Şimdi Ara

Dünya Petrol Krizi - Peak Oil (10. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
3.089
Cevap
40
Favori
188.747
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Arızalar ?

    Kombi arızası sadece beni ilgilendirir ve hemen servisi kulağından tutar getirir, yaptırırım.
    Merkezi arızalarda, hele bir de ödeme yapılması gerekiyorsa vay halinize. Biraraya gelip de bir işi beceremeyen insan topluluğu.


    7 tane üniversiteli gencin kombi yüzünden ölmesinden sonra da aynı şekilde düşünüyor musunuz merak ettim.
  • quote:

    - Neyse konuya dönelim. Neden kombili sistemi, merkezi sisteme tercih ederim sorusunun cevabı şudur:

    Şu anda oturduğum dairenin bulunduğu bina 4 katlı. Merkezi kömür yakıyoruz. 1. katla, 4. kat arasında en az 5 derece sıcaklık farkı var. Benim dairemde güneyle kuzey arasında en az 3-4 derece oynuyor. Borularda ve binada çok güzel bir izolasyon olmasına rağmen...

    Sebebi açık. Kazanda ısıtılan su, peteklerin hepsini dolaşana kadar soğuyor.

    Şimdi 11 veya daha fazla katlı binaları düşünün. Merkezi ısıtmada kazanın, çatı katındakileri ısıtmak için var gücüyle çalışması gerekir.
    Saygı yoksunu insanların camı çerçeveyi açtıklarını, 2 kişinin oturduğu dairenin de, 6 kişinin oturduğu dairenin de aynı miktar aidatı ödeyeceğini hesap edin.
    Sıcak suyu israf eden arkadaş da, haftada bir kullanan arkadaş da aynı miktarı ödeyecek. Kimi her gün üç kere bulaşık yıkayacak, kimi haftada bir.

    Ben yılın neredeyse 3-4 ayını evin dışında geçiriyorum. Gündüz de zaten eşim de ben de işteyiz, çocuk da eşimin yanında. Eve kimse yok.
    Benim gibi insanların durumunu düşünün. Kombide ne kadar yakarsam, onu öderim.
    Yanlış mı ?


    evet yanlış , bu nedenle herkesin kombiye geçişi yüzünden ülke olarak ve sonuçta vergi olarak kaybımız %30 civarındadır.

    Kombide ne kadar yakarsanız onu ödemezsiniz.Fazladan yan komşularınızı ve izolasyon yoksa çevreyi ısıtırsınız.Pek dikkate alınmayan partman boşluğunu ısıtma durumu da kimin dolaylı olarak ödediğinibir düşünün (kim çok yakıyorsa o daha fazla apartman boşluğunu ısıtıyordur ama farkında değildir.

    Sıcak su kullanım miktarı ve merkezi sistemden çekilen suyun dairelere ne kadar dağıtılması gerektiğini saptanmasıiçin teknolojini yardımı ile şu günlerde moda olan ısı sayaçlarını kullanılmasını apartman olarak sağlarsanız . Kim nme kadar sıcak su kullaırsa o kdar ödemesi gerekecektir.hakkaniyet için başkalarının insafı yerine mühendislik çözümlere başvurunuz.Çözüm vardır ama bundan hem haberiniz olması gerekir, hem de herkesin bunu seçmesini sağlayacak kadar sabrınız gerekir.

    bahsettiğim ürünü her yerde bulmak mümkündür
    www.alarko-carrier.com.tr/ebulten/YeniUrun/images_14/e-YeniUrun14_print.pdf



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 2 Ocak 2009; 8:59:34 >




  • quote:

    Hele 50 YTL aidat yüzünden edilen laflar kulağıma geliyor da, bir de doğalgaz faturaları için milletin peşinden koşacak olan yöneticiler. Allah acısın adamlara


    aslında bu konu uzun süredir problem olan ve bir türlü çözülemeyen bir konudur .Benim bu konuda basit bir önerim var ,
    yapılması gereken apartman yöneticilerinin tüm apartman dairelerinde oturan kişilerden bir veya birkaç kradi kartı numarısını alması ve otamatikman buraya gerekli aidatın şaerj edilmesi sorunu çözecektir.Bunun üiçin belşki basit bir kanun çıkartılarak sadece bu amaçla limit belirlenerek tüm üyelere banka kanalıyla kart dağıtılır .Doğalgaz toplanan aidat paraları ile satın alındığı için para toplama sorunu kökten çözülmüş olur.Partman yöneticileri veya merkezi bir kuruluş bunun denetimini sağlar ve her üyünin hakkaniyet ölçüsünde oluşabilecek sorunlarını çözmete çalışır .

    Bir elbise aldığınızda nasıl borçlanıyor iseniz doğalgaz alımında da borçlanmak ve bunun takibi kredi kartı üzerinde olmasında bir sakınca olacağını zannetmiyorum. Yeter ki tüm olasılıklar ve çıkacak sorunlar için önceden bir planlama ve titizlikle uygulama yapacak bir sistem geliştirilsin ve denetlensin.




  • evet benzer çneri,ler olabilir yeter ki işin ucundan tutacak cesarette bir yönetici ve belediye anlayışı olsun.Basit yönetimleri yapamadığımız için ülkenin ve insanlarımızın paraları havaya uçuyor. Hepsinden önemlisi kısıtlı dünya kaynakları daha fala tüketiliyor. İyi bir yönetim ve planlama ile zorunlu bir yalıtım kampanyası ilşe ülkenin doğal gaz tüketimi en az %25 azaltılamsı mümkündür.Milyarlarca m3 gaz tüketen ülkemiz için bu çok ciddi bir sayıdır.

    merkezi ısı dağıtım işi uygulanmaya başlasa o şehirn tüketttiği gaz belki %30 azalacaktır. Bunun bireylere dağıtılması için de bir merkezi denetleme mekanizması konur. 70 derece sıcak su girişi olur, herkezte 1 -15 metre radyatör olur, isteyen istediği kadar ısınır, oana göre ödeme yapar. Isınamıyorum diyen de çıkmaz çok para ödüyorum diyen de , bizde tartışma bitmez şikayet edende bitmez çünkü hem eğitim hem de akıl yönünden ciddi eksikliklerimizin olduğu bir gerçek , ancak bunu yönetecek kişilerin bu akla ve eğitim ve yönetim zihniyetine ship olmaları yeterlidir.Yoksa her işte olduğu gibi açık olan noktaları dolduracak cin fikirler ve bunlardan zarar gören bir zümrenin olması kaçınılmazdır.
    quote:

    Orjinalden alıntı: oldsalt


    quote:

    Orjinalden alıntı: vezir

    quote:

    Hele 50 YTL aidat yüzünden edilen laflar kulağıma geliyor da, bir de doğalgaz faturaları için milletin peşinden koşacak olan yöneticiler. Allah acısın adamlara


    aslında bu konu uzun süredir problem olan ve bir türlü çözülemeyen bir konudur .Benim bu konuda basit bir önerim var ,
    yapılması gereken apartman yöneticilerinin tüm apartman dairelerinde oturan kişilerden bir veya birkaç kradi kartı numarısını alması ve otamatikman buraya gerekli aidatın şaerj edilmesi sorunu çözecektir.Bunun üiçin belşki basit bir kanun çıkartılarak sadece bu amaçla limit belirlenerek tüm üyelere banka kanalıyla kart dağıtılır .Doğalgaz toplanan aidat paraları ile satın alındığı için para toplama sorunu kökten çözülmüş olur.Partman yöneticileri veya merkezi bir kuruluş bunun denetimini sağlar ve her üyünin hakkaniyet ölçüsünde oluşabilecek sorunlarını çözmete çalışır .

    Bir elbise aldığınızda nasıl borçlanıyor iseniz doğalgaz alımında da borçlanmak ve bunun takibi kredi kartı üzerinde olmasında bir sakınca olacağını zannetmiyorum. Yeter ki tüm olasılıklar ve çıkacak sorunlar için önceden bir planlama ve titizlikle uygulama yapacak bir sistem geliştirilsin ve denetlensin.





