Şimdi Ara

Davranışlarımızın Öngörülebilirliği ve Hayatımıza Etkileri

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (1 Mobil) - 2 Masaüstü1 Mobil
5 sn
9
Cevap
1
Favori
302
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bilimin günümüzdeki seviyeye ulaşmadığı çağlarda insan iradesinde genetik etkisi bütünüyle göz ardı ediliyor, insanın davranışlarının bir miktar çevresel koşulların belirleyiciliği altında olmakla beraber esas itibariyle insanın "hür irade/hayalet/ruh"u ile karar verdiği düşünülüyordu. Halbuki geldiğimiz noktada bunun varlığını gösteren en ufak bir kanıta rastlanmadığı gibi, aksi yönde bulgulara ulaşıldı. İnsanın ve diğer canlıların cansız varlıklardan moleküler anlamda hiçbir farkının olmadığı, onların da doğa yasalarına tabii bir şekilde devinim gösterdikleri, akıl, irade, bilinç gibi soyut kavramların hepsinin somut temellere dayandığı gösterilmiş oldu. Öyle ki bazı cinayet davalarında insanların beyinleri taramalara tabii tutularak, bazı bölgelerin olması gerekenden büyük veya küçük olması, bazı enzimlerin yetersizliği veya fazlalığı gibi durumların doğrudan doğruya insan davranışını etkilediği anlaşıldı, avukatlar müvekkillerini savunurken bu verilere dayanarak kişinin "%100 özgür iradesiyle hareket etmediğini" savunmaya çalıştılar. Halbuki daha bütüncül bakış açısıyla baktığımız vakit aslında bahsedildiği şekilde %100 özgür irade ile hareket etmek gibi bir durum söz konusu değildir çünkü insan beyinleri de moleküllerden oluşur ve yasalara tabiidir. Ayrıca insanın patolojik bir durum sonucu karar verme yetisinin zedelenmesinin yüzdelik olarak ne boyutta olduğunu bilmemiz oldukça zor, imkansıza yakındır.

    Şimdi bu durumun hayatımıza pratik olarak ne tür yansımaları olabileceğinden bahsedeyim. İnsanları korkutan, streslendiren, telâşa yönelten haller genellikle "öngöremeyeceğimizi düşündüğümüz" durumlarda gerçekleşir. Sınava girmeden önce stres oluruz çünkü sınavın sonucunu öngöremeyiz, tanımadığımız bir insanla iletişim kurmamız gerektiğinde stres olabiliriz çünkü onun ne tür tepkiler geliştireceğini ve nasıl tavır takınacağını öngöremeyiz (ek bilgi olarak, insanların geçmişte kabileler halinde yaşamasının da bunda mühim etkisi olduğunu düşünüyorum), hayatımızda yaşadığımız depresif dönemler genelde yaşamımızın yakın ve uzak geleceğini yaşadığımız olumsuzluklardan dolayı öngöremememiz yüzündendir. Bu öngörememe durumu zihnimizdeki olumsuz ihtimalleri yoğunlaştırır ve öne çıkartır, bu da stres ve kaygıyı pekiştirir. Bir durumla ilgili gerçekleşebilecek olumsuz ihtimallerin derecesini zihnimizde tam ayarlayamayız, çoğu zaman bunları olduğundan çok daha büyük görürüz. Ancak gerçekte bir şeyler olması gerektiği gibi olacaktır ve bizim yaptığımız tek şey bunları izlemekten ibaret olacaktır. Mühim olan bu izleme işlemini nasıl yaptığımızdır.

