek kalanını merkezi sistemden satın alacak ve kendi fazlasını da en iyi fiyattan alana verecektir.Bu konuda çok güzel pazarlar oluşacak hatta ikinci çeyrekte (2050 sonrası)bunun bir borsasıda olacaktır.

    Hidrje açısından Türkiyenin büyük artı yanları vardır Öncelikle Karadenizin altı H2S kaynamaktadır.200 metre derinliğe ulaşılınca Karadenizin altında hayat ölüdür.Hiçbir canlı yaşayamamaktadır.Ancak özel metodlarla derin karadenizden çekilen sular içindeki H2 üretilmesi mümkündür.Evet sülfür çok zehirli bir gazdır ama teknolojide her şeyin bir çaresi vardır.Yeter ki kuralları düzgünce uygulayın.Sadece karadenizin altındaki Hidrojen bizim tüm 21 ve 22 yüzyıldaki enerji ihtiyacımızı karşılayacağı gibi kalanını satarak ciddi bir ihracat yapma imkanı vardır.İşte hidrojen taşınması konusu gündeme geldiğinde Bor madeninin önemi o zaman gerçek değerine ulaşacaktır.Çünkü Bor madeni uygun prosesler kullanılarak hidrojen takınmasında kullnılabilmesi ve çok güvenli bir taşıma yapılabilmesi mümkündür.

    Ayrıca güney ve Güneydoğu Anadolu da kurulacak güneş çiflikleriile H2 üretmek mümkündür bunlar bizim ihtiyacımızı karşılamaya fazlasıyla yeter.Tüm sorun bizim kendimizi bağımlı kılacak enerji kaynaklarından vazgeçememiz için öncelikli adım atmamızdan geçmektedir.Tabii kibüyük yatırımlar 3-5 senede olmaz ama bir yerlerden de başlamak lazımdır.İleriki yüzyıllarda yoğun olarak kullnılacak derinmagma ısısını kullarak temiz H2 üretmek mümkündür.Ayrıca zaten türkiyede jeotermal enerji kaynakları açısından ciddi bir kaynak söz konusudur.Burada değerlendirilmeyi bekleyen ileri teknoloji yüksek basınçlı sıcak su buharı elde edebilmek için yapılacak yatırımlar ;
    kullanılarak tükettiğimiz ve paraları yurt dışına göndererek kalkınmalarına katkıda bulunduğumuz komşularımız doğalgaz ve petrol kaynaklarına eşdeğer değilse bile yüksek oranda karşılaması mümkün alternatif teknolojilere biran önce geçmeye çalışmalıyız.Son nesil nüklerer santrallar H2 de üretebilmektedirler.




  • Bahsetmeye çalışdığım değişim Avrupadan başlıyor bunu uzun vadede ABD -kanada ve güney Amerika izleyecektir.Avrupa buna DONKİŞOT demiş. İşin özü önce enerjide ulusal sınırlar yıkılacak sonra tüm avrupa üretimi her kaynaktan kullanarak artıracak fazla enerji olursa temel kaynaklar kısılarak proactive cevap verilecektir.Sonra tüm ülkeler entegre bir sistemle scada kontrolü ile birbirine bağlanarak toplam enerji verimliliği artırılacaktır.Burada yenilenebilir enerji payı her yıl artarakdevam edecek ve bu konuda ülkesel boyut dışında birçok firmaya yatırım imkanı açılacaktır.Bunu göreceksiniz.Emin olunuz.