    Bu konuda Özel Okulların okul ücretlerini sağlama almak adına velilerden talep ettikleri ''kredili mevduat hesabı'' uygulaması kolaylık getirir.Yönetim gelirini sağlama alır, banka ise alacağını nasıl olsa tahsil eder.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vezir

    quote:

    Arızalar ?

    Kombi arızası sadece beni ilgilendirir ve hemen servisi kulağından tutar getirir, yaptırırım.
    Merkezi arızalarda, hele bir de ödeme yapılması gerekiyorsa vay halinize. Biraraya gelip de bir işi beceremeyen insan topluluğu.


    7 tane üniversiteli gencin kombi yüzünden ölmesinden sonra da aynı şekilde düşünüyor musunuz merak ettim.




    Hocam olay kombi ile ilgili değil, bacanın tıkanması ile ilgili.

    Ayrıca kombilerde gaz kesme sistemi var. Belki o evdekinde yoktu. Doğalgazlı evlerde gaz alarmı olması da şart.

    Ama iş olacağına varır, ne yaparsanız yapın.

    Yoksa sobalardan zehirlenen insan sayısı daha fazla değil mi?

    Ya da şöyle sorayım; merkezi sistemde bu riskler yok mu?

    Tüm mahallenin hatta şehrin havaya uçma riski şu an bile yok mu?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ogün®


    quote:

    Orjinalden alıntı: vezir

    quote:

    Arızalar ?

    Kombi arızası sadece beni ilgilendirir ve hemen servisi kulağından tutar getirir, yaptırırım.
    Merkezi arızalarda, hele bir de ödeme yapılması gerekiyorsa vay halinize. Biraraya gelip de bir işi beceremeyen insan topluluğu.


    7 tane üniversiteli gencin kombi yüzünden ölmesinden sonra da aynı şekilde düşünüyor musunuz merak ettim.




    Hocam olay kombi ile ilgili değil, bacanın tıkanması ile ilgili.

    Ayrıca kombilerde gaz kesme sistemi var. Belki o evdekinde yoktu. Doğalgazlı evlerde gaz alarmı olması da şart.

    Ama iş olacağına varır, ne yaparsanız yapın.

    Yoksa sobalardan zehirlenen insan sayısı daha fazla değil mi?

    Ya da şöyle sorayım; merkezi sistemde bu riskler yok mu?

    Tüm mahallenin hatta şehrin havaya uçma riski şu an bile yok mu?


    Olay bacanın tıkanması ile iligli olduğunu sanmıyorum. karbon monoksit zehirlenmelerini engelleyecek kombinin olduğunu sanmıyorum.Olsa bile sensorün olayı anlayana kadar iş işten geçecektir.bahsetmiş olduğunuz alarmlar olmasıdurumunda bir nebze faydası olacak ve alarm vererek uyarı yapacaktır ama unutmayalım ki tek başına yaşayan yaşlı ana babalarımız veya villada oturanlar düşünüldüğünde bu tür alarm sistemleri ölüme çare olmamaktadır. Ayneen araçlarımzda olan motor yanması durumunu haber veren ikaz lambası gibi. İş işten geçtikten sonra lamba yansa ne olur yanmasa ne olur. Ancak yine de önlem için gerekliliğini tartışmıyorum. Gerekli bir cihazdır.

    quote:

    Ama iş olacağına varır, ne yaparsanız yapın


    iş olacağına varır ne yaparsanız yapın işini Allah'a bırakın demek gibi birşey .İnsanlara verilen akıl ve eğitim , alınması gereken tedbirler hep risk analizi yapılarak sonuçlandırılır. Bu nedenle her türlü tedbiri aldıktan sonra işimizi yüce rabbimize bırakmanın daha uygun olacağını sanıyorum.

    Kombi cihazını evinize soktuktan sonra oluşabilecke riskleri yazarsam yarın söktürme olasılığınız doğabilir.Bu nedenle merkezi sistem ile kıyaslaması yapıldığında güvenlik açıısndan karşılaştırılamayacak kadar artı noktası bulunan merkezi sistemden uzaklaşmamak gerekir.Zorunlu durumlar hariç her zaman merkezi sistem hayati riskler açısından en az konumdadır.





    Tüm mahallenin havaya uçma riski ancak doğalgaz sızıntısından olmaktadır ve bunun merkezi sistemle kıyaslanması gerektirecek bir anlamı olduğunu sanmıyorum.Belki yakıtları kıyaslamak daha uygun olur. Isıtma sistemlerini değil.

    Şunu tekrar vurgulamak istiyorum, Kombi bireysel ısınma biçimidir , gaz ile olabiliceği gibi LPg veya kat kaloriferi şeklinde küçültülmüş olarak tasarlanmıştır.Bu tür sistemler toplu konutlarda oturanlar veya sonradan evlerinin ısınma biçimini merkezi sistemden bireysel kombi uygulamasına çevirenler için uygun değilir

    Mühendislik açısından öngörülen riskler için bina tasarlanmamış olduğundan oluşacak zararlı gazların güvenli bir biçimde sistemden uzaklaştırılması öngörülmemiştir.Olaya bugözlükle bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi kavramanız mümkün olabileğini düşünüyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 2 Ocak 2009; 11:59:01 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vezir

    iş olacağına varır ne yaparsanız yapın işini Allah'a bırakın demek gibi birşey .İnsanlara verilen akıl ve eğitim , alınması gereken tedbirler hep risk analizi yapılarak sonuçlandırılır. Bu nedenle her türlü tedbiri aldıktan sonra işimizi yüce rabbimize bırakmanın daha uygun olacağını sanıyorum.

    Kombi cihazını evinize soktuktan sonra oluşabilecke riskleri yazarsam yarın söktürme olasılığınız doğabilir.Bu nedenle merkezi sistem ile kıyaslaması yapıldığında güvenlik açıısndan karşılaştırılamayacak kadar artı noktası bulunan merkezi sistemden uzaklaşmamak gerekir.Zorunlu durumlar hariç her zaman merkezi sistem hayati riskler açısından en az konumdadır.





    Tüm mahallenin havaya uçma riski ancak doğalgaz sızıntısından olmaktadır ve bunun merkezi sistemle kıyaslanması gerektirecek bir anlamı olduğunu sanmıyorum.Belki yakıtları kıyaslamak daha uygun olur. Isıtma sistemlerini değil.

    Şunu tekrar vurgulamak istiyorum, Kombi bireysel ısınma biçimidir , gaz ile olabiliceği gibi LPg veya kat kaloriferi şeklinde küçültülmüş olarak tasarlanmıştır.Bu tür sistemler toplu konutlarda oturanlar veya sonradan evlerinin ısınma biçimini merkezi sistemden bireysel kombi uygulamasına çevirenler için uygun değilir

    Mühendislik açısından öngörülen riskler için bina tasarlanmamış olduğundan oluşacak zararlı gazların güvenli bir biçimde sistemden uzaklaştırılması öngörülmemiştir.Olaya bugözlükle bakarsanız ne demek istediğimi daha iyi kavramanız mümkün olabileğini düşünüyorum.



    Tabi ki "Eşeğini sağlam kazığa bağla, gerisini Allaha bırak"

    Asla aksini savunamam.

    Ancak kombilerde (benim daha önce kullandığımda vardı) bir sistem olması gerekli.
    Ateş söndüğü zaman gazı otomatik kesen...

    Kombi bireyesel ısınma aracıdır tabi ki. Benim en çok sevdiğim tarafı da bu zaten.
    Belki benim insanlarla uğraşmaktan bıkmamdan kaynaklanıyor.

    Yalnız şu noktaya da dikkat:

    Sokağın tamamını ısıtma fikri komünist ülkelere mahsus sanırım. Topluluk halindeki insanlarla hakikaten uğraşılmaz yoksa.
    Kaçanı göçeni, öleni kalanı, hırlısı hırsızı vs.vs.
    Faturayı tam alamazsınız asla.