    Eğer bizim bir insan olarak doğanın bir parçası olduğumuzu kabul edersek, davranışlarımızı meydana getiren süreçlerin doğadan bağımsız olmadığını bilir ve içtenlikle fark edersek, olumsuz durumların bünyemizde çok daha az hasar yaratacağını düşünüyorum. Buna örnek olması açısından birkaç gün boyunca içsel sorgulamalara girmeden, olduğu gibi kabul ederek ve olumsuz durumlara yönelik zihinde yapılan hesaplaşmaların çoğunun boş olduğunu çünkü durumun olup bittiğini, böyle olması gerektiği için böyle olduğunu kabul ederek yaşamaya çalışın, daha iyi hissedeceksinizdir. Burada kastettiğim şey, salt bir düşüncesizlik ve eylemsizlik haline girmek değildir. İnsan istenmedik durumlarda o olayı düşünüp, onun öyle olmaması gerektiğini, farklı olması gerektiğini düşünüp kendini heba eder, bu da %100 özgür irade ve sınırsız hareket alanı olduğu varsayımına dayanır. Ancak o öyle olmuştur çünkü öyle olması gerekiyordur, akıllıca olan önümüzdeki maçlara bakmaktır. Geleceğe yönelik kaygı duymak da yersiz ve anlamsızdır çünkü herhangi bir şey, bu şey ne olursa olsun, gene olması gerektiği gibi olacaktır. Bizim yapabileceğimiz şey, bunların bizim optimal mutlu olacağımız şekilde olmasına çalışmaktan ibarettir. Örneğin doktor olmak sizi mutlu edecekse nasıl olsa ne olacağı belli deyip durmazsınız, çalışır ve sınava girersiniz. Çünkü bu süreç sizi mutlu eder, hayatınızı bu şekilde izlemek, farklı bir şekilde izlemekten daha keyiflidir sizin için.

    Peki olumsuz durumlarda böyle bir tavır takınıyorsak bunu yaşamın olduğu diğer her durumda uygulamamız ve sonucunda bütünüyle eylemsiz bir insana dönüşmemiz mi gerekiyor? Hayır, gerekmiyor. Çünkü, eylemlerin nasıl olacağını belirleyen özel bir ruh, hayalet, üst yapı yoktur, olması gerektiği gibi olur ancak siz nasıl olacağını bilemezsiniz. Çünkü böyle bir yetimiz yoktur. Dolayısıyla davranışlarımızın yasalara tabii olduğu kesin olsa da, bunları bilme imkanımız olmadığı için ve yaşamak içinde hazları barındırdığından ötürü yaşamamaktan daha rasyonel bir karar olduğu için yaşamaya devam ederiz.

    Siz ne dersiniz bu konuda, sizce insanların bizim tahayyül ettiğimiz şekilde bir "bağımsız karar verici iradesi"nin olmamasının pratik yaşantımıza ne gibi etkileri olabilir?

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >







  • nasıl kodlandıysak öyle yaşıyoruz..
  • Daha okumadan artıladım Olasılıksız uzun meşazlı konu açmış zaten ayda yılda bir gerçek konu yüzü görüyoz. Yarın okuyacam
  • Güzel anlatım ve içi dolu bilgiler. teşekkürler.
  • bizler insanlığın son özgür iradeye sahip nesilleriyiz.
  • avcılarınavcısı kullanıcısına yanıt
    Sen ne diyorsun değişik
  • İlk paragrafta yazdıklarının kaynağı nedir? Birçok beyin uzmanı da beyinde çözülmemiş çok şey olduğunu, özellikle duygularla ilgili kısım olan limbik sistemi çözmekten uzakta olduğumuzu söylüyor.

    İradenin varlığının aksi yönünde bulgular nedir mesela?

    Bilimsel araştırmalarda şu ikisinin ayrımı önemlidir:

    Korelasyon (ilişki) ve etki.

    Basit bir örnekle açıklayacak olursak yağmurlu havalarda şemsiye kullanımı çoktur ancak yağmur yağmasına şemsiyenin yol açtığını söyleyemeyiz. Yağmur ve şemsiye kullanımı arasında ilişki vardır ancak aslında yağmur şemsiye kullanımına yol açar.

