Şimdi Ara

bulgarlarin turklere yaptigi adaletsizlik belene kampi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
4
Cevap
0
Favori
2.480
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • yıllardır üstü örtülmeye çalışılan sanki yokmuş gibi davranılan bir soykırımdan bahsediyoruz, bulgaristan'ın ab sürecinde kabul ettiği, ölen türklerin yakınlarına ve belenede çektikleri işkencelere rağmen sağ kalmayı başarmış, sürgüne gönderilmiş türklere tazminat ödeyen bulgaristan' dan bahdesiyoruz.

    kısa diyeceğim ama değil uzun bir araştırma sonrasında uzun bir yazı çıktı ortaya. belene'de çektiklerini kendisi anlatanlar, belene kampında babasını ziyaret eden bir kızın anlattıkları. ve en baştan başlıyoruz.

    1970-89 yıllarını kapsayan ikinci sosyalist dönem, bulgaristan türkleri açısından tam bir felaket dönemi olmuştur. slav kültürüne sahip homojen bir bulgaristan yaratmayı arzulayan faşist bulgar yönetimi, bu planı önce teşvik ve psikolojik yöntemlerle denemiş; ancak bunun netice vermemesi üzerine kan ve katliamla gerçekleştirmeye çalışmıştır. bulgar hükümeti bulgarlaştırma adı altında ülkede yaşayan 1,5 milyon türk, pomak ve çingenelere karşı bir asimilasyon kampanyası başlattı. ülkede yaşayan 310 bin türk’ ün isimleri polis zoruyla bulgar isimleriyle değiştirildi. türkçe eğitim veren okullar, üniversitedeki türk filolojisi bölümleri, türkçe gazeteler ve camiler devlet emriyle kapatıldı. çocukların sünnet ettirilmesi yasaklandı. çocuklar bu yasağa rağmen sünnet ettirilip ettirilmediğini kontrol edilmek için zorla sağlık merkezlerine gönderildi. mezar taşlarının üzerindeki türkçe isimler yüzünden mezarlar yıkıldı, talan edildi. türklerin türk motifli giysiler giymeleri yasaklandı. bu baskılara dayanamayıp protesto gösterileri yapan türklerin üzerine askeri birliklerince ateş açıldı. bulgarca isim almaya karşı çıkan türkler belene’deki toplama kampına gönderildi..

    konunu duyulması üzerine türkiye, bulgar hükümeti ve uluslararası kurumlar nezdinde her türlü girişimde bulunmuş ve soydaşlarının haklarını korumaya çalışmıştır. ancak tüm bu çabaların neticesi geciktikçe gecikmiş ve nihayet beş yıl aradan sonra 1989'da yeniden büyük bir soydaş kitlesi bulgaristan'dan türkiye'ye göçmüştür.

    23 haziran 1986 tarihinde insan hakları komisyonu helsinki izleme komitesi, bulgaristan'da 1.500 türk'ün öldürülüp cesetlerinin tuna nehri'ne atıldığını, 1.500 türk'ün de belene adası'na sürüldüğünü açıklamıştır. ancak 86dan sonra da belene de ölümler devam etmiş belenden kurtulanlarsa sürgüne gönderilmiştir.

    .......................

    mehmet alev balgöç dergisindeki yazısında 85 deki soykırımla ilgili olarak
    kendilerini en insancıl rejimi (bkz: komunizm) kurmaya adayan bu zatlar, nasıl olup da bir azınlıkların üzerine böylesine gaddarca yürüyorlardi!
    bundan 21 yıl önce dünyaya gelmiş çocuklar, o kara kışı hatırlamıyorlar. ancak, anneleri hatırlar. “yılbaşı sofralarına oturmadık! her an kapımıza silahlı bir grup gelebilirdi. vatan cephesi adına, politbüro adına... yediğimiz lokmaları yutmadık. bundan böyle senin adın ivan, senin adın mariya, senin adın toço...”

    ......................

