Şimdi Ara

Bipolar arkadaşlar bi bakabilir mi? (2. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
5 Misafir (1 Mobil) - 4 Masaüstü1 Mobil
5 sn
32
Cevap
2
Favori
1.619
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • shapeofyou kullanıcısına yanıt
    Teşekkür ederim size. Kendine benzer biri ile konuşmak insana çok iyi gelir. Siz de anlarsınuz sanıyorum, genelde ölmeyi istesem de şu anda yakında gerçekkeştirmeyi düşünmüyorum. Ama bu konuyu açarken, hani söz dinlemeyen, kafasına göre her istediğini yapan, sana asla yapmayacağını düşündüğün, seni utandıracak şeyler yaptıran o tamanen intihara odaklanmış depresif, dibe vurmuş kişiliğim ortaya çıkmıştı. Hipomaninin eşlik ettiği, genellikle depresyonun ön planda olduğu bipolara sahibim. Yani o depresif kişiliğim çok fazla ortaya çıkıyor ve o anda normalde düşündüğüm istediğim ne varsa önemini kaybediyor. Ona söz geçiremiyorum. Konuyu açma sebebim o kişiliğimin ölmemekten çok korkmasından dolayı bu sefer bari ölmeyi becerebilmek için başka intihar düşünen kişilerle intihar yöntemi üzerine konuşmaktı. Şu anda ölmek isteğimden vazgeçsem ve hayata tüm benliğimle bağlansam bile o ortaya çıktığında yine intihar etmek için elinden geleni yapacak. Eğer bulduğum intihar yöntemi uzun bir zamana ihtiyaç duymasaydı şimdi çoktan ölmüş olurdum. Bakalım, gerçekleştirebileceği kadar uzun süre ortaya çıkmış olmazsa hayata devam bir şekilde. Bende şöyle bir sorun var. Etrafımdakileri düşündüğüm için yaşamaya devam ediyorum, bencil olduğum gün kendim için en iyi olduğunu düşündüğüm şeyi yapıp ölümü seçerdim. O depresif anlarımda bencilliğim ortaya çıkıyor.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: El Fuego

    Aile büyüklerinin sana sürekli pışpış yapma zorunluluğu yok, unut bunu. Beklediğin hisleri alamadığını sanman, sevilmediğini ya da sürekli sabote edildiğini düşündürtmesin, zira çok yanlış bir düşünce. Sen onların istediği normlara ulaşabildin mi, sorguladın mı kendini? Yapay bile olsa onların gönüllerini almayı dene, hiçbir kaybın olmaz.



    İntihar fikrini de sil kafandan. Hayat yine de güzel. :)

    Çok üstüne gitmişsiniz, eğer bir evlat elinden geleni yapıyorsa, iyi bir evlatsa ve ne bileyim, çalışıyorsa falan, aile büyükleri mutlaka destek olmalıdır, en küçük laf bile yeter. Ebeveynlere düşer yani bu. Anne baba çocuğundan utanır mı? Ama çocuk utanabilir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gözdeg

    Şimdi hala yazıyor olmamın sebebi kardeşlerim. Onlar için elimden geleni yapmak ve onları mutlu etmek istiyorum. Peki onlar benim kardeşlerim olarak dünyaya gelmemiş olsaydı hala onlar için bu kadar endişelenecek miydim? Büyük ihtimalle hayır. Onları diğer bütün insanlardan ayıran şey aynı anne babadan doğmuş olmak. Geldiğimiz yerin aynı olması bunu sağlıyorsa, aslında diğer bütün insanlarla aynı yerden gelmiş olmamız onları da aynı ölçüde önemsemeyi gerektirir. Aynı ölçüde her insanı önemsemek, mutlu olduklarında sevinmek, mutsuz olduklarında üzülmek asıl olması gereken şey ise birileri hala biryerlerde mutsuzken benim mutlu olmamın imkanı yok. Evet kardeşlerim için, onların gelecekleri için elimden geleni yapabilirim ama bu hiçbir zaman yeterli olmayacak. Onların mutluluğunu herkesin üstüne koyup, sadece onlar iyiyken ben de iyiyim diyemem.

