öncelikle bu 1. sayı ve ekip yok 7 kişilik bir ekip oluşturulcak buraya başvuru yapabilirsiniz. 1 sayı olduğu için eksik vs vs olabilir. Direk Copy - paste yapıyorum(word de yazdım).
Knight Online DH Dergisi 1. sayı
Tanıtım:
Dergi daha yeni kuruldu fakat dergiye yoğun istek gelirse daha sayı çıkartıcağız. Tamamen DH ye aittir ve sırf DH içindir.
Kopsa Karşı:
Bunu forumda da çok belirttim yaklaşık 3-4 tane konu açtım ama kospçuların neyine. Geçen gün areste DTS slot 3 te geziniyordum, kosper gördüm ss çektim ve GMlere e-mail yoluyla yolladım kosperın adı yyay’dı tabi bu sadece bir tanesi gelin birlik olalım ve kosperları bu dünyadan kazıyalım.
Knight Online Hikayesi:
Giriş : Carnac Dünyası Milenya dönemi öncesinde, zamansız enerjiler maddeleşmeye başladı ve kilden bir yapılanma oluşturarak, onu hayata geçirecek sihirli sözü bekleyerek uzayın sonsuz boşluğunda dalgalanmaya başladı. Bu yapılanmanın dış tarafındaki, küçücük bir güç yumağı çözüldü ve tek başına bilinç kazandı.
Amaçsızca etrafta dolaşan bu kütle, çözülmeden sonra bir yıldız haline gelmişti; bilinçli Logos, hayat yaratmak için onu kendine aldı. Günlerce ona şekil verdi ve Canac’ı oluşturmak için derin vadiler, yüksek dağlar ve masmavi gökyüzü yaptı.
49 gün içerisinde kayaları yararak akan su yarattı, vadileri onunla doldurdu ve okyanusları yarattı. Kısa sürede Carnac Turkuaz renkli mücevhere benzeyen görkemli bir dünyaya dönüştü. Her halükarda Logos fark etti ki, görkemli nehirler, okyanuslar ve göller canlı gibi hareket edebiliyordu fakat taşlar, kayalar, dağlar cansızdı.
Logos, kil kümesinden kalan enerji ile, dağlara şekil vererek hayatı yarattı. Yarattığı balıkların suda yüzmesi çok hoşuna gitti ve ağaçlar onun favorisi olan nemli ortamı sağladı. Ve sonunda kendisine benzeyen insanlar yaratmak istedi ve çok fazla güçç harcayarak Carnac’ı onların ihtiyacına cevap verecek şekile getirdi ve daha sonra muhteşem nehirlerin kenarına insanlığı oluşturacak tohumlar bıraktı. Orada istedikleri herşeyi bulmakta başarılı olacaklardı.
Bir süre için herşey yolundaydı. Logos artık hoşnut bir tanrıydı. Yarattıkları ise mutlu ve onlara bağışlanan topraklarda başarılıydı.
Oysa çözülmenin başlangıcı çok yakındaydı
Hayalindeki insanlığı yaratmanın telaşı içerisinde bir parça kili kullanmayı unutmuştu. Unutulmuş kil parçası güzel bir şeye dönüştürülmeyi düşleyerek karanlık vadilerin kuytuluklarında asırlarca bekledi.
Başlangıçta çok sabırlıydı.
“Logos’un benim için özel planları olmalı” diye düşünüyordu. Belkide beni neye dönüştüreceğine henüz karar vermedi".
Ancak her bilinçli varlık gibi onun da sabrı gün geçtikçe tükendi ve her tükenişte bir parça büyüdü. Dünyanın geniş çatısı altında, Logosunkinden çok farklı olmayan bir bilinç verilerek yaratılmıştı ve o kil parçası kendisinin de mevcut olan yaşamın içerisine katılmasını istiyordu. Unutulmuş olmanın verdiği öfke ile her geçen gün parça parça biraz daha büyüdü ve şekillenerek gelişti.
Zaman içerisinde Logos unuttuğu o parçayı hatırladı ve kendisine çağırdı ancak çok geçti çünkü kendisini Patos olarak isimlendiren bağımsız bir varlık oluşmuştu. Bu bağımsız varlık kendisini Patos olarak isimlendirdi ve kendisinin hissettiği terk edilmişliği ve acıyı Logosun da yaşamasını istedi.
Artık Logosa rakip olmuştu ancak Logosun dikkatlice yarattıklarının tam tersine içerisinde aşk, arzu ve merhamet duygularından yoksundu. Patos ilk intikam olarak Logosun ilk başlangıçta yarattığı doğal oluşumu değiştirdi.
Patos’un bu ilk intikamı nedeni ile 4 mevsim, gece ve gündüz, yaşam ve ölüm gerçekleşti. Patos için bu yeterli değildi. Bir avuç dolusu kum alarak bunları içgüdü, his ve günah duyguları ile doldurarak Logos’un yarattığı dünyaya doğru savurdu ve savurduğu her bir zerre insanların içerisinde tohumlandı. Bunun sonucunda insanlar Logos’a yüz çevirerek ondan uzaklaşmaya başladı. Günahı, şehveti öğrendiler ve yok etme ve hükmetme duyguları ile doldular.
Logos’un Patosu durduracak gücü kalmadı
Bölüm I : Kaosun başlangıcı
Patosun dünyayı değiştirmesinden bir süre sonra, iki tanrı arasındaki bu oyun nedeniyle Logosun başta arzuladığının dışında ölüm ve yaşamın başlaması olumsuz bir ortam geliştirdi çünkü ölüm yokken Logosun yeni yaşamlar yaratmasına gerek yoktu. Bu Logosun yaratıcılığının, sonsuzluğunun ve görkeminin kabul edilmesiydi. Ancak bu gidişatın kötü bir şekilde değişmesi sonucunda, kaybolan hayatların yerine yenisinin getirilmesi gibi bir iş çıkmıştı. Halbuki Logos yaşamı yaratırken bunu kontrol altına almamıştı. O nedenle bütün bu görevleri yerine getirmesi için yeni bir tanrı, hayat Tanrıçası Akara’yı yarattı.
Birbirinden iki farklı ve birbiri ile çekişen tanrı Logos ve Patos’un aksine, Akara sakin, kararlı ve yaşayan her canlı ile ilgilenen bir tanrıçaydı. Yaşlanıp yok olanların yerine yenilerinin gelmesini ve büyüyüp onların yerini almasını sağladı. Onların yeryüzünde yaşamaları gerektiğini anladı, gerçek yaratıcıları kendisi olmadığı ve yarattıkları kendisine saygı göstermediği halde onları sevmeyi öğrendi.
Akara bu görevi üstlendikten bir süre sonra Logosun eski keder ve üzüntüsünden uzaklaştığını, yarattıkları üzerindeki sorumluluk ve görevlerini savsaklamaya başladığını fark etti. Halbuki yaratıcının rehberliği olmadan yaşamın başarılı olması mümkün görünmüyordu oysa Akara canlıları çok sevmişti. “Belkide” dedi kendi kendisine “Bunların hepsini kendi çocuklarım gibi benimsemeliyim.”
Akaranın, Alın yazısı gibi bütün yaratıkların varlığını koruma niyeti karşısında Logos yarattıklarını tamamen kaybedeceği korkusuna kapıldı ve Akaraya, yaratıcı olarak kendi görev ve sorumluluklarını tekrar yerine getirmeye başlayacağına dair söz verdi. Tanrıça bu söz karşısında geçmişte yaşadığı zorluk ve sorunları unuttu. Logos tekrar her şeyle ilgilenmeye ve yaratıcı görevlerini yerine getirmeye başladı. Akara kendisini yardımcı dadı gibi hissetmesine rağmen, dünyadaki yaşamın devam ettirilmesi için üstlendiği rolün onurunu içinde hissediyordu.
Fakat Logosun görevlerini yapmaya başlaması ile birlikte, Patos yeniden ortaya çıktı.
Bu defa, Logosun rüzgarlarını ve ağaçlarını çok sevdiği, bulutlarına dokunduğu ve ilk yarattıklarından olan dağların yapısını bozmaya karar verdi.
Carnac’ın çekirdeğindeki deliklerden alevleri çağırdı. Hapsedilmiş ateş, o güzelim dağların zirvesinden alevli kraterler açarak erimiş lavlar şeklinde yeryüzüne doğru püskürmeye başladı.
Çok sevdiği dağlarının ve ormanlarının korkunç bir şekilde yok edilişi esnasında ,Logos lavların etrafını güçlü bir rüzgar ile çevirip soğutmak ve çevresinde yarıklar oluşturup içerisine hapsetmek için çok geç kalmıştı. Bütün ormanlar ve yerleşim yerleri yok oldu, nehirler kaynadı ve insanlar hayatlarını kaybetmeden önce korkudan donakaldılar.
Kuşaklar sonra, akara yok edilen ormanların yerine yenilerini yeşertti. Hayvanlar yeniden yeryüzünde dolaşmaya, nehirler tekrar kaynaklarından akmaya başladı. Önceki atalarının başlarına neler geldiğini bilen insanlar da kayıplarını telafi ederek yeniden çoğaldılar. Sessiz dağlar sık, sık lavlar püskürtmeye devam ettiler ancak insanlar onu yeryüzündeki değişik bir güzellik olarak algılamaya başlamıştı.
Halbuki onların çoğu bir dağın zirvesine çıkıp, Logosun daha önce yaptığı gibi oradan yeryüzüne bakıp dünyanın güzelliğini zirveden seyretmemişti.
Buna karşılık Logos tekrar o umutsuzluğuna geri çekildi ve sanki kendisinin yarattığı dünya değilmiş gibi hiç ilgilenmedi. Bu defa Akara, Logosun sorumluluklarını kendi üzerine almaya karar verdi fakat Logosun bunu kendisine kolaylıkla vermeyeceğini de biliyordu. O nedenle yüreksiz Logos ve Bölücü Patos’tan dünyayı kurtarıp temizlemek için plan yaptı.
Diğerlerinin bilmediği ve tanımadığı başka bir tanrı biliyordu. Tanrı Cypher’i. Cypher bilgisizin tekiydi ancak yok etme ve düzenbazlık tanrısıydı. Carnac’a bilinen veya bilinmeyen her türlü yok edici belanın gelmesine Cypher in yol açtığı inancı vardı. Aslında onun yokediciliğine, Patosun neden olduğu konusunda tarihciler çok tartışmıştır.
Cypher’in ortaya çıkması konuşulmaya başlayınca, Logos temkinli davranarak Akaraya bu yeni tanrının kimliğini sordu. Akara dedi ki “Cypher’i bende tanımıyorum ancak tanrı olmadığı kesin ayrıca yaratıcılık gücü olmadığını da biliyorum. Yağmuru kara çeviremez, insana can veremez, rüzgarı estiremez. Onun tek yapabileceği dağları aşındırmak, karları buhara çevirmek ve canlılara darbe vurmak. Sadece yok etme, zarar verme gücü var ne daha fazla, ne daha az. Biz onu kullanarak gücünü Patostan kurtulmak için kullanabiliriz.”
Bunu duyan Logos, dünyasının ilk yarattığı günlere döneceğinin hayali ile mutlu bir şekilde bu yeni tanrı Cypher’i aramaya giderken Tanrıçanın yüzündeki hafif gülümsemeyi fark etmedi bile.
Logos, Cypheri bulduğunda düşündüğü gibi bir tanrı bulmadı, sanki azametin anti tezi gibi zayıf, bitkin, yıpranmış ve tükenmiş gibi duruyordu. Diğer tanrıların yapısından çok uzaktaydı. Buna rağmen Hayat Tanrıçasına hürmeten de olsa, Cypherden destek istemeye karar verdi.
