Şimdi Ara

Araç Değer Kaybı için Bana Dava Açıldı :( (7. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
452
Cevap
11
Favori
89.812
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • @oldsat
    Dediklerinde haklisin. Ama bu tip hasari karsilamak zorunlu trafik sigortasinin sorumlulugu degil mi? Annem 30 senedir arac sahibi hic kaza yapmadi cok sukur. simdi kaza yapsa milletin aracinin deger veya kazanc kaybini sigorta yerine, biz mi odeyecegiz? e peki onca yil sigorta sirketlerine ne diye paralar odedik. Kaporta hasarini biz de oderiz...
  • rumelian



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi oldsalt -- 29 Kasım 2014; 8:48:44 >
  • değer kaybı istenebilir.buna ilişkin yargıtay kararının bir bölümü


    . Davaya konu olan olayda davacıya ilişkin araç 55.460.390 TL. harcanmasını gerektirecek derecede hasara uğramıştır. Bu halde sözü edilen aracın onarıldıktan sonra mübadele (rayiç) değerinin olaydan önceki mübadele değerinden az olacağının kabulü gerekir. Çünkü tamamen onarılmış olsa bile bu araba tahribatın izlerini taşımaktadır. Onarılmış durumdaki değeri, ne kadar iyi onarılmış olursa olsun kural olarak aynı nitelikteki hiç hasara uğramayan araç değerinden düşüktür ve bu da cari değerinden kaybettirmektedir. Zararı tazminle yükümlü olan kimse, tazmin borcunu doğuran eylemin meydana gelmesinden önceki durumu iadeye mecburdur. Bu ilke, zarar, ister haksız eylemden doğsun, isterse sözleşmeye aykırı hareketten meydana gelsin, aynen uygulanır.
  • Zorunlu Trafik Sigortalarındaki , hukuksal koruma klozunun kapsamı geniştirilerek bu konunun da kapsanması sağlanabilmeli.
    Veya kasko poliçesi kapsamına dahil edilebilmeli, ki bu bence daha mantıklı. Çünkü aracımızın kasko primlerini araç değerlerimiz üzerinden ödüyoruz.

    Daha doğrusu,
    Otomobilin bir yatırım aracı olmaktan çıkıp, tüketim aracı olması gerektiğini insanlarımız artık kabullenmeli. Ama bu fiyatlarla ve insanımızın lüks merakı ile bu biraz zor. Adam 3-4 yıllık gelirini bir arabaya yatırınca, onun tüketim araçlık bir hali kalmıyor.

    Yukarıda bir arkadaş yazmış,

    "Trafikte verebileceğiniz hasarı ödeyecek gücünüz yok ise asıl SİZİN değil trafiğe, sokağa çıkmamanız gerekiyor"

    Bence tam tersi, eğer adam gidip 400.000 lira araca para yatırabiliyorsa, devletin sokağına parkederken, herkesin bulunduğu bir yolda giderken başına bir kaza gelebileceğini düşünmeli ve riskleri kendisi alabilmeli. Yukarıda dediğim gibi Kasko'ya dahil edilebilmeli.




  • Peki bu konularda deneyimsiz oldugum icin soruyorum zmm yaptirirken kapsama alanini genisletemiyormuyuz? Benim aracim1996 model ve kasko olmuyor da...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bal974



    Yukarıda bir arkadaş yazmış,

    "Trafikte verebileceğiniz hasarı ödeyecek gücünüz yok ise asıl SİZİN değil trafiğe, sokağa çıkmamanız gerekiyor"

    Bence tam tersi, eğer adam gidip 400.000 lira araca para yatırabiliyorsa, devletin sokağına parkederken, herkesin bulunduğu bir yolda giderken başına bir kaza gelebileceğini düşünmeli ve riskleri kendisi alabilmeli. Yukarıda dediğim gibi Kasko'ya dahil edilebilmeli.

    Ben eski "vazife ve selahiyet kanunu" nu hatırlıyorum, yenisinde ayni tarif hala geçerli mi? Bilmiyorum . IIRC " Polis, devletin ve şahısların tasarruflarını koruyan kolluk gücüdür" Demek devletin vatandaşlarının tasarruflarını koruma ödevi var.

    Mal'dan Can'a dönersek, herkesin kendi canını koruması , can'a kastedenlerin masun görünmesi gibi bir ilkeyi savunur duruma düşüyorsunuz.

    Bir de taa eski Roma'dan gelen bir ilke var ki bütün modern hukuk'un temelidir ; " Usus fructus " Türkçesi "Ağacı diken, meyvayı yer" Hiç kimsenin o ağaca zarar verme ya da meyvesini çalmaya hakkı yoktur.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: rumelian

    Peki bu konularda deneyimsiz oldugum icin soruyorum zmm yaptirirken kapsama alanini genisletemiyormuyuz? Benim aracim1996 model ve kasko olmuyor da...