    mesela Türkiyede güneş enerjisi uygun ise Alamnyadaki firma gelip burada elektrik üretimi yatırımı yapacak ve ülkemize kira ödeyecektir.Aynen boru hattındaki gibi. Sonra interconnect te sistemler ile arz fazlası ihtiyaç olan yere yönlendirilecektir. Ancak öncelikle enerji verimliliğin en önemli adımı halen teknolojik büyük bir adım olan superiletken teknolojisini belkelemektedir.Burada bulunacak yeni iletkenler kablo ağındaki kayıpları azaltacaktır. Aksi takdirde kayıpların öneüne geçmek mümkün değildir.bu konuda çalışmalar olmasına rağmen maalesef yeterince hızlı adım atılamamaktadır.Bu durumda çözüm olarak enerjiyi dönüştürerek H2 üreterek depolamak mantıklı kale gelmektedir.H2 depolarken de bir sürü mineral olamasına rağmen bizim için ve yakın çevremiz için BOR minerali önem arz edecektir.BOR minerali borhidrür hali ile güvenli olarak taşınabilir ve depolanabilir.Gwelecek sanıldığı kadar karanlık değildir.Ancak ekonominin bazı çarkarının dönmesi için fiyatların belirli bir birim fiyata çıkması gerekiyor ki alternatif teknolojiler devreye alınabilesin veya yatırım yapılabilesin.Mesela uzun süredir konuşulmasına rağmen Avrupa birlişik dağıtım sistemi için, adına DONKiŞOT denmiş herhalde , adım atılması ancak Rusyanın Ukrayna operasyonu ve tehtidi karşısında olmuştur.Petrolün de durumu maalesef belli olduğunu varsayarsak ki kesin kanıtlar bulunmaktadır, yakında bahsettiğim büyük devrimin izinden yürümeye tüm dünya arka arka adım atarak başlayacaktır.Ancak korkarım ki toplu hareket için resesyonun bitmesi ve 3. dünya savaşının bitmesini beklemek zorunda kalacağız.işallah yanılırım ve hemen action alırlar.


    şimdi donkişot adını duyduğum haberi veriyim.


    AB, Rus enerjisine bağımlılığa deva için çıkış stratejisini ilan etti. 1.5 trilyon dolarlık yatırım gerektiren plan daha fazla rüzgâr, güneş ve deniz enerjisi ile Afrika ve Hazar kaynaklarına yönelme içeriyor. En ilginci, rüzgâr tribünlerini birbirine bağlayarak Avrupa elektrik şebekesi oluşturması

    BRÜKSEL - Ağustosta Kafkasya’da savaş çıkaran Gürcistan’a müdahale etmesinin ardından Moskova ile büyük gerilim yaşayan AB, enerjide Rusya’ya bağımlılıktan kurtulmak için büyük bir çıkış stratejisine soyunuyor. AB, daha fazla rüzgâr, güneş ve deniz enerjisi ile Afrika ve Hazar kaynaklarına yönelmenin yanı sıra üye ülkeler arasında ortak elektrik şebekesi kurmayı planlıyor. Rüzgâr tribünleri dahil binlerce küçük ve yenilenebilir enerji kaynağını birbirine bağlayacak Avrupa elektrik ağı (supergrid), 1.5 trilyon dolar yatırım gerektiriyor. Ulusal şebekelerin yerini alacak Avrupa ağının 2030’a dek tamamlanması öngörülüyor.