    (yazarın notu)ve ben tam 21 yaşındayım, adımı anneanemin ölen annesinin ismiyle(bir türk ismi tabii ki) aynı koymayı planlayan ailem, bir bulgar ismi koymak zorunda kalıyor.

    ......................

    mehmet türker ise 1984 yılı sonunda hükümetin politikasını desteklemediği için tutuklanıp belene kampı'na sürüldü. bu kampta tam 485 gün kaldı. kurtuldum diye sevindiği an bir yıl daha bobovdol kasabasındaki tutukevinde cezalandırıldı ve 16 ay da dragoviştitsa köyüne sürgünde kalan mehmet türker beleneyle ilgili anılarında

    "bu asrın sonunda bu tutuklamalar, kurşuna dizme olayları patagonya'da değil, bir avrupa ülkesi bulgaristan'da yaşanıyordu. bundan böyle ben mehmet, ağabeyim ahmet, kızkardeşlerim de emine, fatma, hayriye olmayacaklardı". jivkov rejiminin türklere yaptığı bu hakaret ve işkenceyi şair ömer osman erendoruk s.o.s. veya üçüncü mezar destanında şöyle ifade ediyordu

    türkçe söylemek yasak, türkçe yürümek yaya,
    türkçe işitmek yasak, türkçe bakmak dünyaya,
    türkçe sevinmeyecek, türkçe gülmeyeceksin,
    alnından akan teri türkçe silmiyeceksin.

    türkçe bağlamak yasak ayakkabı bağını,
    türkçe ayırmak yasak solunu ve sağını,
    sofrada ekmeğini türkçe dilmeyeceksin,
    türkçe yaşamayacak, türkçe ölmeyeceksin..

    ----------------
    bu bulgarların türklere yaptığı ilk soykırım hareketi değildi 1944 yılındaki soykırım hareketinde ise 110 000 türk’ün öldürüldüğü kabul edilmiştir.. o dönemde belene kampına alınan embiya çavuş o günlerden şöyle bahsediyor;

    belene, yılan, çiyan dolu bataklık bir adaydı. komünistler, muhaliflerini ve türkleri oraya sürüp yok ediyorlardı. açlık, çıplaklık ve dayaktan öldürdükleri insanların araba araba cesetlerini domuzlara yediriyorlardı. buz kütleli sular belene’yi basıp domuzlar sürüklenince insanlar domuzlara yem olmaktan kurtuldu. fakat bu sefer öldürülen insanlar tuna’ ya atılmaya başlandı. belene kampından sağ kurtulan bulgar vasil lilov kazanski, “ölüm kampı belene” adlı kitabında, “dışarıdan ne kadar mahkum gelirse o kadar mahkum öldürülecek” emri gereği 110 bin kişinin öldürüldüğünü söylüyor

    `komünistler türk okullarını kapattılar, türkçe’yi yasakladılar`

    “1944’den önce 2 milyondan fazla türk’ün yaşadığı bulgaristan’da, türk okullarında eğitim türkçe ve bulgarca yapılmaktaydı. komünizmden önce osmanlı zamanında kurulmuş okul, cami ve müftülüklerin yan gelirleri ve kaynakları, arazi ya da binaları vardı. ama komünistler bunların tümünü, yönetime gelir gelmez devletleştirdiler. daha sonra da türk okullarını kapatıp türkçeyi yasakladılar. sonra da mahkumiyet devri başladı.”

    nazım hikmet’e verilen rol

    “1944’te, komünizmin balkanlara gelmesi, komünizm perdesi ardında panslavizmin bölgeye yerleşmesi olacaktı daha ilk adımda göçler başladı. dünya kamuoyunda komünizme karşı kötü imaj oluşturması endişesiyle bu göçleri durdurmaya karar veren moskova, rusya’ya iltica eden nazım hikmet’i devreye soktu. nazım; bulgaristan’da yaşayan alevilerin arasında yaptığı konuşmada, “göçü durdurun. burada okuyup tahsil yaptıktan sonra hep birden türkiye’ye gideceğiz” dedi. kapanmış olan türk okulları açıldı. türkçe eğitim başladı. üniversite ve başka türk okulları açıldı. bu okulların öğretmenleri genelde azerbaycanlıydı. moskova’nın amacı bulgaristan türkleri arasından yetiştirdiği kadroları türkiye’yi komünistleştirme planında kullanmaktı, ama geri tepti. bulgaristan okullarında yetişenler, üniversite tahsili yapanlar da dahil komünist değil türk milliyetçisi oldu.”