    Sigorta ile görüşün, ufak bir prim artışı ile zorunlu mali mesuliyet sigortası teminat limitleri arttırılabiliyor ve kasko yok ise yaptırmakta yarar var.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: oldsalt

    quote:

    Orijinalden alıntı: *President*

    Tamamen haksız kazanç elde etmeye yönelik bir fırsatçılık örneği.

    İyi öyleyse ticari taksi, dolmuş, otobüs kasap gibi milletin üstüne kırsın, sen arkadan çarp 1000 liralık hasar oluşsun. sonra adamın arabasının sanayide yattığı gün kadar kazanç kaybı ve üstüne aracın değer kaybını öde.

    Her işin bir riski vardır, trafikte olmakta bir risktir. Araç alıp trafiğe çıkmasın o zaman. Değer kaybıymış. Sıfır kilometre aldığı aracı ertesi gün satmaya kalksın bakalım kaça satacak, bu seferde sıfır aracım 2. elde şu kadar değer kaybetti diye üretici fabrikayımı dava edecek? Saçmalığın dik alası. Bunun için mecburi trafik sigortası var. Bunun için herkes sigortaya para ödüyor. Madem bütün zararları ben ödeyeceğim zorunlu trafik sigortası kaldırılsın bana ne faydası var.

    Otomobil alıp binmek içindir, alıp satma kısmını düşünüyorsan sen bu işin ticaretini yapıyorsun demektir. Senin ticari kar veya zararın beni hiç ilgilendirmez.

    Adam basmış parayı 400 milyarlık mercedes'e biniyor. Alıp binerken banamı sordu? banane onun aracının değerinden veya kaybından yaw. Alıp binmesin bana ne? veya trafiğe çıkmasın beni ilgilendirmez.

    Bu husus yine hukuktaki açıktan dolayı fırsatçılar tarafından haksız kazanç elde etmek amacı ile kullanılıyor. Bu tip bir tazminat sadece bilirkişi tarafından incelenip ciddi bir kasıt "kaza değil" olduğu tespit edilirse hak talep edilebilir. Bunun haricinde haksız kazanç peşinde koşmaktır başka bir şey değil.

    Bana böyle bir dava açılsa sonuna kadar uğraşırım.

    Yazmadan katip, okumadan alim.

    "Tamamen haksız kazanç elde etmeye yönelik bir fırsatçılık örneği.Bana böyle bir dava açılsa sonuna kadar uğraşırım."

    Umarım bir belediye otobüsü ile samimi olmazsınız.

    "Bunun haricinde haksız kazanç peşinde koşmaktır başka bir şey değil."

    Olmadı şimdi , Bütün otobüs işleten belediyeleri haksız kazanç peşinde koşmakla itham ettiniz.


    "Adam basmış parayı 400 milyarlık mercedes'e biniyor. Alıp binerken banamı sordu? banane onun aracının değerinden veya kaybından yaw. Alıp binmesin bana ne? veya trafiğe çıkmasın beni ilgilendirmez."

    Trafikte verebileceğiniz hasarı ödeyecek gücünüz yok ise asıl SİZİN değil trafiğe, sokağa çıkmamanız gerekiyor.

    Trafikte kusur ve sorumluluk aşağıdaki şekilde düzenlenmiştir. Okuyalım ;

    qte

    "KTK 85. maddesinde motorlu bir araç işleteninin sorumluluğu, kusura dayanmayan bir tehlike sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme; karayollarındaki motorlu araçların işletilmesinin doğurduğu büyük tehlike, bunların zarar doğurmaya müsait oluşu, sürücünün ekonomik durumun genelde zayıf olması gibi zarara uğrayan tarafı himaye düşüncesinden doğmuştur.


    Motorlu bir aracın işletilmesi cismani bir zarara ya da bir şeyin hasara uğramasına sebep olursa işleten kusursuz olarak sorumlu olacaktır. İşletenin bu sorumluluğu, ağırlaştırılmış kusursuz sorumluluk, başka bir deyimle tehlike sorumluluğudur. Eğer ortada bir zarar varsa karine olarak bu zarar motorlu araç işletilmesinin tabi ve normal bir sonucudur. Dolayısıyla bu sonuçtan motorlu aracı işleten sorumludur. KTK 85/1 göre işletenin sorumluluğu kusur sorumluluğu olmadığı gibi, B.K. 55. maddesinde öngörülen objektif özen ödevinin ihlaline dayanan bir sebep sorumluluğu da değildir. Bu itibarla işleten hiçbir kusuru olmazsa da, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararı tazmin etmekle sorumludur. Sorumluluk kusura dayanmamaktadır. "

    uqte

    Oldsat;

    Yazmadan katip okumadan alim değilim, her okuyan kendini alim sandığı için bu haldeyiz.

    Belediyeleri haksız kazanç peşinde koşmakla itham ettiniz demişsin, mesajımı bir daha oku sonra yorum yap, okumakla alim olunmuyor bir daha oku.

