Şimdi Ara

Deha Dİye Birşey Yoktur...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
13
Cevap
0
Favori
356
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Sadece ilgi alanlarının toplumsal ortamla uyuşması vardır. Dünyada sadece 1 tane Einstein olduğu ve sadece Einstein pekçok ünlü bilimadamının aynı dönemde peşisıra ortaya çıkması sizede garip gelmiyor mu ? Ortaçağda akıllı adam yoktu şans eseri sanayi devriminde mi ortaya çıktılar.

    Hayır sadece şartlar olgunlaştı ve insanların merakını belli alanlarda daha çok ödüllendiren toplumsal bir sistem belli ilgi alanlarına sahip insanları ödüllendirdi. İnsanlıkta dahiler olduğu fikri pekçok başka şey gibi yanılgıdan başka birşey değildir bana göre.

    Kısacası kötü toprakta tohumların yeşermemesi veya cılız kalması ama iyi verimli bir toprakta bitkilerin bir anda yetişmesi ve göze çok daha hoş görünen görkemli bitkilerin ortaya çıkması gibi.

    Bunu farketmek için genelkültürün çok gelişmiş insanın algısını kapatmayacak kadar pekççok farklı alanda insanoğlunun geçmişine veya geleceğine bütüncül bir bakış ile bakmak yeterlidir. Gerçeklerle gördüklerimiz çok daha farklıdır. Makyavelli'ninde dediği gibi önemli olan nasıl biri olduğun değil nasıl göründüğündür seni çok az insan gerçekten tanıyabileceği için çoğunun aklında senin imajın dışında hiçbirşey olmayacaktır.

    Dünya kişi kültleriyle doludur normal insanların başka normal insanları andığı milyonlarca kült...







  • Her insanın kendi potansiyelini yaşamasıyla çok güzel sonuçlar alınabilir ve beynin işlem yapma gücü aşağı yukarı herkeste aynıdır fakat kimi beyinler, genetik rastlantılar neticesinde yüksek potansiyellere sahip doğuyorlar. Yüksek randımanda çalışan beyinleri, beyin görüntüleme cihazlarında ayırt edilebiliyor, o yüzden itiraz edilebilecek bir şey değil dehalık müessesesi artık. Okuma yazmayı herkesten önce -kendi kendilerine- söküyor, karmaşık bilimsel konseptleri çocuk yaşta idrak edebiliyorlar veya 7 yaşında Proust falan okuyorlar -yine kendi kendilerine-. Özel eğitim gibi durumlarda uçuşa geçiyor, çocuk yaşta profesör oluyorlar. Birkaç senede bir müzik enstrumanını o işe ömrünü adamış insanlar kadar iyi çalabilen vakalar var. Genelde bazı handikapları da oluyor bu tür insanların, otizm gibi fakat sosyal yönden gayet sağlıklı doğanların sayıları da bir hayli çok.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Benim sorum şudur öyleyse size. Bir çocuğu çok küçük yaştan itibaren 3 yaşından itibaren sevdiği veya eğilim gösterdiği bir alanda eğitin sürekli onu oraya yönlendirin. Ben inanıyorum ki bir deha ortaya çıkacaktır. Sadece buda değil pekçok farklı insanda bu süreç farklı işler. Ama insanların ekseriyetinde dünyanın rastlantısal olarak onlara sunduğu yaşam ile ilgi alanları asla uyuşmaz.



    Birkaç tıbbi vakayı bir kenara birakalım. Bugün deha denilen insanlar deha falan değildir. Einstein'in kendisi ben çok zeki olduğum için başarılım dememiştir sadece yaptığım şeyi çok seviyordum demiştir.



    Tekrar ediyorum seni , beni veya başka bir insanı alalım. 1 konuda sanki devasa bir deney yapılıyormuş gibi çok özel bir eğitim verelim ve bu 20 yıl 30 yıl 40 yıl sürsün. Inanın bana o çocuk artık dehadır.



    Yalnızca düşünülmesi gereken konu şudur çoğu insan aklıni çalışma , öğrenme , ilerleme şu veya bu amaçlarla kullanmaz. Beynini bir noktaya odaklamaz bu nedenlede beyin bir konu üzerine özelleşmez. Ama bir insan bir konuyu çok seviyordu ise ve bu konu o günün toplumunda kabul görüp desteklenirse o insan sevdiği işi tekrar , tekrar ve tekrar yaparak o konuya uyarlanır ve deha dediğimiz kişi ortaya çıkar.