Ancak onun bilmediği şey, Akaranın ondan önce geldiği ve Cypher’e fırsatını bulduğu zaman atalarını yok etmesini istediği idi. “Önce Patosu öldürmelisin” demişti Akara, “Logos ise idealist ve zayıf, onu daha sonra boş bir zamanında öldürebilirsin”. Cypher hiç şeytanca düşünmeden saflıkla inanmıştı, hayatın yöneticisi Tanrıçaya.
Patos ile karşılaşmasından önce, Logos, Patosun görmesini engellemek için Cypherin etrafını bulutlarla çevirerek ona ölümüllüğünü gizleyen çok güzel bir kılıç verdi ve Patosun hüküm sürdüğü derin vadiye doğru yola çıktılar.
Vadinin tam ağzındaki büyük ağaçlarca oluşmuş ormana bakınca, değişikliğin tanrısının orada bulunduğuna dair en ufak bir tahmin bile yürütmek mümkün olamazdı. Ancak onlar iyice yanaştıklarında, Patos gölgelerden dışarıya çıktı. Elinde sağa sola savurduğu yeşil renkli, en iyi ağaçtan yapılma bir mızrak vardı. Mızrak sanki barış dolu yeşil ormanlardaki huzurun ve hayatın ışığını yansıtıyor gibiydi.
Bu silahı sadece bir tek kişi yapabilirdi. O kişi ise diğerlerinin gelişini Patosa önceden haber veren kişiden başkası değildi. Tanrıça Akara. Gizli bir köşede Logos, Patos ve Cypherin kaçınılmaz sonlarının gelmesini sabırla bekliyordu.
Savaş hızlı ve öfke doluydu. Cypher’ın yukarıda tuttuğu ışıltılı kılıç ile yaptığı atağı gören savaşçılar söyleyecek hiçbir söz bulamazdı. Patos sadece üst üste gelen darbelerden elindeki mızrak ile korunmaya çalışıyordu. Logos ise yalnızca önünde süregelen dövüşü seyrediyor ve Patos'un hak ettiği sonu bulması için dua ediyordu.
Sonunda dövüş tanrıların savaşına dönüştü. Patos, güneşi kapatarak dünyayı karanlık hale getirdi. Cypher kendisini derin ve karanlık vadinin içerisinde kör olmuş gibi hissetti. Patos mızrağı ile saldırarak rakibinin omuzunda bir sıyrık açtı. Bunun üzerine öfkelenen yaralı tanrı yokedici gücünü vadinin üzerine yağdırdı. Kayalar alevlenerek yürümeye başladı ve Patos'u çepeçevre kuşattılar, Cypher kılıcını savurdu ve Patos’un sol elini kopardı. Patos acı içerisinde gökgürültüsü gibi haykırırken kanı dışarıya püskürüyordu.
Cypher ve Logos zafer sevinci ile onu seyrederken birşeyler oldu. Patos ve Cypher'ın bedenleri değişmedi ama zihinleri yer değiştirdi. Sanki Patos, Cypher'ın bedeni içerisine girmişti ve Cypher de az önce ölümcül yara açtığı bedene hapsolmuş gibiydi.
Acı içerisindeki Cypher'ın ruhu ölmeyi reddederek, refleks bir hareketle elindeki mızrağı kendisinden çalınan ve içine Patosun ruhunun girdiği bedene fırlattı. Cypher/Lord of Destruction tarafından fırlatılan bu mızrağı Patos savuşturamadı.
Patos artık ölü vaziyette yerde uzanıyordu, Cypher'da neredeyse ona katılmak üzere idi. Zorlukla yerden doğruldu ve biraz önce kendi bedeni içerisindeki iken çağırdığı yok edici alevden taşların yanına giderek, kesik kolunu dağladı ve kanamayı durdurdu, daha sonra sahip olduğu güç ile kesik parçayı eski yerine koyduğunda, kolu sanki hiç kesilmemiş gibi oldu.
Tamamen düzeldikten sonra yenilenen gücü ve enerjisi ile herkesin duyabileceği şekilde haykırdı.
“Yeniden doğdum, benden korkun, artık rakipsizim”
Bir güç gösterisi olarak vadiyi darmadağın ederek taş yığınlarından, taşa benzeyen ancak camdan bir anıt yarattı. Her yöne uzanan kesitleri ile anıt güzel değildi ancak muhteşem görünüyordu. İnsanlar anıtın yapımındaki mucizevi şekli görmek ve onun yapıcısı tanrı Cypher'a saygı göstermek için üşüştüler Bölüm II : Pianna Savaşçıları Yıllar sonra insanlık altı büyük krallığa bölündü.. Çöllerin akıncıları Hellsgarem, Çelikten gemileri ve limanları ile Buegrant, Arrdeam'ın beyaz şehri, Muhteşem ormancıları ile Planisad Ticaretin merkezi Brisbia ve Batı sahilinde El Morad.
Yaratılış, kırılgan bir seydi. Patos ve yeni Patos-Cypher mevcudiyeti arasında yaşananlardan sonra Carnacta kademe kademe değişiklikler olmaya başladı. Başlangıçtaki değişiklikler önemsizdi, çiçekler yavaşça soluyorlardı, mevsimler önceden tahmin edilemiyordu ve sular bazen paslanmış gibi kahverengiye dönüşüyordu.
Bu tür ufak tefek şeyleri insanlar sadece gözlemliyordu ancak “Olay” diye ilan edecek bir durum yoktu.Bunları Cypher'da yapmıyordu zaten, o kendisi ile ilgili yeni konuları incelemekle meşguldü.
Acaba Patos yeniden mi canlanmıştı?
Bu defa Carnac’ın her yerinde tuhaf yaratıklar dolaşmaya başlamıştı. Başlangıçta bunları zarar verebilecek vahşi kurtlar, ayılar olarak düşündüler fakat değillerdi, değişik yaratıklardı ve yıllar geçtikçe değişiklikler büyüdü de büyüdü. Bazılarının taşa dönüştüğü görüldü, bunlardan kötüsü arkadaşlarına büyü yapılanlar oldu ve şimdi bildikleri ve anladıkları ölüm seviyesinin ötesinde canlanmış cesetler ortaya çıktı.
Bu cehennemi yaratıklar sayıca öyle çoğaldılarki, insan şehirleri ve onların etrafına çevrilen yüksek kale duvarları ve surlar bile yaratıkları geri püskürtmeye yetersiz kalmaya başladı.
Yiyecek stokları tükendiği için ilk yıkılan krallık Planised oldu. Kısa süre içerisinde Brisbia ve Arrdeam devrildi. Kanlı Barbarların krallığı Hellsgarem bile duvarların yıkılarak krallığın yok olmasını engelleyemedi. Canlı kurtulan azınlık, kendi krallıklarından sağ kurtulmayı başaran Buegrants’ların gemileri ile deniz üzerinden El Morad’a kaçtı.
El Moradın yöneticisi Kral Manes, göçmenleri hiçbir ön yargı göstermeksizin kabul etti ve orduda görev almalarını sağladı. Henüz saldırı yaşamayan şehrin etrafını desteklemek ve kuvvetlendirmek için yeni siperler ve mazgallar inşa ettirdi. Saldırganlar gelmeden önce ihtiyaçlar temin edilerek stoklandı, silahlar güçlendirildi, zırhlar cilalandı. Eğer El Morad yıkılırsa, yeni düzen oluşturmak için, krallığa ve El Morada bağlı sadakatli siviller tespit edilerek kaçış yönleri ve planları hazrılandı.
Olaylar öyle gelişmişti ki, El Morad artık insan neslinin en son kalesi durumuna gelmişti. Eğer o da yıkılırsa, insan soyunun yeniden türemesinin önü kesilmiş olacaktı.
Çok geçmeden yaratıkların saldırıları başladı. Başlangıçtaki dağınık ve düzensiz ataklar, savunmacıların başarılı defansı sayesinde geri püskürtülüyordu ancak saldırılar her geçen gün artıyor ve sürekli yineleniyordu. Bu saldırılar yedi yıl boyunca sürdü. Kral Manes, yedi yıl boyunca halkının çektiği acı ve sıkıntılara karşı kör ve sağır duran tanrılara sürekli dua etti.
Eğer ilk iki yıllık saldırılara alışan ve savaştaki tarz ve yöntemleri ile başarılı olan El Moradlılar, cesaret edip surların altında tüneller açarak dağların arasına giden yollar yapmasalardı, bu hikaye çok kısa sürecekti.
Dağlara kazdıkları tüneller boyunca metal madenleri buldular ve bunlarla daha fazla silah yapıp, mevcut silahlarını geliştirdiler. Yiyecek büyük sorun olmaya başlamıştı ancak tünellerden dağların arasındaki ormana bant yaparak, ağaçları işlediler ve El Morada getirdiler, kazanılan arazide yeterince ürün ekip yetiştirmeyi başardılar.
Üçüncü yılda, tecrübeli askerler bu yaratıkları avlayıp öldürmeye başladılar. Küçük gruplar halinde partiler oluşturarak, ana gurubun dışında gezinen nispeten zayıf yaratıklara arkadan saldırıyor ve öldürüyorlardı. Bu savaşçılar geri döndüklerinde birçok zafer ve macera hikayeleri de getiriyorlardı.
Kısa süre içerisinde birbirinden bağımsız hareket eden bu partiler, kendi içlerinde organize oldular ve Pianna Şövalyeleri ortaya çıktı. El Morad'dan bağımsız yaşayan bu şövalyeler hayatlarını işlerine adamışlardı. Bazıları büyü sanatlarını ve güç vermeyi bile öğrendiler.
Yedinci yılın son gününde, hiç beklenmedik tuhaf bir şey oldu. El Moradın her yanına kırmızı bir yağmur yağdı. Uzaktan koyu bir yeşil sis perdesi gittikçe yaklaşıyordu. Bir uyarı yankılandı ve yıllardan sonra ilk defa herkes kaçmak için kapılara koştu ve ilk defa bu kadar korkmuşlardı.
Kral Manes, kendisini duyacak herhangi bir tanrı için yine dua ediyordu ve bu defa Cypher'ın görüntüsündeki Patos yanıt verdi.
Manes “Uzun yıllardır sürekli sana yalvarıyorum, neden şimdiye kadar bekledin?” diye bağırdı. “Gerek yoktu” diye cevap geldi. “Hergün insanlarım ölüyor bundan daha gerekli ne olabilirdi ki?” dedi Manes. Yine “Gerek yoktu” yanıtı geldi. Kral kurtarıcıya yalvarması gerektiğine karar vererek “ Senin gücün var, sadece kullanman yeterli biz senin alçakgönüllü hizmetkarlarınız. Tam şimdi bizi kurtarabilirsin” “Bugün hizmetçilerin akıbeti yok artık. Sonun yaklaştığı anda kendimi göstermek istedim. İsteseydim gururlandığım bu yıkımı sahip olduğum güçle ta başlangıcında durdurabilirdim.” Kral öfke ile doğrularak kılıcını sesin geldiği yöne doğrulttu ve haykırdı “ Sen bir tanrı olabilirsin Cypher ancak kolayca yıkıp geçemeyeceksin. Eğer bize yardım etmeyeceksen, sende bizimle aynı sona katlanacaksın.”. Fakat Patos çoktan gitmişti bile.
"Konsül üyelerinden birisi, alnından akan teri silerken “ Yapabileceğimiz bir şeyler olmalı diyordu”. Onun hemen yanındaki diğer bir üye esnemesini gizlemeye çalışıyordu. Vakit öğleden sonra olmuştu. Lordlar ve liderler Cypher’ın göründüğü gece yarısından bu yana tartışıyorlardı.
