Şimdi Ara

Dinler ve Mitolojiler Arasındaki Benzerlikler

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
25
Cevap
5
Favori
6.532
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • internette gördüğüm bir yazıyı buraya ekledim. yazı benim değil fakat gayet güzel konulara değinilmiş bu konuya ilginiz varsa okumanızı tavsiye ederim.
    "
    Araştırma Yöntemleri dersinde verilen ödev için seçtiğimiz konu. uzun bir yazı haberiniz olsun. bi oturuşta okuyup bitirmek zor olabilir. Doğru bildiğiniz çoğu şeyin aslında kötü bir taklit olduğunu görebilirsiniz. Keyifli okumalar diyim o zaman ne diyim artık.


    GİRİŞ

    Tarihten beri insanlar bir şeye inanmak zorunluluğu hissettiler, insanların güven duygularını sağlama almalarına gerek vardı.
    Kişilerin çaresiz kaldıkları anlarda bir şeye sığınmaları, inanmaları ve güven ihtiyaçları bir Tanrı yaratmalarını sağladı.
    İnsanlar kendinden büyük ve erişilmez şeylere tapındı. Coşkularını belli eden destanlar yazdılar. Onlara göre doğru olan mitolojileri oluşturdular. Taptıkları soyut veya somut nesnelerin kendilerine göstermiş oldukları yaşam biçimine göre yaşamaya çalıştılar. Bu yaşantı tarzlarını oluştururken mitolojiden esinlenmişlerdir. Mitlerdeki yanlış yapılan olayların tekrarlanmaması için mitler dinlere kaynak oluşturmuştur.
    İnsan, “neden?” sorusunu hayatına daha da dahil ettikçe mitolojiler yetmedi ve gerek tek tanrılı gerek çok tanrılı dinler oluştu/oluşturuldu. Tanrılara tapınıldı, adaklar adandı, kurbanlar kesildi.
    “Neden?” daha da büyüdükçe, kimileri inanmadı, kimileri farklı dinleri seçti, kimileriyse farklı dinler yarattı.
    Bu yazıda yaratandan çok, “yaratılanları” ortaya çıkarıp size mitolojilerin dinlerin kaynağını oluşturduğunu, mitolojiler ve dinler arasındaki bağlantı ve benzerlikleri göstereceğiz. Tanrıya ihtiyaç duyup duymamanın doğruluğunu tarihsel açıdan inceleyeceğiz.
    HER ŞEYİN BAŞLANGICI: YARATILIŞ

    İnsanoğlu tarih boyunca yaşamla ilgili bazı sorulara cevap aramıştır. Farklı coğrafyalarda, farklı kültürlere sahip olan bazı medeniyetler bu sorulara benzer cevaplar vermiştir. Tabi verdikleri cevaplar kendi kültürlerinin mitolojisini ve efsanelerini oluşturmuştur. Özellikle dünyanın ve evrenin nasıl yaratıldığı konusunda verdikleri cevaplardaki kullanılan imgeler ile Tevrat ve İncil’de Tanrı’nın dünyayı nasıl yarattığını anlatan bölümlerdeki imgeler arasında büyük benzerlik bulunmaktadır.

    Türk Mitolojisinde Yaratılış

    Bütün etnik-kültürel sistemlerde ve halkların yarattığı kozmogonik metinlerde ilk başlangıç hep kaos olmuştur. Bu boşluk, bir halk için başlangıç, diğeri için karanlık, başka bir halk için ise su olmuştur. Çünkü kaos ile su aynı şey gibi görünmüştür. 1

    Türkler için yaratılış su ile başlar. Türk mitolojisine göre ilk başta yer ve gök yoktu. Yalnızca sonsuz bir deniz vardı. Yaratıcı Tanrı Ülgen, kuşa dönüşerek suların üstünde uçmaya başladı ancak konacak bir yer bulamadı. Bunu üzerine gökten gelen bir ses Ülgen’e denizden çıkan bir taşı yakalayıp, konmasını söyler. Ülgen bu taşa konduğunda ne yapacağını bilemez. Yerin ve göğün yaratılması gerektiğini düşünmektedir ancak bunu nasıl yapacağını bilmemektedir. Bunun üzerine sonsuz denizin içinden çıkan Ak Ana Ülgen’in karşısına geçer ve yeri ve göğü nasıl yaratacağını anlatır. Ak Ana’nın yardımıyla işe başlayan Ülgen, yere ve göğe “Olun!” diyerek dünyayı ve evreni altı günde yaratır. Yedinci gün Ülgen dinlenip, uyur.

    Yunan Mitolojisinde Yaratılış

    Başlangıçta Kaos vardı. Kaostan Gaia (Yeryüzü) çıktı. Gaia, Pontos (Deniz) ve Uranüs (Gökyüzü)’ü yarattı.
    Pontos’un Gaia ile birleşmesinden, Nereus, Thaumas, Phorkys ve Keto doğuyor. Uranüs’ün Gaia ile birleşmesinden Tepegözler denilen Kykloplar ve Titanlar meydana geliyor. Ayrıca Gaia, Uranüs’ün yardımıyla nehirleri, tepeleri, denizleri ve bitkileri yaratıyor.

    Sümer Mitolojisinde Yaratılış

    Evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında büyük, uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Oğlu Hava Tanrısı Enlil onu ikiye ayırıyor. Üstü gök oluyor, Gök Tanrısı onu alıyor. Yer olan altı da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Beydili, Celal. “Kozmogonik Metinler”. “Türk Mitolojisi Ansiklopedik Sözlük”. 1. Baskı. Ankara: Yurt Kitap-Yayın, Şubat 2005 . Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri, bitkiler, ağaçlar ve sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor.

    Çin Mitolojisinde Yaratılış

    Zamanın en başında her yerde bulanık bir kaos vardır. Bir gün bu karanlık ve biçimsiz ilk kütleden kocaman bir yumurta çıkar. Aradan 18 bin yıl geçince, ayrılmaz karşıtlar dişil yin ve eril yang kozmik yumurta içinde dengeye ulaşır. Bu denge dünyanın ilk insanı P’an ku’yu ortaya çıkarır. Bu ilk kişi, tüm insanlığın atası sayılır. Uzun bir uykudan uyandıktan sonra, bir baltayı kapıp uzun bir uğraş sonucunda kendisini yumurtadan kurtardığı söylenir. Onun yumurtayı kırıp çıkmasıyla birlikte, hafif ve berrak bir madde yumurta kabuğunun dışına doğru akarak yukarıya doğru süzülür ve orada gökyüzüne dönüşür. Başka bir madde ise aşağıya doğru inerek katılaşır ve orada yeryüzüne dönüşür.

    Okyanusya – Avustralya Mitolojisinde Yaratılış

    Yaratıcı Tanrı Tangaora, deniz Tanrısı ve balıkların, deniz canlılarının ve sürüngenlerin atası sayılırdı. Okyanusya halkları yaşamın temelini onun attığına inanırdı. İnanışa göre; gökyüzünün ve yeryüzünün doğuşu onun dünya yumurtasından çıkmasının sonucudur. Tangaora’nın bu yumurtayı kırması sonucu üst taraf gökyüzüne ve alt taraf yeryüzüne dönüşür. Tangaroa’nın bitki ve toprak Tanrısı olan diğer kardeşi Tane’yle ilişkisi gergindir. İki kardeşin birbirine zıt olan deniz ve toprak Tanrısı olmaları, aralarındaki ilişkiye de yansır.