    Bugün beyinle ilgili bildiğimiz en temel gerçeklerden birisi şudur. Beyin insanın davranışlarına, ilgilerine ve yönelimlerine bağlı olarak sürekli yeni sinirağları , bağlantıları kurmaktadır ve bu herkesde vardır.



    Yani kısacası bizlerin deha yargısı sadece sosyal şartların yücelttiği bir alanla ilgili zevkleri olan kişileri yuceltmekten öteye gitmemektedir.



    Benim şahsi görüşüm budur. Elbette çok büyük bir yanılgı içerisinde de olabilirim ama bunun tersi doğal üstünlük gibi bir durum inanın görmek çok zor insanoğlunun bütüncül tarihine bakıldığında.



    Örneğin ben Tesla'ya baktığımda bir dahi falan görmüyorum. Takıntılı bir adam görüyorum. Ve takıntılarından bazıları kendisine büyük bilimsel geri dönüşler sağlamıştır.



    Bu fikir yapısı gelişim için doğal üstünlük kavramından çok daha doğrudur gibi geliyor bana.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Atatürk bir savaş dehasıydı İnönü veya Enver paşa neden değildi?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Çoklu zeka kuramı kitabında bir uzakdoğu ülkesindeki bir deneyden söz ediliyordu, bebeklikten beri çok sıkı enstruman eğitimi alan normal çocukların sergiledikleri olağanüstü müzikal performans. Beyin çocuk yaşta çok daha esnek olduğu için bu tür "deha"lıklar yaratılabiliyor, babası tarafından doğumundan beri özel olarak eğitilmiş dünya satranç şampiyonu bir kadın da vardı. Bir de çok popülerdir, 10.000 saat kuralı dedikleri bir şey. Hangi iş olursa olsun, ona 10.000 saat ayırırsanız dünya çapında bir konuma gelirsiniz gibisinden bir tezdir bu.

    Çalışma ve eğitim sonucu beynin yapısı dallanıp budaklanıyor ve hemen her insan çalışarak çok güzel yerlere gelme, eşsiz eserler ürerme, adını tariha kazıma potansiyeline sahip. Fakat beynin, genetik yapıdan ileri gelen bir iskeleti de var ki, bu iskelet bazı istisnai durumlarda kişilere inanılmaz bilişsel yetiler sağlayabiliyor. Normal birisini ve çok özel beyin yapısına sahip birini bebeklikten beri eğitin, çocukların ikisi de çok başarılı olsalar da ikinci çocukta bir tabiri caizse doğa üstülük açığa çıkma olanağı vardır. Normal bir filozof 10.000 saat çalışır ve Stanford'da Lainer Anderson olur, deha bir filozof 10.000 saat çalışır ve Nietzsche olur.

    Normal bir insan da çok güzel başarılar elde edebilir, hiçbir dehanın aklına gelmemiş ve gelmeyecek bir fikir bile yakalayabilir birdenbire (istisnai olarak). Ve çok aşmış dehaya sahip insanlar çok sorunlu ve berbat yaşamlar sürebilirler. Oluyor böyle şeyler. Ama gördüğümüz kadarıyla kimilerinin çok daha farklı potansiyellerle doğabildikleri su götürmez bir doğal gerçek. Bu hafıza alanında da olabiliyor, yaratıcılıkta da, konseptleri idrak edebilmekte de, hepsinden bir arada da.. Ve bunlar kendiliğinden var olan yetiler olduklarından hiç çaba harcamaya gerek kalmadan, milletin 1 aydır hazırlandığı bir sınava yalnızca 2 saat bakarak tam not alabilme gibi durumlar yaşanabiliyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Sürekli gözden kaçırdığınız veya kaçırnak istediğiniz bir durum var.