    Trafikte verebileceğim hasarı ödeyemeyeceksen trafiğe hatta sokağa çıkma demişsin. Bu ne kadar vicdansızca bir yorumdur. Zaten hukuk zenginin malını kayırdığı için bu haldeyiz derken yorumun yapılan ayrımcılığı bir daha gözler önüne sermiş. Ben trafikte vereceğim zararı zaten karşılıyorum sigortam ile, burdaki konu karşıdaki aracın değer kaybı, kime göre değer? neye göre değer? ikinci elin sabit bir fiyatımı var? Ticari bir aracın kusura dahili olduğu halde kazaya karışması durumunda karşı taraftan kazanç kaybı talep etmesi ne kadar mantıklı? Senin deyimine göre kaza yapıp para kaybedeceğini düşünen kimse de trafiğe veya sokağa çıkmasın o zaman?

    Karşı tarafın zararı benim maddi gücümü aşıyorsa bunu benden talep etmesi hangi vicdanın sonucudur? Ödeyeceğim tazminat benim vergisini ödediğim gelir seviyeme göre orantılanıyor mu? Eğer bu oranlamalar yapılmıyorsa Adalet yerini bulmuş mudur? ben 30 bin TL lik araca binecem, ama 400 bin TL lik araç sahibi adamın riskine ortak olacam. Ne kadar güzelmiş.

    Hukuki olarak madde nasıl düzenlenirse düzenlensin bunun doğru olduğu anlamına gelmez. Trafik kazalarında bir kusur oranı var. Bu kusur oranı 8 puan üzerinden hesaplandığına göre 8/5 kusurlu olan tarafa, 8/3 kusurlu olanın tazminat hakkı hesaplanırken, kişinin değer veya kazanç kaybından 8/3 lük oranı düşülüyor mu?

    Bu nasıl mantık kardeşim.

    Verdiğin kanun maddesini kendin de oku, tamamen yoruma açık, hukuki bir lisanla yazılmış. İşi kitabına uydurmakta uzman olan avukatlar her iki taraf için de çıkacak yol bulurlar sen merak etme. Ülkemizin hukuk anlayışı bu. Bari elinizi vicdanınıza koyun savunmayın.

    Eğer benim bilmediğim bir oranlama yapılıyorsa, çok okumuş alim bir arkadaşımız olarak bilgilendir beni, internetten alınma kanun maddelerini buraya yapıştırma.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: oldsalt

    quote:

    Orijinalden alıntı: bal974



    Yukarıda bir arkadaş yazmış,

    "Trafikte verebileceğiniz hasarı ödeyecek gücünüz yok ise asıl SİZİN değil trafiğe, sokağa çıkmamanız gerekiyor"

    Bence tam tersi, eğer adam gidip 400.000 lira araca para yatırabiliyorsa, devletin sokağına parkederken, herkesin bulunduğu bir yolda giderken başına bir kaza gelebileceğini düşünmeli ve riskleri kendisi alabilmeli. Yukarıda dediğim gibi Kasko'ya dahil edilebilmeli.

    Ben eski "vazife ve selahiyet kanunu" nu hatırlıyorum, yenisinde ayni tarif hala geçerli mi? Bilmiyorum . IIRC " Polis, devletin ve şahısların tasarruflarını koruyan kolluk gücüdür" Demek devletin vatandaşlarının tasarruflarını koruma ödevi var.

    Mal'dan Can'a dönersek, herkesin kendi canını koruması , can'a kastedenlerin masun görünmesi gibi bir ilkeyi savunur duruma düşüyorsunuz.

    Bir de taa eski Roma'dan gelen bir ilke var ki bütün modern hukuk'un temelidir ; " Usus fructus " Türkçesi "Ağacı diken, meyvayı yer" Hiç kimsenin o ağaca zarar verme ya da meyvesini çalmaya hakkı yoktur.

    Bu yüzden sigorta sistemi kurulmuştur, insanlar riskleri belli bir miktar karşılığında başkalarına yüklerler.

    Evet, hiç kimsenin başka birinin malına zarar vermeye hakkı yoktur.

    Ama buradaki olay bir trafik kazası. Bilerek ve isteyerek yapılan bir zarar değil.
    Trafikte oluşan bir kaza.

    Eğer var ise değer kaybının tazmini, kasko ve sigorta şirketlerinin sorumluluğunda olacak şekilde olmalıdır.
    Zorunlu trafik sigortasının veya kasko poliçesinin kapsamına alınabilmeli....

    Değer kaybının kaza yapan kişiden tazmin edilmesi bana hiç hakkaniyetli gelmiyor.
    Sigorta şirketleri tarafından karşınaılması gereken bir değer.

    Yukarıda da dediğim gibi, sigorta poliçelerimizde "hukuksal koruma" diye bir madde var. Bu maddenin kapsamı genişletilmeli.

    Ayrıca değer kaybeden aracın, ileride değerinde satılamayacağının veya başka bir nedenle olaydan daha önce veya daha sonrasında değer kaybetmeyeceğini nasıl bileceğiz?
    Her kazadan sonra bilirkişi mi tayin edilecek?
    Eğer her aracı çarpılan mahkemeye giderse adliyelerdeki dosyalar sizce kaç katına çıkar?