    40 daireli apartmana tek noktadan su gönderirseniz, ne kadar izolasyon yaparsanız yapın ( Isı kaybının 0 olduğunu varsayalım), 1. daire ile 40. daire arasında mutlaka sıcaklık farkı olacaktır.

    Su ısısını peteklere ve dairelere verdikçe soğuyacaktır.

    40. dairedeki adamın tabi ki sıcaklığı düşürme imkanı var ancak yükseltme imkanı olmayacaktır.

    Yani siz suyun sıcaklığını ortalamaya göre değil, 40. daireye göre ayarlamak zorunda kalacaksınız.
    Bu israf değil midir ?

    Tabi ki topyekün apartmanın ısınması daha verimli ve ekonomiktir.
    Ancak apartman boşluklarını ve boş daireleri de dikkate alırsanız olay tersine döner.

    Kontörlü sistemlerin dairelere tek tek uygulanması ekonomik görünebilir. Ancak apartmanda 39 daire boş olsa dahi, 40. dairenin ısınması için sürekli yanması gerekir kazanın.
    Bir daire için harcanan gaz ile, apartmanın tamamı için harcanan gaz aynı değildir.

    Ayrıca termostat kullanılınca daha ekonomik olduğu bilinir.
    Oda için termostat kullanmak ekonomik değildir!

    Oda sıcaklığı 1-2 derece düştüğünde suyun sıcaklığı çoktan daha fazla düşmüştür kombi veya her neyse sıcaklığı yükseltmek için önce var gücüyle çalışır, suyun sıcaklığını yükseltir. Sonra odanın sıcaklığı istenen sıcaklığa yükselince durur.

    Oysa suyun sıcaklığı üzerinden kullanılan termostat daha ekonomiktir. Suyun sıcaklığı düştüğü anda çalışır ve kısa sürede suyun sıcaklığı eski durumuna döner.

    (Hızlı yazıyorum, eksiklik varsa kusuruma bakmayın)

    Devam ederiz inşallah.
    Olay petrolden çıktı nereler geldi.




  • quote:

    Sokağın tamamını ısıtma fikri komünist ülkelere mahsus sanırım. Topluluk halindeki insanlarla hakikaten uğraşılmaz yoksa.
    Kaçanı göçeni, öleni kalanı, hırlısı hırsızı vs.vs.
    Faturayı tam alamazsınız asla.

    40 daireli apartmana tek noktadan su gönderirseniz, ne kadar izolasyon yaparsanız yapın ( Isı kaybının 0 olduğunu varsayalım), 1. daire ile 40. daire arasında mutlaka sıcaklık farkı olacaktır.

    Su ısısını peteklere ve dairelere verdikçe soğuyacaktır.

    40. dairedeki adamın tabi ki sıcaklığı düşürme imkanı var ancak yükseltme imkanı olmayacaktır.

    Yani siz suyun sıcaklığını ortalamaya göre değil, 40. daireye göre ayarlamak zorunda kalacaksınız.
    Bu israf değil midir ?

    Tabi ki topyekün apartmanın ısınması daha verimli ve ekonomiktir.
    Ancak apartman boşluklarını ve boş daireleri de dikkate alırsanız olay tersine döner.

    Kontörlü sistemlerin dairelere tek tek uygulanması ekonomik görünebilir. Ancak apartmanda 39 daire boş olsa dahi, 40. dairenin ısınması için sürekli yanması gerekir kazanın.
    Bir daire için harcanan gaz ile, apartmanın tamamı için harcanan gaz aynı değildir.

    Ayrıca termostat kullanılınca daha ekonomik olduğu bilinir.
    Oda için termostat kullanmak ekonomik değildir!

    Oda sıcaklığı 1-2 derece düştüğünde suyun sıcaklığı çoktan daha fazla düşmüştür kombi veya her neyse sıcaklığı yükseltmek için önce var gücüyle çalışır, suyun sıcaklığını yükseltir. Sonra odanın sıcaklığı istenen sıcaklığa yükselince durur.

    Oysa suyun sıcaklığı üzerinden kullanılan termostat daha ekonomiktir. Suyun sıcaklığı düştüğü anda çalışır ve kısa sürede suyun sıcaklığı eski durumuna döner.

    (Hızlı yazıyorum, eksiklik varsa kusuruma bakmayın)

    Devam ederiz inşallah.
    Olay petrolden çıktı nereler geldi.


    Sosyalist ülkelerde mühendisliğin yapılmadığını size düşündüren nedir bilmiyorum ama işin temelinde rant sağlayacak bir kurum veya firma olmadığı için olayın tamamen mühendislik çözümlerine dayandırılması çok akılcı bir çözümdür.Unutmayalım ki bizlerin daha yeni tanıştığı ve çözüm bulamadığı doğalgaz ve sıcak su bahsettiğiniz ülkelerde 50 yıldır güvenle kullnılıyor. Şimdilerde bakım yapmıyorlar sistem eskimiş orası ayrı bir konudur.

    Suyun sıcaklığını ayarlama gibibir durum yoktur. Siz en sıcak halini merkezi sisteme verirsiniz ve boru yalıtımı ile bina yalıtımını en iyi şekilde yaparsanız , termostatik vanalar ile oda ısısını istediğiniz şekilde ayarlamak mümkündür.Sonuçta dışarısı -40 dererce sabit sıcaklık olmadıkça isistem kusursuz çalışır çünkü elinizde fazlasıyla sıcak su bulunur. fazla suı ısıtılmasının ziyani yoktur, öenmli olan ısıtılan suyun ejanjörlerde soğumasını engellemektir.Tüm fabrikalar ve büyük işletmelerde aynı sistem kullılmakta ve verimli olarakçalışmaktadır. Sadece evlerimizi ve toplu konutları da aynı mantık altında işletme mekanizmasını kurarak işletme şartı önem arz etmektedir.

    ideal çözümde su maksimuma yakın dereceler kadar ısıtılır ve her radyatöree termostat takılarak istem kontrol altında tutulur , israfın engellenmesi için yukaruıda verdiğim elektronik cihazların yardımından yararlanmak mümkündür.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vezir -- 2 Ocak 2009; 17:13:27 >




  • neyse yine dolar petrol bağına geri dönelim.
    bu konuda çıkan bir yazıyı kopyalıyorum.

    Amerika çöküyor, dolar yükseliyor
    Nasıl oluyor da Amerika çökerken dolar yükseliyor? Sakın bu, karşılıksız para basarak bir paranın değerinin yükseltilebileceğinin kanıtı olan zekice bir kurtarma operasyonu olmasın?


    Bir süredir, ABD Konut Kredisi Piyasası`nda , dolayısı ile Dünya piyasalarında olan dalgalanmaları izliyoruz.


    Pek çok insan bu duruma "ABD`nin çöküşü" diyor.


    Biz ise, çöküşün Amerikan orta sınıfının çöküşü olduğunu ve çoktan gerçekleştiğini, bunun ise, akıllıca bir kurtarma operasyonu olduğunu düşünüyoruz. Tabii Amerikan orta sınıfını değil, doların egemenliğini kurtarma operasyonu!


    Aslında, konu hakkında daha ayrıntılı bilgiler edinmeden bu konuda bir süre daha yazmayı düşünmüyorduk. Lakin, Yeni Şafak Gazetesi`nin sevdiğimiz yazarlarından İbrahim Karagül Beyefendi`nin bu konuda yazdığını gördük, hem yazıyı aşağıda alıntılamak, hem de yazısında muğlak bıraktığı bir takım boşlukları netleştirmek istedik.


    Gelecek yazılarımızda, Amerikan Merkez Bankası Federal Reserve(kısaca FED)`ün ortaklarını ele alacağız. Bu, tüm dünya sisteminde olan dalgalanmaların ve dünya savaşlarının kilidini açacak bizlere. Şu kadarını söylemekle yetinelim: Amerikan Merkez Bankası, aslında Amerikan Devleti`ne borç veren, özel ortakları olan ve bu özel ortaklarına bir şekilde kar aktaran bir yapı, bildiğimiz kar eden şirketler gibi kar aktarmasa da.