    todor jivkov

    embiya çavuş– “azılı bir diktatör olan jivkov, sırtını moskova’ya dayayarak, türk halkını köy ve şehir meydanlarına topladı. beyaz adamın kızılderililere yaptığını yaptı. “siz bugünden itibaren türk değilsiniz. atalarınız, dragan, petkan, maria, irina’dır” deyip ellerine slav kimlikleri verildi. dünya da, “kendi rızası ile soyuna dönme” açıklaması ile aldatılmaya çalışıldı. asimilasyon hızlanmıştı. jivkov, daha da ileri gidecekti ama beklenmedik bir şekilde çöktü. bir milletin yok edilmesi için tarihi eserlerin ortadan kaldırılması gereklidir. jivkov, buldozerlerle mezarlıkları, camileri ve köprüleri yıkmaya başlamıştı ama kremlin düştü. ben, balkanları ve bulgaristan’ı tanıdığım gibi türk dünyasını da tanırım. 1944’te, şumnu’da 43 camii vardı. mescitleri ve tarihi binalarının hesabı olmayan bu tarih dolu şehir bulgaristan’ın istanbul’uydu. asimilasyon sonunda, 1989’da, ayakta, bir tek tombul camii kaldı. o da birleşmiş milletler koruma altına aldığı için kaldı.
    komünizm çökmeseydi bulgaristan’da ne türk, ne müslüman kalmazdı. balkanlardaki slavların, türk insanına karşı olan tarihi düşmanlığı sürüp gidecektir.

    16 yıl hapiste kaldım. tonlarca kitap yazılabilecek bu konunun detayına girmeden önce komünist sistemdeki hapislik ve kamplardaki şartların ne kadar insanlık dışı ve işkencelerle dolu olduğunu bilmek lazım. komünist sistemin anlayışına göre siyasi mahkum olamaz. zira bu sistem eşitlik ve sosyal adaletli olduğu için insana baskı yapmazmış(!). komünist parti kararı tek karardı. hapishanelerde hücre sistemi olup günde 250 gr siyah ekmek, 250 gr da bulaşık suyu verilirdi. siyasi suçlu isen dışarı ile irtibat kurman yasaktır. şartlı olarak salındığımda daha geride 101 yıl hapis cezam vardı

    1956 yılında, birleşmiş milletler elde ettiği istihbaratlarla bulgaristan’ı sert bir şekilde kınayarak belene kampının kapatılmasını istedi. böylece orada hayatta kalmayı başaranlar, kamptan kurtuldular..

    --------------

    30000 kürt 1000000 ermeni diye kıçını yırtanlar neden hiç 110000 türkten bahsetmezler acaba. neden türk olunca soykırımı görmezden geliyor ab.. ya da bulgaristan'ın "evet yaptık" deyip karşılığında tazminat ödediği bu soykırımdan kaç türk'ün haberi var..?




    alıntı : ekşisözlük



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi oreilly -- 27 Temmuz 2009; 0:00:45 >







  • quote:

    30000 kürt 1000000 ermeni diye kıçını yırtanlar neden hiç 110000 türkten bahsetmezler acaba. neden türk olunca soykırımı görmezden geliyor ab.. ya da bulgaristan'ın "evet yaptık" deyip karşılığında tazminat ödediği bu soykırımdan kaç türk'ün haberi var..?


    Karşılığında ne tazminat ödedi acaba, benim bir bilgim yok sanırım.
  • onu bunu bilmiyorum ama bizde intikamimizi rahmet li ozal sayesinde boyle aldik

     bulgarlarin turklere yaptigi adaletsizlik belene kampi
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.