    Baltıkları rahatlatmak
    Ukrayna ve Gürcistan’ın 2003-2004’teki renkli devrimlerle Moskova’nın yörüngesinden çıkarılmasının ardından 2006’da kış ortasında yaptığı gibi siyasal krizlere enerji silahıyla yanıt vermekten kaçınmamış Rusya’dan kurtulma yolları arayan AB’nin yürütme organı Avrupa Komisyonu dün yeni stratejisini açıkladı. Bugün Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in katılımıyla Nice’te yapılacak AB-Rusya enerji zirvesi öncesi Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso tarafından açıklanan beş maddelik ‘AB Enerji Güvenliği ve Dayanışma Eylem Planı’, krizlere yanıt mekanizmalarını güçlendirme, petrol ve doğalgaz stoklarını artırma, Rusya’yı baypas edecek alternatif hatlar kurma, merkezi elektrik şebekesi oluşturma ve tasarruf amacı güdüyor. Doğalgazda ihtiyacının önemli bir kısmını Cezayir ve Norveç’ten temin eden ama yüzde 40 oranında Rusya’ya bağımlı olan AB, kısa vadede bağımlılığı yüzde 100’lere varan Baltıkları rahatlatmayı amaçlıyor.
    Barroso, “Enerji fiyatları geçen yıl ortalama yüzde 15 arttı. Üye ülkelerden sekizi yüzde 100 itibarıyla doğalgazda tek tedarikçi ülkeye bağımlı. Bu konuya acilen el atmalıyız” derken Komisyon’un enerjiden sorumlu üyesi Andris Piebalgs, enerjideki sıkıntı yüzünden fosil yakıt tüketiminin arttığını, bunun da sera gazı emisyonunu düşürme hedefini baltaladığını hatırlattı. Piebalgs “Gelecekte enerji kesintilerinden kaçınmak için daha hırslı ve cesur olmak durumundayız” vurgusu yaptı.
    Planın bir ayağı Baltıkları Avrupa’nın mevcut şebekelerine bağlamayı öngörürken, diğer ayağı Ortadoğu ve Hazar kaynaklarını en az iki yeni hatla Avrupa’ya ulaştırıp Rusya’yı baypass hedefi güdüyor. AB’nin şu an yüzde 61 olan enerjideki ithalat oranının 2020’de yüzde 73’e çıkacağını hesap eden komisyonun planına göre, ilk etapta Kuzey Denizi’ndeki rüzgâr tribünlerinden elde edilen elektrik merkezi şebekeye bağlanacak. Britanya, Norveç ve Almanya gibi ülkelerdeki hidroelektrik santralleri de şebekenin parçası olacak. Daha sonra Baltıklar ve Akdeniz şeridindeki kaynaklar şebekeye katılacak. Britanya Rüzgâr Enerjisi Birliği’nden Nick Medic işin mantığını “Bu plan enerji kaynaklarını deniz altından bağlayan Hollanda ve Norveç örneğini izliyor. Norveç’teki hidroelektrik kendini Hollanda’daki rüzgâr enerjisiyle dengeliyor. Rüzgâr enerjisi arttığında hidroelektriği kapatabiliyorsun. Britanya’da rüzgâr azsa Almanya kıyılarını yıkan rüzgâra geçersin” diye anlattı.

    Yeni konsorsiyum
    Güneyde ise Rusya’nın vanaları kapatması halinde düşünülen ‘Akdeniz halkası’ projesi, Kuzey Afrika kaynaklarıyla güçlendirilecek. Komisyon’un petrol ve doğalgazda transit ülkelerle temaslarını yoğunlaştırması, Azerbaycan ve Türkmenistan gibi tedarikçi ülkelerden de enerji garantisi almasının yanısıra Hazar Denizi’nindoğalgazını satın alacak yeni konsorsiyum kurulması da hedefler arasında yer alıyor.
    Türkiye üzerinden Avusturya’ya uzanan Nabucco doğalgaz boru hattına destek veren Avrupu Birliği, Azerbaycan ve Sahra’dan geçenboru hattıyla Nijerya doğalgazını ortak halkaya katmayı arzuluyor. Ama Rusya’nın enerji devi Gazprom her iki ülkenin doğalgazını satın alıp pazarlamak için sıkı müzakereler yürütüyor. Ayrıca Avrupa Komsiyonu, üye ülkelerden petrol stoklarını artırmalarını, petrol şirketlerinden de her hafta stoklarına ait raporları yayımlamalarını istiyor. Üyeler nükleer enerji konusunda özgür bırakılırken, güvenlik standartları da güncelleştiriliyor. (Dış Haberler)

    kaynak : radikal gazetesi
    http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=908288&Date=14.11.2008&CategoryID=100



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 14 Kasım 2008; 14:07:40 >




  • quote:

    Time's up for petrol cars, says GM chief

    THE world's biggest car maker, General Motors, believes global oil supply has peaked and a switch to electric cars is inevitable.

