Şimdi Ara

ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!! (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
86
Cevap
0
Favori
108.329
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Wilhelm Conrad Röntgen

    İlk x-ray görüntüsünü fotoğraf plağı üzerine karısının el görüntüsünü almıştır.Tabi alyans olan elini:))

     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    redhodrider, bilgiler için teşekkürler.

    Ayrıca ne derece doğru bilmem ama Gauss'a ithaf edilen şöyle bir hikaye duymuştum. Gauss daha küçücük bir çocukken hocası bunlara oyalanmaları için 1 den 100 e kadar sayıları toplamalarını söylüyor ve bunun üzerine Gauss kendi adı ile bilinen yöntemi buluyor. toplam = ((n) X (n+1)) / 2


    evet bu olayı universitede bi hoca anlatmıştı...
    ben lisedeyken donem odevi olarak gauss un hayatını almıstım...
    gercekten cok etkilenmiştim..
    bi de galileo ve bruno var ki..
    onların ki gercekten ibretlik...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: yalnizcocuk

    Burada Tesla'ya değinmek istiyorum:
    Edison tel olmadan aktarım projesindeki tehlikeye değil AC akımın DC akımdan daha tehlikeli olduğunu iddia etmiştir.Halbuki tam tersi doğrudur.Bunun için hayvanları elektrikle katletmiş ve taraf toplamaya çalışmıştır. Halbuki AC akım varken elektrik hiç DC ile iletilir mi? Edison kindar ve ikiyüzlüdür ayrıca sorunlu olan Tesla değil Edison'dur. Tesla onun yanında asistanken hakettiği ücretini bile vermemiştir. İftira, ikiyüzlülük, çirkef kapitalistlik Edison'da varken Tesla'nın neresi sorunlu merak ettim?
    Ki eğer farklı olmayı sorunlu olmak kabul ederseniz o zaman bilimsel ve nesnel düşünmediğiniz kuşkusuna varacağım


    tesla yı bitiren kapitalist dusuncedir...
    ozellikle donemin unlu firması white westling house...
    ve de tabii devlet...
    cunku tesla elektriği bedava dagıtmayı vaad etmekteydi...
    amerika kendi vatandaslığına gecirdiği bu dahiyi tum haklarını elinden alarak ölüme terketti...
    ama tesla nın da cok normal bir insan oldugu soylenemez...
    teorilerini incelerseniz içinde uzayla gunesle ilgili ucuk teoriler oldugunu gorebilirsiniz...




  • johann carl friedrich gauss
    leonhard euler
    friedrich nietzsche
    arthur schopenhauer
    nikola tesla

    vs. vs.

    bunlar ilk aklıma gelenler bi sürü böyle insan var. hatta bunlar insan değil. homo sapiens superior.
  • İlk kağıt fabrikasını kuran alim İbni Fazıl

    Kızamık ve çiçek hastalığını keşfeden; alim Razi

    Mikrobu bulan alim . Akşemseddin

    Cüzzamı bulan alim ... İbni Cessar

    Vebanın bulaşıcı olduğunu bulan alim İbni Hatip

    Verem mikrobunu bulan alim Kambur Vesîm

    Retina tabakasını bulan alim İbni • Rüşd

    İlk göz ameliyatını yapan alim Ammar

    İlk kanser ameliyatını yapan alim Ali bin Abbas

    Küçük kan dolaşımını bulan alim İbnünnefis

    İlk Tabipler odası başkanı Ali bin Rıdvan

    Sıfırı ilk kullanan alim Harizmi

    Trigonometriyi ilk bulan alim Battani

    Tanjant, kotanjant ve kosekantı ilk kullanan alim Ebul Vefa

    Trigonometri kitabını yazan alim Nasiruddin Tusi

    İlk trigonometrik dönüşüm formülünü bulan alim İbni Yunus

    Binom formülünü ilk bulan alim Ömer Hayyam

    İlk difransiyel kitabını yazan alim. Sabit bin Kurra

    Ondalık kesiri ilk bulan alim Gıyaseddin Cemşid

    İlk usturlabı yapan alim Zerkali

    Dünyanın döndüğünü keşfeden ilk alim Biruni

    Dünyanın çevresini ilk ölçen alim Musa kardeşler

    Güneşin yüzündeki lekeleri ilk bulan alim Fergani

    Yıldızların yer ve açıklıklarını ölçen ve ilk cetveli geliştiren alim Cabir bin Eflah