    Tevrat’ta Yaratılış

    Tevrat’ta yaratılış ve ilk insanla ilgili bilgiler Tekvin bölümünün 1. Babı ile 6. Babı arasında yer alır. Tekvin’in 1. Babında Tanrı’nın evreni 6 günde yarattığından bahsedilir. Tevrat’taki yaratılış özetle şöyledir: Birinci gün, Tanrı yeri, göğü ve ışığı yarattı. 2. gün suları. 3. gün karaları. 4. gün gündüze hakim olması için önce büyük ışığı daha sonra geceye hakim olması için küçük ışığı ve yıldızları yarattı. 5. gün kuşları ve deniz canlılarını yarattı. 6. gün toprakta yaşayan hayvanları ve her şeyi cinslerine göre yarattı ve en sonunda yerin ve göğün hakimi olması için insanı yarattı. 7. gün Tanrı istirahata çekildi.

    İncil’de Yaratılış

    İncil’deki yaratılış sureleri temel olarak Tevrat’takiler ile aynıdır. 6 günlük bir yaratılış süreci sonunda Tanrı istirahata çekiliyor.
    Görüldüğü üzere dünyanın farklı coğrafyalarındaki kültürlerin yaratılış öyküleri ile bu kültürlerden sonra gökten indiği sanılan Tevrat ve İncil’deki yaratılış öyküleri büyük benzerlik göstermektedir. “İlk başta her yer suyla kaplıydı” gibi ifadeler, yerin ve göğün birbirinden ayrılması veya ayrı ayrı yaratılması ve Hem Türk mitolojisindeki Tanrı Ülgen’in hem de İncil ve Tevrat’taki tanrının evreni 6 günde yaratıp 7. gün dinlenmeye çekilmesi dikkat çekicidir.

    NUH TUFANININ DİN VE MİTOLOJİDEKİ PAYLAŞILMAZLIĞI

    Din ve mitolojiler arasındaki bağlantılara ilk baktığımızda kendimizi hangi tarafa koyacağımı bilememiştim. Çünkü dini taraftan baktığımızda ve dini kitapların içindeki mitlere göz attığımızda mitleri sorgulamadan kabul etmemiz onları direk doğru olarak kabullenmemiz bana zor geliyordu. Diğer bir tarafa geçip mitlerin gözünden baktığımızda dini öğeleri içinde barındıran efsanelerin üç kutsal kitabın kendi tarafına çekmek istediği, kendince yorumladığı, doğruyu çeşitlendirdiğini görüyoruz. Tufan olayını incelemek istememdeki temel sebep de buydu. İncelememde bu çelişkileri göz önüne koyup sonucu size bırakmak istiyorum. Çünkü ortada tartışılan veya eleştirilen bir din konusu, bir inanış olduğunda herkes istediğine inanır ve biz buna saygı göstermeliyiz. Öncelikle sizleri Sümerlilerin kitabelerinde yer alan en yalın Tufan olayına yer vereceğiz. Daha sonra dini kitapların konu ile ilgili ne yazdıklarına bakıp, bunların arasında bir karşılaştırma yapmak istiyorum. En son bilimsel olarak tufan olayına göz atıp sonuca ulaştığımızı sandığımız sonucu yazabiliriz.

    TUFAN OLAYINI İLK SÜMERLİLER YAZMIŞTI

    En az 2000 yıldan beri bütün insanları yok eden bir tufan olayının Tanrı tarafından Tevrat’a yazdırıldığına inanılıyordu. 1875 yılında İngiltere Kraliyet Akademisinde George Smith adlı genç bir bilgin, Ninova’daki kazıda çıkarılan Kral Asurbanipal kitaplığındaki tabletler arasındaki bir tablette Tevrat’ta yazılı tufan olayını okuyup anlatmaya başlayınca dinleyiciler arasında büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. Nasıl olurdu ki yüz yıllardan beri Tanrı tarafından yazdırıldığına inanılan bir olay Tevrat’tan yüzlerce yıl önce çivili yazılı tabletlerde yazılmış olsun?
    Konuşmacının anlattığına göre, bu öykü Sümer kahramanı Bilgameş/ Gilgameş’in serüvenlerini anlatan ve 12 tabletten oluşan destanın on birinci tableti içinde yazılmıştı. Bu olay ölümsüzlüğü arayan Bilgamiş’in tufandan kurtulup Tanrılar tarafından ölümsüzlük verilen Utnapiştim tarafından anlatılmıştı. Bu olay D.Ö. 1200 yıllarda Akadca olarak “Sin.leqe.unnu”tarafından yazılmıştı.2

    2 Çığ, Muazzez İlmiye. Gilgameş/ Tarihte İlk Kral Kahraman. 7. Basım, Kaynak Yayınları, Kasım 2007; Maureen Gallery Kovacs, The Epic of Gilgamesh. çeviren Muazzez İlmiye Çığ. Ankara, 1990, s.132.


    Sümerlilerde Tufan

    Destanda, başından geçen olaylar çok etkileyici bir dille anlatılan Gılgamış (ya da Gılgameş), bir Sümer kralıdır. Ölümsüzlüğü arayan bir adamın başından geçen olaylar örgüsünde, Sümerlilerin; yaradılış, tufan, ölüm ve ölümden sonra hayat gibi birçok inanç konusu anlatılır. Gılgamış destanı M.Ö. 3000 yıllarına tarihlendirilmektedir. Bu kadar uzak geçmişe ait tarihlerde 1-2 yüzyılın çok da önemli olmadığını hatırlatmak isterim. Buraya, konumuzla ilgili bölümleri özetliyorum.

    (Başından birçok olay geçtikten sonra) Gılgamış, son macerasında ölümsüzlüğü aramaya koyulur. Can yoldaşı Enkidu'nun ve canından çok sevdiği annesinin ölümü, onu sonsuz bir korkuya düşürmüştür. Bir gün kendisinin de öleceği, her şeyi bırakıp, dünyayı terk edeceği korkusu onu yiyip bitirmektedir. Ölümsüzlüğü, ölümsüz birinden öğrenebileceğini düşünen Gılgamış, ölümsüz olan Ziusudra'yı (Babil kaynaklarında "Utnapiştim", Tevrat'ta Noah, İslamiyet’te Nuh) aramaya koyulur. Sayısız maceranın ardından, 'Ölü deniz'i ya da 'Ölüler Denizi'ni geçerek, Tilman Adasına, (bazı araştırmacılara göre Sina yarımadasına) Ziusudra ve karısının tek başlarına yaşadıkları adaya varır. Ziusudra, Gılgamış'a yaşadıklarını, en önemlisi tufan olayını anlatır. Burada, Ziusudra'nın ağzından anlatılan, Sümerlilerin "tufan" mitolojisine göre; tufanın geleceğini bilen Tanrılar, insan ırkının yok olması için seslerini hiç çıkarmazlar. Çünkü Tanrıların başındaki Tanrı 'Enlil', insan ırkından hoşlanmaz. İnsanların inançsızlıkları, hakaretleri, Tanrılara değer vermeyişleri onu çileden çıkarmıştır. ( İlginçtir, üç büyük din, İslamiyet, Hıristiyanlık ve Musevilikte de tufana sebep olarak, aynı şekilde, yaradanın gazabına yol açan insanların inançsızlığı, azgınlığı ve sapkınlığı gösterilir) İnsanları bir tufanla yok etme kararı alan baş Tanrı Enlil, bütün Tanrılara, "İnsanlara yardım etmeyeceksiniz, tufanı hiçbiri öğrenmeyecek" diyerek, hepsine yemin ettirir. Yalnız, aralarından, kurnaz Su Tanrısı Enki (Ea), insan ırkını çok sevdiği için bir şekilde yardım etmek ister. Hemen dünyaya gider. Ziusudra'yı bulur. Kendisi, insanların girip Tanrılara dertlerini, günahlarını anlatıp rahatladıkları odaya (kiliselerdeki günah çıkarma odası gibi) girer. Ziusudra’ya kapıda beklemesini söyler. İçeride Enki, bağıra bağıra tufan olayını anlatır. Böylece yeminini bozmamış, insanlara bir şey söylememiş olacaktır, ama kapıda bekleyen Ziusudra, Tanrı’nın kendi kendine yaptığı bu konuşmayı duyarak her şeyi öğrenecektir. Enki tufan olayını bağıra çağıra anlatır, insanlara yardım edemeyeceği için üzgün olduğunu söyler. Yardım edebilseydi, insanların tufandan kurtulmak için neler yapmaları gerektiğini söyleyeceğini anlatır. Bu şekilde, Ziusudra'ya tufandan kurtulmak için neler yapması gerektiğini anlatmış olur. Tabii, kapıda bekleyen Ziusudra, her şeyi duyar ve hemen işe koyulur. Tanrısının verdiği talimatlara göre gemisini inşa eder, her canlıdan bir çift alır. Kendisine inananlarla birlikte (ki ailesi, hizmetçileri ve bir-iki arkadaşından başka kimse inanmaz) gemiye doluşurlar. Sular her yeri doldurur. Bütün şehirler suyla kaplanır, insanlar boğularak can verir. Olanları, dünyanın çevresinde dönen bir gemiden gören Tanrılar, ağlarlar. Yarattıkları medeniyetin yok oluşunu izlemek onlara büyük acı verir. "Ne yaptık biz" diye dövünürler. Ziusudra ve yandaşları, sular çekilmeye başlayınca ortaya çıkan ilk kara parçasına çıkarlar. (Bu kara parçası Tevrat'ta Ağrı dağı, Kur'an'da Cudi dağı olarak geçer. Ancak "Cudi", Kur'an terminolojisinde, yüksek yer demektir) Hala yaşayan insanlar olduğunu gören Tanrı Enlil, hemen yanlarına gider. Tabii, ardından diğer tanrılar da onu takip ederler. İlk başta sinirlenen Enlil'i, diğer Tanrılar sakinleştirirler. Bir anlaşma yapılır. Artık insanlar, Tanrılarına hürmet göstereceklerdir, karşılığında da Tanrıların koruması olacaktır. Bir daha insanlık böyle bir felaket yaşamayacaktır, bu son felakettir. Çünkü böyle bir felaketi gören Tanrılar, insanları sevdiklerini anlarlar.