Bir Planisadian lordu ayağa kalkarak, yaklaşan koyu yeşil sisten kaçmak için yaptığı planı tekrarladı. Sisi keşfe gidenlerden hiçbiri dönmemişti ve ona göre koşulları yeniden değerlendirebilmek için öncelikle kaçıp uzaklaşmaları gerektiği idi. Sis hızla yaklaşıyordu ve herkesin kaçıp uzaklaşması günler alacaktı.
“Hayır, kalacağız ve direneceğiz, sonrada Cypher’ı öldüreceğiz böylece her şey yoluna girecek” diye gürledi elleri ile okunu okşamakta olan yan taraftaki Erenion lideri, “Yeterince kaçtık”.
Konsül gürültü ve yaygaraya boğuldu, daha önce de birçok uçuk öneriler getirenler olmuştu ancak böyle bir çözüm herkesi hayrete düşürmüştü.
Birisi haykırdı “Sen delimisin? Cyhper bir tanrı. “ “Gerekirse burada kalacağız ancak Cypher'a karşı savaşmayacağız”
Oda birden sessizliğe büründü. Kalmak ancak savaşmamak ? Sonra ne olacaktı ? Sadece ölüm ?
Kral Manes sükunetle konuştu “ Pianna Şövalyelerini çağırın”.
Bazıları Kralın aklını yitirdiğini düşündü, bazıları da aslında Cypher’ın kralla konuştuğuna inanmamaya başladı.
Pianna Şövalyeleri bütün popülerlikleri ile kale kapısının önüne doğru at sürdüler. İşte herkesi koruyacak efsanevi kahramanlar buradaydı. Yeni dizayn edilmiş zırhları ve parlak silahları içerisinde, eski kahramanlık kitaplarından canlanıp gelmiş gibi görünüyorlardı. Hiç kimse onların kaybedeceğini düşünmüyordu.
Yaklaşık ikiyüz güçlü asker, efsane haline gelen Camdan Abidenin bulunduğu yöne doğru Cypher'ı bulmak için at sürdüler. Önlerinde hiçbir rehber olmadan, insan yerleşimi kalmamış çılgın topraklarda at sürdüler. Ormanların içerlerinde önlerine çıkan her yaratığı öldürerek ilerlediler. İçlerinden tek bir tanesi bile kaçamadı. Gece karanlığında gelip zarar vermesinler diye uyku bile uyumadılar.Fakat bir gece aşırı bir yorgunluk dalgası hepsini kapladı ve derin bir uykuya daldılar.
Rüyalarında bir vadinin kenarındaki bir alanda bir sürü insan gördüler. Başlangıçta insanların görünüşleri mutlu gibi geldi ancak yanlarına yaklaştıkça o insanların yüzündeki umutsuzluğu, yorgun bakışları ve ruhlarındaki mutsuzluğu gördüler. Halbuki rüyalarındaki bölge gayet huzurlu ve abidenin camından yansıyan gökkuşağını yansıtan ışıklar sayesinde apaydınlıktı. Tan yeri ağarırken gerçekler ortaya çıktı, Cypher’ın ini de oradaydı ve bütün o insanlar ona tapmaya gelmemişlerdi, onun esiri olmuşlardı. Abide ise, onların bilincini yutan siyah bir taşa benziyordu. Yapıya yaklaşınca kendilerini insanlara bakarken hissettiklerinden daha kötü hissettiler ve birden bir kol uzanarak görüşlerini kapattı.
Rüya sona ermişti ancak gün doğana kadar yattıkları yerden kıpırdayamadılar.Gördükleri rüya yüzünden etkilenseler dahi, kararlarından en ufak bir eksilme olmadan ve kendilerini neyin beklediğini bilerek batıya doğru at sürmeye devam ettiler. Akıllarında ve kalplerindeki ayetten bir dua ile;
Uzun süre Unutulmuş Biz senin çocuklarınız Uzun süre Unutulmuş olsan dahi Bizi Terk etme
Daha önce hiç hissetmedikleri gibi bir şevkle rüzgar gibi batıya doğru at sürmeye devam ettiler. Günlerce hiç durmadan ilerlediler, ne onlar nede atları açlık veya yorgunluk hissetmediler. Gözleri bir işaret yakalayana kadar hiç durmadılar.
Elmas gibi ışıklar saçan Devasa bir Abide millerce ötede duruyordu. Daha önce gördükleri rüya bile onları böyle bir manzara ile karşılaşınca düştükleri hayrete hazırlamamıştı. Atlardan birinin kişneyerek bağırması, onları bu hayretten uyandırdı ve tekrar devam ettiler. Ertesi gün şafak vakti abideye ulaştılar ancak sanki önlerinde geçilemez bir bariyer vardı. Görünürde hiç bir şey yoktu ancak atlar görünmez bir çizgiden öteye gitmeyi reddediyorlardı. Binicileri aşağı inip çektikleri halde ilerlemeyi reddediyorlardı. Sonunda atları bırakarak ilerlemeye karar verdiler fakat onlar da ilerleyemediler. Öğlene kadar uğraşmalarına rağmen hiçbiri o görünmez engeli geçemedi fakat arazinin yapısı gittikçe değişiyordu.
Ağaçlar ve çimenler kapanan zarflar gibi göz önünde katlanarak yok olmaya başladılar, zemin birden kurudu ve ve toprakta çatlaklar oluşmaya başladı ve birden çatlaklardan birisi genişçe bir yarığa dönüşerek şövalyeleri içine çekti.
Birçoğu yaralandı, bazıları ise hayatını kaybetti fakat çoğu kurtuldu ve kurtulanlar kendilerini etrafında daha önce hiç karşılaşmadıkları türden yaratıkların çevirdiği büyük bir mağaranın ortasında buldular. Önlerindeki uzun ve kol yüksekliğindeki sarkıtların altında ise Cypher'ın ta kendisi duruyordu. Onu tanımıyorlardı ancak karşılaştıklarının kim olduğunu tahmin ediyorlardı.
Bir baş hareketi ile, Pianna şövalyeleri her yana saldırdılar. Güç veren büyücülerini, sihirbazlarını ve yaralıları ortalarına alacak gibi bir halka oluşturdular. Savaşçılar dövüş sanatında ustaydılar ve 7 yıl boyunca hayvanlara karşı verdikleri onlarca savaşta sadece bir kardeşlerini kaybetmişlerdi fakat savaş alanındaki sayıdan daha azdılar ve göründüğü kadarı ile düşmanları yorulmak bilmeyecekti.
Elliden daha az sayıya düştüklerinde, yaratıklar saldırmayı bıraktı ve geriye çekilerek Cypherin şövalyelere doğru ilerlemesine olanak sağladılar.
Şövalyeler Cypher'ın gerçek yüzünü ilk defa gördüler. Devasa yapısı dışında yaşlı bir adama benziyordu. Rivayetlerdeki gibi acımasız bir savaşçı görüntüsünden çok uzaktaydı.
”Hoşgeldiniz, Pianna Şövalyeleri, yorulmuş olmalısınız” diye alay ederek konuştu.
Şövalyeler cevap vermek yerine kılıçlarını sıkıca tutarak seçtikleri hedeflere doğru kaldırdılar ve dosdoğru üzerlerine saldırdılar. Sihirbazlar onlara ateş ve yıldırım ile eşlik etti ve bu saldırının ödülü olarak birkaç yüz yaratığı öldürdüler.
Cypher sadece yaratıklarının acımasızca öldürülüşünü seyretti.
Şövalyeler çoğu adamlarını kaybettiler ancak her şey sona ermişti. Tek bir yaratık bile ayakta kalmamıştı. Mağaranın zemininde, kendi kanlarından oluşan bir gölde yatıyorlardı. Hemen Cypher'ın etrafını çevirdiler.
Fakat bir tanrıyı basit büyüler ve fiziki güç ile yenmeyi düşünmek saf aptallık demekti. Cypher de bunu bildiği için sakin ve korkusuzdu.
Hali hazırda, arkadaşlarının cesetleri kıpırdamaya başlamıştı. Yakında tekrar ayağa kalkacaklardı fakat karşısındaki kişi arkadaşımı veya kardeşimi anlayamayacaktı.
İlk zombinin elleri kılıcı kavradığı anda, hayattaki şövalyelerin aklına birden o dua geldi. Sebebini bilmeden duayı haykırmaya başladılar
Biz senin çocuklarınız Uzun süre Unutulmuş olsa dahi Bizi Terk etme
Ölen arkadaşları dirilip ayağa kalktıkça ve silahlandıkça, Pianna şövalyeleri daha önce hiç hissetmedikleri bir korkuya kapıldılar, buna rağmen haykırmaya devam ettiler.
Biz senin çocuklarınız Uzun süre unutulmuş olsan dahi Bizi Terk etme
Gittikçe güçlenen haykırdıkları bu cümleler mağara boyunca ilerledi ve tarih öncesi duvarlarda yankılanarak sarkıtları titretti. Daha fazla ayet döküldü ağızlarından
Seninle birlikte olan yine biziz Sen bizi duyabilirsin Yalvarışlarımızı duy
Cypher onların bu dualarını önemsemeden alayla izlerken, mağaranın tavanı sarsılmaya başladı ve tavandaki granitler kahramanlarmızın üzerine döküldü, birden fazlası düşen granitlerin altında ezildi. Onlar halen devam ediyordu.
Bu bir son. Geri dönmek istiyoruz Bizi evimize ulaştır.
Şimsek gibi bir ışık cennetten fırladı. Logos, yaratıcı tanrı güçlü yayını çekti ve geçmişten bu güne söylenen uzun duaların verdiği enerji ile yüklü oku fırlattı. Ok yıldırım gibi bulutların arasından indi ve Cypher'ın omuzlarının üzerindeki mağaranın tavanını geçerek Cypher'a saplandı.
Logos kutsamış olmasaydı, okun parlaklığından hepsi kör olacaklardı. Cypher yani Patos artık yoktu. Sadece ölmeden önceki zayıf final çığlığı titredi mağaranın içinde.
Çok yumuşak, çok net ve sevgi dolu bir başka ses dedi ki..
"Evinize hoşgeldiniz" Bölüm III : Bir Kez Daha Diriliş Cypher'ın yokedilmesinden sonra yeşil sis kayboldu ve sağ dönen Pianna Şövalyeleri, El Moradlılar tarafından kapıda büyük kutlama ve sevinç gösterileri ile karşılandılar. Onların kahramanlık öyküleri, pınardan akan sular gibi El Moradın her tarafına yayıldı ve tapınaklarda Logos’un heykelleri yükseldi. İnsanlık yeniden başarılı oldu ve gelişti.
Zaman ilerledikçe tek bir kişi bile Cypher'ın yaptıklarını hatırlamaz oldu.Birçok kişi şehir duvarları dışına çıkarak yeni keşifler yaptı, insanlar mantar gibi çoğalarak yeni bölgelere yerleşti, El Moradın dışında bir çok köy, kasaba ve şehirler inşa edildi. Logos'un kutsadığı tarlalar ekildi ürünler biçildi.
Ancak barış El Morad için sonsuza kadar sürecek değildi.
Cpherin yokedilişinin üzerinden 20 yıl geçmişti ve El Morad insanlığın baş şehri olmuştu. Barış ve huzurun getirdiği başarılı ortam sayesinde güzel bulvarlar, muhteşem binalar ve karanlık dönemlerde hayatını kaybedenleri yaşatmak için, yenilenen ve genişletilen şehir surlarına isimleri yazıldı.
Şehir etrafındaki birçok köy ve kasabada yaşayan bir takım kişiler bu zenginlikten haksız kazanç elde etmek için eşkiyalığa ve saldırılara başladılar. Birçok konvoy saldırıya uğradı ancak Kral Manes halen yaşarken bunlar çok fazla değildi.