    Kimi 2 saat kimi 1 ay çalışır diyoruz. Siz burada sunu diyorsunuz bu insanın beyni bu konuda daha gelismistir. Bense sunu diyorum eğer bir insan bir isi seviyorsa ve bu sevgi ile is gibi gormeden yapiyorsa yapmissa ve yapacaksa beynindeki sinir yapilari buna uyarlaniyor. Bu insan dogal ustunlukten kaynakli olarak daha zeki drgil aliskanliktan kaynakli olarak daha hizli ayrica severek calistigi icin cok daha verimli. Sevmeyen cogunlugun 1 aylik calismasinin cogu calismak bile sayilmayacaktir muhtemelen baska seylerin hayallerini kurup, masada uyumaya calismakla gecen bir vakit bu yani egilim bulunmuyor.



    Ama o egilim cok onemli bir dis faktorle saglanirsa ve bu insan oteki seven kisi gibi uzun sure bu sekilde dikkati dagilmadan o ise yonlenirse cok benzer sonuclar ortaya cikacagini iddia ediyorum.



    Ayrica 1i Nuetzche olur biri normal prof olur demissiniz. Bu iki insanin bugune kadarki yasamlari farkli, egilimleri farkli, aileleri farkli, ulkeleri farkli yani bir ton farkli etkiye ragmen biz nasil Nietzche'nin biyolojik ustunlugu vardir diyebiliriz ? Bhnun disinda pekcok bulus 1 kisi tarafindan bulunuyor ama toplumsal egilim aslinda o yolu coktan acmis oluyor. O kisi bulmasa bile ondan kisa bir sure sonra baska bir kisinin ayni seyi bulma olasiligi inanin cok guclu oluyor.



    Ornegin Turlerin Kokeni evrimi baslatan eser sanilir. Ama bu buyuk bir yanilgidir. O donemde Darwin disindaki insanlarda evrimi biliyordu. Evrimi ciddi bir bicimde arastiran dusunen insanlar vardi ve evrimi Darwin yaziya dokmeseydi inanin ondan 10 yil sonra baska biri bunu yaziya dokecekti. Cunku Turlerin kokeni yayinlanmadan once yayinlanan birkac bilimsel kisa kitapcikta Darwinin goruslerinin benzerleri zaten ortadaydi. Sadece Darwin once davranip Evrim teorusini o donemde gorulmemis bir buyuklukte ortaya koydu.



    Ayni bicimde pekcok bilimsel bulusun ayni anda veya bir iki yil aralikla birbirinden bagimsiz olarak gelistirildigi ornekler var.



    Butun bunlarin isiginda bilgi, bilim ve buluslarin kisilere ve kisilerin dahiligi gibi hayali kavramlara atfedilmesi gercegi gòrmeyi bana göre zorlaştırmaktadır. Yani Einstein olmasaydı nükleer teknoloji gelişmezdi , Edison olmasaydı ampul bulunmayacaktı demek açıkca yanlış bir ifadedir. Çünkü bu buluşları eninde sonunda getirecek yol zaten açılmîştı. Bu insanlar bunu bulmasaydı başka insanlar bulacaktı.



    Ben Nietzche olmasaydı onun felsefeye kattıklarından insanın mahrum kalacağını düşünmüyorum başkalarının eğer onun düşünceleei mantıklı ve çağa uygunsa bulavaklarını dúsünüyorum.



    Dolayısıyla gözönüne serdiğim bu bakış açısı ışığında dahilik kavramını bir yere oturtturmak çok zor. Özellikle insan kaynaklı taraflı testlerle dahilik ispatı zaten çok tartîşmalı bir konudur ayrıca.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt
    Dediğin doğru.Zekanın türleri olduğu gibi,zeka geliştirilebilir bir olgudur.Bizim “dâhi” dediğimiz insanlar bir bakıma şöhrete sahip olup efsaneye dönüştüklerinden öyle görülüyorlar.Bu insanlar hakkında bildiğimiz çoğu şey aslında uydurma ya da abartı.Bu mübalağa öyle bir seviyeye ulaşıyor ki onları insanüstü,kusursuz varlıklar olarak görüyoruz.Ama halbuki onlar da kusurları,korkuları,hataları ve başarısızlıkları olan,sıradan ama tutkulu insanlar.İlgi duydukları şeyi abartarak,hayatlarını ona adayarak “dâhi”ye dönüşüyorlar.Bence de dâhi olarak doğulmaz,dâhi olunur.Sözü bir dâhinin enfes bir alıntısıyla bitirelim.