    İlk otomatik kontrol sistemleri tasarlayan alim Ahmet bin Musa

    Sibernetiği ilk kuran alim. İsmail-El Gezeri

    İlk optik temellerini koyan alim İbni Heysem

    Sesin .fiziki açıklamasını ilk yapan alim Farabi

    İlk torna tezgahını yapan alim İbni Karara

    Kanatlarla uçan ilk alim Hazerfen Ahmed Çelebi

    İlk uçağı yapan alim Ebu Firnas

    Yer çekimini ilk bulan alim Razi

    Sarkaçlı saati ilk yapan alim İbni Yunus

    Maddelerin özgül ağırlığını ilk hesaplayan alim Hazini

    Atomun parçalanabileceğim ilk bulan alim Cabir bin Hayyan

    Gök kuşağını ilk açıklayan alim Kutbettin Şirazi

    İlk kimya laboratuarını kuran alim. Cabir

    Saf alkolü ilk elde eden alim Razi

    Fosforu ilk bulan alim Beşir

    Havan topunu ilk bulan alim Fatih Sultan Mehmed

    İlk kıta seyahatnamesini yazan alim İbni Battuta

    İlk dünya haritasını çizen alim Mürsiyeli İbrahim

    İlk ecza kitabını yazan alim İbni Baytar



    alın buda link tartışmak lazım...

    http://www.kimyaokulu.com/bilimin%20onculeri/html/bizdeilkler.htm




  • böyle güzel bir başlık açmışsınız ve burada bile bazı arkadaşlarımız o içlerindeki kini kusmaktan geri kalmıyorlar.siz tebrik ederim arkadaşlar böyle devam edin.sakın ola karşınızdaki insanlar farklı bile düşünse emeklere saygı duymayın.gerçekten bravo

    Sizin şuradaki bilim adamlarının bir tanesini geçersiz ilan etme yetkiniz olması için onun kadar çalışmış emek vermiş olmanız gerekir.

    Carl Linnaeus (1707-1778)

     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!


    Taxonomy yani sistematiğin kurallarını belirleyen bilimin babasıdır.Canlıların büyük bir bölümünü sınıflandırmıştır ve kendi koyduğu binomial kurallara göre rütbelendirme yapmıştır.günümüzde linneus in koymuş olduğu isimlerin içinde orjinalinde kalanlar olduğu gibi değişenler de vardır.Hatta Linneus un koymuş olduğu derecelendirme ölçüleri bile değişmiştir.

    ancak bu bize Linneus in yaptığı çalışmalara karşı terbiyesizlik yapıp onu geçersiz bir buluş sahibi yapma hakkını vermiyor arkadaşlar.Çünkü bilim dünyasında herkesin emeğine saygı duyulmakta ve vefa borçları ödenmektedir.




  • atom bombasını einstein bulmamıştı bildiğim kadarıyla.
    hatta ünlü başka bir bilim adamı " atom bombası yapımından einstein ı sorumlu tutmak bugün düşen uçaklardan newton u sorumlu tutmakla aynıdır" gibi bi laf etmişti.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Hirbag

    atom bombasını einstein bulmamıştı bildiğim kadarıyla.
    hatta ünlü başka bir bilim adamı " atom bombası yapımından einstein ı sorumlu tutmak bugün düşen uçaklardan newton u sorumlu tutmakla aynıdır" gibi bi laf etmişti.


    Robert J. Oppenheimer öncülüğünde atom bombası yapıldı.Tabi ki Einstein fiziğinden de yararlandılar.
  • yanlızçocuk, lütfen ben nelerden bahsediyorum, iyice okumanı rica ediyorum. Benim teslaya bir lafım yok lakin Edison'un karalanmasına bir anlam veremiyorum. Bir ikincisi lütfen şahısları tanımadan yorum yapmayalım, sen benim neleri okuyup okumadığımı nereden biliyorsun da şahsım adına yorum yapma cesaretini buluyorsun, şaşıyorum doğrusu.
  •  ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!


    Michael Faraday

    İngiliz fizik ve kimya bilginidir. Faraday iyi bir hrıstiyandı .Yaşamı boyunca bu inançtan güç almış, doğayı algılama ve yorumlamada bu inancın etkisi altında kalmıştır.

    22 Eylül 1791'de Newington Surrey'de doğdu. On dört yaşında bir ciltçiye çırak olarak girdi. 1813 Mart ayına kadar bu işine devam etti. Gençliğinde pek çok kitap okudu. Bilhassa fizik kitaplarını büyük bir heves ve arzuyla okuyordu. 1813'te kimyacı Sir Humphry Davy ondaki kabiliyeti gördü. Onun teşvik ve desteğiyle kimya asistanı oldu. Faraday daha ziyade kendi kendine yetişmiş bir ilim adamıdır. Ekim 1813 ile Nisan 1815 tarihleri arasında Fransa, İtalya ve İsviçre gezisinde Davy'ye refakat etti. 1825'te laboratuvar müdürlüğüne getirildi. 1833'te enstitüye ders verme mecburiyeti olmaksızın kimya profesörü olarak tayin edildi. 25 Ağustos 1867'de öldü.

