Şimdi Ara

Doğa olayları kendiliğinden mi oluşuyor? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
80
Cevap
0
Favori
7.374
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Ben bu noktada Deep'le konsensus sağlayabileceğimi düşünüyorum. Hayvanların süt, yumurta ve bal üretimini "nasıl" yaptıkları kimya ve biyoloji biliminin bulgularıyla açılanabilir (enzimlerden bahsedilebilir, balı yumurtayı yapan organların çalışma prensipleri ortaya konabilir. Sonuç olarak bununla ilgili doğa yasalarıyla açıklama yapılabilir. Sonuçta bu yasalar sayesinde örneğin tavuğun hormon dengesini inceleyerek yumurtayı ne zaman yapacağını veya tavuğun kan tahlilini kullanarak yaptığı yumurtanın içeriğindeki demir miktarının, kalsiyum miktarının ne kadar olacağını kestirebiliriz. Sonuç olarak işin nasılı için "metafizik" açıklamaya gerek yoktur.

    Benzer durum insan duyguları için de geçerlidir. İnsanların sinirlenince veya üzülünce ne gibi vücutsal reaksiyonlar verdiğini ve ne gibi hormonal veya enzimsel süreçlerden geçtiğini araştırabiliriz. Hatta insanlara bu ruh hallerini yaşatmalarını sağlayacak veya bu ruh hallerinden en az zararla çıkmalarını sağlayacak ilaçlar da verebiliriz. Psikiyatrinin önemli araştırma konularıdır bu dediklerim ve doğrudan yine biyoloji ve kimya bilimlerine bağlıdır bu konular.

    Yukarıdaki iki paragrafta "nasılları" ifade ediyorum. "Nasılları" tamamen bilimsel olarak inceleyebilir sorgulayabiliriz. Ancak bu yumurtanın, balın yapısının nedenlerini veya insanların "ruh"larının zenginliklerini yadsımaz bence. Bilimsel olarak yumurtanın her aşamasını anlayabilirim ama yine de ortada bir "güzellik" ve "mükemellik" vardır. İşte bilimin alanına girmeyen kısım budur. Buna nasıl bir açıklama getireceğimizin cevabı bilimde değil felsefede ve dindedir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mfiz -- 4 Ağustos 2006; 14:30:58 >




  • @mfiz

    tabii ki fiziksel kurallar çerçevesinde bazı durumları açıklamaya çalışabiliriz. mesela sinirlenme ve heyecanlanmayı kandaki adrenalin seviyesinin yükselmesine mutluluğu da başka enzimlere endekslersek bu tanımlar bizler için yeterli olabilir mi ?

    yeryüzünde ve kainatta müthiş bilgi var.

    bir yumurta üretebilme kaabiliyetinde bir fabrika hayal edemiyorum ben mesela.

    en basitinden demir cevherinden demir - çelik üreten bir fabrika milyar dolar değerindedir.

    ancak topraktan elma üreten bir ağacın değeri nedir ?

    elma, süt, bal, yumurta üretim bilgileri nereden gelir.

    konuyu evrim ile ilişkilendirme niyetinde değilim.

    ancak benim nazarımda maddenin kimyasal reaksiyonlar ile bilgi üreteceği ihtimali gibi bir mantığı kabul edemem.

    bu durumda bana cevabı metafizik vermektedir.

    bu örnek çoğaltılabilir.

    mesela insan vücudu ve davranışını incelemek ve bu davranışları kimyasal reaksiyonlar ile açıklamak bana pek mantıklı gelmiyor.

    mesela insan sinirlenince vücudunda binlerce farklı reaksiyonlar gerçekleşiyor.

    kalp hızlı atıyor, kanda adrenalin yükseliyor, kasları kasılıyor, beyin farklı çalışıyor vs. vs.

    bütün bu reaksiyonlar birbirleri ile müthiş uyum içerisinde oluyor.

    eğer uyum olmazsa insan sinirlenirken gülebilir, ağlarken kahkaha atabilir.

    bütün bunları kimyasal reaksiyon diye açıklamak şuna benzer.

    araba hareket halinde.

