Şimdi Ara

CİDDİ CİDDİ UFO GÖRDÜM !!! (3,5.gif) (15. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
341
Cevap
2
Favori
19.712
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KKochaKK


    quote:

    Orjinalden alıntı: Jolly_RogeR

    Abi tüfek falan yok muydu evde indirseydin aşağı


    Abi SAdece Boncuklu Tabanca VAr

    ahmaat tüfe getir tüfe.bizim orada böyle bir olay oldu da ufo filan.sonra unutuldu gitti.lan yoksaaa




  • Lan konu 50 kere hortlatılmış :D.Konuyu açan arkadaşı bekliyoruz.
  • Vay be 6 sene olmuş. Hala hatırlarım olayı. Ufoyu pek tarif edememişim ama tarif edilecek gibi de değildi zaten. Olay hala gizemini koruyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi KKochaKK -- 26 Haziran 2013; 13:23:25 >
  • ufoya inanan mı kaldı
  • DigitalWorld kullanıcısına yanıt
    Yerimden hıla kalkıyor ( tabi masayı fırlatarak ) ve oynadıkları elektrik düğmesine vurarak içine göçertiyorum. Nedenini kimsenin bilmediği bir sebeple kızlardan birini sol elimle tutup havaya kaldırıyorum. Ardından hoca geliyor içeri ve kolumu tutup oğlum ne yapıyorsun diyor ve ayırmaya çalışıyor ve hocayı da savurarak bayılmasına neden oluyorum. Daha sonra ise kızı bırakıyorum yere düşüyor ve ardından ben de yere yığılıyorum.

    Kendime geldiğimde arkadaşlar kollarımdan tutuyordu beni lavaboya götürüyorlardı. Musluğu tuttuğumda ise elektrik çarpıldım.



    hocam bunları gerçekten yaşadınız mı?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mahmutzahitcelik

    Yerimden hıla kalkıyor ( tabi masayı fırlatarak ) ve oynadıkları elektrik düğmesine vurarak içine göçertiyorum. Nedenini kimsenin bilmediği bir sebeple kızlardan birini sol elimle tutup havaya kaldırıyorum. Ardından hoca geliyor içeri ve kolumu tutup oğlum ne yapıyorsun diyor ve ayırmaya çalışıyor ve hocayı da savurarak bayılmasına neden oluyorum. Daha sonra ise kızı bırakıyorum yere düşüyor ve ardından ben de yere yığılıyorum.

    Kendime geldiğimde arkadaşlar kollarımdan tutuyordu beni lavaboya götürüyorlardı. Musluğu tuttuğumda ise elektrik çarpıldım.



    hocam bunları gerçekten yaşadınız mı?


    Ben hatırlamıyorum açıkçası. Hani bunlar öğretmen müdür ve öğrencilerin anlattıklarının bir birleştirmesi.

    Musluğu tuttuğumda elektrik çarpıldım kısmı şimdi bile saçma geliyor. Kimyasal bir şey olabilir. Belki de sinir sistemim geç bir tepki falan verdi. Ama önemli olan hissettiğim kısmı.


    Trafik kazası beni cidden etkiledi. 2. sınıfta başıma geldi. Kamyon çarptı ve kafatasım birkaç parçaya ayrıldı.

    Babam hastaneye götürürken yolda bir kaç defa ayıldım. Bir keresinde babam dayan oğlum, çekilin yoldan diyerek korna çalarken hatırlıyorum uyandığımı. Baba dedim kafamda sıcaklık var dedim ve elimi kafama attım. Muhtemelen beynime dokundum. Kanı görünce ( Bilmiyorum belki de acıdan. ) gene bayıldım.

    Düşünün bu ( Kaza ) ilk okul 2 de başıma geldi. Orta okulda kabus gördüm onunla ilgili.


    Rüyamda tüm hayatımı gördüm. 80-90 yaşlarına kadar geliyorum ( Cidden ). Ailemi kaybetmişim, emekli olmuşum. Pek akrabam da kalmamış. Tamamen yanlızım. Evde ağlayarak eski fotoğraflara bakıyorum. Üniversite ve lise yılları. Sonra kalp krizi geçiriyorum. Her şey kararıyor ve hastanede uyanıyorum.

    Gözlerimi açıyorum biri bulup hastaneye yetiştirdi diye düşünüyorum. Bir bakıyorum ellerim küçücük. Sonra kapıdan anne ve babam giriyor. Deliler gibi ağlıyorum. Her şey bir rüyaymış. Trafik kazasından sonra komada gördüğüm bir rüyaymış herşey. Gözyaşlarım durmuyor.

    Sonra galiba bir şekilde ölüyorum ya da ağlamaktan. Tekrar uyandım. Ve bu sefer gerçekten uyandım. Daha da uyuyamadım zaten.

    Geçen senelerde de işte bir "başlangıç" diye film var.

    Profilo AVM de gezerken film izleyeyim bari dedim. Baktım başlangıç diye afiş var. Böyle süper güçler falan diye bir şey sandım. Adam da çok güzel film dedi. 5 dakika sonra başlıyordu girdim filme.

    Bu rüyam aklıma geldi gene ağlayarak çıktım sinemadan.

    Arkadaşlarım sorduğunda bazen "muhtemelen 1000 yaşındayım" derim. Nasıl yani diyince ise cevabım açıktır. 10 ya da 20 ömre yetecek olay yaşadım. Evden pek çıkmayan biri olmama rağmen.

    Hani sizin benim başıma şu geldi diyip te benim başıma gelmemiş olan şey sayısı normal ( İyi anlamda ) bir insana kıyasla çok daha azdır.


    Düşünsene. Annemle geziyoruz. Başörtüsünü düzeltirken hop uçuverdi. Başörtünün peşinden koşuyoruz. Tam alacağız bir rüzgar daha öyle öyle gittik. Başörtüsü ilk uçtuğunda mahalle gibi bir yerdeydik. En son başörtü bir Ticari taksinin tekerleğine dolandı gitti. Bir baktık gelmişiz yolun ortasına.

    Hani başıma meteor düşmesi dışında neredeyse her şey geldi. Hatta kapalı alanda olmasam o yıldırım direkt bana isabet etmişti. Lisede sinirden kalbim durdu.

    Teyzemin oğlu 4 kattan arabanın ( Araba da bizim araba. Peugeot J9 ) üstüne düştü ( Bir iki kırık dışında çok ciddi bir şeyi yoktu. ) Ben 2 kattan beton zemine düştüm. Yüz üstü hemde. O çarpmaya göre burnum bile kanamadı diyebilirim.

    Ayağımın üzerinde kamyon geçti.