    Gılgamış Efsanesi’nde anlatılan bu tufan olayı, bilinen en eski tufan hikayesidir. Günümüzden 5000 yıl öncesine, M.Ö. 3000 yıllarına tarihlenmektedir. Anlatılan tufan olayının, bugün üç büyük din tarafından kabul edilen tufan olayına benzerliği tartışılmaz. Dünyanın diğer bölgelerinde anlatılan tufan efsaneleri de düşünülünce, dünyamızın gerçekten bir tufan yaşadığı kesine yakın bir şekilde ortaya çıkıyor. Birçok kişi, bugün kutsal kitaplarda anlatılan tufan efsanesinin orijinalinin, Sümer efsanesi olduğunu düşünüyor.


    DİĞER DİNLERDE TUFAN MİTOLOJİSİ

    Tevrat’ta Tufan

    Tevrat’ta Tufan olayına dair aşağıdaki sureyi göstereceğiz.

    Yeryüzünde insanlar çoğalmaya başladı, kızlar doğdu. İlahi varlıklar insan kızlarının güzelliğini görünce beğendikleriyle evlendiler. RAB, "Ruhum insanda sonsuza dek kalmayacak, çünkü o ölümlüdür" dedi, İnsanın ömrü yüz yirmi yıl olacak. İlahi varlıkların insan kızlarıyla evlenip çocuk sahibi oldukları günlerde ve daha sonra yeryüzünde Nefiller vardı. Bunlar eski çağ kahramanları, ünlü kişilerdi. RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım" dedi, "Çünkü onları yarattığıma pişman oldum." Ama Nuh RAB'bin gözünde lütuf buldu. Nuh'un öyküsü şöyledir: Nuh doğru bir insandı. Çağdaşları arasında kusursuz biriydi. Tanrı yolunda yürüdü. Üç oğlu vardı: Sam, Ham, Yafet. Tanrı’nın gözünde yeryüzü bozulmuş, zorbalıkla dolmuştu. Tanrı yeryüzüne baktı ve her şeyin ne denli bozulduğunu gördü. Çünkü insanlar yoldan çıkmıştı. Tanrı Nuh'a, "İnsanlığa son vereceğim" dedi, "Onlarla birlikte yeryüzünü de yok edeceğim. Kendine gofer ağacından bir gemi yap. Gemiyi şöyle yapacaksın: Uzunluğu üç yüz, genişliği elli, yüksekliği otuz arşın olacak. Pencere de yap, boyu yukarıya doğru bir arşını bulsun. Kapıyı geminin yan tarafına koy. Alt, orta ve üst güverteler yap. Yeryüzüne tufan göndereceğim. Göklerin altında soluk alan bütün canlıları yok edeceğim. Ama seninle bir antlaşma yapacağım. Oğulların, karın, gelinlerinle birlikte gemiye bin. Sağ kalabilmeleri için her canlı türünden bir erkek, bir dişi olmak üzere birer çifti gemiye al. Çeşit çeşit kuşlar, hayvanlar, sürüngenler sağ kalmak için çifter çifter sana gelecekler. Yanına hem kendin, hem onlar için yenebilecek ne varsa al, ilerde yemek üzere depola." Nuh Tanrı'nın bütün buyruklarını yerine getirdi. RAB Nuh'a, "Bütün ailenle birlikte gemiye bin" dedi, "Çünkü bu kuşak içinde yalnız seni doğru buldum. Yeryüzünde soyları tükenmesin diye, yanına temiz sayılan hayvanlardan erkek ve dişi olmak üzere yedişer çift, kirli sayılan hayvanlardan birer çift, kuşlardan yedişer çift al. Çünkü yedi gün sonra yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdıracağım. Yarattığım her canlıyı yeryüzünden silip atacağım." Nuh RAB'bin bütün buyruklarını yerine getirdi. Yeryüzünde tufan koptuğunda Nuh altı yüz yaşındaydı. Nuh, oğulları, karısı, gelinleri tufandan kurtulmak için hep birlikte gemiye bindiler. Tanrı'nın Nuh'a buyurduğu gibi temiz ve kirli sayılan her tür hayvan, kuş ve sürüngenden erkek ve dişi olmak üzere birer çift Nuh'a gelip gemiye bindiler. Yedi gün sonra tufan koptu. Nuh altı yüz yaşındayken, o yılın ikinci ayının on yedinci günü enginlerin bütün kaynakları fışkırdı, göklerin kapakları açıldı. Yeryüzüne kırk gün kırk gece yağmur yağdı. Nuh, oğulları Sam, Ham, Yafet, Nuh'un karısıyla üç gelini tam o gün gemiye bindiler. Onlarla birlikte her tür hayvan -evcil hayvanların, sürüngenlerin, kuşların, uçan yaratıkların her türü- gemiye bindi. Soluk alan her tür canlı çifter çifter Nuh'un yanına gelip gemiye bindi. RAB Nuh'un ardından kapıyı kapadı. Tufan kırk gün sürdü. Çoğalan sular gemiyi yerden yukarı kaldırdı. Sular yükseldi, çoğaldıkça çoğaldı; gemi suyun üzerinde yüzmeye başladı. Sular öyle yükseldi ki, yeryüzündeki bütün yüksek dağlar su altında kaldı. Yükselen sular dağları on beş arşın aştı. Yeryüzünde yaşayan bütün canlılar yok oldu; kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, sürüngenler, insanlar, soluk alan bütün canlılar öldü. RAB insanlardan evcil hayvanlara, sürüngenlerden kuşlara dek bütün canlıları yok etti, yeryüzündeki her şey silinip gitti. Yalnız Nuh'la gemidekiler kaldı. Sular yüz elli gün boyunca yeryüzünü kapladı. Sonra Tanrı Nuh'u ve gemideki evcil ve yabanıl hayvanları anımsadı. Yeryüzünde bir rüzgar estirdi, sular alçalmaya başladı. Enginlerin kaynakları, göklerin kapakları kapandı. Yağmur dindi. Sular yeryüzünden çekilmeye başladı. Yüz elli gün geçtikten sonra sular azaldı. Gemi yedinci ayın on yedinci günü Ararat dağlarına oturdu. Sular onuncu aya kadar sürekli azaldı. Onuncu ayın birinde dağların doruğu göründü. Kırk gün sonra Nuh yapmış olduğu geminin penceresini açtı. Kuzgunu dışarı gönderdi. Kuzgun sular kuruyuncaya kadar dönmedi, uçup durdu. Bunun üzerine Nuh suların yeryüzünden çekilip çekilmediğini anlamak için güvercini gönderdi. Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh'un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı. Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı. Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı. Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi. Nuh altı yüz bir yaşındayken, birinci ayın birinde yeryüzündeki sular kurudu. Nuh geminin üstündeki kapağı kaldırınca toprağın kurumuş olduğunu gördü. İkinci ayın yirmi yedinci günü toprak tümüyle kurumuştu. Tanrı Nuh'a, "Karın, oğulların ve gelinlerinle birlikte gemiden çık" dedi, "Kendinle birlikte bütün canlıları, kuşları, hayvanları, sürüngenleri de çıkar. Üresinler, verimli olsunlar, yeryüzünde çoğalsınlar." Nuh karısı, oğulları ve gelinleriyle birlikte gemiden çıktı. Bütün hayvanlar, sürüngenler, kuşlar, yeryüzünde yaşayan her tür canlı da gemiyi terk etti. Nuh RAB'be bir sunak yaptı. Orada bütün temiz sayılan hayvanlarla kuşlardan yakmalık sunular sundu. Güzel kokudan hoşnut olan RAB içinden şöyle dedi: "İnsanlar yüzünden yeryüzünü bir daha lanetlemeyeceğim. Çünkü insan yüreğindeki eğilimler çocukluğundan beri kötüdür. Şimdi yaptığım gibi bütün canlıları bir daha yok etmeyeceğim." Dünya durdukça Ekin ekmek, biçmek, Sıcak, soğuk, Yaz, kış, Gece, gündüz hep var olacaktır." Tanrı, Nuh'u ve oğullarını kutsayarak, "Verimli olun, çoğalıp yeryüzünü doldurun" dedi, "Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir. Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum." Tanrı Nuh'a ve oğullarına şöyle dedi: "Sizinle ve gelecek kuşaklarınızla,sizinle birlikteki bütün canlılarla -kuşlar, evcil ve yabanıl hayvanlar, gemiden çıkan bütün hayvanlarla- antlaşmamı sürdürmek istiyorum. Sizinle antlaşmamı sürdüreceğim: Bir daha tufanla bütün canlılar yok olmayacak. Yeryüzünü yok eden tufan bir daha olmayacak." Tanrı şöyle sürdürdü konuşmasını: "Sizinle ve bütün canlılarla kuşaklar boyu sonsuza dek sürecek antlaşmamın belirtisi şu olacak: Yayımı bulutlara yerleştireceğim ve bu, yeryüzüyle aramdaki antlaşmanın belirtisi olacak. Yeryüzüne ne zaman bulut göndersem, yayım bulutların arasında ne zaman görünse, sizinle ve bütün canlı varlıklarla yaptığım antlaşmayı anımsayacağım: Canlıları yok edecek bir tufan bir daha olmayacak.” Tanrı Nuh'a, "Kendimle yeryüzündeki bütün canlılar arasında sürdüreceğim antlaşmanın belirtisi budur" dedi. Gemiden çıkan Nuh'un oğulları Sam, Ham ve Yafet idi. Ham Kenan'ın babasıydı. Nuh'un üç oğlu bunlardı. Yeryüzüne yayılan bütün insanlar onlardan üredi. Nuh tufandan sonra üç yüz elli yıl daha yaşadı. Toplam dokuz yüz elli yıl yaşadıktan sonra öldü.