    virajda frene basılıyor çıkarken hızlanıyor vs.

    ancak şoförü göremiyoruz.

    bilim şoförü göremediği için virajda araba yavaşlar bunun sebebi de fren pedalına basılmasıdır der.

    ancak bu cevap tatmin etmez çünkü bilim şoförü görmemektedir ve de fren pedalına şoför basmaktadır.

    vs. vs.

    demek istediğim: bütün olaylar doğa yasaları ile işlemesine rağmen doğa yasaları ile açıklanamaz.

    bir makale nasıl yazılır sorusunu cevabı ilgili tuşlara basma diye açıklanabilir ancak makalede ki anlamı açıklamadan acizdir. ben de makaledeki anlam ile ilgileniyorum ....




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    demek istediğim: bütün olaylar doğa yasaları ile işlemesine rağmen doğa yasaları ile açıklanamaz.



    İşte tamamen demek istediğim bu. Bilim sadece nasıl işlediğine bakıyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    demek istediğim: bütün olaylar doğa yasaları ile işlemesine rağmen doğa yasaları ile açıklanamaz.



    İşte tamamen demek istediğim bu. Bilim sadece nasıl işlediğine bakıyor.


    burada buluştuk ancak konu başlığına dönecek olursak:

    bir makale yazılmasını tuşlara basma diye açıkladığımızda ortaya çıkan makalenin anlamını anlamaya çalışırken tuşlara basılma ifadesi bizim için yeterli olmaz. zira tuşlara basma ifadesi ile anlam arasında bir uyum söz konusu değildir.

    aynen öyle de:

    bir meyvenin oluşumunun kimyasal reaksiyonu ile meyvenin anlamı arasında

    sütün oluşumu ile sütün anlamı arasında

    balın oluşumu ile balın anlamı arasında da uyum söz konusu değildir.

    bilim oluş mekanizmasını açıklamakla yetinir ancak anlamına gönderme yapmaz, yapamaz.

    ortaya çıkan anlam karşısında da irade aramak fail aramak belki bilimin işi olmaz ancak vicdan, akıl, felsefe ve din anlamlandırma açısından çok büyük gayret sarfeder.

    bilim sadece anlamlandırmaya materyal sunar.

    hal böyle olunca ortaya çıkan makale anlamlı, süt - bal - yumurta bir amaca hizmet ettiğini gören akıl, kalp, din, felsefe bunca olanlar karşısında maddenin arkasında bu olaylara anlam katan bir Gizli El i aramada da çok haklıdır.

    zira vücuda gelen olaylar (süt bal yumurta) bir körfezin oluşumu, akarsu yatağının tayini, peribacası, pamukkale gibi basit yapılar değildir.

    mana akıl ve kalpte makes (yankı) bulur ve akıl ve kalp de bilimi araç din ve felsefeyi de yorumlayıcı olarak öne katıp tabiatta vücuda gelen olaylara anlam katmaya çalışır ...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    şunları sanırım çoğunluk kabul ediyor:

    1- Evrendeki olaylar (en azından genelde) bilimin keşfetmekte olduğu bir takım yasalar kapsamında gerçekleşiyor.

    2- Doğa yasalarının varlığı Tanrı'nın iradesine engel değil. Bir olayı bilimsel kanunlarla açıklayabilmemiz onun Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini göstermez.

    bu noktadan sonra herkes kendi meşrebince bir inanca sahip.


    Evet, çoğunluğun her iki maddeyi de kabul etmesi kuvvetle muhtemel. Ancak, bu kabulü kuvvetlendirmek için gereken şeyin 2. maddeyi kaldırmak olduğunu düşünüyorum. Yukarıda, ilk mesajımda belirttiğim gibi, eğer hiç kimsenin "biliyorum" diyemeyeceğini kabul edip "inanıyorum"'u benimseyebilirsek, ancak bu noktadan sonra herkes kendi meşrebince sahip olduğu inancı beyan eder...diye düşünüyorum.