    1820 yıllarında fen alimleri çalışmalarına daha ziyade elektriğe ait konularda ağırlık vermişlerdi. Bunlardan en önemlileri Volta'nın elektrik pili ve Hans Christian Ørsted'in elektrik akımından üretilen manyetik mıknatıslı güç kaynağı idi.

    Elektrik enerjisinden manyetizma üretildiğinden bu yana fen adamlarının en büyük düşüncesi, "Manyetizmadan elektrik enerjisi elde edilebilir mi?" sorusu idi. Bu, fen ilimleri tarihinde en büyük mesele haline geldi. Faraday, zaman zaman bu mesele üzerinde çalıştı. Bu arada ilk ilmi keşfini de gerçekleştirmiş oldu. Bir mıknatıs etrafında tersine karşılıklı dönebilen bir kablo sistemi geliştirdi ve böylece ilk defa elektrik enerjisi mekanik enerjiye dönüştürülmüş oldu. Bu keşif, elektrik motorlarının esası kabul edildi.

    Sonraki 10 yıl içinde Faraday kimya alanındaki çalışmalarını arttırdı. Benzone ve bütileni keşfetti, ilk paslanmaz çeliği imal etti. Kloru ve diğer bazı gazları sıvılaştırdı. Manyetizma yoluyla elektrik enerjisi elde etme fikri kendisini devamlı zorluyordu. 1831'de yeniden kimyadan elektriğe döndü. Bundan sonraki deneylerinin en önemlisi galvanometreye bir kablo bobini bağlayarak küçük elektrik akımlarını ölçmeye yarayan bir alet yapmasıydı. Bu kablo, bir mıknatısa değdirildiğinde galvanometrenin iğnesi hareket ediyor, kabloyu ayırdığında iğne ters yöne hareket ediyordu. Böylece Faraday manyetizmadan elektrik enerjisi elde etmenin yolunu bulmuş oldu. Mekanik enerjiyi bir mıknatıs yardımıyla elektriğe dönüştürdü. Bu, elektrik jeneratörlerinin esası oldu.

    Faraday, ayrıca mıknatıs kutupları arasında döndürdüğü bir bakır yuvarlak ile devamlı bir akım elde etmeyi de başardı. 1832 ve 1833'te elektrolizin iki temel kanununun formüllerini buldu. 1840 yılında ışık enerjisi ile elektromanyetik enerjinin birbirine çok benzer, hatta aynı olduğu teorisini geliştirdi.

    Doğrusu elektrik ve manyetizma deyince ondan bahsedilmeden geçilemezdi...

    Wikipedia'dan yararlanılmıştır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi akarahmet -- 10 Haziran 2006; 22:14:07 >




  • CHRISTIAAN HUYGENS (1629 - 1695)
    (benim en sevdiğim bilimadamıdır)
     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!


    Hollanda'da dünyaya geldi, çocuk yaşta bilime merak duymaya başladı. Bütün ömrünün her anı bir şeyler keşfetmekle geçti. Huygens hakkında daha ayrıntılı bir konu açmayı düşünüyorum. Matematik ve fizik alanında sayısız buluşları vardır. Logaritma ve olasılık teorileri onun buluşudur. Galileo'nun sarkaç ile ilgili keşfini ilerleterek ilk sarkaçlı saati yaptı, yetmedi zemberekli saati yaptı, yetmedi kol saatini yaptı. Büyütme gücü çok yüksek teleskoplar yaptı. Satürn'ün uydularını keşfetti. Yazdığı sayısız eserleri vardır. Yıldızların herbirinin birer güneş sistemi olduğunu belki de buralarda yaşayan canılar olduğunu ilk ıolarak düşünen huygens'tir. Işığın dalga kuramını buldu. Yansıma ve kırılma kanunlarını buldu. Hem kuram hem uygulama adamı idi.

    Şu sözü hep aklımda kalmıştır:
    "Benim ülkem dünya, dinim ise bilimdir"
    Christiaan Huygens




  • Edison'a laf edilmesini anlamıyorum. Yani bu adam aptal mı, 1000 tane buluşu başkalarından mı arakladı?
    Üstelik buluşlarının hepsi çok farklı alanlardadır. En büyük buluşu tabiki ampuldur ama gramofon da büyük bir buluştur. Elektriğin ışığa dönüştürülebileceği biraz tahmin edilebilir, çünkü ısınan bir madde az da olsa ışık veriyor. Fakat sesi (akan, durmayan, hareketli) katı bir madde üstüne kaydetmeyi düşünmek muhteşem bir olay. Nasıl aklına gelmiş hayret ediyorum? Ona ilham veren ne imiş?
  • RICHARD P. FEYNMAN

    Kuantum Elektrodinamiği'nin (QED) babası ve Nanoteknoloji fikrini ilk olarak ortaya atan kişi. Hatta 1960'larda bunu ilk söylediği konferansta salonda bulunan bazı kişiler (bilimadamları dahi) alaycı bir tavırla gülümseyerek kendilerini dışarıya zor atmışlar. Los Alamos'ta Oppenheimer ve diğer bazı biliadamlarıyla birlikte Manhattan Project adıyla bilinen Atom Bombası çalışmalarında yer almıştır.