    Görüldüğü gibi insanlar çoğalıp kötülük arttığı için tufan oluyor. Nuh, peygamber olup insanları tek tanrılı dine inandırmaya çalışmıyor. Çünkü o zaman tek tanrılı din düşüncesi yoktu3

    Kuran-ı Kerim’de Tufan

    Kuran-ı Kerim’de tufan olayıyla ilgili geçen ayetler ise aşağıdadır.

    “Andolsun, Biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik, o da içlerinde elli yılı eksik olmak üzere bin sene yaşadı. Sonunda onlar zulmetmekte devam ederlerken tufan kendilerini yakalayıverdi.” (Ankebut Suresi, 14)
    “Onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla birlikte olanları kurtardık, ayetlerimizi yalan sayanları da suda-boğduk. Çünkü onlar kör bir kavimdi.” (A'raf Suresi, 64)

    3 Çığ, Muazzez İlmiye. İbrahim Peygamber/ Sumer Yazılarına ve Arkeolojik Buluntulara Göre. 5. Basım, Kaynak Yayınları, Şubat 2006.Bu kitaptaki yazıya göre henüz İbrahim Peygamber zamanında bile henüz tek tanrı fikri yoktu.


    “Böylelikle Biz ona: 'Gözetimimiz altında ve vahyimizle gemi yap. Nitekim Bizim emrimiz gelip de tandır kızışınca, onun içine her ikişer çift ile, içlerinden aleyhlerine söz geçmiş onlar dışında olan aileni de alıp koy; zulmedenler konusunda Bana muhatap olma, çünkü onlar boğulacaklardır' diye vahyettik.” (Müminun Suresi, 27)

    “Denildi ki: 'Ey yer, suyunu yut ve ey gök, sen de tut.' Su çekildi, iş bitiriliverdi, (gemi de) Cudi üstünde durdu ve zalimler topluluğuna da: 'Uzak olsunlar' denildi.” (Hud Suresi, 44)

    “Andolsun, Biz Nuh'u kavmine gönderdik. (Onlara) 'Ben sizin için ancak apaçık bir uyarıp korkutucuyum. Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size (gelecek olan) acıklı bir günün azabından korkarım' dedi.” (Hud Suresi, 25-26)

    “Böylece onu ve onunla birlikte olanları Katımızdan bir rahmet ile kurtardık. Ayetlerimizi yalan sayarak inanmamış olanların da kökünü kuruttuk.” (A'raf Suresi, 72)

    Kuranda tufan olayı görüldüğü gibi çeşitli sureler içinde dağıtılmış olarak anlatılmıştır. Burada bütün amaç olayı anlatmak değil, Nuh’un insanların Allah’ın birliğine inandırma uğraşısını göstermek. Eğer inanmazlarsa onlara da böyle bir felaket gelecek, diye uyarılmalarıdır. Bu öyküden 6 sure içinde 20 kadar ayette söz edilmiştir. Kuran’da bir oğlu inanmadığı için gemiye binmiyor ve boğuluyor. Bu da bir ders insanlara. Bir de tufana inanmayıp hazırlıklı olamayanların yok oldukları yazılıyor. Halbuki tufan yalnız Nuh’a bildirilmişti.