Kral Manesin uykusunda aniden ölümünden sonra yerine geçen oğlu Paul çok genç ve tecrübesizdi, ülkeyi güvenlik altında tutan Pianna Şövalyelerine kumanda etmekten acizdi ve o nedenle Konsülün lordlarının yetkilerini artırdı ancak lordların çerisinde ülkede daha çok söz sahibi olmak isteyenler vardı ve bunların bir kısmı baskınları yapan eşkiyalar ile işbirliği yaptılar. Bazıları vergilerin yükselmesine neden oldu ve bazıları da baskı yaparak orduyu dağıttılar.
Ülkenin kötü durumundan mutlu olmayan ve konsülün kararlarına karşı çıkan klan liderleri idam edildi. Kargaşa ve düzensizlik ülkenin her yanını kapladı. Konvoylar daha çok saldırıya uğradı, maskeli katiller her yerde insanları öldürmeye başladı ve kadınlar kocalarının, oğullarının yanında tecavüze uğradı.
El Moradın merkezinde kötülük yuvaları yapılanmaya başladı. Tüccarlar şehire giremez oldu, dükkanlar kapandı. İnsanlar günlük ihtiyaçlarını karşılayamaz oldular. Yerleşik halkın çoğunluğu evlerini ve eşyalarını geride bırakarak kaçtılar. Çiftçiler tarlalarını ekemediler. Ürünlerini toplayamadılar.Huzur ve barışın yerini çok kısa sürede kötülük ve kargaşa aldı ve birçok çeşitli hastalık baş gösterdi.
Bütün bu yıllar boyunca Paul ülkede neler olduğunu bilmeden, hizmetçileri ile sarayında yaşayarak geçirmişti. Her şeyin yolunda gittiğini zannediyordu. Konsülün ülkeyi iyi yönettiğini düşünüyor ve insanların arasına karışmaya gerek görmüyordu. Lordlar ona şehirde bir hastalık olduğunu ve doktorların tedavi ettiğini, Paul ün saraydan ayrılmasının tehlikeli olacağını söylemişlerdi.
Dignar, ülkesine sadık klan lideri, konsüle karşı geldiği için öldürülemsine karar verilen klan lideri, canlı kurtulan az sayıdaki klan savaşcısı ile El Moradın 2 günlük mesafesinde saklanmıştı ve ülkede yaşananları üzüntü ile takip ediyordu. “Kral Paul artık 19 yaşında neden bunları durdurmuyor, acaba o da onlarla birliktemi” diye düşündü ve bunu araştırmaya karar verdi. Eşkıya kılığına girerek bir gece El Morada girdi ve saraya ulaştı.
Paul'ün nerede olduğunu ararken, konsül üyesi lord Bero'nun söylediklerini dinledi “ Kralım konsül ülkeyi çok güzel yönetiyor, halk çok mutlu ancak pis taşralılardan tuhaf bir hastalık geldi, siz sarayda bir süre daha bulunun biz hastalık geçince size kutlama töreni yapacağız ve şenlikler düzenlenecek” .
Dignar bir süre daha gizlendi ve Bero gider gitmez krala koşarak önünde diz çöktü. “Kralım Bero yalan söylüyor. Sarayın duvarlarına çıkın ve El Moradı seyredin” dedi.
Paul bir merdiven yaptırarak sarayın duvarındaki surların üzerine çıktı ve gördüğü şey, pislik, yangın ve haydutların sarhoş naraları oldu.
Dignara “seni öldürtecektim ama gördüğüm manzara korkunç, ülkeme ne oldu, bu hangi şehir, sanki başka bir yer, burası El Moradmı” dedi. Sonra Dignarı kolundan tutarak gel bana herşeyi anlat” diye saraya götürdü.
Yaşlı klan lideri Manes'in ölümünden sonra yaşananları bir, bir anlattı. Paul başını ellerinin arasında tutarak ağlamaya başladı. Babasının sevgili şehri kaousun tam merkezi olmuştu. “Pianna Şövalyelerini yeniden göreve çağırın” dedi Dignar, “ben de klanımı ve bana uyan klanları toplayıp geleyim. Bütün umudumuz bu.”
Genç kral, yaşlı klan liderini doğru bularak söylediklerini yapmaya karar verdi.
Cypher'a karşı kazanılan zaferden sonra, kendilerine tahsis edilen arazide inşa edilmiş büyük kalenin içerisinde yaşayan Pianna Şövalyelerinin reisi Mutro idi. Kötülüğe karşı yapılan savaştan sonra geçen zamanda eski şövalyelerin hemen hepsi ölmüştü ve yaşlı Mutro reis seçilmişti. Dignarı tanıyordu, anlattıklarını dinledi ve şövalyelere doğru bağırdı. “Hepiniz ihtiyaç kalmayana veya ölene kadar , halkınıza hizmet etmek için hazır olun”. “Bu çağrıya kulak verecek misiniz?”. Şövalyelerden gürültülü bir onay bağırışı yükseldi. “O halde demirci ocakları yansın, zırhlarınızı parlatın, silahlarınızı bileyin ve yağlayın, atlarınızı ağıllarından çıkarın”
Şehrin merkezinden alevler ve dumanlar yükseliyordu. Cansız bedenlerden akan kanların keskin kokusu yüzünden atları zaptetmek zorlaşmıştı. Konsüle bağlı askerler ve haydutlar başlangıçta çok direnmişlerdi ancak hemen hepsi yanlış tarafta bulunduğunu anlamadan can vermişti. Az sayıdaki haydut canlı esir alınmış, Logos’u ululamak için yaptırılan anıtın dibinde toplanmıştı.
Dignar ve ona katılan üç klan lideri can verinceye kadar çarpışmışlardı ve Pianna şövalyelerinden geriye ise küçük bir gurup kurtulmuştu.
Paul, anıtın merdivenlerinin en üstündeki rahipler için yaptırılmış adak taşının üzerine çıkarak, karşısındaki manzaraya baktı. Çocukluğunun tertemiz yolları, balkonlarından çeşitli çiçekler sarkan, sokaklarında çocukların neşe ile oyunlar oynadığı, mutlu ve güler yüzlü insanlar ile dolu El Moradı şimdi harabeye dönmüştü. Yaşanan iç savaşta ölenlerin cesetlerinden yayılan koku halen duruyordu. Kendisini dinlemeye hazırlanan yorgun, bitkin insanların yüzlerinde büyük bir keder okunuyordu.
“El Moradın halkı” diye gür bir sesle başladı konuşmasına. “Bugün yıllar süren gaflet uykusundan uyanışımın ilk günü, sizi bu zalimlerin eline bırakmakla büyük bir hata etmişim” derken sol kolu ile anıtın yan tarafında, askerlerin arasında elleri ve ayaklarından zincirlenmiş konsül lordlarını işaret ediyordu. Devam etti “Ancak beni de kandırdılar. Zaten çocuktum bir şey anlamıyordum. Ülkemde her şey çok güzel sanıyordum. Bana hep öyle anlattılar. Beni bağışlayın, bundan sonra babamın yolunu takip edeceğime söz veriyorum. Logos şahidim olsun”. O ç****iz bitkin ve yorgun kalabalık sanki bir enerji dalgasının etkisine girmiş gibi canlandı ve yüzlerindeki bitkinlikten eser kalmadı, sevinçle haykırdılar “selam sana Kral, selam sana Logos”. Paul devam etti ve “bugünden itibaren vergileri düşürüyorum, artık tarlanızdaki ürünleri vergi diye vermeyeceksiniz. Evsizler El Morad surları dışında sahipsiz kalmış yerlerde kendilerine özgürce kulübeler inşa etsin, etrafını çevirsin, eksin biçsinler. Surların içerisinde evlerinden yerlerinden kovulanlar artık dönsün. Komşular el ele vererek evlerini tamir etsin. Sokakları, caddeleri temizlesin. Klanlar bir araya gelsinler ve ülkemizi haydutlardan, katillerden temizlesinler ve bugünden itibaren eski konsülleri görevlerinden aldım. Yerlerine sizin seçeceğiniz konsülleri koyacağım. Eski konsüller ülkemize ihanet ettikleri için en ağır şekilde cezalandırılacak.
”Ertesi sabah kent merkezi tertemizdi, Kraliyet sarayına giden yolun başlangıcında yükselen bir platform yapılmıştı ve 12 konsül üyesi boyunlarında “suçlu” yazan tabelalar ile cezalarının bedelini ödemeyi bekliyordu. Şövalyelerin liderinin el hareketi ile bir görevli platformun üzerine çıkarak konsül lordlarının suçlarını halka duyurdu. Cellatlar sıra ile lordları yere yatırarak başlarını kütüklerin üzerine yatırdılar. 12 balta aynı anda kalktı ve güneşin ışıklarını yansıtarak hızla indi. Böylelikle uzun yıllardır süren iç savaşın bittiği ilan edilmişti.
Paul’ü izleyen ve dinleyen sadece El Morad halkı değildi, Logos yüzünde bir tebessümle yarattığı insanların yeniden derlenip, toparlanmasından gayet hoşnuttu ancak oğulları ve kızlarının artık ilk yarattığı zamanki gibi saf ve temiz olamayacaklarını anlamıştı. Patos/Cypher’in uğursuz gölgeleri çocuklarının üzerinden asla yok olmayacaktı.
İnsan ırkı yaşanan kargaşadan sonra yeniden birleşti ve normal hayatlarına dönmeye başladı. Fakat Patos’un unutulmuş laneti insanlar üzerindeki tuhaf etkisini bir kez daha göstermeye başladı ancak bu defa sebep olacağı değişiklik önceki nesillerin hiç rastlamadığı türdendi Bölüm IV : Tuareklerin Efsanesi El Morada, altı gün altı gece gemi yolculuğu ve bir gün, bir gece at sürümü mesafede, Karus diye adlandırılan geniş çölleri, yüksek dağları ve sayısız mağaraları ile tanınan bölgenin kuzeyindeki yüz kişiden biraz daha fazla sivilin yaşadığı küçük Breth köyünde bir kısım çocukların kaos döneminde köyde konaklayan klanlardan ve askerlerden yakalandıkları hastalıktan dolayı vücutlarının çeşitli yerlerinde oluşan bozukluklar nerede ise bütün vücutlarını kaplamıştı. Köyün doktorları ve şifacıları bu hastalığa çare bulamıyorlardı ve gençlerde de bu hastalık görünmeye başlamıştı.
Hastalığın bulaştığı yerlerde deri sertleşiyor, yeşile yakın renge dönüşüyordu. Dişlerin ve kemiklerin yapısını da bozuyordu. Ağır hasta çocuklar, diğer çocuklar korkmasın diye evlerin mahzenlerinde, etraftaki mağaralarda tutuluyordu.
Hastalığı durduramayan köyün ileri gelen klan başkanı, El Morad’a giderek Konsülden yardım istemeye karar verdi. Köylüler bu haberi sevinçle karşıladılar ve çocuklarını kurtarması için Logos’a daha fazla adak adadılar.
Klan lideri konsül üyelerine konuyu açıkladığında, yaşlı bir konsül üyesi söze girerek ülkenin birçok yerinde bu hastalığın göründüğünü ancak henüz hekimlerin çare bulamadığını söyledi. Klan liderine köyüne dönmesini ve iyi haberi beklemesini tavsiye etti.