    Yani;

    şunu sanırım çoğunluk kabul ediyor:

    1- Evrendeki olaylar (en azından genelde) bilimin keşfetmekte olduğu bir takım yasalar kapsamında gerçekleşiyor.


    bu noktadan sonra herkes kendi meşrebince bir inanca sahip.

    a- Doğa yasalarının varlığı Tanrı'nın iradesine engel değil. Bir olayı bilimsel kanunlarla açıklayabilmemiz onun Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini göstermez.

    b- Doğa yasalarının varlığı, bir ulu ve doğaüstü gücün iradesi olduğunu göstermez. Dolayısıyla, bir olayı bilimsel kanunlarla açıklayabilmemiz mümkün iken metafiziğin devreye girmesi gerekliliği yoktur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi redstorm -- 4 Ağustos 2006; 16:59:51 >




  • quote:

    b- Doğa yasalarının varlığı, bir ulu ve doğaüstü gücün iradesi olduğunu göstermez. Dolayısıyla, bir olayı bilimsel kanunlarla açıklayabilmemiz mümkün iken metafiziğin devreye girmesi gerekliliği yoktur.


    bu noktadan sonra tartışma devam eder.

    tabii ki düşünceleri yargılamak haddimize değildir ancak fikir jimnastiği açısından da tartışmak güzel olur.

    yukarıda makale örneğini vermiştim.

    makalenin yazılmasını klavyelerin tuşlarına basma olarak bilimsel manada açıklayabiliyoruz ancak makaledeki anlamı nasıl açıklayabiliriz ?

    bir elmayı elma ağacındaki kimyasal reaksiyonlar ile açıklayabilirken elmadaki manayı nasıl açıklayabiliriz ?

    elma ağacı üremeyi, neslini devam ettirme amacı ile mi elma ve içinde çekirdek üretmektedir ?

    işte bu noktadan sonra tartışma başka bir hal alır.

    yani demek istediğim şahsen benim için makalenin yazılması konusunda klavye tuşlarına basılarak yazıldı demek yeterli cevap değildir ...

    makaledeki anlam neyin ürünüdür ?

    elmadaki anlam neyin ürünüdür ?

    çiçekteki güzellik neyin ürünüdür ?

    elma neden üremeyi tercih eder ?

    çiçek neden güzel kokmayı tercih eder ?

    makale neden okunmayı tercih eder ?

    vs gibi madde zeminli cevap verilemeyen sorular gündeme gelir ki bu da din ve felsenin alanına girer.

    bilim hadi benden bu kadar der, kalanı senin aklına kalmış der.

    sen de ya bu cevaplar ile tatmin olur bir adım öteye gitmez, bilime ve felsefeye danışmazsın ya da din ve felsefenin maddeyi anlamlandırma konusunda engin deryasında sörf yaparsın ...

    ne dersin aklımız bilim sınırında takılıp kalmak zorunda mıdır ?

    madde anlamlandırılmamalı mıdır?

    herşey boş mudur?

    fikir jimnastiğine devam ...

    not: sanki red e yazmışım gibi ama hitabım geneledir ...




  • @ deep impact, öncelikle "kendi" değil, "kendiliğinden"... Bu iki kelimenin dildeki anlamlarında nüans farkı vardır dikkatinizi çekerim.

    "Kendiliğiden" kelimesi "kim tarafından" sorusunun karşılığıdır. Oysa "nasıl" sorusunun cevabı daha farklıdır ve bilimde genelde "kim tarafından" sorusu değil "nasıl" sorusu sorulur.

    Kırsal alanda gezerken insan yüzünü andıran bir taş bulduğumuzu düşünelim. Bu taş kim tarafından yapıldı diye sorarsak "kendiliğinden bu hale geldi" deriz. Oysa nasıl sorusunu sorarsak elbet daha farklı cevaplarla karşılaşırız. Aslında olay bundan ibaret.
  • @ redstorm:

    2- Doğa yasalarının varlığı Tanrı'nın iradesine engel değil. Bir olayı bilimsel kanunlarla açıklayabilmemiz onun Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini göstermez.

    derken doğa yasalarının işleyişinin Tanrı'nın varlığı ve iradesi ile mantıksal açıdan çelişmeyeceğinin belirtmek istedim.