    “Genius is one percent inspiration and ninety-nine percent perspiration.”

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Periah kullanıcısına yanıt
    Yok, kimilerinin beyni sevgiden falan bağımsız olarak, olağan dışı bir randımanda çalışabiliyor. Normal bir insan sevip odaklanarak çalışsın, çok daha iyi anlar bu bir gerçek, ona bir şey demiyorum. Ama dehalık apayrı bir müessese. İstersen direk bilindik bir olgu üzerinden durumu izah etmeye çalışayım:

    Örneğin Kim Peek: 12.000 kitabı, sayfa demiyorum dikkat edersen, kitabı; kelimesi kelimesine ezberlemiş bir hafıza dehası. Sen ona yıllar önce okuduğu bir kitapta, 60. sayfadaki 5. satırda bulunan 2. kelimeyi söyle diyorsun ve birkaç saniye içinde sana o kelimeyi söyleyebiliyor(du) rahmetli.

    Peki bunu nasıl yapıyordu, ya da senin tabirinle nasıl seviyordu? Bu insan makrosefali, yani aşırı kafa büyüklüğü ile doğdu, beyinciği hasar görmüştü ve corpus callosum'u yani iki ayrı beyin lobu arasında veri alışverişi sağlayan sinir ağlarında özel eksiklikler vardı. Bu olumsuz koşullar aynı zamanda beyninde olağan dışı bir bağlantı iskeleti meydana getirdi. Bu sayede henüz 16 aylıkken bile görüp okuduğu her şeyi ezberleyebiliyordu.

    Her beyin birbirinden farklı yapıda, parmak izi gibi. Mesela muhakeme yürütürken ön lobumuzdaki kan akışı büyük artış gösterir; kimilerinin ön lobundaki mekanik aksam, daha fazla bağlantıya ve daha verimli sinir iletimine elverişli bir yapıda oluyor. Bunu tıpkı mimarisi aşırı sağlam bir binanın dayanıklılığına benzetebilirsin. Sonuç olaraksa bu insan problem çözmede doğal bir avantaja sahip oluyor.

     Deha Dİye Birşey Yoktur...


    Sağdaki beyin taraması profesör Temple Grandin'e ait. Gördüğün küçük farklar, dünyayı bambaşka bir algılama biçimine işaret ediyor. Örneğin kendisinin amigdalası normalin çok üstü bir hacimde, bu sayede duyguları bizlerden daha yoğun/farklı biçimlerde idrak ediyor. Beynindeki beyaz madde bağlantı biçimleri ise herhangi bir insana nazaran oldukça "gelişkin" çıkmış. Bu durum özellikle sol precuneus'un(bir lob) aşırı aktif çalışabilmesine sebebiyet veriyor. Böylece episodik hafızası (herhangi bir günün belirli bir saatini neredeyse kusursuz netlikte anımsayabilme) ve görsel canlandırma, görseller üzerinden düşünebilme kabiliyeti bizlere nazaran olağanüstü biçimde çalışıyor. Kendisi otizm durumuna sahip, tanınan en fonksiyonel insanlardan biri. Yeteneklerini kitaplarına yansıtabilme başarısından dolayı da dünya çapında tanınan birisi. Bazı zayıflıkları da var kendisinin, mesela beyninin dil işlemede kullanılan bölümü, herhangi bir insana göre daha az gelişkin. Yüzleri tanımayla sorumlu bölümü de. Yani benim görsel zekamın belki de 10 katı görsel potansiyele sahip bir insan, konu yüzleri ayırt edebilme oldu mu benden biraz daha başarısız.

    Nietzsche olmasaydı, onun fikirlerini başka düşünürler de ele alabilirdi elbet ama; tüm elverişli koşullara ek olarak Nietzsche'nin beyni tüm bu verileri işleyecek bir sistematiğe sahipti ki böyle bir derleme açığa çıkarabildi, vurgulamaya çalıştığım nokta aslında oydu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-73A8A7D1E -- 20 Kasım 2017; 0:44:0 >




  • Elma ile armudu kıyaslama problemi yaşanıyor gibi geldi bana. 12.000 kitabı ezbere bilen bir insan deha sayılabilir mi ? Simdi bu şahıs 12.000 kitabı ezbere biliyor ama ortaya bununla ne koyabiliyor. Dediginize göre yoğun bir hafızası var ama bu dehalığın bir isareti degildir ki. 12.000 eseri ezberlemek degil orjinal fikirler ortaya konulması gerekiyor 12.000 kitabı hafizasinda tutabilecek bir özelliği olmasina karsin bunu isleyip bir seyler ortaya koyma yetisine sahip olmayan birini deha olarak nitelendiremeyiz. Sadecd genetik farklılık vardır denilebilir.