Paul yaşlı lord sarayına geldiği zaman onu karşılamak için acele etmedi. İç barış sağlandıktan sonra bir çok konu ile uğraşmıştı ve aradan geçen 2 yıl içerisinde artık o çevik ve kararlı Kral rehavete kapılmıştı. Bir çok konuyu danışmanlarına havale ediyordu. Gençliğin verdiği enerjiyi partiler, eğlenceler düzenleyip sabahlara kadar eğlenerek harcıyordu. Bir gece öncesinde de böyle bir davet sabaha kadar sürmüştü ve uykusundan uyandırıldığı çok önemli konuyu kendisine getirdikleri için de kızgındı.
Yaşlı konsül üyesi kendisini nerede ise azarlayan kralın tavrından mutsuz bir şekilde kaos döneminde baş gösteren fakat tedavi edilemediği için çoğalan hastalığı anlattı.
İnsanlık nesli bir kez daha tehdit altındaydı ancak bu tehdit silahların, zırhların yenemeyeceği türdendi.
Paul ülkesindeki insanların hastalığa yakalandıklarını iç savaş zamanında da duymuştu ancak bu konuda hiçbir şey yapmamıştı. Danışmanları birçok defa bunu dile getirmeye çalışmışlardı fakat o bunu basit bir hastalık diye düşünüyor ve hekimler çare bulur diyordu. Oysa şimdi duyduklarından korkmuştu. Ya bende hastalanırsam halkın arasına nasıl çıkarım. Nasıl davetler düzenlerim diye düşünmeye başlamıştı.
Kralın çağrısı üzerine danışmanlar toplandı ve fikir yürütmeye başladılar. Ülkenin dört bir yanındaki hekimleri ve rahipleri toplayarak bu hastalığa şifa bulunması için çalışmalarına karar verdiler.
Kralın sarayına bundan sonra hiç kimsenin giremeyeceğini, saraya girmesi gerekenlerin önce kontrolden geçirileceğini hastalık belirtisi taşıyanların derhal kovulacağını duyurdular.
Böylece aradan 4 yıl daha geçti.
Logos için yaptırılan yeni tapınaklar, hastalığa yakalananların adakları ile dolup taşıyordu. Hekimler ve Rahipler hiçbir başarı sağlayamamıştı. Kral artık sarayından hiç çıkmıyordu.
El Morad surlarının içerisinde hastalık her geçen gün artıyordu. Konsülün kararı ile hangi sebepten olursa olsun ölenler surların bitişiğinde yaptırılan büyük odun fırınlarına atılarak yakılıyordu.
Logos evlatlarına gelen bu bela nedeni ile kendisine yakaran binlerce rahibin çağrısını duyuyor ancak kendisinin de durduramadığı bu lanetli hastalık karşısında sessizce izlemekle yetiniyordu.
Ey Logos duy bizi. Evlatlarını terk etme Unutulmuşun lanetinden kurtar Sen bizimlesin biz seninle Hastalığa yakalananlara, sağlıklı olanlar tarafından yapılan saldırılar o kadar çoğalmıştı ki, hasta diye işaret edilen her insan diğerleri tarafından dövülüyor, işkence ediliyor, evlerinden, yuvalarından atılıyorlardı. Bu yüzden hastalığa yakalananlar yer altındaki büyük kanalizasyon kanallarına kaçıyor diğerlerinden kurtulmaya çalışıyorlardı.
Kargaşa artınca konsülün lord’ları bir araya gelerek karar aldılar. El Moradın içerisinde ve yakın köylerinde bu belaya yakalananlar, Karus bölgesine sürgün edildiler. Bölgenin arazisi çok büyüktü ve El Morad bölgesinden ayıran büyük Carnac denizi nedeni ile geriye dönmeleri çok zordu.
İnsanlık içerisinde bölünmenin başlangıcı.
Zorla evlerinden köylerinden ailelerinden koparılarak yollara sürülen yedi binden fazla genç ve çocuk, klan savaşçıları ve şövalyelerin alt tabaka askerleri gözetiminde 2 hafta yürütüldü. Hastalıktan ölen olmadı ancak zorlu yürüyüşe dayanamayan bir çoğu öldü.
Ey Logos duy bizi. Evlatlarını terk etme Unutulmuşun lanetinden kurtar Sen bizimlesin biz seninle
Karus bölgesine ulaştıklarında geriye üç yüzden azı sağ kalmıştı. Bu kıyım katiller ve haydutların hüküm sürdüğü kaos döneminde bile yaşanmamıştı.
Yıllardır bekledikleri “iyi haber” yerine, hastalığa yakalanmış ve çoğu ölmek üzere olan gençleri sevgi ile kabul eden Breth köyü sakinleri hastalığa yakalananların sadece dış görünüş formlarının değiştiğini biliyorlardı.
Başlangıçta mahzenlerde, mağaralarda gözlerden uzak tuttukları çocuklar evlerine döneli çok olmuştu. İnsan formundan hiçbir değişiklik kaybetmemiş yaşlılar ile, görünüşü değişmiş çocukları ve onların çocukları bir arada huzur ile değirmenlerine ekinlerini götürüyor, hayvanlarını otlatıyor, su başlarında keyifli sohbetler ediyorlardı.
Yeni gelen bu zavallı sürülmüşleri de aralarına aldılar. Hepimizi Logos yarattı diyordu köyün en bilgesi. Lanete uğratılmışları da.
Hastalığın iyileştirilmesi için yıllardır uğraşan hekimler ve şifacılar birçok ilaç geliştirmişti. Bunlar lanetli hastalığı yok etmemişti ancak hastaları güçlendirmiş, geliştirmişti. Bu güçlü nesil için tarlaları ekmek ve biçmek, yetiştirdikleri hayvanları idare etmek çok kolay oluyordu.
Zaman içerisinde birbirleri ile evlenen hastalığa uğramış gençlerin çocukları sokaklarda dolaşmaya başladığında Breth artık büyük bir kasabaydı.
Bu yeni nesil ırk anne ve babalarından daha güçlüydü. Aralarından bir kısmı, hayvancılık veya çiftçilik yapmak istemediklerinden, geniş Karus topraklarında avlanmaya, Patos’un meydana getirdiği yaratıkların soylarından kalanları avlamaya başladılar.
Karuslular bu savaşçı ırka Tuarekler demeye başladı.
Dövüşmekte çok büyük maharetler ve tecrübeler kazandılar. Büyüklerinin geleneklerinden gelme alışkanlıkla, küçük savaşçı grupları bir araya gelerek Klanlar oluşturdular. Sayıca küçük klanlar gözcülük yaparken, büyük klanlar birleşerek yaratıklara saldırıyor ve her defasında başarılı oluyorlardı.
Böylece Brethin dışında da yaratıkların saldırısından korkmadan yaşanabilecek bölgeler oluştu. Buralara aileler yerleşti Bellua ve Linate. Bu iki kasabanın arasında da Tuarek’lerin mola verdiği Roan Kamp.
Breth artık Karus bölgesinin merkez şehri olmuştu. Klan liderleri ve şehrin ileri gelenleri haftada bir toplanıyor, ortaklaşa kararlar alarak uyguluyorlardı.
Bir süre sonra bazıları denizin karşı yakasını merak ederek oraya geçmek istediklerinde, idareciler buna karşı çıktılar. Karşı yakadaki eski akrabalarının onlara yaptıkları bir çoğu tarafından hatırlanıyordu ancak gençler inatçılıkla ısrar ediyorlardı. Bunun üzerine yöneticiler toplandı. Bir konsey oluşturdular ve karşı yakaya giderek eski bağlarını yeniden canlandırmak istediler.
Yirmi kişilik heyet El Morad bölgesine geldiklerinde karşılaştıkları köylüler çığlıklar atarak kaçtı. Askerler ve savaşçılar geldi. İnsana benzeyen bu yeşil derili, iri yarı ve güçlü yaratıklardan daha önce hiç görmemişlerdi.
Görevler:
Love Agent Moradonda, Veronica'nın yanındaki Love Agent'a gidiyoruz. Görev kağıdımızı yani Aşk Mektubumuzu alıyoruz. Piana da Warrior Master Sakaky'nin yanında duran Royal Guard a veriyoruz. O da bize 50k coins veriyor.
Royal Chief / Tyon Meat once sizden 1 tyon meat istiyor verince size BBQ(barbeque)item veriyo bunu lunar gate guard a gotur diyor(1886,215diyor sakın koordinatı aramayın cunku tam tersi 215,1886) hemen pianadan >asga>raiba>runar gate yapıyorsunuz map i acıyorsunuz acık mavi tona dogru kosup veriyorsunuz siz 5k xp veriyor bu guard'dan hemen orada bi gorev alabiliyorsunuz size ring veriyor bunu eslant gate women a gotur diyor (710,187 koordinant dogrudur) veriyorsunuz 500k coins odulunuz.
Telegram from the royal guard El Morad Castle'da Warrior Master Sakaky(Kanatlı Yaratık)'nin yanında duran Royal guard'a gidiyoruz ve görev kağıdı olan Telegram'ı alıyoruz.
Ben asasin'im benden bunu, master görevimi yaptığım yere, yani asgada'ki secret Clerence'e götürmemi istiyor. Diğer kişilerde farklı olabilir. Bunu teslim ettiğim zaman ya Training Bow yada Training Knife veriyor bana, seçenek bana kalmış... Diğerlerinde neler verdiğini bilemeyeceğim...
Abyss Blesing Abyss'nin 19. katında bulunan Fallen Angelleri kesiyoruz. Amacımız Abys Blesing adındaki itemi elde etmek. İtemi elde ettiğimiz zaman, El Morad Castle'da Priest Minerva'ya götürüyoruz ve bize 10m exp. veriyor.
Asga Fruit Cardinal/Scolar kesiyoruz ve bunlardan 5 adet Asga Fruit adındaki itmei düşürüyoruz. Bunu Asgada Secret Celerence Agent'a veriyoruz. 100k para alıyoruz.
Invasion invasion yaptiginizda (karşı ırk ın kalesini bastığınızda) lich kesiyorsunuz. 10-20 taneden dusuyor. "el morad symbol" veya "karus symbol/elmorad symbol". yalniz arkadasima toplayayim yada toplar satayim demeyin cunku trade edilemiyor ve satilamiyor. karus icin arch mage drake (linate/raiba) ve 10m exp kazanıyosunuz.
Wormları öldürerek 5 adet Silk Bundle topluyor ve bunları Moradon'da Proconsul(304,354)'e veriyorsunuz. O da size ucuzundan bir silah ve Hp veya Mp potion veriyor
Level 1-10 Arası : Issac's Request
Moradon'da Isaac'e (315.342) gidiyorsunuz. Size görevinizi veriyor. Başardığınızda bir kaç potion ve exp. Point alıyorsunuz.
Level 1-10 Arası : Bandicoot Extermination
Moradondaki Bandicoot'ları keserek 5 adet Teeth of Bandicoot toplayıp bunları Moradon'daki Captain Kunabarl'a(460,300) veriyorsunuz o da size 200 exp. Veriyor
Level 10 Görevi : Specialty Skills
Captain Kunabarl'a(460,300) gidiyorsunuz ve charınızın skill'lerini açtırıyorsunuz. Bu işlem için Kunabarl sizden 3000 coins alıyor.
Level 15-35 Arası : Silan Quest
Önce Moradon'da proconsul'e gidiyorsunuz ve Silan Quest'i dinliyorsunuz. Artıkdan 5 Silan bones, 5 Iron Bar ve 50,000 coin toplayıp proconsul'e veriyorsunuz. O da size Silan Armor set yapıp veriyor. Iron Bar'ları Bulcan'lardan toplayabiliyorsunuz.
Level 20-40 Arası : Gem of Bravery
Captain Kunabarl'a gidiyorsunuz. Gem of Bravery'i seçiyorsunuz. Sizi "Blood Don"; ların olduğu bir yere gönderiyor. Blood Don'lar Smilodon familyasından bir yaratık. Bu arkadaşları kesiyorsunuz. 10 adet Gem of Bravery topluyorsunuz. Sonra Kunabarl amcaya onları verince 52,000 exp alıyorsunuz.