     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!
  • Marie Curie(Asıl Adı Marie Sklodowska)
    (7 Kasım 1867 Polonya- Varşowa -4 Temmuz 1934 Fransa Savoy)
    Polonya kökenli Fransız fizikçi.1903 Nobel Fizik ödüllü,1991 Nobel Kimya ödülü sahibi bilim kadını.Radyoloji biliminin kurucusu.
    Polonyanın varşova kentinde doğdu.Ablası Brenya ile birlikte öğretmen anne -babanın eğitimi ile yetişti.Gençliğinde Varşova Rus yönetimi altında idi.Siyasi aktifliği Varşova'dan ayrılmasını gerektirdi.İlk olarak Cracow'a gitti.Orda istediği bilimsel eğitimi alamayacağını gördü.Ailesinin parasal desteğinin az olması sebebiyle Paris Sarbonne'da tıp eğitimi alan ablası Brenya'ya eğitiminde yardım etmeye karar verdi.Ablasıda karşılığında fizik ve matematik eğitimi alması için yardım edecekti.
    1891 yılında Paris'e ablasının yanına gitti.İki yılda sınıfının birincisi olarak fizik derecesi aldı.1894 yılında ikinci deresi olan matemetiği de bitirdi.bir sonra ki hedefi öğretmenlik diploması alıp Varşowaya dönmekti.
    1894 yılında kardeşi Jacqes ile birlikte piezoeletriği keşfedn Pierre curie ile tanıştı.1895 yılında evlendiler.bu tarihten itibaren Marie Marie Curie adını aldı.
    1896 yılında öğretmenlik diplomasını aldıktan sonra 1897 de daha önce Henri Becquerel'in duyurduğu,uranyum tuzlarının yaydığı,sonraları radoaktivite olarak adlandılacak olan ışın üzerine detaylı araştırmalara başladı.
    1898 başalarında toryumunda bu ışınları yaydığını farketti.Bu arada Becquerel iki farklı urnayum mineralininde daha aktif olduğunu keşfetti.temmuz 1898'de Curie'ler yeni radyoaktif element olan ve uranyum bozunmasından ortaya çıkan polonyumu bulduklarını duyurdular.1898 de Fransız kimyacı Eugene demirçey'ın spektroskopi yöntemi ile tanımlanmasına yardım ettiği doğal radyoaktif element radyumu duyurdular.
    Marie Curie 1903 yılşında doktorasını vererek fransada gelişmiş bilim alanında doktora unvanı alan ilkk kadın oldu.aynı yıl kocası ve Becquerel ile paylaştığı Nobel fizik ödülünü alarak,tarihte Nobel ödülü alan ilk kadın oldu.1908'de Sarbonnede ilk kadın profesör oldu.
    1911 yılında radyum ve polonyum araştırılması ve keşfindeki katkılarından dolayı Nobel kimya ödülüne layık görüldü.1914 yılında Paris üniverstesinde radyum enstitüsü kuruldu Marie Curie ilk müdür olarak atandı.Varşowada radyum enstitüsünün kurulmasında önemli rol oynadı.Başkan Herber Hooverin kendisine vermiş olduğu 50.000 dolar ödülle Varşowada yeni kurulmuş olan labaratuvara radyum aldı.
    1934 yılında Fransanın Sawoy kentinde kan kanserinden öldü.




     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi dağ kırlangıcı -- 12 Haziran 2006; 12:04:57 >




  • Mimar Sinan
     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!


    Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu. Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul’a getirildi. Zeki, genç ve dinamik olduğu için seçilenler arasındaydı. Sinan, At Meydanı’ndaki saraya verilen çocuklar içinde mimarlığa özendi, vatanın bağlarında ve bahçelerinde su yolları yapmak, kemerler meydana getirmek istedi. Devrinin mahir ustaları mahiyetinde han, çeşme ve türbe inşaatında çalıştı.

    Sinan’ın mimarbaşılığa getirilmeden evvel yaptığı üç eser dikkat çekicidir. Bunlar Halep’de Hüsreviye Külliyesi, Gebze’de Çoban Mustafa Paşa Külliyesi ve İstanbul’da Hürrem Sultan için yapılan Haseki Külliyesi’dir.