    Çocukken ufo gördüğüme yemin edebilirim. Gece uyandım. Bir tuaf geldi hava. Sanki nasıl desem. Tuhaf bir his dünyadaki herkes yok olmuş gibi. Çatıya çıktım. Bir şey tuhaftı ama kavrayamadım. Zaten çocuğum. Sonra fark ettim ki ay yok. Gökyüzünde ay yok ama ortalıkta sanki ay varmış gibi bir aydınlık var. Ardından ay belirmeye başladı. Ayın önünde bir şey vardı ve yaklaşıyordu. Yuvarlak bir şey. Hani logar kapağı var ya. Onun çok ama çok daha büyüğü. Altında gene yuvarlak yuvarlak yerler vardı. Tamam zaten kendisi siyahtı ama o yuvarlak kısımlar çok ama çok çok daha siyahtı. Şimdi bile tarif edemeyeceğim bir siyah. Zifiri karanlığın ötesi bir karanlık. Bir de tuhaf bir ses vardı. Tınk diye bir ses. Sanki teneke tıkırdıyormuş gibi ama çok içten eko yapan bir ses. Arkamda bir şey hissettim, arkamı döndüm ve tek hatırladığım gözlerimi kamaştıran bir ışık sonrasında da güneş gözümü aldı zaten. Saat 10 olmuş bizimkiler beni arıyor.

    Rüya görüp uykumda yürümüş olabilirim. Başıma gelmemiş bir şey değil. Bir kere de kendimi balkonda buldum. Atlamak üzereydim. Ve bahçede fasulye ekiliydi. Kıl payı uyandım. Nasıl hayal ettim bilmiyorum. Ya o sıralar çok ciddi bir hayal gücüm vardı ve hepsi bilinç altımın kurgusu. Ya da cidden o gece bir şey gördüm. Gördüm diyenlerin %99 u yalan söylüyor zaten bence. Çünkü kafadan kesin uzaylılar diye giriyorlar. Yüzlerinde bir sırıtma sanki işgal edilsek göbek atacaklar gibi gibi.

    Aslına bakılırsa çok uzun zamandır da insan sıfatını bir hakaret olarak alıyorum. Çünkü dediğim gibi insan bir kelime bir sıfat ve bir grubu tanımlıyor.

    Şimdi İnsan dediğimizde benim aklıma hep, başkasının hakkına girenler, asla gözü doymayan para babaları, tecavüzcüler, sapıklar, hırsızlar, yalancılar, dolandırıcılar. Yani düşünsenize. İnsan sıfatındaki alt grup sıfatlarını incelesek %90 ı kötü şeyler. Yani biri iyi ise ne dersiniz? İyi - Melek gibi adam - Ay yüzlü vb vb. Yani bir kaç kişinin el parmağını geçmez. Ama o kadar çok kötü vardır ki tarifta sınır yok.

    Yani eğer bunlar insan sıfatı altında anılıp insan sıfatı ile yargılanacaksa ben insan olmayı reddediyorum. Malum ülkemizin en popüler örneği. Kitle katili. Abdullah olacak solucan. Hangi insanın insan hakkına saygı göstermiş ki bazı dış mihraklar ona insan gibi davranmamızı istiyor. Bu zaten hep böyle. Avrupa birliği yeni bir ülkeyi kendi içine alıyor. Notu Çöplük olan bir ülkeyi.

    Bize insan hakları derler kendileri çatır çatır adam öldürüyor.

    Bize hayvan hakları derler. Bazı ülkeler canlı canlı şiş kebap yapıyor boğaları. Hem de eğlencesine. Dini bir vecibe ile hayvana acı çektirmeden yapılan bir şey değil.

    Bize kokoreç yasak derler. Geçiniz efendim bunu. Yediğin şey ile ilerleme olmuyor. Elin amerikalısı cırcır böceği yiyor. Korede neler yeniyor neler. Leblebi niyetine börtü böcek. Ama samsung u düşünelim. Ya da bir Sony. Yediğin şeyi bırak aga. Kafa çalışacak kafa. Bin yıldır yiyoruz bunu. Hijyenik ise bir şeycikler olmaz.

    Yani evet aslında insan ırkından pek hoşlandığım söylenemez.


    Yani öyle şeyler varki. Markette çalışıyorum ( Karışık bir iş. Yani ne iş olsa yapıyorum. Server çöker ilker yetiş. Kamera sistemi hata verir ilker yetiş. Güçlü kuvettliyimdir. çok ağır bir şey olur ilker yetiş. Dün ve bugün fotoğraf çekimi vardı katalog için ilker yetiş. Yani nerede lazımsam oradayım. ) . İşte depocu eleman var ( dı ayrıldı işten ). Konuşuyorlar işte dedim hayrola ne konuşuyorsunuz. Sen anlamazsın. Dedim söyleyin bir hele anlayamayacağım şey olmaz.

    İşte falancıymış bu ( Dini gruplar varya. Falancı hocanın cemaati falan ). Cidden anlamadım çünkü anlayacak bir şey yok. Dedim bu muydu konuştuğunuz giderimi yaptım. Anlamazsın bu işlerden dediler kestiler attılar. Cidden anlamıyorum. Çünkü hak hukuktan bahseden, islamdan bahseden bu adamlar en temel kurallardan birine yabancıydı. Harama el uzatma!

    Yani bu şahıslar hak hukuk demeyi biliyor ama iş raftan deodorant alıp koltuk altına sıkıp rafa geri koymaya gelince o deodorantı alacak müşterinin hakkına el attığını hiç düşünmüyor. Ya da bütün gün manavdan meyve yerken hiç düşünmüyor patronun hakkını. Sorsan zaten asgari ücrete çalıştırıyor, göz hakkı flaan derler. Asgari ücret hoşuna gitmiyor ise bir sürü iş var. Tamam benim de hoşuma gitmiyor ama bu bana çalıp çırpma hakkını vermez. Zaten iş yeri sahibi de zaten çalıp çırpıyorlar. Asgari ücret fazla bile diye düşünür.

    Daha hızlı çalışsam fazla para mı verecek diyor. Yahu koşa koşa bir taraflarından kan akıta akıta çalış demiyorum. Bir öğlen yemeği 1 saat 30 dakika sürmez diyorum. Günde 10 dal sigara içiyorsun. Her biri 5 dakika günde 1 saat sigara molası olmaz diyorum. 8 saat mesai. Zaten 1 saati sigara molası. 90 dakika yemek. 30 dakika tuvalet. 30 dakika da dinlenir arada. Zaten hişç erken gelmek yok hep 5 dakika geç gelinir. Sürekli cepten bir mesajlaşmalar. Gitti sana 8 saat mesainin nerede ise yarısı.