    öncelikle yazdıklarımı tane tane okursan sevinirim...


    insanlık adına olan duyarlılığın gayet doğal...Ancak şöyle bir gerçekte var ki dünyada yaşayan tüm insanların iyi ve mutlu olmasını tek başına asla sağlayamazsın...buna ne vaktin yeter ne de imkanların yeter.. ne de insanların bir çoğu bunu kabul eder.dünyanın en gelişmiş barışçıl refah seviyesi yüksek ülkelerinde bile her zaman mutsuz bir kesim vardır...devletler bile bunu önleyememiş yani .) (mesela güneşi çok az gören ülkelerde -danimarka gibi- intihar oranlarının yüksek olması )

    kendini insanlığa adayabilirsin.sürekli yardım bekleyen insanlara ulaşmakla ve bu uğurda ömür tüketerek hayatını devam ettirebilirsin...ancak milyarlarca insanın bulunduğu bu dünyada senin olmadığın başka yerlerde sürekli suçlar işlenmeye devam edecek... o zaman bu noktada 2 soru ortaya çıkıyor

    birçok insana yardım etmiş hayatını kurtarmış tedavisinde bulunmuş ve onları mutlu etmiş bir insan olarak, dünyanın pek çok farklı bölgesinde zulüm yaşamaya devam eden insanlar karşısında ne düşüneceksin ?

    1-hala mutsuz olup yaptıklarının bir anlamı olmadığını düşünüp mutsuz mu olacaksın ?
    2- yoksa yardım ettiğin insanları düşünüp bu kadar acının yanında en azından onlar mutlu ve şimdilik iyiler diyerek mutlu mu olacaksın ?

    ve kendini insanlığa adamış bir yardım gönüllüsü olarak nitelendirip bu uğurda ömür tüketmeye başladığında bir başka soru daha ortaya çıkıyor

    afrika da sayısız yardıma muhtaç olan insanlara yardım götürüyorken Türkiye'de kalan kardeşlerinin durumu hakkında birşey yapamamak seni ne kadar etkiler ?

    buna birazda bardağın dolu tarafından bakmakta diyebilirsin....

    eğer bardağın boş tarafından bakan biri olsan mesela düşün afrikadaki salgın hastalıkla mücadele eden gönüllü doktorların içindesin..önünde aşı olmayı bekleyen çocuklar var...o esnada telefonuna baktın ve suriyede kimyasal bomba sonucu öldürülen çocukları gördün.ve oturup onlara üzülmeye başladın..bütün gün ağladın üzülüp durdun...önünde aşı olmayı bekleyen ve giderek ateşi yükselen hasta çocuklara rağmen ...

    sen o anda senden yardım bekleyenleri unuttun ve yardım edemeyeceğin diğer çocukların yasını tutmaya başladın ...bu hareketinle suriyedeki çocukları kurtaramamakla kendini suçlarken o an önünde duran ve aşı bekleyen çocukları da kaybediyorsun..üstelik bu sefer suçlusu sen olacağın şekilde...

    şu an hayatında yaptığında bu bir nevi...o kimyasal saldırıda ölen çocuklar için artık yapılacak birşey kalmamıştır...sen elindeki işi bitirip suriye de kimyasal bomba yı atanları bulmakla görevli bir istihbarat ekibine katılmayı seçebilirsin...ama afrikada çocuklar yine salgın hastalıktan ölmeyeceğinin garantisi yok..

    sorun insanlığın zihniyetinde bitiyor...kötü insanlar hep var olacak...

    tüm insanları neden mutlu edemezsin?

    bunun birçok nedeni var...

