Şimdi Ara

Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?

Bu Konudaki Kullanıcılar:
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
179
Cevap
10
Favori
9.838
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • NEDEN ANINDA OLAMAZ?

    1- Özgün bir fikir bulmak, deneye deneye olgunlaştırmak ve nihayetinde içinden saf tasarımı süzmek; öyle resmî dairede mühür basmaya, tuğla örmeye veya direksiyon sallamaya falan hiç benzemeyen gayet sancılı süreçlerdir.
    Üstelik tasarımcılar, aksaklıkları fark edebilmek için gözlerini dinlendirmeye, “tasarımın demlenme süresi” de diyebileceğimiz duraksamalara da ihtiyaç duyan "hassas" kişilerdir.
    Tasarımcı taklidi yapan sersemin birine paldır küldür bir "logomsu" tasarlattın ama çok çirkin ve çöp oldu, langır lungur afiş tasarımları yaptırdın ama kimsenin fark ettiği yok… Ee, ne anladık?..
    http://vimeo.com/18331485
    http://www.typejockeys.com/blog/Cleaning-Up#.VAnsPRZYHED

    Örnek vermeden de geçmeyelim; aşağıdaki logo için tasarımcının aldığı bedelin içinde, Ş harfinin "zavallı ve önemsiz çengeli"ni çözmek için ayrıca harcadığı emeğin de bulunduğunun kendini grafiker zanneden sözde uyanıklar farkında mıdır acaba?
    http://emresenan.com/wp-content/gallery/identities/kimlikler_0003_layer-56.jpg
    http://anewhype.com/2010/11/26/typography-anatomy-lesson/
    Yani oraya zırcahil bir operatör kel alâkâ bir cedilla "monte etse" nasıl görünürdü dersiniz:
    http://www.celikistel.com/FileUpload/bs381825/header.jpg
    http://vimeo.com/46477516#t=520

    (14:19)
    https://youtu.be/FzfWkulHivY?t=859

    2- Yalnız ambalaj tasarımının değil, herhangi bir tasarımın başarılı olması için belirli önkoşullar var. Bence bunlar dört tanedir: Yeterli bilgi, yeterli zaman, yeterli bütçe ve yeterli özgürlük. İsterseniz bu önkoşulları biraz açıklayalım:
    1. Grafikerin, tasarıma başlamadan önce ürün hakkında her şeyi bilmesi gerekir. Özelliklerini, güçlü ve zayıf yanlarını, rakiplerini, hedef kitlesini, fiyatını; özetleyecek olursak, alıcının raftaki diğer ürünü değil de bizim ürünümüzü satın almasını sağlayacak şeyin ne olduğunu bilmelidir ki ambalaj aracılığıyla vermesi gereken doğru mesajın ne olduğuna karar verebilsin.
    2. Bir tasarım çalışmasının beyninizde biçimlenmesi, olgunlaşması, araştırma yapılması, fotoğraf, illüstrasyon gibi çalışmaların ısmarlanması, tasarımın tamamlanması ve kontrol edilmesi için ihtiyacınız olan süre bellidir. Bu süreden daha önce çalışmayı bitirmeniz için, yapılacak işlerin bazılarından vazgeçmeniz ya da kaba deyimle 'şişirmeniz' gerekir.
    3. İşin bütçesi, yine aynı hizmetleri etkiler. Bir ambalaj tasarımını üç saatte mi üç haftada mı yapacağınızı belirleyen şeydir bütçe. Tabii müşteri adına satın alacağınız hizmetlerin kalitesini de...
    4. Özgür değilseniz iyi tasarım yapamazsınız. Tasarım özgürlüğü, canınızın istediği renk ve biçimleri canınızın istediği gibi yerleştirmek değildir. Tasarım çalışması zaten işin gerektirdiği yüzlerce unsurla sınırlanmıştır. Müşterinin verdiği işle ilgili bilgilerin içinde durmaktadır bu sınırlar. Ve tasarımcı, rakipleriyle aynı sınırlara uyarak, onlardan farklı bir sonuç elde etmeye çalışmaktadır. Bunların üzerine bir de siz sınırlar koyarsanız, onu çalışamaz hale getirirsiniz. Burada bilmeniz gereken şudur: Hiçbir tasarımcı, müşterisinin hayal ettiği işi yapamaz. Hayal etmek tasarımcının işidir ve o ancak kendi hayal ettiği işi yapabilir. Tasarımcıdan iyi verim almak istiyorsanız, bu koşulları hazırlamalısınız. Fazlasını değil; yeterli olduğu kadarını.

    http://www.ortakpayda.com/articles.php?ID=1336

    3- Asla, ama asla iki dakikada hapşırır gibi çırpıştırılan bir şey değildi karikatür ve çizgi roman; o eğri büğrü çizgilerin ardında adanmış hayatlar vardı. Sokakları unutması gerekiyordu yeteneğine tutsak çizgi roman sanatçısının; bitmek bilmiyordu iş. Tam o haftanın (ya da günün) çizgilerini teslim ettim rahatladım derken, aklına bir sonraki günün (ya da haftanın) sorumluluğu geliyor ve huzur falan kalmıyordu.
    Mozart'ın bestelerine, Yahya Kemal'in, Nazım'ın şiirlerine (hatta budalalık katsayın müsaitse) Picasso'nun resimlerine baktığında "bunu ben de yapabilirim" duygusuna kapılırsın. Beatles'ın besteleri de bu duyguyu verir insana; çünkü yalındır. Karikatür de aynı duyguyu verir; o kadar az şey vardır ki orada, sanatçı mürekkebi savurmuş, kağıdın üzerinde karikatür hasıl olmuş sanırsın.
    Yok mu sahiden böyle yapanlar? Olmaz olur mu? Sürüyle.

    http://derkenar.com/yazar/necdet-sen+noolucak-ki-canim-iki-dakikada-cizersin
    http://regisloisel.com/quete6.htm

    4- Tasarımın Türkiye'deki durumundan söz edebilir misiniz biraz?
    Türkiye'de tasarım yükselen bir değer olma yolunda emekliyor. Henüz kavramları anlamak ve içini doldurmak konusunda direnen, fuarlardan 'Arakla Getir' ile AR-GE yaptığını veya pazarın hazır ürünlerini kopyalayarak riski ortadan kaldırdığını zanneden yapıların değişimi gerekiyor. Dünyada taklit üründe 4'üncü olduğumuz da bir büyük gerçek. Önce kısa sürede köşeyi dönmeci zihniyeti terk etmek, kalıcılığı ve sürdürülebilirliği hedeflemek, kendi özgün ve düzgün ürünlerinizi yapmak için sabırla emek harcamak gerekiyor. Dolayısıyla eğitim şart.

    http://www.aksam.com.tr/guncel/arakla-getir-ile-ar-genin-farkini-gormemiz-lazim/haber-147526
    http://www.hakangursu.com/

    (9:20)
    https://www.youtube.com/watch?v=Q-B1ougvdNc&feature=player_detailpage#t=560
    http://samirsadikhov.com/

    5- Bu Terra‘nın yapımı sorasındaki stajyerlerimden birisi olan ve sonradan Australya’ya geri dönerek orada çalışmaya devam eden Rob’dan aldığım bir soru. Her iki işte de ciddi miktarda iş çıkartmak gerekliydi. Günde 5 ile 10 saniye arasında animasyon üretme zorunluluğu herhangi bir sinema filmi temposundan oldukça farklıydı. Ve bu kadar hızlı çalışırken nasıl iyi animasyon yapılabileceğini sormuş.
    Kısa ve öz cevap: Yapamazsınız.
    İyi animasyon yapmak vakit ister. Bunu değiştirebilecek hiç bir iş akışı, hiç bir MEL script veya numara yoktur. Animasyon tanrıları işte böyle acımasızdır. Animatörler tecrübe kazandıkça hızlanırlar, ve bu sayede 4 yıl önce 1 haftada yapacağım bir planı belki şimdi 1-2 günde yapabilirim. Diğer yandan, o sahneyi önceden yapacağım şekilde yapmak beni artık tatmin etmezdi, çünkü muhtemelen daha iyi olabilir. Ufak detaylar ekleyecek planı hem daha kompleks hem de daha iyi hale getirirdim. Tecrübeli animatörler sadece teknik beceriler kazanmaz, animasyonu algılayış biçimleri de gelişir. Tatmin edici bir performansın nasıl oluştuğunu görüp algılayabilirler. Bunu animasyonunuza eklemek zamanınızı alacaktır. Çok azımız daha hızlı çalışabildğimiz halde animasyon kalitemizin aynı düzeyde kalmasına razıdır. Özet olarak kalite ve süre birbiriyle doğru orantılıdır. Daha iyi animatör olmak daha hızlı çalışabileceğiniz anlamına gelse bile bu 5 kat veya 10 kat hızlı olmayacaktır.

    http://www.animasyongastesi.com/?p=1943

    NEDEN "BEDAVE" OLAMAZ?

    1- Öncelikle bilgi, beceri ve alınterinin bedeli ödenmezse iyice ayağa düşer ve "madem cehalet prim yapıyor, öyleyse kim uğraşacak şimdi yıllarca okuyup didinmeyle anasını satiiim!" deyip geçerler.
    Eğer sözüm ona uyanık müşterilerde "nasıl olsa bedave!" algısı pekişir ve alışırlarsa, yarın profesyoneller para istediğinde "enayi miyim lan ben!" deyip bir de üstüne küfür etmeden duramazlar:
    https://www.facebook.com/freelancemagdurlar/photos/pb.232455716887232.-2207520000.1408712903./389605311172271/?type=3&theater

    2- İflah olmaz cehaletini göğsünde adeta bir onur madalyası gibi taşıyanların durumuna düşmek ve "kurumsal itibarını" bedavaya kaybetmek istemeyen hiçbir aklı başında işveren; sektördeki denetimsizlik ve başıboşluğu bulunmaz bir fırsat bilerek piyasayı tam anlamıyla istila ederek "tasarımcı taklidi yapan" ve "bilmediğini bile bilmeyen" eğitimsiz tiplerin sıvadıkları anlamsız şekilciklerin üstüne para verseler de asla kullanmaz:
    http://s22.postimg.org/us6kxkq4v/image.jpg
    Estetik kültürü sıfırın altındaki bakarkörlere ise elbette lafımız yok...