    Mimarbaşı olduktan sonra verdiği üç büyük eser, O’nun sanatının gelişmesini gösteren basamaklar gibidir. Bunların ilki, Şehzadebaşı Camii ve Külliyesidir. Külliyede ayrıca imaret, tabhane (mutfak), kervansaray ve bir sokak ile ayrılmış medrese bulunmaktadır.

    Süleymaniye Camii, Mimar Sinan’ın İstanbul’daki en muhteşem eseridir. Yirmiyedi metre çapındaki büyük kubbe, zeminden itibaren tedricen yükselen binanın üzerine gayet nisbetli ve ahenkli bir şekilde oturtulmuştur. Sükûnet ve asaleti ifade eden bu sade ve ahenkli görünüşü ile Süleymaniye Camii, olgunlaşmış bir mimariyi temsil etmektedir.Sekiz ayrı binadan meydana gelen Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Fatih’ten sonra şehrin ikinci üniversitesi olmuştur.

    Mimar Sinan’ın en güzel eseri, seksen yaşında yaptığı Edirne Selimiye Camii’dir. Selimiye’nin kubbesi, Ayasofya kubbesinden daha yüksek ve derindir. 31,50 metre çapındaki kubbe, sekizgen şeklindeki gövde üzerine oturmuştur. Üç şerefeli ince minarelerine üç kişi aynı anda birbirini görmeden çıkabilmektedir.Sinan bu camiin ustalık eseri olduğunu ve bütün sanatını Selimiye’de gösterdiğini belirtmektedir.

    Osmanlı, kubbeyi bir Doğu mirası olarak almış, Akdeniz'de yıkamıştır. Türk tarihçileri Ayasofya'yı bir Bizans yapısı sayar, Süleymaniye'nin ona öykünmediğini göstermeye çalışırlar.

    Sinan yalın kubbenin geometrik biçimini içerde ve dışarda en etkili kılacak düzenleri arar ve bulur. Temel strüktürel fik­rin güçlü ve katıksız mimari ifadesini yaratmak, onun yaşamı­nın temel mimari sorunu olmuştur. Bu çabanın sonucu, bütün yapıları için ortak bazı tasarım özelliklerinden söz edilebilir: Bunların başında kemer ve kubbe gibi eğri biçimlerin, insanla­rı belki de (ilksel) simgeselliklere uzanan geometrileriyle etkileyen varlıkları gelir. Büyük kubbeli yapılarında, ana kubbenin diğer mimari öğeler ve insan ölçüleriyle karşıtlaşan ,boyutsal ve görsel egemenliği, insan-kubbe ikileminin yarattığı gerilim­le bu yapılara heyecan verici bir içerik kazandırır.

    Kubbe yapısının, tümülüsten ve ilkel konuttan başlayıp stu-pada, büyük mezar yapılarında ve anıtsal yapılarda devam eden ve giderek kubbeyi mekânın tek örtüsü haline getiren gelişimi, Sinan'ın elinde sonuçlanır. Morfolojik açıdan Sinan yapıları, son bir çözümlemede üç geleneksel yapı düzeni ve imgesini birleştiren sentezlerdir: Tromplu Sasanî ya da İslâm kubbesi, geç Roma mimarisinde ortaya çıkan çevre koridorlu kubbeli mekân ve bütün İslâm tarihi boyunca değişmeyen dikdörtgen bir alan olarak plânlanan cami. Cami mekânının değişmez pa­rametresi olan dikdörtgen plân, Sinan'ın yapı tasarımına örtü­den başlamasına olanak veriyor. Çünkü her tür örtü şemasını bir dikdörtgen ya da kare çevre içine yerleştirme olanağı var­dır. O dönemin kubbeli yapı simgeselliğinde, kubbeyle "Gök"ün ve sultanın varlığını görmek olasıdır.

    Sinan'ın üslubu, kuşkusuz sadece kubbeye bağlı olarak ta­nımlanamaz. Tasarımda bir mimari öğeler hiyerarşisi kurul­muştur. Bu hiyerarşinin kurgusu içinde büyük kubbe, kubbeler, kemerler, revaklar, pencereler üslubun niteliğini büyük plânda saptayan diğer öğelerdir. Kaldi ki, o dönemin ikincil üslup öğe­lerini, mukarnas bezemelerini, sütun başlıklarını, kemer klişele­rini, silmeleri, korkulukları, çini kaplamaları, boyalı bezemeyi, ahşap işçiliğini eklemeden tümel tasarım tamamlanmıyor. Üs­lubun kimliği bu öğelerin varlıksal bütünleşmesiyle oluşmakta­dır. Fakat Sinan'ı yücelten sanat söyleminin ana teması, ondan önce ve sonra da var olan Osmanlı yapı geleneğinin ikincil ya­pı ve bezeme öğeleri değil, büyük mekânsal kompozisyonlardır

    Mimar Sinan, gördüğü bütün eserleri büyük bir dikkatle incelemiş, fakat hiçbirini aynen taklid etmeyip, sanatını devamlı geliştirmiş ve yenilemiştir. Eserlerindeki sütunlar, duvarlar ve diğer kısımlar taşıdıkları yüke mukavemet edebilecek miktardan daha kalın değildir. Kullandığı bütün mimari unsurlarda bu hesap dikkati çeker.