    zaman ve mekan kısıtlaması: afrika'da bulunan çocukların yanına bugün istesen gidebilir misin ? afrika da yardım ederken suriye ne olacak ?aynı anda birden fazla mekanda bulunamazsın...
    politik sınırlar: israil,gazze de istediği zaman insani yardımları bile durdurabiliyor. ve kimse karşı çıkamıyor
    maddi imkanlar:
    ahlaki ve kültürel yapı: bir ortamdaki çocuk küçücük bir şekerden mutlu olabiliyorken,başka bir ortamın çocuğu doğum gününde babasının neden yeni bir araba hediye etmediğinden dolayı mutsuz olabilir...
    bazı işlerin organizasyon çevresinde yapılması zorunluluğu:
    afrikanın bir ülkesindeki kırsal bir kasabada ortaya çıkmış salgın hastalıkla mücadele etmek için gereken aşılama kampanyası...
    tek başına elinde ilaç çantası ile tüm kasabayı aşılamaya kalkmak ne kadar mümkün olabilir ?
    toplumsal bilinç uyandırma hareketleri: duyarsız insanları,toplumları,organizasyonları, kuruluşları konu hakkında bilgilendirmek bu uğurda çaba harcamak bazen çok fazla zamana ve imkana gereksinim duyar...bu gereksinim yardım yapabilme zamanının ve imkanlarının önüne bile geçer
    ruhsal genetik ve çevresel etkenler: bazı insanlar doğuştan ruh hastasıdır..ne yapsan ne etsen iflah olmaz mutlu olmaz ..mutlu olmaktan anladığı genel insanlık değerleri ile bile çatışmalı olabilir...


    özetle beynin sana ulaşılamayacak bir ütopik dünya kuruyor...herkesin mutlu olduğu, güldüğü ,iyi olduğu, kimsenin öldürülmediği...
    böyle bir dünya kurmak için uzayda başka bir gezegen bulmamız lazım...sonra dünyadan iyi olan insanları almak ve oraya götürmek gerekiyor...ancak bu insanları ayrılmak istemeyecekleri çevreleri ve arkadaşları akrabaları olabilir ...peki onlar ne kadar iyi insanlar olabilir ?
    hadi bunu da geçtik...
    insanoğlu nun genetiğinde hainlik ,bozgunculuk,nankörlük,yalancılık,öldürme vs birçok şey vardır...bu huyların çok iyi dediğin bir insanda çıkmadığını varsaysak bile o insandan türeyecek nesillerde bunların çıkmayacağının garantisi var mı ?

    bu ve benzeri olaslılıkları çok fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yok..özetle herkesin mutlu olması mümkün değildir...birde mutlu olmaktan kast edilen kişiden kişiye göre değişen bir olgudur...
    sen bir çocuğu sevindirmekten mutlu olursun, psikopatın biri cinayet işlemekten mutlu olur...yine söz döner dolaşır herkesi mutlu edemezsine çıkar.

    şu an beynin; kurduğu bu ütopik dünya karşısında, bunun gerçekleşmesindeki engelin şu anda mutsuz olan insanları mutlu edememek olduğunu ve haliyle elindeki imkanlara ve sahip olduklarına bakarak seninde mutsuz olman gerektiği konusunda seni ikna ediyor.

    şu an beyninle savaş veriyor gibi duruyorsun ancak bunu sonlandırmakta imkansız değil gayet basit aslında

    kardeşlerin için "Onlar için elimden geleni yapmak ve onları mutlu etmek istiyorum. " diyorsun...

    sonra "Onları diğer bütün insanlardan ayıran şey aynı anne babadan doğmuş olmak. " diyerek sıradanlaştırıyorsun

    " Geldiğimiz yerin aynı olması bunu sağlıyorsa, aslında diğer bütün insanlarla aynı yerden gelmiş olmamız onları da aynı ölçüde önemsemeyi gerektirir. her insanı önemsemek, mutlu olduklarında sevinmek, mutsuz olduklarında üzülmek asıl olması gereken şey ise birileri hala biryerlerde mutsuzken benim mutlu olmamın imkanı yok. "

    diyerekte diğer insanlar mutsuz ise benim ve kardeşleriminde mutlu olmaya hakkı yok diyorsun..

    yani tam bir adım atmak istiyorsun "Onlar için elimden geleni yapmak ve onları mutlu etmek istiyorum. " diyorsun...ancak tam bu esnada beynine kazınmış olan ütopik dünya kuramı devreye giriyor ve seni yerine geri oturtuyor...