    Yahu adam bölgeye çıkıyor. Baktım aşağıda oturmuş. Diyorum liste hazırla. Yok bugün salı. Salı günleri halk günü sen hazırla. İyi de ben de yaptım o işi. Benim zamanımda yardımcı da yoktu. Listeyi hazırlar bir de dağıtırdım. Bir de o zaman sipariler 2-3 katı daha yoğundu.

    Yanisi bir uzay mekiğini önüme koysalar. Kurcalar ne ne işe yarıyor çözebilirim. Hiç görmediğim halde kullanamadığım bir cihaz dahi olmadı. Ama iş insanlara gelince anlayamıyorum.

    İnsanlar bana hep şöyle geliyor. Hani şu reklam var ya. Adam işte anlatıyor oltaya hangi balığın vurduğunu titremesinden anlayacaksın falan. Yandaki adam da sessiz sedasız hop hop çekiyor balıkları. Slogan da şu ; Az laf çok iş.

    İşte insanlar bunu yapamıyor. Hep boş konuşma. Babam çocukluğumdan beri söyler şu lafı. Karanlığa söveceğine bir mum yak. Dedem söylermiş. Köy yeri. Elektrik yok. Lambajın gazı bitiyor. Babam bir yere çarpıyor hay ben bu kişiriş diye sövüyor. Dedem de çakıyor enseye bir tane. Diyor karanlığa söveceğine bir tane mum yak. Babam da o misal bir insan. Bir halt becerebilecekse konuşur yoksa adam gibi dinler. Benim de felsefem o. Televizyon başında 90 dakika bir maçı izleyip uzatmalarda adam gol kaçırınca ulan o kadar mı be. Ben olsam ..... diye başlayan cümleleri kuran tiplerden değilim.

    Ulan ben orada olsam..... Olsan ne yapacan. Cips yiye yiye yanında bira ile olmuş göbek top gibi. Ne yapacan orada olacan da. He. İlk 10 dakikadan sonra acile kaldırırlar ancak. Harita okuyan çocuklar gibi. İstanbul ankara arası 2 santim misali. TV den izlerken küçük sanıyor o sahayı.

    Ya sen bana niye hatırlattın şimdi. Gene patladım işte. Telefon çalmasa bu uzar da gider.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: DigitalWorld

    quote:

    Orijinalden alıntı: mahmutzahitcelik

    Yerimden hıla kalkıyor ( tabi masayı fırlatarak ) ve oynadıkları elektrik düğmesine vurarak içine göçertiyorum. Nedenini kimsenin bilmediği bir sebeple kızlardan birini sol elimle tutup havaya kaldırıyorum. Ardından hoca geliyor içeri ve kolumu tutup oğlum ne yapıyorsun diyor ve ayırmaya çalışıyor ve hocayı da savurarak bayılmasına neden oluyorum. Daha sonra ise kızı bırakıyorum yere düşüyor ve ardından ben de yere yığılıyorum.

    Kendime geldiğimde arkadaşlar kollarımdan tutuyordu beni lavaboya götürüyorlardı. Musluğu tuttuğumda ise elektrik çarpıldım.



    hocam bunları gerçekten yaşadınız mı?


    Ben hatırlamıyorum açıkçası. Hani bunlar öğretmen müdür ve öğrencilerin anlattıklarının bir birleştirmesi.

    Musluğu tuttuğumda elektrik çarpıldım kısmı şimdi bile saçma geliyor. Kimyasal bir şey olabilir. Belki de sinir sistemim geç bir tepki falan verdi. Ama önemli olan hissettiğim kısmı.


    Trafik kazası beni cidden etkiledi. 2. sınıfta başıma geldi. Kamyon çarptı ve kafatasım birkaç parçaya ayrıldı.

    Babam hastaneye götürürken yolda bir kaç defa ayıldım. Bir keresinde babam dayan oğlum, çekilin yoldan diyerek korna çalarken hatırlıyorum uyandığımı. Baba dedim kafamda sıcaklık var dedim ve elimi kafama attım. Muhtemelen beynime dokundum. Kanı görünce ( Bilmiyorum belki de acıdan. ) gene bayıldım.

    Düşünün bu ( Kaza ) ilk okul 2 de başıma geldi. Orta okulda kabus gördüm onunla ilgili.


    Rüyamda tüm hayatımı gördüm. 80-90 yaşlarına kadar geliyorum ( Cidden ). Ailemi kaybetmişim, emekli olmuşum. Pek akrabam da kalmamış. Tamamen yanlızım. Evde ağlayarak eski fotoğraflara bakıyorum. Üniversite ve lise yılları. Sonra kalp krizi geçiriyorum. Her şey kararıyor ve hastanede uyanıyorum.

    Gözlerimi açıyorum biri bulup hastaneye yetiştirdi diye düşünüyorum. Bir bakıyorum ellerim küçücük. Sonra kapıdan anne ve babam giriyor. Deliler gibi ağlıyorum. Her şey bir rüyaymış. Trafik kazasından sonra komada gördüğüm bir rüyaymış herşey. Gözyaşlarım durmuyor.

    Sonra galiba bir şekilde ölüyorum ya da ağlamaktan. Tekrar uyandım. Ve bu sefer gerçekten uyandım. Daha da uyuyamadım zaten.

    Geçen senelerde de işte bir "başlangıç" diye film var.

    Profilo AVM de gezerken film izleyeyim bari dedim. Baktım başlangıç diye afiş var. Böyle süper güçler falan diye bir şey sandım. Adam da çok güzel film dedi. 5 dakika sonra başlıyordu girdim filme.

    Bu rüyam aklıma geldi gene ağlayarak çıktım sinemadan.

    Arkadaşlarım sorduğunda bazen "muhtemelen 1000 yaşındayım" derim. Nasıl yani diyince ise cevabım açıktır. 10 ya da 20 ömre yetecek olay yaşadım. Evden pek çıkmayan biri olmama rağmen.

    Hani sizin benim başıma şu geldi diyip te benim başıma gelmemiş olan şey sayısı normal ( İyi anlamda ) bir insana kıyasla çok daha azdır.


    Düşünsene. Annemle geziyoruz. Başörtüsünü düzeltirken hop uçuverdi. Başörtünün peşinden koşuyoruz. Tam alacağız bir rüzgar daha öyle öyle gittik. Başörtüsü ilk uçtuğunda mahalle gibi bir yerdeydik. En son başörtü bir Ticari taksinin tekerleğine dolandı gitti. Bir baktık gelmişiz yolun ortasına.

    Hani başıma meteor düşmesi dışında neredeyse her şey geldi. Hatta kapalı alanda olmasam o yıldırım direkt bana isabet etmişti. Lisede sinirden kalbim durdu.

    Teyzemin oğlu 4 kattan arabanın ( Araba da bizim araba. Peugeot J9 ) üstüne düştü ( Bir iki kırık dışında çok ciddi bir şeyi yoktu. ) Ben 2 kattan beton zemine düştüm. Yüz üstü hemde. O çarpmaya göre burnum bile kanamadı diyebilirim.