    İpucu olarak şu ayrıntıları verelim: FED `in ortaklık ilişkileri Bank of England`a, Bank Of England üzerinden Rothschilds ailesi`ne ...


    Rothschilds ailesinin ortaklıkları aracılığı ile J. Henry Schroder Banking Company`ye gidiyor.


    Henry Schroder Banking Company `nin 1933 yılında Hitler`in önemli finansal destekçilerinden olduğu biliniyor. Aynı Banka`nın, ortak olduğu Bechtel Corporation`ın iki yöneticisini Reagan Yönetimi döneminde savunma ve devlet bakanlıklarında görüyoruz.


    Neyse, daha fazla uzatmayalım. Dediğimiz gibi, FED `in yapısını ve ortaklarını daha sonra tekrar ele alırız. Ama, FED `in ortaklık yapısının bir hiçbir ulusun kontrolünde olmayan, çok uluslu, karmaşık bir güç olduğu anlaşılmıştır .


    Mortgage piyasaları operasyonuna dönecek olursak:


    Çok kısaca, bir grup elit, zaten patlayacak olan bir çıbanı kendilerine uyacak bir zamanda patlatıyorlar.


    Dünya finansal piyasaları da demeyeceğiz, zira "dünya finansal piyasaları" demek, bu yukarda bahsettiğimiz elitlerin güdümündeki bir grup palyaço demek. Asıl muhatap olan "Ulus Devletler" mesajı alıyor : "Hodri meydan, seçim yapın. Yıkacaksanız yıkın bakalım, üzerinize çökmesini göze alıyorsanız".


    Ulus devletlerin elinde iki seçenek var: Ya EURO`ya dönecekler, ya dolarda kalacaklar. Zira, arada kalan ulusal para birimleri temelde bu iki para biriminden meşruiyet alıyorlar.


    Bu arada, bahsi geçen elit, bir yandan Amerikan Orta Sınıfının kanını içerken, diğer yandan, FED yolu ile karşılıksız para basarak piyasaya sürüyor.


    "Ekonomi biliminin"(neresi bilimse!) temel kurallarına göre, bu şekilde arzın olduğu, likiditenin bollaştığı bir ortamda doların değer kaybetmesi lazım, ama tam tersine, dolar yükseliyor! Bu da, bizim, "Bu kriz bilinçli bir kurtarma operasyonudur" tezimizi destekliyor.


    Operasyonu tezgahlayan elit, doların yanında yer alarak kendi hegamonyalarının devamını arzuluyor. Diğer yandan, uzun vadede EURO`nun değer kazanacağını görüyor ve Avrupa`nın henüz hazır olmadığı bir dönemde dünya ulus devletlerini bir seçim yapmaya zorluyor:


    Bir yanda, ekonomik olarak yükselen, fakat global anlamda askeri ve politik bir etkinliği olmayan Avrupa `nın para birimi Euro ...


    Diğer yanda, hala ekonomik bir dev olan, askeri gücünün ve çöküşün eşiğinde olmanın getirdiği saldırganlığının zirvesinde olan Amerika Birleşik Devletleri`nin para birimi Dolar.


    Sonuç zaten belli : Gelişmekte olan piyasalarda bulunan yatırımlar dolara dönerek Amerika`ya akıyor.


    Amerika bir taşla pek çok kuş vuruyor: Karşılıksız epey bir emisyon yapıyor, emisyon yapmıyorsa da, FED `in piyasaya sürdüğü her cent , Amerikan Devleti `ne yukardaki elitin faiz karşılığı verdiği borçtur(inanılması güç değil mi? Ama doğru).


    Gelişmekte olan piyasalardaki doları ABD `ye çekiyor ve dolar bu arada değer kazanıyor.


    Zavallı Çin... Blöfü görecek durumda değil: Hazırlıksız.


    Bu hengamede değerlenen para birimi : Japon yeni... Amerika nereye Japonya oraya. Kaderleri bağlı.


    İki gün evvel "Voice of America" sitesine "Fransa`da 4 ördek ve 2 kuğuda Kuş Gribi`ne rastlandığı" haberi düşmüş. Ne ilginç tesadüfler değil mi? Fransızlar `ın sesi hep güçlerinden fazladır.


    İngiltere her zaman Amerika `ya yakındır, ama Irak meselesinde çatlak sesler çıkınca, 29 Haziran `da NTV-MSNBC sitesine "İngiltere `de kuş gribine rastlandığı" haberleri düştü. Bush, geçen hafta içinde "Irak `a daha fazla asker gönderilebileceğini" açıklayıp tüm dünyayı dumura uğrattı.


    Ama en önemlisi, Sayın Karagül`ün aşağıda alıntıladığımız yazısının sonundaki ifadeler: Olan bitenin tüm yükünü Amerikan orta sınıfı ile birlikte, tüm dünya ulusları ödüyor. Bir avuç elit ise hep kazanıyor!


    Yeni Şafak`dan İbrahim Karagül`ün yazısı:


    ABD ekonomisi çöküyor bedelini dünya ödüyor!


    Amerika `nın 8.2 trilyon dolarlık dev mortgage pastasındaki sarsıntı, bütün dünyayı etkisi altına almak üzere. Düşük faiz ile konut alımının yüzde yüzünü kredilendiren bankalar, faiz oranlarının yükselmesi ve kredilerin geri dönmemesi yüzünden artık kredi veremez hale geldi. Bir ABD vatandaşının, beş yıl önce aldığı evin kredi taksitlerini ödeyemez hale gelmesi üzerine şimdi bu taksitleri Türkiye`de, Latin Amerika`da, Asya`da yaşayanlar ödüyor. Böyle bir küresel ekonomi var. ABD `de başlayan kriz bütün piyasaları dalgalandırıyor, zarar gören dünyanın geri kalanındaki orta sınıf oluyor. Daha basit cümlelerle özetleyelim:


    Ortalama gelirinin beşte üçü borç olan, çok üreten ancak ürettiğinden fazla tüketen bir ABD vatandaşı mortgage kredisiyle, düşük faiz üzerinden kredi alıyor. Son yıllarda ABD `de faizler belirli aralıklarla yükseltiliyor. Taksitler geri ödenemez hale geliyor. Kredi veren bankanın açığı başlıyor, kredi veremez hale geliyor. Merkez bankaları bu finans kuruluşlarının açığını kapatmaya çalışıyor. Milyarlarca dolar para aktarıyor. Bir nevi banka kurtarma operasyonları başlıyor.


    Eğer merkez bankaları bu operasyonu yapmazsa, dev finans kuruluşlarından bazılarının kapısına kilit vurulacağı, batacağı belirtiliyor. Bu arada mortgage sistemi çöküşe doğru geçiyor.


    Bu haftaki olayda; kredi derecelendirme kurumu Merrill Lynch, müşterilerine, ABD `nin en büyük mortgage kredi sağlayıcısı Countrywide`ın hisselerini ellerinden çıkarmasını öneriyor. Deprem başlıyor. Bu, ABD `deki mortgage sisteminin çöküşüne yönelik en ciddi işaret olarak algılanıyor. 8.2 trilyonluk bir piyasanın çöküşü bu`


    Merkez bankaları, finans kuruluşlarının açığını kapatmak için seferber oluyor. Bu para ne kadar? 10 Ağustos Cuma günü itibariyle ABD yönetimi bankacılık sistemine 38 milyar dolar para aktarıyor. Daha önce aktardığı 24 milyar dolarla bu 62 milyar dolar ediyor. G-7 ülkelerinin bankacılık sistemine aktardığı paranın toplam miktarı yaklaşık 326.3 milyar dolar. Ve bu süreç devam edecek.