    Tufan mitolojisiyle ilgili yazılmış olan daha birçok kavimin efsanelerini bulabiliriz. Bize bu bilgilerin yeterli olacağına inanıyorum. Tufan mitolojisinin Sümerlilerdeki yazılmış kitabelerine baktığımızda ve bunu dinlerle karşılaştırdığımızda bu mitolojinin kutsal kitaplarda değiştirilerek yazıldığını görmekteyiz. Bu olay kutsal kitapların kendi amaçları doğrultusunda değiştirilmiştir. Tevrat’ta tek tanrılı din vurgulanmazken Kuran-ı Kerim’de bu olayın vurgulanması en iyi örnek oluşturabilmektedir. Burada din ve mitoloji arasındaki ilişkinin biraz daha değiştirilebilirlik ilkesine dayandığını ve bu durumun doğruyu saptırmak yoksa her inancın kendi doğrusunun onların dokunulmaz oluşunun, sorgulanmazlıktan gelen rahatlığın mı sağlandığını cevaplamak biraz zor oluyor. Çünkü herkesin inancına saygı göstermeliyiz. Böyle durumlarda yorumu okuyucuya bırakmak en iyisi olabilir.


    İSA FİGÜRÜNÜN DİĞER MİTOLOJİLERLE BAĞLANTISI

    İnsanlar seneler boyu tapınma ihtiyaçları olduğundan güneşe, havaya, yıldızlara ve benzer şekilde onlara bilinmez ve büyük gelen kavramlara tapıyorlardı.

    Örneğin yıldızlar ve güneşi ele alalım. Zodyak denilen burç haritası insanlığın en eski kavramsal işaretlerinden biridir. Zodyak çaprazı denilen bu işaretler bütününde ortada güneş, etrafında ise her takımyıldızının hayvan ve doğa figürleriyle kişileştirilmiş hali vardır.

    Şimdi günümüz tanrıları ve peygamberlerinin alt metnini incelemek için eski Mısır Mitolojisine gideceğiz.

    Horus: M.Ö 3000 yıllarında tapılan Mısır’daki güneş Tanrısıdır. Güneşin kişiselleştirilmiş haliydi, yaşamı güneşin gökyüzündeki hareketleriyle ilgili bir dizi hikayeyle açıklıyordu. Horus’un hikayesi şöyledir: 25 Aralık’ta bakire İsis Meri tarafından dünyaya gelir. Doğumu doğudaki bir yıldızla birlikte meydana gelir ve bu yıldızları izleyerek 3 Kral Horus’u bulur ve süsler. Horus 12 yaşına geldiğinde ise öğretmenlik yapar. 30 yaşına geldiğinde Anup tarafından vaftiz edilir ve görevine başlar. Horus’un birlikte yolculuk ettiği 12 havarisi vardır ve onlara mucizelerini gösterir. Hastaları iyileştirmiş ve su üzerinde yürümüştür. Gerçek, Işık, Tanrı’nın Oğlu, Çoban, Tanrı’nın Koyunu isimleriyle anılır.
    (Şekil 1 : Horus’un Gözü)

    Typhon tarafından ihanete uğramış ve çarmıha gerilmiştir. 3 gün boyunca gömülü kaldıktan sonra tekrar dirilmiştir.

    Horus’un özellikleri birçok dinin altyapısını etkilemiştir.
    Frigya’nın Attis’i: M.Ö. 1200 yılında 25 Aralık’ta bakire Nana’dan dünyaya geldi. Çarmıha gerildi, gömüldü ve 3 gün sonra tekrar dirildi.
    Hindistan’ın Krişna’sı : M.Ö. 900 yılında bakire Devaki’den doğumunu müjdeleyen bir yıldızla dünyaya geldi. Onun da havarileri ve mucizeleri vardı ve ölümünden sonra tekrar dirildi.
    Yunanistan’ın Dionysos’u : M.Ö. 500 yılında 25 Aralık’ta bakire bir anneden dünyaya geldi. Gezgin bir öğretmendi. Suyu şaraba dönüştürmek gibi mucizeleri vardı. Ölümünden sonra tekrar dirildi. Tanrının Sevgili Oğlu, Alfa ve Omega gibi isimlerle anıldı.
    Pers’li Mithra: M.Ö. 1200 yılında 25 Aralıkta bakire bir anneden dünyaya geldi. Onun da 12 havarisi vardı. Ölümünden sonra tekrar dirildi. Gerçek ve Işık gibi isimlerle anıldı. Mithra’nın kutsal ibadet günü pazardır.
    Yusuf ( Joseph ) : Eski Ahit’te adı geçen Yusuf’un hikayesi anlatılır. Yusuf da mucizevi bir şekilde doğmuştur. Görevine 30’unda başlamıştır. 12 kardeşi vardır. Kardeşi Yahuda tarafında 20 akçeye satılmıştır.
    İsa : 25 Aralık’ta Beytüllahim’de doğdu. Bakire Meryem annesiydi. Doğumu doğuda bir yıldızın doğmasıyla müjdelendi. 3 magi Kral’ı bu yıldızı takip ederek İsa’yı buldu ve süslediler.
    12 yaşında bir çocuk öğretmendi. 30 yaşında John tarafından vaftiz edildi ve görevine başladı. 12 havarisi vardı ve onlara hastaları iyileştirmek, suda yürümek, ölüleri diriltmek gibi mucizeler gösterdi.
    Kralların Kralı, Tanrı’nın Oğlu, Dünyanın Işıgı, Alfa ve Omega, Tanrı’nın koyunu gibi isimlerle anıldı.

    Yahuda tarafından ihanete uğrayıp 30 gümüş akçeye satıldıktan sonra çarmıha gerildi, 3 gün gömülü kaldı ve dirilip cennete yükseldi.

    Neden bu özellikler?

    Öncelikle doğum kısmı tamamen astrolojiktir. (Bilindiği gibi astroloji Tanrı’sı Horus olan Mısır’da gelişmiştir) Sözü edilen doğudaki yıldız Sirius’tur ve 24 Aralık’ta gökyüzündeki en parlak yıldızdır. Orion kuşağındaki diğer 3 parlak yıldız Sirius’la aynı hizadadır. Bu yıldızların ismi ise 3 Kral’dır.
    Bakire (virgin) Meryem, başak (virgo) burcundan gelir. Başak “Virgo the Virgin” olarak da anılır. Virgo Latince’de bakire anlamına gelir.

    (Şekil 2: Zodyak Çaprazı)

    12 havari ise İsa’yla ilgili en belirgin sembol olan zodyak çaprazındaki 12 burçtur. Güneşi temsil eden İsa onları ziyaret eder. Zodyak çaprazındaki ortadaki güneş, İsa; etrafındaki 12 burç ise 12 havaridir

    Zodyak çaprazı ise aslında ilahi bir Pagan sembolüdür. Oysaki şeklin ortasına odaklanırsak (Güneş ve haça) ortaya çıkan şekil şu olacaktır.

    Bu yüzdendir ki İsa eski betimlemelerinde hep kafasında bir haçla gösterilir.
    (Şekil 3: İsa’nın eski betimlemesi)

    Sonuç olarak İsa ve diğer kültürlerin Tanrı’ları Horus’un kopyasıdır. Mısır’daki Luxor Tapınağı’nın duvarlarında bakire gebeliğini, Horus’un doğumunu ve kutsanmasını gösteren resimler vardır.


    LİLİTH ve TÜRK MİTOLOJİSİNDE ALBASTI ( ALKARISI )

    İncil’de ve Kuran’ı Kerim’de Adem’in eşi olarak yaratılan ilk kadının Havva olduğu söylenir. Havva, Adem’e sadık kalıp ona biat etmesi için Adem’in kaburga kemiğinden yaratılmıştır, Adem gibi topraktan yaratılmamıştır. Bu olgu Tevrat’ta da yer alır.(Tevrat’ta; Tekvin BAP 2: 22,23. Kuran’ı Kerim’de; Nisa:1, İncil’de; Yaratılış 2:18-24 ) Ancak, Tevrat’ta Tekvin BAP1: 26’da yer alan surede insanı dişi ve erkek olarak evrenin yaratılışının 6. gününde yaratıldığı söyleniyor. Bu durumda Havva’nın yaratılan ilk kadın olmaması akla gelebilir. Nitekim birçok Musevi dini kaynağa ve Talmud’a göre, Bap’ın 1. Bölümünde Âdem’le birlikte yaratılan dişi Lilith, Bap’ın 2. Bölümünde yaratılan dişi Havva’dır.