    Ayağımın üzerinde kamyon geçti.

    Çocukken ufo gördüğüme yemin edebilirim. Gece uyandım. Bir tuaf geldi hava. Sanki nasıl desem. Tuhaf bir his dünyadaki herkes yok olmuş gibi. Çatıya çıktım. Bir şey tuhaftı ama kavrayamadım. Zaten çocuğum. Sonra fark ettim ki ay yok. Gökyüzünde ay yok ama ortalıkta sanki ay varmış gibi bir aydınlık var. Ardından ay belirmeye başladı. Ayın önünde bir şey vardı ve yaklaşıyordu. Yuvarlak bir şey. Hani logar kapağı var ya. Onun çok ama çok daha büyüğü. Altında gene yuvarlak yuvarlak yerler vardı. Tamam zaten kendisi siyahtı ama o yuvarlak kısımlar çok ama çok çok daha siyahtı. Şimdi bile tarif edemeyeceğim bir siyah. Zifiri karanlığın ötesi bir karanlık. Bir de tuhaf bir ses vardı. Tınk diye bir ses. Sanki teneke tıkırdıyormuş gibi ama çok içten eko yapan bir ses. Arkamda bir şey hissettim, arkamı döndüm ve tek hatırladığım gözlerimi kamaştıran bir ışık sonrasında da güneş gözümü aldı zaten. Saat 10 olmuş bizimkiler beni arıyor.

    Rüya görüp uykumda yürümüş olabilirim. Başıma gelmemiş bir şey değil. Bir kere de kendimi balkonda buldum. Atlamak üzereydim. Ve bahçede fasulye ekiliydi. Kıl payı uyandım. Nasıl hayal ettim bilmiyorum. Ya o sıralar çok ciddi bir hayal gücüm vardı ve hepsi bilinç altımın kurgusu. Ya da cidden o gece bir şey gördüm. Gördüm diyenlerin %99 u yalan söylüyor zaten bence. Çünkü kafadan kesin uzaylılar diye giriyorlar. Yüzlerinde bir sırıtma sanki işgal edilsek göbek atacaklar gibi gibi.

    Aslına bakılırsa çok uzun zamandır da insan sıfatını bir hakaret olarak alıyorum. Çünkü dediğim gibi insan bir kelime bir sıfat ve bir grubu tanımlıyor.

    Şimdi İnsan dediğimizde benim aklıma hep, başkasının hakkına girenler, asla gözü doymayan para babaları, tecavüzcüler, sapıklar, hırsızlar, yalancılar, dolandırıcılar. Yani düşünsenize. İnsan sıfatındaki alt grup sıfatlarını incelesek %90 ı kötü şeyler. Yani biri iyi ise ne dersiniz? İyi - Melek gibi adam - Ay yüzlü vb vb. Yani bir kaç kişinin el parmağını geçmez. Ama o kadar çok kötü vardır ki tarifta sınır yok.

    Yani eğer bunlar insan sıfatı altında anılıp insan sıfatı ile yargılanacaksa ben insan olmayı reddediyorum. Malum ülkemizin en popüler örneği. Kitle katili. Abdullah olacak solucan. Hangi insanın insan hakkına saygı göstermiş ki bazı dış mihraklar ona insan gibi davranmamızı istiyor. Bu zaten hep böyle. Avrupa birliği yeni bir ülkeyi kendi içine alıyor. Notu Çöplük olan bir ülkeyi.

    Bize insan hakları derler kendileri çatır çatır adam öldürüyor.

    Bize hayvan hakları derler. Bazı ülkeler canlı canlı şiş kebap yapıyor boğaları. Hem de eğlencesine. Dini bir vecibe ile hayvana acı çektirmeden yapılan bir şey değil.

    Bize kokoreç yasak derler. Geçiniz efendim bunu. Yediğin şey ile ilerleme olmuyor. Elin amerikalısı cırcır böceği yiyor. Korede neler yeniyor neler. Leblebi niyetine börtü böcek. Ama samsung u düşünelim. Ya da bir Sony. Yediğin şeyi bırak aga. Kafa çalışacak kafa. Bin yıldır yiyoruz bunu. Hijyenik ise bir şeycikler olmaz.

    Yani evet aslında insan ırkından pek hoşlandığım söylenemez.


    Yani öyle şeyler varki. Markette çalışıyorum ( Karışık bir iş. Yani ne iş olsa yapıyorum. Server çöker ilker yetiş. Kamera sistemi hata verir ilker yetiş. Güçlü kuvettliyimdir. çok ağır bir şey olur ilker yetiş. Dün ve bugün fotoğraf çekimi vardı katalog için ilker yetiş. Yani nerede lazımsam oradayım. ) . İşte depocu eleman var ( dı ayrıldı işten ). Konuşuyorlar işte dedim hayrola ne konuşuyorsunuz. Sen anlamazsın. Dedim söyleyin bir hele anlayamayacağım şey olmaz.

    İşte falancıymış bu ( Dini gruplar varya. Falancı hocanın cemaati falan ). Cidden anlamadım çünkü anlayacak bir şey yok. Dedim bu muydu konuştuğunuz giderimi yaptım. Anlamazsın bu işlerden dediler kestiler attılar. Cidden anlamıyorum. Çünkü hak hukuktan bahseden, islamdan bahseden bu adamlar en temel kurallardan birine yabancıydı. Harama el uzatma!

    Yani bu şahıslar hak hukuk demeyi biliyor ama iş raftan deodorant alıp koltuk altına sıkıp rafa geri koymaya gelince o deodorantı alacak müşterinin hakkına el attığını hiç düşünmüyor. Ya da bütün gün manavdan meyve yerken hiç düşünmüyor patronun hakkını. Sorsan zaten asgari ücrete çalıştırıyor, göz hakkı flaan derler. Asgari ücret hoşuna gitmiyor ise bir sürü iş var. Tamam benim de hoşuma gitmiyor ama bu bana çalıp çırpma hakkını vermez. Zaten iş yeri sahibi de zaten çalıp çırpıyorlar. Asgari ücret fazla bile diye düşünür.

    Daha hızlı çalışsam fazla para mı verecek diyor. Yahu koşa koşa bir taraflarından kan akıta akıta çalış demiyorum. Bir öğlen yemeği 1 saat 30 dakika sürmez diyorum. Günde 10 dal sigara içiyorsun. Her biri 5 dakika günde 1 saat sigara molası olmaz diyorum. 8 saat mesai. Zaten 1 saati sigara molası. 90 dakika yemek. 30 dakika tuvalet. 30 dakika da dinlenir arada. Zaten hişç erken gelmek yok hep 5 dakika geç gelinir. Sürekli cepten bir mesajlaşmalar. Gitti sana 8 saat mesainin nerede ise yarısı.