    Ayrica tekrar ediyorum Nietzche hakkında söyledikleriniz hala iddiadan öteye geçmiyor cünkü yukarda gösterdiğiniz fotolara benzer Nietzche'nin kafatasi rontgenleri ile biyolojik farklilıgı kanıtlamanız gerekiyor ama böyle bir veri elinizde bulunmuyor. Son olarak Einstein veya başka deha sayılan isimlerin normal insanlardan biyolojik olarak farklı olduklarına dair veriler bulunuyor mu ? Hic sanmıyorum akıl ile ilgili seyrettigim belgesellerde ünlü bilimadamlarının beyinlerinin normal insanlardan sizin yukardaki fotoda gösterdiğiniz gibi olaganustu farkları oldugunu görmedim ve duymadım.



    Ayrıca dedigim gibi bir insan 12.000 kitap ezberleyebilme yetisi kazanabilmesine karsilik bu yetenekle bir deha haline gelememis, birsey ortaya koyamamis, bir Einstein bir Tesla bir Nietzche olamamış. Iste bu ilginc nokta bile biyolojik farklılığın drhalığı beraberinde getiremeyeceğine dair çarpıcı bir örnek sunuyor bana göre çünku beyin ve düşünce sistemi pekçok karmaşık sürecin birlikte çalışması ile ortaya çıkıyor siz beyinde genetik bir farklilik yüzünden bu niteliklerden birini absürt bir biçimde arttırsanız bile onunla birlikte yüzbinlerce yılilık evrimle olusmuş beynin diğer bölümleri uyum sağlamayacağından ortaya birşey çıkmayacaktır.



    12.000 kitabı ezbere bilme yeteneğine karşılık deha olamamış bir insana karşılık işini severek yapan normal beyinli bir Einstein'in deha sayılması bu işin biyolojik olarak açıklanamayacağının çok çarpıcı bir kanıtıdır,

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt
    Peek hafıza dehasıdır. Onu örnek olarak gösterme amacım, beyin yapımızın, beyin fonksiyonlarımıza nasıl etkiyeceğini anımsatmaktı.

    Bu arada verdiğim ikinci örnek, Temple Grandin, işlevsel bir dahi ve dehasının arkaplanı beyin taramalarıyla ölçülebiliyor. Nedense ona hiç değinmemişsin.

    Evet, bu arada Einstein'ın beyninin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi :) Korunma amacıyla 46 küçük parçaya bölündü, incelendi, saklandı, kaçırıldı, tekrar bulundu, tekrar incelendi; halen çok güzel bir şekilde korunuyor ve bir müzede sergileniyor. 2013 yılında yayımlan bir araştırma, Einstein'ın iki beyin yarım küresi arasında normal bir insana nazaran çok daha güçlü bağlantı noktaları tespit edildiğini duyurdu.

    Her ne kadar Einstein'ın beyin boyutu ve asimetrisi normal aralıklarda da olsa; prefrontal, somatosensoriyel, temporal, parietal ve oksipital loblarının olağanüstü gelişkinlikte oldukları tespit edildi. Hatta ve hatta (burası oha dedirtebilir) Einstein'ın orta frontal lobunda dördüncü bir çıkıntı vardı (normal insanlarda 3 çıkıntı vardır) burası planlama ve working memory (aynı anda birkaç şey düşünebilme) ile sorumlu bölge. Bu söylediklerim hep evrimsel antropolog Dean Folk'un Florida State Üniversitesinde yürüttüğü bir çalışmaya dayanıyor.

