Şimdi Ara

Doğum kanalının şekli ve evrim (9. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
187
Cevap
0
Favori
5.405
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Aslında analitik düşünebilme yeteneğine sahip (ki eğitim ve öğretimle edinilebilir) sahip ve dogmalarla dünyası kısıtlanmamış bir insan yalnızca yalıtılmış adalar ve bölgelerdeki farklı canlı türlerini görerek bile bir tür evrimin/değişimin var olduğunu, bölge koşullarına ve ilkim değişikliklerine adapte olanların hayatta kalabildiğini anlayabilir.
    Antikitede Ksenofanes, Anaksagoras, Anaksimandros ve daha adını zikredemeğim başka düşünür ve araştırmacılar, henüz o zamanlarda bu durumu farketmişlerdir. Doğa üzerine yazdıkları ve fikirleri günümüze kısmen ulaşmıştır, merak edenler çeşitli kaynaklardan ulaşabilirler. (Bir başlangıç noktası olarak, Aristoteles analitik düşünce sistemiyle kendinden öncekileri sürekli zikrederek/eleştirerek/katılarak/ekleyerek karşılaştırmalı bir yöntem izler; eserlerinden, önceki düşünürlerin görüşlerine ulaşılabiliyor.)

    Örneğin Avustralya'da memeli canlıların hemen hemen tümü keselidir. Devasa bir canlı olan Diprotodon bile keseli bir canlı olarak kayıtlara geçmiş. Hatta Ornitorenk/platipus isimli, arada kalmış veya birkaç türsel özelliği birlikte korumuş "karma" bir canlı türü dahi mevcut orada; "yaşayan" ara geçiş formu arayanlara bakmaları önerilir ki zaten evrim bir süreçtir ve halen hepimiz evrilmeye devam ediyoruz, zira yaşam statik değil; varolan her canlı ve elbette biz de dahil olmak üzere ara geçiş formlarıyız...

    Birkaç örnek daha vermek gerekirse: Madagaskar'da yaklaşık 1500 yıl önce nesli tüketilmiş olan Filkuşu da öyle keza, 1 ton ağırlığıyla dünyanın en büyük kuşu olarak yaşam ağacında yerini almış; komşuları Dev Lemurlar da keza, anakaradan yalıtılmış bu adada kendine özgü bir yaşamortamı oluşmuş.
    Dünyanın farklı yerlerinden örnek olması açısından Güney Amerika'da yaşamış dev tembel hayvandan da bahsedeyim, tonlarca ağırlığa ulaşabilmiş; fakat ne yazık ki insan ayak bastıktan kısa süre sonra tüm bu harika canlıların da nesli tükenmiş. Milyonlarca yıldan bahsetmiyorum, bu saydığım canlılar 15.000 ila 1.000 yıl kadar önce ortadan kalkmış olanlar...

    Homo-sapiens olarak küresel bir seri katil gibi hareket ediyoruz. :/ Mükemmel "yaratılmış" bir canlı olmamız şöyle dursun gittiği yeri kurutan bir salgın gibiyiz.

    Tüm bu canlıların günümüzde yaşayan torunları daha ufaklar ve insanlardan kaçıp saklanabilenlerden oluşuyor...

    Elbette, çevre ve iklim değişiklikleri de önemli faktördür; fakat büyük oranda biz "modern" insan tüm bu katliamların sorumlusuyuz, milyonlarca yıl varlıklarını sürdürmüş, onlarca buzul çağlarını atlatmış bu canlılar insana yenilmişler.
    Zira biz diğer yırtıcılar gibi evrimsel olarak değil de zekamızla (elbette zeka da evrimsel bir sürecin sonucu ancak sonrasında her şey [insan ve çevresi için] daha hızlanmış, birden besin zincirinin tepesine tırmanan canlılar olarak muz cumhuriyeti diktatörü gibi davranmışız (Benzetme muazzam ve Yuval Harari'ye ait).

    Yerimizden edilme korkusuyla da rakip türlere, muhaliflere ve muahlefete göz açtırmamışız; tanıdık geliyor...

    Hatta ve hatta, Neanderthalensis, Erectus, Soloensis, Denisova gibi kardeş hominidleri de yok ettiğimiz bulgularla sabit. (Neanderthal ve Erectus'un genlerini paylaştığımızı da belirmek gerek, Neanderthal %1 ila 4, Erectus ise %6 oranında genlerini Sapiens'e aktarabilmişler.)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-1BB4C024C -- 14 Kasım 2018; 12:1:5 >
  • Mete Can Karahasan kullanıcısına yanıt
    Anlatımımda mı bir sorun var bilemedim. Diyorum ki insansı türlerinin evrildiği genetik atalarımızda kuyruk vardı. Ancak insan türü ve diğer insansı primatlarda kuyruğa ihtiyaç olmadığı için bu uzvun gelişimini engelleyen bir gene sahip olduk ve bu gen embriyo seviyesinde aktive olarak kuyruğun oluşumunu engellemektedir.