    Mimar Sinan aynı zamanda bir şehircilik uzmanıdır. Yapacağı eserin, önce çevresini tanzim ederdi. Yer seçiminde de büyük başarı göstermiş ve eserlerini, çevresine en uygun tarzda yerleştirmiştir.

    Bilinen eserleri: 84 camii, 53 mescid, 57 medrese, 7 darülkurra, 22 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa, 5 su yolu kemeri, 8 köprü, 20 kervansaray, 35 saray, 8 mahzen, 48 hamam olmak üzere 364 adettir.

    Mimarın çok sayıdaki eserini inceleyenler, Sinan’ın depreme karşı bilinen ve gereken tüm tedbirleri aldığını söylemekteler.Bu tedbirlerden biri, temelde kullanılan taban harcıdır.Sadece Sinan’ın eserlerinde gördüğümüz bu harç sayesinde, deprem dalgaları emilir, etkisiz hale gelir. Yine yapıların yer seçimi de ilginç. Zeminin sağlamlaşması için kazıklarla toprağı sıkıştırmış dayanak duvarları inşa ettirmiş.Mesela Süleymaniye’nin temelini 6 yıl bekletmesi, temelin zemine tam olarak oturmasını sağlamak içindir.

    Mimar Sinan, yapılarında ayrıca drenaj adı verilen bir kanalizasyon sistemi de kurmuştur.Drenaj sistemiyle yapının temellerinin sulardan ve nemden korunarak dayanıklı kalması öngörülmüştür. Ayrıca yapının içindeki rutubet ve nemi dışarı atarak soğuk ve sıcak hava dengelerini sağlayan hava kanalları kullanmış. Bunların dışında yazın suyun ve toprağın ısınmasından dolayı oluşan buharın, yapının temellerine ve içine girmemesi için tahliye kanalları kullanmıştır. Buhar tahliye ve rutubet kanalları drenaj kanallarına bağlı olarak uygulamaya konulmuştur.

    İşte Sinan’ın eserlerini inceleyen ve birçoğunu da restore eden Mimar Abdülkadir Akpınar’ın söyledikleri:

    “Karşılaştığım bir özellikten dolayı gözlerime inanamadım. Sinan’ın eserlerinde en ufak bir çıktı ve desen dahi tesadüf değil. Renklere bile bir fonksiyon yüklenmiş. Çünkü yapıyı herşeyi ile bir bütün olarak ele almış. Bütün ölçülerini ebced hesabına göre yapmış ve bir ana temayı temel almış. Ölçülerini asal sayıya göre yapmış ve onun katlarını baz almış. İlmini din ile bütünleştirip mükemmel eserler ortaya koymuş. Örneğin SinanKur’an-ı Kerim’de geçen “Biz dağları yeryüzüne çivi gibi gömdük...” ayetinden etkilenerek yapılarının yer altındaki kısmını ona göre inşa etmiş. Yapıları hislerine göre değil, matematiksel olarak oluşturmuş. Bugünün teknolojisi bile Sinan’ın yapmış olduğu bazı uygulamaları çözemiyor. Küresel ve piramidal uygulamalarının bir başka benzeri daha yok. Ama bunların hepsi estetik sağladığı gibi yapının sağlamlığını da pekiştirmiştir.
    Kaynak: davetci.com, historicalsense.com

    Ayrıca Selimiye Camii'ni inceleyen ve açıklayan bir kitapda okumuştum. Mimar Sinan bu camii yi yaparken 9 kat integral kullanıp, kendi kurduğu o karmaşık denklemleri çömek için dört işlem(toplama,çıkarma,çarpma,bölme) harici beşinci bir işlem tarzını geliştirmiştir. Tam olarak mühendislikte çığır açan bir insan olmayabilir fakat yinede dünya mühendis ve mimarları arasında hatrı sayılır bir yeri vardır kendisinin. Bende bundan ötürü bu güzel sayfaya onuda eklemk istedim.




  • Surdaki bilim adamlarinin biri bile benim gozumde gelmis gecmis tum haci hocalarin kat kat ustu degerli yararli insanlardir.
  • GİORDANO BRUNO


     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!