    Ayrıca bu konu kasko poliçelerimizdeki manevi tazminat kısmına girebilir mi? Çünkü bence bu bir manevi tazminat. Bence maddi değil... Kesin bir rakam belirlemek çok zor.

    Esasında bizlerin burada bizim tartışmamız için fazla detaylı bir konu

    Saygılarımla




  • quote:

    Orijinalden alıntı: *President*



    Trafikte verebileceğim hasarı ödeyemeyeceksen trafiğe hatta sokağa çıkma demişsin. Bu ne kadar vicdansızca bir yorumdur. Zaten hukuk zenginin malını kayırdığı için bu haldeyiz derken yorumun yapılan ayrımcılığı bir daha gözler önüne sermiş. Ben trafikte vereceğim zararı zaten karşılıyorum sigortam ile, burdaki konu karşıdaki aracın değer kaybı, kime göre değer? neye göre değer? ikinci elin sabit bir fiyatımı var? Ticari bir aracın kusura dahili olduğu halde kazaya karışması durumunda karşı taraftan kazanç kaybı talep etmesi ne kadar mantıklı? Senin deyimine göre kaza yapıp para kaybedeceğini düşünen kimse de trafiğe veya sokağa çıkmasın o zaman?

    Karşı tarafın zararı benim maddi gücümü aşıyorsa bunu benden talep etmesi hangi vicdanın sonucudur? Ödeyeceğim tazminat benim vergisini ödediğim gelir seviyeme göre orantılanıyor mu? Eğer bu oranlamalar yapılmıyorsa Adalet yerini bulmuş mudur? ben 30 bin TL lik araca binecem, ama 400 bin TL lik araç sahibi adamın riskine ortak olacam. Ne kadar güzelmiş.





    "Trafikte verebileceğim hasarı ödeyemeyeceksen trafiğe hatta sokağa çıkma demişsin. Bu ne kadar vicdansızca bir yorumdur.
    Karşı tarafın zararı benim maddi gücümü aşıyorsa bunu benden talep etmesi hangi vicdanın sonucudur?"

    Herkes eylemlerininin sonuçlarından SORUMLUDUR. Karşı taraf sizin haksız eyleminizin sonuçlarına neden katlansın?

    " burdaki konu karşıdaki aracın değer kaybı, kime göre değer? neye göre değer?"

    Araçların değerlerini tespit eden kurumsal piyasa aktörleri var. Örnek : DOD, Muhtelif kiralama şirketleri, sigorta eksperleri. Mahkemece bilirkişi olarak atanabilirler.

    Bütün mesele dönüp dolaşıp Kişinin SORUMLULUĞUNU kabul etmesine dayanıyor. Katıldığımdan beri Forum'da gözlediğim kişilerin sorumluluklarından kaçma eğilimi. Aslında sorumluluktan kaçma, özgürlükten kaçmanın bir tezahürü. İnsanlar Özgürlükten kaçıyorlar, bu kaçışın izahı için bakınız.

    Erich Fromm , kişiliğin ekonomik temelleri. http://resim.donanimhaber.com/m_52736327/tm.htm



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi oldsalt -- 3 Kasım 2011; 13:44:49 >




  • keşke o kazayı sen değilde vurduktan sonra kaçacak birisi yapsaymış o zaman anlardı o
  • quote:

    Orijinalden alıntı: *President*

    Verdiğin kanun maddesini kendin de oku, tamamen yoruma açık, hukuki bir lisanla yazılmış. İşi kitabına uydurmakta uzman olan avukatlar her iki taraf için de çıkacak yol bulurlar sen merak etme. Ülkemizin hukuk anlayışı bu. Bari elinizi vicdanınıza koyun savunmayın.

    Eğer benim bilmediğim bir oranlama yapılıyorsa, çok okumuş alim bir arkadaşımız olarak bilgilendir beni, internetten alınma kanun maddelerini buraya yapıştırma.

    Verilen kanun maddesi zaten konuyla alakasız.

    Sadece konuyu açan arkadaşın "arabada bile değildim, kendisi kaymış gitmiş" kısmını ilgilendiriyor.
    Yani davada "ben yapmadım, araba yapmış arkadaşım" diyemiyorsun.
    Arabadan sen sorumlusun, haliyle olayın içinde sen de olacaksın diyor.

    Önceki mesajlarımda halen cevaplanmamış sorular var.

    Halen davaları savunanlar o soruları bi cevaplandırsınlar bir zahmet.

    Ayrıca, Belediye otobüsü türevi araçların olayı yanlış yorumlanıyor.
    Onlarla karıştığınız kazalarda aracın değer düşmesi değil, kaç gün tamirde kaldıysa, o gün sayısı boyunca "otobüs çalışamadığı için şu kadar kârdan/cirodan olduk" durumu hesaplanıp dava açılır.
    80 model Ikarus 2.el değerini kaybettiği için değil.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bal974




    Ama buradaki olay bir trafik kazası. Bilerek ve isteyerek yapılan bir zarar değil.
    Trafikte oluşan bir kaza.