    öncelikle bunu bitir beyninde...ve şu gerçeği kabul et ..herkes mutlu olamaz..ben imkanlarım ölçüsünde ve yakınlarımdan başlamak önceliği ile mutlu olmak isteyenleri mutlu edeceğim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 25 Mayıs 2017; 14:51:9 >




  • lazer__ kullanıcısına yanıt
    Söylediklerinizin doğruluğu tartışılmaz. Ütopyalar sadece hayallerde var olur. Gerçekleşme ihtimali yok benimkinin, farkındayım. Zaten gerçekleşse bile mutlu olacağımın garantisi yok. Gerçi insanın amacı haza kavuşmak olsa de benim mutlu olmak gibi bir amacım yok. Daha da dipe çökeyim, daha da kötü olayımı istetiyor hastalığım. İki seçenek verseler, dünyanın en mutlu insanı olacaksın ve ya şu saniye öleceksin. İkincisini seçerdim. En iyi dediğimiz insanın bile kötü özellikleri vardır. Kimse mükemmel değil. Sanırım bendeki mükemmellik takıntısı çok zorlayıcı olabiliyor. Mükemmel değilsem yaşamaya hakkım yok düşüncesi peşimi bırakmıyor mükemmelliyetin ulaşılamaz bir şey olduğunu bilmeme rağmen. Beynimin kimyasallarını etkiliyor rahatsızlığım. Onu yenemeden hayata tutunmak imkansız sanırım. Çalışmaya başlayıp paramı kazanmaya başladığımda ilk iş iyi bir psikiyatır ile psikolog bulup tedavi olmak olmalı. Bu sayede hastalıktan kurtulursam düşüncelerim durulur belki. Kalbimin sürekli sıkışması durunca yaşayabilirim ancak sanırım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bimuzivi

    Söylediklerinizin doğruluğu tartışılmaz. Ütopyalar sadece hayallerde var olur. Gerçekleşme ihtimali yok benimkinin, farkındayım. Zaten gerçekleşse bile mutlu olacağımın garantisi yok. Gerçi insanın amacı haza kavuşmak olsa de benim mutlu olmak gibi bir amacım yok. Daha da dipe çökeyim, daha da kötü olayımı istetiyor hastalığım. İki seçenek verseler, dünyanın en mutlu insanı olacaksın ve ya şu saniye öleceksin. İkincisini seçerdim. En iyi dediğimiz insanın bile kötü özellikleri vardır. Kimse mükemmel değil. Sanırım bendeki mükemmellik takıntısı çok zorlayıcı olabiliyor. Mükemmel değilsem yaşamaya hakkım yok düşüncesi peşimi bırakmıyor mükemmelliyetin ulaşılamaz bir şey olduğunu bilmeme rağmen. Beynimin kimyasallarını etkiliyor rahatsızlığım. Onu yenemeden hayata tutunmak imkansız sanırım. Çalışmaya başlayıp paramı kazanmaya başladığımda ilk iş iyi bir psikiyatır ile psikolog bulup tedavi olmak olmalı. Bu sayede hastalıktan kurtulursam düşüncelerim durulur belki. Kalbimin sürekli sıkışması durunca yaşayabilirim ancak sanırım.
    bak bir aşama kaydettin şu anda...demekki sorun bütün insanların mutlu olmadığından ötürü kaynaklanmıyor...herkes mutlu olsa bile senin yine mutlu olmaman söz konusu ...bazen insanın kendini çokta dinlememesi gerekir..ilgisini başka şeylere harcaması yorulmuş beynini dinlendirir..belki sana kendini unutturacak bir çaba uğraş lazım...mesela kardeşlerinin daha iyi bir hayata sahip olması ve mutlu olması için çabalaman gibi...ya da bir alışkanlık hobi tarzı bir uğraş edinmen gibi..mesela bir huzur evine gidip yaşlıları ziyaret etmen onları dinlemen ve pişmanlıklarından ders çıkarman gibi..insan birşeyi kaybedince anlar değerini...ama bazen bazı şeyler bu farkındalığı bir nebze uyandırır insanda....şu an gençsin ve bunun farkında değilsin belki..ne demek olduğu nasıl bir zenginlik olduğu...