    Yahu adam bölgeye çıkıyor. Baktım aşağıda oturmuş. Diyorum liste hazırla. Yok bugün salı. Salı günleri halk günü sen hazırla. İyi de ben de yaptım o işi. Benim zamanımda yardımcı da yoktu. Listeyi hazırlar bir de dağıtırdım. Bir de o zaman sipariler 2-3 katı daha yoğundu.

    Yanisi bir uzay mekiğini önüme koysalar. Kurcalar ne ne işe yarıyor çözebilirim. Hiç görmediğim halde kullanamadığım bir cihaz dahi olmadı. Ama iş insanlara gelince anlayamıyorum.

    İnsanlar bana hep şöyle geliyor. Hani şu reklam var ya. Adam işte anlatıyor oltaya hangi balığın vurduğunu titremesinden anlayacaksın falan. Yandaki adam da sessiz sedasız hop hop çekiyor balıkları. Slogan da şu ; Az laf çok iş.

    İşte insanlar bunu yapamıyor. Hep boş konuşma. Babam çocukluğumdan beri söyler şu lafı. Karanlığa söveceğine bir mum yak. Dedem söylermiş. Köy yeri. Elektrik yok. Lambajın gazı bitiyor. Babam bir yere çarpıyor hay ben bu kişiriş diye sövüyor. Dedem de çakıyor enseye bir tane. Diyor karanlığa söveceğine bir tane mum yak. Babam da o misal bir insan. Bir halt becerebilecekse konuşur yoksa adam gibi dinler. Benim de felsefem o. Televizyon başında 90 dakika bir maçı izleyip uzatmalarda adam gol kaçırınca ulan o kadar mı be. Ben olsam ..... diye başlayan cümleleri kuran tiplerden değilim.

    Ulan ben orada olsam..... Olsan ne yapacan. Cips yiye yiye yanında bira ile olmuş göbek top gibi. Ne yapacan orada olacan da. He. İlk 10 dakikadan sonra acile kaldırırlar ancak. Harita okuyan çocuklar gibi. İstanbul ankara arası 2 santim misali. TV den izlerken küçük sanıyor o sahayı.

    Ya sen bana niye hatırlattın şimdi. Gene patladım işte. Telefon çalmasa bu uzar da gider.

    Bu ne la




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Yeni Dünya Düzeni

    Bu ne la


    Telefon çalmasa daha da uzardı.

    Kısacası evet olay gerçek. Hatta başıma gelen en sıradan olay neredeyse.

    Uykumda yürüdüğüm oldu bir kere.

    Bir kere rüyamda bütün bir hayat yaşadığımı gördüm.

    Sanırım çocukken bir ufo ( Dikkat ufo uzaylı demek değildir. Açılımı tanımlanamayan hava cismidir. ) gördüm.

    İnsanlardan en azından %80 inden nefret ediyorum. Nefretim o kadar arttı ki artık onların yanında kendimi daha üstümüğ gibi hissediyorum ve bu da beni onlara benzetiyor bu yüzden daha da fazla nefret ediyorum.

    Özet bu sanırım.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: DigitalWorld

    quote:

    Orijinalden alıntı: Yeni Dünya Düzeni

    Bu ne la


    Telefon çalmasa daha da uzardı.

    Kısacası evet olay gerçek. Hatta başıma gelen en sıradan olay neredeyse.

    Uykumda yürüdüğüm oldu bir kere.

    Bir kere rüyamda bütün bir hayat yaşadığımı gördüm.

    Sanırım çocukken bir ufo ( Dikkat ufo uzaylı demek değildir. Açılımı tanımlanamayan hava cismidir. ) gördüm.

    İnsanlardan en azından %80 inden nefret ediyorum. Nefretim o kadar arttı ki artık onların yanında kendimi daha üstümüğ gibi hissediyorum ve bu da beni onlara benzetiyor bu yüzden daha da fazla nefret ediyorum.

    Özet bu sanırım.

    Kolay gelsin sana o zaman bayağı şeyler yaşamışsın




  • Bu olaylar ufo yu gordukten sonra mi basladi simdi

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • benimde görmüşlügüm var inanmamazlık etmeyin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KKochaKK

    Yazlıkta kardeşimle balkonda yatmaya karar verdik.(çok güzel olur,sinek fln yok)İşte Sonra dedim ben biraz Yıldızları seyredelim.İşte zaten Uçak vs jet hepsi geciyor zaten çok görüyoruz.

    Sonra kardeşim birden havaya bakılı kaldı.bende onun baktığı yere baktım.Birde ne göreyim 3 tane lambanın yarisi kadar ışık saçan uçan cisim!!!Gözümü kapattım açtim hala orda.Bende Söz bitti zaten.

    Sonra Kendi etrafında dönerek yavaşça ilerliyordu.Aniden durdu ama halen kendi etrafinda dönüyordu.
    sonra bir "U" dönüşü yapti hic abartmıyorum sanki nitro çekermis gibi veya göktaşi hızında kıpkırmızı ışık saçip gitti


    Sonra Zaten ben asla ufolara inanmazdim ama bu olay kafami baya karıştırdı.Arkdaşımle baya konuştuk kardeşim inanmak istemiyordu korkudan ama ben nu sefer inanıyorum dedim.

    kesinlikle uçak vs değildi.hangi uçak kendi etrafında döner veya uçarken durur

    Ayrıca o esnalarda arı seslerine benzer sesler geliyordu...

    EDIT(ÖNEMLI):UCAN DAIRENIN TABANI BILE BELLI OLUYORDU!)




    Bir Gören Arkadasımız DAha Var: BaRo55Nerdeyse benle ayni seyleri görmüstür

    CSB !!!!! ! ! ! ! ! 1




  • quote:

    Orijinalden alıntı: _SoundofSilence_

    quote:

    Orjinalden alıntı: okitoxxx

    Bu kadar geniş bi evrende yalnız olduğumuzu düşünmek aslında saçma bişey...ama uzaylılar zart zurt bunlarda saçma...biz onları göremediğimiz halde onlar buraya kadar gelip mal mı bakıp bakıp gidiyolar...ayrıca niye ufolar döner ki...dönünce nooluyo yani...estetik bi yanı mı var?

    ufo mufo bunlar boş işler...onların zaten şu küçük casus uçaklar olabileceği ihtimali çok yüksek...



    NEDEN AÇIKÇA ORTAYA ÇIKMIYORLAR?


    Çünkü insanlık henüz bilinç olarak kitlesel karşılaşmalara hazır değil. Saldırgan iç güdülere sahipsiniz. Bizi hemen düşman ilan edebiliyorsunuz. Alıştırma için sıklıkla yapılan temaslarda buna çoğunlukla şahit oluyoruz.
    Ama güzel olan şu ki bu hızla değişiyor..