    Bunu da ateis/teist/deist çoğu insan kabul eder.

    zaten senin yazdığın (a) ve (b) de birbiri ile çelişmiyor,

    evet doğa yasaları Tanrı'nın varlığı ile çelişmez ama varlığını da göstermez yani 2. madde de ortada duruyor.

    Konsensüs önerim:


    1- Evrendeki olaylar (en azından genelde) bilimin keşfetmekte olduğu bir takım yasalar kapsamında gerçekleşiyor.

    2- Doğa yasalarının varlığı Tanrı'nın iradesine engel değil. Bir olayı bilimsel kanunlarla açıklayabilmemiz onun Tanrı'nın iradesi dışında gerçekleştiğini göstermez. Daha doğrusu doğa yasalarının varlığı Tanrı'nın varlığı/yokluğu ve gücü hakkında bizi bir sonuca götürmez.

    bu noktadan sonra herkes kendi meşrebince bir inanca sahip.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 4 Ağustos 2006; 17:55:58 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    @ deep impact, öncelikle "kendi" değil, "kendiliğinden"... Bu iki kelimenin dildeki anlamlarında nüans farkı vardır dikkatinizi çekerim.

    "Kendiliğiden" kelimesi "kim tarafından" sorusunun karşılığıdır. Oysa "nasıl" sorusunun cevabı daha farklıdır ve bilimde genelde "kim tarafından" sorusu değil "nasıl" sorusu sorulur.

    Kırsal alanda gezerken insan yüzünü andıran bir taş bulduğumuzu düşünelim. Bu taş kim tarafından yapıldı diye sorarsak "kendiliğinden bu hale geldi" deriz. Oysa nasıl sorusunu sorarsak elbet daha farklı cevaplarla karşılaşırız. Aslında olay bundan ibaret.

    Peki bu durumda bir taş bulan sence nasıl sorusunu neye yönelik sorar. Ben bu durumda eğer t aş çok eskiden kalma ise o zamanda nasıl yapmışlar şeklinde sorarım bir failin varlığından şüphem olmaz. Bilim adamları yıllardır mısır piramidlerinin nasıl yapıldığını araştırdılar. Kim tarafından yapıldığını yada biri tarafından yapılıp yapılmadığını değil.




  • etusch, bir de insan yapısı olmayan, doğal süreçler sonucu meydana gelen ve insan yüzünü andıran bir taş düşün. Bu durumda taşın insan yüzünde benzemesi tesadüftür yani bilinçli bir amaç yoktur.

    Dikkat ettiyseniz tartışma artık bundan sonra dilbilgisi boyutuna kayıyor.
  • Ancak tüm doğa olaylarının Tanrı iradesinde cereyan ettiğinize inanırsınız, orası işin ayrı bir boyutudur. Ama Yaratılış sitelerinde şuna benzer cümleler vardır?

    "Evrimciler ilk hücrenin oluşumunu nasıl açıklıyorlar?"

    Eğer burada zaten tüm doğa olayların Tanrı iradesinde cereyan ettiğine inanılıyorsa yapılacak olan tüm açıklamalarda belirtilen olaylar zaten tanrı iradesinde gerçekleşen olaylar olacaktır. Böyle bir durumda soru amacını yitirmiş olacaktır.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ancak tüm doğa olaylarının Tanrı iradesinde cereyan ettiğinize inanırsınız, orası işin ayrı bir boyutudur. Ama Yaratılış sitelerinde şuna benzer cümleler vardır?

    "Evrimciler ilk hücrenin oluşumunu nasıl açıklıyorlar?"

    Eğer burada zaten tüm doğa olayların Tanrı iradesinde cereyan ettiğine inanılıyorsa yapılacak olan tüm açıklamalarda belirtilen olaylar zaten tanrı iradesinde gerçekleşen olaylar olacaktır. Böyle bir durumda soru amacını yitirmiş olacaktır.



    bu arkadaşlar tüm "doğal" olayların Tanrı'nın iradesi ile gerçekleştiğine inanıyorlar evet,

    ama Tanrı'nın iradesi ile gerçekleşen bazı olayların "doğal" olmadığına da inanıyorlar. (mucizeler)

    onlara göre canlılığın oluşumu 2. tipe giriyor.