    In a stunning announcement at the opening of the Detroit motor show, Rick Wagoner, GM's chairman and chief executive, also said ethanol was an "important interim solution" to the world's demand for oil, until battery technology improved to give electric cars the same driving range as petrol-powered cars.

    GM is working on an electric car, called the Volt, which is due in showrooms in 2010, but delays in suitable battery technology have slowed the project.


    http://www.smh.com.au/news/environment/times-up-for-petrol-cars-says-gm-chief/2008/01/14/1200159363527.html

    Bu gördüğümüz haber bu senenin başına ait.. General Motors un Ceo'su petrol üretiminin zirve yaptığına inandığını söylüyor.. Ardından ekliyor, artık elektrikli arabaların devreye sokulma zamanı..

    Bilirsiniz ki GM yani OPEL, Cadillac, Hummer, Saab, Pontiac, Chevrolet, Buick, GMC gibi markaların sahibi devletten 30 milyar almak için yalvarıyor.. Alamazsa batma ihtimali yüksek.. Tabi ben şu anda batırılacağına pek inanmıyorum ama eninde sonunda batıcaktır..

    Petrol üretiminin zirve yaptığını bilen CEO bile duruma karşı koyamamıştır, elektrikli ya da başka enerji kaynağı sahibi araçlara geçmek öyle 3-5 senede olucak iş değildir, kendisinin de bunu çok iyi bildiğine inanıyorum.. Bugün olduğu gibi sene başından beri de günü kurtarma telaşı içerisindedirler..

    GM gibi niceleri de bu durumda musalla taşının altına yatıcaktır..




  • her geçişin tatlı olacağını zaten kimsenin öngördüğünü sanmıyorum , ama imkansız da değildir.

    Olay tamamen ekonomiktir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 17 Kasım 2008; 10:06:48 >
  • Burada ne yazarsak yazalım insanları ikna edemeyiz. Sorgulayan ve neden diye soran insanlar zaten ya demek öyle bir bakalım deyip kendileri araştıracaktır. Geriye kalan %99 ise olağan homo sapiens refleksiyle bunu internette okuduğu diğer yüzlerce haberden biri olarak düşünecek ve unutacaktır. Çünkü yapımızda bu var, genlerimizde var. Bu yetmiyormuş gibi şu anda hayatta olan her insana bu öğretildi. Yani herşeyin sürekli iyiye gideceği, dünyanın sonsuz olduğu, paranın sonsuz olduğu, enerjinin sonsuz olduğu öğretildi. Yılların paradigma birikimine aykırı verileri zihin içine almaz, reddeder. Ben bunları sadece o %1 için yazıyorum. Çünkü birileri de başka yerlerde benim için yazmıştı, okudum öğrendim. Şimdi üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.

    Okumaya bilimin temelinden başlayın, yani temel fizikten, kimyadan. Bir benzin(oktan) molekülünde ne kadar enerji saklı olduğunu bilen bir kişi kolay kolay "alternatif enerjiler petrolü yakaladığında.." diye başlayan bir cümle kurmaya cesaret edemez. İnternet deniz, her türlü bilgi bedava, buyrun araştırın...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 21 Kasım 2008; 13:30:31 >




  • Dünyadaki petrol rezervi son noktasına kadar 40-50 yılda bitmez. Hem de en bilimsel hesaplamalarla 40-50 yıl önce de aynı şeyi söylüyorlardı.

    40 yıl sonra görüşürüz.