    Bir başka örnek ise insan yumurtalıklarındadır. Karaya yaşam denizden gelmiştir. Balıkların yumurtalıkları ise kalplerine çok yakın bir konumdadır. Yine insan embriyosunda anne karnında da yumurtalıklarımız kalbimimize çok yakın bir noktada oluşmaya başlar. Karadaki yaşamda spremler vücut sıcaklığında öleceği için embriyonun ilerleyen safhalarında yumurtalıklar bütün dokulardan geçerek vücudumuzun dışına alınır. Bu geçişte dokuları zayıflattığı için ise fıtık olma ihtimalimiz artar.

    Aklıma geldikçe yazıyorum. Verebileceğim o kadar çok örnek var ki hala aksini iddia etmek bana anlamlı gelmiyor.

    Son olarak bütün arkadaşlara naçizane tavsiyem bir konu hakkında hükme varmadan önce farklı bakış açılarıyla olayları değerlendirmeleri olacaktır. Ortada bir tez var ise öncelikle bütün ön yargılarınızdan kurtulup bu tezin doğru olma ihtimali üzerinde araştırma yapın. Sonrasında ise her şeyi unutup anti-tez üzerinden aynı sorgulamayı yapın. Bu şekilde gerçeğe ulaşmanız çok daha kolay olacaktır.
  • Merak eden arkadaşlar için bir başka örneği de video olarak paylaşayım.

  • Blitz B kullanıcısına yanıt
    İnsansı ata diye birşey yok. Git biraz embriyoloji oku.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Evrim zannedilen olgu gelişim. Evrim olabilmesi için eksik özelliğin belirmesi gerekiyor. Bazı arkadaşların en çok tür kaybının yaşandığı dönemde evrim diye sorumluların sorumluluktan kaçmaya vesile bulduğunu anlaması gerekiyor. Konu akademik bilimsel tartışma değil. Konu, en çok canlı yaşamına zarar veren insanların, sorumluluktan sıyrılmak için evrim yalanını ortaya atıp kendi mesuliyetlerinden kaçınmanın kestirme yolunu bulmuş olması.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mete Can Karahasan kullanıcısına yanıt
    Hocam sana zahmet gösterebilir misin insansı ata nerde yazıyor? Sen okumuyorsun convert ediyorsun galiba.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Blitz B kullanıcısına yanıt
    quote:

    insansı türlerinin evrildiği genetik atalarımızda

    Evrim, A türünden B türüne olmaz; genetik sınırlar vardır. Dolayısıyla türlerin özelleşmesi olursa olur.
    Dikkat ederseniz evrim evrim diye ortalığı birbirine katanların, ortak gelişim süreçlerini bahane ederek özelleşmiş türlerin yaşam alanlarını talan edip katline yol açtıkları suçundan kendilerini azlettiklerini görürsünüz.
    Sen zürafanın konuyla ne alakası olduğunu anlamadıysan, basite indireyim: hayvanların türü yok oluyor. Evrim yalanı da onları geri getirmeyecek. İki eli kanda olanların el yıkama suyunda abdest alıyorsunuz.
    Hepiniz jurassic park izleyerek beyni yıkanmış ağzı açık ayran budalalarısınız.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mete Can Karahasan -- 14 Kasım 2018; 21:37:30 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: servusdedurantem

    Bu makale de yazılanlar evrim değil adaptasyon ikisi arasında ki farkı önce bi bilelim her okuduğuna da inanma evrim türler arası değişime denir ve henüz kanıtı yok bilimsel bir kuramın teoriden öteye geçebilmesi için gözlemlenebilir kanıta dayalı olması gerekiyor bunu ben söylemiyorum bilimin tanımı bu son olarak görmediği yaratıcıdan haber getiren peygambere inanlar bilimsel değil ama görmediğin kanıtlayamadığın başkalarının kanıtladığını iddia ettiği bilim adamlarına kendin gözlemlemeden inanmak bir nevi bilim değil de inanç değil mi
    Şu mesaja 55 tane + veren vatandaslarin egitim seviyeleri ilkokul mu yoksa hiç yok mu çok merak ediyorum. Liseye giden adam bile bu mesajda zirvadan baska bir seu olmasigini anlar.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mete Can Karahasan kullanıcısına yanıt
    İnsansılar:https://tr.m.wikipedia.org/wiki/İnsansılar



    Hocam yazıyı tekrar okursan “insansı türlerin evrildiği genetik atalarımızda” yazıyor. Yukarıda insansı ne demek anlatılmış. İnsansı ata diye bir tabir yok, ayrıca insansı ata tabiride yanlış bir tabir değil.



