Şimdi Ara

C.Şengör: Hz. İbrahim diye birinin yaşadığı malum değil, Musa'yı da tarih tanımıyor.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: DoctorPanic Daha Az
1 Kayıtlı Üye ve 1 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
18
Cevap
0
Favori
492
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj







  • < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Omega Speedmaster -- 25 Mayıs 2022; 21:46:18 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >



  • Celal Şengör eksik bir bilgiye kesin bilgi muamelesi yapıyor. Doğa bilimlerindeki prensip, varlığı ispat edilmediyse yok var saymak üzerine işliyor. Doğa bilimciler kendilerini tanrının ispatıyla mükellef görmez mesela, onlar için bilinmezlik hali yokluğa delalettir. Bu metotlar doğa bilimlerinde işe yarıyor olabilir fakat sosyal bilimlerde yeri yok. Sosyal bilimci var olma ihtimalini tartışmak ve araştırmak zorundadır.


    Kazıların Suudi'lerle bir ilgisi yok. Musa Mısır'da yaşadığı rivayet edilen bir adam. İbrahim ise Mezopotamya'da rivayet ediliyor. Buraları gayet de kazarsın. Fakat Arkeoloji bilimi her şeyi bulacağını garanti etmez. Doğru koşullar oluşmadıysa hiçbir şey bulamazsın. Bu, bu kişilerin var olmadıkları kesindir demek değil. Celal Şengör yine ipso facto bu adamlar yaşamadılar diyor. Jeolojik çağları incelemiyoruz sevgili hocam. Tarih konuşuluyor orda.


    Yani dinlerin hikaye olduğunu düşünmek başka, tarihsel olarak var olması muhtemel figürlere peşinen yok demek başka iş. Dinlerin hikaye olduğunu düşünmek, kişiyi ilgilendirir. Ben de bu dinlerin hikaye, efsane ve gelenek olduğu kanaatineyim. Bir kutsiyet atfetmiyorum. Fakat sırf belgeleri henüz bulunamadı diye figürlere peşinen yok demeyi gereksiz buluyorum. Bu dönemde kayıt düzgün tutulmamış olabilir, tutulan kayıt yangında, selde kaybolabilir. Olur da olur yani. Celal Şengör gibi, safi doğa bilimci kafasıyla ipso facto argüman üretmek bu konuda tam bir lüzumsuzluk.

  • twitterda biri de buna benzer bişeyler anlatmıştı.


    https://twitter.com/aklingozu buldum hesabını.

  • E Topkapida Ibrahimin tenceresi, Musanin asasi var? Yoksa onlar da mi gercek degil?

  • blueice32 kullanıcısına yanıt
    Bu hesabı biliyorum floodlarını okuyun doğru bilgiler veriyor.

    Şengör doğru demiş yazılı kaynaklarda bu isimler geçmiyor maalesef.İsrail her yeri kazdı bişiy bulamadı.Suudiler korktukları için arkeolojik kazılara izin vermiyor verse neler neler bulunacak yada hiç bişey bulunmayacak

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Belge koymak yerine "Şengör dışkı yedi" diye dalga geçmeye çalışanlar gelir birazdan.

  • Bu adam sağlam jeolog. Jeolog dediğin adamın işi yerin altı. Yerin altını iyi bilmek için tarihi iyi bilmek gerekir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • cokbaska kullanıcısına yanıt

    evet açıkçası yazdıkları çok da mantıksız değil. biraz önyargısız okusa bazı arkadaşlar şöyle 5-10 sayfasını sabırla okumak lazım ama. yoksa bu adam din düşmanı deyip sayfayı kapatacaksan hiç okuma daha iyi. :)

  • cokbaska kullanıcısına yanıt

    Celal Şengör eksik bir bilgiye kesin bilgi muamelesi yapıyor. Doğa bilimlerindeki prensip, varlığı ispat edilmediyse yok var saymak üzerine işliyor. Doğa bilimciler kendilerini tanrının ispatıyla mükellef görmez mesela, onlar için bilinmezlik hali yokluğa delalettir. Bu metotlar doğa bilimlerinde işe yarıyor olabilir fakat sosyal bilimlerde yeri yok. Sosyal bilimci var olma ihtimalini tartışmak ve araştırmak zorundadır.