    Eğer var ise değer kaybının tazmini, kasko ve sigorta şirketlerinin sorumluluğunda olacak şekilde olmalıdır.
    Zorunlu trafik sigortasının veya kasko poliçesinin kapsamına alınabilmeli....

    Değer kaybının kaza yapan kişiden tazmin edilmesi bana hiç hakkaniyetli gelmiyor.
    Sigorta şirketleri tarafından karşınaılması gereken bir değer.

    Yukarıda da dediğim gibi, sigorta poliçelerimizde "hukuksal koruma" diye bir madde var. Bu maddenin kapsamı genişletilmeli.

    Ayrıca değer kaybeden aracın, ileride değerinde satılamayacağının veya başka bir nedenle olaydan daha önce veya daha sonrasında değer kaybetmeyeceğini nasıl bileceğiz?
    Her kazadan sonra bilirkişi mi tayin edilecek?
    Eğer her aracı çarpılan mahkemeye giderse adliyelerdeki dosyalar sizce kaç katına çıkar?

    Ayrıca bu konu kasko poliçelerimizdeki manevi tazminat kısmına girebilir mi? Çünkü bence bu bir manevi tazminat. Bence maddi değil... Kesin bir rakam belirlemek çok zor.

    Esasında bizlerin burada bizim tartışmamız için fazla detaylı bir konu

    Saygılarımla



    "Ama buradaki olay bir trafik kazası. Bilerek ve isteyerek yapılan bir zarar değil.
    Trafikte oluşan bir kaza."

    Yukarıda KTK Md 85 den yapılan alıntının son kısmını okuyunuz.

    "Değer kaybının kaza yapan kişiden tazmin edilmesi bana hiç hakkaniyetli gelmiyor.
    Sigorta şirketleri tarafından karşınaılması gereken bir değer."

    Sigorta şirketi sizin riskinizi satın alır ve sigortalanan hasar için sizin vekilinizdir. Dolayısı ile ya siz doğrudan, ya da vekiliniz yolu ile dolaylı olarak tekrar siz ödemiş olursunuz. Batı'da her türlü sigorta var. Hatta çocuklarınızın misafir gittiğiniz evde verecekleri hasar dahi sigorta ettirilebiliyor.

    Daha yukarıda bir arkadaş kasko yolu ile satın alınabileceğini,bunu kasko sigortasını okurken gördüğünden bahsetmişti.




  • bu işin en kolay çözümü şu olur. adamlar cidden dava açtılar ise , siz de aracı bilirkişi piyasa değerinde satın almayı teklif edersiniz. Sanırım bunu mahkeme kabul edecektir. bilirkişi de örneğin o araç piyasada 30 bin tl derse bu fiyattan alırsınız , benim gördüğüm 250-300 tl lik masrafı yapıp düzeltirsiniz aracı ve 30 liradan satışa koyarsınız , veya 29 olsun , yine de 3500 lira cebinizden çıkmaz hiçbir şekilde.
  • Konuyu açan arkadaşa geçmiş olsun. Umarım en az zararla bu işten kurtulur..

    Şirkette 2 abim ve bende olmak üzere toplamda 4 aracımız var, hemen hemen günün her saati dışarıda bu araçlar.

    Yarın öbür gün böyle bir dava ile karşılaşmamak için hukuksal olarak nasıl bir koruma alabiliriz.

    Bazı arkadaşlar yazmışlara ama tam olarak anlayamadım.

    KASKO POLİÇESİ'ne Karşı tarafın değer kaybının, sigorta firması tarafndan ödenmesini sağlıyacak bir kloz falan ekleniyormu.

    Bu konuyla alakalı bilgisi olan varmı..
  • quote:

    Orijinalden alıntı: oldsalt

    quote:

    Orijinalden alıntı: *President*



    Trafikte verebileceğim hasarı ödeyemeyeceksen trafiğe hatta sokağa çıkma demişsin. Bu ne kadar vicdansızca bir yorumdur. Zaten hukuk zenginin malını kayırdığı için bu haldeyiz derken yorumun yapılan ayrımcılığı bir daha gözler önüne sermiş. Ben trafikte vereceğim zararı zaten karşılıyorum sigortam ile, burdaki konu karşıdaki aracın değer kaybı, kime göre değer? neye göre değer? ikinci elin sabit bir fiyatımı var? Ticari bir aracın kusura dahili olduğu halde kazaya karışması durumunda karşı taraftan kazanç kaybı talep etmesi ne kadar mantıklı? Senin deyimine göre kaza yapıp para kaybedeceğini düşünen kimse de trafiğe veya sokağa çıkmasın o zaman?

    Karşı tarafın zararı benim maddi gücümü aşıyorsa bunu benden talep etmesi hangi vicdanın sonucudur? Ödeyeceğim tazminat benim vergisini ödediğim gelir seviyeme göre orantılanıyor mu? Eğer bu oranlamalar yapılmıyorsa Adalet yerini bulmuş mudur? ben 30 bin TL lik araca binecem, ama 400 bin TL lik araç sahibi adamın riskine ortak olacam. Ne kadar güzelmiş.