    Giordano Bruno (1548 - 17 Şubat, 1600). İtalyan filozof. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biridir ve şair yönüyle de edebiyata en yakın duranıdır. Ona 'Doğacı coşkunluğun düşünürü'de denilebilir.

    Soylu bir ailenin çocuğu olarak 1548 yılında İtalya'nın Nola kasabasında dünyaya geldi. Onaltı yaşındayken Dominiken adını taşıyan bir tarikatta yer aldı. Kopernilus sistemiyle tanışınca, Bruno tarikat mensubu bir kişi olmaktan sıyrıldı ve buna bağlı olarak Hıristiyan inancıyla arasındaki bütün bağları koparttı. Kiliseye karşı bir sistem içinde yer aldığından din sapkınlığı ile suçlandı. Engizisyondan baskısından kurtulmak için Roma'ya ardından Kuzey İtalya'ya kaçtı.

    Dinsizlikle suçlandığı için hiç bir yerde kalıcı olarak yaşayamadı, sürekli gezdi. Cenevre'ye geçti, ardından Güney Fransa, Paris ve Londra'da devam etti yaşamına. 1582 yılında Sorbonne Üniversitesi'nde bir kürsü elde etti. Londra'da yapıtlarının bir bölümünü bastırdı. Londra'dan kısa bir süreliğine yine Paris'e geçen Bruno, bu defa da Almanya'ya gitti ve eserlerini yayımlatma çabalarını sürdürdü. Daha sonra Zurich'e geçen Bruno, bir İtalyan aristokrat tarafından Venedik'e davet edilince bu daveti kabul etti. Burada Galileo Galilei ile tanıştı. Ama Mocenigo adlı bu aristokrat'la çatışınca, onun tarafından Engizisyon'a teslim edildi. Ona, düşüncelerinden vazgeçmesi ve sonsuz evren görüşünün din sapkınlığı olduğunu kabul etmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylendi. Ama o, gördüğü bütün işkencelere karşın, görüşlerinden taviz vermedi ve ölüme mahkum edildi.

    Ölüm kararını Bruno'ya bildiren yargıç, ondan şu cevabı almıştır: "Ölümümü bildirirken siz benden daha çok korkuyorsunuz". Kilisenin bu kararı, 1600 yılının Şubat ayında, Roma'da Campo dei Fiori meydanında Bruno'nun diri diri yakılması ile yerine getirildi.

    Bruno evrenin sonsuzluğu yanında evrenin birliği ilkesini de benimser. Buna göre Ortaçağ felsefesi'nde temel alınan gök ile yer ayrılığını rededer. Bruno; Tanrı'nın ve evrenin birbirinden farklı iki töz olmadığı, ama aynı gerçekliğin iki sonsuz görünümü olduğunu kabul eder. Ona göre herşey Tanrısal kuvvetin görünüşüdür:

    "Ne gördüğüm hakikati gizlemekten hoşlanırım, ne de bunu aşıkça ifade etmekten korkarım. Aydınlık ve karanlık arasındaki, bilim ve cehalet arasındaki savaşa her yerde katıldım. Bundan dolayı her yerde zorlukla karşılaştım ve cehaletin babaları olan resmi akademisyenlerin yanı sıra kalın kafalı çoğunluğun öfkesinde hedef olarak yaşadım."
    Düşüncelerinin açıklanmasının kendisi için çok tehlikeli olduğunu bildiği halde, yukarıdaki cümlesinden de anlaşılacağı gibi, yazı ve konuşmalarında düşüncelerini hep böyle açıkça ifade etmiştir.


    Eserleri
    Il Candelaio (Şamdancı) (1582)
    Della Cause principio et uno (Neden, ilke ve birlik üzerine) (1584)
    De l'infinito universo et mundi (Sonsuz evren ve dünyalar üzerine) (1585)
    De gl'heroici furori (Yiğitçe öfkeler üzerine) (1585)
    Retrieved from "http://tr.wikipedia.org/wiki/Giordano_Bruno"



    İŞTE ORTACAG KARANLIK AVRUPASINA KURBAN EDİLMİŞ BUYUK BİR BİLİM ADAMI...




  • Çok yönlü zekası ile matematik, fizik,biyoloji, astronomi, resim, müzik gibi alanlarda yaptığı çalışmalarıyla Leonardo da Vinci
     ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!


    http://www.mos.org/leonardo/
    http://tr.wikipedia.org/wiki/Leonardo_da_Vinci




  •  ÇIĞIR AÇAN BİLİMADAMLARI!!!