    Tevrat’ın ilerleyen bölümlerinde Lilith’ten bahsediliyor. Yeşeya 34:14’te “Yabanıl hayvanlarla sırtlanlar orada buluşacak, tekeler karşılıklı böğürecek. Lilith oraya yerleşip rahata kavuşacak.” denmektedir.

    İnanışa göre; Lilith Âdem’le eş zamanlı yaratıldığından, kendisini Adem’e eşit görmektedir. Adem’e tabi olmayı reddeder. Onun sözünü dinlemez ve dişi bir cin olur. Ayrıca “Lilith” ismi, Sümer Aşk Tanrıçası İnanna’nın ağacına yuva yapıp onu kestirmeyen cinin adıdır. ( Bkz: Hartmut Schmökel, Das Land Sumer, Stuttgart, 1962, s.141. )

    Lilith, Adem gibi topraktan yaratıldığını savunup Adem’e eşit olduğunu düşünür. Adem’le cinsel ilişki sırasında Adem'in hep üstte yer almasını aşağılayıcı bularak itiraz eder. Kendisinin de Adem gibi topraktan yaratıldığını, yani eşit olduklarını savunur. Adem’e tabi olmak istemeyip en sonunda Tanrı’nın kutsal isimlerinden birini kullanıp cennetten uçup gidiyor. Çevresindeki cinlerle ve cinlerin kralı Şamael (Şeytan) ile ilişkiye girer ve onlardan çocuklar doğurur.
    Tevrat’ta anlatılanlara göre, cennette yalnız kalan Adem, Tanrı'ya dua ederek Lilith'i geri ister. Tanrı, üç meleği geri çağırmak üzere Lilith'e gönderir. Meleklere, dönmediği takdirde her gün yüz çocuğunun öldürüleceğini emreder. Melekler Tanrı’nın yanından ayrılarak Lilith’i izlediler ve onu Mısırlılar’ın intihar etmek için kullandıkları suyun ortasındaki adacıkta buldular Ama, o kesinlikle dönmeyeceğini bildirir. Ve tehdit yerine getirilir. Lilith, duyduğu acıyla bundan sonra, bütün hamile ve doğum yapmış kadınların, bebeklerin baş düşmanı olmaya yemin eder. Erkek çocukların doğduktan sonra ilk sekiz gün, kız çocukların ise ilk yirmi gün içinde canını alacaktır. Sadece yakınlarında bu üç meleğin ismi ya da şekli bulunanlara dokunulmayacaktır.

    Lilith’in yeni doğum yapmış kadınlara ve yeni doğan bebeklere yönelttiği tehdit Türk Mitolojisindeki “Albastı” figürüyle benzerlik gösterir. Türk dillerinde “korkulu ruh, eziyet verici ruh, ev cini ve doğum sırasında zarar veren kötü ruh” gibi anlamlara sahiptir.
    Kazak metinlerinde, korkulu ve zararlı ruhlar kategorisine ait olan “Albastı”iğrenç görünüşlü bir varlık olarak betimlenir. O inanışa göre çocukları kaçırıp, onlara memesinden süt verir böylece onları öldürür.
    Altayların inançlarında “Albastı”, yer altı dünyasıyla ilgili olup, kötülük verici ruhlardandır. Bu ruhlar yer altı dünyasının ve ölüler ile cehennemin saltanatının hakimi olan Erlik’in hizmetindedirler.
    Anadolu’da yeni doğum yapmış evlerde annenin ve çocuğun bulunduğu odaya “Albastı”’dan korunmak için dikenli gül, bıçak veya hançer konulur. Annenin başına kırmızı bir bez bağlanır. Doğum yapmış kadın yalnız bırakılmaz.

    YASAK MEYVE VE CENNETTEN KOVULMA

    Tevrat, İncil ve Kuran’ı Kerim’de anlatılan surelerde, Adem ve Havva’nın cennetteki yasak meyveyi yemesi sonucu cennetten kovuldukları herkes tarafından bilinir. Benzer bir hikaye Sümerlerde de vardır.

    Sümer mitolojisine göre Tanrılar, günlük işleri kendileri için yapacak yeni bir tür yaratmaya karar verirler. Yeryüzünün ve suların efendisi Enki bu işin organizasyonunu üstlenir. Ve Tanrıça Ninmah ile birlikte yeryüzünün toprağına yaşam ve kan vererek “kendi görünüşlerinde” bir işçi nesil yaratırlar; Lulu Amelu. Lulu Amelu sözcüğünün anlamı net olarak “işçi”’dir. Lulu Amelu, bir takım özellikleri tanrılara benzemekle beraber, onlar gibi güçlere ve ölümsüzlüğe sahip değildir.

    Lulu Amelu’yu yaratan tanrılar ondan kesin itaat istemektedir. Bunun da yolu sürekli çalışmaktan geçer. Bu söylem, ilk yaratılan insana “çoğalması ve mutlu olması için” yaratılan bir eş ile devam eder.

    Erkek Lulu’nun kaburga kemiği kullanılarak bir dişi yaratılır ve ona eş olarak verilir. Yaşamın bu sürecinde Lulu Amelu ve dişi eşine bilgi ağacına dokunmamaları ve onun meyvelerinden yememeleri emredilir. Yerin ve suların efendisi Enlil işçi olarak yaratılan bu varlıkların ortalıkta fazla dolaşmasından ve “Tanrılara ait bilgiliere” erişmesinden tedirginlik duymaktadır.

    Dişinin yasak meyveyi yemesi sonucu Lulu Amelu ile dişi bulundukları mekandan kovulurlar. Bilgiden uzak bir mekâna bırakılırlar. Bilgi onlara ebediyen yasaklanmış olur.

    Sümer mitolojisinin başka bir versiyonunda “bilgi”nin ölümsüzlük bilgisi olduğu söylenir.


    SONUÇ

    Sunulan benzerlikleri okuduk. Yaratılış Mitleri, Tufan, İsa figürü, insanların cennetten kovulması ve burada gösteremediğimiz daha birçok olay halkların mitolojilerinde ve Tevrat, İncil ve Kuran’da yer alıyor. Bu kutsal kitaplar, insanların “neden?” sorusuna, insanların verdiği cevaptan farklı bir cevap vermiyor.

    Gökten indiği sanılan kitaplarda yer alan olaylar ve figürler ile binlerce yıl önce oluşan mitolojiler arasındaki benzerlik çok büyük. Bu duruma farklı yorumlar getirilebilir ancak rasyonel bir akıl ve mantığın getireceği yorum şu olabilir: İnsanlar, tapınma ihtiyacı ve güven ihtiyacı büyüdükçe sözlü olan mitolojilerini ve efsanelerini daha sistematik bir şekilde yeniden düzenleyip bugünkü kitapları oluşturdular.
    http://rangeroferyngalen.blogspot.com.tr/2012/05/dinler-ve-mitolojiler-arasndaki.html
    "



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Death Note -- 9 Mayıs 2017; 14:26:0 >







  • Güzel bir yazı paylaşım için teşekkürler

    umarım herkes okur.
  • Bugünün dini yarının mitolojisi
  • Death Note kullanıcısına yanıt
    kesinlikle
  • Dinler ve mitolojiler elbette aynı şeyi anlatacak. Çünkü hakikat, kadim bilgi ortak. Söylenen yollar farklı...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Karpuzkabupu

    Dinler ve mitolojiler elbette aynı şeyi anlatacak. Çünkü hakikat, kadim bilgi ortak. Söylenen yollar farklı...