    "Trafikte verebileceğim hasarı ödeyemeyeceksen trafiğe hatta sokağa çıkma demişsin. Bu ne kadar vicdansızca bir yorumdur.
    Karşı tarafın zararı benim maddi gücümü aşıyorsa bunu benden talep etmesi hangi vicdanın sonucudur?"

    Herkes eylemlerininin sonuçlarından SORUMLUDUR. Karşı taraf sizin haksız eyleminizin sonuçlarına neden katlansın?

    " burdaki konu karşıdaki aracın değer kaybı, kime göre değer? neye göre değer?"

    Araçların değerlerini tespit eden kurumsal piyasa aktörleri var. Örnek : DOD, Muhtelif kiralama şirketleri, sigorta eksperleri. Mahkemece bilirkişi olarak atanabilirler.

    Bütün mesele dönüp dolaşıp Kişinin SORUMLULUĞUNU kabul etmesine dayanıyor. Katıldığımdan beri Forum'da gözlediğim kişilerin sorumluluklarından kaçma eğilimi. Aslında sorumluluktan kaçma, özgürlükten kaçmanın bir tezahürü. İnsanlar Özgürlükten kaçıyorlar, bu kaçışın izahı için bakınız.

    Erich Fromm , kişiliğin ekonomik temelleri. http://resim.donanimhaber.com/m_52736327/tm.htm


    Oldsat,

    Mesajın içinden sadece bir bölümünü alıp yorum yapıyorsun; sorduğum soruların cevapları yok.

    Herkes eylemlerininin sonuçlarından SORUMLUDUR. Karşı taraf sizin haksız eyleminizin sonuçlarına neden katlansın?

    Hangi haksız eylem? bu bir kaza diyoruz, kaza istem dışı olan olaydır. Kazada kusur oranı tazminat davasında hesaplanıyor mu? her iki tarafta da kusur olduğu durumda bir oranlama yapılıyor mu? 8/4 kusur dağılımı durumunda tazminat ödemeye mahkum edilen tarafa kardeşim değer kaybının yarısını ödeyeceksin deniyor mu?

    Konu kaza mı? kasıt mı? kasıt olup olmadığı mahkeme tarafından bilirkişi incelemesine tabi tutuluyor mu? kaza ise bu haksız eylem mi oluyor?

    Adalet yerini buluyor mu? bunlara cevap verin.

    Bunun kişinin sorumluluğunu kabul etmesi ile uzaktan yakından alakası yoktur. Konu tek taraflı adalet dağılımıdır.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: *President*

    Yazmadan katip okumadan alim değilim, her okuyan kendini alim sandığı için bu haldeyiz.

    Belediyeleri haksız kazanç peşinde koşmakla itham ettiniz demişsin, mesajımı bir daha oku sonra yorum yap, okumakla alim olunmuyor bir daha oku.

    Trafikte verebileceğim hasarı ödeyemeyeceksen trafiğe hatta sokağa çıkma demişsin. Bu ne kadar vicdansızca bir yorumdur. Zaten hukuk zenginin malını kayırdığı için bu haldeyiz derken yorumun yapılan ayrımcılığı bir daha gözler önüne sermiş. Ben trafikte vereceğim zararı zaten karşılıyorum sigortam ile, burdaki konu karşıdaki aracın değer kaybı, kime göre değer? neye göre değer? ikinci elin sabit bir fiyatımı var? Ticari bir aracın kusura dahili olduğu halde kazaya karışması durumunda karşı taraftan kazanç kaybı talep etmesi ne kadar mantıklı? Senin deyimine göre kaza yapıp para kaybedeceğini düşünen kimse de trafiğe veya sokağa çıkmasın o zaman?

    Karşı tarafın zararı benim maddi gücümü aşıyorsa bunu benden talep etmesi hangi vicdanın sonucudur? Ödeyeceğim tazminat benim vergisini ödediğim gelir seviyeme göre orantılanıyor mu? Eğer bu oranlamalar yapılmıyorsa Adalet yerini bulmuş mudur? ben 30 bin TL lik araca binecem, ama 400 bin TL lik araç sahibi adamın riskine ortak olacam. Ne kadar güzelmiş.

    Hukuki olarak madde nasıl düzenlenirse düzenlensin bunun doğru olduğu anlamına gelmez. Trafik kazalarında bir kusur oranı var. Bu kusur oranı 8 puan üzerinden hesaplandığına göre 8/5 kusurlu olan tarafa, 8/3 kusurlu olanın tazminat hakkı hesaplanırken, kişinin değer veya kazanç kaybından 8/3 lük oranı düşülüyor mu?

    Bu nasıl mantık kardeşim.