    James Clerk Maxwell (1831-1879)

    Avukat olan babası Edinburg'un tanınmış bir ailesinden geliyordu.Annesini 8 yaşındayken yitiren James, kent yaşamından uzakta geçen çocukluk yıllarından sonra 1841-47 arasında Edinburg Akademisi'nde okudu. Ilk bilimsel makalesini henüz 14 yaşındayken yayımladı. 1847'de Edinburg Universitesi'ne giren Maxwel burada okurken iki bilimsel makale daha yayımladı.

    1850'de Cambridge Universite'sine geçti. Ve Universiteye bağlı Trinity College'dan matemetik dalında sınıf ikincisi olarak lisans diploması aldı. Cambridge'de okurken yayımladığı bir makalede esneklik kuramının aksiyomatik temellerini oluşturdu; geometrik optik alanındaki bir makalesiyle de ileride balık gözü merceğin bulunmasına yol açacak ilkeleri ortaya koydu.
    1855'te Trinity College'da öğretim üyesi olan Maxwell, babasının sağlığının bozulması üzerine Iskoçya'ya döndü. Ertesi yıl Aberdeen'deki Marischal College' da doğa felsefesi profesörü oldu. 1860'ta Marischal College ile gene Aberrdeen'deki King's College'in birleştirilerek Abeerdeen Universite'sine dönüştürülmesi sırasında kadrosuzluk nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalan Maxwell, Edinburg Universitesi'ne başvurdu. Bu başvurudan sonuç alamayınca Londra'daki King's College'da doğa felsefesi profesörlğünü kabul ederek Iskoçya'dan ayrıldı. Bu görevde kaldığı beş yıl Maxwel'in en vermli dönemini oluşturdu. Elektromagnetizma konusunda iki makale yayımladı. Uyugulamalı bir konferansta renkli fotoğraf konusundaki bulgularını açıkladı. Elektromagnetik ve elektrostatik birimler arasındaki oranı ölçerek bu oranın, geliştirdiği elektromagnetizma kuramının öngörüsüne uygun olarak,ışık hızına eşit olduğunu gösterdi.
    1861'de Royal Society'nin üyeliğne seçildi. Blimsel araştırmaya daha çok zaman ayırabilmek amacıyla Kıng's College'daki görevinden ayrılarak Iskoçya'daki malikhanesine çekilen Maxwell altı yıl boyunca elektromagnetizma kuramı üzerindeki ünlü yapıtını hazırladı. Maxwell o güne değin bulunmuş olan elektrik ve magnetizma yasalarını sistemli bir bütünlük içinde matematiksel bir yapıya kavuşturmuş, değişken elektrik ve magnetik alanların birbirlerinden ayrı olarak var olamayacağını göstermiş, ışığında bir elektromagnetik dalga olduğunu belirleyerek elektrik, magnetizma ve optiği tek bir temele oturtmuştur. Tüm elektriksel ve magnetik olayları ve bunlar arasındaki ilşkiyi günümüzde Maxwell denklemleri olarak bilinen ve dört yalın denklemden oluşan, bir denklem takımıyla ortaya koyan Maxwell, Faraday indükleme yasasını incelerken dielektrik ortamda bir yer değiştirme akımının var olması gerektiği sonucuna varmıştı. Maxwell böylece ışığında bir eletromagnetik dalga olduğunu öngörmüştü. Maxwell'in varlığını öngördüğü eletromagnetik dalgalar, onun ölümünden sekiz yıl sonra Heinrich Hertz tarfından laboratuvar koşullarında elde edilmişti.
    Maxwell, fiziğin başka alanlarında da önemli katkılar da bulundu. 1852'de Adams Ödülü'nü almasına yol açan 68 sayfalık bir incelemesinde , Satürn halkalarının sayısız küçük parçacıktan oluşması gerektiğini tümüyle kuramsal hesaplarla ortaya koydu. Maxwell'in vardığı bu sonuç 1980'de Voyager I ve 1981'de Voyager II uzay araçları tarafından doğrulandı. Maxwell'in gazların kinetik kuramı üzerindeki çalışmaları, fiziğe en önemli katkılarından birini oluşturur. Gazların her doğrultuda ve her hızda devinebilen, birbirleriyle ve gazın içinde bulunduğu kabın çeperiyle çarpışmaları, tam esnek olan moleküllerden oluştuğu varsayımından yola çıkan Maxwell, olasılık ve istatistik yöntemlerini kullanarak bir gazdaki moleküllerin hız dağılımını saptama sorununu 1860' da çözdü.
    Yaşamı boyunca unvan ve ödül almamış olan Maxwell, kısa bir hastalık sonucunda öldü ve Iskoçya'da bulunan Parton köyündeki kilise bahçesinde toprağa verildi.




  • Alexander Fleming de önemli bir bilimadamı . (Antibiyotiklerinin keşfi 1928 )
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.