    Böyle olunca da piyasalar altüst oluyor. Bütün borsalar düşüyor. Zincirleme reaksiyon başlıyor. Gelişmekte olan ülkelere akan para yön değiştirip yeni adrese yöneliyor. Türkiye özelinde, yabancıların ağırlıklı olduğu borsada satışlar başlıyor. Türk Lirası dövize çevriliyor ve dışarı kaçıyor. Bugün itibariyle yapılan, büyük çöküşü önlemek için daha küçük çöküşleri, zararları göze almaktan başka bir şey değil. Kredi sistemini, ABD bankalarını kurtarma girişimi yani. Aksi takdirde, sadece mortgage değil, zincirleme olarak başka alanlar üzerinde de yaşanacak sarsıntılar çok daha büyük kaosa yol açabilecek. Bakalım bankacılık sisteminin bu açığı kapatılabilecek mi? Biraz daha geniş bakalım:


    Yaşananlar ABD ekonomisindeki durgunluğun hatta gerileme işaretlerinin göstergesi. Dolar hegemonyasının tahtı sarsılırken ABD `nin dış açığı kontrol edilemez hale geliyor. Gayri Safi Milli Hasıla ile bireysel gelir arasındaki açık yıllık 3.5 trilyon dolar.


    ABD ekonomisinin en büyük finansörü olan Çin , yakın zamana kadar elindeki dolar rezervini azaltmak için radikal adımlar atıyordu. Bir süre önce ABD ekonomisine girmesi beklenen 1 trilyon doların yönünü değiştirdi ve oluşturacağı bu fon ilan dünyanın değişik bölgelerinde enerji ve madencilik alanında yatırımlara gireceğini açıkladı. Aynı Çin , son gelişmelerden o kadar korktu ki, doları dengede tutmak için harekete geçmek zorunda kaldı.


    Bankacılık sektöründeki krizi, küresel ekonomik kaos korkusunun ilk işareti olarak görenler var. Bu dönemin para piyasalarındaki üçüncü büyük kriz olacağını söyleyenler var. ABD bankacılık sistemindeki krizin bütün dünyaya yayılacağını, mortgage sistemindeki krizin de başka alanları sıçrayacağını düşünenler var. Mesela, ABD `deki kredi piyasasının 2008`de tamamen kapanacağını söyleyenler var. Şirketlere verilen kredilerin aynı akıbete uğrayabileceği gibi ihtimaller var.


    Küresel ekonomik çöküş beklentisi içindeki karamsarlar arasına, George Bush`un Hazine Sekreteri yaptığı Henry M. Paulson bile katıldı . 13 Haziran `da Washington Post gazetesinde ABD `nin ekonomik çöküşünün başladığını ilan eden yazılar yayınlandı. Bu durum; 2. Dünya Savaşı`nın sebebi olarak gösterilen 1930`lardaki krize benzetiliyor ve yeni bir dünya savaşına işaret ediliyor. Hatta ABD içinde olağanüstü şartlar dönemine bile işaret ediliyor. Dünya ekonomisinin şok bir çöküşün kıyısında olduğu, bunun üretim azlığından değil, finansal sistemdeki çılgınlıktan kaynaklandığı vurgulanıyor.


    Bize düşen; sıcak para akışı yön değiştirirse, bu dalgalar devam ederse ne yapacağımızı iyi düşünmek olacaktır. Ya da yapabileceğimiz bir şey var mı? Yoksa dünyanın `Finansal Politbüro`su bize nasıl bir kader tayin ederse ona mı razı olacağız




  • quote:



    Çok kısaca, bir grup elit, zaten patlayacak olan bir çıbanı kendilerine uyacak bir zamanda patlatıyorlar.

    Dünya finansal piyasaları da demeyeceğiz, zira "dünya finansal piyasaları" demek, bu yukarda bahsettiğimiz elitlerin güdümündeki bir grup palyaço demek. Asıl muhatap olan "Ulus Devletler" mesajı alıyor : "Hodri meydan, seçim yapın. Yıkacaksanız yıkın bakalım, üzerinize çökmesini göze alıyorsanız".



    Şimdi burada biraz ekleme yapalım.. Bu yazıyı yazan zat çok iyi bir noktayı yakalamış.. O kadar köşe yazısı ve haber, yorum analiz okudum ama bunu yakalayan ikinci kişiye rastladım.. Ben de biraz ekleme yapayım.. Tabi yazdıklarım kesinlikle benim saf analizlerim değiller, akıl hocamdan da katkılar alıyorum..

    Bu bir avuç elit dediğimiz sadece bir avuç elit değil hatta arkasında ülkelerle bütünleşmiş bir hali de var buna kısaca global sermaye diyebiliriz.. Dünya petrol üretiminin düşüşe geçiceği aşikar.. Bunu gören global sermaye ise tüketime doymuş pazarları batırarak -yani Avrupa ve ABD- sermayeyi uzakdoğu pazarlarına çekmeyi ve oradan gelicek iç talep ile bu tüketim çarkını döndürmeyi hedefledi.. Bu 30 yıl daha global sermayenin sürmesi demekti.. ABD yönetimi oyunu okudu ve global sermayenin en önemli kalelerinden Wall Street bankalarını devletleştirerek yönetimi ele geçirdiler.. Avrupa devletleri de bu dolar pompalamasına katkıda bulundular.. Wall Streeti ele geçirmek Fed'i de kontrol etmektir sanırım.. ABD'nin ve Avrupa ülkelerinin batması Çin ve Hindistan'ın işine gelicekti ama başaramadılar.. Bu noktada iş sadece milletler arası kota anlaşmasını beklemeye kalıyor.. Onu da yapmanın vakti gelince o da yapılır..

    Çoğu insan bu krizin bir avuç para babalarının sömürme işi olduğunu zannediyor ama sanırım öyle değil.. Aslında onlar kendi kazdıkları kuyuda boğulmak üzereler..

    Matbaaların durmadan para basması ile dolar üretim kanalına akmayacağından dolayı hiperenflasyon oluşacağından çok büyük oranda değer kaybedecektir.. Bu durumda ''zavallı Çin'' sıfatı biraz haklılık taşıyor..

    quote:

    Olan bitenin tüm yükünü Amerikan orta sınıfı ile birlikte, tüm dünya ulusları ödüyor. Bir avuç elit ise hep kazanıyor!


    Eskiden böyleydi ama dünya bir iki seneye kadar '' yar saçların lüle lüle, küreselleşme sana güle güle '' şarkısını söyleyecek ama buna gülerek mi söyleyecek, arkasından ağıt yakar gibi mi söyleyecek orasını bilemiyorum..


    quote:

    evet benzer çneri,ler olabilir yeter ki işin ucundan tutacak cesarette bir yönetici ve belediye anlayışı olsun.Basit yönetimleri yapamadığımız için ülkenin ve insanlarımızın paraları havaya uçuyor. Hepsinden önemlisi kısıtlı dünya kaynakları daha fala tüketiliyor.


    Konuyu petrolden saptırmadan kısa toparlayıcı bir ekleme yapayım.. vezir bey ve diğer arkadaşlarla daha önceki mesajlarda iyice tartıştık, gayet iyi biliyorsunuz zaten ekonomi sistemi tasarruf üzerine kurulmamış ki.. İnsanlar ne kadar israf ederse, ne kadar har vurup harman savurursa ekonomi o kadar iyi çalışıyor.. 80 kglık bir cüsseyi taşımak için 1000 kg lık alet beraberinde geliyor.. Hatta kaynakların bol olduğu zamanlardaki sarfiyat ne kadar üst düzeydeydi eskiler daha iyi hatırlar.. Son yıllarda ekoloji, tasarruf biraz ön plana çıkmaya başladı.. Böyle bir ekonomik sistem kurulu olduğu sürece toplumsal çözümler arayan bir yöneticilik anlayışı oluşmasına izin vermez.. Maalesef insanlar bulabildiği sürece paylaşmayı bırakıp bireysel davranmayı tercih ediyorlar bu da kaynakların muazzam bir hızla tükenmesine sebebiyet veriyor.. Doğanın kanunu mu ya başka bir şeyin kanunu mu bilemem ama insanlar kaynak fazla olduğu sürece böyle bir reaksiyon ortaya çıkıyor.. Kaynaklar azalmaya başlayınca bu insanlar nasıl bir reaksiyon göstericek merak ediyorum..