    Benzer şekilde, cinayet işleyen kişilerin beyinlerindeki bazı bölgelerin büyük veya küçük olması, iradeleriyle cinayet işlemelerinin bir sonucu da olabilir. Belki "vicdan" dediğimiz bölge bu bölgedir ve kötülük yaptıkça vicdanları köreliyordur.


    Bulgu güzel ancak bulguyu yorumlamak bilim insanının insafında. Gördüğünüz gibi biri A B'ye neden oluyor derken diğeri B A'ya neden oluyor diyebiliyor. Ne yazık ki bilimde de taraflılık olabiliyor.

    Tabii ki ilgili makaleyi incelemek lazım ama DENEYSEL çalışma yapılmadığı müddetçe etkiden söz edilemez. Mevcut ilişkinin tespiti İLİŞKİ'yi verir, ETKİ'yi değil.

    Pek olası bir şey değil ama birçok bebeğin beynini görüntüleyip ilerleyen yıllarda suça meyledenler ve diğerlerinin beyni arasında doğuştan bir fark olduğu tespit edilmedikçe, iddialı sonuçlara varılamaz.




  • mumuş kullanıcısına yanıt
    https://evrimagaci.org/ozgur-bir-iradeye-sahip-miyiz-284



    https://evrimagaci.org/ozgur-irade-beynin-arkaplan-gurultusunden-ibaret-olabilir-2451/amp



    Şu iki yazıda bahsedilmiş bazı şeylerden. Kısaca şu ana kadar var olan bulguların büyük kısmı zihin kararları almadan önce bilinçaltındaki çeşitli mekanizmaların harekete geçtiğini ortaya çıkarıyor. Tabii gene de kesin olarak böyle bir sonuca ulaşıldı diyemeyiz. Hâlâ daha fazla araştırma gerekiyor bu konuda. Bu yazıyı ulaşacağımız olası bilimsel bulguyu hesaba katarak yazdım. İnsan, hayatını yaşarken bu temel kesin olmadığı için dayanması zor olabilir ama burada zaten amacım insanın böyle yaşamasının kesin olarak akla uygun olduğunu belirtmek değil, insanlığın birçok ideoloji ve dini düşünce/davranış kalıplarıyla da uyumlu olduğunu göstermek. Mesela İslamiyet'teki "kader" ve "tevekkül" kavramları benim yazıda bahsettiğim durumla benzer kapıya çıkıyor. Uzakdoğu dinlerindeki meditasyon uygulamaları da, çok fazla bilgi sahibi olmasam da, buna benzer yani her şeyi olduğu gibi kabul etme, bir şey gerçekleştikten sonra o şeyin olmamasını gerektiğini düşünüp zihni yorma faaliyeti içine girmeme, yine geleceği düşünürken de sınırsız bir hareket alanımız varmış gibi davranmayı bırakıp daha çok olacakları izleme modunda olma hem benim yazımın özü hem de diğer din ve inanışların da ifade ettiği ortak bir kanaat. Bunun, tamamen pasif kalma anlamına gelmediğini de ifade ettim zaten.



    Hiçbir şeyden etkilenmeyen bir özgür irade fikri zaten akla, mantığa bütünüyle aykırıdır. Burada çevresel koşullardan etkilenmekle birlikte gene de belli seçenekler arasından kendi kararını verebilecek bağımsız, üst bir yapı var mı diye tartışılabilir. Ben, bilimsel olarak ulaştığımız bulguların etkisiyle doğada böyle bir örnek olmadığı için yok diyorum. Ama maddenin atom altı parçacıkları ile ilgili ulaştığımız bulgular bazı aksi şeylere işaret etse de (önceden öngörülemeyen, kurallara tabi olmayan rastgelelikler) bunun makro düzeyde insan zihni için uygulanabilir olduğunu düşünmek mantıklı değil çünkü yalnızca atom altı evrende bu tür bulgularla karşılaştık. Daha büyük yapıların belli kurallarla önceden tahmin edilebilir şekilde hareket ettiğini biliyoruz.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.