Level 20-30 Arası : Relic Searcher
Moradon'da Nashira'ya (280,400) gidiyorsunuz. Konuşmaya başlıyorsunuz. Size Moradon'daki Priest Veronica'dan Scroll Of Seal getirip getirmediğinizi soruyor. Sizde "getirmedim"; diyorsunuz. Hemen bir koşu Veronica'ya (400,370) koşuyorsunuz. Scroll of Seal'ı Veronicadan alıp Nashira'ya veriyorsunuz. O da size ödül olarak 100,000 Coin ve Opal veriyor.
Level 20-30 Arası : Guard Trainee of Moradon
Moradon'daki Guard Trainee (460,180) isimli arkadaşın başının altından çıkan bir questtir. Bu arkadaşın güvenini kazanmak için 3 Bulture horn veriyoruz. O da bize ödül olarak 5,000 exp. ve potion veriyor.
Level 20-30 Arası : Trader Kim
Trader Kim(350,320) isimli arkadaşa herhangi sayıda Bulture Horn, Fang of Wolfman ve Ork Talisman veriyoruz. O da bize 3,000 exp. Upgrade Scroll ve coin veriyor... Bir Upgrade Scroll'un Charon'da 240,000 Coins'e satıldığını düşünürsek fena bir quest değil...
Level 20-30 Arası : Veronica in Shrine of Life
Priest Veronica'ya gidiyoruz. Bize "Nashira'dan Zignon's Will al ve bana getir"; diyor. Nashira'dan bunu alıp Veronica'ya veriyoruz. O da bize 10 Water of Grace, 10 Potion of Sagacity ve 3,000 exp. veriyor.
Level 20-30 Arası : Guard Patrick
Moradon'da Guard Patrick'e (445,280) gidiyoruz. Görevi bitirince 5,000 exp ve potion alıyoruz.
Level 30-50 Arası : Reconnaissance Report
Nation'unuzun Captain'ine gidiyorsunuz (Karus : Captain Fargo (345,1700) El Morad : Captain Falkwine (1705,330)) ve reconnaisance report'un ne olduğunu dinliyorsunuz. Captain'den Recconnaissance Order'i alıyorsunuz ve scout'a götürüyorsunuz. (Karus için 1880,1240; El Morad için 110,410) Buradaki arkadaştan Reconnaissance Report alıyoruz. İşte asıl olay bundan sonra başlıyor. 5 Reconnaissance Map'i diğer scout'ları keserek onlardan almak için kısa bir keşfe çıkıyoruz. Scoutları bulup keserek 5 Reconnaissance Map topladıktan sonra bunları Captain'e götürüyoruz. O da bize 368,000 exp. veriyor.
Captain Kunabarl'a gidiyorsunuz. Sizi goblinlerin olduğu arenaya ışınlıyor. Burada öldürdüğünüz her goblin size 5,000 exp. kazandırıyor. Öldüğünüzde %5 exp. kaybediyorsunuz. Ölerek level düşerseniz merak etmeyin. Göreve level 41 olana kadar devam edebiliyorsunuz. Level 41 olduğunuzda öldürdüğünüz goblinler size exp vermiyor. Level 39 veya daha aşşağıya düştüğünüzde arenadan çıkarsanız tekrar arenaya girmek için level 40 olmanız gerekiyor. Level 40 dahilindeyken bu arenaya dilediğiniz kadar girip çıkabilirsiniz.
Level 50-65 Arası: Guardians of 7 Keys
Nation'unuzun Captain'ine gidiyorsunuz (Karus : Captain Fargo (345,1700) El Morad : Captain Falkwine (1705,330)) Sizden 7 adet Key Guardian'ı sırasıyla gezmenizi ve onlardan anahtaarları toplayıp kendisine getirmenizi isteyecek.
=============================cevaplar============= =========== kısa cevplar: 1 1 2 2 1 2 2 1. Cyphers Power = Power to make things dissapear 2. Patos = God of Transformation 3. Contents of Box = Cyphers Head 4. Son of El Morad's Emperor = Zignon 5. Did Logos create Humans? = No 6. Who was born first? = Logos 7. Which Mountain did they cross? = Iskanz Mountain ================================================== ============== 1st key Sentinel of the key Elmorad: ====== 1313,520 elmorad kalesinin yanında 670,189 eslant gate 1675,1007 smildonların yanı 962,353 eslant gate in sağında Karus: ==== Recon (941.1661) GraveYard (1033.1386) Eslant Gate (1374.1847) Tyon farm (389.1174) ================================================== ============== 2nd Key Watcher of the key Elmorad: ====== 1631,1042 smildonların yanı 1125,1805 kalluga gate 954,1357 raon camp ve kalluga valleynin arasındaki kule Karus: ==== Tyon farm (389.1174) Trolls (1282.316) Lamias (801.530) Raon House (933.973) ================================================== ============== 3rd Key Protector of the key Elmorad: ====== 1773,1161 saber toothların yanı 1110,865 dts ash skeletonların mekanının girişi 1105,681 mezarlıkta nameless warriorun yanında 340,1670 raiba Karus: ==== Linate-South (1680.611) UrukTrons (1543.332)(1585.281) Harpies (1682.1240) PumpkinFarm (1508.1598) ================================================== ============== 4th key Ranger of the Key Elmorad: ====== 1666,892 farmer ın yanında tyon çiftliğinde 605,1230 deruvishlerin mekanı 1603,539 el morad kalesinin yanında 950,380 eslant gate Karus: ==== Bellua (386.692) Kalluga Gate (953.168) DTS (826.677) Hell Hounds (216.492) ================================================== ============== 5th key Patroller of the Key Elmorad: ====== 1231,549 scorpion mekanı 305,1252 raiba nın içinde 1606,994 smilodonların mekanındaki kulede 560.825 raiba harpy mekanı Karus: ==== Haungas (1343.1352) Apes (307.1272) Deruvishes (1527.902) Linate (1735.833) ================================================== ============== 6th key Recon of the Key Elmorad: ====== 1660,1330 asga nın içinde 1737,1543 goblin köyünün yanında 1100.1800 kalluga valley Karus: ==== Linate-South (1676.603) Goblins (377.215) UrukTrons (1543.332)(1585.281) Treants (1071.336) ================================================== ============== 7th key Keeper of the Key Elmorad: ====== 317,1683 raiba nın yanında 1592,410 el morad kalesinde teleport gate in yanında 657,674 raon camp 1895.710 ape mekanı Karus: ==== DKs (1080.992) GrayOozy farm (699.1042) Scorpions (732.1356) Level 54 Görevi : Thorn Magic (Mageler için)
Arch Mage Drake ile Thorn Magic Quest hakkında konuşuyoruz. Bize 5,000,000 ve Goblin Armor setimizin olup olmadığını soruyor. "Var"; dersek "aferim sana. Sen onları bana ver bende sana Thorn Magic Skill"; vereyim diyor. Bizde kabul ve teşekkür edip oradan ayrılıyoruz...
Level 57 Görevi : Impact Magic (Mageler için)
Arch Mage Drake ile Impact Magic Quest hakkında konuşuyoruz. Bize 5,000,000 ve Goblin Armor setimizin olup olmadığını soruyor. "Var"; dersek "aferim sana. Sen onları bana ver bende sana Impact Magic Skill"; vereyim diyor. Bizde kabul ve teşekkür edip oradan ayrılıyoruz...
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill (Warrior'lar için) Lobo Pendant, Lupus Pendant, Lycaon Pendant, 10 Crystal, 10 Opal, 10 Crude Sapphire alıyor ve Warrior Master Skaky'e veriyorsunuz. O da sizi master yapıyor. (Warrior master skaky Breth'de 270,1655, Piana'da 1700,380)
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill (Rogue'ler için)
Tail of Shaula, Tail of Lesath, 10 Blood of Glyptodont, Fang of Bakirra, 10 Crystal, 10 Opal ve 10 Crude sapphire topluyor ve bunları Secret Aget Clarance'ye veriyorsunuz. (Karus için Bellua Village, El Morad için Asga) O'da sizi master yapıyor...
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill ( Mage'ler için)
Kekuri Ring, 50 Gavolt Wings, Cursed Bone, Feather of Harpy Queen, 10 Blood of Glyptodont, 10 Crystal, 10 Opal ve 10 Crude Sapphire toplayıp bunları Arch Mage Drake'ye veriyorsunuz. (Karus için Linate, El Morad için Raiba) O da sizi master yapıyor...
Level 60 Görevi : Master Specialty Skill (Priest'ler için)
Holy Water of temple, 10 Crystal, 10 Opal, 10 Crude Sapphire ve 10,000,000 coins'i Priest Minerva'ya veriyorsunuz. O da sizi master yapıyor...
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Warrior'lar için)
Feather of Harpy, 30 Sapphire ve 5,000,000 Coin'i Warrior Master Skaky'e veriyorsunuz. O da size Scream Scroll veriyor.
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Rogue'ler için)
Kekury Ring, 30 Crystal ve 5,000,000 Coin'i Secret Agent Clarance'ye veriyorsunuz ve o da size Magic Shield Scroll veriyor
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Mage'ler için)
3 Blessed Enchant Scroll (STR), 3 Blessed Enchant Scroll (HP), 3 Blessed Enchant Scroll (INT), 3 Blessed Enchant Scroll (MAGIC) ve 5,000,000 Coin'i Arch Mage Drake'ye veriyorsunuz. O da size Absolute Power Scroll veriyor.
Level 62 Görevi : Master Skill Quest (Priest'ler için)
100 Zombie Eyes, 30 Opals ve 5,000,000 Coin'i Priest Minerva'ya veriyorsunuz. O da size Judgement Scroll veriyor.
Level 15-60 Arası : Goblin Armor
Moradon'da Proconsul ile konuşuyoruz. Bizden Goblin materyalleri istiyor. "Git goblin kes ve bana her goblin parçasından 5 adet getir ve işçilik paramı ver. Bende sana goblin hediye edeyim"; diyor. İşçilik parası şu şekilde : Top : 100,000 Coins Pad : 80,000 Coins Helmet : 50,000 Coins Gauntlet : 40,000 Coins Boots : 30,000 Coins. Goblin parçalarını topluyor ve işçilik parasıyla birlikte proconsul abiye veriyoruz. O da bize yukarıda saydığım goblin parçalarından veriyor.
Level 40 - 65 Arası : Armor of Destruction
Bulcanları öldürüp Iron Bar ve Hell Hound'ları(El Morad:1870,106) Karus:200,570) öldürüp Talisman of Destruction alıyoruz. Bunları 500,000 coin ile birlikte Procunsul'e veriyoruz.O da bizim için Armor of Destruction yapıyor. Ne için, ne gerekli? : Armor of Destruction : 7 Talisman of Destruction, 15 Iron Bar Pad of Destruction : 5 Talisman of Destruction, 12 Iron Bar Helmet of Destruction : 4 Talisman of Destruction, 9 Iron Bar Gauntlet of Destruction : 3 Talisman of Destruction, 6 Iron Bar Boot of Destruction : 3 Talisman of Destruction, 3 Iron Bar
Level 30-65 Arası : Talia Skin
5 Talisman of Talia ve Pauldron of Destruction için Crystal alıyoruz. Talisman of Talia'ları Haunga'lardan bulabiliriz. (El Morad : 1960,1930, Karus : 950,150) Talia Skins'in güçlü defans özelliği ve damagesi vardır. Ancak repair edilemez. Ayrıca yaratıklar için kullanılamaz.