    Verdiğin kanun maddesini kendin de oku, tamamen yoruma açık, hukuki bir lisanla yazılmış. İşi kitabına uydurmakta uzman olan avukatlar her iki taraf için de çıkacak yol bulurlar sen merak etme. Ülkemizin hukuk anlayışı bu. Bari elinizi vicdanınıza koyun savunmayın.

    Eğer benim bilmediğim bir oranlama yapılıyorsa, çok okumuş alim bir arkadaşımız olarak bilgilendir beni, internetten alınma kanun maddelerini buraya yapıştırma.

    Sayın president ; hukuk mantığı açısından bence üzerinde düşünülebilecek haklı noktalar tespit etmişsiniz. Beşyüz bin euroluk bir araçla trafikte dolaşan biri kusuru olmaksızın hasara uğrar ise kazaya sebebiyet veren sürücünün canı çok yanacaktır. Siz bunu vicdana aykırı bulmuşsunuz. Bana göre de bu denli pahalı bir araç ile ortalama trafik akışında sıra dışı bir durum oluşturulmuştur ve hakkaniyete aykırı ihtimaller doğabilecektir. Ben kanun yapma yetkisinde olsaydım; ulaşım ihtiyacının çok ötesinde olan bu tip araçlar ile ortada dolaşanlara yönelik hasarlarda, kusurlu tarafı orta sınıf bir araca verilmiş zarar kadar sorumlu tutardım. Gerisine lüks düşkünü mal sahibi ve sigortacı katlansın derdim. Bu konuda yargıca geniş tasarruf yetkisi tanırdım. Keza belediye otobüsleri, iş makinaları içinde sigorta sistemi ile çözümler getirilebilir. Fakat her şekliyle, sorumlu tutulmaktan uzak kalabileceğimiz bir çözüm maalesef bulunmamakta. Keşke bu dediklerimiz olsa. Fakat bu "İşi kitabına uydurmakta uzman olan avukatlar"ın değil siyasilerin işidir. Kanun yapmakta tek yetkili merci TBMM'dir. Yapsın Borçlar Yasasında bu yönde düzenleme, bizde arkasında olalım. Mahkemeler önlerine konulan yasayı uygulamak zorundadır, seçme şansı yoktur. Oy verilirken başka kriterler yerine bu talepler ortaya konulsa keşke.

    edit; imla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi In absentia -- 3 Kasım 2011; 14:09:06 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: barisyilmaz79

    bu işin en kolay çözümü şu olur. adamlar cidden dava açtılar ise , siz de aracı bilirkişi piyasa değerinde satın almayı teklif edersiniz. Sanırım bunu mahkeme kabul edecektir. bilirkişi de örneğin o araç piyasada 30 bin tl derse bu fiyattan alırsınız , benim gördüğüm 250-300 tl lik masrafı yapıp düzeltirsiniz aracı ve 30 liradan satışa koyarsınız , veya 29 olsun , yine de 3500 lira cebinizden çıkmaz hiçbir şekilde.

    Cevabiniz mantikli ama arkadasin bunu yapabilecek durumu yok sanirim. Ama fikir guzel.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Ormanci

    quote:

    Orijinalden alıntı: set

    3500 TL değilde 500 TL falan dese idi olabilirdi. Tabi sürgülü kapı sadece boyanmış, değişmemişse... Parça değişimi varsa 500 den fazla düşüyor. İlk defa araba alıp satmıyorum, kaç keredir araç değiştirdim. Bu ülkede aracın boyalı ise istediğin rakamdan satamassın, hele hele parça değişimi varsa işin zor, fiyatı kıracaksın...Hele hele iki parça değişimi falan varsa üfff... Gidin bi pazarı dolaşın,kazasız arabayla kazalı arabaya aynı paramı istiyolar?



    Bkz. bir önceki sayfadaki mesajım...

    Halen diyorum ki, "nasıl anlaşılacak?, neye göre, kime göre?"
    Sen 500 dedin, ben 250 dedim.. Ya da bu parayı tamamen "haybeye" istediğini düşünüyorum?
    Mahkemelik olduk diyelim, yine hak edilen miktarı kim neye göre kime göre belirleyecek?

    set'e mi soracağız? Hakim set'e mi soracak?
    Parça değişimi varsa 500'den fazla düşüyor, boya varsa 500.
    Vay anasını, böyle bir tablo mu var baktığımız...

    Kimse kusura bakmasın, 5 kuruş vermem kaskomun karşı tarafın hasarını ödemesi haricinde...
    Mahkemeyle alabiliyorsa alsın.

    Adamın cebine atacağı paranın nesi için anlaşmaya varacağım?

    Kaldı ki adamın ileride "2.000 TL zarara uğradım" diyerek benden para alıp, 20.000 TL'ye satacağı aracı 22.000 TL'ye satarsa ne olacak?
    Kazalı mazalı, kazıkladı diyelim karşısındakini?
    O zaman ben de psikopata bağlayıp, onu tespit edip "buradan haksız kazanç sağladın, ver 2.000'i geri" diye dava açayım. Sonu yok bunun

    Günlerden bir gün sizin sıfır aracınıza park yerinde vururlarsa anlarsınız benim ne demek istediğimi... O aracı satarken görürsünüz. İstediğiniz parayı veriyorlarmı yoksa vermiyorlarmı? Aracını boyalı veya değişeni olunca istediğiniz paraya satamassınız, hayal kurmayalım, bu Türkiye gerçeğidir.