    Edit: Anlatım bozukluğu



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi catalyst -- 21 Kasım 2008; 18:50:34 >
  • Dünyadaki petrol rezervi değil 40-50 yıl bence daha bir uzun süre sonra bitecektir.. Sorun o noktada değil ama burada dişimi kırsam sorunun ne olduğunu anlatamam.. Sadece okuyan, araştıran, merak eden insanlar sorunun bitmesi değil yetmemesi olduğunu okuyarak önceden öğrenebileceklerdir, öğrenmişlerdir.. Herkes öğrenicektir eninde sonunda ama öğreniş biçimleri herkesin çok farklı olucaktır.. Bir kaç yıla kadar özel aracına petrol bulamayan vatandaşlarımız '' hani 40-50 yıl sonra bitecekti'' diye sorduklarında eğer bir cevap alabilirlerse o da muhtemelen ''biz onu ABD başkanının özel aracının deposu için kastetmiştik'' olucaktır.. ( Tabi bu işin esprisi.. Son damlanın nerede kullanacağını nerden bileyim ben :) ) Şimdiden sorunun nerede olduğunu anlayanlar, bu cevabımı da çok iyi anlar, ama sorunu anlayamayanlar benzincilerdeki ''BİTTİ'' tabelasını bekleyiversinler bir zahmet..

    Reuters'den bir haber daha..

    http://www.reuters.com/article/GCA-Oil/idUSTRE4AK3SM20081121

    Altta da Nymex'ın sitesini verelim...

    http://www.nymex.com/lsco_fut_csf.aspx?product=CL

    Reuters'ın haberinde petrol fiyatlarının bugünkü spot fiyatları ile gelecekte beklenen fiyatları arasında 30 dolarlık bir fark oluşmuştur.. Bu fark tarihin hiç bir döneminde 10 doları aşmamıştır.. Bu da şuna işaret etmektedir.. Piyasa da artık petrol krizinin yaklaşmakta olduğunu fiyatlandırmıştır..

    Bu da yukarıda bahsettiğim Uluslararası Enerji Ajansının yayınladığı son rapordan sonra ortaya çıkmıştır..

    Tabii bu bahsettiğim petrol krizinin yaklaşmakta olduğunun açık işaretleridir..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 23 Kasım 2008; 1:12:24 >




  • Elektrikli araçlar 90'lı yıllarda üretildi aslında fakat bu araçlar alelacele toplatılıp imha edildi. Hatta bir filmi bile çevrildi.

    http://en.wikipedia.org/wiki/Who_Killed_the_Electric_Car

    http://www.whokilledtheelectriccar.com/
  • quote:

    “Dünya petrol üretimindeki büyüme 2020’de duracak"


    Şimdiye kadar dünya petrol arzı konusunda oldukça “iyimser" tahminlerde bulunan, üretimdeki büyümenin duracağına ilişkin uyarıları ciddiye almayan Uluslararası Enerji Ajansı (UEA), bu konudaki yaklaşımında “ani bir değişim" ile “alarm" verici bir mesaj verdi. UEA Başekonomisti Fatih Birol, dünya petrol üretiminin 2020 civarında düzlüğe çıkacağını söyledi. Birol‘un şaşırtıcı açıklamalarını değerlendiren The Guardian başyazısında da, “Mürettebatı kaygılı olduğunu itiraf ederse panikleme zamanı geldi demek ö ifadesini kullandı. Gazete, yeni duruma hazırlanmak için sadece 11 yılının bulunduğunu da vurguladı.
    Fatih Birol, The Guardian’ın tanınmış yazarı George Monbiot ile yaptığı söyleşide, petrol yatırımlarının düştüğü bir dönemde dünya petrol arzının beklenenden çok daha önce 2020 yılı civarında en yüksek düzeyine ulaşarak sonraki yıllarda gerilemeye başlayacağı uyarısını yaptı.
    UEA’nın, dünyanın en büyük 800 petrol alanlarına ilişkin üretim verilerine dayanarak yaptığı yeni projeksiyonlarına işaret eden Birol, önceki projeksiyonlardan farklı olarak bu defa ülke bazında ve on-shore ile off-shore dahil olmak üzere tek tek petrol alanı bazındaki verileri incelediklerini belirterek “Çok, çok ayrıntılı idi. Geçen yıldaki bir varsayım idi, bu yıldaki ise, yaptığımız etüdün bir bulgusudur" dedi.
    Daha önce bu tür ayrıntılı etüdlerin hiç kimse tarafından yapılmadığını kaydeden Birol, “Konvansiyonel petrol arzındaki büyüme ne zaman duracak?" yolundaki soruyu yanıtlarken de şunları söyledi:
    “Opec üyesi olmayan ülkeler açısından konvensiyonel petrol üretiminin üç dört yıl içinde bir düzlüğe gelmesini ve düşmeye başlamasını bekliyoruz. Küresel düzeyde ise, ve Opec’in yatırımlarını zamanında yapacağını varsayarak, küresel petrol üretimi sürebilir ancak 2020 yılı civarında bir düzlüğe gelmesini de bekliyoruz. Bu elbette, küresel petrol arzı açısından iyi bir haber değil."
    Fatih Birol’un açıklamalarını başyazısında ve haberlerinde de değerlendiren The Guardian ise, “Mürettebatı endişeli olduğunu itiraf ettiğinde panikleme zamanı geldi" ifadesini kullandı. Birol’un dünya petrol üretimindeki büyümenin 2020 civarında durmasını beklediğine ilişkin sözlerini “UEA için kaydı değer bir dönüm" olarak değerlendiren İngiliz gazetesi, dünyanın yeni duruma hazırlanmak için sadece 11 yılının olduğunu da vurguladı.