    Kazıların Suudi'lerle bir ilgisi yok. Musa Mısır'da yaşadığı rivayet edilen bir adam. İbrahim ise Mezopotamya'da rivayet ediliyor. Buraları gayet de kazarsın. Fakat Arkeoloji bilimi her şeyi bulacağını garanti etmez. Doğru koşullar oluşmadıysa hiçbir şey bulamazsın. Bu, bu kişilerin var olmadıkları kesindir demek değil. Celal Şengör yine ipso facto bu adamlar yaşamadılar diyor. Jeolojik çağları incelemiyoruz sevgili hocam. Tarih konuşuluyor orda.


    Yani dinlerin hikaye olduğunu düşünmek başka, tarihsel olarak var olması muhtemel figürlere peşinen yok demek başka iş. Dinlerin hikaye olduğunu düşünmek, kişiyi ilgilendirir. Ben de bu dinlerin hikaye, efsane ve gelenek olduğu kanaatineyim. Bir kutsiyet atfetmiyorum. Fakat sırf belgeleri henüz bulunamadı diye figürlere peşinen yok demeyi gereksiz buluyorum. Bu dönemde kayıt düzgün tutulmamış olabilir, tutulan kayıt yangında, selde kaybolabilir. Olur da olur yani. Celal Şengör gibi, safi doğa bilimci kafasıyla ipso facto argüman üretmek bu konuda tam bir lüzumsuzluk.





  • Tarih ve arkeoloji İsa ve Muhammed'i daha başka birçok ünlü şahsiyet gibi efsanelerle örülü olmakla beraber tarihsel karakterler olarak tanırken İbrahim ile Musa'yı tıpkı Sarı İmparator, Odysseus ya da Akrep Kral gibi destanlara ait mitolojik / efsanevi karakterler olarak tanır. Bu çerçevede tarihsel gerçeklikte biçim ve etkinlik kazanan mitolojik/dinsel faktörler olmalarının haricinde tarihin gerçekliğini kuran analizlerde artık İbrahim ve Musa'nın hikayeleri dikkate alınmıyor. Bunun sebebi de tarih ve arkeoloji disiplinlerinin kutsal kitaplarla diğer kaynakların ve arkeolojik sahaların kıyaslı analizinden yola çıkarak Mısırlıların İbranileri topyekun köleleştirmesinin, Kızıl Deniz'in yarılmasının veya Exodus'un varolmadığını çok iyi belgelemiş, buna karşılık İbrahim ve Musa'yı tarihsel kişiler olarak belgeleyememiş olması.

    Ancak tarihçiler ve arkeologlar şüphesiz ki İbrahim veya Musa figürlerinin tıpkı Büyük İskender'e ilham verdiği aktarılagelen Akhilleus gibi bireyleri, toplumları, sosyal yaşantıları, anlayışları, normları, gelenekleri etkileme veya bunlardan etkilenerek söz konusu efsanevi karakterlerin biçimlenmesine veya farklı yorumlar kazanmalarına karşı kör kalmadılar. Bu karakterleri zaten arketipik biçimde üreten, en azından benimseyen ve örnek alan ilgili toplumlar. Musa büyücülüğün ve ilahi addedilen görülerin kök saldığı çoban ve göçebe pastoral bir toplumun (İbrani kabilelerin) rahip-şef arketipiyken Akhilleus savaşçı ve aristokratik ataerkil bir toplumun (eski Yunanların) kahraman ve saha komutanı arketipiydi.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kanıtın yokluğu, -illaki- yokluğun kanıtı -yahut daha doğru bir ifadeyle delili- değildir. Dolayısıyla Musa ve İbrahim Peygamberlerin varlığına ilişkin tarihi açıdan güvenilir verilere sahip olmayışımız, doğrudan bu ikisinin yaşamadığı anlamına gelmez.


    Bununla birlikte, bu ikisinin içerisine yerleştirildiği hikâyelerin bir kısmının muhtemelen doğru olmadıklarını, daha eski bazı kaynaklarda yer alan hikâyelerin biraz değiştirilmiş hâlleri olarak görülebilecekleri ortadadır. Bu yüzden Tevrat'ın Musası ve İbrahimi için mitik karakterler demekte bir beis yoktur.