  • evet benzer çneri,ler olabilir yeter ki işin ucundan tutacak cesarette bir yönetici ve belediye anlayışı olsun.Basit yönetimleri yapamadığımız için ülkenin ve insanlarımızın paraları havaya uçuyor. Hepsinden önemlisi kısıtlı dünya kaynakları daha fala tüketiliyor.

    Konuyu petrolden saptırmadan kısa toparlayıcı bir ekleme yapayım.. vezir bey ve diğer arkadaşlarla daha önceki mesajlarda iyice tartıştık, gayet iyi biliyorsunuz zaten ekonomi sistemi tasarruf üzerine kurulmamış ki.. İnsanlar ne kadar israf ederse, ne kadar har vurup harman savurursa ekonomi o kadar iyi çalışıyor.. 80 kglık bir cüsseyi taşımak için 1000 kg lık alet beraberinde geliyor.. Hatta kaynakların bol olduğu zamanlardaki sarfiyat ne kadar üst düzeydeydi eskiler daha iyi hatırlar.. Son yıllarda ekoloji, tasarruf biraz ön plana çıkmaya başladı.. Böyle bir ekonomik sistem kurulu olduğu sürece toplumsal çözümler arayan bir yöneticilik anlayışı oluşmasına izin vermez.. Maalesef insanlar bulabildiği sürece paylaşmayı bırakıp bireysel davranmayı tercih ediyorlar bu da kaynakların muazzam bir hızla tükenmesine sebebiyet veriyor.. Doğanın kanunu mu ya başka bir şeyin kanunu mu bilemem ama insanlar kaynak fazla olduğu sürece böyle bir reaksiyon ortaya çıkıyor.. Kaynaklar azalmaya başlayınca bu insanlar nasıl bir reaksiyon göstericek merak ediyorum..


    ben kısıtlı dünya kaynakları derken doğalgazın asla yerine koyamayacağımız Karbon gözlüğünden bakarak yazmıştım.Petrol ve doğalgaz tüketmenin en önemli eskisi KArbon ve sonuç olarak karbondioksit miktarının dünyada hızlı biçimde artmasıdır.Karbon tüketmek sonuç iğtibarıyle karbondioksit üretimimizi artırmaktadır. Bu da dünya ormanları vs tarafından uzun zamanda oksijen döngüsüne sokulmaktadır.yani zamana ihitiyaç vardır ve uzun bir zamana. Dolayısı ile kaynaklar belki bir şekilde birbirine dönüştürülerek veya recycşe yapılarak değerlendirebilinir.Ancak dünyanın bu günkü karbondioksit üretme hızıyla bile gidersek geri dönülmeznoktaya ulaşmasına çeyrek yüzyıl kalmışken , daha az CO2 üreten sistemler üzerine yoğunlaşmamız gerektiğini vve işi de ancak yönetimden gelecek baskı ve yönetmeliklerle yapılabileceğini vurgulamak istemiştim. Önemli olan insanların ölmesi değil dünyanın yaşamasıdır.Bu nedenle dünya ölürse zaten tüm canlılar ve başta insanlar yeryüzünden silinecek gelecekte dünyaya gelecek dünya dışı varlıklarında dünyanın neden yok olduğunu anlamaları için uzun süre araştırma yapmaları gerekeceği öngörüyorum.

    Tekrar altıı çizmek istiyorum tüketim veya üretim bugun için ekonomik bazda değer taşıyan şeylerdir ancak Petrol doğalgazve kömür vb kaynakların tüketilmesi ve bunun hızlı ve kontrolsüz bir biçimde yapılması dünyanın kaldırabilceği bir şey değildir.Döngüyü bozacak çok tehlikeli ve geri dönülemez noktalara bu yüzyıl bitmeden ulaşmamız demektir.Halbuki tükettiğimiz kaynakların (geri getiremeyeceğimiz KARBON bazlı olanları söylüyorum) dinazorlardan bize kalan bir miras olduğunu hatırlatmak isterim. Mirası hızlı yiyenlere '' hazıra dağ dayanmaz '' demişler.Ben bunu biraz değiştirerek'' Karbonu karbondioksite çevirene dünya dayanmaz ''diyerek sözü noktalıyorum.




  • quote:

    Matbaaların durmadan para basması ile dolar üretim kanalına akmayacağından dolayı hiperenflasyon oluşacağından çok büyük oranda değer kaybedecektir.. Bu durumda ''zavallı Çin'' sıfatı biraz haklılık taşıyor..


    çok doğru bir tespit, birinci dünya sonunda almanyada oluşan durum da benzer hiperflasyon idi. Daha sonrasında Amerikadaki büyük buhran ile birlikte hız kazanarak ikinci dünya savaşı için Almanyada yeterli ortamı oluşturmuştur. ''Tarih tekerrürden ibarettir'' sözünü ben de çok anlamlı buluyorum . Herkes belki 1929 buhranın birden çıktığını sanmış olabilir ama kök nedenleri arasında bugun yaşadığımız iflasların ve durgunluğun olduğunu unutmamak gerekir.Almanya başta olmak üzere Avrupa deki hiperenflasyon yüzünden Alamanya büyük kupurrlü paraları matbaadan basarak piyasaya sürmüş ve benzer şekilde halkın alım gücü düşerek 1920-1930 arsası ABD den ithalat çok ciddi düşüşler göstermiştir.Bunun da sonucu değilse bile 1929 krizi için talebin düşmesindeki en büyük etmenlerden biridir.

    Şimdi geçmişten bugüne dönelim.Aynı durumun çok dahabüyük tutarda olanı önümüzde durmaktadır.Yine üretim ciddi frene basmıştır ve uzun bir süre de gaza basamayacaktır. Piyasaya bunca yıldır dürülen dolar ve sadece eylül ayından sonra sürülenlerle birlikte dolar bolluğu ne anlama gelecektir.Hazard beyin bahsettiği hiperenflasyon dönemini körükleyecektir.Bu nerede olacaktır soru budur ? cevabı da zordur. Ancak üçüncü dünya ülkeleri diye bir genelleme yapmak isabetli bir yaklaşım olacaktır.
    Ama kişisel olarak çin üçüncü dünya ülkesi olmasa bile benzer durumun burada olması kaçınılmazdır. Çünkü rezervlerini dolara çevirerek kominist rejim olarak büyük bir hata yapmıştır.KENDİ EKONOMİSİNİ canlandırmak için yapmış olduğu bu seçim kısa vadede iflas etmeye mahkumdur.sonuçta zaten fakir olan köylü zümrenin dha fazla ezilmesi kendi içinde büyük olayların çıkmasına neden olacaktır ve kıtlık nedeni ile büyük zararlar görmesi muhtemeldir.Keşke uzun bir süre daha bisiklete binselerdi.en azından dünya için bir tehlikesi olmayacaktı . Ancak önümüz<deki yıllarda orta doğuda başlayan ateş zıplamalar yaparak doğu eksenine kaydığında dünya savaşının en büyük aktörlerinden olacak olan kızıl çin neden kendisine ''KIZIL''bu deyimin verildiğini tüm dünyaya çok kötü bir biçimde gösterecektir.




  • ilginç bir konuyu daha sizlerle paylaşmak isterim. Uzun dönemli güneşin lekelerinin periodik inclenmesi (11 yıllık operiodu vardır) ve bununla ilgili iklim sonuçları hakkında herkezin bir uzaktan da olsa duyduğu vardır.ben daha ilginç bir araştırmayı sizlerin incelemesine sunuyorum. Ekonomik krzi olarak 2006 öngürülmüş 2 yılllık gecikme oldu , acaba sunspot olayı ile tarih arasında ciddi bir resesyon ilişkisi mi var ?


    http://www.michaelmandeville.com/earthmonitor/cosmos/solarwind/Sunspot%20Cycles%20&%20Human%20History.pdf




  • Vezir, bu alıntıladığın yazının kaynağı nedir?