    Üstelik en az bir ay uğraşarak gerçek bir logo tasarlayıp da hayrına dağıtan bir tek tasarımcı çıkar mı, günlerce emek verdiği değerli malını "sarı çizmeli memed ağalara" yağma ettiren bir tane enayi var mı bu alemde gösterin?

    Her şeyden önce bir uzmanlık konusunu herkesin katıldığı ve uzman olmayanların değerlendirdiği bir yarışmaya dönüştürmek son derece yanlıştı. Daha önce benzer yarışmalarda hasbelkader jüri üyeliği yaptığım için biliyorum, beş bin başvuru arasından beş tane düzgün iş bulabilirseniz şanslısınız demektir. Bu da önemli değil, o beş tane işin yukarıda sözünü ettiğim kriterlere uygun olma ihtimali ise sıfırdır.
    http://selimtuncer.blogspot.com.tr/2012/05/bana-bunun-franklin-gothicini-yapabilir.html

    Bu amblem ve logoların, sanki “ilkokuldayken resmi iyi olan” kurum memurlarına yaptırılıyormuş gibi bir havaları vardır. Ve daha da vahimi, bu üretim ortamı o kadar özgür ki, ülkedeki başka hiçbir meslek erbabının bu kadar ilkesiz, kuralsız, kıstassız ve pervasızca “icra-yı faaliyet”te bulunabileceğini sanmam. Hatta “meslek”ten olmayanların da “içeri”ye sızabilecekleri ve bu kadar cüretkar olabilecekleri bir başka “disiplin” herhalde yoktur.
    http://selimtuncer.blogspot.com.tr/2013/02/o-ampul-krlp-yerini-ideografik-bir.html

    http://www.izlesene.com/video/cem-yilmaz-turkler-uzayda/1077580

    3- Belki icat edildiğinden beri tedavülde olan köhne bir yalan:“Para yok!”
    Tasarımcı; müşterisinin kasasının bekçisi, muhasebecisi veya mal varlığı tespit komisyonunun başkanı mıdır? Değildir ve kontrol edemez...
    Varını yoğunu, taşınırını taşınmazını, kârını zararını, alacağını vereceğini veya eğlence ve tatiller için ne kadar harcama yaptığını bilir mi? Bilmez ve ilgilenmez…
    Devasa servetlere sahip olan iş adamlarının bile, “çok şükür iyi kazanıyoruz, öyleyse işçilerimiz de iyi kazansın” dediği görülmüş müdür? İstisnaları geçelim, ağlanmayan görülmemiştir…
    https://eksisozluk.com/entry/55183072
    https://eksisozluk.com/entry/55557519
    https://eksisozluk.com/entry/55482003
    Peki yalandan, yılandan sakınır gibi sakınanlar çok mudur? Buna da gülüp geçelim dilerseniz…

    4- Geçenlerde kapıya kısa aralıklarla tam iki dilenci geldi... Birisi 17-18 yaşlarındaydı ve "kanserim abi" dedi...
    Haklı, bu yaşlardaki birinin kansere yakalanması kuvvetle muhtemeldir zaten; hem "eğer inanmıyorsan git onkoloji servisine tahlil ettir kardeşim beni" di mi, işin ne?..
    https://www.youtube.com/watch?v=6RXlF4YFAII
    https://www.youtube.com/watch?v=ptA404FJf0o
    Ahlâken tamamen çökmüş ve envai çeşit "sıfatı malûm" tiplerle dolu bir ülkede yaşadığımızı, hergün şahit veya dahil olduğumuz trajikomik hadiseler defalarca kez kafamıza kakıyorken bizi sözümona iyiliğe teşvik eden nedir ne?

    Biliyorsunuz saçı sakalı ağarmış bir ihtiyarım. Direğe dayalı, gözler yumuk bekliyorum. Acaba yanımdan yöremden geçenler “Hayırdır amca neyin var, hasta mısın?” falan diyecekler mi? Hayır, demediler. Frapan kadınlar, şortlu erkekler geçti, sakallı şalvarlı adamlar çarşaflı kadınlar geçti, öğrenciler-işçiler geçti birisi olsun halimi sormadı. Bana yardım etmeye kalkmadı. Budur.
    http://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafakutlu/huzursuzluk-2023080

    Ha, gerçekten "elden ayaktan düşmüş düşkünlere", inanç ve merhamet sahipleri kimseye hissettirmeden yardım ediyor zaten. Ayrıca iyice yaygınlaşan maneviyat istismarına ve din tüccarlığına hiç tenezzül etmeden, hiçbir dünyevî karşılık beklemeksizin sadece Allah rızası için çalışanlar bulanabilirse, yine Allah rızası için destek olunabilir belki:

    DİNÎ kitap piyasası dev bir sektör… İrili ufaklı bin yayınevi… Son otuz kırk yıl içinde içinde otuz kırk bin çeşit külliyat, kitap, broşür çıkartılmış… Belki de üç yüz çeşit Kur’an tercümesi, meali, tefsiri… Ehl-i Sünnet veya bid’at üzerine milyonlarca kitap…
    Bunların yüzde doksan sekizi ticaret yapmak, telif ve tercüme ücreti almak için yayınlanıyor.
    Milyonlarca vatandaş din kitabı alıyor.
    Din kitabı satın alanların hepsi okumasa bile bir kısmı bu kitapları okuyor.
    Okuyor da ne oluyor?
    Din kitapları namazı kılın diyor ama namaz kılanların nisbeti yüzde on.
    Din kitapları güzel ahlakı öğütlüyor. Memlekette büyük bir ahlak buhranı var.
    Din kitapları birliği emr ediyor, Müslümanlar ise param parça, bölük pörçük.
    Din kitapları faiz haramdır diyor, memleket bir faiz bataklığına dönmüş.
    Din kitapları her türlü fuhşiyatı=azgınlığı kötülüyor.
    Din kitapları haram yemeyin diyor.
    Din kitapları lüksü, israfı, beyinsizliği kötülüyor.
    Bunca din kitabı hazırlanıyor, yayınlanıyor, satılıyor, bir kısmı okunuyor ama kötülükler, haram yemeler, tefrika, nifak şikak devam ediyor.
    Acaba neden?
    Bu kitapların yüzde doksanının ihlasla hazırlandığını iddia edebilir miyiz?

    (Mehmet Şevket Eygi)

    http://www.turkiyegazetesi.com.tr/magazin/164271.aspx

    "AHMET TOMOR Sakarya dışında iseniz kitaplar dağıtıma hazır olunca websitemizden bize talebinizi iletirseniz size kitap gönderilir inşaallah."
    http://www.tomorhoca.com/

    Şimdilik bu kadar kâfi; arife tarif gerekmez, tek işaret yeter...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 12 Ağustos 2016; 17:49:53 >



  • ELLERİNE SAĞLIK
  • Teşekkürler...

    “Soft power” yerine “hard power”, zeka yerine kurnazlık, ikna yerine iddia, iletişim yerine propaganda, birey yerine kitle, insan gibi çalışmak yerine ölümüne çalışmak, pazarlama yerine satış, adil ve serbest rekabet yerine münhasırlık anlaşmaları, eşdüzeyli ilişki yerine tahakküm, özgünlük yerine taklit, soyut yerine somuta neden bu kadar meraklı olduğumuzu da cevaplıyor bu...
    http://selimtuncer.blogspot.com.tr/2009/06/beni-ne-doktorlar-ne-muhendisler-ne.html

    Bu gerçekten de böyle ülkemizde, belki de bu yüzden profesyonel tasarımcılara para ödemek zor geliyordur işverenlere ve otoritelere, hahaha! Kaç kere, tanınmış holding’lerin yöneticileri ve hatta ünlü gazeteciler “haha! n’olucak, bu senin yaptığını biz de yaparız” deyip fiyat kırmaya calışmışlardır. Hatta ismi lazım değil, bir gazeteci “benim oğlum da yapar bunu” demişti, ben de “çok iyi o zaman sen git, oğlun gelsin onla calışalım, daha hayırlı olur gazetecilik adına” dediğimi hatırlıyorum. Umarım oğlu iletişim için grafik tasarıma değer veren bir gazeteci veya grafiker olmuştur. Bir başka ismi lazım olmayan gazeteci de yönetimi ele geçirdiği bir an ilk iş olarak gazeteye kendi başına bir logotype tasarlamaya calışmıştı. Grafik tasarım öyle bir faaliyet ki herkesin çok hevesi var bu konuya. Aslında çok güzel, keşke herkes grafiker olabilse... Herkesin yazar olmasına eşdeğer bir olgu, kültür adına şahane bir görsel gelişim olurdu.
    http://www.gulizarcepoglu.com/press3t.html