    Mükemmel değilsem yaşamaya hakkım yok düşüncesini şu şekilde kırabilirsin

    kimsenin mükemmel olamayacağını , bunun imkansız olduğunu, mutlu insanların bile mükemmel olmadığını,

    eğer mutsuz insanlar mutlu olsa yine mükemmel olamayacaklarını, mükemmel olmanın sadece yaratıcıya özgü birşey olduğunu kendi kendine sürekli telkin ederek işe başlayabilirsin.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 25 Mayıs 2017; 17:40:52 >




  • lazer__ kullanıcısına yanıt
    Onu kendime söylediğimde de içimdeki diğer ses diyor ki, mükemmel olmayan hiç bir şey varolmaya layık değildir. Ben ona ne dersem hep bir karşılık buluyor ölümü güzellemek için. O sesi susturmak benim çözümüm olacak sanırım. Bunu da hastalığımdan kurtularak yapabilirim. Ama diğer ses diyor ki hastalığından kurtulursan artık bunlaru düşünmeyeceğim için kötü bir insana dönüşeceksin, bir insanda olması gerektiğini düşündüğün özellikleri sen de kaybedeceksin. Acılara karşı duyarlılığım gidince ne olacak bana? Aynı ben olarak kalabilecek miyim? Yoksa şu ana kadar eleştirdiğim her şeyin esiri mi olacağım? Bu sorular iyileşme isteğime ket vuruyor. Tam bir kısır döngüye sıkışmışım gibi hissediyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gözdeg

    Onu kendime söylediğimde de içimdeki diğer ses diyor ki, mükemmel olmayan hiç bir şey varolmaya layık değildir. Ben ona ne dersem hep bir karşılık buluyor ölümü güzellemek için. O sesi susturmak benim çözümüm olacak sanırım. Bunu da hastalığımdan kurtularak yapabilirim. Ama diğer ses diyor ki hastalığından kurtulursan artık bunlaru düşünmeyeceğim için kötü bir insana dönüşeceksin, bir insanda olması gerektiğini düşündüğün özellikleri sen de kaybedeceksin. Acılara karşı duyarlılığım gidince ne olacak bana? Aynı ben olarak kalabilecek miyim? Yoksa şu ana kadar eleştirdiğim her şeyin esiri mi olacağım? Bu sorular iyileşme isteğime ket vuruyor. Tam bir kısır döngüye sıkışmışım gibi hissediyorum.

    sana birşeyler söyleyen bu iç sesi, beynine girmiş bir virüs olarak düşünmelisin...

    gerçeklikle alakası olmayan fikirleri sana kabul ettirmeye çalışıp seni ele geçirmek istiyor...kontrolü tamamen ele aldığında ise seni intihara sürükleyerek bu işi bitirmek istiyor...

    bu iç ses samimi değil,fikirleri gerçekle bağdaşmıyor ve sen karşı bir fikir sunduğun esnada, daha önceki söyledikleri ile çelişen başka bir fikir ortaya sunuyor...

    ilk aşamaya geri dönersek...

    dünya'da acı çeken ,mutsuz insanları önüne koyuyor ve bu insanlar mutsuz ve acı çektiği için ve hiçbirşey yapamadığın için seni suçluyor.... seninde mutsuz olman gerektiği konusunda seni ikna etmeye çalışıyor...

    bu fikre karşı; bütün insanların mutlu olduğu, kimsenin öldürülmediği ve acı çekmediği bir dünya'yı gerçekleştirdiğimizi söylediğinde ise , bu sefer "sorunun insanların mutlu olup olmaması değil benim mutluluğa ulaşmak için bir amacım yok ben mutlu olsam ne olacak ben mutluluğu istemiyorum en dipte kalmak istiyorum çünkü ben bunu hak ediyorum" fikrini öne sürüp senin buna inanmanı sağlıyor...

    demekki bu iç ses, söylediklerinde samimi değil...gerçekleşemeyecek fikirlerin arkasına sığınarak, senin mutsuzluğunun ve yaşama hakkının olmaması gerektiğini buna bağlıyor...gerçekleşemeyecek fikirlerin bir an gerçek olduğunu düşünsen bile, bu sefer yine de senin yaşamı ve mutlu olmayı hak etmediğini sağlayacak başka bir fikre yöneliyor...