    Evrendeki yaşayış çok çeşitlidir. Sizse, kendi türünüzü, bilgisizlik nedeniyle bu sonsuz evrende tek sanıyorsunuz. İnsana benzemeyen zeki varlığı kabul etmeye isteksiz görünüyorsunuz. Halbuki evrende insana benzediği gibi, hiç benzemeyen de, zeki, gelişmiş, barış içinde yaşayan varlıklar var.
    Ve siz onların görüntüsünü, sırf insana benzemediği için ürkünç bulabilir ve korkabilirsiniz. Yani siz henüz dış görünüşe bakarak hüküm verecek kadar az gelişmiş durumdasınız.

    Dünya gezegeni olarak, birbirinizi yemekten vazgeçip hepinizin aynı Tanrı’nın yarattığı insan olduğunu anlayıp, tüm dünyanın ve insanlığın iyiliği için çalışacak kadar gelişmeden, dünya dışı zeki yaşamla karşılaşmanız her şeyi daha da kötü yapacaktır. Devletleriniz, bu görüşmeleri hızla kendi çıkarı için kullanmaya çalışacaktır. Yani aranızda birlik ve bütünlüğü sağlamadan açıkça ortaya çıkmamız mümkün görünmüyor.

    Ve bir adım daha ileri giderek, Tanrı’nın tüm evreni sadece insan için yaratmış olmasının ne kadar cahilce bir kibir olduğunu fark edip, evrende birçok yaşamın olabileceğini ve hepimizin de Tanrısı’nın aynı Tanrı olduğunu anlamaya başlamadan, dünya dışı zeki yaşamla karşılaşmak çok zorlaşmaktadır. İnsanoğlu dünyasal düşünceden evrensel düşünceye geçmelidir.

    Belki de en önemli konu şu ki; birçok dünya dışı zeki yaşamın, hayata, evrene temel bakışı sizden o kadar farklıdır ki, sizin bunu kavrayabilmeniz, bugünkü haliyle imkansızdır. Sizler sadece kendinize ve kendi düşüncelerinize, anlayış kalıplarınıza uygun olanı algılayabilir ve kabul edebilirsiniz. Bunların tümüyle dışında çok çarpıcı evren ve varlık anlayışları vardır. Kendinizi en inanılmaz, en şaşırtıcı gizemlere hazır kılacak kadar esnek olmalısınız. Bu esnekliği kazandığınızda biz ortaya çıkacağız.

    Evrensel sevgi, huzur ve barışı kazanmak için yapacağınız çalışmalardaki başarınıza göre en uygun zamanda açıkça ortaya çıkacağız. Daha önce açıkça ortaya çıkarsak, bu karşılaşmaya henüz hazır olmadığınızdan, doğal evriminize ve özgür iradenize müdahale etmiş oluruz.

    Siz hazır olduğunuzda evrende yalnız olmadığınızı tüm insanlığa göstereceğiz. O zaman evrensel bir paylaşma ve dayanışma dönemi başlayacak.





    quote:

    Orjinalden alıntı: PaiMei

    Ya millet sizi hayal kırıklığına uratmış olmiyim ama, uzaylı olsa da buraya nasıl gelsin yaw, kaç tane bilim adamı izledim-okudum uzaylı olsa bile gelmesi imkansız gibi diyen. Bunun için de radyo dalgası mı ne yayıyolar uzaya ancak bu şekilde haberleşilebilirmiş. Şili'de dev gibi çanaklar yaptırıyolar dalga yaymak için. En yakın güneş sistemi 4 milyon ışık yılı uzakta diye tahmin ediliyor yanlış bilmiyorsam. Yani ışık hızıyla bile gitsen 4 yılda ulaşıyosun.

    Şimdi bu dostlarımız ordan buraya gelinceye kadar 4 yıl boyunca lpgli olsa bile ne yakar tahmin edebiliyo musun Zaten küçücük araçlar her tarafı mazot olsa nolur Hadi diyelim uranyum falan kullanıyo Kardeş 4 yıl gel, 4 yıl git 8 yıl, zaten ömrün ne kadar yaw, bi bakıp dönmek için 8 yıl peh. Dalga bi yana ışık hızıyla gidebilecek bi araç düşünebiliyo musunuz ? Yıl 3007 değil 10007 bilem olsa zor Işık bile gidemiyo sen nası gidiyon..

    Ha ışınlanma falan var derseniz ona diceem bişe yok Ama o zaman da kordinatları tutturmak mesele, ya yanlışlıkla Diyarbakırlı Abdullah ağanın kucaana ışınlanırsan nolcak ? Yani olmaz bu iş



    NASIL GELİYORLAR?


    Evrenin çeşitli yerlerinden dünyaya gelen varlıklar birçoktur. Bu varlıkların bilgi ve teknoloji düzeyleri çok zengin ve çeşitlidir.

    Dünyaya, farklı uygarlıklar, kendi farklı bilgi ve teknolojik imkanları ile geliyorlar. Evrendeki zeki hayat o kadar şaşırtıcı örnekler gösterir ki, bunları hemen kavramak kolay değildir.

    [size=10]Bazı varlıklar ışık hızından çok daha hızlı gidebilen uzay araçları ile buraya kadar gelirler.

    Bazıları, kendi uzay-zamanlarından sıçrama yaparak sizin uzay-zaman parçanıza giriş yaparlar ve sizin uzay-zamanınızda birden ortaya çıkarlar.

    Bazı varlıklar sizinle aynı boyutta yaşamazlar. Onlar titreşimsel yapısı çok farklı bir başka boyutun içindedir. Ama gelişmiş varlıklar oldukları için bizim boyutumuza titreşimlerini düşürerek odaklanabilirler ve bu boyutta ortaya çıkabilirler.

    Bazı varlıkların Dünyaya gelebilmek için uzay araçlarına ihtiyacı varken bazı türlerin buna ihtiyacı yoktur.

    Bazı türler, Dünyaya hiç gelmeden kendi gezegenlerinden ya da boyutlarından iletişimi kurup sürdürürler.

    Bazı varlıklar, sadece bilimsel olarak değil, ruhsal olarak da o kadar gelişmiştir ki, onlar maddeye tamamen hakim olmuş gibidirler. Dünyaya gelmek onlar için bir an’da gerçekleşebilir.

    Özetle evrendeki diğer uygarlıklar, dünyaya, bilimsel ve ruhsal gelişmişliklerine bağlı olarak, birçok değişik yolla gelmektedir.