    LOGO TASARIM SÜRECİ
    Yukarıda gördüğünüz logolar hakkında kendinize şu soruları sorun: Bu logoları nasıl tanımlıyorsunuz kaçını hatırlayabilirsiniz? Yeterince etkileyiciler mi? Renkler olmadan ne kadar efektif olabilir? Şirketin karakterini ne kadar taşıyabilir, ne kadar uyumlu? Yeteri kadar kaliteli ve tatmin edici mi? Bu soruların cevaplarını kullanıcılara bırakıyorum. Bir de aşağıda duran profesyonel olarak tasarlanmış logolara bakalım. Karşılaştırıp farkı anlayalım. Neden bu kadar farklılar?
    http://bildirgec.org/yazi/iyi-bir-logo-nasil-olmali/
    http://crmnedir.gen.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=266:logo-tasarmnda-4-oenemli-kriter&catid=14:dijital-pazarlama&Itemid=14

    • Görünürde kolay, görünürde basit olanın içinde ne kadar çok düşünce yattığını bilmek,
    http://elmaaltshift.blogspot.com.tr/2005/11/bir-neo-modernist-manifesto.html

    2x2 cm boyutlarında “küçücük ve yalın” bir logoyu görür görmez, "ne lan bu, daha iyisini ben bile yaparım!" diye câhil cesaretiyle atılan tipler katlanarak çoğalmaya devam ediyorlar maalesef...
    Halbuki, mesela TV kanalında günde bilmem kaç kere/kare geçen şu meşhur CNBC logosunu gözümüzün önüne getirelim:
    http://cgstudionyc.com/identities/nbc
    http://www.celebritygolfphotos.com/logos/nbc2012/2012_NBCSPORTS_LOGO_GUIDELINES.pdf

     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


    1- Öncelikle; düşündük, taşındık, aradık, taradık ve tavuskuşu simgesinde karar kıldık diyelim. Peki bitti mi?..
    Kuşumuz ve tüyleri nasıl bir tarzda ve seviyede stilize edilmelidir?.. Mesela şöyle kaşlı-gözlü/ifadeli çizsek nasıl olur? Laubalileşir veya çocuksu görünmez mi acaba?

     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


    2- Madem her bir tüy formunu farklı bir tonla renklendirmeye karar verdik; öyleyse kaç tane tüy, hangi renk değerlerinde olmalıdır?
    3- Sıcak renkler ne tarafta, soğuk renkler ne tarafta olmalıdır? Öyle ya; her bir sıcak ve soğuk rengin karşıt ton değeri hangisi olmalı ki logo "dengeli" görünebilsin?
    4- Tüylerin aralıkları, "küçüldüğünde sıkışık/karışık veya büyültüldüğünde kopuk/dağınık görünmemesi" için ne kadar bırakılmalıdır?
    5- Kuşumuzun gagası sağa mı, yoksa sola mı bakmalı; dikkat ne tarafa, niçin verilmelidir?
    6- Hem kanalın ağırlığını taşıyabilecek, hem de ekranın köşesinde karambole gitmeyecek nasıl bir yazı karakteri seçilmeli ve çok renkli simgeyi karşılayabilmesi için de hangi renkte olmalıdır?

    gibi pek çok kilit sorunun cevabını doğru vermek, dolaysıyla sayısız deneme yapmak gerekecektir. Yani hassastır, meşakkatlidir; “ince işçilik” ve zaman ister… Bu çerçevede, öyle "oldu bitti" şeklinde değil de, tedricî bir çalışma metodu takip edilmelidir. Yani parçadan bütüne, bütünden parçaya git-gellerle; her bir adımda tüm biçim, renk ve kompozisyon ilişkilerini tekrar tekrar kontrol ederek ve bütünü gözden kaçırmadan tasarımın neticelendirilmesi gerekir.

    Hiçbir tasarım elemanı ham haliyle olduğu gibi bırakılmamalı; mevcut biçimler, yazı karakterleri ve espaslar gözden geçirilmeli; gerektiğinde dönüştürmeli, icabında takviye edilmelidirler. Öylece kalakalmış, araya sıkışmış, karambole gitmiş, bütüne bağlanmamış ve hiyerarşiye girmemiş hiçbir nokta, çizgi, kıymık vs. bulunmamalıdır.

    İşte, görüldüğü gibi "iki tık tık, bi şık şık!"lık basit bir işmiş değil mi...

    Bir de şunlara bakalım:
    http://siahdesign.com/archives/948

     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


    https://dribbble.com/mike-bruner

     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


    bkz: LOGO TASARIMI NEDİR, NASIL OLMALIDIR?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 9 Nisan 2016; 1:11:06 >
  • Jacob Cass'in yazısının tekrar altını çizelim:

    Why professional logo design does not cost $5.00?





    Yukarıda gördüğünüz logolar hakkında kendinize şu soruları sorun: Bu logoları nasıl tanımlıyorsunuz kaçını hatırlayabilirsiniz? Yeterince etkileyiciler mi? Renkler olmadan ne kadar efektif olabilir? Şirketin karakterini ne kadar taşıyabilir, ne kadar uyumlu? Yeteri kadar kaliteli ve tatmin edici mi? Bu soruların cevaplarını kullanıcılara bırakıyorum. Bir de aşağıda duran profesyonel olarak tasarlanmış logolara bakalım. Karşılaştırıp farkı anlayalım. Neden bu kadar farklılar?
    http://bildirgec.org/yazi/iyi-bir-logo-nasil-olmali/
    http://justcreative.com/2008/05/22/why-logo-design-does-not-cost-5-dollars/

    http://ncwinters.com/comics/freelance-freedom/
    http://ncwinters.com

     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?


     Bir 'AR-GE' faaliyeti olan tasarım neden bedavaya ve anında yapılamaz?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 9 Eylül 2014; 15:37:29 >
  • En temel tipografi prensiplerinden haberi yok, eğitim yok, bilgi yok, haliyle bilmediğini bile bildiği de yok, iş ahlâkı yok, yok oğlu yok!..
    Daha çok ağlayacaksınız çok...

    'Hayat'larımızı yok etmek, çürütmek, kirletmek, nefes alınamaz ve yaşanmaz hale getirmek için ne kadar çok şey yaptığımızı sıralamaya kalksak, sonunu getirmeye ömrümüz yetmez.
    http://yenisafak.com.tr:999/yazarlar/GokhanOzcan/iki-nokta-bir-unlem/34706

    Her gün bu kirli ve kanlı gösteriyi izleyip, birbirlerine 'Yahu ne oluyor bu dünyaya?' diye soranlar, direksiyonda sizin parmak izleriniz yok mu sanıyorsunuz?
    http://yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/kolektif-bir-cinayetin-tek-kayip-oznesi/51361

    Kendini dünyanın en temiz, en ahlaklı, en bilinçli, en donanımlı, en iyi kalpli, en insan, en demokrat, en adil, en hakkaniyetli insanı zannetmedeki ısrarımızın çoğu zaman hiçbir somut nişanesine sahip değiliz.
    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/bir-arpa-boyu/51535

    Yanıldığını farkedebilmek, tökezlediğini bilebilmek, çuvalladığını anlayabilmek ve kendi başına hiçbir şey olmadığını kabullenebilmek... Bu da asgari Hayat Bilgisi, insan olana!
    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/hamdim-sandim-kandim/51311



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 9 Eylül 2014; 23:25:08 >
  • ZORLA GÜZELLİK OLMAZ!

    "Gerçek bir logo ve kurumsal kimlik tasarımına hakettiği meblağı verecem de ne olacak kardeşim, şu kalite ve estetik dediğiniz şey ekmeğe sürülüp de yeniyor mu ha?"

    İnsanları her koşulda harekete geçiren yegâne saikin para ve menfaat olduğunu hepimiz biliyoruz. Dar bir çevreye ve sabit müşteri kitlesine hitap eden, dolaysıyla markalaşmayı hiç umursamayan, aslında "ucuzluk, yakınlık ve ahbab çavuşluk" gibi şark usulü nedenlerle tercih edilen "işportacı işletmeler" de diyebileceğimiz yapılar; hemen ve pratik faydasını görmedikleri hiçbir şeye 5 kuruş para ödemezler. Akılları gider, kalplerine iner hafazanAllah...

    "Hoşaf"veya hoş lafla ilgili atasözünü hatırlayın; IQ seviyesi 100'ün altında gezen (türkçesi: gerizekâlı), ince işlere kafası basmayan, tedavisi müşkül cehaletini göğsünde adeta bir onur madalyası gibi taşıyan, algıları dumura uğramış işbu bakarkör tipler, nitelikli tasarımdan anlamaz veya umursamazlar zaten. Hem bizim millet "pratik"liğiyle meşhurdur malum; çoğu öyle uzun uzun kafa yorulacak, titizlikle AR-GEsi ve fizibilitesi yapılacak işlere hiç gelemez. Kısa kes, aydın havası olsun; çabuk olsun, çamurdan olsun!

    Dolaysıyla hemen köşedeki matbaacıda çalışan lise terk "Corelci" apaçi veya ilkokulda resmi 5 olan yigeni 10 dk'da 10 TL'ye yapıyor (aslında mesleği p.ç ediyor) iken, kim senin uzun uzun kafa patlatmanı, eskizlerle boğuşmanı ve ince tipografi ayarlarıyla uğraşmanı günlerce bekleyecek, bir de üstüne bilmem kaçbin TL "servet" ödeyecek? "Bedaveden biraz fazlaya" yüzlerce alternatif sırada bekliyor işte, kim niye seni tercih etsin bir düşün!