    mükemmel olmayan hiçbir şey varolmaya layık değildir diyor mesela iç sesin...ama sen bir önceki yazında ne demiştin kimsenin mükemmel olamayacağını biliyorum...bunu bildiğin halde bu samimiyetsiz yalancı virüsü dinlememen gerektiğini de bilmelisin..

    mükemmel olmayan hiçbir şey varolmaya layık değil
    diyor... ama var olmaya, hatta güzellikleri sömürüp yok etmeye devam ediyor...(hala israil in yok olmaması gibi ve hala gazze de zulmün bitmemesi...)layık olmayanlar bile var olabiliyorsa sen neden yok olacakmışsın ki ?

    demekki iç sesin bu fikri de samimiyetsiz gerçek dışı pratikte uygulanabilirliği yok...

    Ben ona ne dersem hep bir karşılık buluyor ölümü güzellemek için.
    işte belki de anahtar cümlen bu olacak...sana sürekli birşeyler söyleyen o iç sese kulak tıkaman için anahtar bu...

    sana ne derse desin amaaaan nasılsa Ben ona ne dersem hep bir karşılık buluyor ölümü güzellemek için. diye düşünerek onu dinlememen gerekiyor.çünkü onun bir yalancı olduğunu ve fikirlerinin ne kadar gerçek dışı olduğunu ve seni hayattan koparmak için sürekli yalan söyleyen bir virüs olduğunun farkına vardın artık.

    Ama diğer ses diyor ki hastalığından kurtulursan artık bunlaru düşünmeyeceğim için kötü bir insana dönüşeceksin alakası yok..yine o içindeki ses seni kandırmaya ve yalan söylemeye çalışıyor..onu terk etmemen için sana duygu sömürüsü yapıyor.normal bir insan zaten yardımseverdir ve duyarlıdır...yardımsever ve duyarlı olmak insani bir olgudur sağlıklı bireylerin hepsinde vardır.aksi takdirde milli ve dini bayramlarda hassasiyet gösteren duyarlı davranan yardım etmeye çalışan insanların hasta olması gerekirdi ki böyle birşeyin olmadığını biliyorsun.

    Acılara karşı duyarlılığım gidince ne olacak bana?


    acılara karşı olan duyarlılığın o iç sesin söyledikleri ile alakası yok..o sadece senin duygularını sömürüp arka planda intihar fikrini senin beynine aşılamaya çalışıyor...

    mesela kendimden örnek vereyim sendeki iç ses bende yok..intihar etme fikrimde yok...ancak duygusal bir film sahnesinde bir cenazede gözlerim doluyor ağlayacak gibi olabiliyorum..demekki hala duyarlı biriyim bazı şeyler beni duygulandırıp harekete geçirebiliyor.

    BİR EKLEME

    işgal yıllarında ingiliz bir komutan ile Atatürk arasında bir diyalog geçmiştir.

    ingiliz: tamam büyük bir uygarlıksınız... bu zamana kadarda imparatorluk olarak devam ettiniz. ama yolun sonu, niye direniyorsunuz ki başaramayacaksınız.
    Atatürk: aşağılık bir ölüme mahkum olmaktansa, vuruşarak ölmeyi tercih ederiz.
    ingiliz: haklısınız biz de olsak öyle yapardık
    ....


    bazen bir insanın yaptığı en umutsuz zamandaki bir direniş bile tarihin akışını değiştirebilir ki insan kendi hayatını neden değiştiremesin...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 25 Mayıs 2017; 21:1:49 >