    çünkü "doğal" olayların böyle bir mucize üretemeyeceğini düşünüyorlar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 4 Ağustos 2006; 20:40:13 >




  • Konuyu fazla okuma imkanım olmadı ama mesajlara biraz göz gezdirdim. Bu konu benim favori konularımdan olduğu için, bir iki cümle yazmak istedim...:

    Doğa olaylarından kasıt, evrendeki gördüğümüz ve görmediğimiz tüm olaylar ise, elbette kendiliğinden oluşmuyor.

    Çünkü her bir hareket eden "ŞEY" i gözlemlediğimizde, dışarıdan bir etki sonucu hareket sdiyor gibi görünür. Bunu cebimize koyduktan sonra:

    Karşımıza iki şık çıkıyor...:

    1 - Öyle bir zincirleme söz konusu ki evreni bu haline getirmiş. Ve halen o zincirleme devam ederek bir düzene oturmuş. Sabit hareketler oluşmuş. Hatta o sabit hareketler kanun olarak isimlendirilmiş. Ör: Kütle çekim kuvveti.

    2 - Maddeyi oluşturan en küçük zerre, sanki bir an sonra nerede ne şekilde olması gerektiğini biliyor gibi hareket ediyor.

    Yani 100 m. den bırakılıp aşağı doğru hızlanan bir taşın hareketini, ya kütle çekim kuvveti diye adlandırdığımız bir kuvvet yapıyor, ki dünyanın çekim kuvvetini daha baskın çıkarıp taşın dünyaya doğru gitmesini sağlıyor, ya da taşın her bir zerresi bir an sonra nerede olması gerekiyorsa orada oluyor.

    Bana sorarsanız ikinci şık daha makul? Eğer birinci şıkkı kabul edersek bu kainatı tesadüf oluşturmuş deriz ki böyle düşünmek pek akıl kârı gibi durmuyor.

    İkinci şık da kendi içinde ikiye ayrılır ki bundan sonra zaten var-yok tartışması başlıyor...

    Saygılar...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    @ deep impact, öncelikle "kendi" değil, "kendiliğinden"... Bu iki kelimenin dildeki anlamlarında nüans farkı vardır dikkatinizi çekerim.

    "Kendiliğiden" kelimesi "kim tarafından" sorusunun karşılığıdır. Oysa "nasıl" sorusunun cevabı daha farklıdır ve bilimde genelde "kim tarafından" sorusu değil "nasıl" sorusu sorulur.

    Kırsal alanda gezerken insan yüzünü andıran bir taş bulduğumuzu düşünelim. Bu taş kim tarafından yapıldı diye sorarsak "kendiliğinden bu hale geldi" deriz. Oysa nasıl sorusunu sorarsak elbet daha farklı cevaplarla karşılaşırız. Aslında olay bundan ibaret.


    yukarıda da örneğini verdiğim gibi insan yüzüne benzeyen taş için bellkide kendiliğinden ifadesi kullanılabilir ve de akıl da bunu kabul edebilir ancak

    milyarlarca bazın dizilerek bir organizmanın kendiliğinden oluşmasını akıl kabul edemez ...

    bilimin ne sorusunu sorduğunu yukarıda ifade etmiştim. elbette bilim nasıl sorusunu sorar.

    bilim insanı bir yere kadar götürür ve orada bırakırr. bilimin bittiği noktada akıl, kalp, vicdan, felsefe ve din başlar.

    dolayısı ile tabloya mana katma hususunda bilimden öte yol almamız lazım.zira bize hiçbir anlam ifade etmez.

    bilim makalenin tuşlara basılarak yazıldığını ifade eder ancak makaledeki anlamı açıklamaktan acizdir.

    bilim elmanın nasıl olduğunu izah eder ama elmanın anlamından acizdir.

    dolayısı ile bilimin bittiği noktada akıl ve mantık devreye girer.