    Gerçi bu sözüm ona kurnaz vatandaşlar, mesela tasarım faktörünün hemen herkesçe farkedilir ve çok belirgin olduğu otomobil üretmeye kalksalar, kötü ve çirkin tasarımların rakipleri arasında derhal silinip gideceğini anında farkeder ve fellik fellik profesyonel tasarımcı aramaya koyulurlardı kesin:
    http://www.cnnturk.com/2011/yasam/diger/01/31/laz.mucit.otomobil.yapti.basina.bela.oldu/605254.0/index.html
    http://www.youtube.com/watch?v=cAyPoIq0Xss

    Öyleyse ey meslektaşlar, ey gerçek tasarımcılar!..
    Markalaşmanın esaslarını kabullenmiş, muadili markalarla rekabet etmeye çalışan, az çok mürekkep yalamış müşteri kitlesine hitap eden ve mümkünse yabancı işverenler bulmaya bakın. Çok yoruldunuz yeter artık; ahmaklara laf anlatacağım diye beyhude nefesinizi ve moralinizi tüketmeyin!

    Kısayoldan köşe dönmecinin ne kadar çok, "işini daima güzel yap ve yaptır!" düsturunu hayatına gerçekten rehber edinmiş akıl ve iz'an sahiplerinin ise parmakla sayıldığı memlekette yaşıyorsunuz maalesef...
    "Sad but true!"

    "Bunlar başımıza geldi. Bulduğum çözüm Türklerle çalışmamak. Yabancılardan aldığım işlerde iş bitince 10 dakika içinde para hesabıma yatmış oluyor. Ne yazık ki Türklerde etik (iş ahlakı) yok.

    İki ay boyunca yıllık 60 TL tutan sunucu parasını vermeyeni çektim ben. Her aradığımda ay unuttum, çırak yok, cuma ara bahenelerinden bıkıp en sonunda siteyi silip yerine “Bu site … borcunu ödemediği için kapatılmıştır” yazdım. 3 gün sonra beni “Paranı ödemeyi unuttuk diye böyle yazman beni üzdü” dedi utanmadan. Ama sonuçta param yatmıştı. :)

    Bir başka Türk işimde de 4 ay geçmesine rağmen hala $500 paramı alamadım (merak etmeyin, işi teslim etmedim).

    Bir daha bir Türk’e iş yapmak mı? Asla"!!!

    http://www.hasanyalcin.com/tasarimcilara-en-cok-soylenen-10-yalan/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 15 Aralık 2014; 18:02:49 >
  • http://www.disk.org.tr/2014/05/disk-ar-turkiyede-is-cinayetleri-ab-ulkelerini-7ye-katladi/

    http://www.youtube.com/watch?feature=player_detailpage&v=99g19WJlgDM#t=288

    Ahlâken çoktan çökmüş bu memlekette; dürüst ve makûl işverenler parmakla sayıldığı için sıklıkla üçkağıtçılar ve vıdı vıdıcılarla kesin karşılaşacaksınız (oran verip de hamasetçilerin o güzel morallerini bozmayalım şimdi). Peki çare?

    Freelance Çalışmaya Başlıyoruz

    Zaman planlamanıza dikkat edin. Bu konuda disiplini elden bırakmayın. Sabahları en geç 08:00 gibi ayıkmış olmaya çalışın. Sizin için belirli bir mesai olmasa da işyerleri genellikle 08:30 gibi mesai başlattığından, sizi aradıklarında uykulu ses tonuyla telefonu açmanız pek hoş bir izlenim bırakmayacaktır.

    “Bir şekilde yaparım/yaptırırım ne olacak” düşüncesiyle işi almak için yapamayacağınız veya yapmakta zorlanacağınız şeylerin sözünü asla vermeyin. Yapamayacağınız veya söz verdiğiniz için yapacağınız işe ortak katmak, başkalarına paslamak kazancınızı ciddi anlamda azaltacağı gibi sizide gereksiz bir stresin içine sürükleyebilir.

    İşi almak için asla düşük fiyat vermeyin. Bu durum uzun vadede kendi ayağınıza sıkmaktan başka bir şey değildir. İşleri almak için düşük fiyat verirseniz artık ucuz bir freelancersınız demektir. Hitap ettiğiniz kesim kaliteden çok ucuzluğa yönelmiş amatör müşteri kitlesidir. Bu durum uzun vadede mesleği bırakmaya veya ruh sağlığınızın bozulmasına kadar gidebilir, malum insanı delirtir bu tipler. Ayrıca aynı sektörden para kazanan diğer meslektaşlarınızı zor durumda bırakabileceğiniz gibi onların yanında saygınlığınızda azalacaktır. İlginçtir hak ettiğinden düşük fiyat verdiğinizde müşteriniz de sizi ciddiye almaz, size saygı duymaz çünkü ucuzsunuzdur.

    Bütün anlaşma ve detayları mutlaka yazılı olarak yapın. Sözleşme yapma imkanınız varsa sözleşme yapın. Yoksa e-posta ile detayları yazışın müşteriye işin şartları ve detaylarını içeren bir e-posta gönderip o e-postayı onaylayıp onaylamadığını yazılı olarak isteyin. Aksi taktirde müşteriler sadece çıkarlarına olan şeyleri hatırlayacaklardır. “Ama biz bunuda istemiştik siz tamam demiştiniz” gibi bir cümleyle çok karşılaşırsınız. Bundan daha önemlisi ücretinizi alamadığınızda mahkemeye vermeniz için elinizde somut şeyler olmalı.

    Müşteri, fiyatı düşük vermeniz ve fazla pazarlık yapmak için size “bir şeyi yok ya sadece şunlar olacak, bunlar eklenecek, o kadar” tarzında cümleler kuracaktır. Anlaşmaya vardığınızda, bahsedilen şeyin çok daha fazlasını yavaş yavaş isteyecektir müşteri. Bu durumun önüne geçmelisiniz. Bunun için yapacağınız işin tüm detaylarını açık bir şekilde ve tüm detaylarıyla müşterinizle görüşün ve anlaşın. Müşterinize “Bu konuştuklarımız dışında bir isteğiniz olursa ayrıca ücretlendirilecektir.” uyarısını yapmaktan çekinmeyin.

    “Bu işlerin devamı gelecek” veya “artık yabancı sayılmayız” veya “biz sizi çok sevdik gerçekten” ya da “ben başka kişilerde yönlendiririm sana benzer işler gelir bak” gibi cümleleri ciddiye almayın, tebessüm edip ardından teşekkür edin ve memnuniyet duyacağınızı söyleyin ama asla umutlanmayın ve bu cümlelerden sonra bir indirim ya da başka bir taviz asla vermeyin.

    İşi bitirme zamanını belirlerken ve müşteriyi bu konuda bilgilendirirken çok dikkatli olun. Asla bitiremeyeceğiniz tarihte işi bitirebileceğinizi söylemeyin. Çok yoğunsanız ve yetiştiremeyecekseniz bunu müşteriye söylemekten çekinmeyin.

    Uzun sürmesi gerekiyorsa, uzun sürecektir. Ortaya çıkan kalitesi için bu şarttır. Unutmayın her yaptığınız işin sizin portföyüz, sizin imzanızdır. Müşterinizi zaman konusunda bilgilendirin. Üç haftayı alacak bir işi üç günde teslim etmek ortaya çıkan işin kalitesini ve sizin stres seviyenizi sadece olumsuz etkileyecektir. Müşteri sizin kısa sürede teslim etmenize teşekkür etmeyeceği gibi ortaya çıkacak aksiliklerde sizi suçlayacaktır. Ayrıca iş kısa sürdüğü için “üçgünlük işe o kadar para verilmez” gibi ahlakdışı bir cümle kurarak oyunbozanlık yapmaya çalışacaktır. Bunları hiç utanmadan yapacaktır.

    “Ama çok acil” diyerek size sunulan işlerin geneli acil değildir. Müşteri sadece kendi işini daha ön sıraya almanızı istediği için böyle bir cümle kurar. Tabi ki gerçekten acil olan işler olabilir fakat kaliteden ödün vermeden yapabileceğiniz bir iş ise kabul etmenizi tavsiye ederim.

    Freelance çalışma stresli ve zor aşamaları olan bir çalışma tarzı olsa da hayatınızın en değerli iş-ticaret-insan ilişkileri tecrübelerinizi kazanacağınız bir çalışma tarzıdır. Ülkemizde freelancerlara bakış pek iyi olmasa da imajınızı düzeltmek, çalışmalarınızı bir düzene koymak sizin elinizde.

    Mutlu ve kazancı yerinde ayrıca saygı duyulan bir freelancer olmak istiyorsanız hitap ettiğiniz müşteri kitlenizi iyi ayarlamanız gerekli. Ucuz işler yapan, üç beş harçlığım çıksın diyerek yola çıkarsanız evet üç beş harçlıkla hayatınızı devam ettirir etrafınızda ise kendince kurnaz, kaliteye önem vermeyen ucuzluğa önem veren çürük müşteri kitleniz olur. Bunun yerine az ama öz, fiyattan çok kaliteye odaklı profesyonel bakan müşteriler sizi daha yükseklere taşıyacaktır.

    Karar sizin.

    http://www.ahmetcigsar.com/hayata-dair/is-hayati/freelance-calisanlara-ve-calismayi-dusunenlere-tavsiyeler/

    Ucuz İş Yapmayın!
    Freelance olarak çalışmanız bazen bazı işletme sahiplerinin ya da kişilerin sizi sömürmeye çalışmasına neden olacaktır. “Ben freelance çalışıyorum normal çalışanlara göre ucuz iş yapmalıyım” düşüncesinden vazgeçmelisiniz. Zaten freelance çalıştığınız için anlaşma kapsamındaki işler dışında ekstra talepler mutlaka gelecektir ve sizde kimi zaman müşteri memnuniyeti, kimi zaman müşteriyi kaçırmama nedenleri ile bu tür ekstra işleri yapmak durumunda kalacaksınız. Dolayısıyla sakın ucuza çalışmayın. Hem ucuza çalışıp hem de bitmek bilmeyen talepleri cevaplamaya çalışmak bazen çok can sıkıcı olabilir. Hatta mesleğinizden soğumanıza, freelance çalışmayı bırakmanıza dahi neden olabilir.