    Çinde yapılan diğer bir araştırmada da yine Einstein'ın iki yarım küresi arasındaki bağlantı noktaları, kontrol gruplarınınkiyle kıyaslandı. Einstein'ın bağlantıları, gruplardaki herkesinkinden belirgin olarak daha kalın çıktı ki yarım küreler arasında daha verimli ve işlevsel bir iletişim, yani daha derinlikli düşünce üretme olanağı olarak kendisini dışa vuran durum da zaten buna dayanıyor muhtemelen.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-73A8A7D1E -- 20 Kasım 2017; 1:39:2 >




  • Ölümünden önce bilim adamları Einstein'a onun beynini ölümünden sonra incelemek istediklerini belirterek izin istediler. Einstein da bu izni, onlara vereceği kapalı bir zarfa koyduğu yazdıklarını, beyniyle ilgili Cornell Üniversitesinde yapılacak olan araştırmalar sonuçlandırıldıktan sonra kamuoyuna açıklamaları şartıyla kabul etti.



    Bu izinden birkaç yıl sonra Einstein öldü. Einstein öldüğünde Princeton Hastanesi'nde patoloji uzmanı olan Dr. Thomas Harvey de otopsi yapan ekibin içindeydi. Harvey Einstein'in beynini tam kırk yıl bir kavanozda “formaldehyde” sıvı içinde saklayarak, araştırma yapmak isteyen bilim adamlarına dilim dilim keserek verdi. Ayrıca kendisi de birçok araştırmalar yaptı. Ancak kendisi hiçbir şey bulamadı.



    Diğer bilim adamlarının haftalarca süren yoğun araştırma ve tartışmaları sonucunda elde edilen bulguların açıklanması için bir basın toplantısı düzenlendi. Açıklanan bilgi Einstein'ın beyninin normal bir insan beyninin 3/4'ü kadar olmasıydı. Bu bilginin haricinde başka hiçbir farklılık bulunamamıştı. Aslında insanların bekledikleri açıklama bu değildi. Merak edilen şey Einstein'ı Einstein yapan onun beynindeki hangi çalışma tarzından kaynaklandığıydı.



    Basın toplantısından sonra herkesin merak ettiği Einstein'ın kapalı zarfı açılarak içinde yazılanlar okundu. Einstein aynen şöyle yazmıştı;



    "Kendimin diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmüyorum. Onlardan tek farkım hayal gücümü daha etkin kullanıyorum."

    Albert Einstein

    O yıllarda bir şey bulunamamıştı, ama 1980'in ilk yıllarında Berkeley'deki California Üniversitesi'nde nero-anatomist olan Marian Diamond, Einstein'in beynindeki farklılıkla ilgili olağanüstü bir bulguyu açıkladı. Bu bulgu dünyada eğitime ve dehaya olan bakış açısını değiştirecekti.



    Merkezi sinir sisteminin insana benzemesinden dolayı fareler üzerinde birçok deneyler yapılmıştır. Marian Diamond yaptığı bu deneylerden birinde yeni doğan fareleri iki gruba ayırmıştır. Birinci grup fareler sade bir kafeste beslenirken, ikinci grup fareler içinde çeşitli labirentler ve renkli oyuncakların bulunduğu zengin bir kafeste büyütülmüşlerdir. Yapılan gözlemler labirentler ve çeşitli oyuncakların bulunduğu kafeste yetişen farelerin daha zeki oldukları ve diğerlerine göre daha hızlı öğrendiklerini ortaya koymuştur. Daha sonra her iki gruptan alınan farelerin beyinleri üzerinde yapılan incelemeler, sade kafeste büyüyen farelere oranla, labirentler ve oyuncaklarla dolu olan kafesteki farelerin beynindeki nöronlar arasındaki ilişki sayısının yaklaşık % 40 oranında daha fazla olduğunu göstermiştir.



    Marian, Einstein'in beynindeki nöronlar arasındaki ilişki sayısının da diğer insanlara oranla çok daha fazla olduğunu fark etti.

    Ancak bu ilişkiler kişinin beynini kullanması, düşünmesi, kendi kendisine sorular sorması ve hayal gücünü kullanmasıyla oluşuyordu.

    Beyindeki nöronlar arasındaki ilişkilerin artırılması herkesin kendi elindeydi. Yani herkes kendi beyninin mimarıydı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Periah kullanıcısına yanıt
    Marian, Einstein'in beynindeki nöronlar arasındaki ilişki sayısının da diğer insanlara oranla çok daha fazla olduğunu fark etti.