Level 1 - 20 Arası : Armor Upgrade
Vendor'lardan Upgrade Armor ve Low Quality Jewel alıp bunları Proconsul'e veriyoruz. O da bize +4 Armor ve 1,000 Coin veriyor...
Abyess Hakkında Her şey:
ABYSS Nedir?
Abyss, Abyss Delos denilen kalenin kısaltılmışıdır. Çoğu zamanda ABYSS Gem yerine yine Abyss dendiği de görülür. Bu Kaldede ABYSS Gem denen özel taş ve başka yerlerde çıkmayan özel eşyalar çıkmaktadır. Ayrıca ABYSS deki yaratıklar diğer yerlerdekine nazaran daha fazla para düşürürler. Genelde parasız kalan arkadaşların para kasmak için gittikleri yerdir. LVL30 öncesi gidemezsiniz.
ABYSS'e Nasıl gidilir?
Oynadığınız Serverin 1 nolu serverina girin ve Moradona gidin. Orc iseniz Orc TP Gate, Human iseniz Human TP Gate gidin ve DELOS seçin. Doğduğunuz karşinizda 3 tane büyük kapı göreceksiniz. Ortadaki kapıdan çıkın ve çöle doğru dimdik gidin. Çölü geçtiğiniz karşınız büyük bir kale göreceksiniz. Büyük bir kapısı vede surlarinda dalgalanan bayraklari vardir. Bu bayraklar genelde o serverin en güçlü klanın sembolüdür. Çölü geçip bu kalye ulaştiğiniz büyük giriş kapısından girin vede soladaki 2. kapıdan da geçip yine sol tarafta bulunana merdivenlerden çıkıp Sundires'i arkanızda bırakıp o ufak dar yoldan ilerleyin. Karşinizda uzun büyük mavi bir kapı çıkacak onada Sağ tıklayıp Abys Delosaz seçin. Artık ABYSS desiniz...
ABYSS ilk geldiğiniz yer 1. Kattir. Ufak aslan heykilne sağ tıklayıp bir alt kata ine bilirsiniz. Çünkü ABYSS yerin altina doğru inen bir mahsendir. Birisi size "3. Kata çık" derse bu 3 kat aşağıya inin demektir. Katlar hakkında detaylı biligi aşağıda verdim.
ABYSS de karşi ırktan birisi size saldirip sizi öldüre bilir. Öldüğünüzde Exp yada NP kaybetmezsniz, vede Parada kaybetmezsiniz, sizi öldürende ne NP ne Exp nede para kazanır. Yani ABYSS de karşi irka dalmak çoğu zaman gereksiz bir şeydir ve fazla güçlü değilseniz kötü sonuçla biter (Siz karşi irktan birine daldğinizda genelde o kattaki tüm karşi irktan adamlar size dalar).
ABYSS de Hangi Yaratik Ne Düsürür?
Normal Abyss:
Cave Leech (1-3)(HP lvl20) - Abyss Gem, Dungeon Key, Green Pearl
Flame Rock (13)(HP16615 lvl100) - Abyss Fire, High lvl items
Servant of Isiloon (14-15)(HP33999 lvl130) - BILINMIYOR!!! Servant Köle, Hizmetçi demektir yani bunlar Isiloon'un hizmetçileri. Bir tanesi yanından gecerken bana 1500 vurdu (DarkStone Golem bana 1000 vuruyor gerisini siz hesap edin).
Isiloon (15)(HP1300015 lvl170) - Iron Belt, Iron Necklace ve her türlü High lvl items. Bu yaratık çok güçlüdür. Yakında 900AC li adama 4000+ vurabilir. Uzaktan ise 500+ civari vurmaktadir. Çok sağlam 3 parti ile BELKI kesebilirsiniz.
Genel olarak Abyss de her yaratigin +9 Taki ve Özel Para düsürme olasiligi vardir. Fakat yapilan denemeler de Burning Skel, Phantom ve Ghost Warrior'larin daha fazla +9 Taki düsürdügü tesbit edilmistir.
Fallan Angel aslinda çok kötü item verir. ****ar, Shell Glove, Abyss Blessing ve High level item düsürdügünü gördüm ama bu yaratigin esya düsürme yüzdesi kalibina göre çok düsüktür. lvl 60+ Melee Char ve lvl 60 debuffer/Healer Priest ile seri sekilde öldürelebilir. Tabi Meleede en az 600+ AC, debufferinda Massive, Paracite, Torment atmasi gereklidir. Bu ikili ile yaratik size 300-400 arasi ancak vurur. Ama yaratigin asiri agresif oldugunu uzaginda dinlenirken bile size durduk yere saldirabilecegini unutmayin.
Son kattaki Blessed Scrol Saticisinin sabit fiyatlari; BUS (Blessed Upgrade Scroll) 2.4M, BES DEX/MP/HP/STR/INT/Reduce (Blessed DEX/HP/MP vs.) 1.2M, BES Elematel 3.6M.
Son katta cikmanin en kolay yöntemi; Normalde ara kattan sonra her 2 katta bir üst kata cikarken sizden Dengeon Key ister vede inventorynizdeki bu anahtarlari komple alir. Yani üstünüzde tek slotta duran tüm anahatarlari alir. Normalde sizin her anahtar istediginde o kattaki yaratiklaran bir kacini kesip Dengeon Key bulmaniz gerekir ki bu üst katlara ciktikca cok zorlasir. Ama siz merchant kurmus bir arkadasinizdan anahtarlari TEK TEK alip her anahtarin inventorynizde 1 kare yer tutmasini saglarsaniz, sizden anahatar istenip alindigin sadece 1 kardeki anahatar alinacagindan hizlica en üst kata cikabilirsiniz (Bu özelik USKO 1,306 yamasi ile düzeltilmiştir. Artik bu şekilde üst kata çikamazsiniz).
ABYYS de Ne Nedir?
+9 Taki : +9 STR, HP MP, DEX, INT veren Kupe, Kolye, Kemer.
Key of Hell : Abyss Hell'e gecmek icin gereken anahtar.
Green Pearl : 20 saniyede toplam 750 HP veren yeşil kürecik.
Sweeping Potions : Magelerin vurus gücünü %30 (PKda da calisir ama sadece 30 etki eder) artiran özel bir item.
Magic Hammer : Esyanizi tamir etmeye yarar. APOS partilerinde sikca Sundries gitmenize gerek kalmaz.
Transformation Scroll : Ünlü degisim Scrolu. Sizi leveliniza göre değişik yaratıklara çevirir.
Abyss holy water : HPnizi belli bir oran olarak dolduran özel HP potu. HPsi 4000, 5000 gibi olan karakterlerde çok ise yarar (%50 olani süperdir) .
Abyss Blessing : 10Milyon Exp kazandiran görev itemidir. Ayrıca 3000 Heal, 3600 Restore verir. DUPE yapip kazanıza XXX tane korsanız CZde sizi yıkan olmaz.
Abyss Eye : Görünmez düsmanlarinizi görmenizi saglayan, bir nevi "cat eyes" büyüsü veren item.
Abyss Lullaby : Çevrenizdeki yaratıkları uyutmaya yarayan özel item.
Özel Para : Sundries de gördügümüz, Bronze Coins, Gold Coins, Silver BAR, ****AR gibi saglam para demek olan itemler.
Medium lvl items : Chitin, Crimson, Durandal, Viper Staff, Cleaver, ironx (iron Crossbow) gibi orta sinif degerli esyalar.
High lvl items : Shard, Mirag Dagger, Raptor, iron Bow, Mirage Sword, Elixir Staff gibi üst sinif degerli esyalar
Karakter Yapılandırma Rehberi:
WARRIOR kabaca warriorlar oyundaki en fazla defansa resistance ve HP ye sahip karakterlerdir.atakları gayet kuvetli olmakla beraber seridir de.çünkü skillerinin dolma süresi nerdeyse yoktur. Master öncesi Tank warrior ben master olmadan önce hiç yatmak xp kaybetmek istemiorum diyenler için biraz maliyetli(reskill ve restat parası) olmakla beraber tank warrior birebir.tank warrior yapmak için stat puanlarınızı öncelikle chitin giyebilecek kadar STR ye vermelisiniz geri kalan bütün stat puanlarının hepsi HP ye gidecek.ortalama bir hesap yaparsak +6 chitin set için 170 str yeterlidir.geri kalan stat puanlarını hp ye verirseniz canavar gibi bir tank warrior olursunuz.skill dağılımı ise tamamen size kalmış.param var ilerde reskill yaparım diosanız skillerde full defence gidin derim.yok ben o kadar para harcıyamam diosanız warriorun genel skill dağılımını kullanın.yani 45 defence gerisi atak.ne giyer bu tank warrior ne yapar ne eder.tank warriorların üzerlerine +6 HP chitin set ile HP bonuslu kalkan(en az +6 plate shield) ve HP bonuslu bir silah(atağı önemli deil 7-9 HP bonusu olsun yeter veya paranız varsa giantic axe alın) almalıdır.bu şekilde gelişmiş bir warriorun lvl 50+ da undying buffla yaklaşık 5000 HP si olur.tank warriorun dezavantajı solo takılamaz ama 5000+ HP ilede tank yapamayacağınız hiçbir şey yok. Normal warrior normal warrior tipi çoğu kullanıcının tercih ettiği tiptir.statlarını 94 HP gerisi STR şeklinde dağıtırlar.skillerde ise provoker olabilmek için 45 defence gerisi atack skilline verirler.üzerlerine 2 çeşit set hazırlarlar.birisi full HP set dieri full STR set.full HP set harpy partiler için full STR set ise solo takıldıklarında veya yüksek atak vermeleri gerektiğinde kullanırlar. Berserk/Passion warrior pek tercih edilen bir warrior türü deildir.berserk/passion altındaki skiller bence gayet saçma olup gereksizdir.merak edenler için berserk/passion ın lvl 60 skill i olan quake provoke a benzer ama etrafındakilere 100-150 arası damage vurur. Master sonrası bir çok warrior skillerde lvl 60 a kadar provoker olur 60 dan sonra sworddancing i açmak için reskill yapar.ama reskill yapmadan lvl 62 ye kadar gidip sworddancing i lvl 62 de açanlarda vardır.çünkü provoke warriorların 60 tan sonra lvl kasmaları için gerekli tek skilldir.(lvl 63 de de scream skillini) -------------------------------------------------------------------------------------------------------- ROGUE Assasin roguelar assasin olmak için skill pointlerinin 55ini assasine gerisini de explore a verirler.bir anda çok yüksek damage vermek için assasin karakteri birebirdir.ama skillerini dolma süresi bayaa uzundur(bazı skillerinin dolması 1 dakikayı bulur vampiric touch gibi..) ve assasinken kullanıcak skilliniz kalmazsa apışıp kalırsınız . Normal assasin normal assasinler çoğu kullanıcının tercih ettiği tiptir.stat dağılımında 94 hp gerisini de dex e verirler.böylelikle chitin armor giyebilirler.assasin karakterinin asıl mantığı yüksek hasar olduğu için üzerlerine full dex bonus almaları gerekir. Fullplate assasin fullplate assasin olmak için açıkçası oyunu bilmek gerekir başka bir deyişle fullplate assasin profesyönel oyuncuların tercihidir.stat dağılımları sadece full plate giydikleri için 82 Hp gerisi dex olarak dağılır.ki bu da onlara normal assasinlere oranla 12 dex bonus verir.dezavantajı defansından ödün vermesidir ama avantajları armorlarının ucuz olması ve normal assasinlere oranla daha fazla damage vurmalarıdır. Plate assasin plate assasin aslında bana göre assasinin tam karşılığıdır.çünkü çok defansları normalden düşük olduğu için tam bir assasin gibi sürekli saklamalı ve akıllıca hareket etmelidirler.stat dağılımında full dex e verirler daha sonra artanları HP.plate assasin olmanın asıl amacı maximum dex stat puanını erken lvllerde(lvl60) almaktır.