    Sözleşme Yapın
    Sözleşme yapmak sizi gereksiz iş yüklerine maruz kalmaktan kurtarır. Aynı zamanda bu müşteriyi de koruma altına alacağı için, karşı tarafa güven vermeniz içinde önemlidir. Siz zaten işinizi düzgün yapan birisiyseniz sözleşme sizi zorlamayacak, aksine koruyacaktır. Sözleşmede yazmamasına rağmen ekstra talepleri cevaplamak durumunda olacağınız zamanlar bir hayli fazla olacaktır ama sözleşme içinden çıkılmaz durumlar meydana geldiğinde cankurtaran niteliği taşıyacaktır.

    http://www.omerakgun.com.tr/freelance-calisacaklara-ve-calisanlara-tavsiyeler.html

    4 Ekonomik Hesapları Dengeleyin
    Ödeme/Tahsilat dengenizi iyi kurun, zor zamanlar için para biriktirmeye çalışın. Tahsilat ve prodüksiyon konusunda kendinize prensipler oluşturun. Örneğin, bir miktar avans almadan yeni bir işe ya da projeye başlamayın.

    10 “Hayır” Demeyi Öğrenin
    Aslında en basit madde, herşeye evet dediğiniz sürece, bitmeyen, memnun olunmayan bir yığın iş ve proje ile uğraşmak durumunda kalabilirsiniz. Öncelikle müşterilerinize onlar için zaten en iyisini düşünüp yaptığınızı belirtin, bu durum onlardan zaman zaman istem dışı da olsa gelebilecek gereksiz talep ve işlere hayır diyebilmenizi kolaylaştıracaktır.
    Gerek etik, gerekse profesyonel anlayışınıza ters düşen iş ve projelerde “Hayır” kelimesini kullanmaktan çekinmeyin.

    http://www.hasanyalcin.com/freelance-tasarimcilar-icin-10-ipucu/

    #5 Babana bile güvenme !
    Hiç bir zaman müşteriye güvenmeyin eğer size %100 güvene bileceğiniz bir şey göstermiyor ise sonra ödemeli işler almayın çok pişman olursunuz emeğinize yazık olur önce işi yapayım göstereyim parayı yollasın teslim tarzıda calışmayın adam ortadan kaybolur uğraştığınız ile kalırsınız ben buna çözüm olarak %50 önce alıyorum %50 işin ortasında geri kalanını alıp bitirip telsim ediyorum

    http://savascanaltun.com.tr/freelance-calisanlar-icin-10-tavsiye.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 18 Mart 2016; 7:56:54 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    ZORLA GÜZELLİK OLMAZ!

    "Gerçek bir logo ve kurumsal kimlik tasarımına hakettiği meblağı verecem de ne olacak kardeşim, şu kalite ve estetik dediğiniz şey ekmeğe sürülüp de yeniyor mu ha?"

    İnsanları her koşulda harekete geçiren yegâne saikin para ve menfaat olduğunu hepimiz biliyoruz. Dar bir çevreye ve sabit müşteri kitlesine hitap eden, dolaysıyla markalaşmayı hiç umursamayan, aslında "ucuzluk, yakınlık ve ahbab çavuşluk" gibi şark usulü nedenlerle tercih edilen "işportacı işletmeler" de diyebileceğimiz yapılar; hemen ve pratik faydasını görmedikleri hiçbir şeye 5 kuruş para ödemezler. Akılları gider, kalplerine iner hafazanAllah...

    "Hoşaf"veya hoş lafla ilgili atasözünü hatırlayın; IQ seviyesi 100'ün altında gezen (türkçesi: gerizekâlı), ince işlere kafası basmayan, tedavisi müşkül cehaletini göğsünde adeta bir onur madalyası gibi taşıyan, algıları dumura uğramış işbu bakarkör tipler, nitelikli tasarımdan anlamaz veya umursamazlar zaten. Hem bizim millet "pratik"liğiyle meşhurdur malum; çoğu öyle uzun uzun kafa yorulacak, titizlikle AR-GEsi ve fizibilitesi yapılacak işlere hiç gelemez. Kısa kes, aydın havası olsun; çabuk olsun, çamurdan olsun!

    Dolaysıyla hemen köşedeki matbaacıda çalışan lise terk "Corelci" apaçi veya ilkokulda resmi 5 olan yigeni 10 dk'da 10 TL'ye yapıyor (aslında mesleği p.ç ediyor) iken, kim senin uzun uzun kafa patlatmanı, eskizlerle boğuşmanı ve ince tipografi ayarlarıyla uğraşmanı günlerce bekleyecek, bir de üstüne bilmem kaçbin TL "servet" ödeyecek? "Bedaveden biraz fazlaya" yüzlerce alternatif sırada bekliyor işte, kim niye seni tercih etsin bir düşün!

    Gerçi bu sözüm ona kurnaz vatandaşlar, mesela tasarım faktörünün hemen herkesçe farkedilir ve çok belirgin olduğu otomobil üretmeye kalksalar, kötü ve çirkin tasarımların rakipleri arasında derhal silinip gideceğini anında farkeder ve fellik fellik profesyonel tasarımcı aramaya koyulurlardı kesin:
    http://www.cnnturk.com/2011/yasam/diger/01/31/laz.mucit.otomobil.yapti.basina.bela.oldu/605254.0/index.html
    http://www.youtube.com/watch?v=cAyPoIq0Xss

    Öyleyse ey meslektaşlar, ey gerçek tasarımcılar!..
    Markalaşmanın esaslarını kabullenmiş, muadili markalarla rekabet etmeye çalışan, az çok mürekkep yalamış müşteri kitlesine hitap eden ve mümkünse yabancı işverenler bulmaya bakın. Çok yoruldunuz yeter artık; ahmaklara laf anlatacağım diye beyhude nefesinizi ve moralinizi tüketmeyin!

    Kısayoldan köşe dönmecinin ne kadar çok, "işini daima güzel yap ve yaptır!" düsturunu hayatına gerçekten rehber edinmiş akıl ve iz'an sahiplerinin ise parmakla sayıldığı memlekette yaşıyorsunuz maalesef...
    "Sad but true!"

    "Bunlar başımıza geldi. Bulduğum çözüm Türklerle çalışmamak. Yabancılardan aldığım işlerde iş bitince 10 dakika içinde para hesabıma yatmış oluyor. Ne yazık ki Türklerde etik (iş ahlakı) yok.

    İki ay boyunca yıllık 60 TL tutan sunucu parasını vermeyeni çektim ben. Her aradığımda ay unuttum, çırak yok, cuma ara bahenelerinden bıkıp en sonunda siteyi silip yerine “Bu site … borcunu ödemediği için kapatılmıştır” yazdım. 3 gün sonra beni “Paranı ödemeyi unuttuk diye böyle yazman beni üzdü” dedi utanmadan. Ama sonuçta param yatmıştı. :)

    Bir başka Türk işimde de 4 ay geçmesine rağmen hala $500 paramı alamadım (merak etmeyin, işi teslim etmedim).

    Bir daha bir Türk’e iş yapmak mı? Asla"!!!

    http://www.hasanyalcin.com/tasarimcilara-en-cok-soylenen-10-yalan/
    quote:


    Öyleyse ey meslektaşlar, ey gerçek tasarımcılar!..
    Markalaşmanın esaslarını kabullenmiş, muadili markalarla rekabet etmeye çalışan, az çok mürekkep yalamış müşteri kitlesine hitap eden ve mümkünse yabancı işverenler bulmaya bakın. Çok yoruldunuz yeter artık; ahmaklara laf anlatacağım diye beyhude nefesinizi ve moralinizi tüketmeyin!

    2. Freelancer ve İlan/İhale Sitelerine Üye Olun

    Freelancer.com, armut.com gibi freelance olarak iş alabileceğiniz veya müşterilerin sizi bulabileceği yerli yabancı bir çok site bulunmakta. Bu sitelere üye olmayı ve profilinizin tamamını eksiksiz doldurmayı unutmayın. İngilizceniz iyiyse yabancı freelancer sitelerini birinci sıraya almanızı öneririm çünkü yerli freelancer siteler gerek ilan veren gerek diğer freelancerların kalitesizliği nedeniyle moral bozucu ve zaman kaybettirici olabiliyor. Burada dikkat etmeniz gereken, asla her gördüğünüz freelancer sitesine girip üye olmayın belirli bir kalite standartınız olsun ve profesyonel sitelere üye olun.

    ***

    Bu ana hatlarda dikkat etmeniz gereken şey, ne olursa olsun fiyatınızı düşürmeyin. Cent isteyen cent, dolar isteyen dolar kazanır. Beş çürük müşteriye 2500 TL’den iş yapmaktansa, 2 bilinçli müşteriye 7000 TL’den iş yapmak hem zaman, hem kazanç, hem stres bakımından karlıdır.

    Belirli bir bilince sahip müşteri kitlesine hitap edin. Böylece yaptığınız işe saygı duyacak aynı zamanda ücret konusunda daha az sorun çıkaracak ve size katma değer sağlayacak müşteriler edinirsiniz. Çürük müşterilerle zaman kaybetmezsiniz.

    Ve şunu düşünün 5 yıl sonra nasıl bir müşteri çevresi istiyorsunuz?

    İşe profesyonel bakan, vizyonu geniş, kaliteyi ilk sıraya alan bir müşteri çevresi mi? Yoksa üç kuruş için kırk takla aTan, kaliteyi değil fiyatı ön planda tutan amatör müşteri kitlesi mi? Peki, hangi müşteri kitlesi sizi daha az yoracak ve hangisi size daha çok kazandıracak? Hangisinin uzun vadede size katma değeri fazla olacak?