    ülkemizde bunun farkında olan kesim % kaçtır sizce ?
  • Ülkemizde veya dünyada veya insanlık tarihinde bu bilinirlik durumunu yüzdeye vurmanın bir getirisi olmayacaktır kanımca. Fakat kuantum, mitoloji, din, felsefe ve dahi bir kısım edebiyatla ilgilendikten sonra hepsinin ortak bir şeyi anlatmaya çalıştığını farkettim. Ama bu farkediş bir şey kazandırmadı henüz. Sadece varoluşumuz o kadar da anlamsız rastgele değilmiş diyebilmemi sağladı. İnsanların çoğu bilmeyecektir. Çünkü yalnızca bilmek isteyen hakikatin çileli yollarını arşınlar.
  • Mitolojilerin olayı çok farklı kalıplardan sıyrılıp önermede bulunmak gerekir
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Karpuzkabupu

    Ülkemizde veya dünyada veya insanlık tarihinde bu bilinirlik durumunu yüzdeye vurmanın bir getirisi olmayacaktır kanımca. Fakat kuantum, mitoloji, din, felsefe ve dahi bir kısım edebiyatla ilgilendikten sonra hepsinin ortak bir şeyi anlatmaya çalıştığını farkettim. Ama bu farkediş bir şey kazandırmadı henüz. Sadece varoluşumuz o kadar da anlamsız rastgele değilmiş diyebilmemi sağladı. İnsanların çoğu bilmeyecektir. Çünkü yalnızca bilmek isteyen hakikatin çileli yollarını arşınlar.

    Neden rasgele olmasın anlam yükleme çabalarımız beyhude fikrimce
  • Zodion Z kullanıcısına yanıt
    İnsan arayışına anlam yükleyerek başlamıyor. Esasında tamamen akademik bir çalışma nedeniyle başlamışken bir farkediş anıyla anlama büründü önceki söylemlerim. Ortada bir hakikat var ve bin yıllardır değişmiyor. Siz deyin yüksek bilinç ben diyeyim enerji :) tüm mitoloji ve kutsal kitaplar sembollerle bu hakikate yol gösterici olmaya çalışıyor. İbadetler falan işin hikaye kısmı. Yani hikaye gibi görünenler gerçek; gerçek gibi görünenler hikaye aslında. Tabi bir bilim dalı olmadığı için iddiadan öteye geçemez söylediklerim.
  • Adı üstünde mitoloji,doğaüstü olaylar.Bunlara ancak inanılabilir.İşte inanmanın sıkıntısı bu.Kanıt gerektirmediği için,her şeye inanabilirsin.Tabi görsen de,bu kez de inanç olmaz,bilmek olur.Peki öyleyse neden inanılmalıdır,inanmak bilmek değilse,inanmayana neden kafir,gerçeğin üstünü örtüp,gizliyorsun denilir.Gerçeği örtüp,gizliyor diyorsun,ama o gerçeği kendin bile görmemişsin,gerçek olduğunu nereden biliyorsun,bilmiyorsun,inanıyorsun.İnandığına inanmayana da kafir diyorsun.İnanarak gerçeği açığa çıkartan bir cennet gülü olduğunu düşünüyorsun.İnanarak gerçeği açığa çıkartmak.İnanmayarak gerçeğin üzerini örtüp,gizlemek.Gerçekten çok ilginç bir durum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Gök Gürültüsü -- 9 Mayıs 2017; 23:37:37 >
  • Gök Gürültüsü kullanıcısına yanıt
    Gerçeği örten ve gerçeği inkar eden iki ayrı kavramdır aslında derinine inmeden şunu ifade etmek isterim: gerçeği inkar etmiş veya gizlemiş olabilmek o gerçeğe vakıf olmayı gerektirir. Kafir küfre batıla sapan, gerçeği buldukta sonra batılı hakka bile isteğe değişen, toplumu da bu şekilde yönlendirendir. "Vay o namaz kılanların haline" ayeti bu durumu somutlaştırıyor. Şimdi kuran bağlamında konuşursak şöyleki henüz gerçeğe vakıf olamamış insanlar olarak kafir olma durumumuz da söz konusu değil. Tabi toplumda soyut düşünmekten yoksun ve dünyayı sadece siyah beyaz algılayacak kapasitedeki insanların kafir nitelemesi ancak kendilerini temize çıkarmak içindir. Takmayınız efenim :)) herkes kendinden sorumlu varoluş serüveninde
  • Semai dinlerdeki mitoloji zaten birbirine benziyor biliyorduk da ben Yunan, Sümer, Çin mitolojileri arasında bir benzerlik bulamadım.
  • Güzel bir konu güzel bir içerik. Teşekkürler.
  • Lisan yani dil sorunumuz var. 1000 tane lisan olsa yine de anlaşabiliyor olmamız korkunç Bi şey.



    Aynı şeyleri 1000 farklı şekilde soyluyoruz ancak aslında bilinmeyen bi şey yok. Acıktım susadım korktum sevdim vs.



    Farklı olan şeyin acıkma susama korku konusunda farklı olan şey olduğu goruluyor.



    Bu tur kişilikler ustun gorulmuş denebilir.



    İnsanın lisan konusundaki kısıntıları duşunulecek olursa lisanı farklı olan bi yapı aslında farklı bi şeyden bahsediyor denebilir.



    Yani aynı şeyi soylediğini duşunduğunuz şeylerin birinin kaynağı farklı ise çok başka hatta bambaşka yerlere yelken açabiliriz.



    İnsanlığın anlattığı tufan ile kitapların anlattığı tufan kaynağın reel olarak ilahi makam olması halinde bambaşka şeylerden bahsettiği halde ilahi kudretin olası lisanını bilmediğinden aynı şeyi veya etmek dil sorunudur mitolojinin ilahi makam olması değil.
  • insanlar kelimelerle düşünür . din ne demek mitoloji ne demek ?

    mitoloji nedir ?

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Mitoloji

    Mitoloji (Yunanca: μυθολογία, μυθος [mithos] yani “söylenen ya da duyulan söz” ve λογος [logos] yani “konuşma” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş olup), Eski Yunan'da “geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi” gibi bir anlam barındırmaktayken zamanla Doğu dilllerinde efsane Batı dillerinde ise mit anlamı kazanmıştır.

    yunanca bir kelime kullanıyorsan eski yunanların bu kelimeye yüklediği öz anlamla düşünmek zorundasın


    hadis kelimesinin karşılığı aktarılan duyulan söz

    bir nevi tarih

    örneğin ; kuran nuzul olurken kafirlerin söyledikleri -------> esatırul evvelin

    yani mitoloji

    eski türklerde yaratılış su ile başlıyor ... kuran kerimle örtüşür Allah yer ve gökleri yaratırken arşı su üzerindeydi


    komik olan şu ; ben neden kötü bir taklit çıkarımı yapmıyorumda antik çağlarda yasamış insanlarında bir bilgiye sahip oldugunu görüyorum ? bu kada insan farklı kavimlerin benzer şeyleri söylemesi ANA BİR KAYNAK tan beslendikleri anlamına geliyor

    kuranı kerim bi zikr dir .. anlamı kaydırılmış tahrif edilmiş bir kelime zikr -------> öğüt HATIRLATMA

    bilinen ama zaman içinde unutulanları hatırlatıyor ders cıkaralım diye ..

    mitolojilerin çözümlenmeye ihtiyacı vardır çünkü isimlendirmelerin neye verildiği önemli .. fakat şu bir gercek ki ; meleklere verilmiş isimlendirmeler

    örnegin yunan mitinde rhea dişil isim toprak yeryüzü ... mesela kıta isimlendirmeleride dişil isimlendirmelerdir asia europe afrika vesaire ..