  • lazer__ kullanıcısına yanıt
    Bu yazıklarınıza inanamıyorum resmen. Benim ne demek istediğimi anlayan, beni anlayan bir insan var karşımda. Düşüncelerimizin bu kadar benzeşebildiği ve ne söylersem söyleyeyim yararı olmayacak, karşındaki anlamayacak endişesinin yok olduğu bir insan. Evet ben de tam bunları düşünüyorum. Bu söylediklerinizi de söylüyorum bazen kendime daha iyi hissettiğim zamanlarda. Kötü hissettiğim anda hepsi anlamını yitiriyor tabii. O sesin esiri olmamak için bipolardaki geçişleri durdurmalıyım ki depresif anımda beni ele geçirmesin. Gerçekten bu kadar sözleri işleyen ve sözlerimin işlediği insanla karşılaşmamış olabilirim. Kelimenin bendeki manasının hayat bulduğu diğer insan, beni anladığınız ve benim dilimden yanıt verdiğiniz için size çok teşekkür ederim. Sizle aynı dili konuşuyoruz, ne mutlu :)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • rica ederim...yazdıklarımın faydası olduysa ne mutlu bana...bunları uyguladığın takdirde zamanla o iç sesin yok olduğunu göreceksin..yeter ki bunu başarmak iste...

    istemek herşeyin birinci adımı ...

    mesela benim çocukken göz tikim vardı...

    nasıl diyeyim böyle sağ gözümü kısmadan rahat edemiyordum...sonra bi gün kendi kendime dedim ki ...ya ben napıyorum ..diğer insanlar böyle yapmıyor ben niye böyle yapayım ki ?

    ve ondan sonra her göz kısma isteği geldiğinde geri çevirdim...bununla başa çıktım..içimde bazen şiddetli bir ateş koptu..fırtına misali...ama ben bunları görmezden geldim...ve bir süre sonra baktım ki o ateşte yok oldu o istek te yok oldu gitti...

    bunu şuna benzetebiliriz....vücuttaki kanserli bir hücre şekerle beslenir...şekeri kestiğinizde deli dumrul gibi sağa sola saldırır ama baktı ki enerji yok çaresizce yok olur ve gider...önemli olan o isteğe karşı kulaklarını tıkayıp gözlerini kapayabilmekte...bunun da sırrı istemekten geçiyor..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 25 Mayıs 2017; 20:39:44 >




  • lazer__ kullanıcısına yanıt
    O zaman öncelikle istemeye başlamakla işe başlamalıyım. İlk önce düzelmeyi istemek hedefim olmalı. Bunu başardıktan sonra yolun geri kalanındaki engeller eminim çabuk aşılabilir. İnsan istediği her şeyi başarabilir diye düşünürüm hep. İstemeye başlamak asıl zor olan sonrası kolay. Bunun için de hayatımı bir düzene koymalı ve öncelikle annemin yanından ayrılmalıyım sanırım. Bir ay içerisinde çalışmaya başlamak istiyorum. Çalışmak ve parasal özgürlüğümü kazanmak bu yolda bana yardım edebilecek uzmanlara ulaşmamı sağlayacak. Onlara ulaşınca da eminim hayatım kökünden değişecek. Bir süre daha sabır etmeli bu vakit.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • evet bunu gördüğüme sevindim...herşeyin başı istemek diye düşünürüm..istemek içersinde sevgiyi de barındıran bir olgu...bazen mutsuz insanların neden mutsuz olduğunu düşündüğümde mutlu olmayı istemediklerini düşünürüm...

    bu virüsten kurtulmayı istemekle en büyük adımı atmış oluyorsun...geriye ise bu virüsü canlı tutan etkenlerden uzaklaşmakta...seni depresyona sokan bunalıma sokan ne varsa bundan kurtulmalısın ki o virüsün enerjisi olan karamsarlık ortaya çıkamasın...

    eğer çevren buna neden oluyorsa çevreni arkadaşlarını tamamiyle değiştirerek devam edebilirsin...

    eğer bu bahsettiğin gibi annen ise , dediğin gibi ayrı bir eve çıkarak annen kaynaklı oluşacak stres etkenini de ortadan kaldırmış olacaksın...

    evet belki annen o ama sonuç olarak bütün bir hayatta annenin yanında geçmeyecek yine saygını eksik etmezsin ama kendi ayaklarının üzerinde durduğun vakit zaten o yaşadığın streslerinde bir önemi kalmayacak hepsi aklından uçup gidecek



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi lazer__ -- 25 Mayıs 2017; 21:9:8 >




  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.