    Kolay gelsin.

    http://www.ahmetcigsar.com/hayata-dair/is-hayati/freelance-calisacaklara-pazara-giris-onerileri/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 12 Eylül 2014; 16:27:10 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    http://www.disk.org.tr/2014/05/disk-ar-turkiyede-is-cinayetleri-ab-ulkelerini-7ye-katladi/

    https://vine.co/v/M9aqhZwZHxg

    Şaka mı sanmıştınız yoksa?

    http://www.zaman.com.tr/gundem_lunapark-faciasinda-ihmaller-zinciri_2243959.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 15 Eylül 2014; 15:08:47 >
  • Bu inananlara:
    Onlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu da yalan söylerler.
    http://www.kuranmeali.org/26/suara_suresi/223.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.
    http://www.kuranmeali.org/6/enam_suresi/116.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    Bu da inanmayanlara gelsin:
    "İnsanlar öylesine saf ve zayıftırlar ki, aldatmak isteyen dilediği kadar ahmağı kolayca bulur."
    (Niccolo Machiavelli)

    Sahtekârlıklarını "dürüstce" itiraf edenlerin çokluğu bir yana, "asla yapmam" diyenlerin de hepsine inanma imkânımız olmadığına göre, memleketteki eğri-doğru oranını artık siz hesaplayın:



    http://www.zapkolik.com/video/cem-uzandan-kotu-adam-kahkahasi-463885



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 19 Aralık 2014; 19:59:05 >
  • Logo/kurumsal kimlik tasarımı yaptırmak isteyenler, hiç eğitimli tasarımcı/art direktör çalıştırmayan merdivenaltı dükkanlardan değil; ciddi ajanslardan fiyat alıp piyasayı öğrenmeden ciddi freelancerlere asla gelmemeli. Gülünç beklentilerle yani:

    http://www.bek.com.tr/
    http://www.alametifarika.com.tr/
    http://www.ddb.com.tr/
    http://www.genna.com.tr/
    http://www.moludsgn.com/
    http://vietnamist.com.tr/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 22 Eylül 2014; 22:02:33 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    NEDEN ANINDA OLAMAZ?

    1- Özgün bir fikir bulmak, deneye deneye olgunlaştırmak ve nihayetinde içinden saf tasarımı süzmek; öyle resmî dairede mühür basmaya, tuğla örmeye veya direksiyon sallamaya falan hiç benzemeyen gayet sancılı süreçlerdir.


    Sıfatı ‘yaratıcılık' olan bir işte çalışmak nasıl bir şey? Avantajları dezavantajları ne?

    - Aslında bir yük, yaratıcılık. Sürekli bir hesap verme hali. Hep kendini bir oylamaya sunma durumu: ‘Beni dene. Yaratıcı mıyım değil miyim gör!' Bitmez, tükenmez bir sınav. Tabii ki olağanüstü tarafları var ama hep kendini bir şey yumurtlamak zorunda hissediyorsun. E bazen oluyor, bazen olmuyor. Yıpratıcı bir iş. Reklamcılık tarihine bakın, ya kalp krizi ya karaciğer. Eceliyle ölen yok neredeyse....

    ***

    Nedir Türk reklam sektöründe sizi rahatsız eden şeyler....

    - Oooo çok. Bir kere Türkiye'de fikrin değeri yok. Dudak uçuklatıcı şeyler yaşadık bu ülkede. Apple Machintosh'un yaptığı reklam filminin aynısı Grundig'e yapıldı. Artık daha ne olsun! Hem de kare kare aynısı. ‘Apple burada reklam yapmadı ya, nasıl olsa anlamazlar mantığı'...

    http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=238230



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 23 Eylül 2014; 13:50:35 >
  • Bunlar zaten olması gereken şeyler diyeceksiniz. Doğru; olması gereken ama her zaman olmayan şeyler. Bazılarının öncelikleri, bu saydıklarımızdan farklı olabilir: Belki de bazı öğrenciler, okula yalnızca diploma almak için geliyorlardır. Bazı öğretmenler, öncelikle kariyerlerinde ilerlemek, bazı okullar, para kazanmak, bazı yöneticiler ise öğrencileri ve öğretmenleri özel okullara ve dershanelere iteleyip, eğitim yükünü devletin sırtından atmak istiyor olabilir. Diğer bazı okullar ise, öğretim kadrolarında tasarımcı olmadığı halde, resim ya da bilgisayar eğitimi verdikleri bölümlerin adını 'grafik bölümü' olarak değiştirip, hem öğrencilerini, hem onların başvurduğu işyeri yöneticilerini hem de kendilerini kandırıyor olabilir. Bilerek ya da bilmeyerek (bazen yalnızca öğrencileri mezun olduktan sonra iş bulabilsinler diye) ülkemizin geleceği için hayati önemi olan tasarım mesleğini yozlaştırabilir, tanınmaz hale getirebilirler.
    http://www.photoshopmagazin.com/paylasim/7011

    Bilgi, birikim ve yeteneği olmadığı halde tasarımcı taklidi yapan işportacı veya apaçi kafasındaki zavallılar ile bunlara çanak tutan yetkililer; müthiş bir dayanışma içinde kültürümüzü ve şehirlerimizi de katletmeye devam ediyorlar:

    "Tiz Osmanlı ve Selçuklu’yu ucuz mimarların, cahil belediye başkanlarının ve dahi kifayetsiz muhafazakarların elinden müdafaa ve muhafaza eyleyecek bir kanun çıkarıla!"
    https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153408457591988&set=a.43301826987.53263.649311987&type=1&theater

    "Ya herkes bu saçmalıkların suç ortağı ya da kimsede dur diyecek yetki yok! Ben Osmanoğlu ailesinin yerinde olsam ismimizin itibarını ayaklar altına alıyorsunuz diye dava açarım."
    https://www.facebook.com/photo.php?fbid=10153408386131988&set=a.43301826987.53263.649311987&type=1



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 17 Eylül 2014; 16:51:31 >
  • quote:


    İşe profesyonel bakan, vizyonu geniş, kaliteyi ilk sıraya alan bir müşteri çevresi mi? Yoksa üç kuruş için kırk takla aTan, kaliteyi değil fiyatı ön planda tutan amatör müşteri kitlesi mi? Peki, hangi müşteri kitlesi sizi daha az yoracak ve hangisi size daha çok kazandıracak? Hangisinin uzun vadede size katma değeri fazla olacak?


    Logolar; markaların aynası, kurumsal kimliğin ise beynidir. Eğer bir logo kötü ve çirkinse, işletme hakkında müşterilerin bilinçaltına kaçınılmaz olarak olumsuz telkinler (merdivenaltı, çapsız, üçkağıtçı, vb.) yapacaktır.

    Öyleyse, eğitimi zaten geçtik de, temel tasarım prensiplerinden birini bile duyma duymamış, kerameti şu veya bu yazılımda arayan tiplere asla bırakılmamalıdır.

    Peki, acaba öyle midir? Bence simge değeri olan grafik unsurlar, bir markanın dünya görüşünü, değerlerini, yeteneklerini, fiziksel özelliklerini, kalitesini ve tüm kavramsal boyutunu simgelerken aynı zamanda bütün bunları bir şekilde inşa ederler. Yani bu göstergeler, gösterge olma özellikleri yanında marka içeriğinin bileşenleri arasında yer alarak bu içeriğin düzeyini belirlerler. Mesela bir logo, markayla öylesine organik bir bütünlük sergiler ki, logo tasarımındaki her türlü başarı veya başarısızlık markanın arkasındaki zihniyeti bir ayna gibi yansıtıverir. Bunu yaparken de doğal olarak marka içeriğine doğrudan dahil olmuş olur.
    http://selimtuncer.blogspot.com.tr/2012/01/ekmegin-kokusu-grafik-tasarmn-bugusu.html

    Olmak istediğin gibi görünmek”, her şeyden önce, önüne bir hedef koymak demektir. Bunu “mış gibi yapma”ya bağlayıp itibarsızlaştırmak doğru olmaz. Çünkü, “olmak istediğin gibi” göründükçe, “göründüğün gibi olmak” hedefini sürekli diri tutmak zorunda kalırsın.
    Ve her adımda “göründüğün gibi olmak” hedefine ulaştıkça, yeniden “olmak istediğin gibi görünmek” tavsiyesine uymaya devam edersen sürekli “göründüğün gibi olmak” çabası içinde olursun. Bu durumda “olmak” diye bir sonuç yoktur, daima bir “oluş/um” vardır.

    http://selimtuncer.blogspot.com.tr/2012/01/olmak-istedigin-gibi-gorun-oldugun-gibi.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 19 Mayıs 2016; 20:41:44 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer
    Logolar; markaların aynası, kurumsal kimliğin ise beynidir. Eğer bir logo kötü ve çirkinse, işletme hakkında müşterilerin bilinçaltına kaçınılmaz olarak olumsuz telkinler (merdivenaltı, çapsız, üçkağıtçı, vs.) yapacaktır.

    Öyleyse, eğitimi zaten geçtik de, temel tasarım prensiplerinden birini bile duyma duymamış, kerameti şu veya bu yazılımda arayan tiplere asla bırakılmamalıdır.

    Bugün hemen her insan hemen her konuda görüş bildirmek istiyor ama bunun için gerekli birikimi edinmeyi pek kimse göze almıyor, almak istemiyor. Sonuçta, ehliyetsiz sürücülerin cirit attığı bir trafik nasil kisa zamanda içinden çıkılmaz bir hal alırsa; kıt görüşlerin kontrolsüzce dolaşıma sokuldugu bu fikir trafiği de ona eş bir keşmekeş vaziyeti arzeder hale geliyor.