    üzerinde yasadıgınız toprak parcalarıda MELEK tir .. ay da güneşte meleklerdendir ... toprak ; insana secde ettirildiği için üzerinde gezip dolaşabiliyon ordan yiyip ordan içiyon toprakta yaşıyon ev kuruyorsun felan ..

    toprak insandan önce vardı güneşte vardı .. bu melekut alemindeki mahlukları insanoğlu ilahlaştırarak ŞİRK e düşmüş .. ne demek tanrıça ammu kozmik okyanus tanrı olabilir mi

    yerde bir tanrı gökte tanrı inancı ? veya tanrılar yakıştırmasının yapıldıgı yıldızlar yani melekler ?
    bakın yıldızlar göğe ait meleklerdir gece gözlemleyin . insanlar bunu bilmiyor malesef ..

    bu yıldızlara isimlr verip şu tanrı bu tanrıca deyip uydurmuşlar evvelce ..

    tek ilah Allah tır .. diğer isimlendirmeler doğadaki tabiattaki gökteki mahlukun tanrılastırılması hurafeleri evvelce mitolojilerde ..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cadence1

    insanlar kelimelerle düşünür . din ne demek mitoloji ne demek ?

    mitoloji nedir ?

    https://tr.wikipedia.org/wiki/Mitoloji

    Mitoloji (Yunanca: μυθολογία, μυθος [mithos] yani “söylenen ya da duyulan söz” ve λογος [logos] yani “konuşma” kelimelerinin birleşiminden oluşmuş olup), Eski Yunan'da “geçmişte söylenenlerin tekrar edilmesi” gibi bir anlam barındırmaktayken zamanla Doğu dilllerinde efsane Batı dillerinde ise mit anlamı kazanmıştır.

    yunanca bir kelime kullanıyorsan eski yunanların bu kelimeye yüklediği öz anlamla düşünmek zorundasın


    hadis kelimesinin karşılığı aktarılan duyulan söz

    bir nevi tarih

    örneğin ; kuran nuzul olurken kafirlerin söyledikleri -------> esatırul evvelin

    yani mitoloji

    eski türklerde yaratılış su ile başlıyor ... kuran kerimle örtüşür Allah yer ve gökleri yaratırken arşı su üzerindeydi


    komik olan şu ; ben neden kötü bir taklit çıkarımı yapmıyorumda antik çağlarda yasamış insanlarında bir bilgiye sahip oldugunu görüyorum ? bu kada insan farklı kavimlerin benzer şeyleri söylemesi ANA BİR KAYNAK tan beslendikleri anlamına geliyor

    kuranı kerim bi zikr dir .. anlamı kaydırılmış tahrif edilmiş bir kelime zikr -------> öğüt HATIRLATMA

    bilinen ama zaman içinde unutulanları hatırlatıyor ders cıkaralım diye ..

    mitolojilerin çözümlenmeye ihtiyacı vardır çünkü isimlendirmelerin neye verildiği önemli .. fakat şu bir gercek ki ; meleklere verilmiş isimlendirmeler

    örnegin yunan mitinde rhea dişil isim toprak yeryüzü ... mesela kıta isimlendirmeleride dişil isimlendirmelerdir asia europe afrika vesaire ..

    üzerinde yasadıgınız toprak parcalarıda MELEK tir .. ay da güneşte meleklerdendir ... toprak ; insana secde ettirildiği için üzerinde gezip dolaşabiliyon ordan yiyip ordan içiyon toprakta yaşıyon ev kuruyorsun felan ..

    toprak insandan önce vardı güneşte vardı .. bu melekut alemindeki mahlukları insanoğlu ilahlaştırarak ŞİRK e düşmüş .. ne demek tanrıça ammu kozmik okyanus tanrı olabilir mi

    yerde bir tanrı gökte tanrı inancı ? veya tanrılar yakıştırmasının yapıldıgı yıldızlar yani melekler ?
    bakın yıldızlar göğe ait meleklerdir gece gözlemleyin . insanlar bunu bilmiyor malesef ..

    bu yıldızlara isimlr verip şu tanrı bu tanrıca deyip uydurmuşlar evvelce ..

    tek ilah Allah tır .. diğer isimlendirmeler doğadaki tabiattaki gökteki mahlukun tanrılastırılması hurafeleri evvelce mitolojilerde ..

    hocam neler diyorsunuz ? toprak ay güneş melek midir? troll mü yapıyorsunuz gerçek mi anlamadım ama hayatınızda herhangi bir uzay belgesi izlediniz mi acaba ?




  • Death Note kullanıcısına yanıt
    yavrucum bazı konuları bilmiyorsunuz yanlış öğrenmişsiniz

    hakikati öğrendiğindede şaşırıyorsunuz .. trooll sensin bilmeden sallıyorsun


    önce mitoloji kelimesinin diyn kelimesinin köken anlamını öğren sonra konu aç . bak mesajımda yazdım bi parca ..



    evet ay ve güneş melektir toprakta meleklerden biridir .. yıldırım gökgürültüsü rüzgarlar da melektir

    neden şaşırdın ki ? polaris ismiyle isimlendirilmiş kuzey yıldızının ne oldugunu zannediyon ki ? melek tabikide


    uzay masalları gercek degil yavrucum !!! kurgu -----> science fiction

    uzay da kurgu bir mekan animasyon cgi fotoshop vesaire ..

    uzay belgesellerine İNANIYORSUN yani uzay belgeseli izleyip ordaki masallara inanıp mitolojileri çözdün yani




  • quote:

    Orijinalden alıntı: cadence1

    yavrucum bazı konuları bilmiyorsunuz yanlış öğrenmişsiniz

    hakikati öğrendiğindede şaşırıyorsunuz .. trooll sensin bilmeden sallıyorsun


    önce mitoloji kelimesinin diyn kelimesinin köken anlamını öğren sonra konu aç . bak mesajımda yazdım bi parca ..



    evet ay ve güneş melektir toprakta meleklerden biridir .. yıldırım gökgürültüsü rüzgarlar da melektir

    neden şaşırdın ki ? polaris ismiyle isimlendirilmiş kuzey yıldızının ne oldugunu zannediyon ki ? melek tabikide


    uzay masalları gercek degil yavrucum !!! kurgu -----> science fiction

    uzay da kurgu bir mekan animasyon cgi fotoshop vesaire ..

    uzay belgesellerine İNANIYORSUN yani uzay belgeseli izleyip ordaki masallara inanıp mitolojileri çözdün yani



    hocam bunu neye dayanarak söylüyorsunuz acaba ? güneşin rüzgarın ayın melek olduğuyla ilgili ayet falan var mı ?




  • Death Note kullanıcısına yanıt
    var ... necm suresi melekleri anlatıyor . necm yıldız demek


    lat menat uzza dişil isimlerdir ve yıldızlara verilmiş isimlerdir .. güneş ay vesaire yıldızlara

    http://www.kuranmeali.org/53/necm_suresi/27.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ لَيُسَمُّونَ الْمَلَائِكَةَ تَسْمِيَةَ الْأُنثَى

    dişil isimlendirmeler kime için kullanılıyormuş -------> melekler için

    örneğin şi'ra dişil isim surenin içinde ismi gecen şira yıldızı ... zaten surenin ismide necm yıldız yani ..

    dolayısıyla dişil isimlendirilen yıldızlar meleklerdir ... ayet dişil isimlendirmelerin melekler için yapıldıgını söylüyor


    bu insanlar görmedikleri bişeyi isimlendirmiyorlardı gördükleri bişeyleri isimlendiriyorlardı

    https://en.wikipedia.org/wiki/Our_Lady,_Star_of_the_Sea

    kutup yıldızı die bildiğin north starın evvelce isimlendirilmesi ... dişillik atfedilip ...




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.