    Ancak görüyorum ki bu bilgileri de paylaşmanın bir anlamı yok. Sen istediğine inanabilirsin, bu senin özgür iraden. Senin için tek dileğim hurafelerle dolu, eleştirilere kapalı kaynaklar yerine objektif ve bilimsel kaynaklara da vakit ayırman olacaktır. Selametle.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Blitz B kullanıcısına yanıt
    Evrim dediğiniz şeyin birleşme özelliği yok. Çarpım gibi değil bu ters çevirince işlemeye devam etsin. Doğan hiçbir canlı, gen ekleyerek yola devam etmiyor, hepsi gen kısıyor. Siz öküzün altında buzağı arıyorsunuz.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mete Can Karahasan kullanıcısına yanıt
    Kardeşim senden rica etsem, bu bahsettiğin teorileri anlatan bilim dünyasınca kabul görmüş birkaç makale paylaşabilir misin? Okumak isterim.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Blitz B kullanıcısına yanıt
    Git eğitimini tamamla.
  • Mete Can Karahasan kullanıcısına yanıt
    Gerçekten çok kaliteli bir cevap olmuş. Tam da beklediğim gibi

    Bak çocuk onu da anlatayım sana:

    Eğitim: yeni kuşakların toplum yaşamında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları edinmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine yardım etme. (BU SENDE HİÇ OLMAYAN KISIM)

    Öğrenim: öğrenmek işi. örgün eğitim kuruluşlarında ders görerek elde edilen bilgi, beceri vb.nin tümü. (BU KISIM HİÇ BİR ZAMAN TAMAMLANMAZ, YAŞAM BOYU DEVAM EDER. AMA BU DA SENDE YARIM YAMALAK)

    Bundan sonra sana cevap vermeyeceğim. İstediğini yazabilirsin.
  • Blitz B kullanıcısına yanıt
    Lafın işine gelen yarısını anlıyorsunuz. İlk mesajımda daha kendi muhalefetimi ortaya koyuyorum, siz sadece bunun tek tarafıyla uğraşıyorsunuz. Sahi, sadece İngiliz Ekolü'mü var? Örneğin, İsviçre, Amerikan, Alman, bunların farklarını da irdeleyecek misiniz, yoksa sadece kökünü kuruttuğunuz doğal yaşamı biteviye naralarla unutturabileceğinizi mi sanıyorsunuz? Devir değişiyor. İnsanların hepsi yalanlarla kafeslenemez. Git bak, evrim ile doğadaki tür sayısı arasındaki ilişkiye. Sömürgecilik zamanlaması ile denk düşmesi de sadece bir tesadüftür, eminim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mete Can Karahasan -- 14 Kasım 2018; 23:55:3 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mete Can Karahasan

    Siz değil misiniz kullanılmayan uzuv körelir diyen? Ne o, evrim duruldu mu birden?
    Dediği laf da sanki bilmece! Yere göğe koyamadığınız yaşamı olasılıklara indirme basitliğini bozuk plak gibi her yerde tekrarlıyorsunuz zaten, hani yeni birşey olsa...
    Dinozorlar mesela, önceden 4 ayak üzetinde iken sonradan ön ayakları kısalmış heralde kullanılmaya kullanılmaya heralde.🤔

    E dinozor için düşündüğümüzde neden kısalsın ön ayakları?

    Avlanmak içinmi? Mesela nasıl?

    Hızlı koşmak içinmi? 4 ayak engelmi buna?

    Baktı yine olmadı, o küçücük kollar kanat oluverdi.

    Organ körelirken, sonra başka bişey oldu.

    Peki birdenmi oluyor bunlar, pat diye?

    Doğadaki örnekleri nerde?

    Bir arkeopterix le açıklanabilrmi ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ugarb kullanıcısına yanıt
    Genetik eklenme virüslerle oluyor. Bu salaklar diyor ki, sağkalım için doğal seçilim oluyor. Bir kere bu böyle oluyorsa, tamamen seçilim tür dışından müdahale ile gerçekleşiyor. Yani, ha ben Allah yapıyor demişim, ha bunlar akılsız yaratılışı savunmuş.
    Evrim olabilmesi için canlının kendi kendine bunu uygulayabiliyor olması lazım ki, buna tek örnek epigenetik serilerin anne babadan aktarılabilmesi; kalıcı bir olay değil. Sorun şu ki, epigenetik, hücre bölünmesi ile soya aktarılıyor ama çekirdek DNA'sında taşınmıyor. Soya geçiyor ama kalıtılmıyor. DNA ayrılıkları tanınabiliyor ama epigenetik ayrılıklar tanımlanamıyor. Kıyaslanabilir olması için epigenetik taramaların tarihsel zamanlama çizelgesi olması gerek. Sen veyahut benim hangimizin evrimsel doğru süreç olduğumuzu yaşayıp görerek bulmamızın basit bir yolu yok. Yetim genlerin daha ne işe yaradığını bulamıyorsun, epigenetiği tasnif etmekten bahsediyorsun.
    Kaldı ki, bunların hatalı olduklarını test edecekleri sıfır hipotezleri yok. Benimse var: daha bir tane bile farklı atadan aynı genetik seriye ulaşmış canlı türü yok. Olsa da ayıramazdın zaten ve sorun da burada: soru, cevaplanabilir değil. Karbon testi yapamazsın, daha gelişimin simülasyonu yapılmadı. Ancak protein sentezini canlandırabiliyorlar, benim bildiğim.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mete Can Karahasan