    Ancak bu ilişkiler kişinin beynini kullanması, düşünmesi, kendi kendisine sorular sorması ve hayal gücünü kullanmasıyla oluşuyordu.



    Beyindeki nöronlar arasındaki ilişkilerin artırılması herkesin kendi elindeydi. Yani herkes kendi beyninin mimarıydı.



    Hocam burayı bir kez daha tekrarlıyorum çünkü konunun başından beri benim söylediklerimin bilim tarafından da kanıtlandığını görmekteyim.



    Aynı hikaye ama farklı yorumlarımı var desek bilemedim ama dediğiniz sinir sistemindeki farkların nedeni Einstein in doğal deha olması değildir . Bir alanda belli konularda aşırı yoğun bir biçimde düşünmesi ve belki sevdiği işi yapmasıdır.



    Ikinci olarak Peek bir deha değildir. Dehanın tanımını şu olarak ele alırsak.



    insan zekâsının erişebileceği en üst kerte, yaratıcı zekâ, yaratıcı kişilik, herhangi bir alanda, özellikle de bilim, sanat ve yazında yaratıcı güç.

    "Onun dehası, şiire çok şey kazandırmıştır"

    eş anlamlısı: dâhilik



    Çünkü Peek'de yaratıcılığa dair hiçbirşey yoktur. Aynı şekilde hızlı soru çözen biri, hızlı sudoku çözen biride deha değildir. Deha elindeki bilgi birikimini kullanıp yepyeni birşeyler ortaya koyabilen kişiler için kullanılır. Dehanın kilit noktası yaratıcılıktır. Daha önce dediğim gibi Oeek 12.000 kitabı ezbere bilecek bir genetik farklılığa sahip olmasına karşın bunlarla yeni birşey ortaya koyamamıştır yani deha olamamıştır.



    Çünkü bir insanı deha yapan şey biyolojik farklılıkları değildir Einstein örneğinde olduğu gibi işini sevmek , uzun süre o işe yoğunlaşarak onu hayatın haline getirmektir. Dehalar bu yüzden ortaya çıkar Nietzche'yi hiç okumadım ama oda muhtemelen kitaplarında anlattığı konulara kafayı takmış bir insandı ve bu bilgiler onun bu konular için beynini sürekli yönlendirmesinden ortaya çıkmıştı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Peek konusu polemik halini aldı, hafıza dehası olduğunu, hafıza, hafıza, hafıza dehası, yaratıcı deha değil; bastıra bastıra son kez belirtip onun hakkında yazmayı bırakıyorum. Dahiliğin benim bildiğim tanımı: yüksek bilişsel yetilere sahip olmak veya belirli bir bilişsel kabiliyetinde olağanüstü bir aşırılık olması. Bu insanın da hafızasında bir aşırılık var, hafıza da bilişsel bir unsur. Görüldüğü üzere bu durumla beyin yapısı arasında bir bağlantı bulunuyor. Aynı şekilde kimilerinin de muhakeme ile alakalı beyin bölgeleri özel bir yapıda oldukları için, daha kritik düşünmede diğer insanlardan bir miktar ya da çok daha avantajlı olabiliyorlar. Bu, normal insanların muhakeme yeteneklerini ve kıvrımlarını değiştiremeyecekleri anlamına gelmiyor ama, onlarınki gibi de olamıyorlar çünkü beyin matematiksel olarak artıp azalan bir nicelik değil. Her beyin farklı yapıdadır ve her farklı yapı daha başka algı biçimlerine kapı aralar.

    Beynin gelişip yeni kıvrımlar ürettiğini ben de biliyorum, buna hayır demiyorum. Fiziğe aşık olup o alanda deli gibi çalışan insanların beyinlerinde de kıvrım yoğunluğu artıyor. Fakat hiçbirinin orta frontal lobunda 4.bir çıkıntı bulunmuyor bilindiği kadarıyla. Bu fiziksel, doğal bir yatkınlık, istediğin kadar inkâr edebilirsin ama var. Nasıl uzun boylu olmak beslenmeyle ve sporla da alakalıysa, fakat genetiği elverişli olan kişi, diğerleri istedikleri kadar iyi beslensin, onlara fark atacaksa; genetik yönü çok baskın bir durumdan söz ediyoruz, sense bunu hiçe sayıyorsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.