Şimdi Ara

Atatürk'ün Napolyon ve Osmalı gözlemi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
5
Cevap
0
Favori
180
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • "Tarihte şanlar, şöhretler kazanmış pek çok insanlar millî noktadan fazilete sahip değildir. Meselâ hakikaten askerî kudret sahibi olan, Moskova'ya kadar giden, yangınlar harabeler üstünden Fransız ordusunu sürükleyip eriten Napolyon'u düşünürüz. Onun hareketleri Fransız milletinin hakiki ve millî menfaatlerine değil, kendi cihangirane emellerini tatmin içindi. Bunu tatmin için Fransa'nın milyonlarca seçkin evlâdını eritti ve nihayet hepinizin bildiğiniz âkıbete uğradı. Bizim Osmanlı tarihindeki en büyük ve şanlı görülen hareketleri de aynı noktadan tetkik, aynı mahiyette mukayese etmek mümkündür." 1923 (Atatürk'ün S.D. II, S. 161-162)



  • Doğru tespit. Büyük imparatorluklar bireysel amaçlara bakabiliyordu.
  • Osmanlı'nın zirvede olduğu zamanlarda milli menfaat diye bir mefhum bile yoktu hanedanın menfaatı veya hanedanla özdeşleşmiş devletin menfaatı vardı, Osmanlı'da Fransız İhtilali ve milliyetçilik gibi Batılı olay ve değerlerden köklenen İttihat ve Terakki Partisi'nin iktidarına kadar Türk milliyetçiliği teması öne çıkmadı, 19.YY'dan önce zaten milliyetçilik diye bir şey bilinmiyordu, Namık Kemallerle, Ziya Gökalplerle Türkçü bir milliyetçilik Osmanlı'ya yerleşiyor. Osmanlı da Batı'dan milliyetçilik ideolojisi geldiğinde milliyetçilik ayrımı yapmaksızın hepsini kontrol ve baskı altında tutmaya çalışıyor. Napolyon ise milliyetçiliğin yükselişte olduğu çağda Fransız Cumhuriyeti'nin yurtsever bir vatandaşı, generali, birinci konsülü ve ardından Roma tipi imperatoru oluyor; Atatürk'ün tespiti şu anlamda kesinlikle mantıklı Napolyon Cumhuriyete ve Fransa'ya olan hizmetlerinden sonra bir noktadan sonra kişisel bir menfaat ve hırs çizgisine kayıyor, kendi büyüklüğü ve cihangir emelleri için savaşıyor aynı Osmanoğulları tarzında cihangirlik peşinde koşan hükümdar soylarının padişahları, vezirleri, imparatorları, kralları vb gibi. Napolyon nasıl ki Rusya'da paramparça oluyorsa Osmanlı da Viyana'da iki kere hezimet yaşıyor ikincisinde zaten paramparça oluyor. II.Viyana hezimeti ve ardından gelen Germen Harpleri sonrasında Karlofça Antlaşması imzalandığında Osmanlı iki asırdır tutunmak için kendi insan kaynağını yediği Orta Avrupa'yı yitiriyor. Osmanlı ayrıca Balkanlara, Avrupa'daki topraklarına önem veriyor Anadolu'yu unutuyor. Ahmet Haşim'in Alman doktorlarının oldukça iç acıtan yorumlarını ve kendi şahsi gözlemlerini aktardığı mektubundaki ilkel Anadolu Osmanlı'dan Cumhuriyet Türkiyesi'ne miras kalıyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Atamızın bu tespiti sadece o günler için değil yakın tarih hatta günümüz için de pekala geçerli. Ülkelerin dış politika analizlerinde liderlik faktörü en etkili kavramlardan birisi olarak kabul edilir. Bir ülkenin dış politikasını liderin psikolojik durumundan, danışmanlarına kadar bir sürü faktörün etkilediği biliniyor.
    Misal Saddam'ın Kuveyt'i işgali, Leopoldo'nun Falkland adaları savaşı gibi ülke çıkarları ile tam uyuşmasa da liderler bu savaşlara ülkelerini soktular. Bu durum üzerine yazılmış kitaplar, tezler var.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.