    İbrahim ve Musa'nın yaşadıklarına ilişkin Tevrat-dışı hiçbir delil yoktur. Tevrat -Tanakh-, türlü ideolojik ve dini önyargıları olan farklı yazarlar tarafından yazılmış ve oldukça uzun bir süre boyunca tekrar tekrar tashih edilmiş, bunların önyargı ve kanaatlerini yansıtan, sözü edilen iki peygamberin yaşamış olabilecekleri zamanlardan çok çok daha sonraki zamanlara özgü, tarihi açıdan pek de güvenilir olmayan bir derlemedir. İbrahim ve Musa'ya ilişkin Tevrat anlatıları mitik mahiyettedir, tarihi bir gerçekliği yansıtmamaktadır. Üstelik birçok Yahudi ve Hristiyan bilgini de bu gerçekleri aynen kabul etmektedir.


    Mesela bazı Ortodokslar da dahil olmak üzere birçok Yahudi ilahiyatçıya göre, Tevrat, insanlık tarihinin en etkili derlemelerinden biridir. Hem Hıristiyan İncil'i hem de Kur'an bunu öngörür. Batı medeniyetinin kökleri oradadır. Tanrısallığının en iyi imtihanı onu yakından okumak ve derin düşünmektir. Gerçek bir "tarih" aslında ahlaki ve felsefi gerçeği iletmenin zayıf bir yoludur. Edebiyat bu iş için çok daha verimlidir.


    Daha katı bir Ortodoks yanıt, Tanrı'nın arkeolojik ve tarihi verileri gerçekten saptırarak bir tarihi illüzyon yaratması ve İbrahim ve Musa'nın yaşamadığı yönünde görüngüye kapılmamızı istemesidir. Ve Tanrı'nın, hakikatin yerine illüzyonu deneyimlememizi istemesinin nedenini saptayamamızı insanın bilişsel sınırlamalarına yormaktır.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-0792EAEAE -- 6 Haziran 2022; 19:57:10 >




  • Musa ve İbrahim çok ama çok eski karakterler. Bunların arkeolojik delilini bulmak bu kişiler var olsalar bile çok zor. Ayrıca Musa da İbrahim de, semavi dinler şu an olduğu etkiye sahip olmadığı için muhtemelen dönemlerinde büyük etki sahibi insanlar değiller. Zaten kaydın sınırlı tutulduğu, saklama koşullarının belirlenemediği bir çağ bu.


    Pek ala gerçekte var olan, fakat zamanla diğer arketipleri potalarında eriterek mitleşen kişiler olabilirler bunlar. İtirazım yok. Kanıtın yokluğu, yokluğa delil sayılamaz sözüne kesinlikle katılıyorum. Fakat Celal Şengör'ü izleyin, üzerine basa basa yok diyor. Celal Hoca'nın sosyal bilimlerdeki tutumuna tahammülüm sıfır. Maalesef inanılmaz zayıf bir tedrisattan geçmiş bu konuda. İyi bir doğa bilimci olabilir, keşke eğitim hayatını ABD'de geçirmek yerine biraz Kıta Avrupası'nı da adımlasaydı.

  • AkMolla A kullanıcısına yanıt

    Muhammed'e atıfta bulunan, kendisinden bahseden çağdaş ve yabancı vakanüvisler var. Aklı başında kimse Muhammed Peygamber'in tarihselliğini tartışmaz. Ama Musa (belki daha az olmakla birlikte İbrahim de) efsanevi karakter kategorisinde. Bu çok açık ve net.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • AkMolla A kullanıcısına yanıt

    İsim isim aklıma gelmiyor ama çağdaş Bizans, Süryani ve Doğu Kiliseleri kroniklerinde Muhammed'in bahsi geçtiği kesin. Biraz daha geç bir tarih olmakla birlikte ünlü Bizanslı kronikçi Günah Çıkartan Theophanes'in Muhammed hakkındaki düşmanın kurucu dini önderini karalayıcı maksatla verilmiş anekdotları aklıma geldi mesela.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.