    Yazıda kısaca benim söylemek istediklerim de söylenmiş. Kulağa Erbakan gibi gelecek ama, kurulu ekonomik düzen parayı aralarında Rothschild'in de bulunduğu bir kaç aileye pompalamaktan başka bir şey yapmıyor. İlişkileri derinlemesine incelerseniz -ki bunu yaomak için ekonomi kitapları okumaya gerek yok, bilakis onlar sizi yanıltabilir- yapılan her alışverişin, merkez bankaları, hükümetler ve bankalar ölçeğindeki her uygulamanın aslında şundan ibaret olduğunu farkedersiniz:
    -banka birisine/bir devlete kredi versin
    -o birisi kısıtlı doğal kaynakları sömürüye açsın
    -banka tüketiciye tüketim için kredi versin
    -tüketici doğal kaynakları sömürsün
    -tüketici kalan parasını yine bankaya versin
    -banka birisine/bir devlete tekrar kredi versin

    Çok kısaltarak yazmaya çalıştım ama sanırım döngü anlaşıldı. Yapılan her ekonomik faaliyet, göze görünmüyor ama, size sadece günü kurtarma imkanı, o az sayıdaki elite de dünyanın daha fazlasına sahip olma imkanı veriyor. Çünkü para ve banka düzeni bu şekilde kurulmuş. Çoğunluk bu düzenin farkına varamadığı için de bunun değişmesi söz konusu değil.

    Zaten kapitalizmin varacağı son nokta şudur: Tek bir şirket var olacak, bütün üretim araçları bu şirketin olacak. Bütün dünya nüfusu bu şirketin işçisi ve müşterisi olacak. Kapitalizmin ilkelerini öğrenince bunun farkına varmak için üstün zekalı olmak gerekmiyor. Ama nedense bu hiç bir yerde yazılmaz, söylenmez. Hiç kimsenin dönen dolabın farkında olmadığı dünyayı bir yerden hatırlıyoruz. Matrix'i izlemeyen var mı?

    Rothschild'lerin nasıl Batı'nın yarısına sahip olduğunu anlamak için şirketin hikayesini okuyabilirsiniz. Google'dan bir çok İngilizce kaynağa ulaşılabiliyor. Son krizde şu ortaya çıktı ki, piyasada karşılığı olan paranın bir kaç katı kadar "yaratılmış", yani karşılığında ürün ve hizmet üretilmemiş para bankaların elinde geziyor. Trilyon dolar metebesindeki bu paranın hesabını bile yapamıyorlar. Üretilen değerlerin üzerinden türetilen "yatırım araçları"nın büyüklüğü ne kadar fazla ise, elit bankerlere dünyanın mal varlığı o kadar hızlı akıyor demektir. 2008'de bu vurgun yapıldı bir kere, bunun üzerine hükümetler ne yaparsa yapsın bankerler asla kaybetmeyecek. Bir devlet ya da topluluk çıkıp da "ben bankalara olan borcumu ödemeyeceğim" diyene kadar da dünyanın kalan varlıkları bankalara akmaya devam edecek. Varılacak nokta belli: Bütün dünya ve üzerindeki insanlar tek bir bankere ait olacak. Komik mi geldi? Biraz daha okuyun o zaman...

    Bunlar "Network" filminde de söyleniyor hep. Şu linkten dinleyebilirsiniz:http://www.americanrhetoric.com/MovieSpeeches/moviespeechnetwork4.html Medya patronu kapitalistleri kızdıran TV sunucusuna giydiriyor. Filmi de izlemenizi ayrıca tavsiye ederim.

    Zeitgeist'ı izleyin demiştim önceki sayfalarda. İngilizce biliyorsanız film bedava. Buyrun izleyin:http://www.zeitgeistmovie.com/ Bedava olduğu için çekici olmuyor sanırım, millet para vermediği ürünü küçümsüyor mu ne...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nlty2000 -- 5 Ocak 2009; 11:58:20 >




  • quote:

    Bir devlet ya da topluluk çıkıp da "ben bankalara olan borcumu ödemeyeceğim" diyene kadar da dünyanın kalan varlıkları bankalara akmaya devam edecek. Varılacak nokta belli: Bütün dünya ve üzerindeki insanlar tek bir bankere ait olacak


    evet ben bankalara olan borcumu ödemiyorum ancak savaş ortamında deilebilecek bir şeydir.Bu yakında gerçekleşecek.Ancak kazanan bir taraf olursa eski borçları yine almaya gayret edecektir.Ama dolar mı olur yeni bir para birimi imi yoksa supernova mirası olan altın mı olur bilemiyorum belki de bazı madenler yeni bir birim olabilir.Ancak herşeyin farklı olacağı kesin.Tüketim ve üretim zinciri kırılmıştır artık asla yeni düzen eskisi gibi olmayacak bunu biliniz yeterli.
  • mustakil evden şaşmayacaksın
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nlty2000

    Vezir, bu alıntıladığın yazının kaynağı nedir?

    Yazıda kısaca benim söylemek istediklerim de söylenmiş. Kulağa Erbakan gibi gelecek ama, kurulu ekonomik düzen parayı aralarında Rothschild'in de bulunduğu bir kaç aileye pompalamaktan başka bir şey yapmıyor. İlişkileri derinlemesine incelerseniz -ki bunu yaomak için ekonomi kitapları okumaya gerek yok, bilakis onlar sizi yanıltabilir- yapılan her alışverişin, merkez bankaları, hükümetler ve bankalar ölçeğindeki her uygulamanın aslında şundan ibaret olduğunu farkedersiniz:
    -banka birisine/bir devlete kredi versin
    -o birisi kısıtlı doğal kaynakları sömürüye açsın
    -banka tüketiciye tüketim için kredi versin
    -tüketici doğal kaynakları sömürsün
    -tüketici kalan parasını yine bankaya versin
    -banka birisine/bir devlete tekrar kredi versin

    Çok kısaltarak yazmaya çalıştım ama sanırım döngü anlaşıldı. Yapılan her ekonomik faaliyet, göze görünmüyor ama, size sadece günü kurtarma imkanı, o az sayıdaki elite de dünyanın daha fazlasına sahip olma imkanı veriyor. Çünkü para ve banka düzeni bu şekilde kurulmuş. Çoğunluk bu düzenin farkına varamadığı için de bunun değişmesi söz konusu değil.

    Zaten kapitalizmin varacağı son nokta şudur: Tek bir şirket var olacak, bütün üretim araçları bu şirketin olacak. Bütün dünya nüfusu bu şirketin işçisi ve müşterisi olacak. Kapitalizmin ilkelerini öğrenince bunun farkına varmak için üstün zekalı olmak gerekmiyor. Ama nedense bu hiç bir yerde yazılmaz, söylenmez. Hiç kimsenin dönen dolabın farkında olmadığı dünyayı bir yerden hatırlıyoruz. Matrix'i izlemeyen var mı?

    Rothschild'lerin nasıl Batı'nın yarısına sahip olduğunu anlamak için şirketin hikayesini okuyabilirsiniz. Google'dan bir çok İngilizce kaynağa ulaşılabiliyor. Son krizde şu ortaya çıktı ki, piyasada karşılığı olan paranın bir kaç katı kadar "yaratılmış", yani karşılığında ürün ve hizmet üretilmemiş para bankaların elinde geziyor. Trilyon dolar metebesindeki bu paranın hesabını bile yapamıyorlar. Üretilen değerlerin üzerinden türetilen "yatırım araçları"nın büyüklüğü ne kadar fazla ise, elit bankerlere dünyanın mal varlığı o kadar hızlı akıyor demektir. 2008'de bu vurgun yapıldı bir kere, bunun üzerine hükümetler ne yaparsa yapsın bankerler asla kaybetmeyecek. Bir devlet ya da topluluk çıkıp da "ben bankalara olan borcumu ödemeyeceğim" diyene kadar da dünyanın kalan varlıkları bankalara akmaya devam edecek. Varılacak nokta belli: Bütün dünya ve üzerindeki insanlar tek bir bankere ait olacak. Komik mi geldi? Biraz daha okuyun o zaman...