    Deniliyor ki 11 yıl sonra petrol üretimi düşmeye başlayacak.. Daha önce ''peak oil'' bile yok diyordu başekonomistimiz.. Tabii kendisi çok iyi biliyor asıl üretimin düşüceği tarihi ama yine de biz 11 yıl sonra olucağını varsayalım öyle yazalım.. Yukarıda vezir arkadaşımızla ayrıntılı tartışmasını yapmıştık yine hatırlatayım.. 11 yıl sonra üretimi düşücek olan petrol enerjisinin yerine -rüzgar mı olur gelgit mi olur güneş mi olur ne olursa artık- azalan miktarını koymak zorundadır insanoğlu.. Yoksa nice GM batar, şirketler iflas eder, ekonomiler durur.. Küçülmeye başlar..

    Ha ben Fatih Birol beyin bunu sadece insanları yeni düzene alıştırma politikası için söylediğini düşünüyorum.. Artık kamuoyunun da sokaktaki sizin benim gibi insanların da bu durumdan haberdar olma vakti yavaş yavaş gelmiştir..

    Sanırım Fatih Birol bey bir sonraki açıklamasında baklayı ağzından tamamen çıkararak üretimin düşeceği noktanın 2010 başı olduğunu söyleyecektir.. Şu an 2020 denmesi çok normal.. Yanılıyor olsam bile bunun 2015i geçmeyeceğini iddia ediyorum.

    Zamanın ötesinden gelen 2009 Ağustos ayında bir edit... Tahmin ettiğimiz gibi Fatih Birol ağzından baklayı çıkardı..

    ------------------------------------------------------

    http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=127134

    quote:

    4 tane daha Suudi Arabistan lazım
    Öte yandan Uluslararası Enerji Ajansı'nın Başekonomisti Fatih Birol, Independent gazetesine verdiği röportajda 2010'dan itibaren petrol sıkıntısının çekilmeye başlanacağını söyledi. Birol'a göre, üretimi aynı seviyelerde tutabilmek için dört tane daha Suudi Arabistan gerekiyor. Birol, önde gelen üretim alanlarında üretimin zirve yaptığı noktanın geride kaldığını ve üretim miktarının düşmeye başladığını belirterek dünyanın petrol arzında sıkışıklık yaşayacağı bir döneme doğru hızla ilerlemekte olduğunu söyledi.



    Yeni duruma hazırlanmak için sadece en iyimser tahminle bile 6 yılımız var.. O yüzden dediğim gibi bu gün sürdüğümüz arabanın keyfini çıkarmak en iyisi..

    11 yılı kalmış petrol ekonomisine bağlı insanoğlunda yeni enerjiye geçiş için bir hareket görebiliyormusunuz peki? Özellikle Türkiye'de..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 25 Ağustos 2009; 12:21:28 >




  • 
Sayfa: önceki 23456
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.