    akıl ve mantığımızı kullandığımız zaman bilimin sadece bize materyal sunan öğe olduğu tabloyu anlamlandırma konusunda pek de fazla yardımcı olmadığını görürüz.

    akıl insan yüzüne benzeyen taş için kendiliğinden ifadesini kabul eder ancak bir DNA diziliminin kendiliğinden olduğu kabul edemez




  • quote:

    milyarlarca bazın dizilerek bir organizmanın kendiliğinden oluşmasını akıl kabul edemez ...


    bu olayın nası olduğunu anlayan bi akıl bunu kabul edebilir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lacrima -- 5 Ağustos 2006; 1:45:14 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ancak tüm doğa olaylarının Tanrı iradesinde cereyan ettiğinize inanırsınız, orası işin ayrı bir boyutudur. Ama Yaratılış sitelerinde şuna benzer cümleler vardır?

    "Evrimciler ilk hücrenin oluşumunu nasıl açıklıyorlar?"

    Eğer burada zaten tüm doğa olayların Tanrı iradesinde cereyan ettiğine inanılıyorsa yapılacak olan tüm açıklamalarda belirtilen olaylar zaten tanrı iradesinde gerçekleşen olaylar olacaktır. Böyle bir durumda soru amacını yitirmiş olacaktır.


    Eğer sorunun amacı doğruyu bulmaksa ve bizde bunun için çalışıyorsak bu bizi tanrıya götürdü isede amaç doğrudur. Evrende herşey bir öncülle vardır.Biz buna sebep diyoruz. Bu öncüller kendiliğindenliğin olmasına en büyük engellerdir. Bizim beynimiz herşeyi bir öncüle ve yine aynı şeyi bir artçıla bağlamak mantığı üzerine çalışır.Eğer birşey bu bahsi geçen ve nesnel diye nitelediğimiz öncüllere bağlı değilse o zaman işin içine metafizik girer.Eğer bağlı ise sürekli bir öncülden bahsetmek gerekir.Öysa bu şekilde sonsuza kadar gidilemez.Mutlaka bir başlangıç olması gerekir.Hiç başlamamışsa o zaman yoktur. Yoksa başlamaz ve başlatmaz.

    Tablomuz düşmeden önce asılı idi. Asılmadan önce satın alındı, satın alınmadan önce..... insanlar resimle anlatıma başladılar , mağara duvarlarına resim yaptılar..... insanlar varoldu... şeklinde herbirisine bir öncül buluruz. Fakat bunu sonsuza kadar götüremeyiz. Mutlaka bir başlangıcı olmak zorundadır. Bu zorunluktan dolayı kendiliğinden sadece sebebi bilinmeyen anlamı taşıyabilir.




  • Tabiat olayları doğal yasalar içinde gözle görülür çok açık biçimde oluşuyor.
    Hokus pokus yok.
    Başlama tarihini bildiğimiz ve bilmediğimiz türlü yasalara tabidir doğa.
    Bir yaprağın sürüklenmesi,
    Denizdeki dalgalar,
    Sokakta, caddede meydana gelen işler, hep kendilerinden önceki işlerden doğuyor.
    Bu faktörlerden biri ya da birkaçı değişse, sonuç farklı oluyor.
    Böyle her tekrarlandığında aynı sonucu veren bir kozmos olmasaydı,
    Bilim diye bir şey olamazdı.
  • tipik bir nefsi emmare vakası veya cama toslayan hala dışarı çıkmaya çalışan sinek.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Lacrima

    quote:

    milyarlarca bazın dizilerek bir organizmanın kendiliğinden oluşmasını akıl kabul edemez ...


    bu olayın nası olduğunu anlayan bi akıl bunu kabul edebilir.