    Bunlar "Network" filminde de söyleniyor hep. Şu linkten dinleyebilirsiniz:http://www.americanrhetoric.com/MovieSpeeches/moviespeechnetwork4.html Medya patronu kapitalistleri kızdıran TV sunucusuna giydiriyor. Filmi de izlemenizi ayrıca tavsiye ederim.

    Zeitgeist'ı izleyin demiştim önceki sayfalarda. İngilizce biliyorsanız film bedava. Buyrun izleyin:http://www.zeitgeistmovie.com/ Bedava olduğu için çekici olmuyor sanırım, millet para vermediği ürünü küçümsüyor mu ne...


    Yazı "tumgazeteler.com" dan alıntı.

    Bu arada benim söylediklerime paralel şeyler söylemişsiniz ancak benim metafizikten bahsettiğimi söylemiştiniz.

    Yanlış mı anladım ?

    Siz mi yanlış anladınız ?




  • quote:


    Zaten kapitalizmin varacağı son nokta şudur: Tek bir şirket var olacak, bütün üretim araçları bu şirketin olacak. Bütün dünya nüfusu bu şirketin işçisi ve müşterisi olacak. Kapitalizmin ilkelerini öğrenince bunun farkına varmak için üstün zekalı olmak gerekmiyor. Ama nedense bu hiç bir yerde yazılmaz, söylenmez. Hiç kimsenin dönen dolabın farkında olmadığı dünyayı bir yerden hatırlıyoruz. Matrix'i izlemeyen var mı?


    Hmm, demek Matrix gibi bir şeyi kurmaya çalışıyorlar. Benimde her zaman için hayalim bu idi, bence en iyi yönetim biçimi. Hatta o kadar iyiki bu sistemde yaşayan insanlar o yönetim biçimini bile bilmiyorlar. Full Automatic.




  • quote:


    Çok kısaltarak yazmaya çalıştım ama sanırım döngü anlaşıldı. Yapılan her ekonomik faaliyet, göze görünmüyor ama, size sadece günü kurtarma imkanı, o az sayıdaki elite de dünyanın daha fazlasına sahip olma imkanı veriyor. Çünkü para ve banka düzeni bu şekilde kurulmuş. Çoğunluk bu düzenin farkına varamadığı için de bunun değişmesi söz konusu değil.


    Döngüyü güzel ifade etmişsiniz ama az sayıda elit olduğu biraz hafif kalıyor.. Az sayıda elitin bunu başarması pek mümkün değil.. Arkasında çok sağlam ülkeler var, servisler var bla bla.. Bir de taç var.. Bunları da belirtmeden geçmeyelim.. Sonra millet demesin yahu bu şehrin kaynakları, ekonomisi ufak ama şehre akan yatırım maaşallah ekonomisinin 10 misli.. Bu şehir hangi şehir acaba?

    quote:

    Zaten kapitalizmin varacağı son nokta şudur: Tek bir şirket var olacak, bütün üretim araçları bu şirketin olacak. Bütün dünya nüfusu bu şirketin işçisi ve müşterisi olacak. Kapitalizmin ilkelerini öğrenince bunun farkına varmak için üstün zekalı olmak gerekmiyor. Ama nedense bu hiç bir yerde yazılmaz, söylenmez. Hiç kimsenin dönen dolabın farkında olmadığı dünyayı bir yerden hatırlıyoruz. Matrix'i izlemeyen var mı?


    Zaten döngünün varacağı yer eninde sonunda ona göre tasarlanmıştır, doğası gereği o noktaya gidecektir.. Kurtuluşu olmaz.. Fakat; o noktaya varmadan bir güç bu tekerleğe çok sağlam bir balyoz indirdiğinde tek bir şirket olmasına müsaade edilmez.. Belki petrol kaynakları 200 sene sürecek olsaydı bu dediğiniz mümkün olabilirdi ama maalesef durum böyle değil.. Balyoz'un inmesi şart. Sistemin çökmesine az kaldı.. Matrix'in üzerine bir de '' V for Vendetta'' yı izleyin.. Guy Fawkes'ın hangi ülkeye başkaldırdığını ilişkilendirirseniz ''makineler şehri''ni de bulmuş olacaksınız.. Sonra da ''makineler şehri''nin ezeli rakibini bulmuş olacaksınız.. Buradan da balyoz'un kim tarafından indirilmeye çalışıldığını anlayacaksınız.. Sonrasında da herşey çorap söküğü gibi gelir. Bendeniz aslında ''Vendetta'' yı da Matrix 4 gibi görürüm.. Yapanlar sanırım bizzat öyle yapmış.. Bakış açısına bağlı..

    quote:

    Tüketim ve üretim zinciri kırılmıştır artık asla yeni düzen eskisi gibi olmayacak bunu biliniz yeterli.


    Keynes out von Mises in.. Ekonomiden çok anlamam ama ben de böyle bir tahminde bulunayım.. Bazıları buna ''kontrollü, disipline edilmiş, üretim sermayesine dayanan insancıl kapitalizm'' diyorlar..

    quote:


    Hmm, demek Matrix gibi bir şeyi kurmaya çalışıyorlar. Benimde her zaman için hayalim bu idi, bence en iyi yönetim biçimi. Hatta o kadar iyiki bu sistemde yaşayan insanlar o yönetim biçimini bile bilmiyorlar. Full Automatic.


    Aslında tartışması başka bir başlıkta yapılır iyi mi kötü mü ama siz böyle yazınca Matrix'te '' banane, banane ben Matrix'e dönmek istiyorum, Morpheus'un hikayelerinden bıktım. Tüpe koyun, uyutun beni'' diye bağıran adam aklıma geldi.. Tabi Matrix'te uyumak da güzel bir şey.. Fakat kaynak bitti diyelim ve aşağıya ABD enerji bakanının geçen sene söylediklerini koyayım..

    Eğer toramanca anliyorsanız vede "satır aralarını" okuyabiliyorsanız çok önemli bir haber.

    Samuel Bodman, attending two days of meetings in northern Japan among energy chiefs from Group of Eight industrialized countries and other top economies, said the surge in world oil prices was largely a simple problem of supply and demand.

    demiş ve daha sonra devam etmiş:

    Production has stalled since 2005 at 85 million barrels a day, while economic growth — particularly in China and India — has pushed demand ever higher, Bodman said before a meeting of ministers from the U.S., Japan, South Korea, India and China.

    Elimde ABD Enerji bakanının Enerji Sekreterliğine 2005te çektiği bir mektup var fakat nasıl koyacağımı bilemiyorum..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi hazardousmen -- 6 Ocak 2009; 3:31:17 >




  • full automatik değil ,seçimlerinde özgürler ama sonuçlarına katlanmak zorundalar sadece , herşey programın yaratıcının sınırları ile kısıtlanmış ama bireylerin çoğunun bundan haberi yok. Aslında yaşama çok farklı bir bakış MATRIX filmi ,zaten kurgusuda bazı şeyleri düşünmemizi istiyor.


    quote:

    Orjinalden alıntı: newmonarch

    quote:


    Zaten kapitalizmin varacağı son nokta şudur: Tek bir şirket var olacak, bütün üretim araçları bu şirketin olacak. Bütün dünya nüfusu bu şirketin işçisi ve müşterisi olacak. Kapitalizmin ilkelerini öğrenince bunun farkına varmak için üstün zekalı olmak gerekmiyor. Ama nedense bu hiç bir yerde yazılmaz, söylenmez. Hiç kimsenin dönen dolabın farkında olmadığı dünyayı bir yerden hatırlıyoruz. Matrix'i izlemeyen var mı?


    Hmm, demek Matrix gibi bir şeyi kurmaya çalışıyorlar. Benimde her zaman için hayalim bu idi, bence en iyi yönetim biçimi. Hatta o kadar iyiki bu sistemde yaşayan insanlar o yönetim biçimini bile bilmiyorlar. Full Automatic.




  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.