    Liyakat, ehliyet, yeterlik, birikim, müktesebat ve benzeri kelimelerin bugünün lisanında çok fazla kullanılmıyor oluşuna şaşırmamak gerek. Günlük hayatta sözü, fikri, görüşü, beyanı kayıt altında tutan bu türden kelime/kavramlara pek ihtiyaç, duyulmuyor artık. Çünkü herkesin her istediği sözü söyleyebileceği, her istediği görüşü desteksizce sallayabildiği, paşa gönlü ne isterse onu pervasızca ve ölçüsüzce savunabileceği araçlarla donatıldı hayat.

    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/organize-cehalet-cagi/35176

    Güzel sanatlar okumak şart mı bu tür konularda başarılı olmak için? Çoğu gencimiz güzel sanatla­rı kazanamıyor ama kabiliyeti var. Vaz mı geçmeliler, ya da nasıl de­vam etmeliler?
    Aslında azimli olmak şart. Güzel sanatlarda okuma şansı bulabilen­ler, mevcut yeteneklerini çok daha fazla ileriye taşıyabileceklerdir. Oku­mak çok fark ediyor. Mesela ben Kanada'daki film okulunu bitirdikten sonra profesyonelleşmeye başladım. Kazanamayanlar tekrar denemeliler. Ayrıca kendilerinde ciddi bir potansi­yel görenlerin her yolu denemelerini öneriyorum. Ama illa ki Türkiye'de kal­maları da gerekmiyor.

    Siz de güzel sanatlar okumadınız, ancak yurtdışında bu konuda ciddi bir eğitim almışsınız. Hayat sizi yurtdışına sürüklemese idi, yine bu seviyede olabilmeniz mümkün müydü?
    Zannetmiyorum, hem bu seviye­de olmazdım, hem de bu işi yapıyor olmazdım. Sonuçta eğitim almak işin en önemli aşaması.

    ***

    Kişisel olarak iyi bir animasyon yapabilmek için ne tür bir alt yapı gerekir? Sadece program bilmenin bu işe etkisi nedir?
    Klasik animasyon tekniklerini bil­mesi gerekiyor. Bu işin okuluna gitmek gerekir. İyi bir eğitim almayan birinin iyi bir animasyon yapması çok zor, ama imkansız diyemeyiz. Kısaca­sı program bir araç. Basit bir çuval ani­masyonu ya da top animasyonu için bile animasyon tekniklerini iyi bilmek lazım.

    Bu meslekte başarılı olmak için çizim yapabilme kabiliyeti şart mı?
    İyi bir ses yorumcusunun kalkıp bu işi yapması düşünülemez. Dolayısıyla çizim kabiliyeti olması büyük bir avantajdır, ancak çizim kabiliyeti şart diyemem. Bununla birlikte, kesinlikle sanatsal gözü ve sağlam bir bakış açı­sı olmalı. Hem sanatsal kabiliyeti ve hem de teknik yeteneği olanların önü daha açık, onu belirtmekte fayda var.

    http://sanalkurs.net/roportajlar/hollywood-tan-bir-efekt-ustasi-muzaffer-korkut
    http://muzafferkorkut.com/mkfx_reel.html

    Supinfocom’da dijital yönetmenlik bölümünde master yaptın. Okuldan ve oradaki eğitiminden biraz bahseder misin?
    Fransa’da 3D konusunda dünyaca ünlü iki okul bulunuyor. Bunlardan biri Gobelins diğeri de Supinfocom. Okula sınavla giriliyor ve eğitim 5 yıl sürüyor. Okul çok disiplinli. Sınıfta kalma yok. Eğer yıl sonunda ortalamanız 20 üzerinden 12 değilse okuldan atılıyorsunuz. Son sınıf hariç 4 yıl boyunca atılma riski olduğu için iyi çalışmak gerekiyor. Belki de okulun başarılı olması bu katı kurallarla yönetilmesi. Ancak Supinfocom’u bitiren herkesin bu sektörde kolayca iş bulmasının nedeni budur diye düşünüyorum.

    https://www.facebook.com/note.php?note_id=10150101293757945
    http://www.tolgaari.com/
    http://www.cgsociety.org/index.php/CGSFeatures/CGSFeatureSpecial/hezarfen



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 9 Ocak 2016; 16:19:23 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    Bu inananlara:
    Onlar (şeytanlara) kulak verirler ve çoğu da yalan söylerler.
    http://www.kuranmeali.org/26/suara_suresi/223.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    Yeryüzünde bulunanların çoğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar zandan başka bir şeye tâbi olmaz, yalandan başka söz de söylemezler.
    http://www.kuranmeali.org/6/enam_suresi/116.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx

    Bu da inanmayanlara gelsin:
    "İnsanlar öylesine saf ve zayıftırlar ki, aldatmak isteyen dilediği kadar ahmağı kolayca bulur."
    (Niccolo Machiavelli)

    Sahtekârlıklarını "dürüstce" itiraf edenlerin çokluğu bir yana, "asla yapmam" diyenlerin de hepsine inanma imkânımız olmadığına göre, memleketteki eğri-doğru oranını artık siz hesaplayın:
    http://www.youtube.com/watch?v=Ho23NuqzG34
    http://www.zapkolik.com/video/cem-uzandan-kotu-adam-kahkahasi-463885


    Budala ahlâksızdır...

    Bir insan başka bir insana; özellik de hiç tanımadığı, üstelik hayatı menfaatten ibaret gören, hayatında hiçbir canlıya (etinden, sütünden, yününden faydalanılanlardan bahsetmiyoruz yahu!) iki lokma yiyecek vemeye kalp takati yetmemiş (belki tekmelemiş) maneviyatsız zavallı birine; emeğini, parasını, itibarını ve namusunu sorgusuz sualsiz, hesapsız kitapsız hemen teslim edebiliyorsa, "eşi bulunmaz bir ahmak" olarak başına gelecek tüm felaketleri haketmiş demektir aslında. Öyleyse hiç acınmaz.

    Hatta mikropları iyice cesaretlendirip çoğaltarak toplum ve ticaret hayatını felç edenler olarak, arsızca semirttikleriyle birlikte aramızdan derhal kaybolmaları da çok yerinde olur.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 26 Eylül 2014; 1:41:50 >
  • Gerçi hiç üstümüze vazife değil ama hakiki/nitelikli tasarımlara ihtiyaç duyup da güya "param yok" diyen işletme sahiplerine ne tavsiye edilir?

    1- Ürünlerinin bilinirliğini ve satışını arttırarak para kazanmak için etkili reklam kampanyaları yaptırır (bu da mı parayla!). Sakın çok karışmasınlar böyle ama:
    http://youtu.be/MjaKhNIEWl8
    http://youtu.be/F0pif2nGfzc
    2- Para biriktirir... E altındaki "bilmemkaç E" de piyangodan çıkmamışdı ya!
    3- Borç bulur... Bunca yıl dürüstlüğüyle nam salmış bir ticaret erbabına kim vermez ki!
    4- Fındığın parasını bekler... Tamam canım fındık yoksa çay vardır, ne bileyim dededen kalma bahçenin yıllık mahsûlatı filan!
    5- Gerçi açmadan önce düşünecekti ama oldu bir kere... İşletmeyi kapatıp bir süre daha ücretli eleman olarak iş hayatına devam eder.
    6- Kumar, piyango, define arama, dilencilik vs. ise hiç tavsiye etmiyoruz malûm sebeplerden.

    Ha bir de sakın üçe beşe bol kepçe dağıtılan "grafikimsi"lere sakın aldanmasınlar, yani üstüne para verseler bile!

    http://s22.postimg.org/4wmuedob3/image.jpg



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 12 Ağustos 2016; 17:59:00 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer

    quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer
    Logolar; markaların aynası, kurumsal kimliğin ise beynidir. Eğer bir logo kötü ve çirkinse, işletme hakkında müşterilerin bilinçaltına kaçınılmaz olarak olumsuz telkinler (merdivenaltı, çapsız, üçkağıtçı, vs.) yapacaktır.

    Öyleyse, eğitimi zaten geçtik de, temel tasarım prensiplerinden birini bile duyma duymamış, kerameti şu veya bu yazılımda arayan tiplere asla bırakılmamalıdır.

    Bugün hemen her insan hemen her konuda görüş bildirmek istiyor ama bunun için gerekli birikimi edinmeyi pek kimse göze almıyor, almak istemiyor. Sonuçta, ehliyetsiz sürücülerin cirit attığı bir trafik nasil kisa zamanda içinden çıkılmaz bir hal alırsa; kıt görüşlerin kontrolsüzce dolaşıma sokuldugu bu fikir trafiği de ona eş bir keşmekeş vaziyeti arzeder hale geliyor.

    Liyakat, ehliyet, yeterlik, birikim, müktesebat ve benzeri kelimelerin bugünün lisanında çok fazla kullanılmıyor oluşuna şaşırmamak gerek. Günlük hayatta sözü, fikri, görüşü, beyanı kayıt altında tutan bu türden kelime/kavramlara pek ihtiyaç, duyulmuyor artık. Çünkü herkesin her istediği sözü söyleyebileceği, her istediği görüşü desteksizce sallayabildiği, paşa gönlü ne isterse onu pervasızca ve ölçüsüzce savunabileceği araçlarla donatıldı hayat.