[255 dex(bir stat a verebileceğiniz en fazla puan 255dir.)].dezavantajı defansları normal bir assasinden çok daha düşüktür.avantajları gayet yüksek hasar verebilirler ve armorları ucuzdur. Archer skill dağılımları 60 a kadar archer gerisi explore olacak şekilde dağılmalıdır. archerlarda assasinler gibi daha fazla dex almak için armordan fedakarlık yapabilirler. -------------------------------------------------------------------------------------------------------- MAGE mageler oyundaki en düşük defansa sahip olan karakterlerdir.ama bu açıklarını uzun mesafeli atakları ve en önemlisi alan atakları(AOE=area of effect) ile kapatırlar. pet mage ben hem atağımın hemde defansımın dengeli olmasını istiyorum diyorsanız pet mage olmanızı öneririm.pet mage olmak için 160 INT gerisini MP ye vereceksiniz.ne giyer bu pet mage master olana kadar crimson+6/HP sizi idare eder.ondan sonra yavaş yavaş complete armora geçersiniz. fire mage fire mageler glacier ve lightining magelere oranla daha fazla hasar verirler.ikincil skillerini glacier seçerlerse birçok yaratığı solo yapabilirler.fire mage olmak için skillerde lvliniz kadar fire a gerisini ikincil skillinize vermelisiniz. glacier mage glacier mageler fire magelere oranla daha az vururlar ama her skillerinde yavaşlatma özelliğine sahiptirler.genelde harpy partylerde dier magelere oranla daha çok aranırlar.ayrıca yavaşlatma özellikleri CZde de çok işe yarar ikincil skillerini light seçerlerse tam bir pk mage olurlar.parti içinde stun ve slow özellileri ile daha kolay adam kesebilmeyi sağlarlar.glacier mage olmak için lvliniz kadar glacier skiline gerisini ise istediğiniz ikincil skille vermelisiniz. light mage light magelerde fire magelere oranla daha az damage verirler ama stun özellikleri bu açıklarını kapatır.ikincil skillerini glacier seçmeleri akıllıcadır.böylece hem solo xp takılabilirler hem de cz de mükemmel bir parti içi pk adamı olurlar.lightining mage olmak için lvliniz kadar light skiline gerisini ikincil skile vermelisiniz. paper mage geldik en çok merak edilen mage tipine.nedir bu paper mage ne işe yarar yenir mi içilir mi?papermage kabaca daha fazla atak verebilmek için defansından ödün veren mage tipidir.herkes papermagelerin normal magelere oranla çok az defansı olduğunu sanır ama öyle dağlar kadar fark yoktur.full complete giymiş bir mage in defansı 300-450 arası iken papermagein defansı 200-400 arası deişir.(üzerlerindeki itemlere bağlı olarak benim şahsen üzerimde buffsız 380 defansım var)ne giyer bu papermage?proncosuldan 1 cursed upgrade scrolla +4 e kadar upgrade edilebilen en düşük defanslı itemleri giyer.üzerlerinde en az +6/HP set olursa iyi olur.staff olaraksa en az bir +6/48 wizard iş görür.lycaon staff ise papermageler için en mükemmel stafftır.ayrıca papermageler talia skin giyerek defanslarını arttırabilirler.(talia skin int istemez)papermage için birincil skilinizi fire seçmelisiniz.ikincil skili ice seçerseniz birçok yaratığı solo kesebilirsiniz.lightining seçerseniz pvp de çok işinize yarar. battle mage çoğunuzun bilmediği belkide ilk defa duyduğu bir mage tipidir.size untouchable ustanızdan bir kıyak olarak da düşünebilirsiniz .battle mage kısaca papermagein bir deişik versiyonudur.öncelikle söylemeliyim battlemage biraz tuzludur.çünkü bir papermagein battle mage olması için gereken birkaç uniqe item vardır.tooth sword(tek elli +1 de 34 atk 30 flame damage) chitin shield veya scorpion shield.battle mage in stat dağılımı.92str gerisi mp olacak şekilde dağılır str ye statpuanı vermemizin nedeni tooth sword u ve shieldları kullanabilmek.evet yani anlıyacağınız battlemage in elinde atack vermek için tooth extra defans içinde shield olur. -------------------------------------------------------------------------------------------------------- PRIEST priest warriordan sonra en fazla defans,hp ve resistance a sahip karakterdir her türlü partinin vazgeçilmezleridir. stat puanlarına göre priest stat puanlarına göre priestler 2 ye ayrılır.battle priest ve normal priest olarak battle priest battle priest priestin atak özelliklerini ön plana çıkarıp paper mage gibi max damage vurmak için defansından ödün veren priest tipidir.statlarını full str ve +7/+8 armorları giyebilmek için bir iki int olacak şekilde verirler.tercihen bayan karakter kullanılmalıdır çünkü erkek karakterde 10 sata puanı gereksiz olarak dex e verilmiştir. normal priest normal priest priestin yardımcı özelliklerini ön plana çıkaran priest şeklidir.daha çok damage vermektense armorunu yüksek tutup kolay ölmeyip debuff,buff ve heal yaparak partidekilere kolaylık sağlar.statları chitin shell+7/+8 giymesine yetecek kadar 170+ int ve 88+ str verip gerisini hp ye vermeleri gerekir tabi tercihe göre str ye veya int e de verilebilir. skillerine göre priest priestler ana skillerine göre 3 e bir de özel durum olmakla beraber 4 çeşide ayrılır. buffer her partinin ihtiyacı olan bir priest çeşididir.skilleri sayesinde parti içindekilere 1500+ hp buff ve 300 ac ye kadar buff verebilir.xp partilerinde çok kolay yer bulur.skill dağılımı lvli kadar buff gerisi istediği bir ikinci skill olacak şekilde olmalıdır.genellikle tercih edilen 2. skill heal dır. healer her clanda en az 3 tane bulunması gerektiğini düşündüğüm priest çeşididir.tam bir cankurtaran olup özellikle cz ve bosslarda çok işe yarar.1920 heal,parti full heal gibi skilleri ile bir warrioru nerdeyse ölümsüz kılar.bkz tank olayı.(tamam biraz abarttım ).skillerini lvl i kadar heal gerisi istediği ikincil skill olacak şekilde dağıtmalıdır.genellikle tercih edilen 2. skill debuff tır. debuffer özellikle cz de her karakterin korkulu rüyasıdır.çünkü buffları düşmüş bir karakteri kesmek çok kolaydır.boss avlarında da çok işe yarar debuff skilleri nden massive ve torment sayesinde düşmanının atağını ve defansını düşürür(bilimum bosslarda işe yarar şahsen ben paper mage olmama rağmen massive yemiş bir talosa 2 komada yatmıyorum ).skillerini lvli kadar debuff gerisi istediği ikincil skill olacak şekilde dağıtmalıdır.genellikle tercih edilen 2. skill heal dır. buffer/healer/malice tamamen dengeli bir priest çeşididir.skillerini 1500 buff 200 ac olacak şekilde buff a;960 heal olacak şekilde heal a ve malice skillini açacak şekilde debuffa verir.böylece neredeyse her partide yer bulur ilerleyen lvllerde 1920 heal ve 300 ac sini de açabilir(tabi lvl 65 den bahsediyorum )
Her Türlü Account Probleminde yapılması gerekenler:
Hacklendiniz mi? veya herhangi bir account probleminiz mi var?İşte yapmanız gerekenler: Premium account üyesi olduğunuzu kabul ederekten yazıyorum premiumunuz yoksa müşteri hizmetleri ilgilenmiyor. 1-)Paniklemeyin öncelikle siteden login olup bütün bilgilerinizi deişitirin.(şifrenizi de deiştirmedilerse) 2-)Submit customer ticket bölümünden gerekli alanı seçip sorununuzu yazın ÖRN:Hacklenmiş bir karakter için konuyla ilgili genel bilgi verdikten sonra En son login olduğunuz zaman: Kaybettikleriniz: Premium alırken kullandığınız kredi kartının son 4 hanesi: ve sonraki mesajlarda sizden isteyecekleri bilgiler. 3-)Karakteriniz hacklendi şifresi ve maili deiştirildi ise premiumu olan herhangi başka bir arkadaşınızdan 2. adımda bahsettiğim şekilde accountunuzla ilgili sorunuzu yazabilirsiniz. NOT:Unutmayın premium alırken kullandığınız kredi kartının numarasını sadece siz bilebilirsiniz ve bu accountun sizin olduğunu kanıtlamanız için çok büyük bir avantajdır
Msjlarınızı ingilizce atmanızda fayda var ama ingilizce bilmiorsanız ve yazdıracak kimseyi bulamadıysanız türkçe olarak şansınızı deneyin bu kadar türk oyuncuları varken heralde çevirtirler.Müşteri hizmetleri en geç 3 gün içinde size msj olarak geri dönmek zorundalar Peki müşteri hizmetlerinde ne yapamazsınız? 1-)Gizli sorunuzu deiştiremezsiniz ve deiştirtemezsiniz 2-)Premiumunuz yoksa herhangi bir sorunla karşılaştığınızda premium alsam geçer mi düzelir mi gibi birşey sözkonusu deildir.Kesinlikle söyleyebilirimki OLMAZ NOT:Müşteri hizmetlerinde Premium üyelikler arasında fark yoktur GOLD premium da olsanız BRONZE premium da olsanız Premium üyesi sayılırsınız ve aynı muameleyi görürsünüz.
ÖNEMLİ NOT:GM ler veya Müşteri hizmetleri kesinlikle ve kesinlikle sizden account id ve şifrenizi istemezler ama 3. adımda olduğu gibi başka bir arkadaşınızın accountunda yazıyorsanız id nizi belirtmenizde fayda var.
Bu söylediklerim kesinlikle sorununuzu çözer diyemem ama en azından yapılması gereken budur diyebilirim
bütün hepsi istede var olan şeyler alıntı deseydin bari
quote:
Orjinalden alıntı: hamsit
bütün hepsi istede var olan şeyler alıntı deseydin bari
en altı okurmusun? + zaten dergi hepsinin birleşmiş hali değilmi?
ii çalışmada ne gerek var yani kim uğraşır hem böyle bir dergi en fazla bi kez çıkar çünkü dergide sonraki sayılarda ne yayınlaya bilirsinizki hem daha bu yazmaklada olmuyor bu işler bir sürü konu içeriyor yani çünkü her seferinde tekrar tekrar aynı bilgileri veremezsiniz dimi genede hayırlısı olsun inşallah başarılı bi çalışma çıkarabilirsin derim ben sana
quote:
Orjinalden alıntı: FurBlood
ii çalışmada ne gerek var yani kim uğraşır hem böyle bir dergi en fazla bi kez çıkar çünkü dergide sonraki sayılarda ne yayınlaya bilirsinizki hem daha bu yazmaklada olmuyor bu işler bir sürü konu içeriyor yani çünkü her seferinde tekrar tekrar aynı bilgileri veremezsiniz dimi genede hayırlısı olsun inşallah başarılı bi çalışma çıkarabilirsin derim ben sana
bu 1. sayı olduğu için genel & tanıtım amaçlı oldu. daha sonraki sayılarda röpörtaj gibi şeyler yer alıcak
EMEGE SAYGI COK GÜZEL OLMUS DEVAMINI BEKLERİSS
Dergi mi basacaksın? Nedir bu anlamadım ne varsa c/p zaten Dergi basacaksan Zaten Forum elimizin altında kim dergi alır ki? Yok eğer burda böle topic açıp c/p yapcaksan hiç uğraşma derim