    3 soru akla geliyor.
    1. nasıl dizildiği
    2. nasıl böyle dizilebildiği
    3. neden öyle dizildiği

    hadi 3. yü geçelim.
    2. sorunun cevabını verirseniz aydınlanmış oluruz.

    legodan bir oyuncak yapan çocuğa sorsan;
    nasıl dizdin? - şöyle şöyle dizdim
    nasıl öyle dizebildin? - aklımı kullandım
    o halde ya o bazları da bir dizen olacak ya da o bazlar kendi başlarına birer canlı olup kendi iradelerine sahip olacaklar ki dizilebilsinler. bazlar birer canlı olup kendilerine ait irade ve düşünceleri mi var? nasıl diziliyorlar? şöyle şöyle. peki nasıl dizilebiliyorlar?
    yok bilmediğimden soruyorum kimseyi çürütmek gibi bir gayretim yok yanlış anlaşılmasın




  • C4 ben seni anlıyorum, benim de bir şeyi ispatlamak ve çürütmek gayretim yok sadece "kendiliğinden" ifadesi değişik yerlerde ne anlamda karşımıza çıkıyor bu konu üzerinde duruyorum. Ve konumuz evrim değil ancak bu ifadenin çıkış kaynağına inme gereğini duyuyorum. Öncelikle "kendiliğinden" kelimesinin anlamını netleştirmemiz lazım.

    Harun yahya sitesinden bir alıntı.

    quote:

    Evrimciler canlıların cansız maddeden kendiliğinden oluştuğunu iddia ederler.


    Sonra devam ediyor

    quote:

    Darwin'in teorisinden söz edildiğinde, çoğu insanın aklına "insanın atasının maymun olup olmadığı" sorusu gelir. Oysa bundan çok daha önce, evrim teorisinin açıklaması gereken sayısız soru vardır. Bunların ilki ise, yeryüzündeki ilk canlının nasıl ortaya çıktığı sorusudur.


    Hemen ardından şöyle devam ediyor.

    quote:

    Evrim teorisi bu soruya karşılık, yeryüzündeki ilk canlının, tesadüfler sonucunda cansız maddenin içinden oluşan bir hücre olduğunu iddia eder. Yani teoriye göre, yeryüzünde sadece cansız taşın, toprağın, gazların vs. bulunduğu bir dönemde, rüzgarın, yağmurun, yıldırımların etkisiyle tesadüfen canlı bir varlık oluşmuştur.


    Şimdi konumuz evrim değil "kendiliğinden oluşum" ifadesinin ne anlama geldiğidir. Öncelikle evrim teorisi ile ilgili hiç bir akademik kaynakta "kendiliğinden" ifadesini bulamazsınız bu ifade konuşma dilindeki basitleştirilmiş bir ifadedir, tartışma forumları ve benzeri yerlerde geçer.

    Şİmdi Harun Yahya "kendiliğinden" kelimesine ne anam yüklemiş. Harun Yahyanın son cümlesi üzerinde duracak olursak "kendiliğinden" demekle ortamda bulunan kimyasal maddelerin değişik doğal olaylar sonucu meydana gelen doğal süreçlerle meydana çıkması anlaşılıyor. "kendiliğinden" ifadesi ile bu anlam çıktığı kabul ediliyor. Demek ki "kendiliğinden" demek "doğal süreçler dışında sebepsiz yere meydana gelen" anlamına gelmiyor.

    Görüldüğü gibi Harun Yahya bile "kendiliğinden" ifadesinin " sebepsiz yere" yani "doğal süreçler dışında" gibi bir anlam taşımadığını kabul ediyor.

    Kaldı ki Harun Yahya bu sözlerle temelde Miller deneyine atıfta bulunuyor. Meşhur miller deneyini çoğumuz duymuşuzdur. Bu deneyde metan, amonyak, hidrojen ve su gibi maddeler elektrikle uyarılıyor ve sonuçta birtakım organik maddeler ve proteinlerin temel taşları olan aminoasitler ortaya çıkıyor.

    Bir başka deyişle aminoasitler "kendiliğinden" ortaya çıkıyor. Yani bir düzenek kurulmuş bir takım şartlar gerçekleştirilmiş fakat bir aminoasiti oluşturan moleküller deneyi yapan kişi tarafından bilinçli olarak tek tek bir araya getirilmemiştir. Aminoasitin nasıl oluştuğunu kimyanın formulleri ile açıklarız, demek ki olayın bilimsel açıklamasının olması "kendiliğinden" anlamını kaybetmesinde sebep olmuyor.

    saygılar.




  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.