    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/organize-cehalet-cagi/35176

    Güzel sanatlar okumak şart mı bu tür konularda başarılı olmak için? Çoğu gencimiz güzel sanatla­rı kazanamıyor ama kabiliyeti var. Vaz mı geçmeliler, ya da nasıl de­vam etmeliler?
    Aslında azimli olmak şart. Güzel sanatlarda okuma şansı bulabilen­ler, mevcut yeteneklerini çok daha fazla ileriye taşıyabileceklerdir. Oku­mak çok fark ediyor. Mesela ben Kanada'daki film okulunu bitirdikten sonra profesyonelleşmeye başladım. Kazanamayanlar tekrar denemeliler. Ayrıca kendilerinde ciddi bir potansi­yel görenlerin her yolu denemelerini öneriyorum. Ama illa ki Türkiye'de kal­maları da gerekmiyor.

    Siz de güzel sanatlar okumadınız, ancak yurtdışında bu konuda ciddi bir eğitim almışsınız. Hayat sizi yurtdışına sürüklemese idi, yine bu seviyede olabilmeniz mümkün müydü?
    Zannetmiyorum, hem bu seviye­de olmazdım, hem de bu işi yapıyor olmazdım. Sonuçta eğitim almak işin en önemli aşaması.

    ***

    Kişisel olarak iyi bir animasyon yapabilmek için ne tür bir alt yapı gerekir? Sadece program bilmenin bu işe etkisi nedir?
    Klasik animasyon tekniklerini bil­mesi gerekiyor. Bu işin okuluna gitmek gerekir. İyi bir eğitim almayan birinin iyi bir animasyon yapması çok zor, ama imkansız diyemeyiz. Kısaca­sı program bir araç. Basit bir çuval ani­masyonu ya da top animasyonu için bile animasyon tekniklerini iyi bilmek lazım.

    Bu meslekte başarılı olmak için çizim yapabilme kabiliyeti şart mı?
    İyi bir ses yorumcusunun kalkıp bu işi yapması düşünülemez. Dolayısıyla çizim kabiliyeti olması büyük bir avantajdır, ancak çizim kabiliyeti şart diyemem. Bununla birlikte, kesinlikle sanatsal gözü ve sağlam bir bakış açı­sı olmalı. Hem sanatsal kabiliyeti ve hem de teknik yeteneği olanların önü daha açık, onu belirtmekte fayda var.

    http://sanalkurs.net/roportajlar/hollywood-tan-bir-efekt-ustasi-muzaffer-korkut
    http://muzafferkorkut.com/mkfx_reel.html

    Supinfocom’da dijital yönetmenlik bölümünde master yaptın. Okuldan ve oradaki eğitiminden biraz bahseder misin?
    Fransa’da 3D konusunda dünyaca ünlü iki okul bulunuyor. Bunlardan biri Gobelins diğeri de Supinfocom. Okula sınavla giriliyor ve eğitim 5 yıl sürüyor. Okul çok disiplinli. Sınıfta kalma yok. Eğer yıl sonunda ortalamanız 20 üzerinden 12 değilse okuldan atılıyorsunuz. Son sınıf hariç 4 yıl boyunca atılma riski olduğu için iyi çalışmak gerekiyor. Belki de okulun başarılı olması bu katı kurallarla yönetilmesi. Ancak Supinfocom’u bitiren herkesin bu sektörde kolayca iş bulmasının nedeni budur diye düşünüyorum.

    https://www.facebook.com/note.php?note_id=10150101293757945
    http://www.tolgaari.com/
    http://www.cgsociety.org/index.php/CGSFeatures/CGSFeatureSpecial/hezarfen
    quote:

    Bugün hemen her insan hemen her konuda görüş bildirmek istiyor ama bunun için gerekli birikimi edinmeyi pek kimse göze almıyor, almak istemiyor. Sonuçta, ehliyetsiz sürücülerin cirit attığı bir trafik nasil kisa zamanda içinden çıkılmaz bir hal alırsa; kıt görüşlerin kontrolsüzce dolaşıma sokuldugu bu fikir trafiği de ona eş bir keşmekeş vaziyeti arzeder hale geliyor.

    Liyakat, ehliyet, yeterlik, birikim, müktesebat ve benzeri kelimelerin bugünün lisanında çok fazla kullanılmıyor oluşuna şaşırmamak gerek. Günlük hayatta sözü, fikri, görüşü, beyanı kayıt altında tutan bu türden kelime/kavramlara pek ihtiyaç, duyulmuyor artık. Çünkü herkesin her istediği sözü söyleyebileceği, her istediği görüşü desteksizce sallayabildiği, paşa gönlü ne isterse onu pervasızca ve ölçüsüzce savunabileceği araçlarla donatıldı hayat.

    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/organize-cehalet-cagi/35176

    Adam gazetelere tam sayfa ilan vermiş, bu yetmemiş, televizyonlara çıkıp derdini anlatmış ama bir çare bulamamış. Mesele şu:

    Adamın bir sürü inşaat işi var bir sürü iş makinası. Adam bu makinaları kullanacak kalifiye eleman arıyor, bulamıyor. Doktordan, mühendisten fazla maaş vereceğim diyor. Yok, yok.

    Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Türkiye'nin artık nitelikli üretim yaptığını, ancak üretimde çalışacak nitelikli insan bulmakta zorlandığını belirtiyor.

    Buradan Sayın Milli Eğitim Bakanımıza sesleniyorum.

    Konu dönüp dolaşıp eğitime geliyor. Sekiz zayıfı olanlar lütfen sınıf geçemesin. (Bir zamanlar vardı, hâlâ böyle mi?) Bu işin temeli disiplin, disiplin, disiplin. Bazıları disiplini özgürlüğün karşısına koyuyor ki külliyen yanlıştır. Sayın Bakan inanın manzara şudur: Ben de öğretmenlik yaptım bilirim. Lise sonda okuyan öğrencilerin yazılı kağıtlarını bazı öğretmen arkadaşlar ibret için bana gösteriyor. Cümle, fikir, kompozisyon, imla bir tarafa çocuk kelimenin ortasında büyük harf kullanıyor. Böyle yetişen dişçi diş çekemez, sağlıkçı iğne vuramaz, öğretmen ders veremez vesaire.

    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/MustafaKutlu/ne-is-olsa-yaparim/56044
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer
    "Hoşaf"veya hoş lafla ilgili atasözünü hatırlayın; IQ seviyesi 100'ün altında gezen (türkçesi: gerizekâlı), ince işlere kafası basmayan, tedavisi müşkül cehaletini göğsünde adeta bir onur madalyası gibi taşıyan, algıları dumura uğramış işbu bakarkör tipler, nitelikli tasarımdan anlamaz veya umursamazlar zaten. Hem bizim millet "pratik"liğiyle meşhurdur malum; çoğu öyle uzun uzun kafa yorulacak, titizlikle AR-GEsi ve fizibilitesi yapılacak işlere hiç gelemez. Kısa kes, aydın havası olsun; çabuk olsun, çamurdan olsun!


    Dün, yüksek tahsili ve tasarım/tipografi kültürü hemen hiç olmayan bir müşterime logo sunumu yaptım. Önce iyi ve kötü örneklerin mukayesesini yaparak işaretlediğim noktaların hemen hepsini anlaması ve kabullenmesi bir yana, tıpkı usta bir tasarımcı gibi ince detayları dikkatle irdeleyip esaslı katkılar yapmasını hayretle gözlemledim. Çürümemiş bir vicdan ve bilmediğini iyi bilen bir idrak... İnanılmazdı, hattâ göz yaşartıcıydı.

    Diğerleri için ise boşuna nefesinizi ve moralinizi tüketmeyin demiştik... Hiç boşuna muhatap almayın; kalitesizlik, çirkinlik ve yüzsüz yalanlarla yaşamak alın yazıları gibi... Hayat algılayışı ve varoluşsal bir problem bu. Bir nevi kronik vaka. Tedavisi yok.

    Dünyada fiziki olarak birbirinin aynı olan iki insan yok, birbirinin aynı olan iki parmak izi bile yok. Peki birbirinin tıpatıp aynısı kafalarla ömür sürmekte olan kitleleri nasıl açıklayacağız bu durumda?
    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/kendimi-yolda-gorsem-acaba-tanir-miyim/56060

    'Benim bütün bu dilsizliğim' dedi meczup, 'sizin büyük sağırlığınızı örtmek için!'
    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/hangi-mide-hakikate-acikmaz/55935

    Yalanı istediğiniz kadar çekiştirin; bir yerleriniz yine de hep açıkta kalacak!
    http://www.yenisafak.com.tr/yazarlar/GokhanOzcan/meramini-kemiren-kelam/55998



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 26 Eylül 2014; 4:09:14 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: okuryazarcizer
    Siz de güzel sanatlar okumadınız, ancak yurtdışında bu konuda ciddi bir eğitim almışsınız. Hayat sizi yurtdışına sürüklemese idi, yine bu seviyede olabilmeniz mümkün müydü?
    Zannetmiyorum, hem bu seviye­de olmazdım, hem de bu işi yapıyor olmazdım. Sonuçta eğitim almak işin en önemli aşaması.

    ***

    Kişisel olarak iyi bir animasyon yapabilmek için ne tür bir alt yapı gerekir? Sadece program bilmenin bu işe etkisi nedir?
    Klasik animasyon tekniklerini bil­mesi gerekiyor. Bu işin okuluna gitmek gerekir. İyi bir eğitim almayan birinin iyi bir animasyon yapması çok zor, ama imkansız diyemeyiz. Kısaca­sı program bir araç. Basit bir çuval ani­masyonu ya da top animasyonu için bile animasyon tekniklerini iyi bilmek lazım.


    http://www.youtube.com/watch?v=dV5bhb9kQuM&feature=player_detailpage#t=2024



    http://www.youtube.com/watch?v=5FjbQnHmGhw




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi okuryazarcizer -- 9 Ekim 2014; 1:55:22 >
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.