    Genetik eklenme virüslerle oluyor. Bu salaklar diyor ki, sağkalım için doğal seçilim oluyor. Bir kere bu böyle oluyorsa, tamamen seçilim tür dışından müdahale ile gerçekleşiyor. Yani, ha ben Allah yapıyor demişim, ha bunlar akılsız yaratılışı savunmuş.
    Evrim olabilmesi için canlının kendi kendine bunu uygulayabiliyor olması lazım ki, buna tek örnek epigenetik serilerin anne babadan aktarılabilmesi; kalıcı bir olay değil. Sorun şu ki, epigenetik, hücre bölünmesi ile soya aktarılıyor ama çekirdek DNA'sında taşınmıyor. Soya geçiyor ama kalıtılmıyor. DNA ayrılıkları tanınabiliyor ama epigenetik ayrılıklar tanımlanamıyor. Kıyaslanabilir olması için epigenetik taramaların tarihsel zamanlama çizelgesi olması gerek. Sen veyahut benim hangimizin evrimsel doğru süreç olduğumuzu yaşayıp görerek bulmamızın basit bir yolu yok. Yetim genlerin daha ne işe yaradığını bulamıyorsun, epigenetiği tasnif etmekten bahsediyorsun.
    Kaldı ki, bunların hatalı olduklarını test edecekleri sıfır hipotezleri yok. Benimse var: daha bir tane bile farklı atadan aynı genetik seriye ulaşmış canlı türü yok. Olsa da ayıramazdın zaten ve sorun da burada: soru, cevaplanabilir değil. Karbon testi yapamazsın, daha gelişimin simülasyonu yapılmadı. Ancak protein sentezini canlandırabiliyorlar, benim bildiğim.
    Epigenetiğin, ne şekilde etki ettiği veya şekillendiğinin takibi elbette güç.

    İçgüdüsel olayların bile gen ile aktarıldığı söyleniyor.

    O zaman bir karmaşa var.

    Siz yanılmıyorsam (mealen konuşuyorum) sonuca ulaşmak için süreci tersinden giderek, aynı noktaya varmaya çalışıyorsunuz?

    İyide bu imkansız değilmi zaten, yanlışmı anladım

    Dna ayrılıkları tanımlanırken, hangi epigenetik faktörle oldu bilinmiyor mu diyorsunuz?

    Eğer bunu katediyorsanız, buda bilinmiyor ise iş zaten " yaratıldı veya doğa yaptı"ikilemine giriyor.

    Ayrıca kök hücredeki değişiklilkler dna ya etki etmiyormu?

    Anlamadım....

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kuşlar ve yarasalar. Farklı genetik ata’dan evrilmiş ve her iki canlı türü de kanat çırparak uçan canlılar olarak günümüzde yaşamaktadır.



    Kuşlar, memeliler, dipnoi türü balıklar farklı atalardan evrilmiş ancak akciğerli solunum yapan türlerdir.



    Balıklar, penguenler ve deniz memelileri suda harcadıkları enerjiden tasarruf etmek ve hızlı hareket etmek için benzer vücut formlarına sahiptir.



    Yani farklı atalardan evrilseler de bu canlılar aynı amaca yönelik uzuv yada organlara sahiptir.



    Ancak burada beklenen farklı atalardan evrilip aynı dönemde %100 aynı genetik sonuca varmasıysa bunu beklemenin kime ne faydası olacak emin değilim. Belki matematiksel olarak mümkündür. Bu bir kişinin aynı anda havaya atığı farklı iki bozuk paranın ikisinin de dik gelme ihtimali gibi. Bunu yapabilen yok diye böyle bir ihtimal de yok demek doğru olmayacaktır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mete Can Karahasan kullanıcısına yanıt
    Salaklık söz konusu edilmişken, "inanç" sahipleri bilimsel teorileri eleştirip sorguladıkları kadar kendi dogmalarını yoklasalar ne iyi olurdu yahu.
  • Einstein de inanç sahibiydi. Sağda solda duyduklarınızla tereciye tere satmayın ne olur.
  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.