    Kaynak: siriusufo.org

    konu çok eski ama içimde kalmasın yazayım bak dostum eğer ışık hızı geçilirse kütle enerjiye dönüşmeye başlar biz buna e=mc2 diyoruz hani einsteinin ünlü formülü




  • ne yalan söyliyim bende dün 3 saniye jet sesi duydum 15 dk arayla. 2 kere duydum bunu bazı arabaların alarmı çalmaya başladı gece 4 sıralarıydı. isteyen inanır isteyen inanmaz ama bir uçağın o kadar kısa sürede sesinin kesilmesi bana pek inandırıcı gelmedi. ufo olmasada mantıklı bir açıklaması vardır belki
  • Nasa uzaylıların olduğunu zaten biliyo bence.Koca evrende yanlız olduğumuzu düşünmek saçmalık

  • quote:

    Orijinalden alıntı: mahmutzahitcelik

    Bu olaylar ufo yu gordukten sonra mi basladi simdi


    Gene coşacağım.

    Valla bu zaten çok küçükken oldu. Ama gördüğüm şey ile alakası tartışılır.


    Biz genel olarak böyleyiz sanırım. Baba tarafına çekmişim.


    Babamın başına balta saplanmış. Halama da öküz boynuzlarını saplamış karnına. Ne bileyim diyorum ki Allah ın sevgili kuluyuz herhalde. Ahirete bırakmıyor dünyada çektiriyor.


    Ama he şu var. Mahallede deli diyordu herkes bana. Annemlerde Bakırköy e götürdü. Muayene test falan ettiler ileri zekalı çıktım. Doktor, çocuk benden zeki ( Dikkat, Bilgi birikimi değil. Kapasite ) ne getirdin buraya diye söyleniyordu Anneme.


    İlk kaza ile de alakalı olabilir. Ama bazen şöyle şeyler de oldu. Çok kazık bir soruyu tahtaya çıkıp çözüyorum ama anımsamıyorum. Tahtaya ne zaman çıktım ne zaman ve nasıl çözdüm bilmiyorum.



    Çocukken bende sorun var sanıyordum ama sonradan gördüm ki havalı bir ismi varmış. Fotoğrafik hafıza. Yani önüme bir soru geldiğinde cevap kitap sayfası gibi gözüme geliyor. Lisede hoca sorardı olum sorunun cevabı tavanda mı yazıyor sınav kağıdına bak diye. Ne bilsin sorunun cevabının gözümün önünde olduğunu beyaz zeminin işimi kolaylaştırdığını.

    Ama bilmiyorum yani. Diş ağrım için bile doktora son çare giderim. Herkeste mi böyle. Sadece ilgimi çeken şeylerde böyle. Yani misal tarih. Hiç sevmem. İnsanların yazdığı bir şey. Aklımda kalmaz tarihler. Evet 10 tane kredi kartının numarasını, son kullanma tarihini, şifrelerini, güvenlik kodlarını, bankalarının numaralarını tek seferde hafızaya alabiliyorum çünkü sıcak fırsatları seviyorum. Ama gel gör ki iş tarihe gelice sıfır. Kopya çekmek zorunda kaldım.

    He ama misal bir Tesla nın Edison un, Einstein in hayatını ya da ünlü sözlerini bilirim. Hangi yaşında hangi icatlar falan.

    Bu yanında dalgınlığı da getiriyor. Bir yerden çıkarken iki kez kontrol ederim. Çünkü çok sık bir şey almam gereken bir not kağıdını. Bir poşeti ya da bir kalemi bir yerlerde unutmak.


    Gözlerim bozuktur. Çocukluğumdan beri. Trafik kazasından sonra düzelme oldu ( Beyin damarları vb ile ilgili bir şey. Kafa nasılsa açılmış onu da halledelim demişler herhalde. ) baya. Türk filmi gibi. Ama o zamanki değişim ile düşünürüm hep. Acaba herkes benimle aynı şeyi mi görüyor. Yani düşünsene. Belki ben kırmızı görürken sen yeşil görüyorsun. Bunu ayırt etmenin yolu da yok. Sonuta kırmızıya yeşil diyorsan yeşildir.


    Kapasite konusunda ne durumdayım dersek. Tabiki okuldan da bilgim vardı ama zamanında anadolu lisesi sınavlarına hiç çalışmadım. Sınav günü geldi. Sınava girmeden önce yeşil bir kitap vardı. 700 sayfa kadar. 30-45 dakika içinde o kitabı okudum ve sınava girip 800 puan alıp çıktım. Yumurta olayı çok iyi özetliyor durumu.


    İnsanlara şaka ya da yalan gibi gelebilir. Doğruya doğru pek inanılacak bir şey değil.

    Beni bakırköyden sonra hacı hocaya da götürdüler. Şu üçkağıtçı olanlardan birine. Valla gene içeride ne oldu bilmiyorum. Hatırlamıyorum kendimden geçmişim. ( Hayal etmesi komik oluyor hatırladıkça. Tavanda yürüyüp kafamı 360 derece döndürüp üstüne mi kustum ne yaptım. Sübyancı falan çıktı da gene o deli gücü geldi de ümüğünü mü sıktım. Telekinezi falan ile adamı havaya mı kaldırdım. Fantazi bol. Ama böyle üçkağıtçılar kendi yalanlarına da kandığı için genelde basait şeylerden bile korkarlar. Şu an yapabildiklerimi yapsam altına kaçırırdı herhalde. ) son hatırladığım kendine hoca diyen dolandırıcının korkmuş bir biçimde dışarı çıkıp anneme al paranı da istemiyorum. Gidin buradan dediğini hatırlıyorum.


    Sonradan köye falan gönderdiler beni işte yaz tatilinde kafası dinlensin diye. ( Malum dedim ya sinirliyim. Çevrede uyuz mahalle çocukları olmayınca daha rahat olur dediler. )


    Dediğim gibi inanılacak şeyler değil. Ama insan beyni çok fazlasına kadir yaratılmış. Mesela bir adam var. Supersavant kategorisinde biri. Projektör ile perdeye onbinlerce nokta yansıtıyorlar. 1-2 saniye içinde tam olarak kaç tane nokta olduğunu her seferinde eksiksiz olarak söylüyor. Adamın iddiasına göre kayalara dalga vurduğunda havaya kaç su damlası fırladığını bile sayabiliyormuş. Daha doğrusu saymak yanlış kelime. Adamın tabiri ile SADECE BİLİYOR. O adamın yeteneği yanında benim sayma yeteneğim 4. nesil i5 işlemci karşısındaki abaküs gibi kalır herhalde.


    Ben de öyle. Ne yaptığımı bilmiyorum. Sadece biliyorum bazen.


    İnsanın kendini açıklayamaması enteresan.