    Yasalarımız,kanunlarımız böyle bir hak tanımışlar. '' değer kaybı davası'' açabilirsiniz.

    Ortada bir kayıp var bu kaybın telafi edilmesi gerekir. Mağdur olan araç sahibi hakkını aramalıdır. Siz istediğiniz kadar vermem deyin. Yasalarımız var, mahkemede söke söke alırlar. Hele hele kaskonuzda böyle bir madde varsa araç sahibi kaskodan değer kaybı parasını alır. kaskonun avukatlarıda sizden alır.

    Sen benim park yerimdeki sıfır aracıma vuracaksın, perişan edeceksin, sonrada parça değişimi yaptırıp boyatacak, değerini düşüreceksin. Sonrada ne hakkı diyeceksin öylemi...

    Yok öyle cin gözlük...

    Kaskom var nasılsa, vur gitsin... Yok öyle... Dikkat edeceksin!


    Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre böyle bir dava açma yetkisi var, bu hakkımı sonuna kadar kullanırım.


    Bu arada hemen ekleme yapayım, biraz önce sigorta şirketimi aradım. Kaskoma böyle bir madde ekleyemiyorum. Ancak dava açabiliyorum ve öğrendiğim kadar ile kazanma ihtimalim hayli yüksek. Çünkü ortada mağduruyet var. Hakim bilirkişi aracılığı ile değer kaybını tesbit ettiriyor ve bu şekilde karar veriyor.

    Sigortacım telefonda bana bununla ilgili bir olayı anlattı. İstanbulda sıfır alınmış servis aracına tır arkadan çarpıyor. Servis aracında hasar büyük... Neyse,araç yaptırılıyor. Sonra servise çıkılmadığı günler için aracın tamir süresince kazanç kaybı davası ve değer kaybı davası açılıyor. Mahkeme bilirkişi tayin ediyor. Bilirkişi raporunu hazırlıyor. Sonuç olarak tır şöförü mahkemece belirlenen kayıpları ödüyor. Dava 1 sene sürüyor...

    Sonuç olarak bilirkişi ne derse,ne yönde rapor hazırlarsa o yönde karar çıkıyor... Yani karşı taraf isterse 10 000 TL lik dava açsın farketmiyor. Kayıp ne ise o ödeniyor.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: *President*



    Hangi haksız eylem? bu bir kaza diyoruz, kaza istem dışı olan olaydır. Kazada kusur oranı tazminat davasında hesaplanıyor mu?


    qte

    "KTK 85. maddesinde motorlu bir araç işleteninin sorumluluğu, kusura dayanmayan bir tehlike sorumluluğu olarak düzenlenmiştir. Bu düzenleme; karayollarındaki motorlu araçların işletilmesinin doğurduğu büyük tehlike, bunların zarar doğurmaya müsait oluşu, sürücünün ekonomik durumun genelde zayıf olması gibi zarara uğrayan tarafı himaye düşüncesinden doğmuştur.


    Motorlu bir aracın işletilmesi cismani bir zarara ya da bir şeyin hasara uğramasına sebep olursa işleten kusursuz olarak sorumlu olacaktır. İşletenin bu sorumluluğu, ağırlaştırılmış kusursuz sorumluluk, başka bir deyimle tehlike sorumluluğudur. Eğer ortada bir zarar varsa karine olarak bu zarar motorlu araç işletilmesinin tabi ve normal bir sonucudur. Dolayısıyla bu sonuçtan motorlu aracı işleten sorumludur. KTK 85/1 göre işletenin sorumluluğu kusur sorumluluğu olmadığı gibi, B.K. 55. maddesinde öngörülen objektif özen ödevinin ihlaline dayanan bir sebep sorumluluğu da değildir. Bu itibarla işleten hiçbir kusuru olmazsa da, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararı tazmin etmekle sorumludur. Sorumluluk kusura dayanmamaktadır. "

    uqte

    "KTK 85/1 göre işletenin sorumluluğu kusur sorumluluğu olmadığı gibi, B.K. 55. maddesinde öngörülen objektif özen ödevinin ihlaline dayanan bir sebep sorumluluğu da değildir."

    Bu kısım önemli.

    Kanun bu, aracı trafiğe çıkarıyorsanız oluşacak zararlardan sorumlusunuz. Sorumluluğun bu bağlamdaki tarifine dikkat ediniz.

    Başından beri biliyoruz ki Connect sahibi eğer aracını usulüne uygun olarak park etmişse hiç bir kusuru yok . Hasara neden olan araç konuyu açan arkadaşın aracı. Dolayısı ile mahkemenin karar vereceği tazminatı ödeyecek.




  • 
Sayfa: önceki 56789
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.