    Misal gerçek olay. İş yerimizde Bahadır diye bir arkadaşımız vardı. Yeri de söyleyeyim. Kemerburgaz Acarlar. Adamın o gün omzuna dokundum. Gözümün önüne bir resim geldi. Senin omzun mu çıktı daha önce dedim. Yani neden dedim ve nereden çıktı bilmiyorum. Ama evet. Önceden omzu çıkmış ve çok aşırı zorlarsa gene çıkıyormuş.


    Bu arada deneyler var. İnsanların geleceği görmesi ile ilgili.


    Değişik resimler var. Kimi komik kimi üzücü. Beynin resimlere verdiği tepki ve nerelerin aktif olduğu ölçülüp üzüntü komedi vb bölgeler hesaplanıyor. Sonra kişilere rasgele resimler gösteriliyor.


    Araştırma gösteriyor ki. Görüntü daha ekrana verilmeden beyin o görüntü ile ilgili işlem yapıyor. Yani mesela ekrana üzüntü ve hüzün içeren bir görüntü verilecek. Beyin 20ms kadar önce bu veriyi işliyor. Yani bir şey beyne üzüntülü bir resmin geldiğini söylüyor. Beyin de işleme başlıyor.

    Morfik alan üzerinde çok çalışma var ve ben açık bir deneyimini bile yaşadım.


    Morfik alan ne dersek.


    Normalde bu radyo dalgaları ses firekansıdır. Bu frekansı iletmek için devasa uzunlukta antenler gerekir. Ama Radyoda frekans modülasyonu yani FM vardır. Kısacası düşük frekansın yüksek bir frekansa bindirilmesi denebilir. Basitçe açıklarsak.


    Hani misalen. Diyelim ki ses 10KHz. Onu 10KHz yapmasak ta. 2,4GHz + 10KHZ yapsak. Yani 10KHZ ile 2.4GHz i toplasak. Sonra bu frekans radyoya gelince 2.4GHz i tekrar çıkarsak. Sonuçta gene 10KHz miz olmaz mı.

    İşte radyodaki kanal frekansları da bir nevi öyle.


    Misal çift bant diyorlar. Ona da örnek verelim. Misalen sadece 2.4GHz + demesek. Bunun bir de - sini yapsak. 2,4-10 kaynağa gelince toplarız 2.4 ile. ( Not. Burada 10 yıllık eğitimi 5 dakikada vermeye çalışmıyorum. Sadece mantığı açıklıyorum. )

    Bunu niye anlattım.

    Morfik alan da insanların böyle bir taşıyıcı ile haberleştikleri konusunda. Taşıyıcı ise dünyanın manyetik alanı. Aslında kuşların ve tüm hayvanların da bu alan ile yollarını bulduğunu düşünüyor bilim insanları.


    Deneyler de var. İki yalıtımlı ( Her şeyden yalıtımlı. ) ve ayrı odada iki denek var. Tamamen karanlık 2 odadalar. İkisinin başına da beyin aktivitesini gözlemlemek için birer düzenek kuruluyor. İki kişiye birer kask takılıyor ve bu kasklar ikisinin başının etrafında dünyanın manyetik alanı gibi gibi bir manyetik alan oluşturuyorlar. İki insan arasındaki tek bağlantı anlayacağınız gibi bir manyetik alan. Karanlık odadaki bir deneğin odasında rasgele sıra ile flash patlatılıyor diğer denek ise karanlıkta.


    Bu sefer tersi tekrarlanıyor. Bir odadakine ışık veriliyor diğer odadaki ise karanlıkta.


    Verileri okuyorlar ve çok enteresan bir şey buluyorlar. Bir odaya ışık verildiği her anda. Öbür odadaki deneğinde beynindeki görme ile ilgili bölüm aşırı aktifleşiyor. Yüzüne flash patlamış gibi. Denekler sadece 1 ya da 2 kere sanki gözlerini kamaşırmış gibi hissettiklerini söylüyorlar. Ama beyin aktiviteleri her seferinden algıladıklarını söylüyor ve bu sayı yüzlerce. Ama denekler sadece 1 ya da 2 kez farkediyor. Araştırmanın ilerletilmesi lazım.


    Yani aslında günün her saati dünya üzerindeki 7 milyar insan birbiri ile bağlantı içinde ama bunu çok ender farkediyoruz. Bu da zihin okuma veya içe doğma olarak özetlenebilir.


    Zihin okunabildiğini biliyorum desem doğru olur. Ama anladığım kadarı ile yeterli bir algı için o kişiye yakın olmanız lazım. Yani hep hayal ederdim ama konuşmalı bir biçimde filmlerdeki gibi olacak şeklinde. Oysa öyle değilmiş. Düşününce fotoğrafik hafıza neden bu kadar gelişmiş diye düşününce.

    SEbebi şu. Boşa işlem yapmıyorsun.


    Bir elmayı tanımlamak için beyne tek bir görüntü yeterlidir. Ama biz ne yapıyoruz. Ona bir isim veriyoruz. Bu ismi harf denen simgeler ile betimliyoruz. Ve sonra bu harfleri belirli bir sıra ile okuyoruz. Ama bu okuma işlemi için de o harflerin bir ses dizesi olarak kodlanması gerekir.

    Yani Atıl kelimesi aslında basit bir kelime değil. O sesin üretilmesi için haritası çıkarılmalı ve kodlanmalı. Evet insan konuşması da kodlamalı. Yoksa atıl kelimesi aslında bir atın kişnemesi ya da bir eşşeğin anırması kadar anlamsız ses olarak. Aslında ses tellerinin titreştirerek doğru frekans değişimleri ile nefesin ayarlanması sonucu şiddet ve doğru frekans ayarlanıyor.


     CİDDİ CİDDİ UFO GÖRDÜM !!! (3,5.gif)


    Bakınız burada yatay eksen zamandır yani frekansı gösterir. Dikey eksen de şiddettir. İşte konuşma dediğimiz şey sesin havada oluşturduğu bu titreşim şeklidir aslında. Eğer beyin algoritmayı çözmez ise sadece bir köpek havlaması kadar anlamlı olur.


    Oysa beyinden beyine direkt iletişimde aktarım en saf veri hali ile olur. Yani görselle. Bir şeyi tarif etmek için fotoğrafını göstermek hemen hemen en iyi yoldur. Peki izlediğin bir konseri direkt olarak anılarından aktardığını düşün bir de.




  • Hocam sizide gece gece ugrastirdim kusura bakmayin artik.

    İce dogma banada oluyo arada.istemsiz olarak yanimda bulunan kisilerle ayni seyi soyledigimiz oluyo

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


  • Hocam bu konuyla çok fazla ilgileniyorum, kitap bile yazmayı düşünüyorum. Gördüğünüz cismin şeklini tarif edebilir yada çizebilir misiniz? PM yoluyla da iletişimi kesmezsek sevinirim.
  • 
Sayfa: önceki 1314151617
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.